35. Bölüm

34. Bölüm

feu
nicotesy

SELAMMMM, beni bekleyen var mıydı acaba?

diğer bölümü sevmediniz mi ya... :( o kadar yorum okumak istedim, ama olmadı. Umarım bu bölüm uyandığımda sizin tepkişkolarınızla karşılaşır ve eğlendiğinizi görebilirim. Göremezsem bana bir hafta müsaade. :D Jk kadar şakacı olmadığımın dipnotunu çekerim buraya da djchkasd

Neyse, iyi okumalar ballarım.


Savaş pozisyonu aldığımda, bir bacağımı öne attım. O da tıpkı benim gibi bir bacağını öne doğru atarken, hodri meydan diyen bakışlarıma eşlik eden bakışlarını üzerimde gezdirirken şike sayılacak bir harekette bulundu kodumun alfası.

O sinsi dudakları çan eğrisi gibi bükülerek hoyrat kırmızı dili usulca gezindi tüm dudak çevresinde. Tövbeler olsun. Savaşa mı gidiyordum yoksa gerdek için yastık savaşına mı belli değildi.

Ben şimdiden elendim arkadaşlar. Sonra sana ne oldu diyeni sikerim. Karşınızda yılanların babası vardı, dil hapı atar gibi dilini dışarda dolayarak beni kendisine kilitliyordu.

Şimdi ben buna bunun silahıyla dalmaz mıydım? Damlaya damlaya bu hale geldim zaten. Ben piçliği bu heriften öğrendiğimden, bende dilimi dudaklarımda gezdirirken bakışları benim de onun dudaklarında dolaştırdığım rotama çarptı ve aynı bakışlar benim dudaklarımda dolanırken, öz güven patlamasından dolayı fazla bir atiktim.

Fırsat bu fırsat diyerek daha kurtların şikesi bulaşmadan ilk hamlemi yaparak yumruk olan elimi onun tam kalbinin üzerine doğru gümlettim. Olan benim elime oldu gibi ama pes etmek yok. Ben bunu çenemle bile öldürürdüm.

"Bu senin bir boktan anlamayan kalbine gelsin kocacığım. Malum kendisi nerede ve ne zaman çalışacağını pek bilmiyor."

Bakışları kararırken ufaktan bir tırsmadım değil. Sinirlenmiş gibiydi. Nefes alan göğsü kabarırken, Jungkook dayak yersen bile sende iki yumruk at diyordum. En azından dövmedim demezdim diyerek düşünürken, "Bu da" diye bağırıp tam bacak arasına tekme atmak için bacağımı kuvvetle ona salladığımda, beni amuda kalkıp yakaladı.

O nasıl bir manevraydı aslanım, az yavaş. Nefesim kesildi.

Bacağım yerde değildi. Bedenim zeminle olan teması kesilmişti. Hoplatıldığım yer onun kucağındayken, fizyolojik olarak eşit olmayışımızı kullanıyordu. "Bırak beni, ben seni böyle dövemem," diye sitem ediyordum.

"Yiyorsa kucağımda dövsene beni," diye kibirle gülerken, benim tepem nasıl atıyordu. Zaten bünye ufaktan alışmıştı kendimi onun kucağında kendimi bulmaya nasıl olsa. Hayır konfor sıkıntım da yoktu. Sadece bilirsiniz. Biz bu sahneleri çok gördük. İşin nerelere gittiğini de.

"Sen çok pis kaşınıyorsun? Seni bu halde dövemeyeceğimi ve sana haddini bildirmeyeceğimi mi sanıyorsun?"

"Kaşısana," dedi, bacaklarımı tutan elleri tenimi vıcırdatırken. Lan bu ibne resmen beni elliyordu yine. Siktir. Düşmek istemiyorum bu tuzağa. Hayır!

