10. Bölüm

8. BÖLÜM ŞİZOFREN PART 2

E
redelf

☀️

Sabah telefonumun, arama sesiyle uyanınca hemen cevapladım ve odamdan çıkıp, Binnaz’ın evde olup olmadığını kontrol ettim. Gelmemişti. Yine otel şişeleriyle gelirdi muhtemelen. “Efendim Cansu.”

“Ev sahibim, seninle görüşmeyi istiyor. Gözaltı kafede buluşacağız üçümüz.” Onu onaylayıp veda ettikten sonra çok hızlı bir şekilde hazırlanmaya başladım. On dakika sonra evden çıkıp kafeye doğru koşar adımlarla yürümeye başladım.

Kafeye geldiğimde, yanlarına geçtim. Adam tokalaşmak için elini uzattığında mahcup bir şekilde gülümsedim. “Erkeklerle tokalaşmıyorum ben.”

Dindar bir insan olduğum için böyle olduğumu düşünüyorlardı insanlar ve aslında ateisttim ve Rüzgar yüzünden tokalaşmıyordum. Toplu taşımada birinin kolu bile bana çarpsa deliye dönüyordu.

“Pekala, beraber mi kalmak istiyorsunuz?” Cansu onayladı. “Ve geçen seferki olayı açıklayabiliriz.”

“Yavrum bana açıklama yapmayın. Gecenin bir saati, elinizde biralar mahalleye giriyorsunuz. Her şey ortada,” dediğinde dudağımı dişledim.

“Sınıf arkadaşlarımla sahilde oturmuştuk. Dönerken de bıraktılar, bu kadar,” dedi Cansu. Onaylayarak kafamı salladım. Sessiz kalmayı tercih ediyordum ve bir an önce bu görüşmenin bitmesini istiyordum.

“Bir daha böyle şeyler istemiyorum. Kalabilirsiniz,” dediğinde mutlu olmuştum. Kirayı, faturaları vs de konuştuktan sonra kafeden çıkmıştık. Cansu’ya döndüm. “Neden bu kadar üzerine düşüyor senin?”

“Akrabam çünkü,” dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Kendi akrabası mı sokağa atmıştı?

“Binnaz gelmeden çabucak eşyaları taşımamız lazım,” dediğimde beni onayladı ve bizim eve koşmaya başladık. Yorganımı, çarşafımı valize koydum ve kıyafetlerimi de bir poşete doldurdum.

“Cansu, galiba bir şey yapacağım,” diye mırıldandığımda bana anlamazca baktı. Gidip onun deterjanlarını boşalttım ve içerisine su doldurdum. Ciddi ciddi altı, yedi tane deterjanı vardı. Manyak gibi aldıkça almış ona rağmen benimkileri kullanacak kadar pinti miydi sahiden?

Cansu poşetlerimi alıp, eve giderken kalan kıyafetlerimi de poşetlere doldurmaya başladım.

Tekrar gelen Cansu’ya elimdeki çantaları uzattım. “Geri kalanları ben alırım, daha gelmene gerek yok.”

O çıktıktan sonra son olarak banyodaki eşyalarımı poşete doldururken telefonumun çalmasıyla duraksadım. Annem yazısını görünce hemen cevapladım. “Alo?”

“Güneş! Güneş çabuk evden çık, derhal!” Kaşlarımı çattım. “Neler oluyor?”

 

“O kadın gerçekten de hastaymış. Şizofren o Güneş, tımarhanede kalmış!” Duyduklarım karşısında donakaldım. “Burada bilgilerine baktırdım. O evde tek bir saniye daha durma.”

 

Derin bir nefes alıp onaylayan mırıltılar çıkardım ve hızlıca eşyaları doldurmaya devam ettim. Son olarak rimelimi de poşete koyup hızlıca yerden kalktığımda duyduğum anahtar sesiyle olduğum yere mimlendim. Kalbim korkudan hızla çarpıyordu ve nefes alamıyordum. Kapı açıldığında ne yapacağımı bilemez halde aynaya bakıyordum. Bana zarar verebilir miydi?

 

Bir şey yapmalıydım. Yumruklarımı sıktım ve derin bir nefes aldım. Sonunda hava alabilen ciğerlerim rahatlamıştı. Aynaya doğru eğildim ve kaşlarımı düzeltmeye başladım. O kadının adım seslerini işitebiliyordum. Kalp atışlarım kadar hızlıydı ve gittikçe bana yaklaşıyordu. Hiç istifimi bozmadan yüzüme doğal bir ifade yerleştirdim. Kapı açılınca gülümseyerek ona döndüm. Sert ve ciddi bir yüz ifadesi vardı. “Hayırlı olsun taşınıyor musun?”

 

Sertçe yutkundum ve hüzünlü bir şekilde gülümsedim. “Bölümü bırakmaya karar verdim, ailemin yanına dönüyorum.” 

Banyodan çıkıp koridorda ilerlemeye başladım ve tam kapının önüne koyduğum poşetleri almak için eğilmemle kulağımın dibinde onun nefesini hissettim. “Hiç inanmadım.”

Sesini duymamla duraksadım ve yavaşça ona döndüm. “İstediğine inanmakta özgürsün.”

Az önce klişe bir erkek yalanı mı söylemiştim ben? Neye inanmak istiyorsan ona inan.

Gözleri dolmuştu Binnaz’ın. Birden yere çöktü ve hıçkırarak ağlamaya başladı. “Sen de mi gidiyorsun Güneş?”

Onun yanında eğildim ve elimi omzuna koydum. Böyle bir tepki beklemiyordum. “Gitmek zorundayım Binnaz.”

“Annem de babam da ayrıldıktan sonra beni istemedi. Beni yapayalnız bıraktılar. Bir tek sen vardın Güneş. Yanımda olan sadece sen vardın.” Ne yapacağımı bilemez halde etrafa bakındım. Onu böyle bırakmak istemiyordum ama gitmek de istiyordum. Sakinleştirici bir ses tonuyla konuştum. “Ben hep yanında olacağım. Gitmem hiçbir şeyi değiştirmez.”

“Yanımda olmak istiyorsan gitme Güneş. Sen de beni bırakma. Hani beni seviyordun?” Ona acıyla baktım. Çok çaresiz kalmıştım. Ona acıyordum fakat gitmek istiyordum. Onunla yaşamak istemiyordum. Mutsuzdum. “Ben de gitmek istemezdim ama gitmek zorundayım bölümü bırakıp ailemin yanına dönmeliyim.”

Önüme dönüp tekrar bir adım attığımda arkamdan gelip saçımı kavramasını ve beni geriye doğru çekmesini beklemiyordum. Duygu karmaşası yaşıyordum; heyecan, öfke, korku...

O beni salona sürüklerken hiçbir şey yapamıyordum. Benden çok uzun ve kiloluydu. Kas gücü de benden fazlaydı. Ona karşı hiçbir şansım yoktu.

“Sen dalga mı geçiyorsun benimle? Beni yarıyolda mı bırakıyorsun Güneş?” Binnaz, dişlerinin arasından konuşuyordu. Çok sinirliydi. Ben ise “Bitse de gitsek,” der gibi bir ifadeyle yapacaklarını bekliyordum. Karşılık veremezdim ki, gücüm yoktu.

Beni balkona çıkarıp sırtımı direğe yasladı ve kafamı aşağıya doğru sarkıttı. Bir çığlık attım ama sesim çıkmıyordu bile. Sitede kimse yoktu. Kimse bizi göremiyordu. Cansu da tekrar gelmeyecekti. Siteye bir motorun girdiğini görmüştüm ama o da bizi görmemişti. Binnaz beni aşağıya atmaya çalışırken dolabın koluna tutundum ve bırakmadım. Güçsüz olabilirdim ama uzun parmaklarımın bana verdiği bir avantaj vardı; tutunduğum, tuttuğum bir şeye öyle kenetlenebiliyordum ki kimse alamazdı. Buna erkekler de dahildi. Lisede, derste telefonumu yakalayan hocalar olmuştu ama onlar elimden almaya çalıştığında hiçbiri alamamıştı.

Binnaz elimi çekip beni aşağıya itmeye çalışıyordu ama hiçbir işe yaramıyordu. Ah bir de onu etkisiz hale getirecek gücü kendimde bulabilseydim...

Belki de yapabilirdim. Bir tekme atıp onu itmeye çalıştım. Bu, çok yanlış bir fikirdi. Daha çok sinirlenmesine neden olmuştu. Bana bir yumruk geçirecekken kafamı eğdim ve balkondaki meyveleri ona fırlattım. Hindistan cevizinin onun kafasına gelmesiyle büyük bir çığlık attı. “Geberteceğim seni!”

Kafasını tutmasını fırsat bilerek, içeriye doğru koşmaya başladım ama anında beni yakaladı ve tekrardan direğe yasladı. Balkondan sarkarken ters gördüğüm manzaranın başımı döndürdüğünü hissettim.

Bir şeye tutunmak için de geç kalmıştım. Binnaz beni büyük bir kuvvetle iterken birden geriye çekildi ve bir el beni kendisine çekti. Şok içerisinde yere bakıyordum sadece. Kafamı kaldıramıyordum. Bir el ensemi tutuyordu. Kolundaki ateş dövmesini görebiliyordum ama bakamıyordum. Adrenalinden dolayıydı sanırım.

“Güneş! İyi misin bak bana!” Zorlukla gözlerimi onun gözlerine diktim. Ve kafamı salladım. Konuşamıyordum. Beni koltuğa oturttu ve ona korkuyla bakan Binnaz’a doğru ilerledi.

“Seni o geldiğin tımarhaneye geri döndürmeyecek miyim şimdi Binnaz,” dedi eğlenerek. O da mı biliyordu? Ve bana söylememişti. Sinirden yanaklarımın kızardığını hissettim ve ona döndüm. “Biliyordun ve bana söylemedin mi sen?”

“Bugün öğrendim, sana söylemeye gelmiştim. Sen nasıl öğrendin?” dediğinde sinirim az da olsa yatışmıştı. “Annemin hakim arkadaşı onun bilgilerine baktı.”

Binnaz bana nefretle bakıyordu. Ona baktım ben de. “Öğrenilmez mi sanıyordun ruh hastası?”

Bir taraftan ona üzüldüğümü hissettim. Çünkü hastaydı. Böyle olmayı belki o da istemezdi ama daha demin beni balkondan atmaya çalışmıştı. Ona olan öfkem öyle fazlaydı ki.

Savaş yanıma oturdu ve koltuğa yayıldı. O, Binnaz’a ben de ona bakıyordum. Bana bakmadan fısıldadı. “Sen ne yapacaksın Güneş?”

“Evden gidiyorum,” dediğimde onun bu normal tavrını garipsemiştim. “Hımm,” diye bir ses çıkardığı sırada Binnaz ayağa kalktı ve dış kapıya doğru koşmaya başladı. Savaş, gülerek arkasından seslendi. “Olmuyor ama böyle Binnaz’cığım.”

Şaşkınlıkla ona baktım. “Savaş, o kaçıyor!”

Umursamaz bir şekilde gülümsedi ve bana yaklaşıp fısıldadı. “Belki ben kaçmasına izin veriyorumdur.”

“Neden?” diye fısıldadım istemsizce. Karanlık gözlerini gözlerime dikti. “Ona yapacağım şeyleri görmemen için.”

Bölüm : 10.01.2025 20:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...