4. Bölüm

II. BÖLÜM

saadetguncekose
saadetguncekose

Selam, Nasılsınız?

 

Bölüm geldi. Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

 

Keyifle okuyun

 

30 oy 20 yorum

 

II. Bölüm

 

Kaçmak kolay olan bir eylem mi?

 

🖤

 

 

Kaçıp gitmek, rahat bir yaşam istemek günah mıydı? Yeni başlangıç için annenden kaçmak iyi miydi?

 

Ya da kaçmak kolay bir eylem mi?

 

Bu soruları sormak yüreğinde koca boşluklar açıp o boşlukta savunmasız kalan bedenini korumak istiyordu genç kadın.

 

Kim sıcacık yuvasından kaçmak ister ki hele rahatken. Evine yakın bir hastane, kira derdi yok vs sayacağı çok şey varken. En önemlisi ailesiyle birlikteyken. Ama o çatı altında kaldığı anne hasreti hemde dibindeyken.

 

İçinde hasret o kadar büyüktü ki yıllarca sarılsa bu hasreti dindirecek günler yoktu onda. Hep önüne takılan dayısı ve anneanesine öfkesi öyle kuvvetliydi ki. Gözlerini kapatıp iç çekti uzun uzun geri açsa akacak yağmurları istemiyordu çok akıtmıştı çünkü.

 

Kendini ağlamamak için teskin ederek gözlerini açtı. Berika'ya haber vermesi gerektiğini bu haberi.

 

Mesaj: Yolcudur Abbas emmi. Ha dersin ki ben önce kabul edildim. Senin haberin yoktu dersen anlarım seni ;)

 

Yazıp gönderdi. Berika ondan ne kadar gizlemeye çalışsa da MihÇağ hastanesine kabul edildiğini biliyordu. Tayin işi olmasa can dostu onun için vazgeçeceğini biliyordu.

 

Mesaj: Nasıl ya senin nasıl haberin oldu.

 

Gelen mesajı okurken sırıttı. Telefonuyla azıcık oynamış olabilirdi.

 

Mesaj: Oyun vardı ya sende onu oynamak için aldığımda gördüm.

 

Yazarak gönderdi yalandı telefonda oyun oynamayı sevmezdi. Tayini çıkmış mı diye bakmak için almıştı.

 

Mesaj: Fazla merak iyi değil dostum. Telefon şifremi değiştirmem gerek.

 

Berika heyecandan delirsede Umay'ı deli etmek daha cazip geldiğinden telefon konusunu uzatmaya karar verdi. Umay asla telefonuna dokunmazdı ve kendini iyi bildiğinden baktığınıda biliyordu.

 

Gereken zamanda konuşup kendini ikna edeceğinide bildiği sessiz kalmayı tercih etmişti. Umay'dan ayrı bir yer düşünmek dahi istemiyordu.

 

Mesaj: Şifremi senin bulmayacağın bir şey yapacağım.

 

Arka arkaya gelen iki mesajı okuyunca sabır çekti. Ondan neden tayin konusunu saklayan arkadaşının sebebini merak ediyordu. İşi yokuşa süren Berika'ya ağız dolusu küfür etmek istiyordu fakat sabrı o kadar sınırlara kadar gelmemişti.

 

Mesaj: Tayin konusunu neden sakladın?

 

Yazıp gönderdikten sonra ayağa kalktı bu haberi bir an önce babasıyla paylaşıp uzunca konuşmak istiyordu.

 

Telefonuna gelen bildirimleri es geçti Berika'nın yine kendini deli edecek şeyler yazdığına yemin edip kanıtlayabilirdi de. Uzun kıvırcık saçlarını bu sefer at kuyruğu yaparak odadan çıktı. Telefonunu cebine tıkarken güldü. Şarja takıp çıkara çıkara yine telefon alacağı kesinleşiyordu.

 

Babasının yanına giderek kendini toparlaması gerekti. Şimdilik tayin meselesini annesi ve diğer iki kişiden saklamak en mantıklı hareketti.

 

Eskiye dönmek isteyen insanların neden istediğini merak ediyordu. Her laf arasında bunu sıkıştıranlara gıpta etmişti. Hiç öyle olmamıştı her anı zehir olan eski anılar vardı. Mutlaka zehir olan pazar kahvaltısı, eğlenmeye gittiğinde kızım gel anneannen sinirleniyor, dayın gelmedi bir şey mi oldu gibi bir sürü hadise.

 

Omuzlarında çocukluğuna kement vurulmuş sözleri vardı. Saatlerce eğlenmek yerine anneannesinin ve dayısının bitmeyen istekleri vardı.

 

Hiç bir çocuk ailesi dağılsın ister mi?

 

O hergün istemişti. Bundan pişmanlık duysa bile iliklerine kadar istemişti. Annesine bakarken suçluluk hissi sarınca kaçıyordu.

 

Şimdi gerçekten bir kaçışın temelini atıyordu. Evden tekrar çıkarken bahane bulmalıydı ve aklına gelen şeye sığınarak kapıya ilerledi.

 

Her zamanki gibi işsiz Dayısına yakalanınca tükenmiş halde baktı.

 

"Nereye Umay?" Dayısına dolu dolu sanane diye cevap o kadar güzel olurdu ki ama annesiyle kavga edecek gücü kendinde bulamadığı için, "İşim var dayı" dedi umursamaz şekilde.

 

Fakat dayısının şüpheli bakışlarını fark edince sabır çekerek kapıyı açtı.

 

"Akşama evde ol" diyen dayısını başıyla onayladı. Bir kaç gün sonra dayısının bu sahiplenir edasından kurtulacağı için biraz daha sabır edebilirdi.

 

Merdivenleri inerken bir yandan takıntı haline getirdiği basamakları ve ardından adımlarını saymaya başladı. 35 basamak ve kapıya 23 adımda vardı.

 

Apartmanın ağır demir kapısını açarken kendi kendine gülmeye başladı. Delirdim mi diye düşünsede ruhunu yoran düşüncelerden böyle kaçabiliyordu anca.

 

Apartmanın girişinde oturan gençleri fark edince selam vererek çıktı. Babasının kahvehanesine giderken ağzı kulaklarına varıyordu resmen.

 

Kahvehaneye gelince onu gören mahalleden bir kaç kişi ve Ferhat bey gülerek selam verdiler.

 

"Aleykümselam, mahallenin gençlerine taş çıkartanlar" dediğinde deli kızın cevabına alışkın oldukları için kahkaha attılar.

 

Tavlanın zarıyla oynayan Ferhat amcasına bakınca güldü. Kesinlikle kendiyle oynamak istediğini belli etmişti.

 

Tavlayı ondan öğrendiği gibi boynuz kulağı geçer sözünü tanımlayan ikiliydiler.

 

"Kız, çingene var mısın?"

 

Ferhat beyin sesiyle güldü, babasını fark edince ına doğru baktı. Babasının hayır de kaş göz işaretini görünce kararsız kaldı.

 

Ferhat bey, bir Fenerbahçe yenilince bir de tavla da yenilince fazlaca agresif birine bürünüyordu.

 

"Yenilecen diye mi korktun?" Ferhat beyin meydan okumasına tek kaşını kaldırarak baktı. Alexsis bey ise kızının bu meydan okumaya asla geri kalmayacağını bildiğinden sabır çekti. Karşısında yetişkin insan değilde beş yaşında çocuklar varmış gibi görüyordu.

 

Umay'ın alttan alması gerekirken ateşe yürümesi ayrı kavga sebebiydi. Babasının yanına gidip sarıldı. Alexsis bey, kızının sarılmasına karşılıksız kalmadan sardı küçük kızını.

 

Kızının kulağına eğilerek, "Kızım yenme bari. Fener konusunda fazla sinirli bir yenilgi daha kaldıramam" dedi. İki gündür huysuz ihtiyar Fenerbahçe konusunda fazlasından fazlasına sinirliydi. Umay ve yenilmek.

 

Babası şu durumda başka bir şey isteysedi kesinlikle uyardı ama tavla ve yenilmek asla ayrılmaz bir parçaydı ikiside.

 

"Tamam baba" Dese de bu dediğine kendide inamadığı aşikardı. Tavlayı dizen huysuz ihtiyarın yanına giderken kolundaki Galatasaray bilekliğini açık hale getirdi. Alexsis bey, kızının hareketini fark edince sabır çekti.

 

Az önce tamam diyen kızı değildi sanki. Birazdan çıkacak kavga için dua ederek tezgahtaki boş bardakları yıkamaya koyuldu.

 

Tavlayı oynamaya başladıklarında iddiaya tutuşan diğeriyle güldü. Çoğu kişi Ferhat beyin yıllardır tecrübesine dayanarak onu desteklemişlerdi. Umay, hızlı ve pratik hamleleriyle hayranlık uyandıran oyun oynamıştı son hamlesini yapınca kazandığını belli eden çığlık attı.

 

Ferhat bey ise tavlayı hızla kapatarak, "Bu domuz ile niye oynadıysam" diyerek soğumuş çayından bir yudum aldı.

 

Umay ise sevinç gösterisini daha üst seviyelere taşıyarak ayağa kalkıp sahne selamı vererek, "Teşekkürler, beni sizler var ettiniz" dediğinde yaşlı adam tesbihini fırlatarak, "De git işine" dedi.

 

Umay, yaşlı adamı çok iyi tanıdığından küçük kız çocuğu gibi omuzlarını düşürerek yüzünü astı. Bir kaç dakika öyle bekleyince yaşlı adam kollarını açarak, "Gel baş belam" dediğinde vakit kaybetmeden sığındı o kollara.

 

"Pes artık Umay" abisinin sesiyle kıkırdadı. Berat tavlayı oynamaya başladıkları andan beri kahvehanin kapısına yaslanıp iki inatçıyı izlemişti. Kardeşi her zamanki gibi acımadan yenmişti. Tavlaya gelince kardeşinin içinden çıkan canavarı çok iyi biliyordu bir kere yenebilmişti kardeşini ondan sonra yenmek ne mümkün. Hatta Umay'ı istemeye gelen adamlarla kardeşini tavla oynatıp kim yenerse onunla evlensin gibi saçma bir düşünceside yok değildi.

 

Umay, sarılan kolların keyfini çıkarıyordu. Ferhat bey, eşini, çocuklarını ve torunlarını yangında kaybetmişti. Hep ölmeyi dilerken Umay sayesinde yaşamak istedi. O deli ona öyle iyi gelmişti ki ölen torunları gibi olamazdı ama en az onlar kadar merhametli ve sevgi dolu kızdı.

 

"Kıskanıyorum ama" derken gülüyordu Berat. Yaşlı adam ona doğru ters bir bakış atarak, "Lan it de git işine. Kızımla azıcık hasret gidereyim."

 

Umay duyduğu kelimeler ile bozguna uğradı. Hep kendi açısından düşündüğü kaçma hayalleri şimdi urgan gibi boğazına dolanması iyi miydi?

 

Kendinde çok çözemediği anlar vardı bağıra çağıra çözmek istiyordu düğümleri. Derin bir nefes alarak sığındığı kollar arasından çıktı. Berat ise kardeşinin düşen surat ifadesine baktı. Gülen kızın yüzüne kara bulutların bir anda düşmesi normal değildi.

 

İnsan neden kendini köşeye sıkışmış gibi hissettiğinde nefesinin kesilmesini ister. En kolay yol ölüm mü yoksa yaşam mı arasındaki çizgiye sığınır. Kimsenin o çizgiye geçmesini istemez hiçbir zaman. Umay, abisine bakınca onu gördü çizgilerini aşmaması için düz çöküp yalvarmak istiyordu bir yanı.

 

"Umay ne oldu?" Abisinin sorusu üzerine yutkundu. Ne diyeceğini bilemediğinden sustu bir açıklama yapsa suçluluk hissine bürünecek ve uzun karmaşaya yol açacaktı içinde.

 

"Yok bir şey abi." Geçiştirir gibi cevap vermişti Berat şimdilik üzerinde durmayacaktı elbet işin aslı ortaya çıkacaktı. Umay, can sıkıcı ruh halinden sıyrılıp muzip ifadesine bürünerek, "Var mısınız Tavla şampiyonasına?"

 

Meydan okuyan genç kıza iki adam gülerek baktılar. Kızdaki özgüvene hayret ettiler bugünlük bir defa yenmişti ikinci ya da üçüncü olmazdı değil mi?

 

İlk başta Ferhat bey ile oynadı hızlı ve keskin hamleler ile adamı yenmişti. Yine bir öfke patlaması yaşadı ama Berat oğlu intikamını alırdı elbet.

