Uzun bir süreden sonra merhaba Sevgili Okurlarım.
Yaklaşık bir yıldır bu kitap ile uğraşıyordum ve şu an son bölümü yazıyorum hatta bitirdim.
Değişik bir duygu açıkçası, birw evrene hoşçakal der gibiyim. Çok değişik...
Sizleri seviyorum ♥️ ✨, diğer kitaplarda görüşmek üzere...
İyi okumalar...
YILLAR SONRA
Tip tip Aysima'nın elime tutuşturduğu bardağın içine baktım. İçindeki bitki çayı hiç de iç açıcı görünmüyordu. Rengi morumsu değişik bir şeydi. Sanki karalahana suyuydu. Midem bulanarak elimdeki bardağı masaya bırakmaya çalıştım ama Aysima bunu hemen fark etti. Fark ettiği gibi de kafama bir tane yapıştırdı. Şu an şirkette olmasak beni döveceğinden emindim. O yüzden bu kadar rahattım.
"İç artık şunu, soğuttun zaten! Evirip çevirme elinde, dik kafaya." Dedi ama başımı iki yana salladım. İçersem kesin zehirlenecektim. Antik kuntik bir şeydi zaten ama Aysima'nın ters bakışları fazlasıyla korkunçtu. Bu yüzden kafaya dikmek zorunda kaldım. Elimdeki bardağı indirirken ki yüz ifadem görülmeye değerdi. Görüntüsü gibi tadı da bir değişikti. Ne berbat ne güzel. Ekşimiş bir yüzle bardağı masaya iteledim. Aysima ise kazandığı zaferle kötü kadın gülüşü attı. Ters ters suratına baktım, o ise bakışlarımı görünce daha çok gülmeye başladı. Uzun bir süreden sonra onu ilk defa bu kadar gülerken görüyordum. Psikolojik olarak fazlasıyla sarsılmıştı ve bunu üzerinden atması çok zordu. Şirket işleriyle kendini meşgul tutmayı deniyordu ama pek bir işe yaramıyordu. Geceleri yanıma geldiğinde göğsümde ağlıyordu. Ama buna rağmen ayaktaydı ve kendi şirketinin sahibiydi. Gündüz fazlasıyla yıkılmaz, geceleri fazlasıyla yıkımdı.
"Ne gülüyorsun be?" Deyip ters ters ama bir o kadar mutlu baktım. Ve bu ona ayrı bir keyif kattı. Güler yüzle ayağa kalkıp saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.
"Şu sıfata gülmeyeyim de neye güleyim hatun?" Dedi. Gülerek karnını gıdıkladım. Fazlasıyla gıdıklanıyordu bu yüzden azıcık elimi atmam dahi yetti. Şirkette olmasaydık biliyordum ona yapacağımı da neyse.
Biraz sonra içeri gelen asistan ile ciddileştik. İşlerimiz vardı onları halletmeliydik.
Gelen kız güler yüzle selam verip şirket hakkındaki birkaç belgeyi masaya bıraktı. Ardından iyi dileklerini sunup ayrıldı. Aysima yerine oturup dosyaları karıştırmaya başladı. Ben de ona yardım edip başka bir dosyayı karıştırmaya başladım.
İşlerimiz bittikten sonra çalışanları denetleyip çıkmıştık. Akşam grupça yemeğe çıkacaktık. Bu yüzden evlere dağılıp biraz dinlenecektik. Aysima arabasıyla beni evime bıraktıktan sonra gitmişti. Ben de yorgun yorgun eve gitmiştim. Bugün başım fena dolanıyordu. Akşamki yemeğe bu halle nasıl katılacağım hiç bilmiyordum. Eve doğru sarsak adımlarla yürüdüm. Kapıyı tıklatmak için elimi kaldırmıştım ki kapı bir anda sonuna kadar açıldı. Ardından açan kişiyi gördüm Kaan'dı.
"Hoş geldin Kırmızı Güzelim." Dedi gülümseyerek.
"Hoş buldum Yakuşuklum." Dediğim gibi yorgunlukla kendimi içeri attım. Çantamı mutfak masasına koyup arkamı döndüm. Duvara yaslanmış sessizce beni izliyordu. Gülümseyerek yanına gittim ki beni kendine çekip sıkı sıkı sarıldı. Başımdan öptükten sonra beni koltuğa doğru iteledi. Ona uyup koltuğa oturdum. Hemen yanıma oturup yüzüme dikkatlice baktı.
"Hasta mı oldun gene? Rengin solmuş. Son birkaç gündür kendinde değilsin gibi, hastaneye gidelim artık." Diyerek beni ikna etmeye çalıştı ama kafamı iki yana salladım.
"Geçer ya sorun yok. Üşütmüşümdür." Dedim ama ters ters baktı.
"Kaç seferdir aynı şeyi söylüyorsun ama geçmiyor işte. Koca sözü dinle biraz." Diyerek suyuma gitmeye çalıştı. Gülerek yanaklarını sıktım.
"Tamam tamam, şu an işler yoğun. Cuma günü gideriz." Dedim ama sabır dilendi bu sefer.
"Bugün salı Kırmızı Güzelim, salı. Cuma gününü çok var. Ayrıca şirket işi azıcık aksasa bir şey olmaz, sadece birkaç saatlik zaten. Aysima da benim dediğimi söyler sana." Diyerek ikna etmeye çalışmaya devam etti. Pes ederek başımı aşağı yukarı salladım.
