Selam, Nasılsınız?
Bölüm geldi. Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
Keyifle okuyun
V. Bölüm
İnsan istedimediği yerden yorgun.
🖤🖤🖤
Umay Lina Vlahos;
Hayatım hep tek düzen içinde giderken farklı bir şehirde yabancısı olduğum insanların arasonda garip olayların ortasında bulunmak garibime gitmişti. Belki hata bendeydi ama o adamı korumaları zoruma gitmişti. Halbuki kendimi açıkladığımı düşünmüştüm. Köpekten korkmuştum ve bunu kabul etmemeleri ayrı bir üf bahane arama güzeldi ya da değildi.
Gerçek...
Nedeni basitti aslında hemde çok kendi büyüdüğüm yerde olsaydım tam tersi olacağıydı. Adam sert tutumu yetmezmiş gibi birde üzerine benimle alay etmesi aşırı koydu. Merdivenleri çıkarken sanki her basamakta onu eziyormuşum hissine kapılmam ayrı bir ironiydi.
Biz apartmana girmeden önce yanımda gelen, hani benim eve davet ettiğim kişi ve üstüne tanıdık sima olarak zikrettiğim kişi Adel'di ve o ağır vasıtaya abimi demişti.
'Evet tam olarak abi' iç sesim kavga ister gibi cevaplayınca bir anda Adel'e dönerek, "Az önce benimle dalga geçen ağır vasıta senin abin mi?" Sorum üzerine gülen yüzü yerini endişeye mahal verdi.
"Evet" derken sesi titrek ve korkuyla çıkmıştı. Kıza nasıl sert çıkmışsam bir söz daha etsem arkasına bakmadan kaçacak haldeydi, derin nefes alıp birkaç saniye tuttuktan sonra nefesimi dışarı üfledim.
"Kusura bakma" dediğimde rahatlayan kıza gülümsedim ama içimde başka öfke peydah olunca defalarca kendime sakin ol telkinleri vermeye başladım. Bir Allahın kulu yüzünde boya var demez mi?
"Yüzümde boya var diye niye demedin?"
Adel sinirli okların kendine döndüğünü anlayıp korkuyla baktı, "Ben biliyorsun diye demedim."
"He canım biliyordum süs olsun diye yüzümde boyayla çıktım!"
Kıza neden sert çıkıyorsam asıl canım dostumun evden çıkmadan önce uyarması gerekti ve uyaraydı iyiydi. Adel'i bir anda neden eve davet ettiğimi düşünsemde içimde ona karşı sıcak şeyler oluşmuştu. O kadar masum bir yapısı vardı ki insanın içini sıcacık yapıyor gibiydi.
Asansöre yönlenen Adel'e dönerek, "Hayırdır?" Sorumla bir an tereddüt yaşasa, "Merdivenler çok uzun birinci katta kesildim."
Açıklamasına korkuyla baktım asla binmezdim tamam sabahın en güzel vaktinde uyandım ama kötü devam eden güne asansörde kalmam eklenirse asla.
"Sen çık, ben merdivenlerden gelirim. Korkuyorumda ben" korktuğumu belirterek adımladım o da vazgeçmiş olacak ki yanımdaki yerini aldı. Evimizin kapısına gelince kapıyı alacaklı gibi çalmaya başladım. Adel şaşkınlıkla bana bakarken ona göz kırptım. Berika bu hallerime alışkın olduğu için kapıyı söylenerek açtı.
Adel'i fark edince gülümseyerek, "Hoş geldin, ilk misafirimizsin" Berika'nın içten konuşmasıyla gerginliği biraz olsun gitmişti Adel'in.
Elimdeki poşetlerle mutfağa geçtim. Masanın üzerine elimdekilerini bırakıp hâla ölçü alınmasına rağmen yapılmayan dolap kapaklarına bakıp sinirle nefesimi dışarı üfledim.
