7. Bölüm

5. BÖLÜM İAŞRETLER PART 3

E
redelf

Lunaparka geldiğimizde gülümsemeye çalıştım, neşemiz yerine gelsin diye. “Aşkım hadi binelim hepsine!”

“Önce bilet almamız lazım, sen alır mısın aşkım?” dediğinde kafamı onaylar anlamda sallayıp gidip biletlerimizi aldım.

Gondola, dönme dolaba, eteğe ve üç yüz altmışa bindikten sonra kahkahalar atarak yürümeye başladık. Atış yapılan yeri görünce R’yi durdurdum. “Aşkım, sarı ayıcığı istiyorum.”

“Gidelim o zaman,” dedi ve oraya yürümeye başladık. Çok heyecanlıydım. Sarı ayıcığı çok beğenmiştim ve bugün okulda kızların dediklerinden sonra harika bir hediye olacaktı.

R, atış yapmaya başladığında heyecanla onu izledim ama hiçbiri isabet etmemişti. O ara yanımızdan geçen çiftlere baktığımda ellerinde ayıcıkla kıkırdayan kızları görmüştüm. Çok önemli bir şey değildi ama nedense çok istemiştim ve hevesim kursağımda kalmıştı.

R hiçbirini atamadıktan sonra tekrar para verip dener diye düşünüyordum ama o beni yanıltarak yanıma gelip “Hadi aşkım gidelim,” dedi.

Bir şey demeden kafamı sallayıp yürümeye başladım.

Çok geçmeden otele vardığımızda içimdeki burukluğa engel olmaya çalışıyordum. Keşke ben deneseydim, aklım o ayıcıkta kalmazdı.

“Küveti doldurur musun aşkım?” dediğimde kafasını sallayarak banyoya gitti. Ben de hızlıca mayomu giydim. Rüzgar, bana banyodan seslendi. “Aşkım bu dolmuyor.”

Yanına gittiğimde küvetin haline şaşkınlıkla baktım. Küveti kapatmayı bilmediği için peçeteyle tıkamaya çalışmıştı. Hemen kapağı elime aldım. “Peçeteleri ayıkla, kapağı takmamız lazım.”

Dediğimi yapıp peçeteleri ayıklamaya başladı. Pek beceremiyordu ama ses etmedim. Kapağı taktım ve su doldurmaya başladım. O da telefonuna bakmaya gidince iki bardak çıkardım. Onun bardağına biraz naneli volim ve tekila koyup karıştırdım. Kendi bardağıma da muzlu volim ve tekila koydum. Evden getirdiğim led ışığı da küvetin etrafına doladım. Çok güzel görünüyordu. Ama bunu keşke o yapsaydı.

Suyun sıcaklığını ayarladıktan sonra küvetin içine girdim ve kokteylimi yudumlamaya başladım. Çok geçmeden Rüzgar da yanıma geldi. Üstünü çıkardı ve altındaki şortla küvete girdi. Sırtımı onun gövdesine yasladım. “O kadar huzurluyum ki.”

“Ben de güzelim.” Telefondan müzik açtık ve müziği dinlerken içkilerimizi yudumlamaya devam ettik.

Çok geçmeden R sarhoş olmuştu. “Dayı sen kimsin?”

Saçmalamaya başlamıştı ve gülüyordu. Benim ise çoktan canımı sıkmaya başlamıştı. Sonuçta çok romantik bir ortam hazırlamıştım.

“Lan dayı ne bakıyorsun?” Gözlerimi devirdim. “Sakın sarhoş oldum deme, Rüzgar.”

“Dayı adımı nereden biliyorsun?” Bıkkınlıkla ofladım. “Sana inanamıyorum.”

“Dayı sen-” Birden öğürerek ayağa kalktı ve klozete koştu. Yüzümü buruşturdum ve ona bakmamaya çalıştım. Kusması bitince ona seslendim. “İyi misin?”

“İyiyim,” dedi ve elini yüzünü yıkayıp ağzını çalkaladı. İşlerini halledince tekrardan yanıma geldi. Tadım biraz kaçsa da ona sarıldım. İyi olduğu için çok şanslıydım. Telefondan daha yavaş ve romantik bir şarkı açtım. “Çok güzel değil mi aşkım?”

“Evet,” diye fısıldadı ve boynuma minik öpücükler kondurdu. Gülerek ondan uzaklaştım. “Yapma.”

O da güldü ve sonra yaklaşıp daha büyük öpücükler kondurmaya başladı boynuma. Hızla geri çekildim. “Ya aşkım yapmasana hem benim sana çok güzel bir haberim var.”

Geri çekilip merakla bana baktığında ona döndüm. Heyecanımdan söyleyemiyordum. Derin bir nefes aldım. “Ben bir sayfa açmıştım. Yazılar ve sanatsal resimler paylaşıyordum. Ve sayfam o kadar tuttu ki seksen dört bin takipçisi var ve sohbet grubu açtım, herkes katılmak istedi. Sayfa benim gibi sanat seven insanlarla dolu ve gerçekten de çok güzel bir bağın kurulmasına vesile oldu. İşbirliği teklifleri bile geldi,” dediğimde R’nin pek sevinmediğini fark etmiştim.

“Erkek var mı?” dediğinde kafamı salladım. “Tabi ki kadın kitle de var erkek kitle de. İşbirliği yapanların ve sohbet grubundakilerin yarısı erkek.” Birden bağırmaya başladı.

“Ben neden yetemiyorum sana? Neden hep farklı şeyler peşindesin?” Şaşkınlıkla ona baktım. “Ne bu erkekleri, başkalarını toplama çabası. Neyin peşindesin kızım? Apaçık söyle beni istemiyorsan.”

“Rüzgar, bu büyük bir başarı farkında mısın? Seninle ne alakası var?” dediğimde daha çok sinirlendi. “Bu mu başarı Güneş? Abazaları toplamak mı?”

Birkaç saniye duraksadı. Ben ise şaşkınlıkla ona bakıyordum.

“Gidiyorum ben,” diye tıslayıp ceketini ve pantolonunu aldığında hızla kapıya koşup anahtarı aldım ve ellerimi arkamda birleştirerek sakladım. Kalp atışlarım korkuyla o kadar hızlanmıştı ki uzaktan bile duyuluyordu. Bu hayatta en korktuğum şey onu kaybetmekti.

 

“Ver şu anahtarı!” Üzerime doğru yürüdü ve elini uzattı. Olumsuz anlamda kafamı salladım. “Gitme, lütfen.”

 

“Ver şunu dedim Güneş!” Geri geri adımlar atarak ondan uzaklaşmaya çalıştım ama kısa sürede sırtım duvarı bulmuştu. Bana yaklaştı ve kollarımı tuttu. Tüm gücümle anahtarı saklamaya çalıştım. “Ver dedim!”

 

Direnmeye devam ederken kollarımı sıkmasıyla, hissettiğim yoğun acı anahtarı bırakmama ve gözlerimden yaşların akmasına neden oldu. Kızaran kollarıma bakarken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Rüzgar, yüzüme bile bakmadan kilitli kapıyı açıp odadan çıkarken ben yere oturup acıyan kolumu tutarak hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

O, benim nefesimdi. O yokken kalbime büyük bir ağırlık çöküyordu ve nefes alamıyordum. Keşke ona bu kadar aşık olmasaydım. Belki canım bu kadar yanmazdı.

Ne kadar süre yerde kaldığımı bilmiyordum. Gözlerimin, ağlamaktan şiştiğine emindim. Kendimi hiç bu kadar berbat, iğrenç, acınası, savunmasız ve mahvolmuş hissetmemiştim. Cenazem olsa bu kadar acı çekmezdim belki de.

Gelen anahtar sesiyle bakışlarımı zorlukla kapıya yönlendirdim. Rüzgar gelmişti. Eseriyle gurur duyuyor muydu acaba?

Gözleri beni bulduğunda kaşlarını çatarak yanıma geldi ve beni kucağına alıp havaya kaldırdı. Hiçbir tepki göstermedim. Yatağa bıraktı ve yanıma oturdu. “İyi misin?”

“Kollarımı acıttın. Ağlatacak kadar canımı yaktın ve gittin,” dediğimde bana yaklaştı.

“Güzelim inan, farkında değildim. Ben, gidiyorum diye ağlıyorsun sanmıştım. İsteyerek zarar verir miyim sana ben?” dediğinde gözümden tekrar bir yaş düştü. “Gidiyorsun diye ağladığımı düşündün ama yine de gittin.”

“Gitmeme engel oldun, Güneş,” dedi sertleşen sesiyle. Bu kötü bir şey miydi ki? Kim olsa sevgilisi gitmesin diye uğraşmaz mıydı? “Güzelim, biliyorsun ki ben bir şeye zorlanmaktan nefret ederim.”

Sanırım haklıydı. Biri istemediğim bir şeyi yapsa ben de çirkinleşebilirdim. Hem isteyerek bana zarar vermemişti. Asla da vermezdi, biliyordum. Ellerini tuttum onun. “Lütfen bir daha beni yalnız bırakma.”

 

“Seni hayatta bırakmam güzelim. O sayfayı sileceksin, değil mi?” dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. Sayfayı çok seviyordum ama onun gitmesini istemiyordum. Ondan önemli değildi hiçbir şey.

