38. Bölüm

37. Bölüm

🦋🦋
portakal_4448

 

 

 

 

 

 

SÖZ

2 YIL SONRA

LARA'NIN ANLATIMIYLA

Gözlerimi normalden daha telaşlı bir güne açtım. Bugün Tolgalar beni istemeye gelecekti. Ben üniversiteye başlayınca annemler bu işin bir adını koyalım dediler ve bir gün belirlediler. O gün ise bu gündü. Kapımın tıklatılmasıyla banyodan çıktım.

"Gelll." İçeriye Erva girdi.

"Oooo yengecim ben seni uyandırmaya gelmiştim ama sen benden önce hazırlanmışsın." Benim canım arkadaşım iş ciddileşmeye başlayınca bana yenge diye seslenmeye başladı. Tabiki ben bu durumdan şikayetçiydim.

"Erva ben sana kaç kere dedim bana yenge deme diye. Kim en yakın arkadaşına yenge der."

"Yani benim okuduğum kitaplara döndünüz iyicene Lara ya. Abimin arkadaşı kitabını okuyorum sanki." Yani bayağı haklıydı. Ben bildiğin o kitabı canlandırıyordum.

"Neyse hadi başlayalım hazırlıklara." Erva dolabımı açtı ve bugün için aldığımız sarı elbiseyi çıkardı. Ardından yatağımın üstüne koydu. Bir gün Erva'ya dedim ki eğer abinle evlenirsem kız tarafımı olacaksın yoksa erkek tarafımı? O da hiç düşünmeden kız tarafı olurum dedi. O yüzden bugünde yanımdaydı. Beraber annemin yanına yani mutfağa gittik. Annem börek yapmaya başlamıştı. Yanına gidip yanağından öptüm.

"Oooo Nergis Sultan başlamışsınız hazırlıklara."

"Tabii başlayacaktım. Şimdi sizde bana yardım edeceksiniz. Biriniz süpürgeyi alsın, birinizde paspası. Sonrada toz alacaksınız ve balkonları yıkayacaksınız..." Annem hala saymaya devam ediyordu. Erva'yı kolundan tuttuğum gibi dışarıya çıkardım.

"O zaman işe koyulalım. Ben yerleri süpüreyim. Sende sil. Sonrasına bakarız." Erva hızlı hızlı başını salladı. Kilerden süpürgeyi ve paspası aldım. Paspası Erva'nın eline tutuşturduktan sonra yukarıyı süpürmeye başladım.

5 SAAT SONRA 17.00

Sonunda yemeği ve temizliği bitirmiştik. Ama bizde bitmiştik. Tolgaların gelmesine son 3 saat kalmıştı. Bunun bir saatini dinlenmeye ayıracağımıza göre hazırlanmak için 2 saat kalıyor. Yeterde artar bile. Bir saat boyunca Erva ile beraber yatakta uzanıp telefona baktık. Tamamen dinlendikten sonra ise yataktan kalktım.

"Hadi Ervaa süslenme vakti." Erva süslenmek kelimesini duyunca anında yataktan kalktı. Erva giyeceği elbisesini biraz çantasına tıkıştırarak getirdiği için ütü yapmak zorundaydık. Hızlıca Erva'nın ütüsünü yaptıktan sonra elbiselerimizi giydik. Ben sarı etek kısmı püsküllü olan bir elbise giydim. Erva ise pembe mini bir elbise giymişti. Ben elbiseme nazaran açık mavi renkli bir makyaj yaparken Erva lila renkli makyaj yapıyordu. 2 saatin sonunda tamamen hazırdık. Tolgaların gelmesine az kaldığından dolayı hemen aşağıya indik. Annem merdivenlerden koşturarak inen bize baktı.

"Bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım. Hadi içeriye geçin. Babanla abinde içerde seni bekliyordu kızım." diyerek mutfağa girdi. Bende Erva ile beraber içeriye geçtim. Şuan o kadar heyecanlı ve gergindim ki. Babamla her ne kadar bu konuyu konuşmuş olsak ta yinede üzerimden atamadığım bir gerginlik vardı. Abimi hiç saymıyorum. Çünkü ne yapacağını kestiremiyorum. Tolga ile sevgili olduğum gün abim olayı çok normal karşılamıştı. Ama sonraki günlerde... Tolga'yı dövmüşlüğü bile vardı. Yani ne yapacağı hiçbir zaman belli olmuyordu. İçeri girdiğimde abim beni baştan aşağı süzdü.