Ağır vasıta kesinlikle benim inadıma geciktiriyordu. Evet yoğun olabilir ama o kadar çırağı boşuna yanında tutmuyordu. Neyse olumsuz geçen günlerime bir yenisi daha eklemek istemiyorum zaten üç oldu geleli daha fazla olumsuz okları üzerime çekemezdim.
Kaynayan çayın altını kapatarak çaydanlığı alarak salonda hazır olan kahvaltı masasına götürdüm. Berika ve Adel ağızları kulaklarına vararak konuşuyorlardı. Kıskanmadım hayır yani Berika'yı niye kıskanayım.
Berika'nın bakışları beni bulduğunda güldü ve kesinlikle benim kıskandığımı fark ettiği için daha samimiyetle konuşmaya başladı. Nasıl olsa misafi gidecekti elbet o zaman görürdü canım arkadaşım.
Masaya bende dahil olunca keyifli ve güzel sohbet dönmeye başladı. Adel bir ara abartarak dükkanı nasıl dağıttığımı anlattığında Berika kahkaha atarak adeta depinmişti. Köpek korkumu bilsede dükkanın o halini hayal edince ve beyaza bürünmüş bir ağır vasıta hayal edince komik ve rezalet durumdu.
Ailesinden bahsederken babasına dair en ufak kelime etmemişti. Abisinin hukuk okuduğunu ve ancak mesleğini yapmadığını söyledi. İsabet olmuş kararı desemde yıllarca emek verdiği mesleğini Neden yapmıyordu ki? Küçük kardeşleri Ardıl onunda abisi gibi hukuk öğrencisi üçüncü sınıftı. Abisinden bahsederken öyle güzel içten bahsediyordu ki abisine hem mesafeli hemde büyük minnet duyuyordu.
Bir anlık adamda ki gizemi merak etsemde kendime kızarak bu merakımı alevlendirmeden vazgeçtim.
Güzelce kahvaltı fasılı bitince evin içinde tıkılıp kalmak yorucu ve sıkıcı hale gelmişti. Sinema fikrini ortaya attığımda Adel şüpheyle bakıp teklifime olumsuz yanıt verince geriye yaslanıp, "Neden ya gidelim işte. Hem sen bizi gezdirirsin?"
Sorar gibi yapsamda yer kelimem emir gibiydi yoksa karşımdaki sarıya dönük kumral saçlı, simsiyah gözleri, küçük burnu ve hafif dolgun dudaklarıyla güzeldi.
"Abime haber vermem gerek?" Söylerken tereddüt ettiğinde şaşırdım. Abisini arayacak bir durum yoktu ortada halbuki.
Kısa bir mesaj yazıp gönderdikten sonra endişeli şekilde tırnaklarıyla oynamaya başladı. Gelen bildirim sesiyle tırnaklarıyla oynamayı bırakıp telefonunu eline aldı, okuyunca omuzlarını düşürdü.
"Ben gelemem siz gidin" diyerek ayaklandığında bende kalkarak, "Abim nerede?"
"Kahvehanede, ne yapacaksın ki?"
Sorusunu yanıtsız bırakarak odama geçtim. Berika tatil bile olsa her zaman düzenli giyindiği için hazırlan dememe gerek yoktu. Üstüme gelişi güzel bir şeyler geçirdikten sonra evden çıktık.
Kahvehaneye gittiğimizi fark eden Adel korkuyla bana bakınca sakin olması içim kolunu sıvazlasamda fayda etmemişti. Abisinden bayağı korkuyordu bu durum içimde şüphe tohumlarının ekilmesine neden oldu. Şiddet gösteriyor olabilir miydi?
Bu düşüncem ağır basmaya başlasada çoktan kahveye girmiştik. Bizi bulan meraklı bakışlara aldırış etmeden direkt siyahlarım onu aradı. Tavla oynadığını fark edince kendimden emin tavırla yanına giderek, "Bir el benimle oynasana" dediğimde fark etmişti bizi. Beni es geçen bakışları kardeşini bulunca sertçe yerinden kalkarak, "Senin ne işin var burada, Adel?"
Adel, korkuyla geri adım atarak titreyen dudaklarını birbirine bastırıp bekledi biraz. Abisinin öfkesini bildiğinden gelmek istememişti tabii. Bu duruma oldukça öfkelensemde sakin kalmaya çalışarak, "Ben istedim. Sinemaya gitmek için izin istemek için."
Her kullandığım kelimede adamı idam ediyordum adeta ama gözlerde öfkeyi bastıran korkuyu fark edince tereddüt ettim. İzin vermeyeceği aşikardı ama sonuçta memur olan bir genç kadın vardı. Adamda farklı duygular vardı hem tanıdık hemde bir o kadar uzak. Daha fazla onunla muhatap olmamak adına kaçırdığım gözlerimi tavlaya takıldı. Tavlayı işaret ederek, "Seni yenersem, izin verir misin?"
Soruma bir anlık şaşırsada ardından elindeki tesbihi sıkıca tutarak sabır çekti.
"Kızım bela mısın?"
"Yoo, sadece sinemaya gitmek için şansımı deniyorum" dediğimde sabır çekerek tesbihiyle oynamaya başlamıştı bu sefer. Kesinlikle hiç iyiye gitmeyen yol izliyordum ama denemekten zarar gelmezdi elbet.
"Yenersem kardeşimle yanyana bile gelmeyeceksin" dediğinde kaşlarımı çattım. Bu adamın gözünde nasıl izlenim bırakmıştım ki kendimi katil gibi hissettim. Acaba böyle düşünüyorken onu öldürse miydim? Aslında harika ve uygulaması zor fikirdi ama aklımın bir köşesinede not etmeyi ihmal etmedim. Polis abim vardı deliller nasıl yok edilir konusunda yardımcıda olurdu üf ama harikayım yine.
"Tamam" diye yanıltadım ama yeneceğim hiç bir problem yoktu. Adel'in abisine hayal kırıklığıyla baktığını fark edince sıkıntı çöktü içime.
Tavla oynamak için karşı karşıya oturduk. İlk ben başlamıştım öncelik bende olması avantajdı elbet. Oyuna devam ettikçe heyecanım artıyordu yenmeye yakın taraf olduğum için oldukça keyifliydim. Fakat öyle bir hamle yaptı ki dört köşe olan keyfim bu sefer üç buçuk atıyordu. Sessiz kalmaya özen gösteriyordum sabır çekerek devam ederken. Son hamlesini yaptıktan sonra yendiğini belli edince yutkundum.
Mahallemizdeki herkesi yenip üç buçuk attıran ben bu sefer ben atmıştım. Adam kendinden emin şekilde geriye yaslandı. Gözlerindeki git buradan ifadesiyle yutkundum. Ayağa kalktığımda yanımda gözleri benzeyen sarışın ve esmer adama bakıp gülerek baş selamı verip ardından kızlara dönerek, "Yenildim az önce ben" dediğimde gülmemek için kendini tutan arkadaşıma sakın bakışı attım.
Telefonumun melodisi kulaklarımı doldurunca cebime elimi atarak aldım. Kimin aradığına bakmadan açtım. Abimin şen sesini alınca sinirden çıldıracak hale geldim.
"Balım, ne yapıyorsunuz, Nasılsınız?"
"Kapat şu telefonu ben tavlada yenildim hazmetmeye çalışıyorum" diyerek abimin suratına kapattım telefonu.
"Sinemaya gidiyoruz hayde." Diye ansızın yükseldim ama öfkeli ve tedirgin bakışlara maruz kapsamda kısa süre içinde Adel, abisiyle gözgöze gelince dibimde biten adamla sabır dilendim.
"Kafan almıyor sanırım. Uzak dur ve kardeşimin aklını bulandırma sakın."
Adel'in başkasının aklıyla hareket edeceği yaşı çoktan geçtiğini var sayarsak bu adam takıntılıydı. Korkarım bu adam Adel'i iş yerine kolundan tutup götürüp getiriyordur.
Velhasıl buradan kan çıkarsa bu adamı direkt benim katilim diye tutuklananlar.
"Eve git Adel. Arkadaş çevrene dikkat et. Hep ben takip etmek zorunda değilim seni."
Berika'da adamın söylediğiyle gülen yüzü soldu. Şaşkınca adama baktı.
"Çocuk değilim abi." Adel'in kırgın sesiyle kendimi suçlu hissetmeye başladım. Bu kadar ısrar etmeseydim bu problemler olmayacaktı yeni arkadaşımız olması güzel olacağından bu kadar aceleci davranmıştım.
"Çocuk gibi davranışların ama!"
Öyle bir öfkeyle söylemişti ki kalbim gerçekten pişmanlık alevinin içinde yanmaya yetmişti. Adel tek bir kelime dahi etmeden koşar adımlarla çıktı.
Kesin umutla geldiğim kahvehaneden sessizce dışarı çıktım. Kapıdan çıkarken içeri giren adamın dikkatle arkadaşıma bakışını fark edince hayırdır der gibi kafamı salladım.
🖤🖤🖤
....
Yazardan;
İnsan keşkeler ile yaşamaya hep mahkum varlıktı bu dünyada. Hep sabır ederiz zannederken en ufak isyan işleri kördüğüm edecek kadar kuvvetliydi.
Adel için hep böyleydi hayat. En ufak serzenişi hayatını kördüğüm edip nefessiz kesiyordu. Abisinin söyledikleri çok koymuştu ki. Hemde mahallenin kahvesinde.
Umay, abisinin yüzüne tereddüt bile etmezken korkmamıştı bile. Bunu kendi yapsa Devran ile o gün büyük kavgalar ederdi evet abisini anlıyordu ama bu kadar sert ve korumacı davranışı yoruyordu.
Bir enkaz vardı yüreğinin ortasında yükün altından kalkacak gücü var mıydı? Yoktu o gücü kendinde bulamadığından aynı yerden defalarca kırılıyordu.
Evet babası yüzünden abisi bu kadar korumacıydı anlıyordu ama ağırdı sözleri, hareketleri görmüyordu sert ve kalın çizgilerinin ona zararlarını.
Eve geldiğinde kalbi öyle ağrıyordu ki bunu tarif edecek sözler yoktu. Kendinden emin iki kıza hayran kalmış fakat hayranlığı yarım kalmıştı. Kapıyı açtığında onu karşılayan annesine öfkeyle baktı.
"Oğlundan nefret ediyorum" dedi. Seyhan hanım ilk defa kızının gözlerinde bu kadar kırılmışlığı fark etti.
"Kızım nasıl söz öyle" anlıyordu kızını ama abisinede hak vetmeliydi değil mi?
"Ne sözü anne. Bu yaşıma kadar geldim ama bir türlü sizin şu sınırlarınızdan çıkamadım. Bana daha yeni tanıştığım insanların önünde çocuk mumalaesi yaptı. Bende salak gibi eve geldim. Hayatım boyunca kimseye karşı çıkmadım, abim haklıdır diye sustum ama gel gör ki o beni boğsun" diye sızlandı. Küçük çocuk mumalaesi görmek onurunu kırmıştı.
Yaşadıkları o kadar bunaltmıştı ki genç kadını içindekileri dile dökememek yoruyordu. Kafası estiğinde rahatça gitmek, gelmek istiyordu.
Etrafında öyle kalın çizgiler vardı ki ona takılınca düşüp ruhu kanlar içinde kalıyordu. Her her düştüğünde bir öncekinden daha şiddetli ve daha acılı oluyordu.
"Kızım biliyorsun sende." Biliyordu elbet babası olacak o adamın hayatlarını nasıl berbat ettiğini ve kabus gibi hayata devam ettiğini çok iyi biliyordu.
Daha fazka konuşmanın anlamı olmadığı için kendini odasına atarak odanın içinde dört döndü. Ardından abisiyle odalarının aynı açıldığı balkona çıkarak hazırladığı okuma köşesine geçti.
Yanına iki sert kahveyle gelen Ardıl'a bakarak, "Hayırdır?"
