“Kızlar ben parti organizesinden sorumlu kızla görüşüp geliyorum,” dedi Melisa ve yanımızdan ayrıldı. Cansu ve Cem el ele dans ederlerken alt dudağımı ısırdım. Bu yaptığı Furkan’a ayıptı bence ama henüz aralarında ciddi bir şey olmadığı için böyle yaptığını biliyordum. Onlara baktığım sırada Savaş ile göz göze gelince dişlediğim alt dudağımı bıraktım. Bakışları sert ama tepkisizdi. Bana neden baktığını da anlayamamıştım. Acaba bir sorun çıkarmadığımızdan emin olmak mı istiyordu? Yoksa yine mi hap almış gibi dans ediyordum?
Diğerlerine lavaboya gideceğimi söyleyerek yanlarından ayrıldım ve lavaboya gittim. Yüzüme ve boynuma biraz su çarpıp serinlemeye çalıştım. Yavaştan gitme zamanımız gelmişti anlaşılan. Her an bayılabilirdim, uykum gelmişti.
Lavabodan çıktığımda kapıdaki çocuğu görünce duraksadım. O ise bana gülümsedi. “Selam, numaranı alma şansım var mı acaba?”
Kafamı olumsuz halde sallarken daha çok gülümseyip bana yaklaştı. “Hadi ama naz yapma, buraya ne için geldiğini biliyoruz.”
Kaşlarım çatılırken geriye doğru adımlar atıp ondan uzaklaştım. “İstemiyorum, def ol git!” Bana yaklaşmaya çalışırken bir el onu, omzundan tutup çektiğinde elin sahibinin Savaş olduğunu görmüştüm. Tabi ki şaşırmamıştım. Başıma her bela geldiğinde, orada bitiyordu ama sadece bana özel değildi bu. Başı belada olan herkese yetişiyordu Savaş.
“Hemen git buradan. Senin hesabını sonra keseceğim.” Çocuk cevap vermeden giderken ifadesizce Savaş’a baktım. “Yaptın yine şovunu.”
Kaşları çatıldı. “Neden bahsediyorsun sen?”
“Dışarıdaki kavgaya neden müdahale etmedin?” Kaşlarını daha çok çattı. “Çok önemli misafirlerim vardı Güneş. Ergen arkadaşların umurumda değil.”
Bu sefer ben kaşlarımı çattım. “Onlar benim arkadaşım değil. Arkadaşımın, arkadaşları. Madem bu kadar önemli misafirlerin var, benim peşimden neden geldin o zaman?”
“O çocuğun arkandan gittiğini gördüm ve seni işaret ederek, arkadaşlarına hareket yaptı.” Gözlerim şaşkınlıkla faltaşı gibi açılmıştı. O çocuğu öldüresiye dövmek istiyordum. Savaş konuşmasına devam etti. “Merak etme, buraya gelmeden, o masadakilerin hepsini kovdurdum. Bir daha da giremezler.”
“Teşekkür ederim,” diye fısıldadım ve bakışlarımı yere indirdim. Beni kaçıncı koruyuşu, kurtarışıydı. Ona karşı çok mahcup hissediyordum.
Aramızda sessizlik olunca birkaç saniye bana baktı ve sonra gitmek için arkasını döndü. Fakat fikir değiştirmiş olacak ki tekrardan bana dönüp bir adım attı. Bakışlarımı yerden kaldırdım ve ona baktım. Mavi gözleri, gözlerimin içine bakıyordu.
“Güneş,” diye fısıldadığında anlamazca ona baktım. Biraz düşündü, söyleyeceklerini seçmeye çalışıyor gibiydi. “Sende, buradakilerden farklı olarak, hiç kötülük görmüyorum ama burada, içinde olduğun insanlara dikkat et. Maskelere kanma, kimsenin saf ve temiz kalbini kirletmesine izin verme.”
Benim bir şey dememi beklemeden uzaklaştı. Arkasından bakakalmıştım. Kafamda bir sürü soru işareti bırakmıştı Savaş. Rüzgar da kimseye güvenmemem gerektiğini daha önce söylemişti ama Savaş’ın uyarısı, beni gerçekten tedirgin etmişti. Buraya ilk gelişimden beridir zaten beni tedirgin eden bir his vardı ve Savaş’ın buradaki insanların maske taktığını söylemesiyle, içimi bir korku kaplamıştı. Burada dönen hiçbir şeyden haberim olmasa da adım gibi biliyordum ki bir şeyler dönüyordu.
Bizimkilerin yanına gittiğimde, Melisa’nın hala gelmemiş olduğunu fark etmiştim. Cansu’nun kulağına eğildim. “Melisa nerede? Ve sen Furkan’ı beğenmemiş miydin? Cem ile neden bu kadar samimisiniz?”
