SELAM... kimler uyanık? Gece 2 olmak üzere de:)
Yorumcuklar görmek istiyorum, belki yarın eve dönüş yolunda otobüste yeni bölüm yazar ve paylaşırım...
Yazım hatalarıma sonradan döneceğim, çünkü direkt yazıp atıyorum.
İyi okumalar 💐
Bir arsız göz sürmelerin bana kıydığı fiyat biçimlerinden arzu edilen ben, gönlü istekli olsa da korku dolu olduğumdan seni diyerek beni şehvete sürükleyen adama olan tavrım, hıçkırık tutmasın diye bir dakikaya yakın nefesimi tutmak ve orospu omegamla kavga ediyor olmamdı.
Pişmiş tavrım alay etmeye müsait olmamasına rağmen, "Rüyanda canım. Hadi, başka kapıya," diye onun özel alanımın işgalinden kurtarmak için elimle def etmeye çalışıyordum. Ama Medusa yine bildiğim gibi, "Bir gün böyle konuştuğun için pişman olursun bak," diyerek tehdit ediyorken ciddiydi.
Moralinin bozulmuş olması benim kafamda kurduğum tek şeye bağlanıyordu. Sadakatsizliğe. Çünkü ilişkimizin var olmayan aşamalarında yaşadığım ve unutmakta güçlük çektiğim tek şey buydu.
Ya tamamen bana sahip olduğunda benden pişmanlık duyarsa? Bu düşünce ona yaklaşmak isteyen adımlarımı öylesine derinden bağlıyordu ki, ona her yaklaşmak istediğimde canım acıyordu.
Korkunun bana getirdiği rehavetle, "Yine boynuzlamakla mı tehdit ediyorsun beni?" dedim tüm sinirimi ses tellerimi derinden bir öfke ile sarsmaya çalışırken.
Onunda altta kalır yanı yoktu bana karşılık verirken. "Öyle bir şey yok. Unut bu saçmalıkları."
Pekala aşırı gamsız olma metodumu aynen uygulayarak, "Tamam, unuttum," dedim ve eski dolabıma doğru adımladım. Oradan kendime bir yatak ve örtü alacakken, arkamdan, "Cidden benimle uyumayacak mısın?" diye mızmız sesini duyunca, orta parmağımın çıkmak isteği yeri yumruk yaparak bastırdım. "Ne münasebet." Diyerek çıkıştım ve paşalar gibi yer yatağımı yaptım, içine gömüldüm. Uyumak için.
Ancak uyumak bir yana dursun, gözlerimi zorlasam da kapanmıyordu ve o da sürekli olarak yatağın için de dört dönüp ofluyordu. Onun ne zaman uyuyacağım hesap ederken uyuya kalmış olmam da ne bileyim, iyi olmuştu sanırım.
Tabi ki sabah uyandığımda kendimi onun yatağında ve üzerinde uzanıyor olarak bulmuş olmam da elbette belli başlı birkaç rezil rüsva olayın başıma gelmiş olmasına neden olacaktı.
Annemin odada prens hazretlerini bulamadığından, evden çekip gitmiş olmasının endişesiyle bağıra çağıra kapıyı çalmadan odama girmesine sebep olmuştu. Hoş, genelde annem normalde de kapımı çalmadan içeriye girerdi. Annelik müessesi olduğundan galiba.
Ve sonuç; ben ahlaksız ve kuyruğuna sahip olmayan azgın bir evlat olarak yer edinmiştim annemin gözünde.
Pekala, zaten öyleydim ama bunu annemin bilmesine gerek yoktu.
Halbuki ben nerden bilebilirdim ki Taehyung'un ben uyurken beni yatağına çekmiş olduğunu. Sırf kendisi bana yanaşamadığından beni kendisine yanaşmış gibi gösterip intikam aldığını ve bununla beni köşeye kıstırdığını. İlk defa çok masumdum ben.
...
Baş belası sıra arkadaşlarımla, onlar mahşerin dört atlısını tamamlayan ekiptiler bu arada, kantinde sürtüyorduk. Daha çok ben onları köle gibi kullanarak peşimden sürüklüyordum. Gururumdan Taehyung'a mesaj atmıyordum. En sonki olaydan sonra ona yapışan bir tipmiş gibi davranmak değildi niyetim.
Bende şeytanın yan çarı olduğumdan onun ne bok yediğini ve en son ne zaman nerede olduğunu ispiyonlayan oppacı grubuna katıldım. Salak olmayın, elbette kendi numaramla değil, Hoseok'un numarasıyla yaptım. Yakın arkadaşlar her daim bu kritik anlarda kullanılmak için vardırlar. O biraz halinden şikayetçiydi ama ben güzel tehditlerimle onu yola gelmesini sağladım.
Bana kızgınlıkta attığı videolarını porno sitelerine satmakla tehdit ettim. Güzel fikir, ileride Taehyung üzerinde kesinlikle uygulanmalıydı bu!
Her neyse.
Şu anda şahini aratmayan keskin gözlerim ve ağzıma getirip götürdüğüm lolipopumla etrafa bakışlar atıyor, daha beş dakika önce seyir halinde arkadaşlarıyla haraket eden Taehyung'u bulmak için çaba sarf ediyordum. Bunu yapmak basitti. Nerede hilal şeklinde bir grup görsem bilirdim ki benim kocam orada.
Ama grup şöyle dursun, insan müsveddesi bile bulmak zordu burada.
"Ya mesaj at neredesin diye, senin yüzünden tüm okulu tavaf ettik," diye homurdanmaya başladı Yoongi. Hoseok'ta onun mırın kırınlarına eşlik ediyordu, sırf telefonunu alabilmek için. "Katiyen olmaz! Onunla tesadüfen karşılaşmalıyım." Diye karşı çıktım.
Sehun sıkılmış bir halde sessizce duruyordu. Sabah benimle özel bir şey konuşmak istediğini söylediğinde, onunla okul sınırları içinde yalnız kalmamızın hoş olmayacağını belirttim. Çünkü... Medusa kızıyordu! Elbette ona böyle söylemedim, sınıfta onunla çok yakın olduğumdan dedikodumuzu yapabilecek insanların olduğunu ve bununla hakkımızda asılsız söylentiler çıkarabileceklerinden bahsettim.
Ama ısrarla konuşmamız gerektiğini söyledi. Gerekirse akşam saraya gelebileceğini de. Bu inat, bu ısrar... bu aile de genetik olsa gerek.
"Jungkook sen bazı şeyleri çok yanlış anlıyorsun, biliyorsun değil mi?"
Bunu söyleyen Yoongi'ye ters ters baktım. Ağzımı açıp bana ne senin hödük flörtleşme taktiklerinden diye laf kavgasına girişecektim ki, dua etsin de Hoseok'un telefonundan tekrardan bir bildirim geldi.
Pekala, Taehyung yüzme havuzun ve özel öğrencilerin aylık belli yüksek mevla ödeyerek katıldıkları sıcak tesislerin olduğu yerdeydi. Ne alaka? Ezberime aldığım ders programında spor aktivitesine dair hiçbir şey yoktu bugün. Sımsıkıcı olan sayısal ve hukuk dersleri varken, neden oradaydı? Pis kokular burnumun deliklerine hazince bir bok kokusu yayarken, kendimi motive etmeye çalışıyordum.
Bundan daha lezzetli bir şölen olamazdı artık. Eğer cidden de yüzmek için gittiyse oraya.
Peşimde dolan, tıpkı arabaların arkasına takılan demir şişeler gibi bir takırtı çıkararak ilerleyen arkadaşlarıma yeni rotamızın haberini vererek komuta almış er başı gibi seri bir şekilde yılan gibi okulun en sonunda yer alan spor tesislerine gittik.
Bu sefer ikiz orospulardan ses çıkmıyordu. Çünkü Sehun benim adımlarıma uyumlu bir halde yürümek için çaba gösterdiğinden garibimin sesi soluğu çıkmıyordu. Şey, ben bazen biraz hızlı yürürüm de.
