Selam bal petekleri... smut uyarısı koyalım şuraya azıcık.
hayatımda yazdığım en tuhaf smut konuşmaları burada geçti galiba jdahsl
iyi okumalar...
Ben hiç bu denli ahlaksızlıklarla dolu romantik bir teklif almamıştım.
Üst üste binen ve ortamın tadında onun feromları beni mahvediyordu. Gözlerimi yakıyor, kuruyan boğazımdan akan bir ter misali onu dişlemek isteyen yanımı utancımdan dolayı zor bastırıyordum. Kendisini mühürlememi istemişti, pekâlâ, bunu yapabilir miydim, bilmiyordum.
Onun tişörtünün eteklerini tutan parmaklarımın içi terlemeye başlamıştı. Çok hazırlıksız yakalandım. Gözlerim bile bu garipleşen havanın altında terliyor ve ben korkuyordum. Sonuçta her gün ne birini ısırıyorum ne de fanfinfon yapıyordum. Tek yapabildiğim kışkırtmaktı ve öpüşmekti. Bildiğiniz üzere de öpüşme denemesi yaptığım adamda buydu. Felaket yakışıklı olması da ödümü koparmıyor da değildi.
Evet korkumdan uzatıyor da uzatıyordum her şeyi.
Ve en son onu dişlediğimde yataklara düşmüş olması da "Ya geçen günkü gibi canın yanarsa, ben dikiş atmayı da bilmem ki," diyor ve zaten yeni buldum seni diye kıyametler koparıyordum içimden. "Bana ölün değil, canlı oluşun lazım."
Bunu söylerken samimiyetimi hissetti ya da korkudan dolayı nasılda onun kucağındayken sıvışmaya çalıştığımı fark etti. Bilmiyordum ancak beni kendisine daha çok çekerken, daha ne kadar yapışıp kalabilirdik anlayamıyordum. Bir de Medusa gözleri beni büyülemek için minnoşça kısılıyordu, sanki ben bilmiyordum o gözlerin beni nasıl da çatır çutur yemek istediğini. İşte bozuntuya vermemeye çalışıyor ve benim çehremi nazikçe okşamasının keyfine bakıyordum.
"Bak güzelim." Dedi, dudaklarını ıslayıp bıraktı. Tıslak dili neler diyordu öyle. Vışşşş.... Bir saniye sonra kendime gelmeye çalıştım. Çünkü o kadar avutur gibi konuşuyordu ki, "O hareketin bilinçsizceydi ama şimdi ben seni yönlendireceğim," diyor, çehremden asılı kalan parmakları kayarak şah damarının üzerinde duruyordu. Ufak bir çocuğa yer yön tarif eder gibi. Geri zekâlının şu anda ne kadar tatlı olduğundan haberi bile yoktu. "Dişlerini tam olarak nereye bastırman gerektiğini söyleyeceğim sana. Endişelenmene gerek yok."
"Seni öldürme riskime rağmen eminsin," dedim hızlıca, aslında o esmer teni katur katur yerdim. İşte ben yine önlemimi almaya çalışıyordum. Madem o bundan dolayı fazla memnun ve istek doluydu, eh benim de artık bu saatten sonra yapacak bir şeyim yoktu tabi.
"Evet," diyerek beni son kez onayladı. Daha da heyecanlanırken, "Şimdi," diyerek belimden tutarak, neredeyse kilit noktasına, üçüncü bacağının üzerine kalçalarımı yedirtirken, içimdeki omegayla neredeyse aynı anda çığlık atıyorduk. Gözlerim fal taşı gibi açılmış ama o daha da bacaklarını açarak, "Tam buraya oturmalısın," diye bir kupa bardağın tutacak yeri gibi eğilip bükülmüştüm onun üzerinde.
Olduğumuz durumu sorgulayarak bakıyor, onun o sinsi dudaklarındaki gülüşü görmemle, "Fırsatçılık yapıyorsun sanki, gözümden kaçmadı," diyordum, ama öylesine rahat ve sabırsız duruyordu ki, "Neler yapacağım sana bu ne ki," demesiyle, kalbim hızlanıyordu. Omuzuna bıraktığım ellerim kitlenerek orayı sıkıca tuttuğunda, neredeyse korkup kucağından kaçacak haldeydim.
