DAYAK
Lara'nın Anlatımıyla
Pusat yüzü gözü kanlar içinde karşımda oturuyordu. Tentürdiyotu tekrardan pamuğa döktüm. Ardından kaşında ve dudağında kalan kanları da iyicene temizledim. Yara bantlarınıda yapıştırdım.
"Söyle bakalım kim yaptı sana bunu?" konuşurken bir yandan da ilk yardım çantasını topluyordum.
"Şimdi şöyle ki canım arkadaşım..." beni geçiştiriyordu.
"Pusat!! Söyle kim yaptı? Dur bir tahminde bulunayım. Abim değil mi? Kesin yine çok konuştun. O da sinirini senden çıkardı." Başını olumlu anlamda salladı. "O zaman biraz dilini tutmayı mı öğrensen Pusatcığım?" Hemen inkâr etmeye başladı.
"Olmazz ben konuşmadan duramam..." Biraz Pusat'ın inkârlarını dinledikten sonra kapı çaldı.
"Gell" kapı açıldı ve içeriye pek kıymetli sevgilim girdi. Yüzü gözü kanlar içindeydi. Demekki o da abimden nasibini almıştı.
"Selam aşkım." Kolunu kaldırıp bana el salladı. Ama canı acımış olacak ki hemen kolunu indirdi.
"Tolga bu halin ne?" Ben telaşla onun yanına giderken Pusat arkamdan gülüyordu.
"Kanki seninki akşam yaptıklarından sonra Alkan abim cezasını kesmiş." Sinirle Pusat'a döndüm. Hâlâ sırıtıyordu. Pusat'la beraber çok iyi bir geçmişimiz yoktu. Kendisi biraz dağ ayısı olduğu için ondan olmazdı. Zaten bizden hiç olmazdı. Ama şuan görüyorum ki gayette yakın arkadaş olabiliyormuşuz.
"Sen susma hakkını kullan Pusat. Çünkü senin de Tolga'dan pek farklı yanın yok." Tolga'ya döndüğümde bu sefer o sırıtıyordu. Kafasına bir tane geçirdim. "Ne sırıtıyon lan! Sen normal misin?! Geç, otur şuraya." Tolga ve Pusat bana korkuyla bakmaya başladılar. Tolga hemen Pusat'ın yanına oturdu.
"Geçmiş olsun kardeş" diyip Tolga'nın elini sıktı Pusat. Şuan ikisi de karşımda yüzleri morarmış bir şekilde oturuyordu. Tentürdiyotu pamuğa döktüm. Sonrada Tolga'nın patlamış dudağına bastırdım.
"Ahhhh! Aşkım ne yapıyorsun?!"
"Pansuman yapıyorum bir tanem. Malum biraz dudağın patlamışta." Tolga bana ters ters bakmaya başladı.
"En azından yaptığım şeyin arkasındayım. Senin gibi kaçmıyorum." bana imalı imalı bakıp sırıtmaya başladı. "Hem sende gayet istekliydin. Hiç hayır demedin." pişkin pişkin sırıtmaya devam ediyordu. Koluna vurdum.
"Ahhh! Ne vuruyor..." diyen Tolga'nın lafını Pusat böldü.
"Bir dakika lan. Çok istekliydin mi?? Hiç itiraz etmedin mi?? Allah'ım ne duyuyor kulaklarım!!" diye bağırmaya başladı kıt beyin. Abim duymasın diye elimle ağızını kapattım.
"Sussana salak! Düşündüğün gibi bir şey olmadı. Dün akşam Tolga..." bu sefer o eliyle ağızımı kapattım.
"Asıl sen sus. Ben sizin fantezilerinizi dinlemek zorunda değilim."
"Dinleme lan o zaman. Siktir git." diye çıkıştı Tolga. Pusat hemen ayağa kalktı.
"Gidiyorum zaten. Ama Alkan abiye. Az dövmüş seni." tam kapıdan çıkacakken kolundan tuttum.
