Son kez ben geliyorum bu fice... ve son kez sizin anılarınızı bu satır aralarında yorum olarak görmeyi diliyorum.
İyi okumalar küçük bamyalar :)
....
O yaşanan en son ki olaydan sonra, tabi sizin aklınız fikriniz fesatlıkta olduğu için ve benim saygıdeğer bamyama babalık yapan küçük babalığın nasıl beni mesut ettiği konusunda fantazyalar kurduğunuzdan size o istediğinizi vermeyeceğim. Niye diye sorun, çünkü o sadece benim. Kocamı çok kıskanırım, sizden bile. Nokta.
Evet, evet... Sizi çatlatacak çok daha yeni romantik anlar peşindeyken, canım cicim olduğum ailem geldi buraya. Beni ilk dövecek oldular, sonra kocam da kocam olan Medusa bana sahip çıkarak zor süreç atlattığımdan bahsetti ve oturduk ağladık. Sonuçta her zaman sonuç odaklı bir insan olduğumdan güldük işin sonunda. İşte düğünümüz konuşuldu ya araya kaynadı olaylar. Sanki kral hiç ölmemiş gibi.
Ama haklıydılar da. Sonuçta Kraliçe alenen aldatıldığını bana kadar duyurmuş ve ferahlamıştı. Çok kısa bir an onu çok sevdim, kadının bir zamanlar yaşadığı o travmatik olaylardan dolayı. Başına gelen o felaketlerden ötürü. Ancak bakınız, annemin yanında bana evladıymış gibi bir muamele çeken bu insanlık müsrifi neler yapıyordu bana!
Resmen pusuya yatmış gibi biz el ele tutuşarak aşkımla odamıza çekilecektik. Yakaladı bizi. Arkasına da almış benim sarıklı takma dişli babaanneyi. Gölgeleri olan hizmetçilerinden bile bahsetmiyordum. İlk ne oluyoruz diye götüm tutuştu. Bir kere sevindim ya kesin kursağımda kalır diye manifestlenmiş olduğumdan felaketler silsilesi bekliyordum kraliçenin ağzından.
Bana bakarak, "Çocuklar aranızdaki gidişattan her ne kadar hoşnut olsam da aranızdaki ilişki ne resmi ne de bir mühür söz konusu. Düğün olana kadar ayrı kalacak ve birbirinizi görmeyeceksiniz. En azından yakın temas içinde," dediğinde, şaka mı yapıyor diye bakıyordum ama gülmeyi de ihmal etmiyordum. Sonuçta daha önce mühürlü olduğumuzu ve ruh eşi olduğumuzu biliyordu.
Ama gülüşüme ters ters bakması ve arkasındakilere kaş göz yapmasıyla, affedersiniz benim içimden dramanın adabını görmüş bir insanın yakaran sesi çıktı. "Lütfen ayırmayın bizi," diye bağırarak dizlerimin üzerine attım kendimi. Ne demek Medusa ile uyuyamayacaktım. Yastık diye ona sarılamayacaktım, sizler kimdiniz acaba? Yeter bu kadar ayrı ayrı takılmak.
Fakat olayı biraz abartmış bir insan olarak, bence siz buna hormonlar deyin ya da ben ona duygu patlaması diyeyim, bir şeyler oluveriyordu işte. Ağlıyordum, ciddili.
Taehyung kolumdan tutmuş, "Jungkook sakin ol aşkım, hemen karşı odadayım," diye teskin ediyor, "Bana ne ya, yeter ya... ben sensizliğe dayanamıyorum. Bıktım bu törenlerden," derken gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum. Taehyung'un karşı gelmek yerine uyum sağlamaya çalışmasına da ayrı ayar olmamış değildim. Trip atacağım bu konuyu da bir cebe alalım.
Çünkü ondan önce haşlamam gereken bir konu vardı. Daha çok kişiler vardı. Kaynanam biraz endişeli ama bana sivri dilli görünerek, "Biraz abartmıyor musun acaba? Bir hafta sonra bir ömür birlikte olacaksınız," diyor, benim şanteller bir inip kalkıyordu.
Ben ve Medusa arasındaki zamanın gayrının benim için ne kadar acı verici olduğunu o asla anlayamazdı. Belki o Kralla aşk evliliği yapmamıştı ama ben öyle değildim. Çok aşıktım. Aşık insanlar ise bir deliydi.