Her an tetiklenerek kaçacağımı anladığından, dört köşeden ayrılan gülüşünü masumca açıp kapattı. "Lafügüzaf bunlar Jungkook," dedi ve bende, tamam bu kadar da korkma dedim içimden. Ona kendimi göstermeli ve alfam yapmalıydım diyordum. Bu sayede sonsuza kadar bana tapulanmış bir mal gibi hayatına devam edebilirdi. İşte bu isteğim beni ayakta tutan en çıldırtıcı dayanağımdı.
Tek kaşımı kaldırdım. Her an benim olacak olan Medusa'ya bakarken. "İyi, uslu bir alfacık ol. Bu omega seni şimdi çatır çatır dişleyecek." Dedim ve boynunu geriye doğru atarak rahatça onu ısırabilmem için kendisini ayarladı. O kadar derinden konuştu ki, inledi sandım. "Bunu ne zamandır beklediğimi bir bilsen," dediğinde eğilerek yavaşça ısırmadan önce gözlerine bakma gafletinde bulundum.
Alfasını görebiliyordum. Sabırsız, uysal.
"Gözlerin... Çok koyular," dedim, büyülenerek. O ise bana, "Seninkiler ise masmavi," dedi. Şaşırmış görünüyordu. "Rüyalarımdaki gibi."
Ben şimdi bu söze bile kudurur hale gelirken, kendisini toparladı. Tekrardan ısırmam gereken yeri gösterdi. "Buraya doğru," dedi ve oraya doğru sabırsız ağzımı açarak yaklaştım. "Şimdi çıkar dişlerini," diyerek yönlendirmeye devam etti. Dediğini yaptığımda, "Uslu omegam benim," diyerek okşadı omegamın başını.
Oysa ben, "Uslu mu?" diyerek sırıttım ve o daha ne olduğunu anlayamadan aniden geçirdim dişlerimi. Küfreder gibi, "Hassiktir," dediğinde, onun ruhunu çeker gibi dişlerim saplandığı yerden ağzımın içinden akan sıvıyı kanına karıştırıyor ve ben onun özündeki o mistik kokuyu tadıyordum.
Bu o kadar dehşet veren bir hazdı ki, gözlerim kaymak üzereydi bunu yaparken. Kendimi kontrol etmekte güçlük çekerek, biraz daha kendimi ittim ona doğru. Ya beyaz ışığı görüyordum ya da bir beyaz ışın kılıcı bacaklarımın arasına doğru doluveriyordu.
"Jungkook, bütün feromlarımın özünü tüketmeye mi çalışıyorsun?" dedi hırlayarak Taehyung. Ama buna engel olamıyordum. Onun iniltileri büyüyor, ellerini güçsüzce omuzumdan geriye doğru bastırmaya çalışıyordu. "Biraz daha devam edersen, cidden beni öldüreceksin."
O sözleriyle yıldızların arasında kaybolduğum o saf ışığın rengin içinde kayboldum ve kendimi zorda olsa geriye çektim. Aşırı güçlü hissediyordum. Ama bu gücünü neredeyse alacak olduğum Medusa ile endişe dolu oldum.
"İyi misin Taehyung?" diye ciyakladığımda, kapalı gözlerini açmıyordu. Panikleyerek kucağından kalktım. Lan öldürdüm mü yoksa? Yüzüne dokundum, ses vermedi. Ne yapacağımı bilemeyerek etrafa bakınırken, bir bardak suyu yüzüne fırlatma düşüncesi aniden yayıldı aklıma. Bayılmışsa bu onu ayıltır diye düşünüyordum.
Mutfağa doğru koşarken, öyle aniden belimden kavranarak ayaklarım yerde havalandı ki, sanırsın vals yapıyordum bu şekilde Taehyung beni kucağına alırken. Bu az önce ölmüyor muydu? Nerden gelmişti bu hiddet ve celal.
Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim? Saçlarımın arasından bana boğuk bir sesle, "Şimdi sıra bende," diyordu, yutkunuyordum. Ben böyle iyiydim şu anda. "Ne sırası, mühürledim seni. Oldu bitti. Mühürledim değil mi?" dedim kafam karışarak, hiç anlamıyorum ki bu işlerden. Hiç mühürlü bir alfa görmemiştim çünkü.
"Bunu seni mühürlediğimde kendi gözlerinle görmeye ne dersin," dedi, ama bunu yaparken beni sürüklüyordu. Nereye olduğunu bilmek bile karnımın içine hunharca kelebek darbesi yememe sebep oluyordu. Bir an heyecandan dolayı işemem tutacak diye çok korkuyordum.
Ama korkumun beni suspus ettiği o vakitteydik.
Ben kaskatı kesilmiştim. Tamam arada bir kafam güzel olabiliyordu ama bildiğiniz üzere her omega evladı bilirdi mühürlenirken seks yapıldığını. Çünkü ısırmak kadar, rahmimdeki o yerin açılması lazımdı, içimde kendini kilitleyip öyle ısırması gerekiyordu. Yoksa acı çekerek feriştahım kayardı.
Ben o dalavere içindeki korku seansı içimde yaşıyorken, Taehyung beni yatak odasının içinde bıraktı. İffetimi benden alacak olan o siyah yatağa bakarken, Jungkook galiba bu sefer gerçekten götün elden gidiyor diye nidalar koparıyordum içimde. Nabzım şu an tavandaydı.
Ve Taehyung arkamda durmuş, üzgün bir şekilde bana, "Seni mühürlememi istemiyor musun?" diye soruyordu. "Ben öyle bir şey mi dedim," diyerek arkamı döndüğümde, tedirgin bir hali vardı ve boynunda gördüğüm iz beni kısacık gururlandırsa da titrememi önleyemiyor ve dayanak bulma umuduyla yatağın ucuna oturuyordum.
Zangırdayan bacaklarımı fark etsin istemedim.
"Korkuyorsun ama," diyerek tereddüt ederek bana yaklaştı ve dizlerinin üzerine çöktü. Elimi tuttu. Sanırım bunu yaparak beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama benim korktuğum şey, ah!
Dayanamayarak, "Sence normal değil mi? Kocaman o şey," diyerek, istemsiz çömelmiş olduğu o belirgin duran hafif çıkıntısına baktım. Ve bunu yaparak pişman dolu gözlerle Taehyung'a baktım hızlıca. Şakaklarında oluşmaya başlayan ter taneleri ufaktan parıldıyorlardı.
"Hiç bununla gurur duyamayacağım aklıma gelmedi," dedi kendi kendine. Kaşları çatık ve bu durumla nasıl başa çıkmayı planladığı konusunda en ufak fikrim yokken, "Ama Jungkook, ben bunun acımaması için elimden geleni yapacağım," dedi, çok ikna ediciydi. İkna olmuş bir şekilde, "Nasıl, ben mi sana sokacağım yani..." dediğimde, tamamen umutsuzluk görerek gözlerimi sıkıca yumdum ve bu da yetmezmiş gibi ellerimle yüzümü kapattım.
"Tanrım, böyle bir anda bile nasıl böyle olabiliyorsun?"
Bu durumun içine sıçtığımı düşünüyor ve duygusal moda iniş yapıyordum. "Beğenemedin mi?" dedim ve neden diğer insanlar gibi bu durumu hızlıca kabullenip işi pişiremiyorum diye sorguluyordum kendimi. Ve onun şu anda ne halde olduğunu bilmeme rağmen işi yokuşa sürüyormuşum gibi hissediyordum.
En azından ben böyle düşünerek kendimi mahvetmeye devam ediyordum.
Ama o; "Gözlerini eğer açsaydın, sana nasıl baktığımı görürdün," dediğinde, ilk önce yüzümdeki elimi düşürdüm ve tek gözümü merakımı gidermek amacıyla açtım. Daha yumuşak bir sesle, "İkisini de aç," dedi ve faltaşı gibi açılmış, romantik bakışlı gözlerimle bakıyordum ona.
Ve onun gözleri kan kırmızı parlaklıktaydı. Dudaklarında asılı kalmak istediğim bir canlılık, hoşnutluk vardı. En nihayetinde konuşmaya başladıkça daha da eğilip bükülüyor ve benim kalbimin tam on ikisinden vuruyordu.
"Şimdi, gözlerimin içine bak Jungkook ve senin için nasıl arzuyla yanıp kül olduğumu daha iyi gör," diyerek, yaklaştı. Gözleri gözlerimin süsü gibi beni büyülerken, "Çok canlılar," diyordum. "Evet," diyerek yakınlaştığında, dudaklarım onunkilerle sürtüşüyordu. Sadece bu dokunuş bile tüm vücudumun elektriklenmesine sebep olmuştu.
Ve dudaklarıyla alt dudağımın içini öperek geri çekilirken, "Sadece dudaklarımın sende bıraktığı hissi düşün," dedi ve daha fazla mücadele etmek benim için güç bir hale geldi. "Tamam," dedim ve onu bu sefer aynı şekilde öpmeye çalışırken buldum kendimi.
Dudaklarım onun ağırdan aldığı öpüşlerine karşılık verirken, ruhumun ince eleğinden çekiliyor ve omegam bana emirler veriyordu. Kontrolü almak için. Ona direnecek gücüm kalmadı. Tamamen özgürdüm ve gözlerim kapalıydı. Onun yavaşça parmaklarını tenimin her yerinde gezinen parmaklarının yavaşça tüm bedenimi ele geçiren ziyaretleri baş gösterirken.
Bir şekilde öptükçe o dudaklara susadığımı hissediyordum.
Ve üzerimdeki tişörtümün üzerinden sıyrılması bile dudaklarından ayrılan dudaklarımın mızmızlanmasına ve tekrardan öpebilmek için ona uzanmama sebep oluyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi kendisini de aynı şekilde üstsüz bırakırken, elim onun göğsüne uzandı. Buna cesaretim yoktu ama merakım vardı. Yumuşak ve sertti. Avuçlarımın içini yakıyordu ve ona bunu yapıyor olmama bayılıyordu sanırım.
Yoksa gözleri kısılmış bir halde beni izliyor olamazdı. En azından kirpiklerinin titriyor olmasının. Ve git gide üzerime eğilerek beni yatağın içine sırt üstü uzandırırken. İşte o an gözlerinin içinde kendimi bulacağım o yangını, arzuyu, feromları sayesinde ona olan bağlılığımın yanında meydana gelen bütün olma hissi. Sanırım bu yüzden sesimi çıkaramıyor, "Beni öpmeye devam et Medusa," diyordum sessizce.
Bu isteğimle başımı döndürecek kadar hızlı bir şekilde dudaklarımın arasında yerini aldı.
İnleyerek ve adımın arasına eşi olduğunu söyleyen adama kapılmıştım. Üzerime eğilmiş ve göğsüme, göğüs uçlarımı emmeye başlamıştı. Buradan tahrik olmaya başladım ve o bunu anlayarak daha çok oyalandı ve bedenimi diliyle yerken belli ki hoşuna gidiyordu. Ve o yumuşak tepelerimi dilinin arasında ezerken, dişlerini saplarken hem küçük parçama hem de elleriyle kalçalarıma yaptığı baskıyla bundan deli gibi zevk almaya başlıyordum.
Bir kez daha, "Taehyung," diye inledim. Ve o bana hükmeden alfası, şu anda benim ondan dolayı mahvolduğum için öylesine keyif alıyordu ki. İçimde patlayan, kasıklarıma, dudaklarıma, göğsüme batan bu adamın bedeniyle kayıyordum. Yuvarlanıyordum. Ama zirveye doğru.
"Tadın çok güzel güzelim," dedi inleyerek Taehyung.
Altında kıvranan başımı ellerinin arasına aldı severek. Derken, aceleci diliyle minik fiskeler vuran parmaklarıyla içime girip çıkan, o ani ve sıcak dalgayla yükselen enerjiyi hissettim. Tek yapabildiğim gözlerini kapatıp, ellerimi Taehyung'un göğsüne bastırarak kafasını geriye atmak olmuştu. Çünkü beni öylesine kaptırmıştı ki, ne zaman veya hangi ara altımdaki pantolonumdan kurtulduğumu bilmiyor ve oraya uzanmış dilinin benden dökülen sıvıyla tatmin oluyordu, anlamıyordum.
Ama bunu yapıyor olması, tamamen korkumu yermişti, yerine utancın gölgeleriyle kızarmıştım.
Yeni bir zevkle ölüp diriliyor ve titriyordum. Taehyung'un dili yorulmak bilmeksizin göğsümü, boynumu, çehremi, omuzlarını yalamaya devam ederken inliyor ve çığlıklarını bastırmak için alt dudağımı dişimle kıstırıp bu şiddetli orgazmın sarsıntısını bastırmaya çalışıyordum.
"Bu neden böylesine iyi geliyor. Romantikmiş gibi."
Her dokunuşuyla kendimi daha çok özel hissederken, sonunda o korktuğum şeye beni tamamen hazırladığını düşünürken, gözlerimi tekrardan sıkıca yumdum. Ama bu sandığımdan daha zordu, içimde kayan o şeyi hissederken gözlerimi kapatmak. Yaşadığım ani irkilmeyle gözlerim hızlıca açıldı.
Taehyung, sert bir kol hareketiyle belime sarılıp içini doldurdu. Tüm gücüyle kasıklarımın içine vurdurdu kendisini. Taehyung'un gözleri tüm benliğimi ele geçirirken halinden memnun görünüyordu. Ve susamış dudakları beni tekrardan öperken, "Artık ait olduğum yerdeyim," diye inlediğinde, onun beni utandıran sözlerini susturabilmek için ısırdım dudaklarını.
Ve o da buna inat, tamamen kendisini hissedeceğim yerde kendini sertçe ittiğinde, çığlık attım. Sırılsıklam olmuştum ve onun şeyi yeterince beni delip geçmemiş gibi şişiyordu. O çenemden taşan öpücüğü boynuma doğru kayarken, soluk soluğaydım. Ve tamamen daraldığımı hissediyordum. Onun saçları yüzümün her bir yanını savuruyor, "Şimdi seni mühürleyeceğim," diyordu, küfretmek istiyordum. Çünkü fena halde bitik ve patlamanın eşiğindeydim, bir de ağlamağım gelmişti.
Yine de "Seni seviyorum Medusa," dedim ve onun tebessümünü hissettim boynumda.
Sonra, o mührün aklımı kaybettiren noktalarının içinde baskısını ve kanıma karışan uyuşturucu etkisi doldurdu bedenimi. Sanki her hücrem bir toz tanesine dönüşerek vücudumun içinde dağılıyordu ve kokumuzun karışımın ardında bıraktığı renk cümbüşü yeni bir aura yaratıyordu.
Ve ben tamamen ıslaktım.
Taehyung'un içimde patlaması, o sıcaklığıyla uyuşan kaslarımla kendimi dizginlemeye çalışıyordum.
Benim içimden çıkmadan tekrardan öperken, "Nasıldı, düşündüğün kadar kötü değildi değil mi?" diye sorarken, vereceğim tepkiye karşı çekingen duruyor ama boğuk çıkan sesi bundan ne kadar tatmin olduğunu belli ediyordu.
Ben ise artık götünü vermiş birinin rahatlığıyla öz güven patlaması yaşıyordum.
"Bir daha yaparsak nasıl olduğunu anlayacağım sanırım Taehyung," dedim ve bu tepkim onun için açık bir seks teklifi olsa da kaldığı yerden değil, sanki ilk kez tekrardan birlikte oluyormuşuz gibi ağırdan alarak başlamasına sebep oldu.
Şuraya, ilk gecesinde hamile kalan bir omega çizerseniz sevinirim. Tıslak veletlerin tohumu atıldı da ben bu dünyaya iyilik mi yapmıştım yoksa kötülük mü bilmiyordum. Çünkü sabahın en güzel anlarında çalınan o kapı, hayatımı yeniden çizeceğim kadar şansla dolu değildi. Taehyung'un tutuklanmasını istemiyordum. Bunun için nelerden vazgeçmem gerektiğini de. Ben sadece onunla bir ömür mutlu olmak istiyordum... çocuğumuzla.
....
smut garip değil miydijhdhcasl
Bu taekook'u seviyor musunuz? bebe isimleri yazın, cinsiyeti ne olsun, ve ne olacak fikri olan?
Ben Nicotesy, sizi morladım.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.23k Okunma |
658 Oy |
0 Takip |
62 Bölümlü Kitap |