Pekala, siz benim yavaş yavaş hayallerimin puf olduğu bu naçizane anın tadını acı şalgam eşliğinde içerleyerek içebilirsiniz. Çünkü benim bir hevesle cıbıldak Taehyung görme umudum, yerini Jimin'in çıkık poposuna yapışan mayosu ile bakışmakla geçti de.
Beni şu anda kimsenin fark etmemesinin sebebi, benim daha onu içeriye girmeden görüş alanıma girmesiyle olmuştu. Havuzdan çıkıyordu. Ve, ve hafif uzamış saçları sarının bal tonlarından çaldığından mıdır, çok farklı bir aurası ve kibriyle üzerindeki suları havlusuna sürerek kurutuyorken gözleri beni göreceği endişesinden değil de baktığı yerin beni hoyratlaştığı manzara içinde kudurmaya başlıyordum.
Taehyung çıplak değildi, aksine halen bembeyaz okul formasının içinde, ben bir prensim, dercesine bir duruş ile ayakta duruyor ve yakının da duran üç arkadaşıyla gülüşüyordu. Tanıdık arkadaş simalarından biri olan Namjoon, suyun içinde hızlıca kulaç atıyorken, Taehyung'un yanındaki arkadaşı havuzun başına doğru eğiliyor ve sudan çıktığı anda durduracağı sayacın saniyesini seslice söylüyordu. Bununla aşırı keyifliydi ve sadece sırtının arkasından görebildiğim ve güldüğü zaman sallanan omuzundan dolayı kıskançlığımın boyut atladığı olayda Jimin'in saunadan yeni çıktığı belli olan o terli vücuduna bakıyor mu diye kafayı yemek üzereydim?
Delirebilirdim değil mi arkadaşlar? Yani bence hakkımdır! Artık beni istediğini söyleyen bir adamın kabul edilemezdi eski sevgilisinin yakınlarında nefes alıp vermesi?
Elim bu ortamı paramparça etmek adına pençelerini ortaya çıkarma adına avuçlarımda kenetlenirken, omzumun üzerinden her şeyi görmeye çalışan vesveci Yoongi, "Taehyung'a bakıyor dik dik, fark ettiniz mi?" diyordu. Boğazımda biriken kızgın soluk hızlanmaya başlıyordu.
İçimdeki yangını gören Hoseok, "Ben onu değil de, birazdan Jungkook'un içinden çıkacak olan panteri görüyorum şu anda. Boynu bile kızarıyorsa, ortamı sikeceğinin habericisi bu. En son böyle olduğunda, biri bunun bilerek elindeki dondurmanın üzerine tükürmüştü, o da gidip kendi dondurmasının üzerine tükürüp bunu yapan çocuğun ağzına sokmuştu. Tabi o zamanlar orta okuldaydık. Sonra annesi kızınca bir yumuşamıştı. Yalandan ama en azından bizi de dövmeyi bırakmıştı," dediğinde, canlanan anılarım şimdi aynı şeyi Taehyung üzerinde deneme isteği uyandırıyordu.
Onun ağzına tüküreceğim ve sizde göreceksiniz! Nokta.
Bu iğrenç anılarımdan her daim eğlenen Yoongi, "Bilgilendirme için teşekkürler kanka, kamu spotu tadında yarattığın fragman çok etkiliydi. Sayende Sehun bugünde Jungkook'un karşısında minnoş olan alfalığından utandı," diye yine kendince ona laf sokarken, "Ya senin benimle derdin ne bir söylesene," diye çıkışan Sehun, beni bile şaşırttı ve onlara bakmama sebep oldu.
"Bence sen gayrette iyi biliyorsun. Kıvırma, yemem ben bu numaraları."
Yoongi laf söylemek için o kedi dilini ağzından çıkarırken, elbette önceliğim kendi davam olacaktı. Çünkü Hoseok, "Jungkook bir şeyler yapsana, onların yanına gidiyor," diye çemkirince, meraklı Yoongi hemen önüme geçmeye çalıştı ve iki çizgili gözünü cama yapıştırırken kafasındaki şeytan boynuzları fazla manidar görünüyordu. Keza, "Yalnız Jimin baya iyi görünüyor, taş gibi," diyerek benim içimdeki omurgasız omegamın bile omurga sahibi yaparak diklenmesine sebep oluyordu.
"Yoongi, o bir omega." Dedi Hoseok o sırada, Yoongi tam önümde durmuş, "Ne olmuş, kendi türümdeki birine azıyor olamaz mıyım?" diye cevap verdi ve benim şu anda iyice kendimi kötü hissetmeme sebep oldu.
En yakın arkadaşım bile kendi türünde olduğu kişiye yükseliyorsa, Taehyung bir zamanlar birlikte olduğu onun için tam şu anda ne düşünüyordu? Onun tenine baktığında tekrar dokunmak mı istiyordu yoksa evlendiği kişi o olsaydı daha mutlu olduğunu mu? En azından bu leş ortamda ben hiç aklına geliyor muydun? Bir insan evladı nasıl olurda beni bombok hissettirirdi? Hem de hiç yüzüme bakarak konuşmadan.
"Lütfen o fetişçi hesaplarda dolanmayı bırak. Ayrıca Jungkook'a ayıp ediyorsun." Dediğinde Hoseok, sonunda benim varlığımın bir önem kazandığını hissettim. O sahiplenme iç güdüsü tüm benliğimi yeniden ele geçirirken, ben Jungkook'tum diyordum. Ben sevişmek istediğim adamı kimseye yar etmem!
O piç gülüşüm keyiflenerek ortaya çıktığında, nasıl filmi oynatıyorum ayık olun arkadaşlar.
Rüzgar efektini arkama alırcasına bizimkinlerin yüzüne döndüm. Bu saatten sonra Yoongi ancak kıçımla muhattap olacağından arkamda kalması umrumda bile olmadı.
"Ayıp yatakta olur arkadaşlar. Şimdi sadece beni izleyin." Dedim ve boynumu kütlettim. Arkamdan zıpalayan Yoongi, "Ne yapacaksın lan!" diye beni kendini çevirmeye çalıştığında Sehun kolumu tuttu. "Jungkook lütfen bu insanların gözünde kendini küçük düşürecek bir şey yapma," diye beni uyardığında, elbette aklımda mahalle kavgası yapma gibi bir dürtü yoktu.
Ama herkesin benden beklentisi bu yönde olsa gerek, "Prensi dövme en azından. Diğer türlü kardeşlerin senin götünü kurtarır," dedi Hoseok. Bu söylediklerini tüm yürekten hissederek, Yoongi'ye omuz atarak kapıyı açtım ve büyük bir gürültü çıkarması bile umrumda değildi.
Çünkü gözlerim ziyadesiyle Jimin'in o arkadaş grubuna karışmak adına yaklaşmış adımlarını görüyordum ve laf atmış ağzından, "Konuşamız lazım," duymam bile, aralarında halen bir dialog geçtiğini gösteriyordu. Beni gördüğü anda şaşkın bir ağız bükmesine yol açtığı için mutluydum tabi. Çünkü dibine kadar sokulmak isteyen adımları sekteye uğramıştı.
Benim şapırtı çıkaran ayak seslerini duyan Taehyung'un beni görmek için çevirdiği bedeninde, gördüğü anda bile yutkunmuş olması kafiydi. Demek ki göt korkusunu tetikleyecek bir iş karıştırıyordu. Umarım o küçük beyninden bir an için bile o geçmemiştir Taehyung, yoksa bu iş senin benden dayak yemenle bile soğuyup gitmezdi.
Çünkü benim affedemeyeceğim tek şey sadakatsizliktir.
Taehyung'un yanına kadar geldiğimde, "Canım," diyerek hemen koluna sokuldum ve kendimi ona karşı elletmeme kuralımı hiçe sayarak, Jimin'in bizi izlediğini bildiğim gözlerine bakarak yanağının kenarına bir öpücük kondurdum. Benim Medusa'm ona koyduğum dokunmama yasağımı çiğnediğinden midir yoksa bir anda benim bu ortamın içinde beliriyor olmamdan mı kaynaklı bir ürperdi emin değildim ama, yine de sesi, "Jungkook," derken fazlasıyla tepkiliydi. Veyahut gergin?