Bu deliliğimi kullanarak, "Bak Kaynana," diye kaldırdım kafamı ama dimdik. Birazdan saç baş dalacakmışım gibi kıpır kıpır duran vücudumun durumunu fark eden Taehyung, kol dirseğimden tutarak, "Jungkook," diye beni uyarırken, tuttum onun kolundan ve arkama çekiştirdim. "Sen şöyle çekil bakalım kenara," dedim ve onun endişeli bakan gözlerine aldırış bile etmedim.
Belli ki bu ilişkide baskın taraf hep ben olacaktım, yoksa buna kalırsak biz çok daha galeyana gelirdik.
"Ay bunun gözler pek fena bakıyor Kraliçem," diyen çok sevdiğim babaanneye de bakışlarımı aynı şekilde bakarak minik bir kalp krizi geçirmesini sağladıktan sonra hafifçe gülümsedim. Aşırı seksi bir psikopat olduğum doğrudur. Yine de bir yerlerde yanlış yapıyor olacağım ki kaynanam, "Merak etmeyin Majesteleri, sadece stresten ötürü böyle yapıyor. Hayır ilk defa da evlenmiyor," diye alttan alta bana laf soktuğunda, tamam Jungkook dedim, korkacak bir şey yok... Kavga edebilirsin, kendini garantiledin her türlü. Karnımdaki minik üçüncü ayağım büyüyor ve bu soyun var ettiği kuralların ağzına sıçacak. Umarım.
"Bana bakınız majesteleri," diye bir adım attım. Babaanneyle kaynanam aynı anda, "Hangimiz," diye sorunca ofladım. "Kaynanam olan."
Böyle araya reklam girince bende kaldığı yerden devam etmek isteyen bir insanın sabırsızlığıyla karnımı işaret ederek, "Neyse şimdi, bakın buraya. Ne görüyorsunuz?" diye sordum fakat öyle ciddiydim ki, hepsi benim karnıma bakıyordu. Bir garip oldum. Hiç kilo almamış mıydım yani, nasıl ya? Ben şimdiden şişmişim gibi hissediyordum.
"Ne göreceğiz burada? Doktor çağıralım en iyisi," dedi Kraliçe. Arkasındaki kadına döndü, sanırım doktor çağıracaktı ciddi bir şekilde. Bunun hayal kırıklığını yaşarken, gözlerimi kıstım ve arkamda işe yaramazca duran Taehyung'u biraz harekete geçirmek istercesine arkama döndüm. Dudaklarımı büzdüm. "Bence de Taehyung, benim karnım ağrıyor."
İşte şimdi ortalık biraz karıştı, Taehyung üzerime titreyerek, "Ne?" diyerek ortalığı inletmeye başlarken beni hızlıca kucaklamaya çalışıyor, "Aşkım iyi misin? bir sürü nidalar koparıyordu. İnkar edemeyeceğim. Böyle ilgiye boğulmak o kadar güzeldi ki, yine de hedefimden şaşmıyordum. Çünkü Taehyung'un boynundaki güvenli yerinde sakınırken üçüncü gözüm arkadaydı. Olan biteni takip ederek babaannemin nasıl da Kraliçe'yi dürterek çılgın aşko kuşko kızlar gibi ortalığı karıştırır gibi konuştuğunu duyabiliyordum.
"Yeni kralımız da pek omegasının kölesi çıktı, şunlara bak Kraliçem. Biz de zamanında böyleydik." Diyerek ortamı yumuşatmaya çalışırken bunun tam aksini söyleyen ve gerginliğini dışa vurmaktan çekinmeyen bir tonla, "Bunlar sadece şımarıklıktan başka bir şey değil Majesteleri," diyerek beni sinirlendiriyordu.
Bu kadını dize getirmesini bilirdim ben. Taehyung'un kollarının arasında olmanın keyfini örtbas ederek kafamı geriye çektim. "Taehyung annen beni çok üzüyor. Çabuk karar ver, ben mi annen mi?"
Taehyung bir bana bir de annesine bakarak ne diyeceğini bilemedi. "O nasıl bir söz öyle Jungkook," dedi ve hemencecik kollarının arasından çıktım. Bu da ne demekti böyle. Bu katiyen beklediğim bir tepki değildi. Hayal kırıklığıyla, "Oha, hemen beni seçmen gerekiyordu," dedim ve ittim onun bana tekrardan uzanmak isteyen parmaklarını. "Evlenmiyorum seninle."