"Dursana gerizekalı. Dün Tolga olan olaylardan sonra beni görmeye gelmişti. Ondan sonra da burada uyuya kaldı." sakin sakin olanları anlattıktan sonra Pusat Tolga ile bana kuşku ile bakmaya başladı. "Hee yani bu kadar şey oldu. Eminsiniz." dedi. Başımızı salladık Tolga'yla. "Peki o zaman. Ben eve geçiyorum. Annemler merak etmiştir beni. Malum 2 gündür eve gitmiyorum. Hadi bys." Pusat odadan çıktıktan sonra Tolga bana bakıp gülmeye başladı.
"Ne gülüyorsun be."
"Hiç sadece senin bu kendini anlatma çaban biraz komik geldi." vallahi ben dün akşamı unutamıyordum. Tolga'yı uzun zamandır tanıyorum. Ama dün akşam ikimizin de bilmediği bir yeteneğini keşfettik. Aslında beyefendiler bordo bereli olmalıymış. Çünkü dün kendileri düz duvara tırmandı. Bak altını çiziyorum düz duvara tırmandı. Ve bunu sırf beni görmek için yaptı. Bu olaydan sonra ona daha çok aşık olmuştum. Sanki mümkünmüş gibi. Düşüncelerimden sıyrılıp yanına oturdum. Başımı omzuna koydum. Şaşırarak bana döndü.
"Aşkım ne oldu iyi misin? Bir şey mi oldu?" yüzümü avuçlarının arasına aldı. Bir elini alnıma koydu. "Eee ateşin falanda yok. Renginde normal. Ama sen normal değilsin."
"Ne oldu ki?? Ben gayet normalim." yüzüme garip garip baktı.
"Normal misin? Ben sevdiğim kadını mı tanımayacağım?! Ben tanımayı geç ezbere biliyorum seni. Asla bu kadar masum olmazsın. Birde ben sana güldüm ya kırk kere trip çekmem lazımdı. Ve o da yetmezmiş gibi bana vurmaya çalışman lazımda. Ama hızlı vurmazdın bana, canım yanacak korkusuyla. Ama bilmiyorsun ki senin bana dokunduğun her yer sen istersen papatya bahçesi olur. Sen papatyaları seversin çünkü güllerle ilgilenmezsin." konuşmasını bitirdiğinde bana döndü. Ben ise ona hayran hayran bakıyordum. Bir insana nasıl her kelimesinde daha çok hem hayran hemde aşık olunabilirdi. Ben olmuştum işte. Uzanıp dudağının yara olmayan tarafına küçük bir öpücük kondurdum.
"Ben seni hak edecek ne yaptım acaba?" dedim bunu sesli düşünüyordum. Gerçekten bazen çok saçma hatalarım olmuştu. Murat şerefsiziyle sevgili olmak gibi ya da Pusat'la yakın arkadaş olabilme potansiyelimiz varken bunu bozmak gibi. Hatalarımın sadece bir tanesini düzeltebilmiştim. Diğerini ise abim toprağa gömmüştü. Ama bunca hatanın arasında bana verilen en güzel ödüldü Tolga.
"Sen beni hak edecek bir şey yapmadın. Ben seni hak edecek bir şey yapmışım ki Allah seni bana gönderdi. Çünkü ben senden önce doğdum." Burnumu sıktı. Sonunda rahat bir gün geçirebilirim dememin ardında kaçırıldım. Ardından tekrardan o lafı söylediğimde ertesi gün Tolga ile Pusat'ta pansuman yapıyordum. Şimdi son kez bir daha şansımı deniyorum. Sonunda rahat bir gün geçirebilirim. Dememin bir dakika bile geçmemesine abim elinde telefonla hızla odaya daldı.
"Lara o... Dönmüş veeee buraya geliyormuş."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
5.51k Okunma |
547 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |