Mirza beni bıraktığında hemen eve çıktım. Babam gelmiş miydi acaba? Kapıyı çaldığımda annem açtı.
"Baba geldi mi?" Dedim hemen, kaşlarını çattı. Selamsız sabahsız bunu neden sorduğumu düşünüyordu muhtemelen.
"Gelmedi daha birazdan gelecek." Dediğinde başımı sallayıp odama geçtim. Hemen üstümdekileri çıkarttım, bir süre bu montu giymeyecektim. Üstümden çıkartıp dolabımın en dibine koydum. Üstümdekileri de çıkartıp pijama takımı giydim. Diğer çıkarttıklarımıda hemen kirli sepetine attığımda kapı çaldı. Babam gelmişti, annem hemen kapıyı açtı.
"Hoş geldin." Dedi annem babama.
"Hoş buldum." Dedi içeriye girdiğinde hemen banyoya doğru geldi her zaman ki gibi ama sanki benim üzerime geliyor gibiydi.
"İyi misin kızım?" Dedi duvara yaslı olan bana.
"İyiyim baba, hoş geldin." Dedim, kütüphanede anlamadıysa da benim yüzümden anlayacaktı.
"Hoş buldum." Dedi ve banyoya geçti tuhaf bulmuştu bu halimi. Hemen odama geçtim.
"Eslem, gel yemek hazır." Annemin seslenmesiyle derin bir nefes alıp odamdan çıktım.
"Geldim." Diye seslendim. Mutfağa geçtiğimde annem yemek dolduruyordu. Onun doldurduğu yemekleri masaya taşıdım. Babam da gelip oturduğunda sofra hazırdı.
"Elinize sağlık." Dedi babam sofranın başına otururken.
"Sağ ol." Dedi annem. Hepimiz sofraya oturduğumuzda sessizce yemek yiyorduk.
"Bugün kimi gördüm sence?" Dedi babam anneme doğru. Ağzımda ki lokmayı zar zor yutmuştum bu girişiyle.
"Kimi gördün?" Dedi annem bir bana birde babama bakıp.
"Alparslan'ı, Demirkan'la Tuğrul'un arkadaşı olan hani." Dedi sevgilimi ne güzelde tanımlamıştı babam.
"Ee ne işi varmış burada ben en son Diyarbakır'a gitmiş diye biliyordum." Dedi annem.
"Gönül işleri, gördüğümde yanında bir kız vardı ama nasıl utangaç yüzünü bile görmedim." Dediğinde iyice huzursuz olmuştum hiç göz teması kurmuyordum önümdeki yemeklerden yiyordum.
"Nerede gördün düzgünce anlat hele." Dedi annem baya ilgilenmişti konuyla. Başımı hafif kaldırıp baktığımda göz göze geldik. Ben önüme dönerken o hâlâ bana bakıyordu.
"Yolda giderken bir kütüphanenin önünde gördüm bunu yanına gittim, kızla sarılıyorlardı. Kız hiç bana bakmadan kütüphaneye girdi. Alparslan ile de konuştum belki yarın sabah bize kahvaltıya gelir." Dediğinde kaşlarımı çattım bana bundan bahsetmemişti.
"Gelsin bakalım. Bu kütüphane neredeymiş buralarda gezdiğine göre evleri yakın buralara." Dedi annemde kesin bir şeyler sezmişti yoksa hiç umursamadığı birini böyle sormazdı.
"Bu bir mahalle ötede bir kütüphane var orada gördüm."
"Çağlayan." Dedi annem kesinleştirmek için. Şu anki tavırlarından anlıyorum ki annem her şeyi kafasında bağdaştırmıştı o yüzden irdeliyordu.
"Sen ne ara gezdin de gördün orayı?" Dedi babam.
"Gezdim biraz öyle görmüştüm." Dedi annem ve sonrasında yemek sessiz geçti. Sofrayı toplayıp bulaşıkları dizdikten sonra odama geçtim. Kitaplarımı masamın üzerine hazırladıktan sonra çıkıp banyoya gidip dişlerimi fırçaladım. Banyodan çıkıp odama geçtiğimde annem yatağımda oturuyordu.
"Ne oldu anne, ders çalışacağım?" Dedim çaktırmayarak.
"Ders çalışacaksın, kütüphanede yeterince çalışmadın mı?" Dedi imayla. Ellerim buz gibi olmuştu stresten.
"Çalıştım ama yetmez daha çok çalışmalıyım ki üniversiteyi kazanabileyim." Dedim çalışma masamın önündeki sandalyeye oturup ona arkamı döndüm.
"Eve telaşlı gelişin babanı sorman sonrasında babanın senin gittiğin kütüphanede abilerinin arkadaşını görmesi ama sevgilisini görememesi sence de tesadüf mü Eslem?" Dedi masamın üzerinde ki kütüphanenin kartvizitini alıp önüme koydu. Ellerim titremeye başlamıştı. Titrediği belli olmasın diye ellerimi birleştirip oynamaya başladım.
"Ha birde sen İstanbul'a geldikten sonra buraya gelmesi tesadüf mü kızım?" Dediğinde zar zor sesimi bulup konuştum.
"Tesadüftür herhalde." Dedim her şey bu kadar ortadayken kıvırmaya çalışıyordum.
"O çocuk için mi buraya geldin?" Dedi benim dediğimi umursamayarak. Sinirli miydi sakin miydi anlamıyordum ama buradan sonra kurtaramayacağımı biliyordum.
"Hayır." Dedim kabullenmiş bir şekilde.
"Yalan söyleme Eslem." Dedi sinirle. Yapacak bir şey yoktu anlatacaktım.
"O benim için buraya geldi." Dedim gözüm ellerimde parmaklarımla oynuyordum ona bakamıyordum vereceği tepkiden korkuyordum.
"Ne diye geldin o zaman buraya?" Dedi hiddetle.
"Demirkan abim getirdi Tuğrul abim beni dövdü diye."
"Tuğrul seni mi dövdü?" Dedi hiçbiri bilmiyordu.
"Dövdü, onunla olan mesajlarımı görünce dövdü ama anne yemin ederim hiçbir şey yoktu." Dedim son sözlerimi söylerken yüzüne baktım.
"Ne zaman?"
"Bir ara hani midem ağrıyordu bir şey yiyemiyordum ya o ara." Dedim her şeyi anlatasım vardı bu zamana kadar içimde tutmuştum zaten bundan sonra ipin ucu kaçmıştı en öğrenmemesi gereken kişi öğrenmişti.
"Tuğrul biliyor mu şu an?" Dedi abimin bilip daha çok şey yapmamasına şaşırmıştı.
"Bilmiyor. O zaman telefonumu almıştı ondan sonra konuşmadık sanıyor ama beni ona itende Tuğrul abimin bana vurduğu zaman onun bana yemek getirmesi olmuştu. İlk o zaman ona iyi davrandım öncesinde hiç istememiştim." Dedim açık açık.
"Düzgünce anlat şunu!" Dedi sinirle.
"Tamam anlatacağım. O bana bir numaradan mesaj attı. Ben istememiştim ama abimin yaptığından sonra konuşmayı kabul ettim. Serhat abinin düğününde o olduğunu öğrendim başta olmaz dedim ama oldu işte." Dedim gözlerim dolmuştu ama dudağımda çarpık bir gülümseme. Ellerime bakarken beynimden bin türlü düşünce geliyordu.
"Kimler biliyor?" Dediğinde söylemekle söylememek arasında kalmıştım.
"Kim biliyor Eslem?"
"Demirkan abimle Serhat abim." Dediğimde sinirle güldüğünde ona baktım.
"Onlarda sana bunun yanlış olduğunu söyledi değil mi?" Dedi alayla.
"Anne-" Dediğimde sözümü kesti.
"Ya ayrılacaksın o çocuğun adını bir daha anmayacaksın ya da evleneceksiniz!" Sert bir tavırla dediğiyle korku ve şokla ayağa kalktım.
"Anne olmaz ikiside olmaz yapamam." Dedim telaşla.
"O sesini kıs, baban duyarsa daha kötü olur!" İşaret parmağını bana sallayarak dedikleriyle yerimde sinmiştim. Şimdi ne yapacaktım?
"Anne olmaz evlenemem hem daha okulum var, yapamam."
"O zaman ayrılırsın Eslem." Dedi umursamaz bir şekilde. Bu kadar sakin olması nedendi, gerçekten babamın öğrenmemesini istemesi miydi?
"Anne olma-" Yine konuşmama izin vermeden kendisi konuştu.
"Olmaz diye bir şey yok! Baban öğrenirse hem okulu hem de o çocuğu unutursun!" Dedi çok acımasızcaydı bu.
"Olmaz yapamam." Dedim sayıklar gibi.
"O zaman babana söyleriz bu konuda burada biter." Deyip kapıya doğru gittiğinde kolundan tuttum.
"Tamam." Dedim yoksa her şey daha kötü olacaktı.
"Neye tamam?"
"Bilmiyorum." Dedim başımı iki yana sallayıp. İkisini de istemiyordum.
"Sen bilmezsen baban bilir." Dedi elini kapıya attığında hemen konuştum.
"Tamam ayrılacağım." Dedim tek çırpıda şu an tek kurtuluşum buydu.
"Senin iyiliğine eğer bir yanlışını yakalarsam Eslem o zaman seninle farklı konuşurum." Deyip odadan çıktı. Kapattığı kapıya bakıp kalmıştım ayrılacağım demiştim ama asla böyle bir şey yapmayacaktım. Hemen telefonumu alıp Mirza'yla olan sohbetimize girdim.
~~~
Cânfezâm: Mirza annem öğrendi
~~~
Mesajı attım telefonu kapatıp elimde tuttum. Tam o sırada annem içeri girdi.
"İçeri gel odaya tıkma kendini." Dedi ters bir sesle.
"Tamam geliyorum." Dedim ama o gitmedi kapıyı sonuna kadar açıp geçmem için eliyle yolu gösterdi. Telefonumu cebime koyup odadan çıktım. Annemin mesajlarımızı yakalama ihtimali yoktu.