Güldü. “Furkan zeki, tatlı bir çocuk ama Cem, Almanya’ya gidecekmiş önümüzdeki ay. Yani benim yurtdışı biletim olabilir. Melisa da gelir birazdan, o gelince kalkarız zaten.”
Ben şaşkınlıkla ona bakarken o Cem’in yanına gitti. Pardon, yurtdışı biletinin yanına. Buna inanamıyordum, çıkar üzerine ilişki kurmayı bir insanın midesi nasıl kaldırabilirdi? Ben, duygu olmayan bir ilişkide olduğumu düşünemiyordum. Bir şey hissetmediğim insana, sarılamazdım ki hatta elini bile tutamazdım, midemi bulandırırdı.
“Melisa dışarıda bizi bekliyormuş, hadi çıkalım.” Cansu’ya karşılık onaylar anlamda kafamı salladım ve toparlanmaya başladım. Çantamı alırken, gördüğüm şey ile donakaldım. Melisa’nın flörtü Ertan ile arkadaşı olarak bahsettiği kız birbirlerine yapışmış halde dans ediyorlardı ve çocuk kızın omzuna öpücükler konduruyordu.
Cansu’nun bana seslendiğini işitmiştim ama bakışlarımı Ertan ve dans ettiği kızdan alamıyordum. Melisa’nın olduğu yerde bunu yapmaya nasıl utanmıyordu? Cansu birkaç kez daha bana seslendikten sonra, baktığım yere baktı ve o da birkaç saniye durdu ve kulağıma eğildi. “Melisa, ameliyat olmadan önce sakın ona söyleme.”
Kafamı olumsuz anlamda salladım ve ona döndüm. “Ben yalan söyleyemem.”
Cansu göz devirdi. “Yalan söylemeyeceksin ki sadece söylemeyeceksin.”
“Saklamak da yalan söylemektir. Ben, yapamam,” dedim. Böyle bir şeyi kesinlikle bilmeyi isterdim ve ne olursa olsun bana söylenmesini tercih ederdim.
Son bir kez Ertan’a baktığım sırada Savaş ile göz göze gelmiştik. Karşı masada olmasına rağmen bir şeylerin yolunda olmadığını anlamıştı. Çatık kaşlarıyla hem bize hem de Ertan’a bakmasından anlamıştım bunu. Önemsemeden, çantamı aldım ve çıkışa doğru ilerledim.
Melisa’nın yanına gittiğimizde telefonumu kontrol ettim. Rüzgar’dan hiçbir iz yoktu. Mecburen beklemeye devam edecektim. Telefonumu cebime koyacakken saati görünce gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. 06.00’ı gösteriyordu ve ben saat 07.00’da çalışmaya başlayacaktım. Dışarıda sabahladığım için hiç uykuya vakit kalmamıştı.
“Kızlar hazırsanız vedalaşma partimize, benim evimde devam ediyoruz!” diyen Melisa’ya karşılık kafamı olumsuz anlamda salladım. “Bir saat sonra mesaim başlıyor, ben gelemem.”
Melisa bana ters ters baktıktan sonra çantasından bandanalar çıkardı ve Cem ile Cansu’ya uzattı. “Bakın bize bandana almıştım. Çok tatlılar, evde takarız.”
Cem ve Cansu, bandanaları alırken Melisa’nın elinde iki tane daha kalmıştı. Onları işaret ettim. “Bunlar kime?”
“Ertan ile bana aldım. Çok güzeller ya.” Bir şey demeden kafamı çevirdim. Bana almamasına şaşırmıştım birazcık ama çok önemsemedim. Böyle bir partide ben ayrımcılık yapmadan herkese alırdım.
“Ben üstümü değiştirip işe geçeyim. İyi eğlenceler size, görüşürüz,” deyip yanlarından ayrıldım. Hava çok soğuktu ve bir an önce eve uçmak istiyordum. Çok da uykum vardı, dayanabilecek miydim bilmiyordum. Ama biraz zorluk çekmekten zarar gelmezdi aksine, ayaklarımın üzerinde daha sağlam dururdum.
Buradaki hayat düzenim konusunda aldığım kararın arkasındaydım. Buranın insanları pek bana göre değildi.
“Bekle!” Melisa’nın sesini duyduğumda adımlarımı durdurdum ve onlara döndüm. “Cansu ben yokken Ertanlar’a baktığında mesafeli olduklarını ve çok görmediğini söyledi. Sen bir şey gördün mü Güneş?”
Kafamı Cansu’ya çevirdiğimde kafasını olumsuz anlamda sallamıştı ama yapamazdım, yalan söyleyemezdim. Derin bir nefes aldım. “Çok samimilerdi, birbirlerine yapışmış dans ediyorlardı ve o, kızın omzunu öpüp duruyordu.”
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.02k Okunma |
195 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |