Ben şaşkınlıkla Pamir'e bakakalırken etrafımızdaki hayran dolu bakışların, kıskançlıkla dolu bakışlara dönüştüğünü ve Pamir'e döndüğünü fark etmiştim. Etrafımızdakiler bizi tek tek tebrik ederlerken onlara karşılık gülümseyip masamıza geçtik. Pamir'e döndüm. "Neden böyle bir şey yaptın?"
"Herkes sana bakıyordu Elis," dediğinde boş boş baktım ona. "Ne olmuş yani bakıyorlarsa? Ne var ki bunda? Şimdi senin yüzünden yakışıklı birisini öpemeyeceğim."
Bana öfkeyle baktı. "Ne demek öpemeyeceğim? Beni delirtme Elis."
Onu umursamadan etrafa bakınmaya başladığımda gözlerini benden ayırmayan genç bir adam dikkatimi çekmişti. Siyaha yakın koyu kahverengi gözleri çok keskin bakıyordu. "Tam benim tipim, iyiymiş bu."
Pamir hızla baktığım yöne döndüğünde öfkeyle tısladı. "Benim baş düşmanımla mı flörtleşiyorsun sen?"
"Belki beni senden kurtarır," dedim gülerek. Pamir, kulağıma eğildi. Tabi eğilirken elini belime atmayı da ihmal etmemişti. İçimin gıdıklandığını hissettim. "Buradaki herkes senin, bana ait olduğunu biliyor. Kimse sana dokunamaz, kurtarmaya da çalışamaz."
"Ama ben o adamı istiyorum. Hatta onu öpmeyi de," dediğimde Pamir'in delici bakan mavi gözleri bana döndü. Gözlerimiz buluştuğunda bu yakınlığın, bende bir çekim oluşturduğunu fark ettim. Pamir buradaki en yakışıklı adamdı. Evde söylediği şeyler ve yakınlığı aklıma gelince kasıldığımı hissettim. Karnım karıncalanıyordu. Özellikle odada bana o kadar yakınken... Onu öpmeyi çok istemiştim. Belki de şimdi öpebilirdim. Yoksa aklımda kalacaktı, bunu biliyordum. Ama önce küçük bir oyun yapacaktım. Dudaklarına baktım ve kendi alt dudağımı ısırdım. Yüzümü yavaşça onun yüzüne yaklaştırırken o, bana şaşkınlıkla bakıyordu.
"Ne yapıyorsun sen?" dediğinde tepkisizce ona yaklaşmaya devam ettim. Şaşkınlığını attıktan sonra o da benim dudaklarıma yöneldi. Tam dudağım dudağına değecekken kafamı çevirdim. Ben gülerken o, meydan okuyan bakışlarla bana bakıyordu. Bu sefer o bana aynı şekilde yaklaşırken ben de ona yaklaştım ama geri çekilecektim. Milimler kala benden önce o geri çekilince güldüm.
Tekrardan onu kışkırtmak için yaklaşacakken birden beni hızla kendisine çekti ve öpmeye başladı. Anında ona karşılık verirken bir eli belimi diğer eli de boynumu bulmuştu. Dokunuşu beni tahrik ederken onun ağzına doğru inledim. Parmakları daha fazla baskı uygulamaya başladı. Dudaklarının yumuşaklığı beni kendimden geçiriyordu. Öperken bu kadar baskın olması ve yönetmesi onu fazlasıyla istememe sebep oluyordu. Boynumdaki eli saçıma gidip çektiğinde kendimden geçecek gibiydim. Nefes almak için geri çekildim ama soluklanamadan o tekrar çenemi sıkıp beni kendisine çekti ve yine öpmeye başladı.
Kendimi ona bırakırken birden insanların içinde olduğumuzu hatırlamamla geri çekildi. Bana arzuyla bakarken yanaklarımın kızardığına emindim.
"İnsanların içindeyiz," dediğimde pis pis sırıttı. "Bana kalsa sana burada neler neler yapardım."
Karnımın gıdıklandığını ve kadınlığımın karıncalandığını hissettim. Beklediğimden daha iyiydi ve devamının gelmesi için sabırsızlanıyordum.
Pamir birkaç adamla görüşürken ben de hava almak için terasa çıktım. Çok güzel bir manzarası vardı buranın. Tasarımı o kadar güzeldi ki tam da masallara hitap ediyordu. Kendimi prenses gibi hissetmiştim.
Aklıma birden moda tasarım ödevi gelince duraksadım. Ödevim hazırdı ama evimdeydi. Evime ve okuluma bir daha nasıl gidecektim bilmiyordum. Daha doğrusu gidebilecek miydim?
"İçerisi fazla gürültülü değil mi?" diyen adamın sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Bu, içeride bana sürekli bakan kahverengi gözlü adamdı. Pamir onun baş düşmanı olduğunu söylemişti. Soğukça ona baktım ve cevap vermedim.
"Pamir'i yakından tanırım. Senin bir anda karşımıza çıkman çok tuhaf. Pamir'in hayatında biri olsaydı ben bilirdim," dediğinde alaycık bir şekilde gülümsedim. "Düşmanlar en iyi gizli hayranlardır, değil mi?"
Çenesi kasılırken sinirlendiğini anlamıştım. Bana bir zarar veremeyeceğini biliyordum çünkü Pamir ondan nefret ediyordu ve bunun acısını çıkartırdı. Tabi ki benim için değil, düşman oldukları ve birbirlerini sevmedikleri için.
"Hayranlık falan yok bir gün onu bitireceğim." Bu söylediğine karşılık bir kahkaha attım. Pamir'i tanıdığım kadarıyla hiç de biteceğine ihtimal vermiyordum. O çok sert, güçlü ve sağlam bir adamdı. Düşmanı olmak isteyeceğim son insandı. Onun sinirlendiğinde yapabileceği şeyleri düşünmek bile istemiyordum. Çok korkutucuydu ve bir o kadar da karizmatik. Ondan neden böylesine etkilendiğimi bilmiyordum, çok tutkulu bir adamdı ve yakışıklıydı. Ona çekilmem gayet normaldi ama ipleri bu kadar çabuk ellerimden bırakmamın nedenini anlayamıyordum.
Gerçeğin kafama dank etmesiyle duraksadım. Ben kaçırılmıştım hem de en yakın arkadaşım yüzünden, çünkü hiçbir şey yapmamıştı. Sonrasında ise bilmemem gereken şeyleri bildiğim için öldürülecektim ve bunların bende bıraktığı travma sonucu onunla yakınlaşmam çok normaldi çünkü çok stres altında kalmıştım ve rahatlamaya ihtiyaç duymuştum. Bir daha böyle bir şey yapmayacaktım. Ben böyle rahat bir insan değildim. Duygusal bağ olmadan kimseyle yakınlaşamazdım.
"Pamir'e karşı şansının çok zor olduğunu biliyorsundur," dediğimde pis pis sırıttı. "Hıhı biliyorum."
"O zaman onu nasıl bitirmeyi düşünüyorsun?" dediğimde gülerek üzerime doğru gelmeye başladı. Ben ise geriye doğru gidiyordum. Deli gibi gülmesi beni korkutuyordu.
"Senin sayende bile olabilir," dediğinde anlamazca ona baktım. Ben ne yapabilirdim ki? "Senin yakalanmanı sağlayan Deniz idi. Pamir'in peşinde olduğunu öğrendi ve onu takip eden adamlarına, okuldan sonra arka tarafta olacağına dair bilgi gitmesini sağladı ve seni okulun arkasına çağırdı. O yüzden kurban sen oldun, seni kaçırdılar."
Öfkeyle dolduğumu hissettim. Deniz'in gülüşü aklıma gelince sinirden delirecek gibi oluyordum. Resmen beni ölüme terk etmişti, öldürülmeme göz yummuştu! Bu hikayedeki tek masum bendim ve ben de bunun bedelini canımla ödeyecektim.
"Pamir'i bitirmem için bana yardım edersen Deniz'den de intikamını alabilirsin," dediğinde teklifinin gayet cazip göründüğünü fark ettim ama ona güvenmiyordum tabi ki. "Sen Deniz'i nereden tanıyorsun?"
"Düşmanımın düşmanı, dostumdur," dediğinde gözlerimi devirdim. Benim gözümde bu adam da bir haindi çünkü o da benim öldürülmeme göz yummuştu. Ona yardım edecek kadar salak değildim. Bir kere ölüme terk eden yine ederdi.
"Sana Pamir'i bitirme oyununda başarılar, başarılı olabilirsen tabi," dedim ve onu orada yalnız bırakıp içeriye geçtim. Pamir'in yanına gideceğim sırada beni gören Pamir, hemen arkamdaki düşmanını görünce öfkeyle baktı. Yanına gidip koluna girdim onun ve kulağına yaklaştım. "İyi misin?"
"Senin ne işin var o herifle Elis?" dediğinde dudağımı dişledim stresten. "Hava almaya çıktım, peşimden geldi."
"Yanımdan ne olursa olsun ayrılma Elis," dediğinde kafamı sallayarak onu onayladım. Gözleri dudaklarıma düştüğünde onu yine öpmek istediğimi fark etmiştim ama bir daha böyle bir şey olmayacaktı, bunu biliyordum. Ama ona yakın olmaktan ve dudaklarına bakmaktan kendimi alamıyordum. Aramızda milimler kaldığında silah seslerini işitmeye başladık. Kimin saldırdığını bilmiyordum, tek yapabildiğim kulaklarımı kapatmak olmuştu.
Pamir beni kendisine çekti ve göğsüne yasladı. Beni yere yatırdı ve üzerime çıkıp kendisini siper etti. Çok korkuyordum. Gözlerim de dolmuştu. Ölmek istemiyordum. Pamir kulağıma beni sakinleştirmek için bir şeyler fısıldıyordu. "Hiçbir şey olmayacak güzel kızım, sakin ol."
Bize doğru edilen ateşle Pamir üzerimde hareketsiz kaldı. Boğazımı yırtacak kadar kuvvetli bir çığlık attım. "Hayır! Pamir!"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
50.04k Okunma |
1.69k Oy |
0 Takip |
49 Bölümlü Kitap |