"Tamam o zaman." Dedim, ters bakışları şapşal bakışlara döndü. Gülerek beni kendine çekip öptü. Evlenmemizin üzerinden sadece birkaç ay geçmişti ve Kaan hala Kırmızı Güzelim diyor, sürekli öpüyordu. Bu birkaç ay o kadar iyi gelmişti ki... Evlendiğimiz günün akşamı annemin duygulu ama damadına olan gururlu bakışları, babamın kızını paylaşmasının sonucu yaşadığı çaresizlik ve huysuzluğu, bizimkilerin sevinci ve birbirlerine laf atışı akıllardan silinecek gibi değildi.
Sırıtarak yanıma dönüp ben de onu öptüm.
"Kocama bak sen, öpmelere doyamıyor karısını." Diyerek gıdıkladım. Gıdıklamamla geriye kaçtı. Ama güldü.
Biraz daha oyalandıktan sonra o mutfağa geçmiş ben de duş almak için banyoya geçmiştim. Hızlı bir duş aldıktan sonra üzerimi giyinip kafama yeniçeri misali havluyu bağladım. Makyaj masamın önüne geçip göz kalemimi elime aldım. Dudağımın üstüne bıyık çizdim. Simsiyah ve oldukça pala bir bıyık olmuştu. Aslında yakışıyordu da, kıs kıs güldüm. Ardından telefonumu alıp mehter açtım. Yeniçeriler gibi yürürken telefon elimdeydi. Mutfağa doğru giderken sofrayı kuran kocamı gördüm. Çalan mehtere başta anlam verememiş olmalı ki etrafına bakındı. Sonra ise beni fark etti. Bir kafamdaki havluya ve bıyığıma, bir elimdeki telefona baktı. İfadesini tutamayıp bir anda gülmeye başladı. Kahkahalarla gülerken eli karnında sandalyeye oturdu. Ben de onun gülmesiyle beraber gülmeye başladım. Manyak manyak gülüyorduk, yorgunluğun üzerine kocamla çocuk gibi gülmek iyi gelmişti.
Gülerken bir yandan da yanına yürüdüm. Hala gülüyordu ama yavaştan gülüşü tebessüme dönüşüyordu. Yamacına gidip oturdum. Yanaklarını sıkıp öptüm. Ama onu öpmemle tekrar gülmeye başladı. Yüzüne yakındım ve o çizdiğim bıyığa baktıkça gülüyordu.
"Yakışmış mı Yakuşuklum?" Diyerek çapkınca göz kırptım. O da bana ayak uydurdu. Centilmen bir şekilde yüzüme yaklaştı.
"Fazlasıyla Kırmızı Güzelim." Dedi etkileyici bir şekilde. Sesini iyicene çekici hale getirmişti ama bu bana fazla tatlı gelmiş olacak ki bir anda üzerine atlayıp yanağını ısırdım acıtmayacak şekilde.
"Gözüme fazla tatlı geliyorsun Yakuşuklum. Kaynanam bal gibi oğlan doğurmuş, o da bana nasipmiş." Diyerek yanağını tekrar öptüm. Gülerek beni iyicene kendine yapıştırdı.
"Asiye annem olmasa kim bilir başıma ne gelecekti, kaymak gibi kız doğurmuş. Mis gibi valla." Dedi. Elimi omzuma doğru salladım.
"Ben her şeye yakışıyorum Yakuşuklum." Dedim ama ben gülerken o tip tip baktı. Başta anlam veremedim ama konuşunca jeton düştü.
"Kaymak sadece bala yakışır, başka da bir şeye yakışmaz." Diyerek kıskançlıkla baktı. Gülerek öptüm.
"Tabii kaymak bala yakışır, başka bir şey öcü olur." Dememle ciddiyetini koruyamayarak gülmeye başladı. Tam bir şey daha diyecektim ki karnım guruldamaya başladı. Bir an ikimiz de bakıştık. Sonra ise Kaan gülerek belimden tutup kalktı, sandalyeye oturttu. Tekrar yerinden kalkıp yaptığı mercimek çorbası, karnıyarık ve pilavı servis etti. Şaşkınlıkla ona bakarken ne diyeceğimi bilemedim. Benim seneler önce yaptığım aynı yemekleri yapmıştı. O ilk yemeğe çağırdığım günü yaşatıyordu bana. Şaşkın ama mutlu bir halde kafamı yemeklerden kaldırıp ona baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Ayağa kalkıp bir saniye bile beklemeden göğsüne yapıştım. Sıkıca kollarımı beline sarıp başımı göğsüne gömdüm. Hep diyordum demeye de devam edecektim. Kaan olmasaydı ne evlenirdim ne de aşkın ne olduğunu bilirdim. Nasıl bir sevap işledim de böyle iyi biri benim eşim oldu? Kimin duası beni buldu?
Elinde tuttuğu tahta kaşığı masaya bırakıp kollarını belime sıkıca sardı. Başımın üstünü öptü.
"Sen bu aralar çok duygusalsın hatunum. Neyin var senin?" Dedi. Ama bunun cevabını ben de bilmiyordum. Son zamanlarda fazla duygusaldım, kan şekerim düşüp duruyordu. Bitkin hissediyordum.
"Bilmiyorum." Dedim sadece. İyice kendine çekip son kez öptü. Sonra tekrar beni sandalyeye oturttu ve yemeklerimizi yemeye başladık. O ara işlerden bahsettik. Gülüp eğlendik. Ve son anda bir şey fark ettik. İrileşmiş gözlerle yüzüne baktım.
