2. Bölüm

TUTSAK 2: MAFYA

E
redelf

Karanlığın içindeydim, bir hiçlik vardı. Tüm korkularımı gömdüğüm karanlık beni yutmuştu ve şimdi tüm korkularım bana saldırıyordu. Daha doğrusu tüm kötü anılarım çünkü onlardan ölesiye korkuyordum. Hiç güzel ve iyi bir hayatım olmamıştı. Büyük bir kaosun içerisinde doğmuştum ve hayatta kalabilmek için her şeyi yapmıştım.Okuluma bile kendi çabamla girebilmiştim. Tek burslu öğrendi bendim. O kadar zorluk içerisinde bir şekilde mutlu olmaya çalışıyordum ama karanlık beni her bulduğunda eski anılar üzerime geliyordu. Ailemden darbeler alıyordum adeta. Çünkü ben istenmeyen o çocuktum. Annemle babamın ikinci evlilikleri için bir tehdit unsuruydum. O ikisine o kadar çok benziyordum ki babam ve eşi, yüzümde annemi gördükleri için annem ve eşi ise yüzümde babamı gördükleri için benden nefret ediyorlardı. Ve ben hayatım boyunca hiç bu nefretin sebebini anlayamamıştım, kırgınlığı da hep üzerimde taşımıştım. Bu yüzden ben hiç çocuk olamamıştım. Hiç bir aileye sahip olamamıştım. Hayata ise kendim tutunmuştum.

 

Onları hep unutmak istemiştim ama bu, mümkün değildi. Bu yüzden onlardan hep nefret ettim. Annemin bana verdiği Elis adından, babamın Bora soyadından... Onların yüzüne sahip olmaktan da hep nefret ettim. En çok ise kendimden nefret ediyordum.

 

Annemle babamın silüetleri silikleşip ortadan kaybolurken gözlerimi araladım ve etrafa bakındım. Karanlık bir odadaydım ama yanan birkaç mum odaya loş bir ışık veriyordu. Karşımdaki koltukta iki tane takım elbiseli adam oturuyordu. Uyandığımı fark etmişlerdi. Sarışın olan adam pis pis sırıttı. "Tam zamanında ufaklık. Pamir Bey de gelmek üzereydi."

 

Birkaç saniye tepkisiz kaldım. Bağırıp, çağırıp, hesap sorup tüm hıncımı mı çıkarsam yoksa sakin kalıp onlardan bilgi mi alsam diye düşünüyordum. Kesinlikle ilk seçeneği yapacaktım. Onların üzerine doğru yürüdüm ve bağırmaya başladım. "Kimsiniz lan siz? Beni niye kaçırdınız orospu çocukları!"

 

Onlar neye uğradıklarını şaşırmış halde bana bakarlarken sarışın adamın yakasını kavradım. "Öldürün beni yoksa ben öldüreceğim sizi!"

 

"Benim malikanemde sen hangi cesaretle bağırabiliyorsun?" Arkamdan gelen korkutucu ses ile sarışın adamı bıraktım. Tam arkama dönecekken o daha erken davrandı ve beni kendisine çevirip çenemi sıktı. Gözlerimiz buluşurken çenemin acısıyla inledim. O ise birkaç saniye şaşkınca bana baktıktan sonra normale döndü ve çenemi bıraktı. Öfkeyle ellerini saçlarından geçirirken bu tavırlarına anlam verememiştim. Ya hastaydı ya da gerizekalıydı.

 

"Yanlış kızı getirmişsiniz aptallar!" O adeta kükrerken korkuyla geriye çekildim. Adamlar ise başlarını öne eğmişlerdi. Sarışın olan adam konuştu. "Efendim doğru saatte söylenilen yerde aldık kızı. Nasıl yanlış olur?"

 

"Oyun oynamışlar bize! Hepsini geberteceğim hepsini!" Adam öfkeyle bağırırken duvara da yumruklar atmıştı. Ben nasıl bir saçmalığın içine düşmüştüm böyle?

 

"Ağabey peki bu kızı ne yapacağız?" dediğinde hepsi bana döndü. Patron olan adam ise bana yukarıdan bakmaya başladı. "Onu ben ortadan kaldırırım."

 

Korkuyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Beni öldürecek miydi? Yanlış kişi olmama rağmen üstelik! Kolumu yakalayıp beni peşinden sürüklerken debelenmeye başladım. Ölmek istemiyordum ben o kadar savaşı boşuna mı vermiştim?

 

"Bırak beni pislik herif! Madem yanlış kişiyim beni neden öldürüyorsun şerefsiz!" Bana cevap vermedi ama kolumu daha çok sıktı. Acıyla inlediğimde bakışları bana döndü. "İnleyip durma."

 

"Canımı yakma sen de o zaman," dediğimde gözlerini devirdi ve beni bir odaya soktu. Beni yere fırlattığında yere kapaklanırken dirseklerimin acısından gözlerim dolmuştu. Ağzımdan bir hıçkırık kaçmaması için alt dudağımı ısırdım. Yere oturup kafamı eğdim çünkü ağladığımı görmesini istemiyordum.

 

"Bana bak," dedi sert bir sesle. Bakmadım, hiçbir tepki vermedim. "Sana bak dedim!"

 

Tepkisiz bir şekilde bağırmasını dinlerken elini çeneme götürdü ve sıkarak kafamı kaldırdı. Biz birbirimize bakarken yüzündeki şaşkın ifade dikkatimi çekmişti. Neden bana öyle baktığını anlayamıyordum. Sanki bana acımış gibiydi ama böyle bir hayvanda acıma duygusu olabileceğini sanmıyordum.

 

"Adın ne senin?" dediğinde ona garipseyerek baktım. Hayatımda gördüğüm en saçma tanışma şekli olabilirdi bu. "Elis."

 

"Elis," diye fısıldadığında sesi çok ürkütücüydü ama garip bir şekilde adımı ondan duymayı sevmiştim. Ses tonu o kadar güzeldi ki nefret ettiğim adımı duymak güzel gelmişti.

 

"Sen nereden çıktın benim karşıma?" dediğinde daha çok bunu kendisine soruyor gibiydim. Ürkekçe ona baktım. "Beni öldürmek zorunda mısın?"

 

"Senin ailen çoktan seni aramaya başlamıştır. Başıma bela olacaksın," dediğinde alaycık bir şekilde güldüm. "Benim ailem yok."

 

Gözlerimin içerisine baktı ve sessiz kaldı. Ben de konuşmama devam ettim. "Kimsem yok benim. Her zaman tek başıma hayata tutundum, çalıştım ve mutlu olmaya çalıştım. Buralara kadar gelmek kolay olmadı. O yüzden lütfen beni öldürme, ben çok savaş verdim şimdiye kadar."

 

Ağzımdan bir hıçkırık kaçınca karşıma oturdu ve beni göğsüne yasladı. Buna şaşırmıştım ama çok dolduğum için ağlamaktan ona bir tepki verememiştim. Üstelik ilk defa tanımadığım bir adamın kollarında ağlıyordum. Huzurlu hissettirmesi normal miydi?

 

Elinin beline gittiğini görmüştüm fakat birkaç saniye duraksadı. Ona alttan baktığımda onun da bana baktığını görmüştüm. Bıkkınlıkla fısıldadı. "Seni neden öldüremiyorum ben?"

 

Katilim, canımı bağışlamıştı...

Bölüm : 09.12.2024 21:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...