Sadece diğer arkadaşları Arizona kertenkelesi gibi pörtlemiş gözleriyle benim bu samimi ani tavırlarından dolayı ilgili olduklarından, bakışların baskısından pot kırmamam gerektiğini düşündürtüyordu bana.
"Burada olduğunu söyleyince seni kısa süreliğine de olsa görmek istedim," diye yalanın dibini boylarken, benden çok daha zeki olan bu arkadaşları hafife aldığım için birazdan pişman olacaktım.
Her neyse.
Medusa elbette benim onu takip etmiş olduğundan, oyunculuğunu garip bir ikilemde bırakacak türden gülümsemeye çalışarak, "Öyle mi? Çok naziksin," demişti ve zoraki tebessümü bana doğruyken, yine ne karıştırıyorsun, der gibi bakıyordu. Sanki gözümde kendisi bir boklar yemiyormuş gibi.
Tövbe tövbe.
Ama o gıcık arkadaşı, bana sulanan şahıs diyelim biz ona, Choi kaşlarını çatarak Taehyung'a baktı ve "Taehyung sen bu sabah telefonunu yere düşürdüğünü ve bu yüzden çalışmadığını söylememiş miydin bize?" diye sorarken, olmayan şansımı sikiyordum.
Yalan ağzımın içinde bir hayli yuva yapmış olmasından kaynaklı, "Yedek telefonundan haber verdi?" diye, Taehyung'un cevap vermesi gereken soruya gümlemesine dalıyordum.
Çok ama çok yanlış bir taktik, denemeyiniz.
"Öyle bir telefonu mu varmış," dedi şaşırarak ve Taehyung'a baktıktan sonra yanındaki ayakta duran arkadaşına baktı iki kaşını havaya kaldırarak. Oysa ben, "Artık var," diyerek ortamda ağırlığımı korumaya çalışıyordum.
"Anladım." Diye mırıldanınca, bende aynı mırıntıyla ona, "İyi," dedim ve Taehyung'un üzerinden alenen yalan söylediğimden dolayı biraz rahatsız olmuş ve bakışlarım, baskınlığımı kurmak istediğim o kişi üzerine dalmıştı.
O ise gailesizce havlusunu koluna aldı ve gülmesini bastırmaya çalışan biri gibi yukarıya kıvrılan dudaklarını ısırıyordu.
Ortamı terk etmek için hamlenen ayakları, inadına bana yakın bir teğetle geçmek için harekette bulunurken, benim duymamı isteyerek tam da yanımdan geçtiği anda, "Çok komik," dedi ve yüzme havuzunu terk etti.
Ben ise gözlerimi sıkıca kapatıyordum. Bir zamanlar melek olarak lanse ediyor olduğum kişiye olan kinimin, haksızlık olduğunu düşünürken şimdi bu yaptığıyla hak ediyor olduğunu düşünmemek artık imkansızdı.
Taehyung'un o sırada ne düşündüğünü bilmiyordum ama rahatsızlık hissinin ona dokunduğum kolundan bile sertçe anlayabiliyordum. Çünkü parmaklarımın dokunduğu yer, onun kaslarının üzeriydi.
O şeytanın minik kuyruğu olan arkadaşı kinayeli kinayeli konuşarak, "Biz devam edelim, Taehyung'da eşiyle ilgilensin," diyerek bizi baş başa bırakmaya çalıştıklarında, Taehyung işte o zaman kolunu çekti ve yanına beni alarak o gözetmenlik yapan arkadaşlarımın olduğu tarafa doğru yürürken, eminim benim de gördüğüm gibi onun hızlıca oradan topuklamaya başladığını görmüştü.
Yine rezil olmuştum, yine de ben haklıydım!
Onunla koridorlardan geçiyorken sonunda hızlı adımları durdu ve benimde durmamı sağladığında, yüzüme döndü. Karmakarışık hissettiren yüzü, "Yalan söylediğin çok belliydi," dediğinde, kızgın mı yoksa kırgın mı anlamış değildim.
Lakin benim neden bu yalana başvurmuş olduğumu anlasın istiyordum.
O eski sevgilisinin halen beni nasıl kudurtmayı iyi bildiğini bilmesini istediğim gibi.
"Konu bu mu şimdi?" Diyordum, kollarımı belime doladım. Agresif çıkan sesim, onun da aynı şekilde bir ses tonuna bürünmesine sebep olmuştu. "Ne olmalıydı? Söyler misin? Çünkü davranışlarını bazen anlamakta güçlük çekiyorum."
Cevap basitti. Lakin o bana neden bu tür sorunlar yarattığını anlamak istemez gibiydi. Dişlerimi sıktım. "Neden buradasın?" diye hesap sormaya başladım.
O da bana; "Arkadaşım için. Başka ne gibi bir sebebi olabilir. Hafta sonu olimpiyatlara katılacak, onu antrenmanda ziyaret ederek destek vermeye çalışıyoruz," diyerek, davranışımın aslında bomboş olduğunun hissini vermeye çalıştı.
Oysa ben, "Benim sorduğum sorudan istediğim cevap bu değil," diyerek, ismini ağzıma bile almak istemediğim kişiye dile getiriyordum aslında.
Bu sorum onu fazlasıyla sinir etmeye yetmişti. Benim anmak istemediğim ismi, o, "Ne duymak istiyorsun? Jimin için buraya geldiğimi mi ima etmeye çalışıyorsun?" diyerek tersleyerek söylediğinde, eli yine o dolgun parlak ön saçlarının arasında asice gidip geldi.
Fena yakışıklı oluyordu böyle ama durun biz tartışıyoruz şu anda! Kafamı yakışıklılığıyla bulandıramazdım.
"Doğru anlamışsın işte." Diyerek, hesap sormayı istediğim ana konuya girebilmiştim. Ama o benim hissettiğim duyguları, çatışmayı ve bende yarattığı o travmayı çok hafife indirgiyordu.
"Bu çok çocukça bir kıskançlık." Diyordu, sanki öylesine önünden geçmiş dişi bir sineği kıskanmışım gibi davranırken. "Elbette bir yerlerde karşılaşıyor olacağız. Her defasında bu durumu mu yaşayacağız aramızda. Sana onunla aramda hiçbir şey olmadığını kaç kere söylemem gerek."
Sözlerini sindirmek için bekledim ve isyan dolu sesini anlayışla karşılamaya çalıştım. Amacım onunla kavga etmek kısmen doğru olsa da, bu durumdan bıkmış görünüyor olması beni bir açıdan da olsa düşünmeye itti.
Ona son kez tüm kalbimle inanmayı isteyerek, "Gerçekten evlendiğinden beri onunla hiç konuşmadın, düşünmedin öyle mi?" dedim ve içimden, o ne söylerse şimdi, onu gerçeğim yapacak ve ona göre davranacağım dedim.
Ve dikkatle onu dinlerken, o uzandı ve ellerimi olduğu yerden çözerken kendi avuçlarına doladı ellerini.
"Evet, olmadı bu." Dedi gözlerimin içine bakarken. "Unut artık bu kafamda kurguladığın olayları." Sesi daha yumuşak ve sıcak çıkıyordu şimdi. "Şu anda senin yanındayım. Çünkü olmak istediğim yer senin yanın. Ama sen her zaman ilişkimizi baltalamaya çalışan taraf olmaktan sıkılmıyorsun. Bu cidden artık yoruyor beni."
Onu kendimden asla bıktırmak istemiyordum.
Bundan dolayı ona bir adım daha yaklaştım ve daha da yakın olmamızı sağladım. "Üzgünüm Taehyung." Diye mırıldandım ve itiraf edeceğim şey yüzünden bakışlarımı kaçırdım. "Haklısın, ama seni kıskanıyorum."
"Kıskanmana gerek yok. Güven bana ve," dediğinde, sesinin aniden neşelenmiş olması yüreğimin hoplamasına sebep oldu. Bu nasıl mümkün olabilir diye bile düşünemeden bana sarıldı. "Şimdi sende sıkıca sarıl bana," dedi ve benden istediğini seve seve yaptım.
Kollarının arasındayken, ona doğru bakışlarımı kaldırdım. Aşırı sevimli bir şekilde çekingendim. Çünkü benim onun kollarının arasında ezilip büzülmem göz bebeklerinin büyümesine sebep olmuştu.
"Arkadaşlarının yanında seni küçük duruma düşürdüm, kızmayacak mısın bana?"
"Hayır, onlar için küçük bir espiri olur ve sonra unutup giderler." Dedi, beni ılık esen kollarının arasında özgür bırakmadan önce. Oysa ben neredeyse parmak uçlarımda yükseliyor ve "Peki sen bunu unutacak mısın?" diyerek yüzüme renk veren mahcubiyetimi gizlemek için çaba bile gösteremiyordum. Çünkü rezil olmuştum ve bu hemen gözardı edemeyeceğim bir gerçekti.
"Bana güvenmeyip takip ettiğini mi? Belki."
Oh, Medusa formuna geri dönmüştü. Bu da kendi içimde aramızdaki sorunun kısa sürede hallolduğunu hissettirdi bana. Bu yüzden ona artık laf sokan ben olmadığımdan dolayı ezildiğim lafın üzerine, topuklama istediğim nirvana olduğundan neredeyse dersin başlamış olmasının bahanesine sığındım.
"Pekala, ben derse gitmeliyim artık."
İç çekti ve eğilip alnımın üzerine küçük bir buse kondurdu. "İyi dersler," dedi ve benim tasarım dersimin olduğu kadar, onunda birazdan analitik geometri dersi olacağını bildiğimden ötürü, "Ya sen?" diye sordum.
"Biraz daha burada olacağım." Dedi ve bana da, "Peki," demek düştü. Eğer ders programını da öğrendiğimi anlarsa, kesinlikle ilişkimize duyduğum güvensizlikten dolayı bana bir hayli gücenecek ve benim ona karşı kendimi savunacağım hiçbir şey bırakmayacaktı.
Bu yüzden elimden geldiğince uysal görünmeye çalışarak oradan uzaklaşmaya başladığımda, arkamı dönüp onu kontrol ettim. O da dediği gibi tekrar arkadaşlarının yanına gidiyordu.
Bu sorununda aramızda hemen öylece bir anda parlayıp yok olduğunu sandım.
Tabi ki bizi koridorda dinleyen, gözetleyen ve üstüne gailesizce sırtını duvara yaslayıp benim kendisine doğru gelmemi bekleyen Jimin'in varsaymazsak, bugün de hayat çok normaldi.
Çünkü bu şartlatan benim asabımı bozmak için varolmuştu.
"Onu böyle mi elinde tutmaya çalışıyorsun? Özgürlüğünü kısıtlayarak, arkadaşlarının yanında onu küçük düşürerek mi? Halbuki ona gerçekten bir an için bile iyi geldiğini düşünecektim senin. Sana aşık olacağını düşünerek boşuna acı çekmişim. Keşke kapışmak için daha iyi bir rakip seçme şansım olsaydı? İnsan nefret edeceği insanı bile buna layık bulmak istiyor."
Şimdi ben buna tam olarak ne yapmalıydım? Çünkü gerdek gecemden bir gün önce Jimin ile olacak olan asap bozukluğum hiç iyi değildi. Çarkı bozuk kaderimi sikeyim, teşekkürler.
Ay sonunda bir tane yb paylaştım!!
Diğer bölüm ağlasam mı yoksa gülsem mi bilemedim...
Son iki bölüm :(
Ben Nicotesy, sizi seviyorum. 🍭
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.23k Okunma |
658 Oy |
0 Takip |
62 Bölümlü Kitap |