Tabi ben böyle deyince yapmış olduğu kararsızlığın ona ne kadar kötüye mahal olacağını anlamıştı. Bende salaktım ya, o böyle güzel ve sıcacık bir sevgiyle beni sarıp sarmalamak istercesine, "Aşkım sen bak cidden iyi değilsin, gel kucağıma," diyerek beni usulca yanına çağırınca kanacaktım ona. Asla, istediğimi alana kadar ve kaynanama Medusanın üzerindeki etkimi gösterene kadar devam edecekti bu tutumum.
Bu olağandışı durumumuzdaki en masumu benim bebeğim olduğundan elimi karnımın üzerine koydum. "Tabi tabi, sen git ananın kucağına. Nasıl olsa biz kimiz ki? Benim için karşı bile gelemiyorsun annene, çok kırıcısın. Küstüm sana Taehyung." Ben bu şekilde masum masum duruyorum ve mazluma dönüşüyorum fakat Taehyung öyle değildi. Numaramı yememişti galiba, şehvetli dudaklarıyla bana imalı imalı şeyler söylüyordu. "Alırım ben senin gönlünü aşkım."
"Nah alırsın," diyerek ağzımın içinde geveledim. Madem benim gönlümü almak istiyordu istediğim şeyi hemen yapmalıydı. Tek kaşımı sertçe kaldırdım. "O zaman annene rest çek," dedim. "Gerçek Kraliçe ben olacağım. Ayağını denk alsın bana karşı, yemin ederim bebeğimi de alıp giderim buralardan."
Sanırım bu dediklerimi yapmaya hazırlanıyordu. Tabi araya aramıza girmeye çalışan sinsi Kraliçe'nin sözleri sanki yeterince kafamı karıştırmamış gibi sıcacık bir ses tonuyla çıkıyordu. "Siz iyi misiniz çocuklar," diye soruyor, "Değiliz," diyerek yükseliyordum kadına.
"Oh belli oluyor," dedi burun kıvırarak. Şu an yine görüş açıma girmişti. Ve bundan yüz bularak, "Jungkook fazla abartılı bir insan değil misin?" dedi ve Taehyung, "Lütfen birbirinizle uğraşmayın artık," diye araya karışmaya çalıştı ama onu hemen kendi sesimle bastırdım.
"Bana bak hanım, sen yıllardır benim bu halimden uzak olduğun için anlamazsın. Ama ben yüce bir insan olduğum için anlayışla karşılıyorum bunu." Dedim ve sonra sonunda saldım ağzımda ıslana ıslana bir hal olmuş baklayı. "Hamileyim ben, kocamdan ayrı kalamam. Vallahi de bize bir şey olur. Benim Taehyung ile sarılıp uyumam lazım."
Kaynanamın yüzü bir anda kireç tuttu. Torun sevgisi bile bir başkaydı bu kadının yüzünde muhakkak. Ama babaanne ondan daha komik bir şekilde gözleri şaşı kalmış, "Hangi ara hamile kaldın," derken hayal dünyasının malum yerlerinde muhtemelen infilak olmuştu. Eh insan en son kırk yıl önce sevişirse, birden düşündüğü şeylerle kalp krizi bile geçirebilirdi.
Onun bu hali çok tatlı geldi. O yumuş haline gülümsememek zordu. "Selam babaanne, senin bizim Taehyung ile daha önce mühürlendiğimden de haberin yok sanırım." Kadına bir ikinci şok daha gelmişti. Bu durumda sessizliğini koruyan gelinine bakarak, "Ben niye her şeyi en son duyuyorum," diye sordu ve ben ona en hakikatli gerçeği bir çırpıda söyledim. "Ne yaparsın, tanrı sana az sahne sergilemiş."
Ondan sonrası benim tahmin ettiğim gibi ilerledi. Aynı odada kalmamızda bir sakınca görmediler. Bir de görselerdi bak o zaman çok daha çirkin şeyler olurdu. Bilmiyorum. Kendime hiç güvenmiyordum. Pekala, Taehyung durmadan benim karnımı okşuyor ve gerçekten de ağrıyıp ağrımadığını soruyor ve bir doktor çağırarak beni genel bir kontrole sokuyordu. Bu fazla ayrıntılı bir sağlık taraması olmuştu, bunda kaynanamın parmağı olduğu çok açıktı. Neyse.
Sonuçta istediğimi elde etmiştim. Ve Taehyung'un koynundaki sıcak yerimi almıştım. Bunun en çok istediğim olduğunu anladım çünkü o gece rüyamda bebeğimizi gördüm.
Bunu sabahın en heyecanlı yerinde Taehyung beni öperek uyandırmaya çalıştığında anlatmaya başladım. Bu heyecanını paylaşmak çok güzeldi. Tabi Kraliçenin üzerime titreyen halleri de öyle... sonrasında olayları öğrenen annemin bana aferin dercesine imalı bir şekilde tebrik konuşması da öyle.
Düğünümüz olana kadar çok mutluydum. En büyük mutluluğumun sebebi de Sehun'un bana acımasıca sarf ettiği sözleri yalayıp yutmuş olsaydı. Çünkü bizzat tekrarlanan düğünümüzde onun polisler ve saray muhafızlarının gözetimi eşliğinde düğünüme gelmesini istemek olmuştu. Kafayı yediyse bilin ki bu olaya şahit olduktan sonra olmuştur. Çünkü bebeğimizin doğumundan kısa bir süre sonra akıl hastanesine yatırıldığını öğrendim... ne kadar da dramatik bir sondu ama.
Pekala doğumuma çok kısa bir zaman kalmıştı. Yaklaşık bir ay. Karnım felaket şişmişti. Bamyamın iki tane iri karpuz kadar büyümüş olmasının artık mantıklı bir açıklaması olması harikaydı. Biliyorsunuz onu ben doğuruyordum. Bizden nasıl bir bileşen ortaya çıktıysa, doktorum bebeğin cinsiyetinden sonra, erkekti, fazla büyüdüğünü ve sabırsız biri olduğunu bu yüzden de karnımın içinde durmadan hareketli olduğundan bahsetti. Korktum ilk başta, Taehyung'u suçladım. Hep senin beni sürekli ellemen yüzünden travma yaşamamıştı bu bebek diye.
Meğerse... bebeğim bundan üç kuşak önceki dedesi gibiydi. Bir delta. Yani bana da bu yakışır diye düşünüyor ona ilk kız olduğunu sanarak pembe olarak iliklettirdiğim tüm kazak örgülerin üzerine mavili desenler geçiriyordum. Çocuğum sorarsa senin zamanında bunlar moda diye kandıracaktım. Bence harika bir fikirdi.
En az şu anda Taehyung'un bebeğimizin cinsiyetini ve gelişmelerini açıkalamak için bir bahaneyle katıldığımız büyük davetinde ona yöneltilen sorular eşliğinde bana küçümseyici gözlerle, biz ona kıskançlık diyoruz canım, kocamı boydan süzüyor ve evliliğimiz hakkında bir şeyler sorup duruyordu.
Ben bu şıllığı öldürürdüm ama. Yettiniz be!
Taehyung beni nazikçe yanına çekerken zamanında kilo aldım diye komplekse giren yanlarım karıncalanıyor ve hormonlarımın bana katmış olduğu rehavetle az buçuk biraz moralim bozulmuyor değildi. Çünkü Taehyung başta bana odamızda dedi ki; "Jungkook doğuma az kaldı, istersen bu halinle bu davete katılma... rahatsızlanmanı ve yorulmanı hiç istemiyorum." Peki ben bunu nasıl yorumladım?
"Artık beni beğenmiyor musun? Belim kocaman oldu diye beni yanına yakıştıramıyor musun?" Diye triplendiğimde tüm belime öpücükler kondurdu ve "Seni her halinle seveceğim ben. Saçmalama. Sen dünyanın en güzel hazinesini karnın içinde koruyorken, elbette benim de elim o güzel belinin üzerinde olacak. Çünkü her ikinizi korumak benim görevim," dedi ve ben biraz eriyip öptüm onu. Sonra felaket şeyler oldu. Anlarsınız ya... hep hormonlar yüzünden. Bir de bebeğin hoşuna gidiyormuş öyle şeyler.