Saçlarımı öptü ve kulağıma fısıldadı. “Güzel kızım benim.”

Onun şefkati ve sevgisi o kadar ruhuma dokunuyordu ki dakikalar öncesindeki halimden eser kalmamıştı. Kesinlikle bir daha böyle hatalar yapmayacaktım.

“Benim aklıma bir fikir geldi. Okulu bıraksan, eve çıksak, eve yakın market gibi bir yerde iş bulsak sana, hep beraber oluruz,” dediğinde kafamda canlandırdım. Hiç ayrı kalmamak ve birlikte yaşamak... Başka ne isterdim ki? Hatta beraber çalışsak 7/24 beraber olabilirdik.

“Sen de korumalığı bırakıp benimle birlikte çalışırsın aşkım sürekli birlikte oluruz,” dediğimde dudağının kenarı aşağıya büküldüm. “Aşkım ben böyle basit işlerde çalışmak istemiyorum.”

O halde benim neden basit bir işte çalışmamı istiyordu ki? Büyük ihtimalle oradan başlayıp sonrasında daha iyi bir iş ayarlamayı planlıyordu. R’nin sesi düşüncelerimi böldü.

“Evlenelim aşkım, kağıt üzerinde. Ben de patrondan izin alıp eve çıkabilirim ve beraber yaşarız,” dediğinde hep hayalini kurduğum cümleyi sonunda duymuştum. Onunla evlenmek kulağa çok güzel geliyordu.

“Olmaz.” Dudaklarımdan benden habersiz dökülen sözcükle ikimiz de şaşkınca birbirimize baktık. Bunu söylemeyi istememiştim hatta düşünmemiştim bile bir anda ağzımdan çıkmıştı. Taşındığım yerde ensemde hissettiğim o nefesi yeniden hissettim. Kulağıma anlamadığım bir şeyler fısıldıyordu yeniden ve garip bir şekilde bu bana huzur veriyordu. Hissediyordum, benim oraya ait olduğumu ve gitmemem gerektiğini bana anlatmaya çalışıyordu.

Bir an, kendimi evli olarak düşündüm. Midemde hafif bir bulantı oluştu. Anlam veremiyordum. Çok küçüktüm ve buna hazır değildim sanırım yoksa tabi ki isterdim. Ve kağıt üzerinde evlilik yapmak istemesi kırıcıydı. Benimle gerçek bir evlilik de düşünebilirdi.

“Ben düzen kurdum artık, bizimkiler hiçbir şekilde kabul etmez,” diyerek açıkladım. Kaşları çatılmıştı.

“Gizlersin, aşkım,” dediğinde içimde anlamlandıramadığım bir öfke hissettim. Evlenmeye ikna etmeye çalışması çok hoştu ama ben neden böyle hissediyordum? Onu sevmiyor muydum? Öyle olsa saatlerce onun için ağlar mıydım ki? Birden kafamda beliren düşüncelerle kanım dondu.

Sevgiliyken, biz böyleysek evlendiğimizde, beni bir cehennem bekliyordu. Ama hep hayalini kurduğum bir şeydi bu.

Bu ilişkide ağladığın kadar gülmedin hiç. Hep onun istediğini yaptın. Hep kavga edip, seni ağlattı. Kaybetme korkunu kullanarak istediğini oldurdu. Devam edersen mutsuz olacaksın. Derin bir nefes aldım. Çok emek vermiştim, en bahar yaşlarımı onunla geçirmiştim. Bunları çöpe atamazdım. Bir gün düzelecekti, biliyordum.

“Sevgilim?” Onun sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. “Olmaz Rüzgar. Çocuk oyuncağı mı bu? İlla ki evli olduğum ortaya çıkar.”

“Hem sevgiliyken ayrılmak kolay, gel bir de evliyken o kadar boşanma işlemleriyle uğraş, üzerine bir de dul ol,” dedim boş bulunarak. Ne dediğimin farkına varınca dudaklarımı ısırdım. Bunu nasıl söylemiştim ben? Rüzgar çok sinirlenmişti. Birden bağırmaya başladı.

“Ben, sonsuza kadar sana ait olmayı düşünürken sen bir de ayrılmayı mı düşünüyorsun!” Kendi bacaklarına vurmaya başlayınca korkuyla geri çekildim ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı. “Rüzgar, beni korkutuyorsun!”

“Güneş, beni delirtme!” Her kelimesinde bacaklarına vururken korkuyla ağlamaya başladım. “Hastasın sen, hasta. Tedavi olman lazım.”

Bölüm : 10.01.2025 12:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...