15. Bölüm

13. BÖLÜM MASKELER PART 3

E
redelf

Melisa kaşlarını çatarken Cansu dudaklarını dişledi ve bana ters ters baktı. Melisa sinirle hırladı. “Soracağım ben ona. Görecek o.”

Bir şey söyleyemedim. Ne diyeceğimi düşünürken kapının orada yiyişen çifti görünce yüzümü buruşturdum ve istemsizce “Iyy,” dedim.

Diğerleri de onlara dönmüştü. “Sen sanki yiyişmiyorsun Güneş.”

Cansu’nun cümlesi karşısında öfkeyle dolarken kaşlarımı çatarak ona baktım ve yanına gidip kulağına eğildim. “Sana kimseye söyleme demiştim.”

“Ha şey unuttum ben onu yoksa söylemezdim.” Gözlerimi devirerek bir şey demeden yürümeye başladım. Bir insan ne kadar rahat birisi olursa olsun insanların içinde böyle konuşmamalıydı. Özellikle de söyleme dediğim bir şeyi de söylememeliydi.

Hissettiğim öfke, soğuğu bana unutturmuştu ve üşümüyordum. Ama kızgınlık içimi kemiriyordu. Ben başka insanların düşüncelerini çok umursardım ve kimsenin hakkımda “Onunla, bununla yiyişiyor,” diye düşünmesini istemezdim. Cansu’nun kurduğu cümle ile gerçekten yerin dibine girdiğimi hissetmiştim ve çok utanmıştım. Ah Cansu, nasıl dikkat etmezsin? Nasıl unutup bunu söyleyebilirsin?

🗝️

Eve uğrayıp üstümü hızlıca değiştirdim ve Gözaltı Kafe’ye doğru koşmaya başladım. Dakikalar kalmıştı mesaimin başlamasına ve ben, ilk günden geç kalmak istemiyordum. Son bir dakika kala içeriye girdiğimde gülümsedim.

Volkan Bey ciddi bir ifadeyle yanıma geldi. “Hoş geldin.”

Mahcup bir şekilde gülümsedim. “Hoş buldum. Başınız sağ olsun bu arada.”

Üzgün bir ifadeyle kafasını salladı ve mutfağa gelmem için bir işaret yaptı. Onu takip ettiğimde mutfakta birkaç yaşlı kadın olduğunu görmüştüm. “Güneş’çiğim, burada yemek yapma ve bulaşıkları yıkama görevi senin. Aynı zamanda yemekleri hazırladıktan sonra servis etmen ve akşamları dükkanı silip çıkman gerekiyor.”

Doğru mu anlamıştım? Hem aşçılık hem garsonluk hem bulaşıkçılık hem de temizlikçilik mi yapacaktım? Her işi ben yapacaksam neden bu kadar çalışan vardı ki?

Derin bir nefes aldım ve kafamı salladım. Yapamazsam, beğenmesem çıkardım zaten. Volkan Bey bana döndü. “Bu arada yarı zamanlı çalıştığında günlük alacağın ücret 130tl. Vaktin olduğunda tam zamanlı da çalışabilirsin. Senin gibi çalışsan çok öğrenci oldu burada. Ben bir sürü öğrenci okuttum.”

Günlük 130 tl ile öğrenci okutmak... Tabi efendim. Boğazımı temizledim. “Bugün tatil günüm olduğu için tam zamanlı çalışabilirim.”

Gülümsedi ve yaşlı kadınları işaret etti. “Sana öğretmeye başlasınlar. Hayırlı olsun.”

Volkan Bey mutfaktan çıkarken oradaki çalışanlar hemen malzeme çıkarmaya başlamışlardı bile. “Hoş geldin canım, ben Volkan’ın annesiyim. Adım Leyla. Kızım Yasemin, Volkan’ın eşinin annesi Jale.”

“Memnun oldum,” dedim ve hepsine tek tek gülümsedim. Demek ki çalışan değillerdi, ondan dolayı tüm işleri çalışana yaptırıyorlardı. Peki çalışmıyorlarsa neden buradalardı ki? Anlam veremiyordum.

Aradan geçen birkaç saatin ardından, bulaşık yıkamayı ve yemek yapmayı öğrenmiştim ama uykusuz olduğum için fazlasıyla yorulmuştum. Kafe yoğun değildi, erken saatler olduğu için. Tüm gün böyle olacağını umuyordum.

Uzun süre bulaşık yıkamaktan sırtımda ağrı oluşmuştu ve zaman algım gitmişti. Kafe ise gittikçe yoğunlaşıyordu ve yetişmekte zorlanıyordum.

“Nasıl gidiyor?” Cansu’nun sesini duyunca ona döndüm. Bitkince ona baktım. “Bittim, mahvoldum.”

“O kadar yorucu mu burası ya? Volkan ağabey bize bazı eşyalar vereceğini söyledi. Tabak, çanak, halı, perde vs babası vefat etti ya onun ruhuna,” dedi sevinçle. Gerçekten de iyi bir insanmış. Bunu kimse yapmazdı bu devirde. Cansu birkaç kez öksürdükten sonra tekrar konuştu. “Ben senin çıkışını bekliyorum eşyaları eve götürürüz.”

Kafamı olumlu anlamda salladım ve bulaşıkları yıkamaya devam ettim. Birkaç dakika sonra makineden ses gelince ellerimi yıkayıp hazır olan yemeği çıkardım ve servis tabağına koydum. Tabağı alıp masalar arasından gözleme isteyen adamı bulup tabağı masaya bıraktım. Koşar adımlarla mutfağa ilerleyip yeni yemekleri koydum ve bulaşığa tekrar döndüm.