Bence bamyamın yani Taegguk'un da hoşuna gidiyordu bu. Çünkü tekmeliyordu... inanıyorum ki biraz daha devam etmemiz içindi bu. Kesinlikle ilerde çok hiperaktif biri olup günde yedi öğün sıçar gibi bana bezini değiştirmesiyle hiç alakası yoktu bu durumun.
Her neyse...
Kocama böyle basılıyor olmasına şiddetle karşıydım. Bizzat da o şırfıntının ağzından çıkan sözlere dikkat ederken.
Şöyle diyordu haspam. "Eşiniz ile olaylı bir boşanma sürecinden sonra iftiralar maruz kaldınız. Bir hayli sıkıntılar çektiniz. Tekrar evlenmenizin sebebi bebek mi efendim?" He bebeği de ilk evliliğimizde yapmıştık sanki gerizekalı!
Taehyung'un beni sahiplenmiş kollarına sırnaştım ve dişlerimi göstererek sırıtırken çaktırmadan Taehyung'u da dirseğimle dürtüyordum. "Taehyung, öp beni," diyordum. Garibim ne dediğimi anlamıyor ve konuşmasını bölmeden çünkü, evliliğimizin bir aşk evliliği olduğunu ve beni çok sevdiğini, çocuğumuzun nasıl da bir delta olacağından bahsediyordu gururla. Ama kaşlarını kaldırmış ve bir yandan da benim ondan ne istediğimi anlamaya çalışıyordu.
"Öpsene beni," dedim son bir kez daha ıkınır gibi anlaşılmaması için konuşurken. Sonunda anladı ama o da yanlış anladı. Böyle yanağıma usulca bir öpücük kondurdu. Seslice güldüm. Ben senin bacın mıydım da yanağımdan öpüyordun beni Medusa? Sabah öptüğünü gibi parçalayarak öpecektin beni.
Yanağımdan öpen tepkisine utanarak bakışlarımı kaldırdım ve kulağına doğru sessizce eğildim. "Yanağımdan değil, dudağımdan öp beni."
Kısık soluğu yanağımı ezip geçti ve dudaklarını yaladığını hissettim. Sanırım bu isteğim onu heyecanlandırdı. Nedense onun o anda hissettikleri de aynı şekilde beni heyecanlandırmıştı.
Dudağımın üzerine ıslak bir öpücük bırakıp gözlerimin içine bakarken, kısa bir zaman diliminde herkesi yok saydım. Cidden utanmıştım. Zafer gülümsememi sona saklayarak önüme döndüğümde, özellikle aşkımızı görmezden gelen şırfıntıya bakarak masum masum baktım.
"Ah işte bu adam da böyle," dedim. "Her yerde öpüp duruyor beni. Uslu durmasını o kadar tembih ederken. Çok aşık bana değil mi?"
"Ah öyle kesinlikle." Diyerek kem küm ettiğinde çarpı verecektim akünün ortasına. Ama bunu yapmadım. Şiddete karşıydım. Çocuğuma güzel bir örnek olacaktım.
Bir gün çocuğumun sarayın perdelerini ateşe verdiğini görmezden gelirsek, saray çalışanları peşinden koşturduğunu ve biz uyurken bizim yüzümüze çıkamayan boyalardan kendi penisini çizmeye çalıştığı anları saymazsak genellikle çok sakin bir çocuktu. Yemin ederim.
Bu olaydan sonra cidden de son zamanların verdiği rahatzlıklardan ötürü bile Taehyung ile aynı yatakta yatamaz olduk. Nazara geldim. Sürekli sancım vardı. Beni zorluyordu. Değişmeyen tek şey vardı. O da iştahım.
Fakat en son odasının kapısına bıraktığım dekor süsünden sonra beklenen doğum sürecinden birkaç gün erken gelmeyi planlayan bebeğim, hayatımın en korkunç acısı ve mucizesi ile hayatıma bir giriş yaptığında sanırım biraz çıldırmış gibiydim.
Çünkü, "Hepsi senin yüzünden. Daha gençliğimden bir şey anlamadan şişirdin beni. Sana dedim o kadar yapma diye. Acıyor... çok acıyor. Bir daha hamile kalmayacağım," diyerek küfrediyordum. Sanırım bir ara kendimi kaybetmiştim. Taehyung'un bana destek olan elini ısırıvermiştim. Bilinçsizceydi. Ama bence biz omurgaların bizi hamile bırakan eşlerine bu kadarını yapmaya hakkı vardı bence.
Malum bir insan olarak içimden bir insan çıkarıyordum. Ve o bebek, normal doğan bebeklerin iki katı olarak dünyaya gelmişti. En azından baygınlık geçirirken ve bebeğimin o ince çığlıklarını duyarken konuşmaları tepemde bu yöndeydi.
Gözlerimi açtıktan sonra özel hastane odasında başımda Sangsu vardı ve Taehyung'un başı yanımda uyuklamış halde buldum. Gözlerim yavaşça boş duran karnımın üzerine bakakaldı. Sönmüş bir balon gibiydim ve ilerde duran küvezin içinde yer alan bebekte benimdi. Onu görmek istiyordum.
Sangsu benim uyanmış olmamı sevinçli bir şekilde ses çıkararak kutladı ve o sırada Taehyung gibi bebeğimizde uyandı. Heyacandan nefesim ağırlaşmış ve umarım Taehyung'a benzeyen bir çocuğumuz olmuştur diye iç geçiriyordum. Çünkü kocam... yakışıklıydı.
Taehyung benim uyanışımı büyük bir mutlulukla ve öpücükle karşılarken, bu duruma şahit olan Sangsu utanarak odadan çıktı. Taehyung'a hemen çocuğumuzu kucağıma vermesini istedim.
"O çok güzel bir bebek," diyor ve eline yakışmış duran bebeğimizle bana doğru gelirken duygu doluydum. Neredeyse ağlayacaktım, bunun yerine hemen kollarımı açıp yüzüne bakamadan kollarımın arasına aldım. O kadar mis gibi kokuyordu ki cennetteyim diyordum. Ben cennettimdeydim.
Yüzünü görmek için baktığımda, bana bakan iki iri meraklı gözleri kıpır kıpırdı. Bir de gülüyordu.
Sanırım ilerde bizi kendisiyle perişan edeceğini o da biliyordu en başından beri.
"Ama bu sana hiç benzemiyor." Diyerek Taehyung'a baktığımda, aksine o bu durumdan memnundu ve tüm dişlerini göreceğim şekilde gülümsüyordu. "Aynı sana benziyor Jungkook."
Bu adam neye bulaştığının farkında değildi ama ben hissetmiştim.
"Sen daha benimle baş edemiyorsun. İkimizle aynı anda nasıl baş edeceksin."
Bu sözlerim Taegguk'u eğlendirdi ve çığlık atarak ağlamaya başladı. Evet, benim çocuğumun bundan sonraki en güzel hobisi bu olacaktı. Babasıyla her yakın olduğumuzda ve mutlu olduğumuzda, araya girip bütün ilgimizi kendisine vermek için sızlanan ve sonrasında bizi yakınlaştırmak için daha sonrasında kumpas kuran bir velet.
Sanki benim daha önce babama yaptığım şeyler gibi.
Neyseki sonraki kardeşinden sonra normale döndü ve delta olduğu için babaannesini parmağında döndürmeyi başladı. Eh kimin oğlu. Asla acımıyordu.
Ve bu durum ben Kraliçe'den tahtı devraldığım güne kadar devam etti.
Şimdi ise harika bir evliliği olan bir kraliçeydim. Delta oğlu olan, asi bir kız omegaya sahip olan biriydim. Medusa ise daima yanımdaydı. O benim yanımdaki en büyük şansım ve tek aşkımdı.
Bir gün nefret ediyor olduğum adama bu denli aşık olacağımı ve ondan çocuklar yapacağımı kim bilebilirdi ki. Demek ki bazen hayat sizi hiç olmadığı ve ummadığı yerden hatta siz tükendiğiniz de veya vazgeçtiğiniz de size o mutluluğu verebiliyordu.
Mutluydum. Siz de sonsuza denk mutlu kalın.
Hoşçakalın!
....
Ficin sonu.
Umarım buraya kadar okurken keyif almış ve iyi de olsa kötü de olsa güzel bir zaman geçirmişsinizdir.
Diğer kurgularımda da görüşmek dileğiyle.
Ben Nicotesy, mutlulukla kalın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.23k Okunma |
658 Oy |
0 Takip |
62 Bölümlü Kitap |