"Biraz abartı olmamış mı Lara?" dişlerini sıkarak konuşuyordu abim. Abartı mı??

"Ne yapsaydım abi!! Beni istemeye geliyorlar. Pijama ile mi çıkayım karşılarına?" Yani ne giymemi bekliyordu acaba?

"Neden olmasın? Bence gayet güzel olurdu. Git pijamalarını giy gel."

"Dağ ayısı. Öyle bir şey yapmayacağım."

"Yeteeer!!!" İkimizin kavgasını babamın sesi böldü. "Saçmalama sende Alkan. Ne yapmasını bekliyordun kızın." Ardından bana döndü. "Sende gayet güzel olmuşsun prensesim. Bakma bu dağ ayısına." Babamın abime dağ ayısı demesine mi gülsem yoksa abimin kıpkırmızı olmuş suratına mı bilemedim.

"Ama baba... Ayıp oluyor yani. " Tek ben değil Erva'da gülüyordu. Abim umutsuz bakışlarla Erva'ya baktı. "Erva sende mi? Yazıklar olsun yani. Size hiçbir şey demiyorum." Koskoca mafya olsada bir dağ ayısı lafına hemen alınıp küsebiliyordu. Bu konuyla sonra çok dalga geçerdim ben abimle. İstemeye Emir'i ve Pusat'ı da çağırmıştım. Ama onlar istemenin aile arasında olmasını daha iyi olacağını söyledikleri için gelmemişlerdi. Emir buraya geldikten 1 ay sonra ailesi gelmişti ve tekrardan karşımıza taşınmışlardı. Abimin ve Emir'in uzun ısrarları sonunda arkadaşım Beril'i Emir'e ayarlamıştım. Yani bildiğiniz çöpçatancılık yaptım. Ama Emir söz verdiği gibi Beril'i hiç üzmemişti. 1 yıldır süren güzel bir ilişkileri vardı. Tolga ise Emir'in tekrardan karşı evimize taşınmasına çok sinirlenmişti. Her bizim evimize gelişinde perdelerimi çekiyordu. Gelmediğinde de bana mesajla hatırlatıyordu. Sonunda Emir'in sevgilisi olduğunu söyleyince kıskançlığı biraz azalmıştı. Pusat ise hala saptı. Ama artık çapkın değildi. Hatta Emir ile çok yakın arkadaş olmuşlardı ve beni dışlıyorlar. Beni dışlamaları ne kadar hoşuma gitmese de bu kadar iyi anlaşmaları çok güzeldi. Sonunda kapı çaldığında hemen ayağa kalktım ve koşarak kapıyı açmaya gittim.

"Şuna bak benim kapımı böyle açmıyordur." diye bağırıyordu arkamdan dağ ayısı. Onu umursaman kapıyı açtım.

"Hoşgeldiniz." Tolga elime çiçeği ve çikolatayı verdiğinde kulağıma doğru fısıldadı.

"Hoşbuldum papatyam. Bugün tam bir papatya olmuşsun. Keşke seni hemen alsamda gitsem..." Daha fazla devam edemeden abim aramıza girerek herşeyi bozdu. Tolga'nın elini sıktı ve sarıkdı.

"Oooo hoşgeldin kalleşim. Aaaa çok pardon dilim sürçtü. Kardeşim diyecektim." Hee abi bende yedim. Tolga'da yememiş olacak ki abime 'tamam tamam inandım' bakışı atıyordu. Herkesle teker teker sarıldıktan sonra içeriye geçtik. Herkes oturup sohbete başladığında annemin beni dürtmesiyle kahve faslının geldiğini anladım.

"Kahvelerinizi nasıl alırdınız?" Çok şükür ki herkesin sade demesiyle Erva ile beraber mutfağa geçtik.

 

 

 

 

 

 

*********

Son kahveyide fincana dökünce cezveyi tezgaha koydum ve tepsiye elime aldım.

"Durrr!!!" Erva'nın bağırmasıyla tepsiyi tekrardan tezgaha koydum. Ona döndüğümde "Abimin kahvesine hiçbir şey koymadık." dedi.

"Boşver Erva. Ama çok bir şey koymak istersen bal koyabiliriz." Başını hayır dercesine iki yana salladı. Ardından tepside en önde duran kahveyi aldı ve tekrardan cezvenin içine döktü. Baharatlığın oraya gitti. Pul biber, karabiber ve kimyon alarak geri döndü. "Erva dur zehirleyeceksin adamı. O bana lazım." Erva aldıklarına baktı.

"Kimyon ve karabiber yerine tuz koyalım. Nasıl fikir?" Başımı olumlu anlamda salladım. Koyalım bakalım. İnşallah bir şey olmazdı. Erva her şeyi boca ettikten sonra kahveyi iyicene karıştırdı ve geri fincana döktü. Tepsiyi alarak içeriye geçtim. Sırayla kahveyi verdiğimde en son Tolga'nın yanına gittim. Gözlerimle özür dileyen bir bakış attıktan sonra yerime oturdum. O da beni anlamış olacak ki kahveyi içmeden önce başını hafif sallayarak sorun olmadığını belirtti. Her ne kadar kıyamasam da içip içemeyeceğini merak ediyordum. Ama bu adam düz duvara tırmanmıştı. Bir kahveyi mi içemeyecekti? Tolga kahveyi tek dikişte bitirdi ve yüzünde mimik oynamamıştı.

"Bir şey koymadın mı sen? Ben sana kaç kere dedim koy diye. Hatta baktım sen koymayacaksın Erva'ya söyledim bu sefer." diye konuştu sağ tarafımdan abim. Demek Erva'ya o söylemişti. O yüzden kız bu kadar ısrar etti.

"Oha lan! Yüzünde mimik oynamadı." diye konuştu sol tarafımda Erva. Yani ne yalan söyleyeyim bende şaşırmıştım.

"Çok ballı geldi heralde Tolga. Tek dikişte bitirdin kahveyi." diye konuştum abim. Tolga bana baktı. Yüzümdeki gülümsemeyi görünce sanki daha çok keyiflenmiş gibi abime döndü.

"Evet bol şekerliydi." Ardından hala babamlar konuşan Erdem babaya döndü. "Baba artık konuya girsen mi?"

"Ne konusu? Daha kahvelerimiz bitmedi. Hem annem o kadar kek, börek yapmış onu yiyeceğiz daha." dirseğimi abimin karnına geçirdim. Tolga'da babasını dürtmeye devam ediyordu. En sonunda Erdem baba konuya giriş yaptı.

"Efendim sebebi ziyaretimiz malum. Gençler birbirlerini sevmişler, beğenmişler..." abim hemen lafını böldü.

"Sevmemişler sevmemişler şaka yapıyorlar 1 yıldır. He demi Lara." bir umut bana baktı. Ona gözlerimi devirerek cevap verdim. Benden umudu kesince Tolga'ya baktı. "Tolga..."

"Alkan yeter. Buyur sen devam et Erdem." Abim babamın bağırmasıyla yerine sindi. Dağ ayısının kulağına yaklaştım.

"Ne oldu lan. Süt dökmüş kediye döndün. Eee ne kadar mafya olsanda evde o mafyalık oyunun hiç kimseye geçmiyor." Abim benim sözlerimle daha çok kızardı. Ayy şuan keyfime diyecek yoktu. Birde babamın verdim gitti lafını duyarsam var ya ayrı bir mutlu olurdum.

"Neyse. Efendim sebebi ziyaretimiz malum. Gençler birbirlerini sevmişler, beğenmişler. Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızımız Lara'yı oğlumuz Tolga'ya istiyoruz." dedi Erdem baba. Bende bayağı alışmıştım bu Erdem baba, Gül anne meselesine. Hele bir gelin olayım anne, babada demeye başlardım. Zaten annem ve babam gibilerde.

"Tolga'yı oğlum gibi severim. Elimde büyüdü ne de olsa. Ama kızım apayrıdır. Eğer onu üzecek..." Babamın cümlesini Tolga kesti.

"Öyle bir şey olmayacak Feyyaz amca." Babam zaten bunu biliyormuş gibi başını salladı.

"O zaman bende verdim gitti." Babamın bu sözleri üzerine herkes ayağa kalktı ve hepsinin ellerini öpüp sarıldık Tolga ile. Sonra yüzüklerin takılması için salonun başına geçtik. Erva'nın elinde tepsi vardı. Onun yanında da babam. Babam tepsiden yüzükleri aldı ve Tolga'yla benim parmaklarımıza taktı. Babam ardından makası eline aldı. "Hadi hayırlı olsun." diyerek kurdeleyi kesti. Herkes (abim hariç) bizi mutlulukla alkışlıyordu. Tolga kulağıma yaklaştı.

"Lara Sovyer'den, Lara Korkmaz'a geçiş yapmana çok az kaldı." Az kaldı dediğide 4 yıl falan.

Bölüm : 17.08.2025 18:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...