"Canım acısın boş ver, bu benim için zevk." Dediğimde, gülümsedim ve ellerim onun omuzlarında dengemi korumak istercesine tutarken, sıktım ve kendimi ayarlayıp kafamı geriye çekerken, orospu çocuğu yapacağım hamlemi çoktan anladı ve ben tam kafamı onun burnuna çarpmak için tüm gücümle ona doğru savrulurken, kafasını geriye kaçırmaya çalıştı.

Dengesini alamayıp beni kendisiyle yere düşürdüğünde küfrediyordu. Ben çok az sarsıntı geçirdim. Olan Medusa'nın götüne olmuştu. Çünkü sırt üstü yere yapışıp beni kendisiyle yere sürükleyen oydu ve yemin ederim bedeninin acısını sadece birkaç saliselik kesilen nefesinden bile anlamıştım. Yine de bir şekilde onun canını yaktığım için tatmin olmuştum.

Ben çok vicdansız biri olup çıkmıştım.

"Jungkook," dedi nefes nefese. Hayır bendeki gamsızlık da ayrı bir olaydı. Adam altımda acıdan can çekişiyordu bende üstünde yarı uzanır halde kalmaya devam ediyordum. Çünkü gördüğüm kasların beni rahat ettirdiği aşikardı şimdi. Bu yüzden de ayarı bozulmuş gibi takınıveriyordum üzerinde. "Kalkar mısın üzerimden?"

Konuşabildiğine göre iyidir diye düşündüğümden, "Yo," dedim arsız gibi. Bende işler ses vermeyene kadar devam ederdi. Metoduna sıçtığım herif dokuz canlı gibi gözlerini dinlendirme sürecini sonlandırdıktan sonra açtığında, kapkaraydı irisleri. Beni şebek gibi kalan umursamaz yüzüme tezat çok sertti. Ve biraz fazla mı ciddiye almıştı bizim çatışmamızı ne?

Ay imdat! Alfa geri gelmedi değil mi? Onun alfası benim anamı ağlatır çünkü.

"Jungkook son kez rica ediyorum. Kalkar mısın üzerimden? Sonrasında olacak olanlara ben karışmam." Dedi, bakınız halen çok ciddiydi bu konuşurken. Ara sıra beni korkutmak için yaptığından mıdır nedir, kararsız kalıyordum yapacağım şeyden dolayı.

Yine de...

Hayır sen kimsin de ben seni dikkate alacaktım hah aha. Tabi içimden gülüyordum. Onu bu hale çevirmiştim. Kurdu da daha piyasada görülmediğine göre, hazır bu kadar can acısı çekiyorken saydırma vaktiydi.

"Senin bende ricaların bir işe yaramaz Taehyung Efendi," diye kesip atıyor ve değişik bir kafa yaşıyordum. Hazır kafası yerdeyken ve kaçamıyorken, bir kerecik kafasına gümletsem ne olacaktı sanki? İncileri de dökülmezdi. Alışkındır nasıl olsa o benden birkaç darbe yemeye.

Sadece tekrar hamle yapabilmek adına, göğsüne çullanmış bedenimi biraz yukarıya sürükledim. İşte şimdi gözlerinin içine bakabiliyor, onun yanlarımda duran savruk elleri beni bedeninden silkelemek için belimden kavrıyorken son otuz saniyem kalmış gibi seri şekilde küfrederek ona sıralıyordum kuracağım cümleleri.

"Sen bana söz vermiştin. Ailemin yanına götürecektin. Ama ne hikmetse sana laf ettim diye bozuldun ve beni, ya beni cezalandırmak içinde resmen ailenin yanında mırın kırın ettin. Senin alfacığına sıçayım. Tek yaptığın bana eziyet çektirmek ve duygularımı boka çevirmek. Ben senin bozup bozup düzelteceğin oyuncağın değilim Medusa. Beni eski kırıklarınla sakın kıyaslama. Ve dengemi sakın bozma, sonra canı yanan tek sen olursun."

Konuşmaktan yorulan çenem durulduğunda, onun gözlerinin alemi çok başka yerdeydi. Lan bana bir cevap verme tenezzülünde bile bulunmuyordu.

Gösterirdim ben sana şimdi.

Ellerimi onun boynuna doladım ve onu boğmak adına sıkmaya başladığımda, boğuştuk tekrardan. "Sen çok arsızsın ve eğrileşmen lazım. Tek anladığın bu," derken şakaklarından ter süzülüyordu. "Sen bana bir bok yapamazsın. Senin kendine hayrın yok. Anca konumundan dolayı bana caka satabilirsin sen."

Ve üstüme çıkıp onu boğmak isteyen ellerimi başımın üzerinde sabitlerken, "Senin bir şeyden haberin yok," diyordu ama ben şu anda ucuz bütçeli konulu bir porno videosunda olduğumuzdan haberdardım. Şaka, şaka, Yoongi yüzünden bu haldeydim. Kesinlikle aklım fikrim bel altında değildi. Katiyen!

İnanmış gibi yapın lan.

"Olmaz mı canım, senin benden ne kadar nefret ettiğini biliyorum." Dedim bastıra bastıra. Unutmayın bir omega asla eskileri unutmaz. Unutmuş gibi yapar ama günün belli saatlerinde aklına gelerek sinirleri bozularak söver ve fırsatını bulduğu an alfasına bunun hakkında asla ama asla söylenmeyi ihmal etmezdi. Bende böyle yaparak, "Öyle olmasaydı böyle davranmazdım," diyerek kendimi konu bahsi yapmıştım.

Ama o kendinden pay çıkarak benimle bu şekilde çetin bir kavgaya tutuşma derdindeydi. "Ondan mı sana ondan uzak dur dememe rağmen onunla kol kola geziyorsun," diyor ve sinir krizine sokmayı başarıyordu.

Kalın kafalı olduğundan kelimemi bastıra bastıra, "O benim arkadaşım," dedim.

Ama ilk defa küfrederek, "Siktir, arkadaşmış," diyordu ve "Ben olmasam çoktan seni elleyecek haberin yok," derken sanki alttan alta bana münasebetsiz yerini dayamıyormuş gibi bir caka peşindeydi. Ve ben o muydum da evli olduğum halde biriyle bir ilişki yaşayayım, yaşamımı birleştirdiğim kişiye ihanet edeyim.

O kadar saçma geliyordu ki şimdi bana göstermiş olduğu ahlak bekçiliği. Bu yüzden de iki yüzlü davranışını görsün istedim.

Kasıklarımı fark etmesini istediğim şekilde ona vururken irkildi. "Herkes sen gibi ırz düşmanı mı göt herif!" dediğimde, daha temasımızın yakınlığından doğan şaşkınlığı üzerinden atamadan tekrardan aramızdaki konunun önemi sadece konuşmanın üslubuymuş gibi, "Bak düzgün konuş benimle," diyordu.

"Konuşmazsam ne olur?" diyordum kışkırtarak. "En fazla ailemin yanına gitmeme müdahale edersin. Ay doğru, onu da yaptın. Başka yapacak ne var ki? Diğer tüm seçenekleri başarıyla gerçekleştirdin de."

Sabır çekerek nefes alıp verdiğinde sert nefesi yüzümü yalayıp geçti. Bakın yine yalamadan girdik konuya. Ama neyse ki o benim aklımı karıştıracak çok çetin bir şey söylüyordu.

"Bizim için yaptım."

Affedersin canımda, biz derken? Bir hoşuma kaçtı da bunu da sana nah gösterirdim hani.

"Bizim içinmiş. Siktir oradan. Biz diye bir şey yok."

Gözlerimin içine bakarken, anlayamadığım bir şey vardı. Onda daha öncesinde hiç şahit olmadığım türde manalı, sakin ve çaresiz duran bakışlar. Hepsinin toplamı ne oluyordu bilmiyordum ama, "Kalın kafalının tekisin sen. Cidden öylesin ve beni deli ediyorsun," diyerek kollarımı serbest bıraktı ve garip bir şekilde yenilgiye uğramışım gibi hissettim.

Arsızdım, uçarıydım ve davranışlarımın sonu beni nereye götürürdü bilmiyordum. Onunlayken Da Vinci şifresi çözmeye hiç niyetim yoktu. O kadar aklım olsa burada bu halde oluyor olmazdım.

Üzerimdeki baskın tavrından kurtulmak için bedenini toparlarken, daha alınmamış hınçla doluydum ben. "Bak şimdi ben seni daha da nasıl deli ediyorum," diyerek onu kendime çekip omzunu sertçe ısırırken ne düşünüyordum bilmiyorum ancak onun acıyla çığlık atması çok güzeldi. Resmen onunla sadist bir yönümün olduğunu keşfediyordum ve onun da hiç mazoşist olma gibi prensibi yoktu. Prensti ya, yenilgi almamak ve parmaklarımla onu çimdirmeme tepkisiz kalamıyordu.

Hayır kesinlikle canımı acıtmıyordu, benim aksime.

Tek yaptığı benim darbelilerimden kaçınmak olurken, onunla çimlerde yuvarlanan pandalar gibiydik. Ve o kadar hararetli küfrederek dönüyordum ki, sürekli bir o üstte çıkıyor bir de ben. En sonunda gücüm tükenmeye başladı ve onunla mücadele etmekten yorulduğumda olduğum pozisyon içler acısıydı ve inanın hangi ara o hale geldiğimizi bende bilmiyordum.

Ve hatırlarım ki onu ciddi anlamda hırpalamak, birikmiş can acımı alıyor ve kandırıcı bir adi olmasının bedelini ödetiyordum. Çünkü ona ne zaman güvensem beni hayal kırıklığına uğratıyordu.

Her neyse.

Sürtüne sürtüne aşılanan bacaklarım onun beni ters döndürmesi ve kollarının arasında sıkıca sarıp sarmalaması, onunla boğuşmaya devam ederken içim çalkalanıyordu. Öyle böyle değildi. Bastırdığım şey, bastırılmış şeyin arka duvarımda olan olağan kuvvetiyle ödüm bokuma karıştı ve daha öncesinde bu denli belirgin hissetmediğim şeyle benim his denen şey tüm bedenimi titretecekti. Malum hissettirdiği şeyde üçüncü halay bacağı gibiydi. Ve lanet olsun o koca şey arkamda bana yaslanıyordu, kibar bir sertlikle.

-Azgın omegam, azma pls. Hiç zamanı değil, söz seni rengarenk dildolarla uçuracağım. Vallaha daha güzel parmaklar attıracağım. Şimdi olmaz tamam mı? -Bu söylediğin kaçıncı yalan!

Lan bu da bana ihanet edecek gibi. Ne oluyoruz şimdi. Taehyung artık debelenmeden tam arkamdan bana sarılıyordu ve biz herhalde bu olay sayesinde halının bir kez daha konfor alanı çözmüş olduk. Ben daha öncesinden bilirdim de bu şimdi anadan üryan zengin olduğundan bilemezdi. Neyse konu bu değil. Bu şekilde saçmalıyorum... farkındayım. Ama inanın yaşadığım bu anıyı sindirmeye çalışmak hiç kolay değildi. Üzerime sinen onun feromlarıyla darmaduman oluyorken, onun ensemde yaslı duran kibirli burnu seslice nefes alıp veriyor ve kokumu içine çekiyordu.

E ben öleyim o zaman.

Tüm hırçınlığım yerini derin bir sükûnete bırakırken, artık tenimde karıncalanan ve uyuşturan şey arkamdaki bedeninin bana olan sarılışı ve saçlarımın arasına dağılan derin nefes alıp verişleriydi. Bu büyüyü bozmaya çalışmak istemedim bile. Onun göremeyeceğini sanarak kısa bir süreliğine de olsa bu durumun keyfine ve mucizesine odaklandım. Gözlerimi kapatırken, az öncesinde deli gibi onunla kavga etmek isteyen ben değilmiş gibi şimdi de içimden büyük kavgalar eder oluyordum.