"Git çayı getir öyle gel." Dedi annem koridordan oturma odasına girdi bende mutfağa girdiğimde nefesim kesiliyordu titreyen ellerimle camı açıp temiz hava almaya çalıştım. Gözüm doluyordu ama ağlarsam duramazdım. Ellerimle gözlerime hava yaptım, camı kapatıp tezgaha yöneldim. Muslukta elimi ıslatıp boynuma yüzüme vurdum bir nebze rahatlamıştım. Derin bir nefes alıp sakinleştirdim kendimi Mirza bir çözüm bulurdu.
Son bir kuvvetle çayı alıp içeriye geçtim. Babam beni görünce gülümsedi.
"Kızım yüzünü gören cennetlik." Dedi, normalde şu an ders çalışıyor olmam lazımdı.
"Kız evlat olmak böyle bir şey yüzümü gören cennetlik oluyor.' Dedim babam şüphelenmesin diye gülümsemeye çalıştım. Halimi dışarı vurmamaya çalışıyordum ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Çayları doldurup babamın yanına oturdum yüzümü görmesin diye. Beni kendine doğru çekip başımı göğsüne yasladı.
"Heh gel şöyle yamacıma hep ders hep ders olur mu?" Dediğinde gözüm doldu.
"Niye okumamı istemiyorsun baba?" Dedim titreyen sesimle. Şu an konuştuklarımız için ağlayabilirdim.
"Sen niye bu kadar istiyorsun?" Dedi sakince.
"Sevdiğim bir işi yapmak, kendi paramı kazanmak istiyorum." Sesim ağlamaklıydı, çenem titriyordu.
"Sevdiğin iş ne?" Dedi yumuşak bir sesle. Sesi yumuşayınca daha kötü olmuştum. Göz yaşlarım bir bir düşmeye başladı. Ağlamaktan cevap verememiştim. O da bana sarılmıştı babamın göğsünde ağlamaya devam ettim.
"Çok mu istiyorsun?" Dediğinde hızla başımı salladım.
"Ben izin vermesem bile Demirkan okuttu seni niye üzülüyorsun?" Dediğinde ağlamamı bastırmaya çalışıp hıçkırıklar arasında konuştum.
"Senin desteğini hissetmek istedim, sınavlarım yüksek geldiğinde benimle birlikte sevinmeni istedim."
"Kızım." Dedi ama başka bir şey demedi belki de diyemedi. Sessizlik içinde biraz daha yaş dökdükten sonra sakinleşmiştim babamdan ayrıldım.
"Elimi yüzümü yıkayıp geleyim." Dedim ve ayağa kalktığımda ilk defa annemle göz göze geldim. Yüzünde merhamet namına hiçbir şey yoktu. Gözlerimi ondan çekip banyoya gittim elimi yüzümü yıkadım. Aynaya hiç bakmadan geri döndüm. Ellerim buz gibi olmuştu masanın üzerindeki bardağı alıp avucumun içinde tuttum. Onlar sessizce çay içerken ben bir yere odaklanmış bakıyordum. Bir süre sonra telefonum çaldı. Demirkan abim arıyordu. Telefonu açıp kulağıma koydum sesini de biraz kıstım.
"Efendim abi?" Dedim sakinlikle.
"Napıyorsun?" Dedi abim ne yaptığımı sorar gibi değilde nabız yoklar gibiydi.
"Çay içiyoruz." Dedim Mirza onu aramıştı galiba.
"Kim var evde?" Dediğinde gözlerimi annem ve babamda gezdirdim. Hiçbir şeyden haberi olmayan babam ve benden gözünü ayırmayan annemde.
"Herkes evde."
"İyi misin?"
"Galiba."
"Tamam ben geliyorum." Dedi ve telefonu kapattı. Başımı kaldırıp anneme baktım.
"Ne diyor, geliyor muymuş?" Dedi annem, abimle aralarında zaten bir gerilim vardı bende üstüne gelmiştim.
"Geliyormuş." Dedim başka bir şey diyemedim. Soğuyan bardağı yerine bıraktım. Annemle babam aralarında konuşuyorlardı. Bir süre sonra yine telefonum çaldı. Dicle arıyordu açmakla açmamak arasında kalmıştım ama en sonunda açtım.
"Efendim?" Dedim telefonu kulağıma götürdüm
"Nasılsın Feza?" Dedi Dicle.
"İyiyim sen?" Dedim normal konuşmaya çalışıyordum.
"Ben iyiyimde iyi olmayan biri var yanımda." Dediğinde içim cız etmişti gözlerim doldu.
"Anladım iyi olur umarım." Dedim şu an Mirza'nın sesini duysam oturur ağlardım.
"Müsait değil misin?" Dedi onu da germiştim.
"Evet."
"Tamam o zaman sonra görüşürüz."
"Tamam görüşürüz." Dedim ve telefonu kapattım. Telefonu kapattığımda gözlerimi asla yerden çekmedim annemle göz göze gelirsem anlar diye. Birkaç dakika sonrasında zil çaldı. Hemen kalkıp kapıya gittim. Kapıyı açtığımda abim karşımdaydı. Onu görünce gözlerim doldu.
"Abi." Dedim, abime sarıldım. Göz yaşlarım gömleğini ıslattı.
"Ağlama güzel kızım." Dedi başımı göğsünden ayırıp saçlarıma öpücük kondurdum.
"Abi ne yapacağım ben?" Dedim ağlamaklı sesle.
"Sakin ol ben halledeceğim, sen üzme kendini." Dediğinde başımı salladım, abim ve Mirza'ya sonsuz güveniyordum.
"Neyi halledeceksin?" Dedi annem şu an arkama dönmek hayatımda ki en zor şeydi.
"Konuşalım mı, sakince?" Dedi Demirkan abim, annemle ilk defa böyle ciddi bir konuşma yapacaktı.
"Gelin." Dedi mutfağa girip. Babam televizyondan maç özeti izlediği için odadan çıkmazdı. Bu yüzden rahatlardı. Abimle annemin peşinden mutfağa girdik.
"Konuş bakalım ne konuşacaksın, kız kardeşini arkadaşına nasıl ayarladığını mı anlatacaksın?" Dedi annem, benden çok abime sinirliydi sanki.
"Anne öyle değil." Dediğimde abim hafifçe kolumu tuttu susmam için.
"Abi." Dedim çaresizlikle.
"Feza bekle." Dedi bana bakıp sonrasında anneme döndü.
"Öncelikle ben kardeşimi kimseue ayarlamadım. O birini sevdi ve bende Tuğrul'un yaptığı yanlışı yapmadım." Dedi, gözlerim dolu dolu onlaro dinliyordum.
"Tuğrul'um bu işi başında kesmeye çalışmış ortada yanlış bir şey yok." Dedi abimin dövmesi yanlış bir şey değildi onun nezdinde.
"Doğru olan kardeşim gelip bana danıştığında onu dövmem miydi?"
"Doğru olan kardeşine sahip çıkmandı, ona göz koyan arkadaşına yol vermemendi!" Dedi sinirle işaret parmağını sallayarak.
"Sen babamı sevdiğin için ona göz koymuş mu oldun?" Dedi abimde sinirlenmişti ama karşısındaki kişi babasının eşiydi.
"O benim kocam."
"Evlenmeden öncede seviyormuşsun babamı."
"Ama gidip konuşmadım nikahım yokken." Dedi sinirle.
"Bunlar konuştular diye mi suçlular?" Dedi abim beni işaret ederek.
"Öyle madem seviyor gelseydi babasından isteseydi ne belli benim kızımla gönül eğlendirmediği?"
"Bu kız daha küçük okul okuyor."
"Küçükse böyle işlere girmeyecekti sadece okulunu okumak isteseydi şuan bunu konuşuyor olmazdık."
"Bu kız okuyacak, evlenmeyecek!"
"Zaten evlenmeyecek, ayrılacakmış o çocuktan." Dedi annem rahatlıkla. Abim annemin dediğiyle hızla bana döndüğünde sadece gözümden yaş aktı hiçbir şey diyemedim.
"Ona zorla bir şeyler yaptırmaya çalışma artık! Görmüyor musun kızını kendinden ne kadar uzaklaştırdın? Oğulların için yapmadığını bırakmadın Tuğrul şu kapıdan birini getirip -anne gelinin karınında torunun var- dese hemen korurdun oğlunu. Bu kız sana ne yaptı da onu bu kadar sevmedin?" Abimin söyledikleri annemeydi ama her söylediği benim canımı acıtıyordu. Bacaklarım titriyordu galiba bayılacaktım. Yavaş adımlarla sandalyeye oturdum. Vücudum titriyor, göz yaşlarım benden bağımsız akıyordu.
"Demirkan düzgün konuş kızımı bana karşı doldurma!' Dedi annem kısık ama baskın bir sesle. Abim hiçbir zaman böyle bir şey amaçlamamıştı. Hep benim iyiliğimi düşünmüştü annemin aksine.
"Ben mi dolduruyorum, şu kızın haline bir bak!" Dedi abim beni eliyle işaret edip. İkisininde bakışları bana döndüğünde halimi gördüler. Sık nefesler alıyordum ama ciğerlerime yetmiyordu. Elim boğazımda kıyafetimi genişletip kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.
"Feza!" Dedi abim endişeli bir sesle.
"Abi çok kötüyüm." Dedim çaresizliği iliklerime kadar hissediyordum. Ağlamam gittikçe şiddetleniyordu. Abim bir şey demeden beni kucağına aldı.
"Sakın bayılma tamam mı güzel kızım!" Beni mutfaktan çıkartıp odama getirdi. Yatağımın üzerine bırakıp camı açtı. Masamın üzerindeki suyu alıp yanıma getirdi.
"Güzel kızım derin nefesler al. Güzel anılarını düşün. Bizim seni ne kadar çok sevdiğimizi düşün, geleceğini düşün. Bak seneye istediğin üniversitenin kampüsündesin ve üzerinde aşçı önlüğü var. Okuldan çıkıyorsun Mirza seni alıp Dicle'yle benim evimize getiriyor. Çok güzel olmaz mı güzel kızım?" Ben sakinleşeyim diye o telaşlı telaşlı konuşuyordu. Camı açması ve su ile yüzümü boynumu ıslatması en önemlisi de konuşmaları biraz sakinleştirmişti beni.
"Sakinleş ki Mirza'yı arayıp iyi olduğunu söyleyelim, çok telaşlanmıştır şimdi." Hem konuşuyor hem de saçlarımı okşuyordu. Yavaş yavaş sakinleşiyordum ama kolumu kaldıracak gücüm kalmamıştı. Nefeslerim düzene girmişti. Göz yaşlarım azalmıştı her döküldüğünde abim siliyordu. Yavaşça doğrulup sırtımı yatağımın başlığına yasladım, bacaklarımı da kendime çekip kollarımı sardım. Başımı da kollarımın üstüne koyup abime baktım.
"Abi yapamam." Dedim çaresizce.
"Neyi güzel kızım?" Dedi elini saçıma atıp okşamaya başladı.
"Ben Mirza'dan ayrılamam onu çok seviyorum." Dedim ağlayarak, çok korkuyordum Mirza'yı kaybetmekten.
"Ayrılmayacaksın güzel kızım, ben bir çaresini bulacağım."
"Bulacaksın değil mi abi?"
"Sana söz güzel kızım, ayrılmanıza izin vermeyeceğim." Dediğinde göz yaşlarımı sildim, onun verdiği sözden sonrası yoktu benim için. O söz verdiyse tutardı.
"İyi ki varsın abi." Dedim buruk bir gülümseme ile.
"Sende iyi ki varsın güzel kızım. Hadi şimdi Mirza'yı arayalım." Dedi telefonunu cebinden çıkartıp rehbere girdi. Yerimde doğruldum Mirza'nın sesini duymayı özlemiştim resmen birkaç saatte. Heyecanla yerimde kıpırdandığımda abim gülerek bana baktı.
"Ne olmuş Demirkan?" Diyen Mirza'nın sesini duydum. Gözlerim dolmuştu, korkuyordum.
"Feza iyi bunu bil, olanları da isterse o sana anlatır tamam mı?" Dedi abim bana bakarak.
"İyi eminsin değil mi?" Dedi sesi çok endişeliydi. Onu da endişelendirmiştim.
"İyi iyi merak etme bir şeyi yok." Dedi abim.
"Tamam sesini duyayım inanacağım." Dediğinde abim bana baktı. Telefonu bana doğru uzattı. Sesimi toparlamaya çalıştım sanki ilk defa konuşacaktım Mirza'yla.
"Mirza, iyiyim." Dedim zar zor.
"Cânfezâm." Dediğinde içimdeki korku yükseldi, onu kaybetme korkusu. Ona bu kadar bağlanıp, alışmışken nasıl ayrılırdım ondan?
"Müsait olduğumda seni arayacağım." Dedim ve hızla telefonu kapattım.
"Sakin olsana niye birden kapattın?" Dedi anlamayarak.
"Sanki anneme yakalanacakmışız gibi, stres oldum." Dedim hızla.
"Tamam tamam sakin ol, yakalanmadık." Dediğinde başımı salladım.
"Abi ben Mirza'ya seni arayacağım dedim de nasıl arayacağım?" Dedim annem
"Arama, ben yarın bir şeyler yapacağım." Dedi düşünceli bir şekilde. Nasıl çıkacaktık bu işin içinden acaba?
"Tamam sana güveniyorum." Dedim sarılıp yanağını öptüm.
"Teşekkürler abi." Dedim geri yerime geçtiğimde.
"Sen iyi ol o bana yeter güzel kızım." Dedi o da saçlarıma öpücük kondurdu.
"Sen iyiysen benim bir işim var bir gidip geleyim." Dedi ama gözlerini kaçırmıştı.
"Ne işi bu?"
"Dicle'nin yanına gideceğim bir şey söylemem lazım." Dedi elini ensesine atmıştı. Utanıyor muydu o?
"Utanıyor musun sen?" Dedim gülerek.
"Utanmıyorum, sadece heyecanlıyım." Dediğinde bu halleri beni de mutlu ediyordu.
"Nasıl gidiyor, üzmüyorsun değil mi görümcemi?" Dedim tehditkâr bir tonda.
"Yengeni üzmüyorum." Dedi imâlı bir şekilde.
"Görümcem o benim." Dedim omzumu silkip.
"Artık yengen." Dedi inatlaşarak.
"Tamam tamam yengem. Hadi sen git ben iyiyim aklın bende kalmasın." Dedim onu yatağımdan kaldırıp.
"Gideceğim ama bir saate gelirim, bir şey olursa ara hemen." Dediğinde başımı onaylar bir şekilde salladım. Arkasını dönmeden geri geri gidip odadan çıktı. Yatağıma uzanıp battaniyemi başıma kadar çektim. Telefonumu çıkartıp Mirza ile olan sohbetimize girdim. Ona attığım mesajdan sonra yedi tane mesaj atmıştı.
~~~
Cânfezâm: Mirza annem öğrendi
Çipem: Nasıl öğrendi?
Çipem: Cânfezâm iyi misin?
Çipem: Ne dedi annen
Çipem: Gülüm korkma sakın
Çipem: Oraya gelmemek için zor duruyorum
Çipem: Senin bir tek saç teline zarar gelirse o evi yakarım
Çipem: Abini arıyorum
Görüldü
Çipem: Cânfezâm
Cânfezâm: Mirza
Çipem: Gülüm iyi misin annen sana bir şey yapmadı değil mi
Cânfezâm: İyiyim annem bir şey yapmadı
Çipem: Gülüm bana doğruyu söylüyorsun değil mi?
Cânfezâm: Evet
Çipem: O zaman başka bir şey var annen bizi normal karşılamaz
Cânfezâm: Karşılamadı zaten
Çipem: Gülüm güzelce anlatır mısın ne yaptı ne dedi annen
Cânfezâm: Ya ayrılacaksınız ya da evleneceksiniz başka yolu yok dedi
Çipem: Sende ikisinide kabul etmedin
Cânfezâm: Evet başta ikisini de kabul etmedim
Çipem: Sonrasında?
Cânfezâm: Anneme senden ayrılacağımı söyledim
Görüldü
Cânfezâm: Ama tabiki senden ayrılmayacağım Mirza'm öyle bir şey mümkün değil
Çipem: Cânfezâm bir an seni kaybetme korkusuyla yüzleştim Allah göstermesin
Cânfezâm: Mirza ben senden ayrılamam ki çok seviyorum seni ama böyle nasıl devam edeceğiz onu bilmiyorum
Çipem: Bizi kimse ayıramaz gülüm sen korkma ben düşüneceğim bir şeyler
Cânfezâm: Mirza ben okumak istiyorum babam öğrenirse hem okulumdan hem senden olacağımı söyledi annem o yüzden korkup ayrılacağımı söyledim
Çipem: Tamam gülüm tamam sakin ol halledeceğiz
Cânfezâm: Nasıl?
Çipem: Yarın abinle yanıma geleceksiniz konuşacağız
Cânfezâm: Nasıl geleceğiz Mirza olmaz
Çipem: Olur gülüm olur korkma okula diye çıkacaksın benim eve geleceksiniz
Cânfezâm: Abime sormam lazım
Çipem: Ben onunla konuşurum sen dert etme
Cânfezâm: Tamam
Çipem: Cama çıkabilir misin?
Cânfezâm: Mirza aşağıda mısın?
Çipem: Abinle konuştuktan sonra çıktım
Cânfezâm: Bekle
~~~
Yatağımdan çıkıp camın önüne geldim. Perdeyi çekip aşağıda ki sokak lambasının altında ki Mirza'ya baktım.
~~~
Cânfezâm: Neden geldin?
Çipem: Yanında olduğumu hisset diye ve daha çok kendim için seni görmesem içim rahat etmezdi
Cânfezâm: Mirza seni çok seviyorum
Çipem: Bende seni çok seviyorum cânfezâm
~~~
Ona baktığımda gözümden bir damla yaş düştü. Ağlamak istemiyordum hele ki Mirza bu işi halledeceğini söylüyorken. Pencerem çok yüksekte değildi masamın önünden saldalyemi alıp camın önüne getirdim. Sandalyeme oturup ona döndüm. Mirza eline telefonunu alınca bende sohbetimize girdim.
~~~
Çipem: Napıyorsun gülüm?
Cânfezâm: Sen gidene kadar burada oturacağım
Çipem: Ben gitmeyeceğim
Cânfezâm: Ne demek gitmeyeceğim?
Çipem: Buradayım
Cânfezâm: Üşüyeceksin
Çipem: Üşümem
Cânfezâm: Üşürsen söyle senden aldığım kıyafetlerden birini verebilirim
Çipem: Çok sağ ol gülüm
Çipem: Ama aslında verebilirsin kokun sinmiştir üstüne
Cânfezâm: Üşüyorsan vereceğim
Çipem: Çok üşüyorum cânfezâm
~~~
Yüzünde muzur bir gülümseme ile kollarını birbirine sarıp üşüyormuş gibi kendini sıvazladı. Bu haline gülüp yerimden kalktım. Dolabıma gidip ondan aldığım kazağı çıkardım. Öncesinde kapıma gidip sessizce kilitledim. Tekrar camın önüne döndüğümde camı yavaşça açtım. Mirza'ya elimle gelmesi için işaret yaptım. Mirza banktan kalkıp camın altına geldiğinde kazağı aşağı saldım ve Mirza tuttu. Önce kazağı kokladı sonrasında ise giydi. Geri yerine giderken telefonunu açtı, bende hemen sohbetimize girdim.
~~~
Çipem: Kokun üstüne sinmiş
Cânfezâm: Ben senin kokun var diye giyiyordum onu
Çipem: Bu gece kokum sindikten sonra sana geri veririm
Cânfezâm: Bir süre ihtiyacım olacak kokuna galiba
Çipem: Cânfezâm
Cânfezâm: Tamam umutsuz konuşmayacağım
Cânfezâm: Mirza bana parfümünün ismini verecektin
Çipem: Ne zaman böyle bir şey söyledim?
Cânfezâm: Sizin konağınızda birlikte uyuduğumuz gece
Çipem: Ben o gece benim kokumu duymak istediğin zaman yanına geleceğimi söylemiştim
Cânfezâm: Ama bak gelemediğin anlar oluyor
Çipem: Gülüm sınırlarımı aşma çıkarım yukarı gelebildiğimi görürsün
Cânfezâm: Tamam tamam
Çipem: O geceyi hatırlatman iyi oldu
Cânfezâm: Neden?
Çipem: Tekrarını diliyorum şu an
Cânfezâm: Bende keşke şu an o anda olsaydık
Çipem: En kısa zamanda tekrarlayacağız
Cânfezâm: Umarım
~~~
Mirza yerinde oturuyordu, telefonunu kapatıp bana baktı. Sadece birbirimize bakıyorduk. Sonrasında yine telefonunu açtı.
~~~
Çipem: En son burada bakıştığımızda sen beni görmek istemiyordun
Cânfezâm: Görmek istemiyor değildim sadece korkuyordum
Çipem: Benden mi?
Cânfezâm: Hayır bu hale gelmemizden ve korktuğumda oldu
Çipem: Cânfezâm düzelecek
Cânfezâm: Düzelmezse ne olacak?
Çipem: Düzelecek
Cânfezâm: Ben korksamda sen hiç korkmuyorsun
Çipem: Korkmayacağım sen varken korkmam mümkün değil
Cânfezâm: Seni seviyorum
Çipem: Bende seni seviyorum
~~~
Yine birbirimize bakmaya başladık. Ona bakarken bütün anılarımız gözümün önünden geçiyordu.
~~~
Cânfezâm: Seni ilk öptüğümde herkese rezil olmamız çok kötüydü
Çipem: O gün utandığın için mi yüzüme bakmadın yoksa başka bir duygudan mı?
Cânfezâm: Başka duygudan canım sinirden
Çipem: İnsan sevgilisine sinirlenir mi?
Cânfezâm: Sevgilisi banyoda birilerine basılmasına sebep oluyorsa sinirlenir
Çipem: Basılmadık
Cânfezâm: Kapıyı kilitlemeseydim basılıyorduk Mirza
Çipem: Canım sevgilim kapı kilitliyken nasıl açabilirler?
Cânfezâm: Mirza ben paniklerken sen gülüyordun
Çipem: Çok tatlı gözüküyordun
Cânfezâm: Sen hiç tatlı değildin Mirza
Çipem: Cânfezâm
Cânfezâm: Efendim Mirza
Çipem: Şu anda da öpesim var hâlâ çok tatlısın
Cânfezâm: Öpemezsiniz beyefendi
Çipem: Ah gülüm ah
Cânfezâm: Sus Mirza sen zor öpersin bundan sonra beni
Çipem: Feza'm beni kendinle sınama
Cânfezâm: Asla yapmam
Çipem: Belli oluyor
Cânfezâm: Hem sen beni her bulduğun yerde öpemezsin
Çipem: Emin misin?
Cânfezâm: Fezayım
Çipem: Bunu yapmayı bıraktığını düşünmüştüm
Cânfezâm: Bırakamammm
Çipem: Doğru
Telefonumu kapatıp Mirza'ya baktım. Banka sırtını yaslamış yüzündeki güzel gülümsemeyle bana bakıyordu. Onu çok seviyordum. Beni kendine bağlamayı başarmıştı, o güzel kalbine kalbimi bağlamıştı. Beni seversen anlayacaksın demişti ve fazlasıyla anlıyordum. Başka birisi olsaydı annem öğrendiğinde ayrılırdım ama Mirza benim için özeldi ona olan sevgim çok başkaydı.
~~~
Çipem: Ne düşünüyorsun?
Cânfezâm: Seni nasıl bu kadar çok sevdiğimi
Çipem: Ne kadar çok seviyorsun?
Cânfezâm: Annemden korkmama rağmen senden ayrılmayacak kadar
Çipem: Cânfezâm korkma kimseden korkma
~~~
Telefonumu kapatıp ona baktım. İçimdeki korkuyu geçirmek kolay olmayacaktı ama bunun için çabalardım.
Ben düşünürken abim gelmişti arabasını park edip çıktı içinden. Mirza'yı farkettiğinde yanına gitmeye başladı ama Mirza bana bakıyordu, bu yüzden abimi farketmemişti. Abim Mirza'nın bakışlarını takip edince beni gördü. Göz göze geldiğimizde gülümsedim. Bana akıllanmazsın der gibi başını salladı. Sonrasında Mirza'nın yanına vardığında yüzüne hafif bir tokat attı. Mirza ona döndüğünde yavaşça ayağa kalktı ve tokalaştılar. Konuşmaya başladıklarında gözümü kısıp ağızlarını okumaya çalıştım ama çok uzaktaydılar. Telefonumu açıp Mirza'ya mesaj attım.
~~~
Cânfezâm: Ne konuşuyorsunuz?
~~~
Mesajım Mirza'ya gittiğinde önce telefonuna sonra bana bakıp güldü. Abim bir şey dediğinde telefonunun ekranını abime gösterdi. Abimde güldü mesajıma ve başını iki yana salladı. Ben bunlara mesajı gülsünler diye mi attım? Mesajımı umursamadan konuşmaya devam ettiker. Biraz daha konuştuktan sonra abim Mirza'nın omzuna dostça iki kere vurduktan sonra binaya doğru geldi. Mirza da geri banka oturdu ve telefonunu açtı.
~~~
Çipem: Meraklılığın başa bela gülüm
Cânfezâm: Hiçte bile
Çipem: Tabi tabi hiç olur mu?
Cânfezâm: Ne konuştunuz?
Çipem: Yarın için konuştuk sabah seni benim yanıma geleceksiniz
Cânfezâm: Sadece bu mu?
Çipem: Eve git dedi
Cânfezâm: Doğru söylemiş geç oldu eve git
Çipem: Evim var burada
Cânfezâm: Nerede?
Çipem: Senin olduğun yerde
Cânfezâm: Mirza evine git birtanem
Çipem: Alt katındaki ev benim
Cânfezâm: Nasıl?
Çipem: Benim işte
Cânfezâm: Orası Alp ve abisinin alacağı ev değil miydi?
Çipem: Evet gülüm Alp ve abisinin alacağı evdi
Cânfezâm: Onlar almasın diye mi?
Çipem: Evet gülüm o şerefsiz sana yakın oturmasın diye
Cânfezâm: Mirza sen acaba hafif 🤏 kıskanç mısın?
Çipem: Bende fazlasıyla kıskancım da seni bilemiyorum
Cânfezâm: Mirza
Çipem: Efendim gülüm?
Cânfezâm: Sen benim kıskanmamı gerektirecek şeylerin olmasına müsade etmezsin
Çipem: Doğru
Cânfezâm: Bu konuyu da olumlu sonuca bağladığımıza göre hadi evine git
Çipem: Gideceğim
Cânfezâm: Dicle'nin olduğu eve git kızı yalnız bırakma
Çipem: Tamam gülüm tamam
Cânfezâm: Hadi git bende uyuyayım
Çipem: Gidiyorum yavrum sana iyi uykular
Cânfezâm: Vardığında yaz bana
Çipem: Tamamdır
~~~
Son mesajı da attıktan sonra telefonunu cebine koyup motorunun yanına gitti. Kaskını takıp bana baktığında elimi öpüp ona salladım. O da el salladıktan sonra motoruna binip çalıştırdı ve gitti.
Bu sırada abimde eve girmişti. Sandalyemi alıp masamın önüne koydum. Abim kapımı tıklatınca gidip açtım.
"Abi." Dedim kapının önünden çekilip geçmesi için. İçeri girip kapıyı kapattı.
"Güzel kızım?" Dedi o da bir şeyi sorar gibi.
"Hoş geldin." Dedim şu an başka ne diyebilirdim ki?
"Hoş buldum da sabaha kadar sabredemediniz mi?' Dedi gözleriyle camı işaret edip.
"Sende sabretmedin." Dedim o da sonuçta sevgilisinin yanından geliyordu.
"Aynı şey değil, bizim ilişkimizi saklardığımız kişiler yok." Dedi elini saçıma atıp.
"Doğru bir dahaki sefere daha dikkatli oluruz." Dedim gülerek.
"Hadi hadi uyu sabah erken uyanacaksın." Dedi geri gidip kapıyı açtı.
"İyi uykular."
"Sana da güzel kızım." Dedi ve çıktı odamdan bende yatağıma uzandım. Fazlasıyla uykum geliyordu ama Mirza'yı bekleyecektim. Yatağımda uyumamak için çabalıyordum. Biraz daha sabrettiğimde Mirza'dan mesaj gelmişti eve vardığına dair. Kendimi tutmayıp hemen uykuya daldım.
---
Sabah her gün ki gibi kalkıp hazırlandım sonuçta okula gidecektim. Çantamı okula gidecek gibi hazırladım ve odamdan çıktım. Abimi uyandırmak için odasına doğru gittim. Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğimde abim gömleğinin düğmelerini takıyordu.
"Günaydın."
"Sanada güzel kızım." Dedi odasında ki masanın üstünden parfümünü alıp sıktı.
"Ben aşağı iniyorum."
"Tamamdır bende gelirim birazdan." Dediğinde başımı sallayıp odadan çıktım. Kapıya gittiğimde annem oradaydı.
"Anne." Dedim, neden buradaydı?
"Eslem, okuluna gidiyorsun sonra hiçbir yere uğramadan evine geliyorsun." Dedi
"Anne kütüphaneye-" Diyemeden sözümü kesti.
"Yok kütüphane gel evinde çalış!" Dedi sert bir şekilde şimdi ona karşı çıkmakla hiçbir şey elde edemezdim o yüzden başımı onaylar bir şekilde salladım.
"Aferin." Dedi ve kapıyı açtı çıkmam için. Evden çıkıp ayakkabılarımı giydiğimde abimde gelmişti. Anneme ve bana baktı ama bir şey demeyip ayakkabılarını giydi. Annemde kapıyı kapattı. Abimle asansöre bindik.
"Ne diyor?"
"Okuluna git bir yere uğramadan evine dön, dedi."
"Taktı kafaya rahat bırakmayacak seni."
"Boşver abi, gidip babaya yalan yanlış şeyler söylemesinden iyidir.'' Dedim şu birkaç ay sabretmem gerekiyordu.
"Annen ne zaman evine dönecek, hiç sordun mu?" Asansörden ve binadan çıktık.
"Sorayım da beni göndermeye çalışıyorsunuz desin." Dediğimde abim başını salladı.
"Doğru." Dedi arabaya binerken. Arabasını çalıştırıp Mirza'nın evine sürmeye başladı. Ben ilk defa o eve gidecektim.
"Abi Mirza sana bir şey dedi mi?" Dedim abime dönüp. Sonuçta gece bir şeyler konuşmuşlardı.
"Ne gibi?" Dedi gözünü yoldan ayırmayıp.
"Bu durumla ilgili."
"Senin bildiğinden farklı bir şey yok bende."
"Dün ne konuştunuz?" Dedim merak etmek bence hakkımdı.
"Senin karın ağrın belli oldu."
"Ya abi merak etmek suç mu?" Dedim sitemle.
"Eve gelmemizi söyledi." Dedi sanırım farklı bir şey konuşmamışlardı.
"Tamam." Dedim ve önüme döndüm. Zaten abimde yavaşlıyordu muhtemelen yaklaşmıştık. Biraz daha sürdükten sonra arabasını bir binanın önüne park etti.
"Geldik mi?"
"Evet şu ev." Dedi eliyle gösterip. Emniyet kemerlerimizi çıkartıp arabadan indik.
"Geç bakalım." Dedi belimden destekledi. Binaya girip asansöre bindik ve ikinci kata çıktık. Kapıyı abin çaldı. Hemen kapıyı açtı Dicle.
"Hoş geldiniz." Dedi neşeyle.
"Hoş bulduk." Dedik içeri girip. Önce bana sınrea abime sarıldı.
"Abim duşta." Dedi Dicle benim arayışımı görünce. Gülümseyip başımı salladım. O da bizi oturma odasına getirdiğinde karşılıklı koltuklardan birine abimle Dicle birine ise ben oturmuştum.
"Hoş geldin canım görümcem, iyi ki geldin." Dedim başımla abimi işaret edip güldüm.
"Hoş buldum canım görümcem." Dedi o da gülerek.
"Nasıl geçti yolculuk?"
"İyiydi sadece uçak yolculuğundan çok taksi yolculuğu yapmam biraz zordu."
"İstanbul yaşam şartları." Dediğimde güldük.
"Senin İstabul'da ki yaşam alanın okulun kütüphanen ve ev arası güzel kızım." Dedi abim, tamam İstabul'u gezmemiş olabilirim ama bunu bilmeyen mi vardı?
"Gezdirseydin gezerdim." Dedim omzumu silkip.
"Sen hele sınavını atlat ondan sonra karavan kiralayıp bütün İstabul'u gezeriz seninle." Dedi aslında cazip bir teklifti.
"Söz mü?" Dedim onu gaza getirmek için öne doğru eğilip serçe parmağımı uzattım.
"Söz." Dedi serçe parmağını parmağıma sararak.
"Şahitsin canım görümcem." Dedim gülerek.
"Şahi-" Daha sözünü bitiremeden Mirza'nın sesini duyduk.
"Bizi de yanınıza almazsanız şahit olmazmış." Dedi elinde havlu ıslak saçlarını kurutuyordu.
"Ayy dördümüz kamp yapsak çok güzel olmaz mı?" Dedi Dicle ama ben Mirza'dan gözümü alamıyordum. Sevgilim fazlasıyla yakışıklı ve çekiciydi.
"Güzel, olabilir." Dedi abim. Ben bu sırada sevgilimin yakışıklılığından gözlerimi ondan çekemiyordum. Olduğu yerden benim yanıma gelip oturdu.
"Çok yakışıklısın." Dedim sessizce ama bu ortamda bunu yapmam doğru muydu, bilmiyorum. Çünkü Mirza'nın bakışları değişmişti. Gözleri, gözlerim ve dudaklarım arasında mekik dokuyordu.
"Neyse sonra konuşuruz bunu. Ben Feza'yı alayım sofrayı hazırlayalım." Dedi Dicle kalkıp yanıma geldi.
"Tamam." Dedim Mirza'dan zar zor gözlerimi çekip kalktım. Dicle önümde yürüyordu, onu takip edip mutfağa girdim. Sofrayı hazırlamaya gelmiştik ama sofra hazırdı.
"Ee sofra hazır?" Dedim anlamayarak ona baktım.
"Sofra hazırdı da ben abim seni oracıkta öpecek diye çok korktum." Dedi elini kalbine koyup güldü. Bende korkmuştum ama bunun dışarıdan anlaşılması daha korkutucuydu.
"O kadar belli oluyor muydu ya?" Dedim sitemle ve utançla.
"Abim maalesef fazlasıyla belli ediyor." Dediği sırada Mirza içeri girdi. Bir saniye bile kaybetmemişti yanıma gelmek için.
"Neyi?" Dediğinde ona baktım.
"Ben çıkayım siz konuşun." Dedi ve kaçtı Dicle.
"Cânfezâm." Dedi bana bir adım atıp.
"Ya Mirza sen milletin içinde bana neden öyle bakıyorsun?" Dediğimde bir adım daha atıp kollarını belime sarıp beni kendine doğru çekti.
"Nasıl bakıyorum?" Dedi yüzündeki gülümsemeyle.
"Böyle bakıyorsun işte."
"Peki sen kendi bakışlarından haberdar mısın?" Dedi
"Ben gayet normal bakıyorum." Dedim emin bir şekilde.
"Emin misin, kapıdan girdiğimde ki bakışlarını keşke sana gösterebilseydim."
"Ben senin yakışıklılığına-" Bir öpücük kondurdu dudağıma.
"Bakıyordum." Diye sözümü bitirdim.
"Hmm yakışıklılığıma bakıyordun demek."
"Evet." Dediğimde bir öpücük daha kondurdu.
"Bende senin güzelliğine bakıyor olamaz mıyım?" Dedi konulurken dudaklarımı birkaç defa öptü.
"Olabilir." Dedim bir kere daha dudaklarıma yöneldiğinde yüzünü avuçlarımın arasına alıp sıkıca öptüm. Ayrıldığımda öpücük sesi mutfakta yankılanmıştı.
"Bak işte böyle yapıyorsun sonra da ne yaptım diyorsun." Dedi tatlı bir sitemle. Bu haline güldüm.
"Bence hoşuna gidiyor."
"Gitmeme gibi bir ihtimali yok." Dedi ciddiyetle.
"Hele bir gitmesin." Dedim işaret parmağımı tehditkâr bir şekilde ona salladım.
"Gitmezse ne yaparsın?" Dedi elini saçıma atıp oynamaya başladı.
"He yani öyle bir ihtimal var."
"Misal diyorum gülüm." Dedi yanağıma öpücük kondurup.
"Topuklarına sıktırırım." Dedim saçımı elinden çekip, geri çekildim ve arkamı döndüm.
"Kıyamazsın sen bana." Dedi arkamdan sarılıp.
"Sen bana kıyarsan bende sana kıyarım." Dedi ondan ayrılmaya çalışarak.
"Ben sana hiç kıyar mıyım?" Dedi boynuma öpücük kondurdu. Bu da hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.
"Bilemiyorum artık." Dedim kollarının arasında ona döndüm. O gülümsüyordu ama benim aklıma dün gece geldiği için yüzüm düşmüştü.
"Ne oldu cânfezâm?"
"Dün geldi aklıma." Dedim ondan ayrılıp masaya oturdum. O da gelip yanıma oturdu.
"Gülüm, benim aklımda bir çözüm var ama hemen reddetme." Dediğinde kaşlarım çatıldı. Bir çözüm vardı ve ben buna kızacak mıydım?
"Nedir?"
"Söz ver bana, önce beni dinleyeceksin hemen kestirip atmayacaksın." Dediğinde hemen başımı salladım.
"Söz." Dediğimde kararsızca baktı. Sonrasında elini cebine attı. Umarım bu düşündüğüm şey değildir. Cebindeki küçük kutuyu çıkartıp önüme koydu. Tam da düşündüğüm şeydi.
"Mirza." Dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Gözlerimi kutudan ayıramıyordum.
"Cânfezâm söz verdin." Dedi hemen, bir kere söz vermiştim dinleyecektim.
"Gülüm nişanlanalım, hemen evlenelim demiyorum bak sadece nişanlanalım. Hem nişanlanırsak annen sana baskı yapmayı bırakır ve bunlar için üzülmez okulunu okursun." Dediğinde sadece kutuya bakıyordum.
"Mirza ben üniversiteye gideceğim evlenemem ki." Dedim çaresizce. Yüzümü avuçlarının arasına alıp kendine çevirdi. Göz göze geldiğimizde gözlerindeki korkusuzluğu gördüm.
"Cânfezâm." Dedi içi gidercesine.
"Canım sevgilim, sen yine üniversitene gideceksin. Tek değişen medeni halin ve evin olacak. Hem lisen bitene kadar nişanlı kalırız. Sonrasında evlilik ama gülüm sen istediğin an değişir. Eğer istemezsen boşanırız." Dedi sakince. Ne diyecektim, aklımı karıştırmıştı.
"Mirza abim izin vermez ki." Dedim tek sorun buymuş gibi.
"Gülüm sen istedikten sonra her şeu hallolur. Cânfezâm sen özgürce hayatını yaşa diye, annenin abilerinin korkusuyla yaşama diye. Feza ben seni çok seviyorum ve sana yemin ederim ki seni üzecek, kısıtlayacak bir şeyi yapmam."
"Üniversitem."
"Gülüm şüphe bile duymana gerek yok seni her sabah ben okula götürürüm." Mirza'dan şüphem yoktu aslında ama korkuyordum.
"Ailen ne diyecek?" Dedim gözlerimi ondan kaçırıp. Aslında ailesi bir şey diyecek insanlar gibi değillerdi ama ne bileyim? Evlilik çok zor bir şey ya evlendikten sonra daha kötü olursa her şey?
"Cânfezâm, ailem bunu söyleyecek kişiler değil, diyelim ki dediler ben buna izin vermem." Dedi ellerimi tuttu gücünü, korkusuzluğunu bana vermek ister gibi.
"Mirza korkuyorum."
"Gülüm nişanlanalım, eğer istemezsen evlenmeyiz. Ben senin bu kadar korku içinde olmanı istemiyorum. Ailenin prangaları arasında kalmanı istemiyorum." Dedi gözlerim dolmuş, dökülüyordu. Ailem böyle olmasaydı hayatım nasıl olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyordum.
"Cânfezâm ağlama, sadece senin iyiliğin için. Neyse tamam istemiyorsan böyle devam edeceğiz, belki de bizim için hayırlısı bu olacak." Dedi elini kutuya attığında durdurdum. Bu olaylardan en iyi çıkış yolu buydu, hem ben Mirza'ya güveniyordum o söz verdiyse tutardı.
"Mirza eğer üniversiteye gitmemem için çalışmamam için bir şeyler dersen bit-" Daha sözümü bitiremeden sevinçle konuştu.
"Cânfezâm hiçbir zaman öyle bir şey olmayacak." Dedi yemin eder gibi. Sadece başımı salladım. Mirza duraksadı, bir süre öylece yüzüme baktı bende ellerimize.
"Gülüm benimle nişanlanmak istiyor musun?" Dedi düşünceli bir şekilde. Bu durgun halim ona da geçmişti, yüzü düşmüştü.
"Mirza'm seni çok seviyorum, seninle olmak benim için dünyanın en iyi şeyi sadece korkularım var." Dedim gözlerinin içine bakıp. Doğruydu kaygılarım olmasaydı Mirza bunu söylediği an sevinç göz yaşlarıyla karşılayıp tereddütsüz evet derdim.
"Senin korkuların geçsin diye Feza'm hayatının en güzel yıllarını bu korkulara heba etme diye." Dedi elini saçıma çıkarıp okşamaya başladı. Eliyle destek verip beni kendine yaklaştırıp alınlarımızı birbirine yasladı. Gözlerimiz kendiliğinden kapanmıştı.
"Sadece benim için mi?" Dedim titrek bir sesle.
"Hayır, seni sevdiğim için yani kendim için de." Dedi içten bir şekilde. Kendimle birlikte Mirza'yı da yoruyordum.
"Mirza-" Lafımı bitiremeden dudaklarımın üzerinde onun sıcak dudaklarını hissettim. Çok saf bir öpücük kondurdu.
"Feza hiçbir şeyi düşünme, bak seni öptüğümde, sana dokunduğumda hızla atan kalbime inan o sana yalan söylemez." Dedi elini kalbine götürdüğünde elimin altında göğsünü dövüyordu hızından dolayı.
"Mirza iyi ki varsın." Dedim buruk bir gülümsemeyle.
"Sende gülüm sende iyi ki varsın." Dedi heyecanla. Hâlâ alınlarımız birbirine yaslıydı.
"Ağlama artık cânfezâm." Dedi göz yaşlarımı silip gözlerimin altına öpücük kondurdu ve geri çekildi.
"Tamam ağlamayacağım." Dedim gülümseyip.
"Heh şöyle ağlamak hiç yakışmıyor benim güzelime." Dedi beni göğsüne çekip sarıldı. Gözlerim yine masanın üzerinde ki kutuya takıldı.
"Yüzüğümü takmayacak mısın?" Dedim başımı kaldırıp çenemi göğsüne yasladım ve ona baktım.
"Büyük bir zevkle." Dedi ve benden ayrılıp ayağa kalktı kutuyu aldıktan sonra yere diz çöktü. Kutuyu açtığında yüzüğün güzelliği beni benden almıştı. Mirza ile bir evliliği hep düşünmüştüm sadece bu kadar erken değildi. Mirza'ya güveniyordum bu yüzden mutsuz değildim bu evliliği istiyordum.
"Hayatımın baharı canım sevgilim kalan ömrümüzü beraber güzelliklerle geçirmek için benimle evlenir misin?" Dedi bu seferde mutluluktan gözüm dolmuştu, ben her şeye böyle duygulanacak mıydım?
"Evet seninle evlenirim sevgilim." Dedim heyecanla. Yüzüğü çıkartıp parmağıma taktı ve elime bir öpücük kondurdu. Ayağa kalktı, elimden tutup beni de kaldırdı.
"Gülüm seni hiçbir zaman pişman etmeyeceğim." Dedi beni göğsüne çekip sıkı sıkı sarıldı. Güven duygusunu iliklerime kadar hissediyordum. Kalbinin olduğu yere öpücük kondurdum.
"Sana güveniyorum Mirza'm." Dedim ve bir süre öylece sarılı kaldık. Beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı.
"Abine söylememiz lazım."
"Çok zor olacak." Dedim ama sonrasında aklıma bir şey geldi.
"Bize yardım edebilecek birini tanıyorum." Dediğimde bana anlamazca baktı.
"Kim?"
"Dicle." Dedim hinlikle güldüm.
"O nasıl yardım edecek?" Dedi kaşlarını çatarak anlamaya çalışıyordu. Ellerimi omuzlarına koyup sanki bir şeyi temizliyormuş gibi yaptım.
"Yani şimdi canım sevgilim benim senin üzerinde nasıl iyi bir etkim varsa Dicle'nin abimin üzerinde etkisi vardır." Dedim şirinlikle.
"Yani gülüm?"
"Yanisi biz konuşurken Dicle bize destek olacak, abimin suyuna gitmemizi sağlayacak." Dedim hızlıca anlatıp ellerimi birbirine vurdum.
"Olur mu ki?"
"Neden olmasın Mirza, hem ben bir şey söyleyince sen ikna oluyorsun abimde olur." Dedim gözlerine baktım onaylarsa hemen Dicle'nin yanına gidip konuşacaktım.
"Olur Dicle'yle konuşalım." Dedim hemen kapıya doğru koştum resmen ama Mirza beni kolumdan tutup kendine çekti.
"Ya gidip konuşacaktım." Dedim yüzüne bakıp.
"Abinin yanından mı çağıracaksın?" Dediğinde durdum.
"Ee ne yapacağız?" Dediğimde telefonunu cebinden çıkardı.
"Mesaj." Dedi ve Dicle ile olan sohbetine girdi. Gül bahçem diye kayıtlıydı. Mesaj atıp çağırdığında birkaç dakika bekledik.
"Sence çaktırmadan gelebilecek mi?" Dediğim sırada Dicle içeri girdi.
"Şüphen bile olmasın." Dedi gülerek girdi içeri. Her zaman bu kadar enerjik olmayı nasıl başarıyordu?
"Hoş geldin." Dedim hemen yanına gidip ellerinden tutup masanın yanına çektim.
"Ay n'oluyor kız?" Dedi şaşırarak.
"Bak." Dedim elimdeki yüzüğü gösterip. Şokla elini ağzına götürdü.
"Aaa! Düşündüğüm şey mi?" Dedi bir Mirza'ya bir bana bakarak.
"Evet!" Dedim heyecanla. Mirza da bize gülümseyerek bakıyordu.
"Ayy! Çok mutlu olun." Dedi, beni kendine çekip sarıldı. Sonra Mirza'yı da sardı.
"Abi çok mutlu olursunuz inşaAllah. Annem çok sevinecek, ay abi çok mutlu oldum." Dedi heyecanla abisine sarılıp konuşuyordu. Mirza'nın da ondan farkı yoktu, o da çok mutlu ve heyecanlıydı.
"Bende kardeşim, bende çok mutluyum." Dedi ağzı kulaklarındaydı.
"Mutluğunuzu bölüyorum ama bir sorunumuz var." Dediğimde bana döndüler.
"Sorun ne?" Dedi Dicle.
"Demirkan."
"Derken, Demirkan nasıl sorun olabilir?" Dedi anlamayarak.
"Abim benim erken yaşta evlenmemi istemez, izin vermez." Dedim bu konuda biraz çekiniyordum, diğerleri için bile o kadar çekiniyor değildim. Abim hep önce okumamı sonra evlenmemi istemişti ama ben ikisini aynı anda yapacaktım.
"Sen istedikten sonra çok karşı çıkacağını düşünmüyorum ben." Dedi ama abim bu konuda çok hassastı.
"Öyle değil işte abim bu konuda çok hassas, izin vermeyebilir. Bizde diyoruz ki sen bize yardım et." Dedim tane tane.
"Nasıl?"
"Abimi ikna etmemiz de bize yardım etmeni, bize destek çıkmanı istiyoruz."
"Tabiki sormanız bile hata, anlatın hemen geciktirmeyin sizden duysun." Dedi tezcanlılıkla.
"Anlatacağız önce bir kahvaltısını yapsın ondan sonra anlatalım." Dedim, aç aç abime anlatmak durumumuzu daha da zorlaştırırdı.
"Ben çağırıp geleyim, abi çayın altını açsana." Dedi ve gitti. Mirza çayın altını açtıktan sonra yanıma geldi.
"Cânfezâm umutsuzluğa kapılma." Dedi ve saçlarıma sıkı bir öpücük kondurdu. Bende onun yanağına sıkı bir öpücük kondurdum.
"Abim gelecek şimdi geri çekil biraz." Dedim iki adım gerildedi.
"Menemenin yumurtalarını kırmamıştık, onu yapayım bari." Dedi tezgahın önüne geçip ocağın altını açtı. Onu ısıtıp yumurtaları kırdı. Bu sırada da abimle Dicle içeri girdi.
"Aşçı başı kolay gelsin." Dedi abim Mirza'nın ensesine vurdu, öne doğru eğilip ne yaptığına da bakmayı ihmal etmedi.
"Demirkan." Dedi Mirza uyarı mahiyetinde.
"Düzgün karıştır düzgün." Dedi onun yanından çekilip bana doğru geldi.
"Güzel kızım."
"Efendim abi?"
"Sence bu aşçı başı güzel yemek yapıyor mudur?"
"Yiyelim görürüz abi." Dedim aşırı gergindim şu an, ellerim üst üste duruyordu, parmağımda ki yüzüğü ters çevirdim.
"Yiyelim bakalım." Dedi keyifle. Abimden gözlerimi ayırdığımda Dicle'yle göz göze geldim. Elimi işaret ettiğinde gözlerim ellerime düştü. Yüzüğün taşı avucumun içindeydi.
"Korkma." Dedi sessiz bir şekilde. Korkmamalıydım ama elimde değildi ben evlenmeye cesaret etmişken abim önümüzde engel olursa cesaretim kırılırdı.
"Hadi sofraya oturun." Dedi Mirza menemeni sofraya koyup.
"Oturun, bende çaylarımızı doldurayım." Dedi abim biz sofraya geçerken o çayları doldurup yanımıza geldi. Mirza ve ben, abimle Dicle yan yana oturmuştuk. Dicle'yle karşılıklı oturuyorduk. Abim en son benim çayımı verdikten sonra saçıma öpücük kondurdu.
"Güzel kızım, şu durgunluğun geçsin artık bir çaresini bulacağız." Dedi başımı hızla salladım. Geçip yerine oturdu.
"Bakalım bizim aşçı başı iyi iş yapıyor mu?" Dedi ekmeğinden bir parça koparıp menemene bandı. Ekmeği ağzına attığında yüzünü buruşturdu.
"Iı beğenmedim, bu çocuğun el lezzeti sıfır." Dedi gülerek.
"Tabi tabi birazdan parmaklarını da ekmekle beraber yersin sen." Dedi alayla, bu hallerine güldüm.
"Hadi lan oradan." Dedi abim gülerek.
"Demirkan onun yapımında benim katkımda var yalnız." Dedi abime bakarak.
"Bende diyorum bunda böyle alttan alttan güzel bir tat geliyor şimdi sebebi belli oldu." Dedi, abim dedi, şaşırmıştım. Baya romantik biriymiş abim.
"Gülüm." Dedi Mirza ona döndüm. Elinde ki parça ekmeği bana uzatıyordu.
"Tadına baksana menemenin." Dedi gülümseyip elinde ki ekmeği aldım ve menemene batırıp ağzıma attım. Çiğneyip yuttuktan sonra konuştum.
"Çok güzel olmuş, eline sağlık." Dedim gülümsemeye çalışarak ama gerginliğimle zor oluyordu.
"Gülüm sakin ol." Dedi elimi tutup ama kaşları çatılmıştı. Elime baktığında yüzüğün taşı eline değdiği için ne olduğunu anlayamamıştı.
"Niye çevirdin?" Dedi, abimle Dicle aralarında konuştuğu için rahat konuşuyorduk.
"Görmesin diye, biz söyledikten sonra düzelteceğim." Dedim elini sıkı sıkı tutup.
"Sen nasıl istersen." Dedi gülümseyip. Önümüze döndüğümüzde abimle Dicle de önüne döndü. Ben azar azar bir şeyler yemeye çalışıyordum. Mirza zaten yiyemiyordu, biz azar azar yerken abimle Dicle doyasıya yiyorlardı.
"Güzel kızım niye yemiyorsun?" Dedi abim.
"Yiyorum abi." Dedim ağzıma bir salatalık atıp.
"Az yiyorsun, Mirza'yla takıla takıla ona benzedin iyice. Oysa ben o sana benzer diye düşünmüştüm." Dedi, yemeklerinden de ayrılmadan konuşuyordu. Şu an bu iki çift birbirine çok tezattı. Güldüm bu halimize.
"Arada o bana benzer anlaşırız." Dedim gülerek.
"Benzer benzer." Dedi imayla. Mirza'nın buna hazır olduğunu o da biliyordu. Gülerek önüne döndü ve kahvaltısını yapmaya devam etti. Mirza'ya baktığımda bana bakıyordu.
"Ne oldu?" Dedim, güzel bakışlarının altında kalp ritmim değişiyordu.
"Hiç öyle bakıyorum sevgilime." Dedi sessizce. Parmaklarımı parmaklarının arasına geçirdim.
"Şimdi tam sırası bence." Dedim o da güven verir şekilde başını salladı. Ellerimi sıkı sıkı tuttuğunda abime döndüm. Kahvaltısından çekilmiş çayını yudumluyordu.
"Abi." Seslenmemle bana baktı.
"Efendim güzel kızım." Dedim her zaman ki sakinliğiyle. Birazdan da böyle olacak mıydı?
"Biz seninle bir şey konuşmak istiyoruz." Dediğimde ciddileşti ve yerinde dikleşti. Böyle yapması beni daha da germişti, şu an birçok duyguyu aynı anda yaşıyordum.
"Ne konuşacaksınız?" Dedi ikimizin üstünde gözlerini dikkatle gezdirirken.
"Abi dün olanlar, annemin tepkisi benim Mirza'yı bırakmak istememem. Ben bu korkuyla yaşamak istemiyorum, yani sürekli anneme yakalanma korkusu, Mirza'yı kaybetme korkusu ile yaşamak istemiyorum. " Dedim sesim titriyordu. Mirza elimi hafifçe sıktı, 'burdayım' der gibi. Yüzüne baktığımda gülümseyip bana güç verdi.
"Yani güzel kızım, ne yapmayı düşünüyorsunuz?" Sakinlikle anlamaya çalışarak konuşuyordu.
"Biz şey yapmak istiyoruz." Dedim bir türlü dilimin ucuna getirip söyleyemiyordum.
"Ne yapmak istiyorsunuz?"
"Biz nişanlanmak istiyoruz." Dediğimde masada derin bir sessizlik oldu. Gözlerim dolu, ellerim titrek bedenimi öyle kasmıştım ki bıraksam ağrı yapacaktı.
"Ne istiyorsunuz ne?" Dedi kaşları yukarı kalkmış şaşkınlıkla gözlerini ikimizin üzerinde gezdiriyordu.
"Nişanlanmak."
"Feza sen ne dediğinin farkında mısın, benimle dalga geçiyorsunuz herhalde?" Dedi sinirle.
"Abi-" Diyemeden sözümü kesti.
"Feza sen baban seni okuldan almak istediği gün ki göz yaşlarını unuttun herhalde, o gün bana verdiğin sözü unuttun mu?" Dedi sinirliydi ama kendini dizginlemeye çalışıyordu.
"Unutmadım, ben hiçbir şeyi unutmadım. Dün annemin annemin tehdidini, aylar önce Tuğrul'un tekmelerini... Abi ben hayatımı yaşamak istiyorum, korkusuzca. Ben annem ne der, babam öğrenirse ne olur diye düşünmek istemiyorum. Bana destek olacak kişiyle hayatımı sürdürmek istiyorum, bir şey yaptığımda beni yargılayacak değil, bana yanlış yapmadığımı söyleyecek kişiyle mutlu, korkusuz bir hayat sürdürmek istiyorum." Dedim göz yaşlarımın arasında. Bunca sene dışarı çıkmama bile doğru düzgün izin verilmemişti. Ben Antalya'da yaşamıştım ama hiçbir yerini bilmiyordum.
"Güzel kızım, benim amacım seni kısıtlamak değil, sadece sen oku istiyorum." Dedi sesi yumuşamıştı, her zaman olduğu gibi ağlamama dayanamamıştı. Demirkan abim benim bu dünyadaki en büyük şansımdı, tabi ondan sonra da Mirza vardı.
"Abi ben okuyacağım, bu yolumda en büyük destekçim senden sonra Mirza zaten. Ben ne ondan ne de okulumda olmak istiyorum. Eğer Mirza gelip beni babamdan isterse, kim ne diyebilir onunla konuşmama? Böylelikle ne okulumdan ne de sevdiğimden olacağım. Abi ben korkmadan yaşamak istiyorum." Dedim göz yaşlarım artmış sadece abime bakıyordum.
"Güzel kızım, sen daha liseye gidiyorsun."
"Bitecek, bitene kadar nişanlı kalıp sonrasında ise evleniriz. Evliykende üniversiteye gidebilirim abi, hem bu yolda beni hiç yalnız bırakmayacak biri daha olur yanımda." Dedim konuştukça kendimi dinliyordum, tereddütüm geçiyordu. Sözlerimle sadece yüzüme baktı, düşünüyordu.
"Demirkan, kardeşim." Dedi Mirza, benim konuşmama izin vermişti, şimdi ise kendisi konuşmak istiyordu. Abim ona döndü bir şey demeden.
"Yemin ederim ki Feza'nın okuması için elimden gelenden fazlasını yaparım. Feza okuyacaksa bile bunu korkuyla yapmasın. Her an kaybetme korkusuyla zehrolmasın hayatı." Dedi tane tane kendini açıkladı. Eli ellerimde desteğini sonuna kadar hissediyordum. Abim bir süre sessiz kaldı, düşünüyordu. Aklında tartıyordu, söylediklerimizi. Onun kararsızlığına Dicle'den bir destek geldi.
"Demirkan, bak ne kadar istiyorlar, kardeşin bir karar vermiş ve senden onay istiyor. Ona destek olman lazım, onlar yanlış düşünmüyorlar. Destek ol ki hayatlarını yaşasınlar." Dedi elini abimin masanın üzerindeki elinin üzerine koydu. Abim ona baktığında, Dicle başını onaylarcasına salladı. Abim derin bir nefes aldı ve bana döndü.
"Ağlama güzel kızım." Dedi şefkatle. Yüzümde buruk bir gülümseme olurken boşta olan elimle yüzümdeki yaşları sildim.
"Bana söz ver, okulunu okuyacaksın, sende ona her zaman destek olacaksın." Dedi önce bana sonra Mirza'ya hitaben. İkimizde aynı anda "Söz." dedik. Kalbim heyecandan gümbür gümbür atıyordu.
"Siz zaten kararınızı vermişsiniz, bana size destek olmak düşer." Dedi sakin bir ses tonuyla.
"Abim, çok teşekkür ederim." Yerimden kalkıp abimin yanına gittim ve sarıldım.
"Senin tek gülüşün benim için dünyaya bedel." Dedi saçlarımı okşarken.
"İyi ki varsın abi." Dedim, abim benim hayatımda ki en değerli varlıktı. O onaylamasaydı nişan isteğimde çok net olamazdım.
"Sende güzel kızım." Ondan ayrılınca yüzümdeki yaşları sildi, gözlerime öpücük kondurdu.
"Abi ya ayrılık getirir." Dedim kendimi geri çekerek.
"Batıl inanç." Dedi abim ve Mirza aynı anda.
"Yinede öpmesin." Bu seferde ben ve Dicle aynı anda konuşmuştuk. Bu halimize hep beraber güldük. Ortamda ki hava biraz olsun doğmamıştı. Geri yerime oturdum.
"İşimiz zor." Dedi abim Mirza'ya doğru.
"Güzel olması yetiyor." Dedi Mirza'dan, romantik sevgilim ya!Abimin yanında olmadaydık öperdim.
"İşiniz zor öyle mi Demirkan?" Dedi Dicle tavırlı bir şekilde. Mirza'ya baktığımda göz göze geldik, gülmemek için zor tutuyordu kendini.
"Demirkan bitti, mahvedecek onu." Dedi, güldüm bu dediğine.
"Hayır güzelim, şaka mahiyetinde dedim ben onu." Dedi abim toparlamaya çalışıyordu.
"Şaka mahiyetinde, sana ben şakanın nasıl bir şey olduğunu sonra göstereceğim, şimdi işini biraz daha zorlaştırmayayım." Dedi ve önüne döndü. Bu halleri çok komikti. Abim hemen Dicle'ye doğru döndü.
"Güzelim tatlı zorluklar bunlar."
"Tabi tabi kesin öyledir." Dedi Dicle kollarını göğsünde bağladı. Abim onun kulağına doğru yaklaşıp bir şey söylediğinde gözlerimi onlardan çekip
Mirza'ya döndüm. O zaten bana bakıyordu. Böyle küçük şeyleri görmek çok hoşuma gidiyordu.
"Seni seviyorum Mirza'm." Dedim sessizce.
"Bende seni seviyorum cânfezâm." Dedi, elimi ona uzattım. Önce yüzüğümü düzeltti sonra elimi tuttu. Diğer elini de saçıma atıp bir tutamıyla oynamaya başladı. Bunu yeni huy edinmişti ve benim çok hoşuma gidiyordu.
"Eve gidince annemle konuşacağım."
"Ne konuşacaksın?" Dedi saçımla oynarken.
"Nişanlanmak istediğimizi söyleyeceğim." Dedim, anneme anlatacaktım, babamı o ikna ederdi. Bizim nişanlanmamız onun işine gelirdi.
"Gülüm ya kötü bir şey söylerse sana."
"Söylesin ama o da evlenmemizi istiyor hatta bu onun işine gelir. Biza yardım bile edecektir." Dedim, emindim bundan.
"Sen bilirsin gülüm ama konuşurken abin yanında olsun." Dedi, hafif bir endişe seziyordum sesinde ama boşunaydı.
"Neyde yanında olayım?" Dedi abim konuştuğumuzu duymuştu herhalde.
"Anneme nişanlanmak istediğimizi söyleyeceğim, bize yardım etmesi için." Çayına uzattığı eli havada kaldı.
"Ne zaman?" Dedi ciddiyetle.
"Bugün."
"Erken değil mi?"
"Değil, bugün söyleyeceğim."
"Sen bilirsin." Dedi ve sustu. Düşüncelere dalmıştı yine, aklına bir şey gelmiş gibi bize baktı.
"Sen gelip babamdan Feza'yı istersen sonrasında babam demeyecek mi 'sen daha geçen bir kızlaydın' diye. Bunu demese ve senin sarıldığın kişinin Feza olduğunu anlamayacak mı?" Dediğinde bunu fazlasıyla göz ardı ettiğimizi anladım.
"Ne yapacağız?" Dedim Mirza'ya dönüp.
"Bilmiyorum." Dedi gözleri bir noktaya dalmış, düşünüyordu.
"Abi?" Dedim, Mirza düşünürken belki onun aklında bir şey vardı.
"Bende bilmiyorum." Dedi düşünceli bir şekilde.
"Bence bir-bir buçuk ay sonra Feza'yı istemeye gidelim. Böylelikle baban anlamaz onun sen olduğunu, başka biri olarak düşünebilir." Dedi Dicle, gerçek olsaydı çok iğrenç bir şey olurdu.
"Ama babam onu gördüğünü anneme benim yanımda anlattı." Dedim
"Gülüm yapabilecek bir şeyimiz yok en mantıklısı Dicle'nin dediği." Dedi Mirza bu durumun hoşuma gitmediğini anlamıştı ama yapacak bir şey yoktu.
"Tamam, tamam bekleriz." Dedim kabullenmişlikle.
----
Mirza'nın evinde biraz daha zaman geçirdikten sonra okul saatim bittiği için şimdi evin önünde abimle arabanın içerisindeydik.
"Güzel kızım, ben gelmeden annenle konuşma, tamam mı?"
"Tamam abi merak etme." Dedim ve arabadan indim. Binaya girip eve çıktım, kapıyı çaldığımda annem açtı. Bir şey demeden içeriye gitti. Kapıyı kapatıp odama geçtim üstümü değiştirdim. Bu sırada annem odama girdi.
"Erken geldin." Dedi beni tartmaya çalışıyordu.
"Hayır." Dedim kıyafetlerimi katlarken.
"Okuldan kaçta çıkıyorsun?"
"15:35'de."
"İyi, bir yere uğramadan geldin değil mi?" Dediğinde ona baktım, bir şey demeden yatağıma geçip oturdum.
"Anne bir oturur musun, sakince konuşalım. " Dedim tuhaf karşılasa da yatağa oturdu.
"Ben sana bir şey söyleyeceğim ama fevri davranma. Sonuna kadar dinle lütfen." Dedim sakince, kelimelerimi seçerek konuşuyordum ki geri tepmesindi.
"Ne konuşacaksın, ne yaptın Feza o çocuğun yanına mı gittin?" Dedi sonlara doğru sinirle.
"Hayır öyle değil ama konuştum." Dedim sakinlikle.
"Feza sen sana verdiğim şans için neden beni pişman ediyorsun? Sen dün demedin mi ben ayrılacağım diye?"
"Dedim ama ayrılamadım bu yüzden de evlenmek istiyorum." Dedim tek nefeste.
"Dün ağlıyordun yapamam okulum var diye ne oldu?" Dedi hem şaşırmıştı hemde anlam verememişti dediğime.
"Ayrılık zor geldi."
"Evlen daha iyi benim için."
"Mirza ailesine söyleyecek, istemeye gelecekler."
"En doğrusu, ne zaman gelecekler annesi beni arayacak mı, ya da babanı arayacaklar mı?" Dedi kötü bir tepki vermeyeceğini biliyordum zaten. Onun için evlenmem daha iyi bir seçenekti.
"Olacak ama bir sorunumuz var."
"Ne sorunu?"
"Babam bizi kütüphanede gördü ya eğer hemen istemeye gelirlerse o kızın ben olduğumu ya da Mirza'yı iki gün önce başkasıyla görmüş olacak, ya beni vermezse?" Dedim şu an tek düşündüğüm konu buydu. Annem bir şey demeden tekrar konuştum.
"Biz düşündük ki bir, bir buçuk ay sonra gelsinler, o zamana kadar babam unutmuş olur." Dediğimi düşündü.
"Olur doğru düşünmüşsünüz. Unutmasa bile ben konuşurum onunla." Dedi, annem beni yine şaşırtmamamıştı.
"Tamam teşekkürler." Dedim başka bir şey konuşmadık. Ta ki elimde ki yüzüğü fark edene kadar.
"Bu tektaş mı?" Dedi elimi tutup yüzüğe baktı.
"Evet."
"O çocuk mu verdi?" Dedi yüzüğü inceliyordu.
"Evet."
"Güzelmiş." Dedi elimi bırakıp yerinden kalktı. Ve odamdan çıktı bir anda hiçbir şey demeden. Bende hemen telefonumu çıkartıp Mirza'ya yazdım.
~~~
Cânfezâm: Anneme anlattım hiçbir şey demedi bize yardım edecek
Çipem: Gerçekten bir şey yapmadı mı?
Cânfezâm: Hayır birtanem yapmadı
Çipem: Nasıl ikna oldu?
Cânfezâm: İşine geldi diyelim
Çipem: Peki gülüm öyle diyelim
Cânfezâm: Mutluyum
Çipem: Bende gülüm
Cânfezâm:

Cânfezâm: Yüzüğüm çok güzelll
Çipem: Sahibi güzel gülüm o yüzdendir
Cânfezâm: Teşekkürler canım sevgilim
Çipem: Doya doya bak onun yanına en kısa zamanda alyans eklenecek
Cânfezâm: Ayy Mirza resmen nişanlanacağız
Çipem: Gülüm bunu gönlünden istiyorsun değil mi ailenden kaçmak için değil
Cânfezâm: Mirza benim aklımında kalbiminde bir köşesinde seninle evlenmek vardı sadece tarihler uyuşmadı o da artık sorun değil
Çipem: Fezam içinden geçenler bunlar değil mi, bir anda sana isteğimi söyledim sen kabul ettin seninle olan hiçbir şey zorla olsun istemiyorum
Cânfezâm: Sen kendinde bulunan şeytan tüyünden korkuyorsun bence
Cânfezâm: Ayrıca benim adım senin lügatında Feza mı?
Çipem: Cânfezâm
Cânfezâm: Aynen öyle bu gün çok fazla Feza ismini duydum
Çipem: Biri görse isminin Feza olmadığını düşünür
Cânfezâm: Senin lügatında değil
Çipem: Doğrudur yavrum
Cânfezâm: Neyse Mirza'cım sana doyum olmaz ama ben biraz ders çalışayım
Çipem: Görüşürüz gülüm
Cânfezâm: Görüşürüzz sevgilimmm
~~~
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11.69k Okunma |
568 Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |