“Kendilerini bir şey sananlar, daha benimle tanışmamışlar.”
-Mihlas Miraç
“Hiçbir şeyin istemediğim gibi gitmediğini görürsem, o zaman tanıdıklarıyla değil, tanıştıklarıyla karşılarına çıkarım.”
-Mahlas Miraç
Mihlas Miraç’ın Anlatımıyla;
Acının en yüksek noktasında bile tam anlamıyla kendini kaybetmeden sineye çekebilirsen işte o zaman büyüdün demektir. Büyümek bazen sadece yaş ile sınırlı olsa da yaşadığın travmalar, söylediğin sözler ve gördüğün olaylarla bile insan büyüyordu. Belki olgunluk deriz belki de sadece kendimizi o sözle avuturuz.
Yeni evin ilk Güneş doğumunda, uyanırken telefonumu kontrol ettim. Birkaç gün önce bana atılan mesaj sonrası herkeste diken üstünde olma durumu vardı. Alışmıştım. Tek alışamadığım durum artık olayları tam kestirememekti.
Odamdan çıkıp etrafı kontrol ettikten sonra herkesin odasında olduğunu, kapıların hâlâ kapalı olmasından anlamıştım. Salonda tek başıma oturup tamamen ayılmamı beklerken, banyonun kapısının sesini duydum. Abimin de uyanmasıyla birlikte bugün başlamış oldu. Kahveleri içerken ikimizde sessizdik. Ne o konuşmaya başlamak istiyordu ne de ben azar işitmek istiyordum.
“Levan ve Ahzan nerede?” sorusu üzerine ben de uyuduklarını belirttim. Belli belirsiz kafa sallaması sonucu içindeki sıkıntının kokusunu aldım. Ben konuşmadan o istemsizce içinden geçenleri dökmeye başladı.
“Cenaze, ev taşıma gibi olaylardan dolayı bir türlü hastaneye gidemedim. Bugün doktordan randevu alabilirsem kendime baktıracağım. İlaçlarım da bitti, bakalım sonuçlar beklediğimden kötü mü yoksa daha mı kötü anlayacağım.”
Neden iyi düşünmüyordu?
-İstersen biz de sana destek amaçlı yanında gelebiliriz. Hem doktor seni tanıdığı için çocukların da sağlık kontrollerini üstlenir. Onlarında kontrol edilmesi gerekiyor, güzel aile ortamından gelmediler sonuçta.
Haklı olduğumu dile getirip yerinden kalktı ve önce odasına giderek hazırlandı. Ben de boş durmamak adına çocukların odasına girip onlara açıklama yaptım ve hazırlanmalarını istedim. Hepimiz hazır olduktan sonra hastaneye doğru yola koyulduk.
Abimin hastalığından dolayı doktor test yapmış, çocukları da tanıdığı çocuk doktoruna sevk etmişti. Ben çocuklar ile ilgilenirken abim de testinin sonucunu bekliyordu. Levan’ın kan alımı bittikten sonra sıra Ahzan’a gelmişti. Ahzan, titremeye başlarken aniden endişelenmiş, hemşireyi durdurmuştum.
Ahzan kulağıma “Bana ne verecekler? Yine yaşanan olayların hepsini unutacak mıyım?” diye sorduğunda, direkt hemşireye döndüm. Gözlerimdeki endişeden beni kenara çekip ne dediğini sorduğunda, ona açıkçası uyuşturucu verildiğini söyledim. Şaşkınlığı yüzünden okunurken kendisine gelip kanı aldı ve kağıda birkaç şey yazıp bizi dışarıya aldı.
Çocuk polikliniğinde işimiz şu anlık bittiğinde, ikisine dönüp tebessüm ettim ve abimin olduğu bölüme doğru yürüdük. Hâlâ içeride olduğunu, konuşmalardan anlarken kapıyı tıklatıp girdik ve sonuçları doktora sordum. Stresin çok yüksek olduğunu, ilacın dozunu bir miktar yükselttiğini açıklarken, bana da çocukları sordu. Olayı anlattığımda, Mahlas’ın kıpkırmızı olması, doktorun detaylı incelemesi için arkadaşını araması saniyeler içinde olmuştu.
Ahzan’ın kollarını kontrol ettiklerinde, izlerin tamamen yok olduğunu ya da yediği yemeklerin içine ezilmiş bir şekilde koyduklarını açıklamaya başlarken, doktoru dinleyemiyordum. Bana mesaj atan kişinin bu işte parmağı olduğunu adım kadar emindim. Eve gittiğimizde direkt yüz yüze hepsine açıklayacaktım.