"Biz akşam topluca yemeğe çıkacaktık." Dedim. Ağzına götürdüğü karnıyarık dolu kaşık havada asılı kaldı. Alttan alttan yüzüme baktı. Birkaç saniye bakıştık aval aval. Sonra ise kaşığı bırakıp telefona uzandı. Tam telefonuna bakıyorken kapı çalmaya başladı. Ayağa kalkıp koştur koştur kapıyı açtım ki bizimkiler kapıdaydı. Hepsi güzelce giyinmişti ve hazırlardı.
En öndeki Göktuğ ile bakıştım. Bir üzerime baktı, bir çizdiğim ama silmeyi unuttuğum bıyığıma ve bir de kafamdaki havluya. Aramızda uzun bir bakışma geçti. Aradan birkaç saniye geçmişti ki bir anda kahkaha atmaya başladı. Diğerleri de arkadan bana bakarken gülmeye başladılar. Mina yanıma yaklaşıp elini yüzüme atmıştı Kutay engel oldu.
"Karışma karışma, hemen fotoğraf çekemeliyim. Sonra dokun." Diyerek elini cebine atıp yeni aldığı mor kılıflı telefonu yüzüme tuttu. Bir anda gözüme patlayan ışıkla hayatım şaştı anlık olarak. Flaştan çıkarmayı unutmuş olmalıydı. Ters ters yüzüne bakarken o far görmüş tavşana benzeyen benim kafamdaki havluyu karıştırıp beni geriye iteledi. Gülerek içeri girdi. Arda manyak manyak gülerken kolunu Aysima'nın omzuna atmıştı. İkisinde gülerek içeri geçerken Aysima yanağımı okşamıştı. Arkadaki Araf sonunda öne çıkıp sessiz bir selam verip içeri geçti. Bakışları Aysima ve Arda'da gezinip duruyordu. Ama hakkını kaybetmişti. Çok çabalamıştık ama olmamıştı.
Araf önden giderken ben de peşine düştüm. İçeri geçtiğimizde bizimkileri bayağı gülerken buldum. Tam salona adım atmıştım ki Göktuğ elindeki telefonu yüzüme iyicene yaklaştırıp fotoğrafımı çekti. Bıyıklarımı da ne çok sevmişlerdi öyle. Elimle yüzümün yakınındaki telefonu iteledim. Ters ters Göktuğ'a baktım. Tek kaşım havada ona bakarken az buçuk tırsmış olmalı ki sevimlice sırıtıp geriye kaçtı. Herkes kahkahalarla gülerken banyoya kaçtım. El sabununu alıp elimle köpürttüm. Çizdiğim bıyığı hızlı hızlı elimle yıkayıp duruladım. Banyodan çıkıp salona geçtim. Herkes bir yere oturmuştu. Kutay ben, gördüğü gibi lafa atladı.
"Sözde yemeğe gidecektik Mavimtırak ve onun biricik Yakuşuklusu." Dedi. Mahcup ama komik bir bakış attım.
"Valla yorgunluktan unutmuşum, Kaan'a da haber verecektim ama gene unutmuşum." Deyince gülmeye başladılar. Rezil olduk gene.
Bir yandan da yürüyerek Kaan'ın yanındaki boşluğa oturdum. Kaan oturduğum gibi elini arkadan omzuma attı. Diğer eliyle de yanağımdaki ıslaklığı elinin tersiyle sildi.
"Sen bu gidişle evde kendini de unutursun." Diyerek güldü Aysima. Arda da ona arka çıkarak elini Aysima'nın omzuna attı. Gevşek gevşek gülerken Araf'ın biraz sonra o çenesini kırabileceği aklına gelmiyordu. Araf'ın bakışlarını Aysima ve Arda hariç herkes fark etmişti ama konuyu daha fazla uzatmamak için araya Elif kaynadı.
"Eee yenekte ne var?" Dedi. Başımı çevirip masaya bir baktım. Bir an yemekte ne olduğunu unutmuştum.
"Karnıyarık, mercimek çorbası ve pilav var." Dememle Göktuğ yerinde dikleşti.
"Karnıyarık mı? Koş Arda koş!" Deyip ayaklandı ki Araf tarafından ensesine küçük bir şaplak yedi. Ne kadar küçük olduğu tartışılıdı gerçi. Göktuğ yediği şaplakla yerine otururken elini ensesine attı.
"Ulan görgüsüz, biraz insan ol." Dedi Araf ama Göktuğ yediği şaplağın acısıyla meşguldü. Hay ben senin elini diyesi var gibiydi. Ama Araf tarafından her an dayak yiyebilirdi. Herkes bu ikiliye gülerken bir an Araf bile gülecek gibi olmuştu ama son anda ifadesini topladı. O sırada araya Kaan girdi.
"Yabancı mı sanki? Kalksın yesin ne olacak? Götuğ ve Arda kalkın da servis yapın." Dedi. Ne kadar da misafirperver bir kocam varsa artık. İyicene babama benzemeye başlamıştı. Babam gibi kıskanç, komikti.
Arda ve Göktuğ çaresizlikle ayağa kalkıp küfrede küfrede sofrayı hazırlamaya gitti. O sıra bende ayaklandım. Ne kadzr yabancı olmsalar da her şeyin yerini bilmiyorlardı.
Kaan rlimi tutmuştu ki geri çektim.
"Eşyaların nerede olduğunu bilmiyorla, müneccim boku yemediyseler tabi." Dememle gülerek ayaklandı kızlar.
"Sen yorgunsun, pek iyi de hissetmiyordun. Biz hallederiz." Diyerek benş geri yerime oturttular. Tekrar kalkacaktım ki bu defa Araf karşı çıktı.
"Mavi otur yerine." Diye Kaan da anında ona katıldı.
"Bak Araf da öyle diyor, otur oturduğun yere."Diyerek beni kendine çekti. Mrcbur otururken Kutay oturduğu yerden eyeşe kalkıp yanımıza geldi. Kaan'ı iteklryip beni kendine çekti. Kaan ters ters baksa da Kutay'ın benim abim gibi olcuğu u bildiii için ses etmedi. Araf'ın yanına geçti. Zaten aradan beş dakika geçmeden Araf dışarı çıktı ve Kaan da onunla gitti. Kutay ile yalnız kalınca başımı kaldırdım, bir şey demek istiyor gibiydi.
"Ne oldu? Bir şey söylemek ister gibisin?" Dedim. Derin bir nefes alarak bana baktı. Bir şeyden çekiniyor gibiydi. Ya da dili varmıyormuş gibi. Israrcı bir şekilde gözüne bakmaya devam ettim ve sonunda söylemeye karar vermiş olacak ki ağzını açtı.
"Mavimtırak sen hastaneye gittin mi?" Dedi, kaşlarım havalanırken neden dedim.
"Niye ne oldu?" Ne diyeceğini bilemez gibi baktı. Cevap ver dercesine yüzüne baktım.
"Dilim varmıyor ama sen yine o hastalığa yakalanmadın değil mi?" Dedi. Söyledikleriyle bir an ne yapacağımı bilemedim. Olası bir durumdu ama herhangi bir semptom yoktu bende. Saçlarım sağlamdı, vücudumda yumru da yoktu. Düşünerek ona bakarken korkuyla nefeslendiğini yeni fark ediyordum. Tekrar o hastalığa yakalanacak olma ihtimalim bile onu korkutuyordu. Nefesini tutmuş bana bakarken bir an ben de sorguladım ama sonra gülümseyip başımı iki yana salladım. Belirtiler yoktu sonuçta. Sol elimi omzuna atıp hafifçe sıktım.
"Öyle bir ihtimal olsa dahi, ilik kanseri değilim Kutay. Sakin ol, hastaneye gidicez zaten." Dememle rahatlayacak geriye yaslandı. Soluklanırken derin düşüncelere dalmış gibiydi.
"O zaman ne ki bu? O zamanlarda.gibi halsizsin, uykucusun." Dedi. Bilmem der gibi omuz silktim.
"Zaten hastaneye gidicez merak etme sen." Dedim ama pek oralı olmadı. İçindeki endişe dinmiyordu. O zamanlar gerçekten zordu ve o bunun fazlasıyla bilincindeydi.
Ellerimi uzatıp sıkıca sarıldım. Beklemeden o da sarıldı. Sırtımı okşarken sessiz sessiz düşünüyordu.
Daha biz ağlayamadan içeri bir adet Göktuğ damladı.
"Ne kadar da dramatik, kalkın da şu dramı yemekte devam ettirin." Deyip yanımıza geldi. Üzerimize atılıp ikinizi de gıdıkladı. Kutay'la kahkaha ata ata ayağa kalktık.
"Bir rahat bırakmadın puşt herif." Deyip Göktuğ'un ensesine bir tane şaklattı. Göktuğ acıyla elini ensesine atıp çaresizlikle etrafa bakındı.
"Allah'ın aşkına vurmayın enseme artık! Götüme vurun da enseme vurmayın." Diye isyan etti. Halbuki o kadar da sert vurmamıştı Kutay. Benim enseme vursa benim canımı çok da yakmazdı öyle anlatayım. Artık Araf ne kadar sert vurmuşsa azıcık vurmak canını yakıyordu.
"Allah'tan hafif bir tane vurduk lan, ne abarttın?" Dedi Kutay.
"Demek ki Araf'ın vuruşunun etkisi hala çocuğun üzerinde." Deyip gülmemle Kutay da gülmüştü ve gülerken bir tane daha şaplak attı ve bu Göktuğ'u çıldırttı. Küfrede küfrede mutfağa kaçtı. Kutay manyak gibi gülerken ona eşlik ettim. Mutfağa geçtiğimizde bizimkileri otururken bulduk. Araf ve Kaan ne ara geldi mutfağa hiçbir fikrim yoktu ama yan yana oturuyorlardı. Onların karşılarındaki boş sandalyelere oturduk. Yemek nasıl yetmişti acaba? Sofraya minik bir göz gezdirdim. Aslında çok da yetmemişti ama dünden kalan yemekleri ısıtmışlardı.
Herkes eline kaşıklarını alıp tabaklarına dadandı.
"Oh, Yarabbi çok şükür. Bu yemeği kim yaptı la? Çok güzel olmuş. Mavi eline sağlık." Dedi Arda. Aysima gülerek bana baktı. Benim yapmadığımı biliyordu hatunum. Gülerek Arda'ya baktım.
"Ben yapmadım, Kaan yaptı." Dememle şaşkınlıkla eğik kafasını kaldırdı. Kafasını Kaan'a çevirip pörtlek gözlerle baktı. Tabi Göktuğ da boş durmadı.
"Ney?" Diyerek o da baktı. Kaan ters ters onlara baktı.
"Ben de güzel yemek yapamaz mıyım, ne bakıyorsunuz?" Dedi. Arda tövbe çekti bir ara.
"Senin böyle hünerlerin vardı da bize yemek mi yapmadın lan?" Dedi.
"Karım öğretti, bana da. Yıllar önceydi tabii." Dedi. Göktuğ ters ters baktı.
"Senin eve geldiğimizde madem biliyordum yemek yapmayı niye bizi köle ettim lan?" Dedi. Kaan pis pis sırıttı.
"Niye ben yapayım ki siz varken?" Demesiyle masadaki herkes gülmeye başladı. Haklıydı tabii ama aç bırakmış demek ki akıllıları.
"Bize gelince makarna bile yok, Mavi'ye gelince karnıyarık ha. Yazdım seni kara listeye." Dedi Göktuğ.
"Karım mısınız lan siz?" Demesiyle gülme sesimiz yoldan geçen bir dayıya dahi gitmiş olabilirdi. Mina artık gülmekten yere düşecekti ki son anda Kutay sandalyesini tuttu. Tutmasaydı fena düşecekti. Herkes bir an onlara bakmış ama belli etmemek adına gülmeye devam etmişti.
"Doğru karın değiliz ama biz senin yakın arkadaşınız beynamus!" Dedi Göktuğ. Kaan'ı biraz daha zorlarsa Kaan ikisini de dövebilirdi. Bu hallerine Araf bile gülmüştü azıcık.
Yanımdaki Kutay'la yaslanıp güldüm. Ne kadar da büyümüştük biz. 18 yaşımızda tanımıştık ve şu an 27 yaşındaydık. Aniden gelen duygu patlamasıyla başımı Kutay'ın omzuna gömdüm. Kafamı bastırmamla Kutay bana dönmüştü. Elini başıma attı.
"Ne oldu Mavimtırak?" Dedi. Başımı kaldırmadım aksine daha çok kafamı bastırdım. Göz yaşlarım pıtır pıtır omzuna döküldü ve bu Kutay'ı tedirgin etmiş gibiydi.
"Lan ne oldu, yanlışlıkla canını mı acıttım?" Dedi. Başımı iki yana salladım.
Masadaki herkes susmuştu. O sıra Kaan'ın elini omuzumda hissettim.
"Ne oldu Kırmızı Güzelim?" Dedi. Başımı kaldırıp Kaan'a baktım. Gözlerim hafiften kızarmıştı.
"Bir an duygulandım ya ondan." Dememle masadaki herkese rahatlama geldi.
"Sen son zamanlarda bayağı ağlaksın la, ne oldu sana böyle?" Dedi Elif ama bilmiyorum der gibi omuz silktim.
"Uzanmak ister misin?" Diye sordu Kaan. Ama yatmak istemiyordum.
"Hayır." Dedim. Aysima o sırada ayağa kalkıp iki adımda yanıma geldi.
"Kalk bakayım." Diyerek elimden tutup kaldırdı. Sözünü dinleyip kalktım. Elimden tutup banyoya doğru çekiştirdi. Tabii kızlar da arkamızdan geldi. Banyoya geldiğimizde dördümüz de banyoya girdik. Mina kolumdan tutup lavabonun başına getirdi. Musluğu açıp eline su doldurdu ve doldurduğu suyla yüzümü yıkadı. Elif de arkadan havluyu uzattı. Yüzümü silip kızlara baktım. Aysima'nın düşünceli bakışları üzerimdeydi.
"Sen en son ne zaman regl oldum?" Dedi. Bir an sorusuyla şaşırsam da yeni fark ettim ki iki aya yakındır regl olmuyordum. Şaşkınlıkla ve korkuyla yüzüne baktım.
"Hayır olmuyorum." Dedim. Mina ve Elif durumu an itibariyle çaktı. Ama Aysima biraz daha emin olmak istiyor gibiydi.
"Miden bulanıyor mu, ya da başın dönüyor mu arada?" Dedi ama o da bunu biliyordu ki son zamanlarda böyleydim.
"Evet hatta sen şahitsin." Dedim. Aysima gülümseyerek kollarını açtı.
"Teyze oluyoruz kızlar." Demesiyle Elif ve Mina sevinç çığlığı atarak üzerine atıldılar. İkisi de kollarını vücuduma dolayıp yanaklarımı şapır şupur öptü.
"Teyze oluyoruz lan!" Diye hafifçe bağırdı Mina. Ben hala olayın şokundaydım ve olanları algılayamıyordum. Aysima ileri atılıp kolumdan sarstı.
"Daha tam belli değil, test yapmalıyız. Yakındaki eczaneye gidip geliyorum." Dedi ama ben sadece ona bakmakla yetindim. O ise çıktı dışarı. Mina ve Elif koluma girip beni salona götürdüler ama ben far görmüş tavşandan farkım yokmuşçasına yere bakıyordum. Kaan yanıma gelip eliyle başımı kaldırdı.
"Sen iyi misin Kırmızı Güzelim?" Yüzünde korku dolu bir ifade vardı. Ama ben de bilmiyordum bu sorunun cevabını. Sadece başımı göğsüne yaslayıp sarıldım.
AYSİMA'DAN...
Uzun zamandır Mavi'de bir tuhaflık hissediyordum ama bir türlü anlayamamıştım. Ama yemekteki yüz ifadesi ve ağlaması şüphelerimi artırmıştı. Hamile olduğuna emindim ama test yapmadan ve doktora gitmeden kesin hamilesin de diyemezdim. Bu yüzden anahtarlarını aldığım gibi kapıdaki arabama atladım ama ben daha ne olduğunu anlayamadan arabanın yan koltuğu açıldı ve içeri biri girdi. Başımı çevirip baktığımda ise onun Araf olduğunu fark ettim. Öfkeyle kaşlarım çatıldı. Bunun burada ne işi vardı? Hangi hakla arabama binebilirdi?
"Senin burada ne işin var? İn arabadan." Dedim. Kafasını çevirip yüzüme baktı, biraz yüzümde oyalandıktan sonra sessizce arkasına yaslandı.
"Sana arabadan in dedim." Diyerek ona doğru uzandım. Bir elimi oturduğu koltuğa bastırıp kapıya uzandım. Kapıyı açacakken elini elime atıp durdurdu. Olduğum yerde taş kesilirken nefesim kesilerek ona baktım. Elim kayarsa çok fena üzerine düşerdim. Yüzüne alık alık bakmak yerine yerime geri oturmayı düşündüm. Kendimi geri bırakmıştım ki izin vermedi. Koltukta elimi bacağıyla kıstırdı. Elimi çekemeyince olduğum yerde kaldım ama ben eski ben değildim. Ona ne kadar değer verdiysem kendime o kadar zarar vermiştim ve ben bir daha bu tuzağa düşmemek için elimden geleni yapacaktım. Eskiden sevgiyle parlayan gözlerim şimdi öfkeyle parlıyordu ve ben ondan nefret ediyordum. İnsan nefret ettiğine aşık olur muydu? Aslında en çok da nefret ettiğine aşık olurdu. Ama bir kere çukura düşen bir daha çukura düşmezdi.
Elimi bacağının altından çekmek için kendimi geri çektim. Ama bu defa elimden tutmuştu. Sesi çıkmıyordu ama yüzümün her zerresini izliyordu. Ben ise ısrarla kurtulmaya çalışıyordum. Gözlerimde yanan öfkeyle gözlerine baktım. Hatta nefretle baktım. Benim için o çoktan bitmesi gereken bir masaldı. Gözleri gözlerimde dikkatle gezindi. Sessiz bir öfkeyle yüzüne bakmaya devam ettikçe bakışlarında kırılma oluyordu sanki ama aniden beni bıraktı ve ben olduğum yere düştüm. Düşerken yumuşak düşmek için direksiyona ve koltuğa kolumu yaslamıştım ki işe yaramıştı. Kafamı kaldırıp ona baktım. Bana bakmıyordu. Umursamayıp arabanın kapısını açtım. Onun inmesine fırsat vermeyerek indiğim gibi arabayı kilitledim. Mavi'nin motoruna doğru ilerleyip bindim. Birbirimizin motorlarının anahtarlarının yedeği vardı. Ne olur ne olmaz diye yedeğini birbirimize vermiştik. Ceketimin iç cebinden anahtarı çıkarıp taktım. Ardından arabanın içinde sakince bekleyip beni izleyen Araf'ın tam gözlerinin içine bakarak arabayı açtım. Kafamı motora çevirip fazladan bir saniye bile beklemeyerek eczaneye gittim. İçeri girdiğimde eczacıya direkt olarak testi istedim. Başta bir an şaşırsa da hızlıca testleri getirmişti. Testin doğruluğu için farklı markalardan da aldım. Dört markanın vardı ve hepsinden birkaç tane alıp ödemeyi yaptım. Dışarı çıkınca birkaç tanesini ayırıp aldığım diğer poşete koydum. Hızlıca geri motora atlayıp eve döndüm. Beklediğimin aksine dışarıda değildi. Umursamayarak içeri girdim. Salonda oturuyordu bizimkiler. İçeri girdiğimde Mina ve Elif heyecanla Mavi'yi kaldırmıştı ve erkekler ne olduğunu anlamamıştı. Birbirlerine değişik bakışlar atıyorlardı. O sırada fark ettim ki Araf burada değildi. Ama bunu da umursamamayı denedim. Canımı yakmak bu saatten sonra salaklıktı.
Kızların peşinden gidip tuvalete testleri uzattım.
"Nasıl yapacağını biliyorsun değil mi?" Diye sordum. İçeriden kızlar çıkarken Mavi'nin titrek sesini duydum, heyecanlıydı ve şaşkındı.
"Evet biliyorum." Dedi. Şaşkınlıktan şu an ne yaptığını bile bilmiyor olmalıydı. Sessizce gülümseyip kapıya daha da yaklaştım.
"Sakin ol Sare'm. Ben yanındayım." Dedim. Derin nefes seslerini duydum. Gerginliğini bir parça atabilmiş gibiydi. Sessizce duran kızlar bizi dinliyordu.
"Tamam sakinim. Testi yapıp geleceğim." Dedikten sonra kapıyı kapattı. İçeriden kutunun açılma sesleri gelirken heyecanla bekliyorduk. Şu an fazla ciddi duruyor olabilirdim ama üzerimdeki gerginliği ve siniri atamadığım içindi. Tırnaklarımla etimi soyarken kapı açılmıştı. Elimi rahat bırakıp kapıdan çıkan Mavi'ye baktım. Şaşkın bir mutlulukla bakarken gözleri ilk bana kaydı. Gözlerindeki o saf duyguyu en derinimde hissetmiştim. Teyze oluyorduk. Elindeki testle koşar adım yanımıza geldi ve üzerime atladı. Mavi'nin bana yapışmasıyla kızlarda üzerime çullandı. Şaşkın bir mutlulukla çığlık çığlığa seviniyorduk. Hepimiz birbirimizi şapur şupur öpmüştük ve üzerimdeki gerginlik, sinir geçip gitmişti.
"Teyze oluyoruz lan!" Diye ayrı bir sevinç yaşadım. Galatasaray maçlarını izlerken bu kadar sevindiğimi hatırlamıyordum. İçim kıpır kıpırdı. Mutluluktan şu dakika geberebilirdim. Sevincim içime sığmazken solumdaki Mavi'nin yanağını bir kes daha öptüm. Mina ve Elif mutluluktan ses çıkarmayı unutmuş gibiydiler. Birbirlerine ve bize sarılıp öpüp duruyorlardı. Salona girdiğimizde Mavi elindeki testi avucuna saklayıp bileğini büktü. Hepimiz sırıtarak önceden oturduğumuz yerlere geçtik. Arda bana dönüp bir baktı ağzımı sıkı sıkı tuttum. Sadece gülümsedim.
MAVİ'DEN...
Aysima'yı elinde poşetle gördüğümde içimdeki şaşkınlık tuhaf bir duyguya dönüşmüştü. O an ne yaptığımın farkında bile değildim. Aysima ve kızların beni tuvalete götürüşlerini, Aysima'nın testleri elime tutuşturmasını, bana yanımda olduğunu söyleyip seslenmesini... Hepsini hatırlıyordum ama o an sanki varla yok arasındaydım. Testi yaptıktan sonra bir süre beklemiştim ve heyecandan kalbim duracaktı o an. Anne olma ihtimalim vardı benim. Artık minik ir bebeğimiz olacaktı sevdiğim adamla ve ben bunun hayaliyle bile heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum. Testi saniye de bir kontrol edip duruyordum çift çizgi mi diye. Elim kalbimde etrafımda dönerken bir an hayallere dalmıştım ki o an kırmızı çift çizgiyi görmüştüm ve sonra zaten heyecandan elim ayağıma dolaşmış, zar zor kapıyı açmıştım. Dışarı çıktığımda elimdeki testten bakışlarım koptuğu gibi ilk Aysima'yı bulmuştu. O benim kardeşim ve güvenli alanımdı. Kimse olmadığında bile o vardı. Duygu yoğunluğuyla ilk Aysima'ya sarıldım bu yüzden. Sonra ise kızlar etrafımızı örmüş, Aysima'ya yapışmıştık. Mutlu mutlu birbirimizi öpmekten salya abidesine dönüşmüştük biraz ama önemli değildi şu an. Birbirimize sarıla sarıla içeri geçtiğimizde sevinçten ayak parmaklarımı kasıp duruyordum. Kaan'ı gördüğüm gibi hüngür hüngür ağlayasım gelmişti bile. Mutluluktan gözümden akan bir damlaya da hakim olamadım zaten. Sağ gözümden süzülen yaşla Kaan'a bakıyordum ve o bana şaşkınlık dolu bir tedirginlikle bakıyordu. Hızlıca ayağa kalkıp kolumdan tuttu ve ona uyarak koltuğa oturdum. Avucumun içindeki testi koltuğa yakın tarafta tuttum. O sırada Kaan göz yaşlarımla uğraşıyordu.
"Niye ağlıyorsun bu kadar? Ne oldu?" Dedi. Bakışları Aysima'ya kaydı ama gülen yüzünü görünce kaşlarını çattı. Bir şeyler sezmişti. Aysima ben ağlarken niye gülsündü ki? Bakışları dudaklarını sıkı sıkı kapatmış merakla bizi izleyen ikiliye kaydı ama onlar da sadece baktı. Erkekler tuhaf tuhaf kendilerine baktığı sıra kapı sesi duyduk. Kutay kapıyı açmaya gitti ve saniyeler sonra içeri Araf girdi. Ne ara bir yere gitmişti ne ara gelmişti hiçbir fikrim yoktu ama şu anda pek de umursayamazdım. Araf da geldiğine göre tamdık. Araf etrafa tuhaf gözlerle bakarak yerine oturdu sanki hali yoktu bir şeyden dolayı. Sessizce bize baktı, yorgundu. Ona baktığımı fark edince hafifçe gülümsedi. Kocaman gülümseyerek ona baktım ve o sırada avucumdaki testi Kaan'a uzattım. Kızlar heyecanla çığlık atarken erkekler başta anlayamamıştı.
"Bu ne lan?" Diye bir soru yöneltti Göktuğ. Ona Arda eşlik etti.
"Gebelik testi mi lan bu?" Dedi. Herkes nefesini tutmuş Kaan'a bakarken Kaan donup kalmıştı. Avucuna bıraktığım teste bakarken yüzünde tek bir ifade yoktu.
"Mavi biz hem dayı, hem de amca mı oluyoruz?!" Diye bağırdı ani bir aydınlanmayla Kutay. Onun bağırmasıyla Göktuğ ve Kaan daldığı yerden ayrıldı. Kaan'n başı saf bir şaşkınlıkla Kutay'a dönmüştü ve Kutay'ın şu an bir zil takıp oynamadığı kalmıştı. Elimi Kaan'ın yüzüne atıp kendime çevirdim. Saf bir bakışla yüzüme alık alık bakıyordu.
"Baba oluyorsun Kaan." Dememle yeni kendine gelmiş gibiydi. Aniden biz daha ne olduğunu anlamadan ayağa kalkıp belimden tuttuğu gibi etrafında döndürdü.
"baba oluyorum lan, baba!" Diye bağırarak beni çevirmeye devam etti ama Kaan'ı kolunu hafifçe sıktım. Çok dönmekten midem bulanmıştı. Kolunu sıkmamla beni geri yerime bırakıp zıplayarak Araf'a koştu. Ayaktaki Araf'ın elinden tutup kendine çekip sıkıca sarıldı, birbirlerinin sırtına sertçe ve şefkatle vurdular ama arada bir fark vardı. Araf'ın gözleri hem yıkık hem de buz gibi soğuk görünüyordu. Sanki onu bir şey kırmıştı. Ama Kaan'ı kırmayıp sıkıca sarılmıştı ve onun için sevinmeye çalışıyordu. Kaan anın duygu yoğunluğundan bunu fark edememişti. Araf'tan ayrıldığı gibi herkse sarılmıştı ve ben de sarılmıştım ama en son Araf'a sarılmıştım. Sarılırken sessizce konuşmuştum.
"Bir şeyler oldu değil mi? Gözlerin gülmüyor? Ne oldu sana?" Dedim ama sadece daha sıkı sarılıp başımın üzerinden öptü.
"Tebrik ederim, sayende amca olacağım." Dedi. Gülümseyerek baktım.
"Amcalık sana çok yakışacak Araf, inşallah sayende hala olurum." Dedim ama sadece gülümsedi. Ve ben daha ne olduğunu anlayamadan bir kol beni tutup göğsüne iyice bastırdı.
"Kardeşim, sayende hem dayı hem amca olacağım." Diyerek başımdan defalarca öptü. Abini yesinler Kutay burnumu kırdın dememek için dili mi ısırdım. Sıkıca ben de sarıldım.
"Darısı başınıza." Diyerek onlara pas attım ama Kutay hafifçe gülüp Mina'ya baktı ama o sırada Mina Göktuğ ile konuşuyordu. Ben de çöp çatansam bu ikiliyi evlendirirdim. Ama ses etmedim şimdilik. Zamanı gelince çok güzel kart oynayacak ve ikiliyi evlendirecektim.
Hamile olduğumu öğrenen akıllılar ayağımın altına yastık bile koymuşlardı ve ilk iş pasta almaya gitmişlerdi. Göktuğ ve Arda'nın midesi sağ olsun. Bir koşu alıp gelmişlerdi. Sonra zaten pasta kesilmiş muhabbet edilmişti ve bir süre sonra evlere dağılmışlardı. Kaan ile baş başa kaldığımız gibi Kaan zaten kucaklayıp yatağa yatırmıştı ve mutfağı ufaktan süpürmüştü. Kızlar zaten mutfağı temizlemişti. Aradan geçen beş dakika sonrasında Kaan elinde bir bardak süt ve pestil ile gelmişti. Şaşkınlıkla ona bakarken güldüm. Baba olmaya ne ara alışmıştı? Daha ben alışamamıştım.
Yanıma gelip elindekileri komodinin üzerine bıraktı. Yatağa girip yarı oturur pozisyona gelip bir kolunu belime atarak kendine çekti. Göğsüne sokulup alttan alttan baktım. Allah'ın izniyle çok güzel bir baba olacaktı.
"Ne ara alıştın bu kadar, öğreneli saatler oldu." Dedim gülerek yüzüme baktı.
"Evlat değil mi, tabii alışırız." Dedi gülümseyerek elimi yanağına atıp sıktım. Gülerek alnımdan öptü. İyice sarıp sarmaladı ve bu benim uykumu daha çok getirdi. uyumak için iyicene sokulmuştum ki uyumama izin vermedi.
"Önce getirdiklerimi bitir. Ondan sonra uyursun." Dedi. Dediklerini başımla onaylayıp elindekileri aldım. Sütü tek dikişte içtim, pestili de kemirdikten sonra uzattığı ıslak mendille ellerimi sildim. Kirli olan ıslak mendili elimden katığı gibi komodine atıp önce beni uzandırdı, sonra da kendisi uzandı. İkimizde birbirimize sıkıca sarıldık. Şimdiden balı süt içiriyordu Kaan bey, ohooo son aylara kadar kim bilir ne yapardı?
"Şimdiden ballı süt içiriyorsun Yakuşuklum." Dedim. Hafif uyuşuk bir sesle cevap verdi.
"Tabii başka kime bakacağım böyle, karıma bakmayıp da ne yapayım?" Dedi. Gülümseyerek başımın yaslı olduğu göğsünün üzerini tam kalbine denk gelecek şekilde öptüm.
"Teşekkür ederim." Dedim sadece ve o iç çekti.
"Etmene bile gerek yok Kırmızı Güzelim." Dedikten sonra saçlarımın arasına bir öpücük bırakıp uyudu.
_________________________________
Merhaba Sevgili Okurlarım finalin ilk parçası bu kadardı.
Sizleri seviyorum 💕
Oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın, öptüm gözlerinizden.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
79.55k Okunma |
6.46k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |