
Yeni bölümden herkese selam.
Bir iki bölüm aile sadeti sakin bölümler yazacağım.
Bir iki bölüm biraz zaman atlamalı olacak.
Finale son 4 bölüm kaldı bilginize.
Kurgum çok sevilip, okunmasına rağmen çok az oy ve yorum alıyor. Bu da benim yazma isteğime engel oluyor. Bu aralar da bölümler çok geç geliyor zaten fark etmişsindir. Sebebi de emeğimin karşılığını yeterince almam.
Şimdi sizi bölüm ile başbaşa bırakıyorum.
Yorumlarda buluşalım.
Keyifli okumalar.
***
Ben Alini kucağıma almış zorla susturmaya çalışırken Şiyar da kucağında uslu uslu uyuyan Alp'i sallıyordu. Alin nedensiz bir şekilde ağlıyordu.
"Annecim ne oldu güzel kızım" dedim sanki beni anlıyormuş gibi. Bir türlü susmak bilmiyordu. "Şiyar ya ben korkuyorum Alin bir türlü susmuyor acaba bir şey oldu da ben mi anlamıyorum" dedim endişeli bir şekilde.
"Sakin ol Avzem bir şey yoktur. Kızımız biraz huysuz sadece" diyen Şiyar kucağındaki Alp'i beşiğe koydu. "Ben annemi çağırayım en iyisi o bizden iyi bilir" diyen Şiyar çıkıp gitti.
Alin bir türlü durmuyor deli gibi ağlıyordu. Beşiğe koyuyorum olmuyor kucağıma alıyorum olmuyor. Süt veriyorum sütünü içtikten sonra yine ağlıyordu. Altı temizdi gazını çıkarmıştı. Ama bir türlü susmuyordu.
Bir süre sonra Zozan anne ve Şiyar geldi. "Ne oldu neden manyak gibi ağlıyor bu kız" dedi Zozan anne yanımızda durarak. "Bilmiyorum ki Zozan anne acaba bir şey oldu da ben mi anlamıyorum" dedim tekradan endişeli bir şekilde.
"Ve bakayım bana" diyen Zozan anne üzerine Alini, Zozan anneye verdim. "Babaannesinin çiçeği neden ağlıyor" dedi Zozan anne. Şok olmuş bir şekilde onlara baktım.
"Sustu mu?" Diye sordu Şiyar. Bende inanamadım çünkü Alin Zozan annenin kucağına gider gitmez susmuştu. "Galiba sustu" dedim şaşkın şaşkın.
"Çocuklar Alin susmuşiken gidip biraz uyuyun çok yoruldunuz Şiyar sen sabah işe gideceksin en azından birkaç saat uyuyun" diyen Zozan anne üzerine çocukların odasından çıkıp kendi odamıza geçtik.
"Ben yorgunluktan ölüyorum" diyerek kendimi yatağa attım. Alin hiç bir şekilde susmuyordu. Uyuyunca da sadece yarım saat uyuyordu. "Al benden de o kadar" diyen Şiyar da yatağa uzandı.
"Hemen uyuyalım bu fırsat kaçmaz" diyen Şiyar beni kendine doğru çekip sarıldı. İkimiz de saniyeler içinde uyuya kaldık.
"Avzem" adımın seslenişi ile homurdandım ve diğer tarafa doğru döndüm. "Avzem hatun uyan" diyen Şiyarın sesi ile zoraki bir şekilde gözlerimi açtım. "Ne var Şiyar ya uyuyacağım sende git zıbar" dedim tekrardan gözlerimi kapatarak.
"Uyuyamam sende uyuymazsın" diyince yorganı kafama kadar çektim. "Çok uykum var seninle uğraşmam Şiyar sus uyu" dedim. Uykusuzluktan konuşacak halim bile yoktu.
"Alpe süt vere bilseydim onu uyutup bende uyuyacağım ama maalesef Alp'in uyuması için senin uyanman lazım hatun" diyen Şiyar üzerine yorganı üzerimden atıp hemen olduğum yerden doğruldum.
"Oy benim oğlum acıkmış mi?" Dedim Şiyarın kucağındaki Alp'i kucağıma alarak. "Vay be Avzem hatun bana seninle uğraşmam dedin, oğlunun açıklığını duyunca hemen yerinden kalktın" diyen Şiyar da yatağın üzerine oturdu.