Çünkü alışmak istediğim ve sahip olmak istediğim şeyin bu olduğunu anlamak beni derin manada sarsmıştı. Öfkeyle bastırdığım duygularımdan sonra bu yaşıyor olduğum hisse muhtaç bir yanımın bana olan öfkesini hissediyordum boylu boyunca.

Aramızdaki sessiz anlaşmayı bozmamak için nefes alıp vermelerim yavaşlamıştı. Beni kendisine daha çok çektiğini hissederken, içimdeki ağlama isteğinin sebebini bile anlamış değildim. Neden onunlayken çarçabuk teslim olmak isteyen yanım ağır basıyordu ve acı çekiyordum. Tamamlanamamış ve öylece yarım bırakılmış gibi.

Ve o fısıldayarak, "Keşke tüm bunlara değeceğini bilseydim," diye iç çekerken sabit duran bedenim bir anda onun tarafından bir hayal kırıklığı olabilecekmişim gibi duygu dolu olurken, sarsılmıştı.

Onu anlamak istiyordum. Benden gerçekten ne istiyordu? Bu da onun yeni bir taktiği miydi? Bu şüphe hiç içimden geçmeyecekti ve siz sanıyor musunuz ki benim onu o anda hiçbir şey demeden sokulduğum kollarından çıkıp gideceğimi.

Ben çok sıkılmıştım. Her tarafımı sarıp sarmalayan bu kapandan ve alamadığım bu can sıkıcı tatminsiz bırakılan cevaplardan. Dolu dolu duymak istiyordum. Kötü olacaksa da olsun. İçimdeki bu hoşlantının daha da büyümesinden ve bana ilerde daha çok zarar vermesinden bin kat iyiydi.

Bununla, kollarında olan konumumu onun yüzüne bakabilmek için çevirdiğimde onunla bir anda bu kadar yüz göz olmak beni de bir an çekingenliğe sürüklemedi değil. Bu adamın yakışıklı yüzünün hiçbir insafı yoktu ve kesinlikle ikna oluyordum, bu adam dünyanın cidden yaşayan en seksi alfalarındandı ve ben onun kollarındaydım. Ne anlamda olursa olsun, biraz egomdan taviz vererek biraz gururlanmıyor değildim.

Neyse ki onun gözlerinin içine bakabilmenin bağışıklığını kazanmıştım. Ve bu sayede az öncesinde söylediği sözlerini masumca sorgulayabilirdim.

Masum diyordum, bilirsiniz ben yüksek sesle konuşmayı severdim ve nedense bunu tam şu anda yapamayacak kadar uyuşmuş ve mayışmıştım. Sarhoştum. İçimdeki duygu patlamasını var eden yakınlığından ötürü.

Aynı sessizliği de kendimde görerek, "Ne demek istiyorsun," diye sorduğumda, gözlerime bakınmaktan çekinerek, "Boş ver," dedi.

Bu tuhaf hareketlerine anlam yüklemek istemiyordum. Ben artık kafamda onu öldürürken, bir anda bundan pişmanlık duyarak yaşatmaya çalışmak istemiyordum. Sürekli böyle olmasından bıkmıştım. Evlenmiştik biz ve üzerinden bir hayli zaman geçti. Tüm o zamanlar içinde sürekli kafamı karıştırdı ve ona olan nefretimi bile sevgiye çevirdi. Pekâlâ bunu bilmesine gerek olmasa da şu anlık, benim onun tarafından bazı şeyleri bilmem gerekiyordu.

"Bir laf ettin, getir devamını."

Bu ısrarcı tavrımı beklemiyordu sanırım. Kaşlarını çatarak bana bakıyor ve o düşünen derin kavislerini gevşetmeye çalışıyordu. O kadar kararsız bir hali vardı ki, "Jungkook," derken sesi titredi ve ben de bir titremedim değil. "Ben sana yaklaşma konusunda ciddiydim." Dediğinde, küçük çaplı kalp krizi geçirdim, tabi sonra olaylar tuhaflaştı. "Ama benden rahatsız oluyorsan, bunu şimdi bana söyle. Mağlup olacağım bir savaşa girmek hiç benlik değil. Bu alışkın olmadığım bir durum ve sonucunda alacağım şeyler konusunda çekincelerim var."

O kafası karışmış gibi konuşuyordu ama benim uzun zamandır kafam karışıktı ve şu anda da büyük bir bencillik yaptığını düşünmeden edemiyordum. Madem ciddi ciddi konuşacaktık, bende konuşurdum öyleyse. Onun bana nasıl hissettirdiğini bilsin istiyordum.

"Neden ciddi olduğuna bir an bile olsun inanamıyorum Taehyung. Sürekli benimle dalga geçtiğini düşünüyorum. Sadece bir anlık söylediklerine kansam, aptal diyecekmişsin gibi geliyor. Çünkü hep böyle yaptın. Mağlup olacağı savaşa girmekten çekinen bir tek sen değilsin. Bende öyleyim ve sen sadece kendini düşünüyorsun."

Bu nasıl bir utanmaydı. Resmen az önce benim söylediklerimle utanmış, "Haklısın, sana daha önceki davranışlarımdan dolayı böyle hissetmen normal. Özür dilerim, tüm samimiyetimle senden özür diliyorum," dediğinde, dut yemiş bülbül gibiydim. Evet arada ne diyeceğini bilemeyen narin bir bitches olabiliyordum.

Ve hiç farkında olmadan onunla bakışıyordum. Resmen karşılıklı olarak birbirimize yakın durarak yüzlerimizi ezbere alır gibi inceliyorduk ve bu haller hayatımda hiç yaşamadığım anlardan biriydi. Daha önce bir manitası olmayan birine göre bile fazla cesurdum ona bakarken. Yine de içimdeki bakir hislerden dolayı yanaklarım yanıyordu.

Bakışların ağırlığı altından eziliyor, sıcaklıyordum.

Ve o öylesine güzel bir şekilde, "Jungkook?" diye adımı zikrederken, adımı seslenen dudaklarına bakmamak için zorlanıyor ve dişlerimi dudaklarıma batırarak, "Hımm?" diyordum. Oysa neden halen ondan kopamadığımı ve gitmek istemediğimi, onun da beni bırakmaya gönüllü olmayan kollarında konfor dolu olduğumu sorgulamıyor değildim.

Ama bilin Medusa bu ortamın yoğun kıvamına ne yaparak dehşet, telaş ve heyecan aktarmıştı. Kendimi arsız olarak tanıtmıştım çoğu zaman amma velakin aşkolarım, bu kocamın da benden kalır yanı yokmuş.

Çünkü bana şak diye, "Seni öpmek istiyorum," dediğinde, küçük bir atak geçirerek şaşkınlığımla, "Ne?" diyerek ufak bir sesimi yükseltmiş olabilirim.

Ama bu adam bu gece benim canımı almaya meyilliydi. Nasıl da dudaklarım ve gözlerimin arasında mekik dokuyarak bakışlar atıyor ve belimin kıvrımından yavaşça ense saçlarıma dolanıyordu parmak uçları.

"Duydun beni, bahane sunmadan ve birileri görsün diye değil." Diyordu, daha önceki tüm öpücüklerinin birilerin yanımızda olmasından dolayı meydana gelmiş olmasını ima ederek. Ve o kadar masum ve bir kadar yoğun bir istekle kabarmış derin sesi, "Seni şu anda öpmek istiyorum. İzin verir misin?" diyerek, benim sertçe yutkunmama sebep oluyordu.

Ben bu kadar utanmaya alışkın değildim ve bu sefer kışkırtılmadan, öpülmek için rıza istenilen dudaklarımı dişlemeyi bırakarak içimdeki utancımı maskeleyecek bir şeyler arıyordum.

Bunu da anca şakaya vurarak, "Çok mu sevdin beni öpmeyi aslanım," diyerek, donuma kadar kızardığım yanlarımla sırıtmaya çalışıyordum.

"Ciddiyim ben." Dediğinde, bir saniye çok ciddi ve hırıltı doluydu sesi. Siktir, istiyorum ben galiba beni öpmesini. Çok istiyorum tabi ki. "Bunun karşılıklı olmasını daha çok isterim." Dediğinde daha da uçuyordu kafam. Keşke bu odaya girmeden önce bir cesaret hapı falan atsaydım.

"Sen kafayı yemişsin." Derken götüm tutuşmuştu aslında. Ama onun tutuşan şeyi götü değil, kafasıydı sanırım. Nasıl da "Belki de yemişimdir," diyerek aklımı çeliyordu. Zaten beni ayakta iki gramda olsa o tutuyordu. Ama o da Medusa'nın bana yaklaşan, neredeyse dudaklarıma çarpacak dudaklarından yayılan sessiz isteği, "Jungkook, lütfen," demesi bile güneylerime çok sert hamleler olarak geri dönüyordu.

Bunun içinde hemen sıvışmak istiyor ve "Çok yalvardın," diyerek bana yaklaşmış olan dudaklarımı sadece bir saniye değdirip uzaklaştırırken, artık hızlıca uzayabilirim diye düşünüyordum. Ama bundan hoşlanmamış gibi bir hali vardı.

"E öptün işte." Diyordum, surat yapan çocuksu ifadesine neredeyse yanaklarını ısırmak ister gibi bakarken. "Hayır sen öptün, ben değil." Diyor ve Medusa'nın daha öncesinde hiç şahit olmadığım tavırlarıyla, aşırı yükseliyordum. Sen alfasın, ne bu şeker kovasının içine düşmüş tavırlar falan? Ayık ol, aşık edemeyeceksin kendini bana.

"Ne öpücük mü yarıştıracağız," dedim onun bu tavırlarına gülümserken.

Ama çok erken gülmüştüm sanırım ben. Çünkü ensemden kavrayan elleri, başımdaki yerini koruyarak, diğer eli belimden hızlıca sıyrıldı ve beni irileşen cüssesinin altına hapsederken, o masum ve şeker kovasındaki çocuğu siktir edin. İçinde tuttuğu şeytancık öyle hızlı ortaya çıktı ki, dizlerim titredi ve ben işte anladım o an başıma gelecek olanı. Bu adam iflahsızdı, ilahsızdı ve boşa mermi sıkma gibi huyları hiç ama hiç yoktu.

"Hayır, sana öpüşmenin nasıl bir şey olduğunu göstereceğim."

Siktir... akıyor yine bir şeyler. Ama bildiğiniz gibi değil. Olmuş olanlar ve olacak olanlar, onun ardından gelişen aramızdaki bu tuhaf çekim, beni fazla yaşatmazdı. Bu kocamın içinden temas bağımlısı bir hayvan çıktı ve bu bağımlılığı ulu yerde ortaya çıkıyordu. En çok da anam ve babamın yanında. Ya hayır kimse de bilmiyor benim neler çektiğimi, sorsalar sapık olan hep bendim. Ama ah bilseniz, olaylar hiç öyle değildi işte. Hem de hiç.


-Bu bölüm daha burada bitmeyecekti de, bu fice koyduğum kelime sınırını geçmek istemedim. Ama olaylar olaylar... Jk çok salaksın ve Tae sende çok şeytansın devamke :D

fic biraz aralarındaki bağdan dolayı yavaş ilerliyor olabilir ama bence siz şimdilik bu bölümlerin keyfine bakın derim, gelecek olan o kaos içinizden geçecek bilginize.

Ben Nicotesy, sizi seviyorum.

Bölüm : 02.10.2024 18:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...