"Abim duymasın ama mükemmel sert bir kahveyle geldim" diyerek güldü.
Ardıl yaşına göre oldukça çocuksu karaktere sahipti. Tıpkı Devran gibi kara kaşlı, kara gözlüydü. Yerine göre sert mizaca sahip olsada insanlara karşı hep güler yüzlü ve sıcakkanlıydı. Devran'ın kardeşi olduğuna bin şahit gerekirin özüydü.
Adel yine bilmediği okyanuslara derince dalmıştı yine. Ardıl'ın getirdiği kahveyi avuçlarının arasına hapsederek içmeye başladı.
Gitmek istediği anlardan birini yaşarken kaybederim korkusu ağırlığını bırakınca boğazına dolanan pişmanlık susturuyordu onu.
Kafasını dağıtmak adına telefonunu alarak sosyal medya hesabına girdi. Merakına yenik düşerek, Umay'ın sosyal medyasını buldu. Hesabı oldukça büyük bir kitleye sahipti çoğu paylaşımı hobileri olduğunu fark etti. Saz çaldığı, tesbih yaptığı, resim çizdiği hatta marangozluk işleri bile vardı.
Sonrasında gözlerine takılan fotoğraf ile duraksadı. Sarıldığı adamın siyahlarına takıldı öyle güzel bakıyordu ki. Post'un altındaki yorumu okurken boğazında attı kalbi.
Umay, abisine olan sevgisini öyle çok güzel anlatmış ki derin iç çekti. Adının Berat olduğu adamın hesabına bakmak için etiket üzerine tıkladı. Hesabın gizli olmamasına sevindi.
Hesapta gördüğü mezar fotoğraflarıyla afalladı. Detaylı baktığında Asiye Sude Vlahos yazıyordu ve o kadına haykırılan aşk.
Yutkundu, pişmanlık hissi kuvvetlendi.
"Abla daldın ne oldu?" Adel, kardeşinin sesiyle irkildi bu kadar daldığının farkına varamamıştı.
"Yok bir şey Ardıl" diyerek telefonunun ekranını kapatıp kardeşine baktı.
"Abla, abime hak ver" diyen kardeşiyle gerildi. Hal veriyordu elbette ama abisinin sert tutumu onu yoruyordu.
"Hak veriyorum Ardıl" dedi fakat onları dinleyen abisinden habersizdi.
"Beni insan içinde rezil etti. Çocukmuşum iması yaptı. İlk defa bu sokaktaki arkadaşlarımdan ve iş arkadaşlarımdan başka birileri olacakken korumacı tavrı bunaltıyor. Bu kadar şüpheyle yaşaması saçma. Hayatım boyunca yanlış bir hareket yapmadım ama sevgili abim yine sahnede. Evet hızlı bir şekilde anlaşmış olabilirim farkındayım ama kendimi de koruyabileceğim yaştayım. Ben bu zamana kadar hiç hata yapmadım kolay kolay yapamadım izin vermediler" diyerek derin bir soluk aldı.
Ardıl, ablasının öfkesine karşı sabır diledi.
"Abim haklı bir yerde. Tanımadığın insanlarla samimiyet kurman..." derken Adel hızla söze girdi.
"Samimiyet kurmama izin vermedi zaten. Sadece sinemaya gitmek istedik bu kadar. Ya hayatımda ilk defa bu kadar utandım ben."
Adel'in isyanını kimse anlayacak gibi değildi daha fazla kendini ifade etmemek için odasına girerek yatağına gömüldü.
Yarın bi yolunu bulup onlarla buluşup bugün olanlar için özür dilemeyi not etti. Saat çık erkendi ama kendini odaya kapatıp yas tutmak istiyordu. Öğle vaktini geçmişti ama sanki gece olmuş gibi omuzlarında yorgunluk vardı.
🖤🖤🖤
Bölümü nasıl buldunuz?
Devran'a kızmayın olur mu?
Yeni bölümde görüşürüz. Kendinize iyi bakın ve sağlıkla kalın ❤️⭐️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |