16. Bölüm

14. BÖLÜM MASKELER PART 4

E
redelf

Sabah yataktan çok zor kalkmıştım. Derse hiç gitmek istemiyordum ama zorundaydım. Devamsızlık hakkımı ileride tatil yapmaya gideceğim günlere saklıyordum. Kalkıp koyu kot ve üzerine mavi bir kazak girdim. Kendimi çok bitkin hissediyordum o yüzden makyajımı yapıp direkt çıkacaktım. Kahvaltıyla uğraşmak istemiyordum. Eyeliner çekip kapatıcı sürdükten sonra bronzer ile yanaklarıma biraz güneş öpücüğü verip highlighter ile parlattım. Rimel ve gloss da sürünce hazırdım. Son olarak saçlarımın buklelerini açtım. Kıvırcık saçlıydım ama bukle halindeki kıvırcıkları sevmiyordum ve elimle hep bozuyordum. Su dalgası halindeki kıvırcıkları seviyordum üstelik buklelerden daha seksi duruyorlardı.

Çantamı alıp Cansu ve Melisa’yı uyandırdığımda, derse gelmeyeceklerini söylemişlerdi. İkisi de gerçekten çok kötü hasta olmuşlardı, sabaha kadar öksürmüşlerdi hatta. Bir şey demeden çıktım ve okula doğru yürümeye başladım. Eski evimin önünden geçmem gerekmişti okula gitmek için. Binnaz ile yaşadıklarım aklıma gelince gerildiğimi hissettim. Şu okulu okuyacağım diye neler gelmişti başıma... Diplomamın yanında bana ekstra onur, takdir, teşekkür, minnet belgesi vermeleri gerekiyordu bana göre.

Sınıfa girecekken telefonumdan bildirim sesinin gelmesiyle durdum. Rüzgar sonunda yazmıştı. Heyecanla mesaja girdiğimde mesajın Cansu’dan olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım.

Derse girme kantinde oturacağız. Ertan ile Cem de geliyor. Onlarla tanışırsın.

Pek tanışasım yoktu ama dersin başlamasına epey zamanım olduğu için adımlarımı kafeteryaya çevirdim. Kahvaltı da yapmadığım için sıcak vanilyalı cappuccino iyi gelebilirdi.

Kahvemi alıp boş bir masaya geçtiğimde çok geçmeden onlar da gelmişlerdi. Hasta hasta dışarı çıkmamalarını söylesem, beni dinlemeyeceklerini biliyordum. El ele masama gelirlerken Cansu’ya baktım. Mutlu olması güzeldi ama Cem ile bir anda sevgili olması Furkan için üzülmeme neden olmuştu ama mutluluk daha önemliydi. Her ne kadar Almanya bileti dese de bir şeyler hissettiği gözlerinden belli oluyordu. Dördü de yanıma oturduğunda Cansu bizi tanıştırdı. Sessiz kalıp muhabbetlerini dinlemeye başladığımda Cansu bana döndü. “Şimdi Rüzgar da burada olacaktı.”

Gülümsedim. Evet, harika olurdu. Hatırlıyordum, ben küçükken bizim eve annemin arkadaşı ve eşi gelirdi. Bizim evde masa hazırlayıp; anem, babam, arkadaşı ve eşi 101 okey oynarlardı. O ortamda sigara ve alkol de içtikleri için bizi odamıza gönderirlerdi ama ben hiç gitmek istemezdim. Merak ederdim, onlarla oturup eğlenmek isterdim. Bazen ise eğlencelere giderli dörtlü olarak. Yazın tatile de giderlerdi. Yine beni götürmezlerdi ve ben gitmeyi çok isterdim. Çok özenirdim onlara. Merakla arkalarından bakakalırdım. Çok isterdim onlar gibi olmayı.

Belki bu küçük Güneş’in isteğini gerçekleştirebilirdik. Artık hayatımda Rüzgar vardı. Kızların da artık sevgilileri olduğuna göre hep beraber çift aktivitesi yapabilirdik ama Ertan ve Cem’in beni pek sevmediğini sezmiştim, bakışlarından ve konuşmalarından. Onların olmadığı bir anda kızlara bunu sormayı kafama not ettim.

Melisa ve Ertan yanımda cilveleşirken tiksinerek onlara baktım. Cansu ve Cem de yakınlardı ama onlar gibi abartmadan, daha efendi efendi oturuyorlardı. İğrenmiştim, annesiyle babasını basan küçük çocuklar gibi hissediyordum. Bu düşünce beni gülümsetti.

Ertan ve Cem yeniden kahve almaya giderken Melisa’ya eğildim. “Ertan’a bir ara sorar mısın beni sevmiş mi?”

Kafasını salladı. “Sorarım müsait bir anda.”

Kafamı sallayıp Cansu’ya döndüm. “Cem’e sorar mısın beni sevmiş mi?”

Ters ters baktı. “Niye?”

Garip garip baktım. “Merak ettim. Pek sevmemiş gibiydi.”

“İyi sen de Rüzgar’a sor, beni sevmiş sevmemiş mi?” Bana düşmanca bakışlar atarken bu tavrına anlam verememiştim. Kafamı salladım ve sessiz kaldım.

Tabiki de Rüzgar’a bunu soramazdım. Lunaparka gittiğimiz gün kızları ve dönen muhabbetleri anlattığımda hepsinin orospu olduğunu ve onlarla takılmamamı söylemişti, tabi ki böyle konuştuğu için benden trip ve azar yemişti ama ben bunu Cansu’ya asla söyleyemezdim.

“Sen neden bunu soruyorsun ki Güneş?” diyen Melisa’ya baktım. “Rüzgar da olduğunda hep beraber çift olarak aktivite yapabiliriz diye düşünmüştüm ama sizinkilerin beni pek sevmediğini hissettim.”

“Aktivite yapmak için illa sevdiğin birinin olması gerekmiyor yalnız,” dedi Melisa bana ters ters bakarken. Alaycıl şekilde gülümsedim. “Ben iki yüzlü değilim, sevmediğim insanın yüzüne gülmem. Ne isem oyum, maske takmıyorum.”

Saati kontrol ettiğimde derse az zamanımın kalmış olduğunu fark etmiştim. Diğerlerine veda edip kafeteryadan ayrıldım ve sınıfa doğru yürümeye başladım.

Sınıfa geldiğimde en öne geçtim ve defter kalem çıkardım. Henüz kimseyi tanımıyordum, tanıdıklarımı da unutmuştum, hareketli günlerim yüzünden.

“Boşsa oturabilir miyim?” Kafamı sesin sahibine çevirdim ve kafamı olumlu anlamda salladım. Kız yanıma oturdu ve o da defter kalem çıkardı sonrasında birkaç saniye bana baktığını hissetmiştim. Ona dönüp anlamazca baktığımda konuştu. “Sen Melisa’nın arkadaşısın.”

Kaşlarımı çattım. Arkadaş denir miydi bilmiyordum. Bana karşı ters tavırları görmezden gelinecek gibi değildi. Kıza biraz daha bakınca, Melisa’nın mekanda gösterdiği kız olduğunu anlamıştım. Şaşkınlığımı gizleyemedim. “Sen onun eski ev arkadaşısın.”

Kafasını salladı. “Evet ve kendisi bana iftira attı. İnsanlarla dedikodumu yapıp duruyor. Adımı çıkardı bir şekilde. Üstelik eve sürekli sevgilisini çağırıyordu, ben yokken bile komşularım kaç kere uyardılar seslerden rahatsız olduklarını söylediler. Evden zar zor gönderdim, giderken bazı eşyalarımı ve perdelerimi çalmıştı.”

Duyduklarımla daha çok şaşkına dönmüştüm. Söylediği şeyler iftira mıymış? Ki kıza evde sevgilisiyle kaldığını söylüyordu ama kendisi de evinde flörtüyle kalmıştı. Boynu morarmış halde de bizim eve gelmişti. Kendin gizli saklı yapıp, yapan bir başkasına neden laf edersin ki? “Çok kötü bir şey iftira atılması.”

“Senin bilgin var mıydı?” dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. “Partide sen ve sevgilini gördük, orada söyledi yani.”

“Herkese söylemiş bu kız ya. Düzeltemiyorum da bunu.” Üzgün üzgün baktım. Bu saatten sonra kendisini aklaması çok zordu. Ama kesinlikle Melisa’dan fazlasıyla soğumuştum. Bugün iş çıkışı işten ayrılacaktım, düzgün kafayla düşünecektim. Cansu’nun da söyleme dediğim şeyi insanların içinde söylemesi ondan uzaklaşmamı sağlamıştı. Bu kızlardan bana iyilik falan gelmeyecekti.

Bahçeye çıktım ve bir sigara yaktığımda bir kız gelip çakmak istedi gülümseyerek uzattım. “Sen bizim sınıftasın, değil mi?”

“Evet, Güneş ben,” dediğimde o da gülümsedi. “Ben de Hülya. Evde mi kalıyorsun sen?”

“Evet ama çıkmayı düşünüyorum, başka alternatif bakacağım,” dediğimde bana yaklaştı. “Neden bir sorun mu var?”

“Yani anlaşamadık aslında. Benim sırrımı söyledi insanların içinde haliyle biraz uzaklaştım ve arkadaşı da sürekli bize geliyor, onu pek sevmiyorum, bizim sınıftan bir kıza iftira atmış, ondan önceki ev arkadaşım da şizofren çıktı, kadın tımarhanede kalmış ve beni balkondan atmaya çalıştı, ben de şu anki ev arkadaşımın yanına taşındım mecburiyetten” dediğimde şaşkınlıkla dinledi. “Yani ben yurtta kalıyorum, eve göre daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Temizlik, yemek, fatura derdim yok. Konuşalım sen de yurda gel istersen.”

Biraz düşündüm. Harika olurdu, bulaşıktan o kadar bıkmıştım ki yurt benim için eve göre çok daha rahat olacaktı. “İsterim ama önce ortamı hazırlamam lazım. Ev arkadaşımı ayarlayayım, öyle taşınırım, çok teşekkür ederim bu arada.”

“Rica ederim, ne demek,” dedi ve gülümsedi. Bunun haberini Rüzgar’a vermek istiyordum ama kendisinden hala ses seda yoktu. Telefonumu çıkardım. “Bana numaranı verir misin? Yurt için haberleşelim.”

Numarasını kaydettikten sonra lavaboya gittim. Ellerimi yıkarken kabinden Kumru ile beraber çıkan kız bana baktı. “Bizim sınıftaydın sen, değil mi?”

Kafamı olumlu anlamda salladım. “Güneş ben.”

“Ben de Kardelen,” dedi. Çocuksu ses tonu çok tatlıydı. “Senin arkadaşın bir ara eski ev sahibinin onu attığını söylemişti ve bana mesaj atmıştı. Biz ev arkadaşı arıyorduk çünkü ama benim ev arkadaşlarım onu istemedi.”

Şaşkınlıkla baktım. “Neden istemediler?”

“Telefon görüşmesi yaptık. Ev arkadaşlarım biraz konuştular onunla ve vazgeçtiler,” şaşırmıştım. Biraz konuşarak acele bir karar vermişlerdi bana göre. Ve o gün kız gerçekten de zor durumdaydı resmen sırt çevirmişlerdi. “Ben de onun evinden çıkmayı düşünüyorum artık.”

“Aa neden ki?” dediğinde sertçe yutkundum. “Sırrımı söyledi insanların içinde.”

“Ne idi ki bu sır?” dediğinde derin bir nefes aldım. Çok utandığım bir şeydi. “Sen sanki sevgilinle yiyişmiyor musun dedi.”

“Yani ben pek inanmadım buna. Daha fazlası vardır bence, sırrın bu olamaz,” dediğinde kaşlarımı çattım. “Ne saçmalıyorsun sen? Sırrım bu idi ve bunu söyledi.”

“Canım ama sevgilinle otelde kalmışsın sen bunu da zaten söylemişlerdi,” dediğinde başımdan aşağıya kaynar sular döküldüğünü hissettim. Onları öldürmek istiyordum. Sınıftakilerin ve okuldakilerin bana uzun uzun bakmasının nedeni buymuş demek ki.

Bölüm : 11.01.2025 02:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...