17. Bölüm

15. BÖLÜM MASKELER PART 5

E
redelf

“Kimseye söylemeyin demiştim ben,” diye fısıldadığımda Kardelen hayretle bana bakıyordu. “İnanmıyorum ya iyi ki eve almamışız, yılan resmen bu kız ya. Gerçi bana dokunmayan yılan bin yaşasın ama.”

Aptalca düşüncesine karşı gülmek istedim. Başkasını ısıran yılan bir gün gelip onu ısırmaz mı sanıyordu? IQ seviyesi epey yüksekti doğrusu.

Sinirimden adeta köpürüyordum. Şiddete karşı bir insan olduğum halde onu gerçekten parçalara ayırabilirdim. Kızlara veda edip yanlarından ayrıldım. “İzninizle.”

Sınıfa girip yerime oturduğumda Cansu yan sıramdan bana ters ters baktı. Seda ile yan yana oturduğum için bana öyle baktığını biliyordum. Ona doğru eğildim. “Otel muhabbetini neden başkalarına söylediniz?”

“Biz söylemedik, ben okuldakilerle okey oynuyordum, Melisa ile hoparlörden konuşurken Melisa otelde olduğunuzu söyledi yani pot kırdı, kusura bakma,” dediğinde derin bir nefes aldım. İnanamıyordum, gerçekten rezalet bir durumdu ama sır da olsa bunu yapmıştım, yaptığımın arkasında durabilirdim. Evet sevgilimle otelde kaldım, diyebilirdim ama biliyordum ki olmayan şeylerin olduğunu düşüneceklerdi ve olmadığına inanmayacaklardı. İğrenç şeyler düşüneceklerdi. Cansu’ya döndüm. “Lütfen artık bir kişi bile benim sırrımı ve özelimi bilmesin.”

Dersten pek bir şey anlamamıştım, kafam içinde olduğum rezil durumun içindeydi. Okul bile değiştirmem gerekebilirdi. Rüzgar olsaydı, bana ne yapacağımı söylerdi. Ya da sanmıyordum, büyük ihtimalle beni suçlayacak bir şey bulurdu. Neden otele gideceğimizi söylüyorsun? Neden boynunu gizlemiyorsun? Önce bana sağlam bir azar çeker sonra da artık yapacak bir şey olmadığını, kendi kabuğuma çekilip herkesten uzak durmamı söylerdi. Herkesten uzak durmam da onun işine gelirdi çünkü çok kıskançtı. Dışarıya çıkmamı bile kıskanıyordu. Ben mutsuz olduğumu söylediğimde de “Ama bunu hak ettin güzelim, yapacak başka bir şey yok,” derdi. Onu gerçekten de çok iyi tanıyordum. Ama Savaş olsaydı, her belada olduğu gibi bu durumu da rahatlıkla çözerdi. Onun gibi güçlü olmayı çok isterdim ama hiçbir zaman olamayacaktım, biliyordum.

Ders bitince eşyalarımı toparlayıp kafenin yolunu tuttum. Bugün de çalışacaktım ve akşam ise işten ayrılacaktım.

Yemek, bulaşık, servis üçlüsünü motora bağlamış şekilde yaparken Volkan Bey yanıma geldi. “Güneş, bir tane müşteri seni masaları silerken görmüş ve bahşiş bıraktı sana. Bunu sana vermemi istedi.”

Bana uzattığı 50 tl’yi gülümseyerek ve teşekkür ederek aldım. Mutlu olmuştum. Gerçekten de burada çalışmak çok zordu. Bunu başkası anlayamazdı. Tüm işleri yapıp; yemek, bulaşık, temizlik, servis, bir de üzerine ailecek yenen yemeklerin bulaşıklarını yıkamak... Gerçekten bunu kimse anlayamazdı. Umarım o müşterinin, tüm dilekleri gerçek olurdu.

Bugün yarı zamanlı çalıştığım için çok yorulmamıştım. Üstelik gün de çabuk bitmişti. Dükkanı silmeyi bitirirken Volkan Bey maaşımı vermek için yanıma gelmişti. Parayı uzattığında tebessüm ederek aldım. “Volkan Bey ben işle okulu aynı anda götüremediğimi fark ettim. O yüzden bırakmak istiyorum.”

“Ya ne yapacağız şimdi Volkan?” Leyla teyze üzüntüyle ona bakarken Volkan Bey bana küçümseyen bir bakış attı. “Başkasını bulurum.”

Boş odaya geçip üstümü çıkardım. Yanımda getirdiğim sarı kazağı üzerime geçirecekken onun kazak olmadığını fark etmiştim. Aceleyle hazırlanırken sarı kazağım yerine yanlışlıkla sarı elbisemi almıştım. Önemsemeden onu giydim. Çantamı alıp oradan çıktım ve eve doğru yürümeye başladım. Oradan çıkmakla en iyisini yaptığımı biliyordum. Çünkü gerçekten de değmezdi. Cebimden maaşımı çıkarıp saydığımda hayretle bakakaldım. 80 tl duruyordu elimde. Almam gereken para ise 130 tl idi. Bana bahşiş verdiler diyerek 50 tl verdiğini hatırlamıştım. Oyun mu yapmıştı bana gerçekten? Resmen benimle dalga geçmişti.

Öfkeyle parayı cebime geri soktum. Buraya geldiğimden beridir neden hak etmediğim şeyleri yaşıyordum ben? Yer sıkıntısı yaşıyordum, arkadaşlarım sorunluydu, ilişkim yolunda gitmiyordu, kötünün de kötüsü bir iş yerim vardı... Bunları hak edecek ne yapmış olabilirdim ki ben?

Telefonumun titremesiyle heyecanla telefonuma baktım. Rüzgar olabilirdi çünkü. Ama tabiki de o değildi. Cansu yazmıştı.

Kale’deyiz, siyah konseptli bir parti var. Bekliyoruz seni.

Telefonumu cebime soktum ve Kale’ye doğru yürümeye başladım. Bir taraftan da kırmızı rujumu sürmeye çalışıyordum. Bugün alkol bile içebilirdim, kafa dağıtmaya çok ihtiyacım vardı. Ama içmemeye çalışacaktım yine de. Çünkü Rüzgar o yokken alkol içmemi istemiyordu. Gizlice de içebilirdim, aslında gizlice her şeyi yapabilirdim ama yapmazdım hatta düşünmezdim bile çünkü ben bu dünyadaki en pahalıya şeye sahiptim, aşka...

Kale’ye geldiğimde içerinin çok sessiz olduğunu fark etmiştim. Henüz müzik çalmamışlardı. Olduğum yerde durup gözlerimle etrafı taramaya başladığımda çoğu gözün bana döndüğünü fark etmiştim. Siyah partisinde, sarı elbise giymem tuhaf olabilirdi ama renklere bu kadar takılmaya gerek var mıydı gerçekten? Beni süzen gözler arasında Savaş’ın da olduğunu fark etmiştim. Her zamanki gibi buradaydı o da.

Bakışları her zamanki gibi karanlıktı ama bu sefer hafif bir şaşkınlık görebilmiştim. Bu, yüzümde bir gülümsemenin oluşmasına neden oldu. O bana defalarca kez yardım ettiği halde ona karşılık konseptli partisine kuralını çiğneyerek gelmem şerefsizlikti birazcık ama komikti.

Cansular’ın masasını bulunca onlara doğru yürümeye başladım. Melisa da yanında oturuyordu. Hemen yanlarında da İrem ve Sude vardı. Onlara selam verip boş sandalyeye oturdum. “Ne zaman başlayacaklar? Ortalık çok sessiz, sanki restoran gibi.”

“Yarım saate başlarlar,” dedi irem. Kafamı salladım. “Bu arada ben işten ayrıldım kızlar.”

“Niye?” diye atıldı Cansu. “Bana bugün 50 tl verdi sana bahşiş verdiler diyerek sonra maaşımı verirken 50 tl eksik verdi, yani resmen benimle dalga geçti.”

Onlar gülerken şaşkınlıkla bakakaldım. Bu, neredeyse beni sinirden ağlatacak bir şeydi. Gerçi Cansu’nun gülmesine bir şey diyemiyordum, o, babasının aldatılmasına bile gülüyordu çünkü.

Cansu birden çalan telefonu havaya kaldırdı. “Ay sevgilim arıyor!”

Onlar görüntülü konuşmaya başlayınca benim konum kapanmıştı. Biraz etrafı incelediğimde, güzel giyinen varlıklı insanların masalarda oturduğunu fark etmiştim. Kale gerçekten de çok sessizdi. Hatta her masadaki muhabbet duyuluyordu, diyebilirdim.

Cansu ve Cem vıcık vıcık flörtleşirken başkalarının duymamasını dilemiştim. Ben insan içindeyken bu kadar rahat olamazdım sanırım. Cansu ve sevgilisi birbirlerine telefondan sesli öpücük atmaya başlayınca güldüm. “Iyy, aile var burada.”

Cansu birden hışımla telefonu indirdi ve bana bağırdı. “Sevgilisiyle otellerde yiyişen kız mı gelmiş bana ıyy diyor!”

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Şaşkınlıkla bakakalan tek kişi de ben değildim üstelik. Mekandaki herkes bize bakıyordu. Etrafa baktığımda tüm bakışların bana yoğunlaştığını görmüştüm. Bu güzler arasında Savaş da vardı.

Bölüm : 11.01.2025 03:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...