Birkaç saat içinde abim de yanımızda olmasıyla tekrar çocuklara bakan doktorun odasına girip Ahzan’ın durumunu sordum. Testlerin sonucunda daha önce kullanmış olduğunu, kriz yönetimini Ahzan’a sordu. Ahzan, korkup paltomun kolunu sıkarken ona dönüp çömeldim. Yüz ifademi sabit tutmaya çalışıp ona soruları sorarken bana bakıp “Hiç kriz geçirmedim ki. Sadece yaşananları unuttum. Bana bakan adam da aç olduğum için unuttuğumu söyledi.”
Kilit sorumu kendi kafamda yanıtlamıştım. Çocuklara bakan adam, bizim yanımızda olduklarını öğrenip tekrar yanına çekmeyi planlamıştı. Bu kadar kolay mıydı, sanmam. Doktor, abimden rica edip çocukları dışarıya çıkarmasını isterken abim de ikiletmeden odadan çıkmıştı. O, siyah deri koltuğu gösterip masasına geçerken ben de sessizce oturdum.
Doktor, tahlillerdeki kırmızı yerleri tane tane anlatırken, reçeteyi de yazmıştı. Asıl meselenin yasaklı maddeydi. Doktor “Çocuklar ile nasıl bir araya geldiniz? Sizin yanınızdayken vücudu nasıldı, ifadesizliği var mıydı?”
-Onların mahallesinde, kimsesiz diye adlandırdıkları çocukları depo gibi bir yerde tutup para karşılığında istediklerini yaptırıyorlar. Biz de tesadüfen onlar ile karşılaştık ve hayatımızı birleştirdik. İlk eve geldiklerinde, bizi tanımadıkları için sessizlerdi. Zaman geçtikçe açılmaya başladılar. Vücutlarında sadece darp izleri var. Başka bir bilgim yok.
“Genellikle ilk alımda vücut dışarıdan aldığı herhangi bir maddeyi kabul etmeden önce reaksiyonlar verir. Örneklendirecek olursam; Aşırı terleme, bulantı- kusma, Halüsinasyon görmek ve en önemlisi Karamsarlık hissi ve mutsuzluktur. İlk hangi etkenleri fark ettiniz?”
Düşünmem için biraz zaman tanıdıktan sonra ilk geldiği hâlini hatırlamaya çalıştım. Doktora karşı doğru ve net bir bilgi vermek istediğimden birkaç dakika sessiz kaldım.
-Karamsarlık ve mutsuzluk vardı. Bizim yanımızdayken diğer dediğiniz durumlar olmadı. Daha sonra bu karamsarlık hâli de kalmadı. Belki yasaklı madde değil de yaşadığı travmalar sebebiyle beyin direkt yaşadığı olayları silmiş olamaz mı? Yani hafıza kaybı geçirmiş olamaz mı?
Anladığını ifade ettikten sonra bizi pedagoga yönlendirmek istemişti. Onun iyiliği için ben de hiç düşünmeden kabul etmiş, randevuyu da almıştım. Teşekkür ettikten sonra çıktım ve bizimkilerin oturduğu koltuklara vardım. Hepsi merakla bana bakarken evde anlatacağımı dile getirdim.
Eve geçtiğimizde, banyoya girip elimi yüzümü yıkadım ve aynaya baktım. Oyalanmamak adına direkt salona geçtim ve abime pedolog olayını anlattım. Tereddütte kalmasıyla, onu ikna ettim. Ahzan ve Levan’a da korkmamaları adına da sade bir anlatımla açıkladım. Çocuklar, oyun oynamak için odalara dağılırken ben de Mahlas’ı karşıma alıp konuşmaya başladım.
-Ben, bana atılan mesajın kim olduğunu tahmin edebiliyorum hatta direkt biliyorum. Hatırlıyor musun öldürdüğüm depo sahibini? İşte onun yanındaki pezevenk attı. Ne yazdığını hatırlıyorsun değil mi, hatırlamıyorsan sana tekrar hatırlatayım istersen.
Hatırladığını, onu nerede bulabileceğimizi sorduğunda, ben de depoya gitmemiz gerektiğini söyledim. Eğer eline düşen yeni çocuklar varsa işte o zaman yasaklı maddenin varlığı ortaya çıkardı. Abim ayağa kalkıp duşa gireceğini söylerken, ben de Ahzan’ın odasına geçtim. Kapıyı tıklattıktan sonra içeriye girdim ve onlara katıldım. Çocuklara nasıl soru soracağımı tartarken Levan’ın “Mihlas abi ne sormak istiyorsan sor. Elimi sıkıyorsun.” demesiyle, kendime gelmiştim.
-Depodaki yaşam tarzınızı bana biraz anlatır mısınız, sizden başka çocuk var mıydı ya da sadece siz ve size bakan adam mı vardı?
Levan, Ahzan’a bakıp gözlerini açıp kapattığında, içime su serpilmişti. Kendilerini güvende hissettiklerini, bana içlerini açacaklarından anlamıştım. Ahzan’ın “Deponun kimin üstüne kayıtlı olduğunu bilmiyorum fakat tek bildiğim, Melisa’yı vuran Fikret’in çocuk kaçakçılığı yapıyor olması. O da öldüğüne göre arkasında bıraktığı yaverleri bu işi üstlenmişlerdir.”
Atilla; Uygar, Semih ve Fikret dörtlüsünden sadece üç kişi kalmışlardı. Atilla ve Uygar ikili gibi gözükse de arkalarındaki en büyük destekçileri Ahmet Yıldırım’dı. Onun da bildiği o kadar çok şey var ki düğümü çözecek. Kafamda, isimleri tek tek yapboza yerleştirmem gerekiyordu.
-Ahmet Yıldırım ismini hiç duydunuz mu?
Levan’ın “Benim duyduğum bir söylenti var, ne kadar doğru bilmiyorum tabii. Ahmet dediğin şahıs, Berk Çetin’in ailesini öldürdü. Suçu da Cevdet ve Tahsin’e attı. Onlar, onun yüzünden cezaevine girdi.”
O yüzden Berk Çetin, benim ağzımdan o adamın ismini duyduktan sonra yetimhaneye gitmek istemişti. Onu ne kadar yalnız bırakmak istemesek de kendisinin ısrarları sonucu bizden ayrılmıştı.
-Depodaki bir gününüzü bana anlatır mısınız? Biliyorum, sorduğum sorular sizi geçmişe götürüyor fakat her dediğiniz kelime hem bizim güvenliğimiz açısından çok önemli. İstediğiniz kadar düşünün, ben sabaha kadar beklerim.
Levan’ın “Sabah ilk aydınlanmada bizi soğuk su eşliğinde uyandırıyorlardı. Daha sonra önümüze yiyecek bir şeyler verip hazırlanmamızı söylüyorlardı. Önce Melisa’yı yanlarına alıyor daha sonra biz de kendi aramızda dönüşümlü geziyorduk. Akşam olduğunda, Fikret, cebimizdeki bütün paraya el koyuyordu. Onun yanında dolaşan bir adam daha vardı, ismi sanırsam Kamil’di. O da onun en güvendiği adamlarından birisi.”
Bana mesaj atan kişi kesinlikle Kamil’di. Bu Kamil’in nerede yaşadığını ya da kimin himayesi altında çalıştığını öğrenmemiz gerekiyordu. Fikret’ten sonra aniden durulması, bana mantıklı gelmiyordu.
Ahzan’ın “Yurt dışında yaşayan bir adam var. Bu adam bir ara buraya gelmiş, çocuklarını görmek için. O zaman Fikret, Tahsin ve Cevdet’te o adamın çok zengin olduğunu duyunca hemen ona yanaşmışlar. Tabii adam bunlara burun kıvırınca işler değişmiş. O adamın da bir arkadaşı var. O arkadaşıyla da ortak bir cinayet işlemişler. Kim olduklarını bilmiyorum. Sadece birkaç kez depoya gelmişlerdi.”
Mahfer’in dediği gibiydi. Önce Yalçın Rauf durumu kontrol altına almak için Ahmet Yıldırım ile iletişim kuruyor, sonra da babam da bu olaya dahil oluyordu. Özetle; Yalçın Rauf ve Faruk Miraç baş mimar; Ahmet Yıldırım, Uygar ve Atilla da kuklaydı. Biz, baş mimarları tahtlarından indirebilirsek işte o zaman diğerleri de çorap söküğü gibi gelirdi.
Mahlas’a da anlatacağımı söylediğimde, ikisi sessizce onay vermiş ve ben de onları daha fazla üzmemek adına odadan ayrılmıştım. Mahlas’ın odasına girip tek tek anlattığımda, yarın pedagogtan sonra o depoya gideceğimizi söyledi ve Kamil’i her ne olursa olsun bulup ağzından laf almamız gerektiğini dile getirdi.
Ona katıldığımı belli ettikten sonra ona biraz dinleneceğimi, yemek vaktinde yanlarına geleceğimi söyleyip odama geçtim ve bana atılan mesajı uyumadan tekrar okuyup tebessüm ettim. Ne de olsa kafamdaki tilkileri bilmeyen tek kişi oydu.
Merhaba nasılsınız? Ben çok iyiyim. Yeni bölümü size emanet edip ben kaçıyorum. Yarın da bölüm gelecektir. Berk Çetin olayına da biraz değineyim. Ahzan ve Levan üzerindeki olaylar daha derin olunca, Berk’in bölümleri azalıyordu. Ben de onu tamamen çıkartmasam da arka plana attım. Umarım beğenirsiniz, sizi seviyorum. Oy ve yorumlarınız çok değerli. İyi okumalar diliyorum. 🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
5.79k Okunma |
4.69k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |