62. Bölüm

BONUSSS

Melek Ekinci
saudade47

MuhteşemYüzyıl izleyen Emin mi 🤤(çaktırmayın ben istedim diye başladı izlemeye;)) ve bu gerçekten sondu. Kıyıda köşede yarım bıraktığım sahneler vardı onu tamamlayıp atmak istedim .

Bu arada diğer hikayelerime göz atabilirsiniz 👉👈

“Babamdan sonra yakışıklı bulduğun kişi kim anne?”

“Annecim sen babandan ne istiyorsun? Bu nasıl bir soru?” Göz ucuyla kocama baktım. Soruyu duyar duymaz küfür etkisi yaratmış gibi yüzünü ekşitmişti. Bakışları oğluna döndüğünde Barış Hınzırlıkla sırıtıyordu.

“Oyun bu babacım. Tamamen eğlencesine bir oyun. Bu kadar kıskanılacak bir durum yok ki?”

Yavrum yapma etme. Delirtme yaşlı babanı. Sonra uğraşan ben oluyorum...

“Sen de doğru düzgün soru sor annene? Ne saçma bir oyun bu? Böyle oyun mu olur lan!”

“Aman baba sen de yani. Alt tarafı bir isim ne olacak ki? Senden yakışıklısı var hem?” Diyen İrem ile Emin’in gözleri kocaman açıldı. Yerinde kıpırdanıp hafif öne doğru kızının tarafına eğildiğinde İrem zorlukla yutkundu.

“Kimmiş o anasının karnından çıkacak kadar yürek yemiş andaval?”

“Özkan adı baba.” Diyen Oğlumla koluna sus der gibi cimcik atsam da devam etti.

“Senden daha yakışıklı bulduğu andaval herif.”

“Ya sen niye o boşboğaz ağzını açıp açıp duruyorsun ya! Kessene sesini!” İrem, abisine kızgınlıkla uzanıp saçını çektiğinde aralarında küçük bir kavga çıkmıştı.

“Kesin lan kavga etmeyi!” Kocamın bağırışıyla çocuklarla beraber ben de yerimde zıplarken Emin’e sinirle çıkıştım.

“Ne bağırıyorsun be hor... Emin!”

“Hatun!” Diye son harfi uzatarak söylediğinde “Ne hatunu! Kaç yaşında kız, olacak hayatında biri neticesinde.” Dememle İrem oflayarak ‘Anne ya!” Diye söylendi.

“Çok sağ ol ya gerçekten. Hani aramızda kalacaktı.”

Emin’in bakışları hızla beni buldu. Gözleri öfkeyle büyüdüğünde Barış eğleniyormuşcasına sırıtıp durdu.

“Şey kocacığım...” Masum masum yüzüne baksam da daha da delirdi.

“Bu doğruluk mu cesaretlik mi oyunu iyi oldu iyi. Herkesin foyası yavaş yavaş ortaya çıktı, çıkıyor da. Kızının sorduğu soruya cevap ver hatun. Benden sonra yakışıklı bulduğun biri var mı?”

“Yok ki.” Diye hemen itiraz ettim. Masum bir şekilde gülümsemeye devam ettiğimde bana inanmayarak bakıp tek kaşını havaya doğru kaldırdı.

“Yalan söylüyor baba, annem. Var.” Diyen Barış’la, terliğimi ayağımdan çıkardığım gibi kafasına attım. O sırada benimle beraber İrem de terliğini çıkarıp kafasına atmıştı.

İki terlik yiyen Barış acıyla kafasını tuttuğunda İrem ile aynı anda bağırdık. “Kes sesini!”

“Öyle mi?” Öyle bir ‘Öyle mi ‘ diye sormuştu ki paçalarım tutuşacak raddedeydim.

“Ne bakıyorsun sen hayatım oğluna. Yok öyle bir şey. Saçmalıyor. Senden başka kimseyi gözümde yakışıklı bulmam ki?”

“Hatun, doğruluk geldiyse doğruyu söyleyeceksin. Doğruyu söyle kıvırmadan.”

“Ya sen niye bana inanmıyorsun kocacığım. Ben hiç kıvırır mıyım?”

“Kıvırır.” Diye araya girdi Barış. İki terlik yetmemiş şerefsizin oğluna!

“Hatun...” Bu sefer farklı bir tonlamayla. Gözleri benimkini bulduğunda içim eridi yine. Elleri sakallarını bulduğunda zorlukla nefes alıp verdim. Şerefsiz. Son kozunu kullanıyordu.

İmdatlar olsun!

“Kim o?”

“Korumalar!” Ağzımdan ne ara çıktı o kelime ne ara kendimi fişeklemiştim zaman kavramında yitirmiştim.

“Bakma öyle ama kocacığım. Sonuçta bir tek sen yakışıklı değilsin bu dünyada değil mi? Hem benim gözüm sende.” Deyip göz kırptım.

“Yakışıklı olsalar ne yazar peh!” Saçlarımı arkaya doğru attığımda “Zamanında o korumaları...” Derken ne diyeceğini anladığım gibi gözlerimi kocaman açıp ağzını elimle örttüm.

“Oyun bitsin mi ha çocuklar? Bence bitsin, bitsin. Hadi toplayın şişeyi falan. Sonra nereye gidiyorsanız gidin.” Aceleyle konuştum.

Barış sinsice sırıtıp ayaklandığında İrem’in kalkacağı yoktu.

Ensesinden tuttuğu gibi kaldırdığında sızlanıp durdu. “Kedi miyim ben abi, ensemden tutuyorsun? Bırak yakamı ayı!”

“Barış, kardeşinin ensesinden tutmayı Bırak ve defolun.” Diye uyardığında çocuklar salondan hızlıca çıktılar.

“Gelelim sana, Hatun...” Gözleri anında beni bulduğu gibi bacaklarımdan tutup kendine doğru çekti. Kocamla burun buruna geldiğimde Gözlerim fıldır fıldır dönmeye başladı. Şirinlikle gülümseyip ellerimi göğsüne hizaladım. Başımı hafiften yana kaydırıp saçlarımı arkaya attım.

“Söyle dünyanın en yakışıklı kocası?”

“Hiç şebeklik yapma. Derhal izahat ver kocana?” Tek kaşını havaya doğru kaldırdığında “başıma sultan Süleyman kesilmesene be? İzahat senin diline pek yapıştı çıkmıyor da? Kendine gel mafya?” Diye çığırdığımda elleri bacaklarımdan boynuma doğru yol aldı.

“Senin yüzünden.” Dediğinde beni suçlar gibiydi.

“Ne benim yüzümden be? Kendin başladın izlemeye hoş ne için izlemeye başladığını biliyoruz da neyse?” Deyip göz devirdim. Elleri boynumdayken konuşmak işkence gibi geliyordu. Ağır hareketleri nefesimi kesme sebebiydi.

“Sen izlemeye başlamasaydın bende izlemezdim hatun. Beni de bağımlı yaptın tıpkı kendine bağımlı yaptığın gibi.”

İmdatlar olsun bu adam yaşlı maşlı ama hala iyi laf yapıyor. Anında eridim. Göz kırpıştırıp “Ya.” Diye uzattım. “Çok tatlısın.”

Söylediğim iltifatla gözleri kısıldı huysuzca homurdandı. “Erkek adam tatlı mı olur kadın?”

“Hıhım çok hem de. Oy yerim ben senin o huysuzluğunu.” Deyip yanaklarından tuttuğum gibi sıktım. Neye uğradığını şaşırdı garibim. Gözleri yerinden çıkacak gibi olduğunda etrafına panikle bakındı.

“Hatun ne ettin? Tüm karizmamı çizdirdin ya çocuklar gördüyse?” Diye endişeyle soluduğunda bir bacağının üzerine oturdum.

“Sen de karizma mı vardı? Dert etme hayatım ben olmayan karizmanı da korurum.” Deyip aklını başından alacak şekilde yanağına öpücük kondurdum.

Şerefsizin çocukları yüzünden yapmadığım şey kalmamıştı. Babasının oğlu ne olacak. Ben ona sonra gösterirdim.

Zorlukla yutkunan kocam üstten bir bakış attı. “Hatun?”

“Efendim dünyanın en güzel adamı?”

“Bu numaralar bana sökmez Hatun. Derhal konuyu izah et. Kim bu embesil? Kızımın yakasında ne işi var sapık gibi?”

“Ihm şey...” kıvır İpek kıvır. Hatta dans mı yapsak ne? Salakmısın İpek? Eskisi gibi dans edeceğini nereden çıkardın? O çıtır kızdan bihabersin.

“Ney?”

Gözlerinin içine masumlukla bakındım. Allah vardı genç halinden eser yoktu. Hala dalyan gibi yakışıklıydı kocam. Canım mafyamm.

“Şimdi şöyle ki..” güçlükle yutkunup melül melül baktım gözlerine. “Kızın birine aşık.” Dedim pat diye.

“E?” devamı der gibi baktı.

“Ne eesi? Bu kadar hayatım işte. İrem aşık.”

“Hatun?” Diye kızdığında çenem açıldı anında. Kucağından inmeye çalışsam da bırakmadı.

“Lisede tanıştığı bir çocuk. Adı Özkan. Sevgililer birkaç aydır. Çocuk baya efendi biri, hürmette kusur etmeyen, kendi halinde bir çocuk. Geçen İrem bizi tanıştırdı-“

Kulakları anında dikleşti tepesinde dumanlar yükseliyor gibi kızardığında dudağımı tedirginlikle ısırdım. Bu son dediğimi söylemesem de olurdu. Hay dilinin ayarına tüküreyim İpek.

“BİRDETANIŞTIRDI SENİ O ANDAVALLA? BENİM BUNDAN NİYE HABERİM YOK İPEK?” Ani bağırışıyla yerimde zıplarken buldum kendimi. Öfkeyle göğsüne yumruk atıp kaşlarımı çattım.

“Ayı! Horoz musun sen öyle bağırıyorsun aklım çıktı şuracıkta” deyip parmağımı damağıma bastırdım.

“Hatun!” Diye böğürmeye devam ettiğinde öfkeden çılgına dönmüştü.

Hayatım şimdi şöyle ki...” deyip siyah gömleğinin açık kalan gerdanına doğru içeriye sızdım. “Birincisi İrem senden çok çekinmiş ve ilk önce benimle tanıştırmak istedi. Bende ilk başta çok kızdım biliyor musun? Dedim aslanım, kocam deliye döner. Ondan habersiz hiçbir şey yapamam dedim.”

“Öyle mi dedin?” Derken sesinde alay vardı. İnanmayarak gözlerime bakıyordu. Anında başımı salladım masumca.

“Öyle dedim tabi! Senden habersiz ne zaman iş yapmışım ki?”

“Açmayalım eski defterleri Hatun. Kirli çamaşırların çıkmasın bir daha ortaya. “

“Ama sende çok üzerime geliyorsun hayatım? Ne zaman arkandan iş çevirdim söylesene bi’ bana?” Huysuzca söylenip gözlerimi kaçırdım. Omuzlarımı düşürdüğümde elleri belimi buldu.

Kulağıma doğru nefesini üflediğinde mazurca sırıttı. “Eski defterin çok kabarık bebeğim açarsam çıkamayız içinden.”

Hızla uzaklaştım. Bana haylazca bakmaya devam ederken ellerini arkaya atmış zemine doğru yaslamıştı.

“Seninle de bir şey konuşulmuyor canım! Hem bana izahat ver diyorsun sonra da çileden çıkarıyorsun. Ben gidiyorum sen de git ötede kudur. Kızıma da çok yüklenme vallahi canına okurum.”

Saçlarımı savurup yanımdan ayrıldığım sıra “Nereye Hatun?” Diye bağırdı.

“Sultan Süleyman’ımı izlemeye. Bugün izleyemedim özledim hünkârımı.” Demeye kalmadan kendimi havada buldum. Anında çığlık attığım gibi Emin’e öfkeyle döndüm.

“Ne yapıyorsun be dingil herif! Aklımı mi yitirememe neden olacaksın?”

“Sikerim şimdi hünkar mıdır nedir herifi!”

“Hih terbiyesiz ne biçim konuşuyorsun sen koca hünkar hakkında.”

“Sana bundan sonra o diziyi izlemeyi yasaklıyorum Hatun.” Diyerek kucağında bir şekilde koltuğa doğru ilerledi.

“Çok yasaklarsın hayatım. Sen ilk önce kendine bak. Utanmasan elinde mısırla izleyeceksin haremi. Pardon diziyi diyecektim.”

“Kıskanınca çok tatlı oluyorsun bebeğim. “ Demişti söylediklerimi duymazlıktan gelerek.

“Geçen öyle demiyordun ama tam bir-“ parmağımı dudağımın üzerine koydu.

“Sus artık Hatun. Çok konuşuyorsun yine. Kafam şişti.”

Sinirle soludum. “Andaval dingil Mafya!”

“Bende sana deliler gibi aşığım bebeğim.” Deyip keyifle başımı göğsüne doğru yasladı.

“Gelsin mi?” diye sordum asıl konuya geri dönüş yaparak.

“Kim?” Diye bilmezlikten gelerek sordu. O sırada televizyonu açmıştı.

“İrem’in sevgilisi-“

“Hayır!”

“Salondaki koltuk da pek rahatmış. Bugün burada mı-“

“Tamam lanet olsun tamam. Gelsin it andavalı!” Diye bağırdığında zaferle sırıttım.

Kestiği lafımı devam ettirdim bilmezliğe yatarak. “Yatsak diyecektim hayatım. Sözümü kesmeseydin bunu diyecektim. “ üstten tepkisini izlerken bedeni gerildi. Gerildikçe soluk alışverişleri hızlandı.

“93’te kalmıştık en son hayatım. O bölümü aç. Mısır da patlatayım mı?” Diye Masum bir çocuk gibi sorduğumda beni kendine doğru bastırmaya devam etti.

“Hatun!” Diye uyardı tek kaşını yukarıya doğru kaldırırken. Şu an ki kıvranıp duruşuyla o kadar çok eğleniyorum ki gülmemek için zor tuttum kendimi.

“Hem konuş dilediğin kadar diyorsun hem de susmamı istiyorsun sende bir karar ver canım aa.”

Dudaklarımda hissettiğim baskıyla nefesimi dair zor bela almıştım. Dudaklarımı susmamı ister gibi istila ederken elleri belimden aşağıya kaydı. Nihayet Dudaklarını geri çektiğinde ise nefes nefese kalmıştım.

“İmdat!” Diye çığırıp önüme döndüm. Şerefsiz öpücüğü kısa kesmişti.

“Hala sesini işitiyorum Hatun.” Keyifle dudaklarını kıvırdığında “dingil” Dedim bilerek.

Dudaklarımı bu sefer uzun öptüğünde “Ah, numaracı hatunum benim.” Diye mırıldandı. Anladı anladı imdatlar olsun.

“Ne numarası ya? Sen de beni iyice Fırsatçı yaptın.”

“Bebeğim, öpmek istediğini alengirli yollardan istemene gerek yok ki? Kocacığım beni öp desen sanki hayır diyeceğim.” Son sözlerine karşı göz kırpınca hemen lafı kıvırdım.

“Ne münasebet canım. İstesem derim zaten. Niye demeyim ki?”

“Dersin?”

“Hıhı derim.”

“De o zaman?” Diye atıldığında omuz silktim.

“Canım istemiyor.” Dedim. Göz ucuyla kocama baktığımda eğlenir bir hali vardı.

“Hatunum, oyun mu istiyormuş?”

“Az önce oynadık hayatım. Hevesimi aldım sağ olasınız.” İmayla söylendim.

“Ben almadım ama.” derken elleri Saçlarımı buldu. Kokumu içine çektiğinde ayağımla itekledim bacaklarını. Bu sayede benden uzaklaşmış oldu.

“Yaşlılıktan saçların aklanmış hala düşündüğün şeye bak! De git öteye. Az şu diziyi de izleyelim artık.”

Kumandayı öne doğru uzatıp ortaya bastı. Bu sayede kaldığım yerden oynamaya devam etti dizi.

Başını omzuma yaslayıp ellerimi tuttuğu gibi öpüp benimle izlemeye başladı. Kendisi de sevmişti. Kolay kolay dizi izlemeyen kocam dizi izliyordu hem de Muhteşem Yüzyıl dizisini. Duy da inanma.

Ayaklarını öndeki sehpaya doğru uzatıp Saçlarımla oynadığında benim başım da başının üzerine düştü. Gülümseyerek kocama baktığımda o da bana Gülümseyecek baktı.

“Haremdeki kaos mafyalıkta yok anasını satayım! Kadın milletinden korkulur.”

“Korkacaksınız tabi. Hanımından korkmayan adama adam demem ben.”

Emin yerinde hafif dikleşip yandan bakış attığında tek kaşını yukarıya doğru kaldırmıştı. “Lafın bana mı Hatun?”

“Sana niye olsun hayatım. Genel dedim ben, genel olarak.” Göz kırpıp izlemeye devam ettim.

“Çağır.” Ne dediğini algılamayarak “Anlamadım?” Diye sordum. O sırada Emin’e tekrar dönmüştüm.

“O zibidi midir andaval mıdır ne haltsa çağır tanışacağım. Prensesimi sevecek kadar yürek yiyeni görmek istiyorum. “

Kuşkuyla gözlerimi kıstığımda bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Şaşırdım.

“Sen ciddi misin?”

“Ne zaman şaka yaptım ben Hatun? Ciddiyim tabi. Yarın akşam gelsin, geç kalırsa eğer o zaman çok beter canına okurum.” Diye uyardığında boynuna sarıldım hemencecik.

“Kocam benim be! Bir tanecik kocam. Dingilim be!” Diye haykırdığımda Emin’in bakışları hızla beni buldu.

“Bir şartım olacak ama?” Dediğinde balıklama atladım.

“Sen iste yeter ki hayatım. Bir şartı mı esirgeyeceğim senden!” Yanaklarını istila ettiğim sırada kulağıma fısıldadığı şeyle gözlerim yuvalarından fırladı.

“Yaşından başından utan be dingil Horozu! Boyun kadar torunun var be!”

“Bacak kadar Hatun o. Boyum kadar olsaydı mezardaydım şu an.” Ağzına bir tane vurup kaşlarımı çattım.

“Tövbe desene be! Ağzından yer alsın.”

“Boş ver şimdi onu da kabul ediyor musun?” Derken gözlerinde bir parıltı peyda oldu.

“Hayatta kabul etmem. Sen nereye gidiyorsan git. İtalya’ymış aşk tazeleyecekmişiz. İkinci balayını yapalım demiyor da! Sen baksana bana? Sen benden gizli gizli bir şeyler mi yiyorsun?” Kastettiğim imayı anında anladığında “Hayır yani bu yaşta bu enerji çok çok fazla.” Diye devam ettim.

“O kadar da ölmedik Hatun. Dipdiriyim ben maşallah. “

“Ya ya dipdirisin. De git, genç halin ölmüş mezara koymuşuz hala dirilik diyor dingil.”

“Kocanı gömmediğin kalmıştı onu da yaptın bravo Hatun. Gençlere taş çıkarırım ben.”

“Kim diyor acaba bunu? Torunun Liva mı? Sen onun ne kadar çıkarcı çocuk olduğunu bilmiyor musun? Öyle demişse vardır altında bir hinlik. Küçücük kız kandırmış seni resmen.” gülmemeye çalıştım.

“Benim prensesim yalan söylemez.”

“Tırt nah yalan söylemez. O ne anasının gözüdür o ne numaracıdır.”

“Genetik diyorsun?” İmayla sırıtmasıyla gülüşüm soldu.

“Yoo, anasına çekmiş sadece bana niye lafı atıyorsun?”

“Anası da senin kızın ama Hatun? Mehir hık demiş sana benzemiş. Kızımı bana mı anlatıyorsun Hatun.”

Huysuzca homurdandım. “Bak yine iftira atıyorsun bana. Yalan ya hepsi yalan.”

“Tamam tamam demedik bir şey. Hemen de atarlanırmış benim hatunum.” Diyerek sırıtıp beni yine kendine doğru çekti.

Boynuma öpücük kondurduğunda “sırnaşıp durma!” Diye çıkıştım.

“Hatun, moralim bozuk.”

“Ne yapayım bozuksa? Git torunu gör düzelir moralin.”

“Ama ben senin düzeltmeni istiyorum.” Deyip elleri gerdanımdan aşağıya kayınca niyeti belli olmuştu. Kızının sevgilisi olduğunu duyunca ona kızamadığı için hıncını benden çıkaracaktı.

Çakal dingil herif!

“Emin?” Dedim cilveyle harfleri uzatırken.

“Hım.” Derken dudakları keşfe çıkmıştı bile .

“Biliyor musun?”

“Neyi?”

“Sabahtan beri başım çok ağrıyor. İlaç içsem de fayda etmedi. Diyorum ki-“

“Ben ağrını geçiririm şimdi yavrum.” Deyip göğüs kafesimi öptü.

“Başımı ovalasan kafi. Sonra da uyurum biraz.” Dediğimde sustum. Tepkisine bakarken bakışları hızla beni buldu.

“Gel Hatun gel.” Deyip dizlerine yatırdı beni. Anında dizlerinde kıvrılırken elleri başımı buldu.

Maharetli elleriyle masaj yaparken ben de o sırada diziyi izlemeye devam ettim.

“İyi geliyor mu yavrum.” Diye sorduğunda ağız içinde mırıldandım.

“Hıhım. O kadar iyi geliyor ki anlatamam. Ellerin dert görmesin hayatım. “

“Sen iyi ol bebeğim. Gerisi önemli değil.” Deyip saçlarımdan öptü en son.

....

“Ben öyle uygun gördüm.”

“Ne?”

“Ne, Ne hatun?”

“Az önce bir şey dedin Ne dedin?” Kuşkuyla yanına yaklaştığımda bir eli yastığın altındaydı ve kenarında bir ışık saçıyordu.

“Sabahtan beri koşturup durmaktan beynin yandı herhalde hatun. Olmayan sesler duymaya başlar oldun.” Bakışlarını kaçırmasıyla nereye baktığına odaklandım. Yastığın altında ne vardı da iki büklüm bir şekilde orayı izliyordu?

Allah kahretmesin seni emi Emin!

Işığın kaynağının sebebini anladığımda hızlıca yanına ulaşıp yastığı kenara ittim. Koltuğun ucunda açık olan telefonu görmemle iflah olmaz bir edayla kocama döndüm. Allah’ın dingil herifi! Benden bağımlı çıkmıştı.

Gözaltının şişmesinin sebebi belli olmuştu. Şerefsiz Muhteşem Yüzyıl izlemişti gece boyunca, yetmemiş en özel günde kıçını koltuğa yaymış kaldığı yerden devam etmişti. Hızlıca telefonu aldığım gibi sutyenimin içine sıkıştırdım.

Şaşkınlıkla bana bakan kocama parmağımı sallayıp sinirle bağırdım.

“Birazdan kızının sevgilisi gelecek sen hala burada otur camış gibi. Bir de Muhteşem Yüzyıl izliyor ay delireceğim imdat. Vallahi imdat billahi de imdat. “

Ellerimi havaya doğru kaldırıp şikayet eder gibi söylenmeye devam ettiğimde merdivenlerden inen Emir ve Barış’ı gördüm.

“Yenge, gören de seni isteyecekler. Ne bu stres, panik. Azıcık relax olsana. Olan kardeşime oluyor. Yazık, gazabına uğramamak için çekilmiş bir köşeye saklanıyor.”

Yanımıza kadar geldiğinde Emin yerinden doğruldu.

“Ağzının ortasına bir tane patlatırım lan şerefsiz. Düzgün konuş.” Diyerek abisinin ensesine bir tane geçirdi.

Acıyla inleyen Emir’le, Barış hemen araya girmişti.

“Gerginliğinizi attıysanız konumuza dönelim mi?” Deyip babasına doğru döndü.

“İbnenin gözünü korkutmayacak mıyız baba? Geldiğinde ilk yumruk benden olsun. Ellerim kaşınıyor zaten iyi gelir.”

Bacağına fırlattığım terlikle irkilen babası kılıklı Oğlumla “Bana bak öyle bir şey yaparsan terlikle kalmam sopa yersin benden Barış!” Diye kızdım.

İkizlere de aynı muameleyi yapmıştı bu üç eşek herif ama İrem de böyle yapmalarına müsaade etmezdim.

“Anne ya! Koskoca adam oldum hala terlikle mi tehdit ediyorsun?”

“Uslu olun o zaman sizde!”

“Babam uslu olmuş artık neyle tehdit ettiysen?” İmayla kocamı gösterdiğinde Emir gülmemeye çalıştı.

“O şu an Muhteşem Yüzyıl’a sarmış istese de yaramazlık yapamaz. Yengem artık nasıl bağımlı yaptıysa hiç dizi izlemeyen adam tarih dizisi izler oldu.”

Emir de alayla sırıttığında diğer terliği de kafasına attım.

“Ulan Hatun ulan Hatun beni kimlere maskara ettin bu yaşımda!” Diye söylenen kocam bıyık altından kıkırdayan ikiliye sert bir bakış atıp yanımdan ayrıldı.

“Nereye?” Diye sorduğumda ise “torununun yanına!” Diye cevap vermişti.

Giden kocamla ikiliye döndüğüm gibi sertçe baktım. “Hadi bu eşek ayarsız gevşek gevşek konuşuyor sen niye uyuyorsun buna oğlum ya!”

“Ayıp oluyor ama yenge!”

“Kocama yaptığına say kayın bozuntusu!”

“Valla anne dağ gibi adamı muma çevirdin. Yalan mı söyleyeyim?”

Gözlerim kocaman olunca koluna bir tane geçirdim. “Terbiyesiz seni! Anneye yalan söylenmez! Kocamın maşallahı var nazar değmesin.” Diye aksini söylediğimde gözlerimi kaçırmamaya özen gösterdim.

Emir İmayla yeğenine baktığında “bak o doğru maşallahı var?” Demesiyle ne ima ettiğini anladığım an gözlerim büyüdü. Etrafıma bakındığım gibi kafasını yaracak bir şey aradığımda Emir’in tedirgin sesi kulağıma ilişti.

“Aha kaç kaç yeğenim. Anan yine kafamı yarmadan kaç.” Der demez topaklanıp kaçtılar.

“Gel buraya! Emir, ee sen geri gelmeyecek misin sanki? O kafan yarılacak her türlü. Kaçamazsın.”

“Anne yine ne oluyor ya? Sinirlerin tepene çıkmış?”

Bir eli kulağında küpesini takmaya çalışarak yanıma gelen İrem'le alnımı ovaladım

“Her zaman ki Yıldırım genleri annem. Olağan şeyden başka bir şey yok.”

Omzu üstünden bana sarılıp yanağımı öpen kızımla gülümsedim. Kokusunu içine çektiğimde gelişi güzel üzerine baktım. Pembe siyah renkteki elbise pek de yakışmıştı kızıma. Tam bir peri gibi.

“Bu kadar süslenme Özkan için mi hım?” İmayla sırıttığımda yüzü kızardı.

“Anne ya! Yok öyle bir şey! Her zaman ki halim işte.”

“Ben bilirim kızımın her zaman ki hallerini. Pijamadan kopmak bilmeyen kızım büyümüş de elbise giyer olmuş. Aman iyi olmuş ayrı bir güzellik gelmiş sana.” Deyip Saçlarına dokunup okşadım.

“Ya gerçekten mi anne? Çok mu güzel oldum. Elbise mi beni güzelleştirdi?”

“Hayır meleğim sevilmek. “ Dedim duygusal bir edayla. “ Sevilmek sana ayrı güzellik katmış. Tıpkı gençliğim gibisin. Babana aşık olunca ben de senin gibiydim. Baban tarafından sevilmek ayrı güzellik katmıştı bana da.”

“Gençliğinde çok romantiklik yapmış babam, amcam öyle diyordu?”

“Yapmaz olur mu hiç? Ben yanında odun kalıyordum o derece romantikti baban. Ki hala da öyle?” İç geçirip hayranlıkla sırıttığımda arkamda bir beden bana sarıldı ve onun aşk dolu sesini işittim.

“Demek hala öyleyim Hatun? O zaman bu güller boşa gitmesin buyurun hatunum.” Deyip öne uzattığı güllerle gözlerim kocaman açıldı.

Aynı gülden İrem’e de uzattığında yüzümde güller açtı. Gülleri koklayarak “Ya kocacığım çok tatlısın nereden esti bu güller?” Dediğimde kocama doğru dönmüştüm.

“Çok teşekkür ederim babacığım beni de unutmamışsın.” Diyen kızımla anlamayarak “Ne konuda?” Diye sordum.

“Diğer meleklerimi de unutmadım prensesim. Seni de unutmam.”

“Ya bana da deyin aranızda şifreli şifreli konuşmasanıza!”

“Ben ablamların yanına geçiyorum. Özkan da birazdan gelir.” Diye koşarak bahçeye çıkmıştı. Emin. Özkan'ın adını duyduğu gibi öfkelenmeyerek sakin kalıp bana odaklandı.

“Bugünü unutmuş olamazsın Hatun?”

“Ya bugün ne günü ki? Hatırlamıyorum.” Gerçekten Hatırlamıyordum. Sabahtan beri temizlik, yemek, o bu derken başımı kaşıyacak zaman bulamamıştım.

“Bugün sizin gününüz Hatun. Kadınlar günü 8 Mart.” der demez beni kendine doğru çekip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.

İmdatlar olsun! Bugün 8 Mart’tı değil mi? Gerçi o kadar ilgilenmiyordum. Emin’le evli olmak başlı başına ödüldü bana.

“Ya, ben unutmuşum resmen!”

“Ama ben unutmadım. Unutmam da. Bugün senin ve kızlarımın günü. Kadınlar gününüz kutlu olsun yavrum.”

Biraz daha konuşsa ağlayacaktım duygusallıktan. O kadar beklemedik ki benim için...

Kollarımı boynuna dolayıp boynuna başımı gördüm. “Teşekkür ederim kocacığım. Çok mutlu oldum gerçekten. “

Gözlerimi gözlerine hizalayıp Saçlarımı okşadı. “Sen hep mutlu ol, ben başka bir şey istemem Hatun. Senin mutluluğun benim mutluluğum demek. İyi ki varsınız meleklerim.” Deyip alnımdan öptü. Gözlerimden iki damla yaş aktı o sırada.

“Sen de iyi ki varsın kocacığım. Seni çok seviyorum. “ deyip bu sefer ben dudaklarına kapandım. Bir süre öpüştükten sonra ayrıldık.

“Bugün sizin gününüz olmasaydı ben yapacağımı bilirdim.”

“Ne konuda kocacım?”

“İrem’i odasına kilitleyip o andavalı eşek sudan gelene kadar dövecektim. “

Kollarından hızla ayrıldım “dingilsin Emin yemin ediyorum dingil horozun tekisin.” Deyip bahçeye çıktım. Yemin ediyorum bu adam beni delirtmeden bir gün rahat durmayacaktı.

“Andaval olan biri varsa o da sensin Emin! Allah’ın kudurduğu!”

“Anneanne!” Paytak koşusuyla yanıma gelen Liva’yla kocaman gülümsedim. Elimdeki güllerle beraber torunumu kucağıma aldığımda yanaklarından öpüp kokladım.

“Prensesim benim. Oh misler gibi de kokarmış.”

Elindeki iki gülü bana gösterip hevesle konuştu. “Dedem bana da gül aldı anneanne. Anneme de almış teyzemlere de. Çok güzeller değil mi?”

Kızlarımın yanına ulaştım o sıra.

“Evet meleğim çok güzeller. Deden bu işi biliyor.”

Liva annesini gördüğü gibi kucağımdan inerken Peri İmayla elimdeki gülleri işaret etti. “Babam yine göstermiş hünerlerini bakıyorum. Az önce sinirli olan yüzünde güller açıyor maşallah.”

“Konu babam olunca akan sular durur ikiz.” Demişti Mehir. İkisine kötü kötü bakıp “susun İkinizde hemen başladınız. Kıçınızı kaldırın da bir işe yarayın. Birazdan gelecekler kimse bir işin ucundan tutmuyor. Tabi anaları yapar ne de olsa. İmdat vallahi de billahi de imdat be. Yaşlı kadını peşinizden koşturduğunuz yeter.” Deyip ani bir yükselme yaşadığım da o ara kapı çaldı.

Telaşla koşturup içeriye geçerken kızlara da “babanızın yanına Liva’yı oturtturun. Özkan gelince delirecek çünkü.” Demeyi de ihmal etmedim.

Emin ve diğer iki eşek herifi kapı önünde pusu kurduğunu görünce hemen yanına gittim. O sırada İrem kapıyı açıyordu. Emin’in koluna girdiğimde ikizlerde içeriye geçip yanımıza gelmişti.

“Kapı önüne diktin beni sanki lüzumu varmış gibi.” Diye huysuzlanan kocamla Barış da arka çıkmıştı.

“Sanki gelen de dünya güzeli.”

İkisine de öfkeyle baktım. Anında sustular.

“Hoş geldin Özkan. “ deyip sevgilisine sarılan İrem’le iki andaval ve Özkan’ın arkasından içeriye geçen iki damat aynı anda öksürdü. Ay şuracıkta bayılacağım imdatlar olsun.

“Hoş buldum meleğim.” Diyen Özkan’la Emin’in gözleri kocaman oldu. Kolunu cimcikledim sertçe. Yüzü ekşidi anında.

“Hatun!”

“Daha kapı ağzında başlamayın mağara adamı gibi davranmaya. Medeni ol azıcık kocacığım.” sahte bir tebessümle karşılık verip bize dönen Özkan ilk önce bana doğru gelip elimi öptü nazikçe.

“Hoş geldin oğlum.” Dememle “Hoş buldum İpek teyze.” Demişti. Emin, Özkan’ın öptüğü elimi elinin arasına alıp diğer elini öne doğru uzattı. Uzatırken de yüzüne sert bir darbe yemiş gibi saniyelik yüzünü ekşitmişti Özkan. Ardından Kocamın elini de öpünce baya çekingen bir edayla kocama baktı.

“Merhaba efendim ben Özkan. “ diye kendini tanıtınca “Biliyorum. “ dedi kocam.

Ve ardından cümbür cemaat içeriye geçtik. İkizler ve Barış masa başına geçerken biz büyükler koltuklara geçmiştik. Liva’yı da Kocamın kucağına oturtturup yanına geçtim.

Ortamda sessiz bir gerginlik oluşunca “ee Özkan, nasılsın dersler nasıl gidiyor?” diye muhabbet açmıştım. Kimsenin konuşacağı yoktu. Göz ucuyla masa başına baktığımda üçü kendi aralarında fısıldayıp durdu. Anında gözlerimle uyardım onları.

“İyiyim İpek teyze. Derslerim de çok iyi şükür sizi sormalı?”

“Bizde çok iyiyiz oğlum.. değil mi hayatım?” İmayla kocama döndüğünde ağzı içinde mırıldandı.

“Ya ya o kadar iyiyiz ki.”

“Sen Emin’e bakma Özkan. Rahat olabilirsin sana bulaşmayacak. Ee anlatsana nasıl tanıştınız yeğenimle. Okulda mı?” diyerek araya giren Emir’le, Özkan kızıma baktı gülümseyerek.

“Evet anlat anlat biz de bilelim. Zaten benden başka herkes biliyormuş gerçi? Olsun anlat yine de.” Öfkeyle dişlerinin arasından konuşan kocamla daha çok gerildi.

“Dedecim?” Diye araya giren torunum hemen masumca kocama baktı. “Güller için teşekkür ederim çok güzel kokuyorlar. “

Anında yumuşayan Emin kocaman gülümsedi. Liva’yı saçlarından öpüp “Sen beğendiysen alırız yine meleğim. “ Demişti.

İrem, babasının dağılan dikkatini fırsat bilip Özkan’a bir şeyler fısıldadı.

“Ben kızınızı çok seviyorum efendim. “ Özkan’ın söylediği sözler ortama bomba etkisi yaratırken Emin’in bakışları ağır ağır yüzünü buldu. İrem dürtse de devam etti cesur sözlerine.

“Çok da gençmiş vah vah.” Diyen Emir’le, Emin öyle bir bakış attı ki susmak zorunda kaldı.

Özkan’a devam et der gibi bakıp torunuyla ilgilenmeye devam etti.

“Ve İrem’den asla ayrılmayı da düşünmüyorum. İrem biraz bahsetti sizden ve her şeye hazırım.” Deyip ayaklanınca Emin anlamayarak yüzüne bakmaya devam etti.

“Özkan ne yapıyorsun ya otur yerine!” İrem, Özkan’ın yerine oturmasını söylese de oturmamıştı. Barış anında ayaklanıp ne demek istediğini anlayınca Emir eğlenir gibi arkasına yaslandı.

“İşte eğlence şimdi başlıyor. “

“Sus Allah’ın cezası kayın bozuntusu!” Diye kızdım.

Emin hala sessiz tepkisizdi. Barış ise gelmeye devam ederken tam ayaklanacaktım ki Emin’in elimi tutmasıyla duraksamak zorunda kaldım. Barış’a bakmadan “Barış otur yerine!” Diye emir verince hala oturmadığını görüp bir kez daha ikaz etti.

“Barış!”

Oflayarak ikizlerin yanına geçti.

Özkan tir tir titriyordu ama ona rağmen dik durmaya çalışıyordu.

Arkasına yaslanan kocam bir elini sakallarına götürüp Özkan'a baktı.

“Her şeye rağmen mi?” Diye soru sorduğunda ne yapmak istediğini anlamayarak izlemeye devam ediyordum.

İmdatlar olsun ki çok büyük bir atak geliyor!

“Her şeye rağmen..” Dediğinde netti duruşu.

“İyi madem.” Dediğinde bakışları Liva’yı buldu.

“Anlamadım efendim .”

“Kızımı üzersen karşında beni bulursun?” Demesiyle Emir ve Barış şaşkınlıkla Emin’e döndü. İkizler de “Ne?” Diye bağırdığında yüzlerinde hüsran vardı. Bu kadar çabuk kabul edeceklerini tahmin etmiyordu.

“Haksızlık ama bu?” Demişti Mehir’in kocası Yusuf. Hemen arka çıktı Peri’nin eşi Koray. “Bize yapmadığını bırakmamıştın baba!”

İrem tepki veremeyecek kadar şaşkınlık içindeydi.

“Gitti ya gül gibi eğlence.”

“Kesin lan sesinizi! Ben öyle uygun gördüysem öyledir. Ayrıca sizi de zamanında ne haltlar yediğinizi bilmiyormuşum gibi konuşmayın damatlar. Şu çocuk kadar cesaretiniz yoktu karşıma geçtiğinizde.” Son noktayı koyan kocamla İrem direkt atağa kalkıp babasına kocaman sarıldı. Liva o arada yanıma geçmişti.

“Babaların bir tanesi canım babam.”

İkizler surat asıp durduğunda eşlerine kötü kötü baktılar. Barış ise dayak atamadığı için öfkeyle soluyordu.

“Hadi hadi tamam. Yeter bu kadar. Geç yerine.” Kızını öpüp uzaklaştığında ayakta dikilen Özkan’a dönünce kendisine hala aval aval baktığını gördü.

“Ama daha kendimden bahsetmedim efendim. beni tanımanız gerekiyordu?”

“Kızım eğer seni karşıma çıkarmışsa tanımama gerek kalmıyor evlat. Çünkü Kızımı tanırım. Kolay kolay kimseye gönül vermez, seni karşıma getirdiyse gerçekten güveniyor olmalı sana. Bu kafi. “ dedi Emin.

Ardından mutfağa doğru yöneldiğinde peşinden ilerledim. Kendine su dolduruyordu.

“Beni şaşırtıyorsun hayatım.” Dedim doğruyu söyleyerek. Arkasından sarılmıştım.

Bana doğru döndüğünde ise Saçlarımı kokladı.

“Ben de kendime şaşırıyorum Hatun. Ben gerçekten yaşlandım sanırım. İki kızım evli bir torunum var. Oğlum desen eşek kadar olmuş yakındır evliliği. Küçük kızım büyümüş karşıma delikanlı birini çıkarıyor. Oysaki daha dün küçük çocuk değiller miydi? Ne ara büyüdüler de evlenip çoluk çocuğa karışır hale geldiler?”

Kocam yaş aldıkça duygusallaşıyordu. Yanaklarına ellerimi götürdüm. İki yanağından öpüp gülümsedim. “ee sana diyorum inanmıyorsun bana. Yaşlandın kocacığım ben de öyle. Çocuklar bir ömür çocuk kalacak değillerdi ya büyüyeceklerdi elbet.”

“Bu kadar çabuk mu?”

Başımı yana yatırdım. “Emin!”

“Neyse en azından yalnız kalmak için çok az zaman kaldı Hatun. Barış zaten gidici. Geriye kalan tek İrem. O da zaten dört senesi kaldı. Emir puştunu desen kovarız. Ev bize kalmış olur. Baş başa yalnız. Bir ömür boyu. “ deyip boynumdan öptüğünde şikayet eder gibi söylenmeye devam ettim.

“Sen de az değilsin kocacığım. Hadi itiraf et bu zamanı bekliyorsun? Senin derdin benimle bir ömür boyu yalnız kalmak.”

“Aksini iddia eden olmadı yavrum. Çocukları evlerinde ziyaret ederiz zaten. Biz de rahat rahat keyif süreriz. Neydi ya öyle her kapıdan bir çocuk çıkması?”

“Ee hayatım çocuk çocuk diye tutturursan olacağı bu.”

“Ama iyi ki de oldular. “ diye mırıldandı kulağıma doğru. “Sizi çok seviyorum Hatun. Bu bir ömür değişmeyen tek şey.”

“Biz de seni çok seviyoruz kocacığım. “ deyip göğsüne yasladım. Bir ömür kalp atışında yaşamak istedim. Bir ömür kolları arasında kalmak için her şeyimi feda edebilirdim.

“İkiz koş koş bizimkiler yine bizsiz sarılma düzenlemişler!” mutfağa sızan Mehir’le, birbirimizden isteksizce ayrıldık. Emin imayla kızını işaret edince “Bize huzur yok.” Diye mırıldandı isyan eder gibi.

Sonradan kızına doğru eliyle gelmesini işaret ettiğinde koşarak göğsüne yaslandı.

“Baş belasısınız.” Diye söylenirken diğer iki kızı da mutfağa teşvik etmişlerdi. Baba kız sarılışlarını gördükleri an surat asarak “bizsiz mi?” diye bağırmışlardı aynı anda. Kocamla yüzümüzü ekşitsek de gülümsedik.

“Ya bir gidin. Babamla yalnız sarılmak istiyorum ben!” Huysuzca kaşlarını çatsa da çoktan iki kızı da kolları arasına sığınmıştı.

“Biz neyiz üvey mi süslü! Çekilsene be, sıkıştım arada!” Peri iki yandan kardeşlerini iteklese de kocam üçünü de kolları arasına almıştı.

“Kavga yok. Üçünüze yetecek kadar geniş kollarım var.” Diyerek son noktayı koymuştu kocam.

Gülümsedim. O kadar güzel bir manzara ki..

“Hatun salondaki beş yabancıyı kovabilirsin artık. Defolup gitsinler evimden. Ben kızlarımla baş başa kalmak istiyorum.”

“Emin!” Der gibi göz devirip başımı yana yatırdım.

“Ya baba rahat bırak kocamı artık.” Diye çağıran Peri'yle yüzünü ekşitti.

“Tamam demedim kocana bir şey! Tepemde çığlık atma Peri. Ne kıymetli kocan varmış.”

“kıymetli tabi!” Diye cevap verdiğin de Mehir de ortak çıkmıştı.

“Peri doğru diyor. Boşuna mı evlendik biz aa?”

İrem anında dudaklarını kemirince Emin’in gözleri ağır ağır beni buldu.

“babacı kızlarım kocacı olmuş hatun.” Diye söylendiğinde kaşları hüzünle indi. Gülmemeye çalıştım.

“Zamanında dedim sana? Etme bulma dünyası hayatım.” Deyip kızlarla arasına girdim. Omuzlarına sarılıp aralarından kocamı tamamen çektiğimde “Gel hayatım gel.” Demeyi de ihmal etmedim dudak kıvırırken.

Emin Anında bana yanaşırken “Nihayetinde baş başa kalacaktık zaten. O gün yaklaştı kocacığım. “ deyip kahkaha attığımda kızlarda Babaların surat ifadesine karşı gülümsemişlerdi.

“Karımla yalnız bırakın sizi gidi koca meraklıları!” derken çocuk gibi huysuzdu.

Üçü de Babaların yanaklarından öpüp bir şey demeden mutfaktan ayrıldıklarında kocama doğru döndüm.

“Burada bir koca meraklısı daha varmış kuşlar öyle diyor?” oyunbaz bir edayla göz kırptığımda tek kaşı havalandı.

“Kimmiş o?” bana doğru döndüğünde elleri belimi bulmuş munzurlukla oyun oynuyordu.

“Bilmem sen söyle? Genellikle Hatun hitabıyla biliniyor? İmdat naraları meşhurmuş?”

“baş harfi İpek Yıldırım mı?” Dediğinde yalandan şaşırır gibi gözlerimi büyüttüm.

“aa nereden bildin?”

Dudakları yanaklarımı buldu. “Ben değil kalbim bildi. Çünkü kalbim bir tek onun için çarpıyor. Adını duyduğu her an hızlanıyor sanki peşinden koşturan varmış gibi...”

“Pek şanslıymış bu hatun? Kıskandım.” Gözlerine aşkla baktım.

“Çok şanslı ama tek kusuru var?”

“Ne?”

“kendini kendinden kıskanıyor? Aslında haklı da ben de olsam kendimi kendimden kıskanırdım.”

“Yaşlandın ama hala ağzın çok iyi laf yapıyor hayatım.”

“başka hünerleri de var, göstereyim mi?”

“kuduruk modun online oldu yine hayatım.”

“Hiç kapanmamıştı ki zaten.” Deyip yavaşça dudaklarıma uzandı. Öpüşleri yavaştı ama tutku doluydu. Ellerim boynuna gittiğinde hızlandı. Bir ömür boyu böyle kalmak için nelerden vazgeçerdim bir bilse? Onun kolları arasında, Nefes almaktan başka bir derdim yoktu.

Bölüm : 17.03.2025 00:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...