"Saçmalama Şiyar oğlumun bana ihtiyacı var. Süt içmesi de aç mı kalsın benim yavrum" dedim hemen. Şiyar yine somurtarak bana baktı. "Benlik benim de sana ihtiyacım vardı Avzem hatun sorgusuz sualsiz git zıbar dedin hemen" dedi Şiyar alıngan bir şekilde.
"Ya tamam özür dilerim ama ne yapayım çok uykum var. Hem Alp ne zaman uyandı ben neden duymadım" dedim. O kadar uykusuzdum ki Alpin ağlama sesini bile duymamıştım.
"Az önce uyandı. Duymaman çok normal çünkü oğlumuz, kızımız gibi çığlık çığlığa ağlamıyor" dedi Şiyar gülerek. Haklıydı oğlumuz akıllıydı.
Ben olduğum yerden doğrulacak iken Şiyar beni durdurdu. "Sen uyu ben Alp'i beşiğe koyarım" dedikten sonra Alp'i de alıp gitti. Kısa bir süre sonra geri döndü.
"Neden uyumadın" diye sordu yatağa uzanarak. "Kocamı bekledim belki uyumak için bana ihtiyaçı vardır" dedim Şiyara iyice sarılarak.
"Senin kocanın her saniye sana ihtiyacı var" dedi saçlarımın arasından öperek.
***
Bir kaç gün kalıp gideriz dediğimiz konakta tam iki hafta kalmıştık. Bunun en büyük sebebi Alindi. Hiç bir şekilde susturamadığımız kızımız Zozan annenin kucağına geldiği an supus oluyordu.
Bizim için da daha rahat olduğu için uzun bir süre burada kalmaya karar vermiştik. Buket de arkamızdan gelmiş oda bizimle burada kalıyordu.
Alaz da her gün yeğenlerimi görmeye geldim diyerek konağa uğruyordu. Artık yeğenlerini mi görmeye geliyordu yoksa Buketi mi bilmiyorum.
"Geliyor" diye çığlık atan Payiz ablanın sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. "Kim geliyor balım" diye sordu Diyar abi.
"Çocuklar geliyor Diyar" diye bağırdı Payiz abla. Telaş ile ayağa kalktım. "He gelsinler balım" dedi Diyar abi. Sanırım jeton düşmemişti.
"Sen salak mısın Diyar. Doğum başladı ağhh" diye çığlık attı Payiz abla. Diyar abi olduğu yerden kalktı. "Ne!? doğum mu başladı. Tamam sakin ol balım hemen hastaneye gidelim" dedi Diyar abi.
"Ben yanlış mı görüyorum yoksa Diyar çok mu sakin" diye sordu Ferzan abi. Bende şaşırdım bu sakinliğe açıkçası.
"Avzem çocuk çantası vestiyerde al. Şiyar sende önden git arabayı hazırla. Anne, Payizin doktorunu ara" diyen Diyar abi, Payiz ablayı kucağına alıp koşar adım yürümeye başladı.
Şiyar önden giderken bende arkasından gittim. "Selvi abla çocuklar sana emanet" derken dolaptan çantayı aldım ve çıktım.
"Diyağgr çabuk ol ağh" Payiz abla çığlık çığlığa ağlayıp bağırıyordu. "Tamam balım tamam sakin ol derin nefes al bak gidiyoruz" diyen Diyar abi, Payiz ablayı arabaya koydu.
Diyar abinin sakinliği beni çok şaşırtmıştı açıkçası. Ben Şiyardan daha beter olur diye düşünüyordum Biz acele ile konaktan çıkıp hastaneye gittim.
"Ağhh canım çok acıyorr Diyağgr" ah ben bu acıyı çok iyi biliyordum ama sonu çok güzel. "Canına kurban olurum senin sakin ol balım bak geldik, sedye" diyen Diyar abi kucağında Payiz abla ile hastanenin içine girdi.
Apar topar Payiz ablayı doğuma aldılar. Payiz abla, Diyar abi dahil kimsenin içeriye girmesine izin vermedi. Diyar abi az önceki sakinliğinin aksine kapının önünde kafayı yemek üzereydi.
"Neden çıkmadı bunlar bir şey mi oldu acaba" diye endişeli bir şekilde sordu Diyar abi. "Sakin ol Diyar iki çocuk doğuyor tabi bu kadar uzun sürecek" dedi Şiyar. Şiyar sanki hastaneyi ayağa kaldırmamış gibi Diyar abiye sakin ol diyordu.
Diyar abi kapının önünde volta atarken sonunda kapı açıldı ve hemşire elinde ikizler ile çıktı. Diyar abi daha çocuklara bakmadan "Payiz nasıl" diye sordu.
"Eşinize de bebekler de çok iyi. Payiz hanımı birazdan odaya alacağız. Bebekleri de yıkayıp getireceğiz" diye açıklamada bulundu hemşire. Diyar abi gidip bebeklerin başında durdu.
"Bu-bunlar benim çocuklarım mı?" Diye soran Diyar abi lafını tamamlar tamamlamaz bayıldı. Şok olmuş bir şekilde ona baktım.
"Bende ne zamana bayılacak diye merak ediyordum" dedi Vedat baba. Gülsem mi üzülsem mi bilemedim. Diyar abiyi müşahede odasına alıp ayılmasını sağladılar. O sırada Payiz ablayı normal odaya aldılar. Bebekleri de getirdiler.
Biz Payiz ablayı görür görmez Şiyar ile birlikte konağa dönmek zorunda kaldık. Selvi abla arayıp Alin ve Alp'in ağladığını söylemişti.
Zaten akşamına da Payiz abla da bebeklerde taburcu olup gelmişti. "Çok garip" diyen Şiyara dönüp baktım.
"Garip olan ney" diye sordum. Önce bizim ikizlere daha sonra Diyar abinin ikizlerine baktı. "Yıllar önce ben ve Diyar bu konağın içinde ağlayıp oynarken şimdi ikimizin de ikizleri var" diyince gülümsemek ile yetindim.
Gerçekten insana garip geliyordu. Sen daha dün çocuk iken şimdi çocukların vardı. Ne çabuk geçmişti bu zaman denen şey. Göz açıp kapayacak kadar çabuk.
"Ağam Payiz xanımın ailesi geldi" dedi salona giren Sevli abla. "Ne duruyorsun Selvi al içeriye" dedi hemen Mirşat dede. Bunun üzerine Selvi abla çıkıp gitti kısa bir süre sonra Payiz ablanın annesi, babası ve abisi içeriye girdi.
"Payizim annem nasılsın güzel kızım" diyen Payiz ablanın annesi direk olarak Payiz ablanın yanına gitti ve ona sarıldı. Nedensiz bir şekilde gözlerim doldu.
Bana annelik yapmayan ama ben her şeyi öğrendiğim zaman bana kendini affetirmeye çalışan Sevtap hanım doğum yaptığımda yanıma gelmemişti bile. Sözde sürekli beni uzaktan izleyen kadın yanımda bulunması gereken zamanda yoktu.
Gerçi gelse de kabul etmezdim ama gelmiş olması bile benim için bir şeydi. Çünkü ben salağın tekiydim her şeyi unutacak kapasite vardı bende.
"Doldurdun yine o gözlerini" diyen Şiyar üzerine dönüp ona baktım. "Herkes kurban olsun sana bakma öyle" dedi Şiyar. Yine anında her şeyi anlamıştı. Bu hayatta ondan başka beni anlayan kimse yoktu zaten. Benim de ondan başkasına ihtiyaçım yoktu.
Cevap vermek yerine gülümsemek ile yetindim. Ardından Payiz ablanın ailesine hoş geldiniz dedim. Uzun bir süre oturup sohpet etti. Diyar abi yeter herkes dağılsın karım yorgun diyip Payiz abla ve bebekleri alıp gitti.
Biz oturmaya devam ederken Alinin yine ağlamaya başlaması ile ben ve Şiyar da odaya gittik.
BİR AY SONRA
Ah bu zaman denen şey ne de hızlı geçiyordu. Daha dün gibi doğum yaptığım gün ama üzerinden tam Bir ay iki hafta geçmişti. Bir kaç gün önce çocuklarımın kırkı çıkmıştı.
Çocuklarım için mevlüt okutmuştum. Ayrıca kurban kesip şükür amaçlı yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmiştik hep birlikte.
Herkesin katkısı olmuştu. Mirşat dede, Zozan anne, Vedat baba, ablam, Ferzan enişte, Payiz abla ve Diyar abi hepsi ayrı ayrı katkıda bulunmuştu.
Aynı şeyi Cihan ve Dahanın kırkı çıkınca da yapacaktık. Hatta Diyar abi konakta büyük bir mevlüt yapıp herkesi çağıracağını söylemişti.
"Ohoo bu yine gitti. Yazık garibim Alin yüzünden uykusuz kalmaktan aklını da yitirdi" diyen ablamın sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. "Ne?" Dedim anlamaya çalışarak.
"Deminden beri sana sesleniyoruz nereye daldın" diye sordu Payiz abla. Ablam, ben ve Payiz abla bugün havanın güzel oluşunu değerlendirip avluya çıkmıştık.
Sanem kuş yere sermiş olduğumuz hasır halının üzerinde oyuncakları ile oynarken Cihan, Dahan ve Alin, Alp dörtlüsü bebek arabalarında uyuyorlardi.
"Ne bileyim öyle dalmışım ya ne dediniz" diye sorldum masanın üzerinde duran kahvemi alıp içerken. "Diyoruz ki çocukları bırakıp biraz alışveriş yapalım kafa dağıtıp eğlenelim" dedi ablam.
"Çok iyi olur ama çocukları kime bırakacağız malüm Alin hep ağlıyor" dedim hemen. Kızım hala çok huysuzdu.
"Aman Avzem bırak uşaxları düsünmeyi de gax gidip gezax herifler ne güne duri dert etiği şeye bax" diyen Payiz abla lafını bitirir bitirmez kahkaha atmaya başladı.
"Kız bu Dürdane teyze gibi konuştu" dedi ablam. Dürdane teyze, Zozan annenin çok uzaktan bir akrabası oluyordu. "Kız zaten onun taklidini yapıyorum bak birde bu var" diyen Payiz abla boğazını temizledi.
"Ne hirslenirse Avzem bax bana geldiler ha hulkumu daraltma. Siye susup bana uy diyiyem sen bana ne diyisen" diyen Payiz abla üzerine hep birlikte güldük.
"Guzulkurt kareyere yerin dibiye giresiniz siz emi" diyen Diyar abiye doğru döndük. Şiyar, Diyar abi ve Ferzan abi üçü birde konağa girip yanımıza geldiler.
"Bak o onun meşhur lafı" dedi hemen ablam. Diyar abinin az önce söylediği sözler tamamen Dürdane teyzeye aitti. "Ne istiyorsunuz siz kadından, kadın çok güzel konuşuyor" diyen Ferzan abi yerde oynayan Sanem kuşun yanına gitti.
"Bir şey istemiyoruz ne isteyeceğiz kadından. Kadının konuşması hoşumuza gidiyor taklidini yapıyoruz" dedi hemen Payiz abla. Bence de çok güzel konuşuyordu.
"Kalkın kızlar" diyen ablam ayağa kalktı. Bizde ondan hemen sonra kalktık. "Nereye" diye sordu ikizlerin basının ucunda duran Şiyar. "Kafamızın götürdüğü yere" dedim hemen.
"Bakın şimdi kocam ve kayınlarım. Biz sizin kredi kartlarınızı alıp gidiyoruz. Sizde çocuklara bakıyorsunuz. Akşama kadar aramak sormak yok. Gelen kredi kartı borçlarından da sorumlu değiliz. Hayde eltilerim alın çantaları kartları, sürün rujları giyin kiyafetleri Urfa'nın tozunu dumanını atalım" dedi Payiz abla.
"Payiz en son kartımı aldığında ben evi satıp borç ödedim" dedi Diyar abi. Abartmasa ayıp olurdu. "Senin evin yoktu ki Diyar" dedi Şiyar.
"Payiz alışveriş yapmayı bıraksa olacak. Birikim yapamıyorum ki " dedi Diyar abi. Biraz daha abartmaya devam ederse ihtiyaç sahipleri yerine ona yardım edecektik.
"Sen kaşınıyorsun" dedi Payiz abla tehditkar bir şekilde. Bunun üzerine Diyar abi ağzına gizli bir fermuar çekti.
Biz odalara gidip hazırlandık. Payiz ablanın diyişi ile sürdük rujları giydik kıyafetleri.

Hava hala sıcak olduğu için ve biz çok fazla dolanacağımız için üzerime rahat bir şeyler giyip el çantamı da alıp aşağıya indim.
"Şiyar ben süt sağıp dolaba koydum. Çocuklar uyanınca Selvi ablaya söyle o versin. Ayrıca Alin çok ağlarsa Zozan anneyi ara yan konakta hemen gelir. Selvi abla olmadan hareket etme sakın" diye bir bir sıraladım.
"Tamam hatunum sakin ol sanki hiç çocuk görmemişim gibi. Seninle birlikte bende bu veletlere bakıyorum" diyince kaşlarımı çatarak Şiyara baktım.
"Bu üç oldu dördüncü de gösteririm ben sana çocuklara velet demek neymiş" dedim tehditkar bir şekilde.
"Bedihi gelinlerinin hepsi piskopat. Bunlar yarın öbür gün bizi çiğ çiğ yer valla" dedi Ferzan abi. O sırada ablam ve Payiz abla da geldi. "Çok istiyorsan şimdi yeriz çiğ çiğ de sonra sağ kalır mısınız bilmem" dedi ablam.
"Bir şey demedim kalbim. Al bu kredi kartımı sakin ol" dedi Ferzan abi kartını uzatarak. O sırada Payiz abla da Diyar abiye ne yapması gerektiğini anlatıyordu.
Sonunda evden çıkmayı başardık. Ablam kendi arabasını alıp şoför koltuğuna geçti. Tabiki ki arkada da koruma arabaları. AVM gidene kadar arabada son ses müzik açıp bağıra bağıra şarkı söyledik. Bu çok iyi gelmişti.
Urfa city avm gelip tabiri caiz ise Avm altını üstüne getirdik. Mağaza mağaza gezip girdiğimiz her mağazadan bir şeyler alıp çıktık. Çocuklara kendime ve Şiyara bir sürü şey aldım. Umarım Şiyar aldıklarımı beğenir.
Bir iki oyuncak almak için toyzz shopa girdik ama hepimiz de ne gördüysek onu aldık. Normalde fazla alışveriş yapan biri değildim ama her gördüğüm oyuncağı alasım geliyordu.
Bu Aline bu Alp'e derken bir sürü oyuncak aldım. Ayrıca Sanem kuşuma, Cihan ve Dahana da aldım. "Bu oyuncaklar konağa nasıl sığacak acaba" dedim elimdeki poşetleri arabaya koyması için korumaya vererek.
"Vedat amca çocuklar için aşağıdaki büyük odayı oyun odası yapacakmış. Bir süre çocukların odasında kalır sonra oraya koyarız" dedi ablam. Vedat baba şimdiden o odayı çocuklar için tadilata almıştı.
Biz AVM çıktıktan sonra sanki hiç alışveriş yapmamış gibi bu defa da çarşıya gittik. Orada da çok dönüp dolandık ama çok şükür kendimizi tutup hiç bir şey almadık. En son kendimizi bir kebapçı da bulduk.
"Ben doğumdan sonra nasıl zayıflayacağım derken burada oturmuş kebap yiyorum" dedim geriye doğru yaslanarak. Doğum kilolarını henüz verememiştim.
"Sen şimdi kiloyu düşünme. Çocuklara süt veriyorsun tabi yiyeceksin. Sonra düşünürsün" dedi ablam da benim gibi geriye doğru yaslanarak.
"Kızlar hesaplar Diyardan" dedi Payiz abla gülerek. Payiz abla, Diyar abinin inadına bugün bizim yaptığımız alışverişin iki katını yapmıştı.
"Payiz abla hemen öde de gidelim ben çocuklarımı çok özledim" dedim hemen. İlk kez onlardan bu kadar uzak kalmıştım.
"Al benden de o kadar bende çok özledim" dedi Payiz abla ayağa kalkarak. Ben ve ablam da kalktık. "Sizin işiniz zor valla çalışmaya başladığınıza nasıl yapacaksınız acaba" dedi ablam.
