30. Bölüm

30- Akıl Almaz Teklif

Sude Kayhan
poncikss1234

“Vedalar zor olsa da bazen gitmek gerekir.”

"Birini vazgeçmeye mecbur bırakmakta bir kötülüktür."

Korktuğumuz başımıza gelir derlerdi de fazla inanmazdım. Tek korkum ikisinin aynı ortamda bulunmasıydı ki şu an da ikisi birbirinin bakışları altında eziliyordu. Şu anki kasvetli havanın derinliğini tarif edemeyecek kadar yoğun, hissedecek kadar içime işlemişti. Ciğerlerim, havayı temizleyemediğinden inip kalkıyor, ister istemez nefessiz kalıyordum.

Barkın’ın onun karşısına geçmesiyle, hızlıca Caner’e baktım. O da dikkatle Barkın’ın hareketlerini gözlemliyor, ufacık bir sözünde üstüne atlayacakmış gibi duruyordu. Aydemir ise koltukta oturmuş, bacak bacak üstüne atarak en ufak tahrik edici hâl ve hareketi bekliyordu. Ben ise korkudan çok ona bir şey olmasından endişeleniyordum. Sol ayağımla ritim tutmaktan neredeyse uyuşmuştu.

“Geldi ruhsuz pezevenk.” o kadar içten söylemişti ki odanın sıcaklığı bir anda düşmüştü. Her an birbirlerine dalma potansiyelleri vardı. Bu durumu nasıl düzeltebilirdim, onu düşünüyordum. Barkın’ın sinsi sırıtmasıyla, Caner’in hemen Bintuğ’un yanına varması saniyeler içinde olmuştu. Sonuçta ikisi de yıllarca beraber çalışmış ve her şeylerini önceden hissedebiliyorlardı.

-Barkın senin ne işin var burada?

Aniden sorduğum soru yüzünden erkek arkadaşımın bakışları direkt beni buldu ve elini burnuna götürüp sertçe silkeledi. Kalbimi kırmamak için sessiz kaldığını bildiğimden ben de susmayı tercih edip sadece konuşulanları dinlemeye karar verdim. Bana cevap olarak “Çağırdılar da geldim. Senin asıl ne işin var burada? Yoksa beni mi bekliyordun?” histerik bir kahkaha attım. Kendisini nasıl bu kadar küçük düşürebiliyordu ki?

Bintuğ’un “Beni rahatsız etmen yetmiyormuş gibi kız arkadaşımı da rahatsız ediyorsun. Şimdi sen söyle, sana ne yapmamı istersin?” o kadar sakin bir ses tonuyla söylemişti ki Aydemir direkt bana dönüp ağzını oynatarak “İşte şimdi başlıyoruz.” demişti. Kardeşimin bu söylemine güvenirdim çünkü ben de aynı hissiyatı almıştım. Caner’in tetikte durması beni bir hayli gererken bir de Barkın’ın gülerek aramızda göz gezdirmesi bana göre kışkırtmaktı.

Onun “Şimdi önce ben konuşacağım siz de dinleyeceksiniz. Mihre ile biz tam beş sene çıktık. Aramızda çok özel anlar oldu. Bunu kışkırtmak için söylemiyorum, Mihre hanım senden sakladığı için artık ben açığa çıkartmak istiyorum. O dönemler onun ailesi ile ilgili sıkıntılar olunca antidepresan ilaçları kullanmaya başladı ve resmen yeni doğmuş bebek gibiydi. Hiçbir şey hatırlamıyordu. İnanmıyorsanız ilaç geçmişine bir bakın.”

Onu dinlerken kıpkırmızı olmuştum. Dediklerinin hepsi yalandı. Nasıl da sakin ve özenle seçilmiş kelimeleri birleştirip ortama sunabiliyordu? Elimi yüzüme götürüp kendimi gizlemeye çalıştım. O kadar karmaşık duygular içerisindeydim ki nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordum. Bintuğ’un “İlaç geçmişine şimdi bakacağım. Eğer doğru değilse bittin sen!” hiçbir şey demedi ve hızlıca Caner’i bilgisayarın başına oturttu.

Gerekli bilgileri yazdıktan sonra beş dakika bekleyip bütün sicilimi önüme getirdi. Hep beraber baktığımızda, ilaç geçmişimi de görmüş oldum. Antidepresan ilacı burada gözükmemişti. O kadar rahatlamıştım ki üstümdeki kara bulutlar dağılmaya başlamıştı. Kardeşimin elimi tutmasıyla ona tebessüm edip erkek arkadaşıma baktım. Bana bakıp dudaklarını kıvırdı ve aniden yanında duran Barkın’a dönüp kafa attı.

Tutunmaya çalışırken masadaki tüm eşyalar üstüne devrildi ve yerde kıvranarak yardım istedi. Kardeşim keyifle geriye yaslanırken, Caner de göz devirmişti. Sesleri duyanlar endişeyle kapıdan içeriye girerken acı ile kıvranan haysiyetsizi görememişlerdi. Bintuğ’un kapıda bekleyen ere “Şu yavşağı hemen alın ifade odasına götürün yoksa elimden daha büyük kazalar çıkacak. İşimden olursam yemin olsun ki cehenneme de kaçsa onu bulur, yaşatmam!” bir de o konu vardı. Ya o, şikayet ederse? İşte o zaman vicdanım hiç rahat etmezdi.

Olayın Albaya kadar gitmesiyle beraber Bintuğ hiçbir şey demeden odadan çıktı ve üçümüzü yalnız bıraktı. Aydemir’in “Ne yalan söyleyeyim öyle bir vurdu ki beyni yerinden çıkıp geri oturdu. O kadar sert ve iştah vericiydi.” Caner’in “Son bakışını bekliyordum ben de. Komutanım vurmasaydı ben dalardım o gavata.”

-Şimdi ne olacak? Darp raporu alırsa onun görevine son mu verecekler?

Sessiz kalmayı seçtiklerinde az çok cevabımı almıştım. Bintuğ’un hızlıca yanımıza gelip beni kolumdan tuttuğu gibi dışarıya çıkartmıştı. Anlamadığım için ağzım aralanmış, açıklamasını bekliyordum. Albay’ın odasının önüne geldiğimizde, aniden omuzlarımdan tutup beni kendisine döndürdü. Bana “Her şeyi anlatacaksın. Eğer ifadede de sakladığın bir şey varsa açıklamanın tam zamanı.” ona hiçbir şey demedim ve beraber içeriye girdik.

Albay’ın yaklaşık iki saatlik soru ve cevap seansından sonra benim son konuşmamı onayladı ve parmak izim ile imzamı istedi. İtiraz etmeden dediklerini uygulayıp ayağa kalktım. Bintuğ’un hâlâ oturduğunu gördüğümde, kendi aralarında konuşacaklarını düşünerek izin istedim. Odadan çıktıktan sonra kardeşimi kapının önünde yaslanmış, beklediğini gördüğümde yönümü değiştirip yanına ulaştım.

“Ne oldu, göreve çıkma cezası mı verdi yoksa karargahta kalıp bütün dosaları tek tek baştan yazma görevini mi verdi?” başımı iki yana sallayıp onaylamadım ve koridorda beraber yürümeye başladık.

-Keşke öyle bir şey olsa da olmayacak gibi. Her an görevden ihraç gelirse şaşırmam. Çünkü koşa koşa darp raporu almaya gitmiş belli.

“Onun ben erkekliğine, cibilliyetine tüküreyim!” Karargâhtan çıktıktan sonra beni eve bırakma fikrini dile getirdiğinde, onu onaylayıp beş dakika kadar yürüdük. Evin dış kapısına geldiğimizde bana el sallayıp tekrar görev başına döndü. Ben de hızlıca eve geçtim ve üstümü değiştirmeden hızlıca kendimi koltuğa attım.

Bunca zamandır o kadar iyi giden bir hayatım varken aniden çıkan pürüzler beni çok zorluyordu. Evet, hayatta hep iyi şeyler olacak diye bir kural yoktu kabul ediyordum lakin bu kadar üst üste yaşanan kötülüklerin de sonu inşallah iyilikle sonuçlanırdı. Sonuçta iyilik yapan her zaman iyilik bulurdu.

Canım o kadar sıkkındı ki evin duvarları üstüme üstüme geliyor, boğulmaya ramak kala eski hâline geri dönüyorlardı. Açıkçası bu durumun ben, benden habersiz de süreceğinden adım kadar emindim. Bintuğ asla bu işin peşini ne olursa olsun bırakmazdı. Oflayarak yatak odasına istemeye istemeye gittim ve o kadar yavaş üzerimi değiştirdim ki neredeyse yeni güne merhaba diyecektim. İlk defa çıkarttığım kıyafetlerime dokunmayıp yatağımın soluna geçtim ve yorganı kafama kadar çektim.

Uyandığımda, kendime gelmek için önce yavaşça doğruldum ve yatağın sağ köşesinde kalan telefonumu alıp saate baktım. Saat daha sabahın altı kırk beşini gösterirken sinirle yatağa yumruk atıp dudaklarımı büzdüm. Dün en son yatağa girdiğimi hatırlıyordum. Ayılmak için direkt banyoya girip kısa bir duş aldım. Normal hastaneye gidecekmiş gibi hazırlanıp mutfağa geçtim ve kahvaltıyı hazırladım. Kahvaltıyı sanki arkamdan birileri kovalarmış gibi hızlı hızlı yedim. Evde durmak istemediğim için gerekli eşyalarımı alıp evden ayrıldım.

İnsanların yeni yeni işe gitmeye başlamasıyla ortam çok da sessiz değildi. Esnafların bazıları dükkanlarını açmış, önlerinde çay yudumluyorken diğer esnaflarda yolun ortasında koyu bir sohbete dalmışlardı. Burada çok fazla yürüyecek alan olmadığından önce kendi mahallemi daha sonra birkaç sokağa kadar yürüyüp zamanın geçmesini istedim. Temiz, hoş kokan havanın verdiği iç açıcı hissi ile güne mutlu başlamak istiyordum.

Birkaç girmediğim, girmek için de can attığım dükkanlara uğrayıp yavaşça içini gezdim ve sahipleri ile sohbet ettim. Hepsi saygılı ve mütevazi olduğundan hiçbir sorun yaşamamıştım. Onlarla tek tek günleri değerlendirirken, arada saate bakmayı ihmal etmiyordum. Önüme koyulan sıcak çayla irkilip elimi damağıma yerleştirdim. Teşekkür ettikten sonra çayı muhabbetle yudumlayıp son uğradığım dükkan sahibi ile de vedalaştım.

Saat yediyi elli geçerken Duru’yu arayıp hazır olup olmadığını sordum. O da yeni evden çıkacağını belirttiğinde ben de kendi konumumu ona söyledim ve beklemeye başladım. On beş dakika sonra omzuma dokunan elle anlamıştım ki gelmişti. Gün aydınlaştıktan sonra dün ki yaşanan olaylardan haberi olmadığı için hemen konuya giriş yaptım. Beni dikkatle dinledi ve şaşkınlığını gizleyemeden “Abim eğer onun yüzünden işinden olursa var ya işte o zaman sen gör nasıl hayatını bir anda kaybeder.” alayla söylediği cümleye güldüm ve bana akıl vermesini istedim.

“Ne diyeyim ki? Senin bir suçun olsa zaten direkt senin yüzüne hiç gocunmadan söylerim. Hepsi o baş belası yılışık doktor yüzünden oldu.” ona her zamanki gibi hak vermiştim. Hastanenin önüne geldiğimizde, kapıda nöbet tutan iki askeri gördük. Duru hızlıca bilgi almak isterken ben de sessizce onları dinliyordum. Uzun, esmer olan “Duru hanım, Bintuğ komutanımızın emri ile buradayız. İşten giriş – çıkış saatleriniz biz de mevcut. Herhangi bir ters durumda müdahale edeceğiz. Kolay gelsin.”

Kısa konuşmadan sonra hastaneye girip odalara dağıldık. Benim beş ameliyatımın olması, içler acısıydı. Hepsinin süresi neredeyse bir saati geçiyordu. İlk ameliyatıma girdikten sonra ikinciyi beklerken Ayşe’nin yanıma gelmesiyle gülümseyip sohbet ettik. Yüzümün solgun gözüktüğünü, hasta olup olmadığımı sorduğunda onu cevapladım ve gözlerimi kapattım.

Dinlenme odasının kapısı açıldıktan sonra ismimin zikredilişine uyandım ve kimin geldiğine baktım. Acil servis hemşiresi Tuğba gelmişti. Beni çağırdığında, hızlıca yanına gittim ve beraber acil servise yürümeye başladık. Tuğba’nın “Mihre, göreceklerin şimdiden sinirini bozacak uyarım seni.” demesiyle aklıma direkt o gelmişti. Girişe vardıktan sonra uzakta birisi ile konuşan Barkın’ı görürken, elindeki kağıt da dikkatimi çekti. Darp raporu almıştı.

Yanına vardığımda, hızlıca bana döndü ve sağ elini, sağ elime götürüp “Erkek arkadaşının bana yaptığını gördün mü? İnsan içine çıkamıyorum. Ama durun siz, ben ona yapacağımı bilirim. Ona de ki “Kendisine yeni bir iş bulsun, son günleri karargâhta.” Korkma yanımda ara ve ilet.” elimi hızla ondan uzaklaştırıp kendimi geriye çekerken bakışlarıyla beni küçük düşürüyordu. Sabrımın son demlerindeydi ve her an benden tokat yiyebilirdi.

-Benden uzak durman için ne yapmam gerektiğini bilsem, hiç düşünmeden yaparım. Bir daha da seni görmek zorunda kalmam.

“Çok basit, ondan ayrılacaksın ve benimle birlikte olacaksın. Eğer benimle birlikte olursan sana yemin olsun bu darp raporunu önünde yırtarım. Güzel, tatlı bir yuvamız olur. Hem oğlumuz senden sonra hep ağlıyor, kimse susturamıyor.” dediklerini zihnim kabul etmiyordu. Bintuğ’a ihanet etmeyecektim.

“Dediklerimi düşünmen için bir günün var. Eğer onaylarsan yarın darp raporunu yırtar, o da işine devam eder. Ha! eğer yok diyorsan da şimdiden geçmiş olsun ona.”

-Düşüneceğim, Allah’ın belası.

Pis sırıtışıyla benim gidişimi uğurlarken aldığım her nefes batıyordu. Şimdi ne yapacaktım, nasıl bir yol izleyecektim? Bintuğ’a bu denilenleri söylersem işte o zaman asıl mesele başlayacaktı. İkilemde kalmıştım. Hiç kimseye bu durumdan bahsetmeyecektim. Eksiksiz düşünüp öyle karar verecektim. Herkes için iyi olanı seçmek zorundaydım ve ben de bunu başaracaktım.

Merhabalar, nasılsınız? Ben çok iyiyim. Keyfiniz yerindedir umarım. Bomba bir bölüm ile sizi baş başa bırakıyorum ve ben kaçıyorum. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Ölüm Sokağına da bakmanızı tavsiye ediyorum. Şimdiden iyi okumalar. Hoşça kalın, esen kalın. 🤍💭

Bölüm : 25.01.2025 03:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Sude Kayhan / Karşılaşma Cephesi / 30- Akıl Almaz Teklif
Sude Kayhan
Karşılaşma Cephesi

17.65k Okunma

4.44k Oy

0 Takip
54
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...