“Aa hoş geldiniz!” Leyla teyze mutfağa gelen dokuz kişilik yaşlı gruba karşı gülümsedi. Ben şaşkınlıkla onlara bakarken mutfakta çok gürültü yapmaya başlamışlardı. Leyla teyze yanıma geldi. “Güneş yeni bulaşıkçımız, bugün başladı. Yazık kızcağızın ihtiyacı varmış.”

Sessiz kaldım. Ben buraya bulaşıkçı olarak girmemiştim ki garson olarak girmiştim. Daha sonra bana döndü. “Güneş’çiğim bunlar da bizim akrabalar. Biz her akşam burada aile yemeği yeriz. Evde bulaşık çıkmasın diye. Öğlenleri de arada toplanıyoruz.”

On üç tabak yıkamak zor olmazdı diye düşünüyordum. Tepkisizce ona baktım. Burada çok kalmazmışım gibi geliyordu bana. Bu insanlar çok iyi görünüyorlardı, yardım da ediyorlardı ama çalışanlarına hiç acımıyorlar mıydı?

Çalıştığım süre boyunca hayretle onları izledim. Üç farklı çeşit yemek yapıp yanına salata vs yapıp o kadar çok bulaşık çıkarmışlardı ki koşarak kaçabilirdim bu kafeden. Derin bir nefes alıp bir yerden başlarsam biteceğini kendime hatırlatıp yıkamaya başladım.

Birkaç saati daha devirdikten sonra gerçekten de yorgunluktan ölüyordum. Ağrılarım dayanılmaz bir hal almıştı. Volkan ağabey yanıma geldi. “Güneş, dükkanı silip kapatıyoruz.”

Kafamı salladım ve yer silme suyu hazırlayıp dükkanı silmeye başladım. İşim bitince Volkan ağabey maaşımı uzattı. “Tam zamanlı günlük maaşın.”

Teşekkür ederek cebime koydum ve Cansu ile beraber verdiği eşyaların bir kısmını aldık. “Sizi kardeşim bırakacak. Eşyaları bagaja koyarız şimdi.”

Onlar eşyaları bagaja koyarken biz de arabaya geçtik. Volkan ağabeyin kardeşi bizi eve bıraktığında eşyaları da eve taşımamıza yardım etmişti. Tüm işleri hallettikten sonra cebimden maaşımı çıkarıp saydım. Yarı zamanlı maaşımın 130 tl olduğunu söylemişti ama bugün tam zamanlı maaşımı almıştım. Saydığımda 140 tl olduğunu görünce şaşkınlıkla baktım. Beş saat 10 tl için mi çalışmıştım ben? Tüm ailenin bulaşığını yıkamıştım üstelik. Bunu Cansu’ya anlattığımda Volkan Bey’e sövmüştü. Ben ise yarın işten çıkmaya karar vermiştim.

Pişen kahveleri ocaktan alıp Cansu’nun yanına gittim. “Siz neler yaptınız bakalım bugün?”

“Evde partiledik. Çok içtik, kafamız nasıl güzel anlatamam. Sonra Cem ile beraber uyuduk biliyor musun?” Kaşlarımı çattım. “Ne demek beraber uyuduk kızım?”

“Başka yatak yoktu ne yapalım?” Hışımla yerimden kalktım. “Cansu tanımadığın bir erkekle nasıl uyuyorsun sen? Kafayı mı yedin? Ya sana bir şey yapsa?”

“Güneş sana ne bundan? Neden irdeliyorsun?” Tepkisi karşısında daha da şaşırmıştım. Ben sadece onu korumak istemiştim. Orada olsam asla böyle bir şeye müsaade etmezdim. Tam cevap verecekken kapı çalınca Cansu kapıyı açmaya gitti. Melisa ile dönmüştü.

“Hoş geldin,” dedim sarılacakken geri çekildi. O sırada boynundaki morluğu fark etmiştim. Sanırım Ertan’ın yaptığını ona söylediğim halde onu affetmişti. Yaşayıp görecekti onun yanlış kişi olduğunu. “Biz dün çok kötü hasta olduk Güneş.”

Anlayan mırıltılar çıkardım ve kalan kahvemi kafama diktim. “Ben yatıyorum iyi geceler.”

Makyajımı çıkarırken onların konuşmalarını işitmiştim. Cansu telefonla konuşuyordu. “Hayır anne, hayatta olmaz. Arkadan yapmak ne kadar günah biliyor musun? Doku bozuluyor çünkü.”

Şaşkınlıkla ve tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Bu nasıl bir muhabbetti böyle. Telefonu kapattıktan sonra Melisa ne olduğunu sormuştu. “Kanka annemin sevgilisi ters ilişki istemiş. Olur mu öyle şey ya.”

“Babanla evli değiller mi?” diye sordu Melisa. “Evet ama babamın haberi yok.”

Cansu gülerken Melisa’nın da kıkırtılarını duymuştum. Nasıl insanlardı böyle? Böyle bir şeye nasıl gülebilirlerdi? Aklım almıyordu.

Yatağıma geçip kendimi uykunun kollarına bıraktım. Berbat bir gün geçirmiştim. Sadece uyumak hatta belki de bir daha uyanmamak istiyordum.

Gece Cansu ve Melisa’nın öksürükleri yüzünden defalarca kez uyanmıştım. Onlar sustuğunda ise çalan telefonları beni uyutmamıştı. Neden bu kadar bahtsız olmuştum ki birden ben?

Bölüm : 11.01.2025 01:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...