Bu gidişle ya ben çocukları kendim ile götürecektim yada davalara evden bakmaya başlayacaktım. Çocuklardan ayrı kalmak çok zor geliyordu.
Sonunda konağa geldiğimizde ortalarda kimse görünmüyordu. Direk olarak odaya girdim. Odada da kimse yoktu. Bunun üzerine hemen çocukların odasına girdim.
"Annem çocuklarım sizi çok özledim ben. Burnumda tütünüz valla yavrularım" dedim hemen beşiğin başına geçerek. İkisi de mışıl mışıl uyuyordu.
"Sana da merhaba Avzem" dedi beşiğin biraz ilerisindeki koltukta oturan Şiyar. "Merhaba Şiyar ağa. Bende hoş buldum" dedim hemen gidip yanına oturarak.
"Odaya girer girmez çocuklar gibi beni de görseydin hoş gelmiş olurdun" diyen Şiyar kalkıp çocukların odasından çıktı ve bizim odaya girdi.
Hemen peşinden gidip koşarak sırtına atladım. "Resmen çocukları kıskanıyorsun" dedim. Şiyar da hemen kolarını bana sarıp düşmemi engelledi.
"Çocukları değil seni kıskanıyorum" dedi bu defa. Doğru cümle şu olacaktı. Seni kendi çocuklarından kıskanıyorum. "Öyle mi" derken ellerimi saçlarına daldırıp karıştırmaya başladım.
"Kızım dursana ikimiz de düşeceğiz" dedi Şiyar bir sağa bir sola yalpalanarak. "Bişi olmaz" dereken saçları ile oynamaya devam ettim.
Bir anda daha ben ne olduğunu anlamdan kendimi sırt üstü yatakta Şiyarı da üstümde buldum. "Sana rahat dur dedim bak düştük" dedi Şiyar.
"Bir şey olmadı ki?" Dedim gülerek. Yine elimi Şiyarın saçlarının arasına daldırdım. "Ya yere düşseydik" diye sordu Şiyar.
"Muhtemelen ben senin altında ezilip ölürdüm ama sonuç olarak yatağa düştük" dedim alay edercesine. Öyle bir şey olsaydı organlarım dışarıya fırlardı Allah korusun.
"Peki ya yatağa düşerken o şiddetle yatak kırılsaydı" diye sordu bu kadar da Şiyar. Bu yere düşmemiz olasılığından daha beterdi sanırım.
"İşte o zaman kimse açıklamamıza inanmazdı bizde rezil olurduk" dedim tekradan gülerek. Bu defa Şiyar da güldü.
"Ama ne yapayım saçlarını çok seviyorum saçların ile oynamayı da çok seviyorum" dedim. Bir yandan da Şiyarın saçları ile oynamaya devam ediyordum.
"Bende seni seviyorum kadın onu ne yapacağız" dedi bu defa Şiyar. Bu kelimeleri gözümün en derinine bakarak söylüyordu.
"Bende seni seviyorum adam onu ne yapacağız' dedim onun söylediği gibi ve yine onun gibi gözünün içine baka baka. Benim mavilerim onun karalarında kaybolurken onun karaları da benim mavilerimde kayboldu.
"Birimizi böyle deli gibi sevmeye devam edelim" dedi Şiyar. Ben daha cevap vermeden bizim romantiklik sona erdi ve araya Alin'in ağlama sesi girdi.
"Bizim messai başladı" dedim. Şiyar üzerinden kalınca bende kalktım. "Anlaşıldı artık çocuklar büyüyene kadar bize rahat yok" diyen Şiyar çocukların odasına girdi.
Biz bundan sonra böyleydik. Çekirdek aile olmuştuk. Anca beraber kanca berber. Seveceksek dörtlü, güleceksek dörtlü, ağlayacaksak dörtlü biz artık hep dörtlü..

***
Bölüm sonu.
Hemen yorumlarınızı alayım.
Bir iki bölüm böyle aile sadeti okuyacaksınız sonra olaylar olaylar.
Finale son 4 bölüm kaldı bilginize.
Oy verip beni takipe aldığınızı düşünüyorum.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 51.41k Okunma |
3.63k Oy |
0 Takip |
54 Bölümlü Kitap |