 

Berat hamlelerini yaparken bir yandan Umay'ın dikkatini dağıtmak için sorular soruyordu.

 

"Umay, düğün ne zaman?"

 

Abisinin anlamsız sorusuna af buyur gülüm demek istesede vazgeçti.

 

"Önce büyükler" diyerek kahkaha attı. Karşısında zeki kız kardeşinin olduğunu bilmek bir an moralini bozdu.

 

"Kız, sen gidersen ben ne yaparım buralarda."

 

Ferhat beyin ağzından bilinçsizce düşen kelimeler bomba etkisi yaratmıştı Umay'da. Ne diyeceğini bilemeden zarları elinde iyice sıktı.

 

Berat, kardeşinin gerildiğini fark edince kesinlikle büyük olay vardı. Umay derin bir nefes alarak, "Tayinim İstanbul'a çıktı" dedi hızlıca daha uzatırsa iş sarpa saracaktı. Bu konuyu konuşmak için çıkmıştı halbuki evden.

 

"Ne dedin?" Ferhat bey, kızgın gözlerle ona baktı. Tayin konusunu nereden çıkmıştı şimdi.

 

"Tayinim çıktı işte Ferhat amca."

 

"Olur mu öyle kızım. Bir anda nasıl oldu?"

 

"Uzun zamandır aklımdaydı Ferhat amca. Artık gitmem gerek yoksa delireceğim" dedi isyan edercesine.

 

Alexsis bey ve Berat, genç kadının omuzlarını düşürerek söylediklerine sıkıntıyla baktılar. O kadar dert vardı ki onda nasıl fark edemediklerine isyan ettiler.

 

Zarı attığında kazandığına dair hamlesini yapıp tavlayı sertçe kapatıp. "Bilader kaldır kolunu" demesiyle Berat tek kaşını kaldırıp kardeşinin özgüven patlamasına şaşkınlıkla baktı.

 

Ayarsız kız kardeşinin duygu değişimlerine ayak uydurmaya çalışsada bir yerden öyle hamle yapıyor ki sadece boş boş bakıp kalıyordu.

 

"Sen hayırdır, biladerler falan?" Diyerek ayağa kalktı Berat. Umay gelecek tehlikeyi fark ederek hızla ayağa kalktı. Alexsis bey ise iki deve gibi boyu olan iki delinin mahalledeki seslerini işiteceği için ellerini açarak, "Allahım yarattın bari takip et" diyerek isyan etti.

 

Her ne kadar uyarsada değişmemişlerdi aksine daha beter kudurmuşlardı.

 

"Şampiyon belli gençler ikinci kim görelim" Umay'ın zafer ezgisi kahvehanede bulunan diğer insanlarıda güldürmüştü. Berat tekrar oturduğunda bu sefer Ferhat bey ile oynadı.

 

İki kardeş tarafındanda yenilen Ferhat bey, eline aldığı soba demiriyle ikiliyi kovalamaya başladı. Mahallede üçünün sesi resmen yankılanıyordu. Çocuklarda eğlencelerine katılınca renk cümbüşü olmuştu adeta.

 

... 

 

Kahvehaneye geri geldiklerinde deliler gibi eğlenen üçlü yorgunluk çayı içerken bir yandan tayin konusunda konuşuyorlardı.

 

"Ne zaman gitmeyi planlıyorsunuz?" Abisinin sorusu üzerine elindeki tuttuğu çaydan bir yudum alarak masaya bıraktı.

 

"Bilmiyorum abi. Bir an önce gitsek iyi olacak" dedi.

 

"Gitsek?" Berat, kardeşinin kullandığı çoğul ifadeye takılmıştı.

 

"Berika'nın da onaylandı."

 

Berat, ayrılmaz siyam ikizlerine şaşırmamayı bırakmıştı artık. Sadece ikisininde haber vermeden böyle karar almalarına biraz bozulmuştu.

 

"İyi, gidin bizimde siz gidince haberimiz olurdu işte." İsyan edercesine çıkan sesiyle Umay omuzlarını düşürdü.

 

En baştan abisiyle bu meseleyi konuşmak istemişti ama gitmek öyle ağır basmıştı ki. Kimseye demeden sessizce ayrılmak az yara açar diye düşünmüştü.

 

"Abi" diye cırladı bir anda Berat kardeşinin sesiyle kulağını tıkamak istedi ama geçti artık.

 

"Tamam, bir şey demedik. Ev konusunu ben hallederim. Eşya almayın, bizim eşyalar yeni zaten onlar ile idare edin. İstanbula gidince size deponun adresini atarım."

 

Berat'ın söylendiğiyle Umay zoraki bir tebessümü dudaklarına hediye etti. O eşyaların ne heyecanla alındığını biliyordu ama şimdi böyle bir şey için kullanmak içini yakmıştı.

 

"Abi..." Berat kardeşinin ne söyleyeceğini tahmin ederek, "Sude de bunu isterdi. Hem siz kendi odalarınız az eşya aldırmadınız bana" azıcık sonu sitemli bitsede söylediklerinin Umay kıkırdamıştı.

 

Düğün alışverişi diye gittiklerinde Umay, Berika ve Eslem kendi odalarını düşünerek ev eşyası aldırmışlardı. Sude ise bu duruma öyle çok sevinmişti ki. O günleri hatırlayınca kahkahasını fazla tutamadı Umay.

 

"Gülme kızım."

 

"Abi, gülmemi durduramıyorum ki" dedi zarzor. Rezalet bir gün yaşamıştı Berat evdeki hesap üç deli yüzünden çarşıya uymak değil çarşının yanından geçmemişti.

 

"Bilader iyi rezil oldun ha" dediği anda Berat sabır çekerek, "Umay, odanın sınırları içine kadar dua et yakalamayayım seni" dedi.

 

Umay abisinin tehditi üzerine güldü ve ardından yavaş yavaş ayağa kalktı.

 

"Ne demiş mümin atalarımız, ne demişse güzel demişler. Yemek buldun ye, dayak yedin kaç" diyerek kapıya son hız kaçtı.

 

Berat, Umay'dan hızlı koşmasına rağmen biraz ağırdan almıştı. Apartman kapısına doğru geldiklerinde soluklandılar. Umay çalan telefonunu eline aldığında annesinin aradığını görünce aldığı malzemenin az kaldığına emindi onun arıyordu annesi. Telefonu açarak kulağına dayayıp, "Efendim, anne" dedi.

 

"Kızım, şeker bitti al. Anneannen çok kızdı bu sorumsuz haline" dediği anda telefonu annesinin suratına kapattı.

 

"Ne oldu?"

 

"Önemli bir şey yok abi eve çıkalım hadi."

 

Berat, kardeşini kolunun altına aldığında Seçili fark etti. Umay, abisinin baktığı yere siyahlarını diktiğinde heyecanla bakan genç kadını gördü. Seçil'in, abisine olan hislerini çok iyi bildiğinden sustu. Yengesine olan bağlılığı bu durum karşısında elini kolunu bağlıyordu.

 

Hakan elindeki pamuk şekerle birlikte Umay'ın karşısına dikildi. Tüm sevimliliğiyle şekeri Umay'a uzatarak, "Senin için aldım."

 

Berat ise küçük veledin kardeşine aldığı pamuk şekerle bir daha aşkını ilan ediyordu. Umay kıkırdayıp kendini saran kolun altından çıkarak, "Ya teşekkür ederim yakışıklım" dedi.

 

Hakan, büyümüşte küçülmüş gibiydi resmen. Umay'ın teşekkürü üzerine güldü ve ardından ciddi bir yüz ifadesine büründü.

 

"O zaman benimle artık evlenebilirsin" dediğinde Berat sabır çekti. Küçük boyuna bakmadan kardeşine aşkını ilan ediyordu. Abisinin gerilen haline şaşkınlıkla baktı genç kadın. Abisi şuan kendini küçük adamdan kıskanıyordu.

 

"Bilmem, ilk önce ailemle konuşmam gerek" dedi. Ciddiye alan küçük adamla kahkaha attı. Hakan heyecanla ona sarılmıştı bu durum karşısında deliren bir adet abiyi boş verdi.

 

"Yaşasın, akşam seni istemeye gelen adama vermeyecekler" dediğinde Umay ve Berat küçük adama şaşkınlıkla baktılar.

 

"Ne dedin sen?"

 

Evet yeni bölümde görüşürüz.

 

Kendinize iyi bakın, sağlıkla kalın 🌱

 

 

Bölüm : 11.12.2024 22:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...