Merhaba Sevgili Okurlarım yeni bölüme hoş geldiniz.
İyi bayramlar.
Sizleri seviyorum 🌹
İyi okumalar.
Bizi hatırlamıyor muydu? Hepimize tuhaf bakışlar atması gerçekti yani? Elimi uzatıp koluna tutundum. İrkilerek bana baktı. Bakışları bile yabancıydı. Panik olurken gözlerim iri iri Kaan' a baktım. Kaan da benimle aynı şaşkınlığı yaşıyor olmalı ki o da fazlasıyla şaşkındı. Kaan'ı kolundan tutup sarstım. Şaşkınlıkla bana bakarken ne diyeceğini bilemiyormuş gibiydi. Mina korkuyla tekrar ağlarken Elif teselli bulmaya çalışıyordu. Araf sadece bakmakla yetiniyordu ama az da olsa onda da şaşkınlık yakalamıştım. Arda ve Göktuğ korkudan dilini yutmuş gibiydi. Elim ağzımdayken Kutay'ın kolunu tekrar yakaladım.
"Şaka yapıyorsun değil mi?" Dedim. Tip tip baktı.
"Pardon hanımefendi şu haldeyken nasıl şaka yapmış olabilirim? Kimsiniz? Şu ağlayan kızı dışarı çıkarın lütfen kulaklarım ağrıyor." Dedi. Kanım dondu, sevdiği kızı da mı hatırlamıyordu? Uğruna kendini aşağı attığı kızı?
Mina'ya baktım. Kırgın ve şaşkın bakışları Kutay'da geziniyordu. O kadar şaşkındı ki Elif'in tutuşuyla ayakta kaldığını fark etmiyordu.
Kaan devreye girdi. "Kutay şaka yapıyorsan hiç yeri değil kardeşim." Dedi. Tehtidvari bir şekilde ama Kutay aldırmadı.
"Size şaka yapmadığını söyledim. Şimdi odadan çıkın, hemşireyi çağırın. Selma ile konuşmak istiyorum." Dedi. Tek kaşım yukarı kalktı.
"Selma kim?" Dedim. Ters ters baktı.
Mina'nın bakışları kırgınlıkla boyandı. Gözleri dolu dolu son kez Kutay'a bakıp kapıyı çarparak gitti. Kutay elini kulağına atıp ovuşturdu.
"Allah'tan kulağım ağrıyor dedim. Ne bu atar?" Dedi.
Sonra ise bana bakıp cevap verdi soruma.
"Sizi ilgilendirmez. Çıkın odadan. Daha ne olduğunu bile bilmeden kim olduklarını bilmediğim kişilere hesap veremeyeceğim." Dedi. Kısacası kovdu. Ne olduğunu şaşırmış bir şekilde hepimiz dışarı çıktık. Mina kapı önündeki bir banka oturmuş, ellerini saçlarına daldırmıştı. Kendi kendine konuşurken sabır dileniyor gibiydi. Yanına gidip sıkıntıyla oturdum. Herkes bir yere geçti. Birbirimize baktık. Kimse ne yapacağını bilmiyordu. Doktor ile konuşmamız gerekiyordu. Kaan'ı yanıma çekip doktoru çağırmasını söyledim. Başını sallayıp gitti. Aradan beş dakika geçti geçmedi doktor ile geldi. Doktorun gelişiyle hepimiz ayağa kalkıp başına toplandık. Doktor hepimize teker teker baktı. Hepimiz merakla ona bakıyorduk. Ama birimiz de konuşmayı akıl etmiyorduk. Arada bir bakışma geçerken sonunda Araf lafa atladı. Hepimize salaksınız bakışı atarken bir adım öne çıktı. Doktor onun boyunun yanında küçücük kalıyordu.
"Arkadaş bizi hatırlamıyor. Kalıcı mı? Yoksa hatırlar mı? Ne yapmalıyız?" Dedi. Doktor kafayı geri atmış Araf'a bakarken cevap verdi.
"Kalıcı değildir ama küçük bir komplikasyon da değil. Sizi hatırlaması uzun sürebilir. Bu zamanlarda onun zıttına gitmek yerine suyuna inin." Dedi. Başımızla onaylayarak dinlemeye devam ettik.
"Bu süreçte yanında sıkı durun, çünkü sizi hatırlamıyor ve bu durumdan da güvenemiyor. Eskiyi hatırlatmaya çalışın ama yormayın. Ani bir hatırlama anıların altında bırakır onu." Dedi. Düşünceli bir şekilde kafa salladım.
"Önce kendimizi mi tanıtmalıyız?" Dedim merakla. Doktor bana bakarak kafasını aşağı yukarı salladı.
"Evet, önce kendinizi tanıtın daha sonra ise yavaş yavaş hatırlaması gereken şeyleri söyleyin. Zamanla hatıraları geri gelecektir. Şu an kalıcı gibi görünmüyor." Dedi doktor. Aysima sonunda kemirdiği tırnağını rahat bıraktı ama içi içini yiyor gibiydi. Daha fazla dayanamayıp doktora baktı.
"Kendi fotoğraflarımızı yani birlikte çekildiğimiz fotoğrafları gösterirsek bir sorun olmaz değil mi?" Dedi Aysima. Doktor gülümseyerek bize baktı.
"Tabi ki sorun olmaz, sadece üzerinde baskı kurarak hatırlatmaya çalışmayın. Kendisi zamanla hatırlayacak." Dedi. Herkes Aysima ile tuttuğu nefesi derince verdi. Mutlulukla Kaan' a baktım. O kadar rahatlamıştı ki... Sevinçle ona doğru atıldım. Kollarını iki yana açtı. Kollarımı boynuna dolayarak boynuna derince bir öpücük bıraktım. Başımın üzerine bir buse bıraktı ardından bacaklarımı elleriyle beline doladı. Burnunu saçlarının arasına daldırıp derin bir nefes çektim. Çok güzeldi. Şu an her şey çok güzeldi.
Bir süre sonra Kaan'ın kucağından inip Aysima'ya sarıldım. Onunla da mutluluğumu paylaştıktan sonra diğerlerine sarıldım. Tek tek sarıldıktan sonra tekrar Kutay'ın yanına gittik. İçeri sürüce giren bizi görünce kaşlarını çattı. Bize çok çektirecekti.
1 Ay Sonra
Kutay'ın suratına suratına tuttuğum fotoğrafı Aysima elimden çekip bir kenara koydu. Son bir aydır zaten mezuna kalacağımızı anladığımız için hepimiz salmıştık her şeyi. Kendimizi Kutay'a vermiş ona bizi hatırlatmaya çalışıyorduk. Ama çok olduğu söylenemezdi. O kadar uğraşıyorduk ama tık yoktu.
Oflayarak geriye çekilirken son ayda iyice ağırlaşan ve beni ciddi mana da yoran hastalığım sonucu bel ağrım tuttu yine. Yüzümü buruşturmamaya çalışarak arkama yaslanırken aniden Kaan yanıma çöktü. Elini belime atıp ovuştururken sabır çekiyordu.
"O kadar dinlen, şu davara bir şey hatırlatmak imkansız desem de dinlemiyorsun. Ameliyatına da az kaldı. Nakil bulunmak üzere. Biraz dinlen. Aysima senin yerine yapar. Hastalığın ilerliyor." Dedi. Sesi kırık çıkarken ne yapacağımı kestiremedim. Birini hayatta tutmaya çalışırken diğerini kırıyordum. Sesindeki cam kırıkları azımsanamayacak kadar fazlaydı. Bana bir şey olmasından deli gibi korkuyordu. Korkusunu bir türlü gideremiyordum. Bana bir şey olmayacak Allah'ın izniyle desem de başımdan ayrılmıyor, bir kez olsun razı gelmiyordu. Geceleri bile bizde kalmaya başlamıştı. Evin misafir odasında kalıyordu. Babamı ikna etmesi çok zor olmuştu ama annem de Kaan kalsın diye diretince en sonunda pes etmişti. Birlikte kalıyorduk. Sabahları odama portakal suyu getiriyor, geceleri ballı sütümü içiriyordu. Bir an olsun beni bıraktıysa şurada öleyim. Ben Kaan'ı hak edecek ne yaptım, nasıl bir sevaba girdim hiç bilmiyorum ama ne yaptıysam iyi ki yaptım. Aynısını o yaşasa ben de aynısını seve seve yaparım. Onun bana destek olduğu kadar kendi annem ve babam destek oldu. Akrabalarımdan, kuzenlerimden daha çok benim yanımda. Asla hakkını ödeyemem onun. Ne yapsam boş, en iyisine layık o. Sevdi mi harbi seviyordu.
Belimi eliyle ovuştururken başımı göğsüne yasladı. Alnımdan öperek belime ovmaya devam etti. Kaan olmasa ne yapardım hiç bilmiyorum.
Belimin ağrısı geçerken iyice mayıştım. Sesler kulağıma uğultu halinde gelirken başım Kaan'ın göğsüne yaslıydı. Gözlerim kapanırken birinin beni kucağına aldığını hissettim. Sert kollar beni yumuşak bir şekilde bedenine bastırarak taşıyordu. İyice bilincim kapanırken sesleri duymaz oldum.
KAAN' DAN...
Mavi'yi odasına taşıdıktan sonra üzerini iyice örtüp doktor ile konuşmaya gittim. Bu sıralar ağrıları fazlaydı. Beli, bacakları ağrıyordu. Bu sadece kanser ile alakalı mıydı? Saçları da dökülüyordu. Eskisinden daha yorgundu. Ameliyat olmalıydı artık. Tuncay amca da zaten artık ameliyat için işlemlere başlanmasını istiyordu. Asiye teyze çok kötüydü. Sesi soluğu çıkmıyordu ama çok korkuyordu. Tek bir çocuğu vardı ve onu da şu yaşa getirdikten sonra ölmesinden korkuyordu. Yüreğim ezildi. İçim kıyım kıyım giderken elimle gözlerimi ovuşturdum. Ne yapacağımı bilmiyorum, elimden tek gelebilecek şey yanında olmak, ameliyat için işlem başlatmak ve dua etmekti. Başka da bir şey yapamıyordum. Son zamanlarda içtiğim sigara ciğerlerimi mahvetmişti. Bırakmaya çalışıyordum. Son aylarda alışmıştım. Şu anda da içesim çok vardı ama olmaz. Mavi'ye sözüm var. Yüzümü sıvazlayıp doktorun odasının kapısını tıklattım. Kısa sürede içeri için izin geldi. İçeriye girip arkamdan kapıyı kapattım. Başımla selam verip koltuğa oturdum.
"Merhaba, doktor bey. Ameliyat hakkında konuşmak için gelmiştim." Dedim. Mavilerin yakını olan Tuna beydi doktor. Sakardı ama sağlam doktordu. Ciddi bir yüzle bana baktı.
"Evet, ben de sizinle bu konu hakkında konuşmak istiyordum. Babası malum gelemedi. Korkudan buraya girmek bile istemiyorlar. Sadece siz varsınız. " Dedi. Dediklerini başımla onayladım. Asiye teyze ziyarete gelirdi ama bu odaya giremezdi korkudan. Tuncay amca da öyleydi. Bir kere gelmişti. Onda da iyi haber alamayınca yaşlı yüreği kaldıramamıştı. Onlar kötü olunca da ben devreye girmiştim.
"O zaman ameliyat planını oluşturalım. Nakil için arama bir sonuç vermişti. Kim verecek ona?" Dedim. Başını sallayıp konuştu.
"Arya Sertap adında bir genç hanım." Dedi. Kaşlarımı çattım. Ad tanıdıktı.
"Arya nerede şu an? Mavi saçlı bir hanımefendi mi?" Dedim. Başını sallayarak bana onay verdi.
"Evet, mavi saçlı bir hanımefendi. Hastane de olmalı." Dedi. Başımı salladım.
Bir süre daha konuştuk ardından ameliyat planını ayarladık. Tek kusur Arya hanıma bunu onaylatmamızdı. Bu yüzden Tuna bey kızın numarasını çevirip beklemeye başladı. Numara bir kaç kere çaldıktan sonra açıldı. Sesi tok ve hafif bir sertlik içeren genç kızın sesi odada yankılandı. Sesi dahi tanıdıktı. Neden bu kadar tanıdıktı?
"Buyurun?" Dedi. Doktor boğazını temizleyip konuştu.
"Merhaba Arya hanım. Sizinle görüşmek istiyoruz. Ameliyat planını bilmeniz gerekiyor. Onayınızı almamız lazım." Dedi. Genç kız hiç beklemedi.
"Burada anlatın, şu an çok da müsait değilim. Hızlıca anlatın." Dedi. Kaşlarım çatıldı. Ne diye telefondan dinlemek istiyordu? Müsait olduğu kesindi. Ya gelmek istemiyordu. Ya da bizi görmek istemiyordu.
"Pekala." Dedikten sonra doktor anlatmıştı. Kız bir dakika bile beklemeden tamam demiş ve kapatmıştı. Umurunda değil gibiydi. İşimiz bittikten sonra dışarı çıkmış, Mavi'nin yanına geçmiştim.
MAVİ'DEN...
Gözlerimi araladığımda kaç aydır her şekilde izlemiş olduğum beyaz tavanı gördüm. Şaka gibiydi. Son zamanlarda o kadar fazla hastanedeydik ki artık garipsemiyordum burada olmayı. Elimi kaldırıp sol gözümü ovuşturdum. Hafifçe yerimden doğrulmaya çalışarak gözlerimi kırpıştırdım. Kaan yanı başımdaydı. Uyuyordu o da. Ses etmeyerek yan taraftaki komodinin üzerindeki sürahiden bir bardak su aldım. İçtikten sonra ferahlama gelmişti. Derin bir oh çektikten sonra arkama yaslandım. O sıra içeriye biri girdi. Sessiz adımlarla odanın ortasına gelen kişi Arya olarak kendini tanıtan genç hanımdı. Kaşlarım yukarıda ona bakarken bakışlarımı es geçti. Kaan'ın yattığı kısmın uzağına oturdu. Yani bana yakın olan kısmına. Merakla onu izledim. Ne için gelmişti? Bana sadece nakil olacaktı? Bundan başka alakamız yoktu ve bu kadar sık gelmesi açıkçası şüpheli bir davranıştı. Amacı neydi?
"Ne için geldin?" Dedim. Fazla kaba bir konuşma şekliydi ama merakım baskın gelmişti.
Gülümsedi. Umursamazca arkasına yaslandı. Farklı bir havası vardı, kendisine has.
"Sadece görmek istedim seni. Ameliyata az kaldı. Son kez göreyim dedim." Diye cevapladı.
"Değişik." Dedim sadece. Başka ne diyebilirim ki?
Başını sallayıp beni inceledi. Bir şeyim var mı yok mu ona bakar gibi bir hali vardı.
"Nasılsın? Son zamanlarda sanki tenin bembeyaz olmuş. Duyduğuma göre her yerin ağrıyormuş." Dedi. Sağ kaşım havalandı. Nereden biliyordu?
"Nereden biliyorsun her yerimin ağrıdığını?" Dedim. Güldü.
"Ben bilirim." Dedi.
"Ama nereden duydun, bildin?" Dedim. Israrcı olmakta sonuna kadar giderdim.
"Yerin kulağı vardır sözünü duydun mu hiç Mavi?" Dedi. Başımı salladım. Anlaşılan söylemeyecekti. Yakında kokusu çıkardı. Sessizce oturdum. Konu yoktu. Ama sorular beynime doluşuyordu.
"Sen beni ve diğerlerini nereden tanıyorsun? Ya da Kaan'ı?" Dedim. En merak ettiğim bu olabilirdi. Bizi bu kadar tanıması tehdit olabilirdi. Hakkımızda fazlaca şey biliyordu.
Umarsızca baktı.
"Biliyorum bir yerlerden, sonra öğrenirsin." Dedi. Neden diye soracaktım ama o sırada Kaan uyandı. Kaan'ın uyandığını fark eden Arya ise hızla yerinden kalkıp gözden kayboldu. Bizi tanıyorsa neden kaçıyordu? Hele Kaan'ı görünce daha bir tedirgin oluyordu. Aradaki bağlantı neydi? Sorgularken Kaan da bana katıldı.
"O kimdi? Arya mı?" Dedi. Başımı salladım.
"Evet, o." Dedim. Kaşları çatıldı. Uyku sersemi bir şekilde bir şeyler söyledi ama anlayamadım. Arkama yaslandım.
"Onun burada ne işi var?" Dedi. Omuz silktim. Ben de pek anlayamamıştım.
"Bilmiyorum, sorduğumda beni görmek için geldiğini söyledi." Dedim. Başını sallayarak gerindi.
"Bir ihtiyacın var mı? Acıktın mı? Ağrın var mı? Tuvalet ihtiyacın varsa yardım edeyim? Susadın mı?" Dedi. Şimdi yanaklarını mıncırarak sevmek vardı. Ki öyle de yapacağım.
"Seni var ya seni yerim. Gel buraya." Diyerek kollarımı iki yana açtım. Gülerek yanıma gelip sarıldı. Ben de sarıldım. Omuzumdan öptü. Omuzundan öptüm. Geriye çekip ellerimi yanaklarına koyup çekiştirdim. Daha doğrusu mıncırdım. Yanaklarını çekiştirdikten sonra da ısırdım birazcık. Sonra ise koca koca öptüm. Beni kahkahalarla izliyordu. Gülerken bu defa da gülüşünden öptüm. Sevimliydi, bakışları, hareketleri her şeyi. Isırasım gelmişti. Isırmıştım. Oh canıma minnet vallahi de billahi.
Gülerken kısılan açık kahve gözleri çok güzeldi. Yanakları kızarmıştı. Tabi köpek gibi ısırırsam böyle olur dkdndjdj
Gülerken göz kırptı.
"Ama sen beni böyle yersen halimiz ne olacak?" Dedi. Güldüm. Bilemezdim vallahi. Kendisi fazla tatlımsıydı ve tatlı da bir çeşit uyuşturucuydu.
"Bilemem ben Yakuşuklum sen fazla ısırılasısın. Yani bu senin suçun. Benim gibileri ısırır. Hem fazla tatlı uyuşturucu gibi etki eder." Dedim. Kafasını geriye atıp güldü. Ne diyeceğini bilmezmiş gibi baktı. Haklıydı.
"Sen beni ye, ye. Sonra kim sana bakacak?" Dedi. Sırıttım.
"Sen." Dedim uzaya uzata.
"Nasıl olacakmış o? Kemiklerim falan mı bakacak?" Dedi. Başımı salladım. Tam olarak öyle.
"Senden başkası bana dokunamaz, senin gibi bakamaz. İskeletin dahi olsa sen bakacaksın bana. Aynı şekilde sana da benden başkası bakamaz." Dedim. Başını salladı.
"Tabi efenim." Dedi.
"Ha şöyle yavrum kıvama gel." Dedim. Az önceki dinen kahkaha şimdi tekrardan araya kurulmuştu. İkimiz de gülerken birbirimize sarıldık. Biz tek yapamazdık. Bir elmanın iki yarısıydık.
Bir Hafta Sonra
Bugün ameliyat olacaktım. İlik nakli olacaktım. Allah'ın izniyle sonunda bu illetten kurtuluyordum. Kaan yanı başımda ameliyat için bekliyordu. Üzerim giydirilmiş, asansörde ameliyathanenin katına iniyorduk. Tuna bey, Kaan ve birkaç hemşire vardı asansörde. Son bir kat kalmıştı. Onu da indik ve asansör kapısı açıldı. Hemşireler sedyeyi sürerken Kaan yanı başımda eli elimdeydi. Doktor da yanımızda yürüyordu. Daha yeni ilerliyorduk ki bizimkiler göründü. Hemen yanımıza gelmişlerdi. Arda, Aysima, Araf, Göktuğ, Mina, Elif, bizi hâlâ tanımayan daha doğrusu hatırlayamayan Kutay karşımızdaydı. Hızlıca yürüyüp yanımıza geldiler. Aysima gülerek yüzüme baktı. Eliyle yanağıma dokunup okşadı.
"Hayırlısıyla kurtulacaksın." Dedi. Sırıttım.
"Bana pasta yapmazsan ölürüm." Dedim. Elini geriye çekip tövbe etti. Ters ters baktı.
"Gebertirim seni şirret karı, yapacağım dedim pastanı. Ölüm falan tövbe tövbe. Ağzından yel alsın." Dedi. Herkes onu onaylarken ben gülmeye devam ettim.
"Sakin kardeşler sakin. Ölmem Allah'ın izniyle. Gebermem kolay kolay." Dedim. Kaan ters ters bakarken sabır çekti.
Göktuğ ise benim gibi sapıttı.
"Ölürsen de, seninle daha doğrusu cesedinle halay çekeriz." Dedi. Arda öyle okkalı bir ensesine tokat vurdu ki hastane inledi.
"Gerizekalı ne zevzek zevzek konuşuyorsun? Tövbe de lan!" Diye kızdı. Herkes onlara gülmemek için zor duran bir ifade ile bakarken Arda fazla ciddiydi. Gerçekten bu olasılık onu korkutuyordu.
"Sakin olun beyler, ameliyata giricem savaşa değil." Dedim. Kaan sedyeyi itip ilerledi.
"Saat yaklaşıyor, amrliyathaneye gir bakalım." Dedi. Ama içi titriyordu. Hissediyordum.
Kapı önüne gelince sedyeyi durdurup korkusunu bir kenara bırakmaya çalıştı. Eğilip alnımdan öptü.
"İnşallah sağlıkla çıkarsın bu ameliyathaneden. Burada bekliyorum. Yalnız değilsin. Odaya girdiğin vakit biz burada olacağız." Dedi. Gülümseyerek yüzüne baktım. Elini yanağıma atmış okşuyordu. Elimi elinin üzerine attım.
"Sakin ol Yakuşuklum. İnşallah iyi olucam. Sizin burada olduğunuzu biliyorum. Korkmuyorum. Korkma, bana bir şey olmayacak." Dedim. Başını sallarken o ara koşarak yanımıza gelen anne ve babamı gördüm. Korkudan sadece sıkça görmeye geliyorlardı. Ben de onlar yetişemeyecek, gelemeyecekler diye çok üzülmüştüm.
Annem koşarken bir yandan ağlıyordu. Babam ise sakin ama kederli adımlarla geliyordu. Annem ulaştığı gibi elini yanağıma atıp okşadı. Gözlerinde biriken yaş elimin üzerine düştü.
"Özür dilerim, geç kaldım kızım." Burnunu çekti. Ama bu benim ciddiyetimi kırdı.
"Sümüklü anam benim sakin ol. Ağlama." Dedim. Az önceki ruh halinden hızla uzaklaşırken amacıma ulaşmanın sevinci yaşadım.
"Sen bana sümüklü mü dedin be cadı, ağlamıyorum ben. Sümüklü de değilim." Diyerek geri çekildi ama burnunu çekmeyi de ihmal etmedi.
"Nasıl sümüklü değilsin ana, domuzcuk gibi burnunu içine çekiyorsun. Müstakbel damadın sana mendil versin." Dedim. Annem ters ters bana baktı ama bu Kaan ile alakalı değildi. Ona domuzcuk dediğim içindi.
Babam sözlerimle bir Kaan'a döndü ki Kaan irkildi. Hani baykuşlar olur ya kafayı 360° derece döndürürler, tam olarak öyle bir dönüştü. Akbaba gibi olan yırtıcı koyu kahve gözleri avına yakalamış kurt misali Kaan'da geziniyordu. Kıskançlık artık nasıl nüfuz etmişse artık bakışları bana göre çok komikti. Başta bunu fark etmeyen annem Kaan'ın neden öylece baktığını anlayamadı ama arkayı dönünce kocasının avcı bakışlarını gördü. Sabır ve tövbe çekerek babamı dürttü.
"Bakmasana çocuğa şöyle. O benim müstakbel damadım. Alış artık yahu alış." Dedi. Babam annemin sözleriyle isyan etti.
"Daha yaşı kaç ikisinin? Bu yaşta müstakbel koca da ne? Daha 18'ler bu kaç yılda neler değişir? Yok kabullenemiyorum. Olmaz, kızımı paylaşamam ben." Dedi. Annem ters ters baktı babama.
"Geçmişimizi hatırla Tuncay. 18 yaşında neler neler yapılabiliyor. Ona bakarsan benim babam nasıl beni sana verdi? Benimki baba değil mi?" Dedi. Babam annemin haklılık akan konuşması sonucu Kaan'a ters ters bakarak yerine sindi. Gülerek sedyede kıvrıldım. Ameliyat vakti geldi gelecekti. Doktor ve hemşireler de biraz sonra yanıma geldi ve beni ameliyathaneye aldılar. Herkesle son kez bakışmış, sonra ise rahatça girmiştim. İlaçları vücuduma aktarırlarken narkoz etkisini göstermeye başlamıştı. Başım dolanırken gözlerim yavaş yavaş kapandı. Kaan'ın hayali gözümde dört dönerken bilincim kaydı.
İlahi Bakış Açısı
Herkes diken üstünde ameliyatın bitmesine beklerken Arya'ın diğer iki kardeşi üzgün ve sinirliydi. Onlar kardeşinin eski sevdiği adamın şu anki aşkının kurtarmasını daha hazmedememiş, çok karşı çıkmışlardı. Ama kardeşleri ısrarla onu hatırlamayan sevdiğinin sevgilisini kurtarmaması konusunda ikna edememişti. Kaan'ın onu hatırlamadığını fark ettiği an onlara gözükmek istememiş, sadece Mavi'yi korumuştu. Neden bunu yapmak istediğini dahi bilmiyordu. Ama yapmıştı. Ameliyathanedeydi şimdi. Ondan alınan ilik Mavi'ye şifa olacaktı. Sessizce narkozun etkisine girdi, bilinci kayarken de tek düşündüğü sevdiğiydi.
Kaan tırnaklarını kemirirken ameliyathanenin kapısından gözünü ayırmıyordu. Yanındaki Araf sakin bir şekilde etrafı izliyor, ameliyatın tezinden iyi halde bitmesini istiyordu. Korku ile yerinde kıpırdanırken Asiye hanım koluna dokundu. Başını yavaşça çevirip müstakbel kaynanasına baktı. Sesini çıkarmayarak başını Kaan'ın omuzuna yasladı. Tuncay o an kıskançlıktan kudurabilirdi. Kaan da ses çıkarmayacak beklemeye devam etti. Asiye hanım omuzunda uyuya kaldı. Diğerleri ise oturuyordu. Biraz sonra Arda ve Göktuğ kantine inerek içecek bir şeyler getirdiler. Herkes içeceğini yudumlarken merakla ameliyatın bitmesini bekliyordu. Duyguları karma karışıktı. Sessizlerdi belki ama içlerinde ne savaşlar veriyorlardı belli değil. Aysima kaybetme korkusu ile yanıp tutuşuyor, eli kalbinin üzerinde oyalanıyordu. Biliyordu, bir şey olmayacaktı ama korkuyordu işte. Kardeşti, candı, canandı. Parmağı kesilse kendinde hissederdi acıyı. Bilirdi belki ama şu an her şey sıfırdı. Canı da cananı da fedaydı. Yeter ki kardeşi iyileşsindi.
Derin nefesler alarak eliyle göğsünü ovuşturdu. Ağrıyordu. Koridora sığamadı. Kalktı, dışarı çıktı. Herkes ona bakarken umursamadı. Korkudan çıldıracaktı. Ya riskli olsaydı. Bir şey olsaydı. Eliyle ensesini ovuşturdu. Koyu kahve saçlarını ensesinden çekip omuzuna itti. Derin nefesler eşliğinde bir banka kuruldu. Semaya başını kaldırıp baktı. Güneşli bir gündü. Parlak bulutlar, güneş, temiz hava... Her şey güzel ve özeldi. Sakinleşmeye çalıştı. O sırada biri yanına gelip oturdu. Bakmadı, daha doğrusu umursamadı. Ama yaktığı sigaradan tanıdı. Elindeki lacivert çakmağı ile parlementi yakmaya çalışan Araf'ı o günden sonra yaptığı gibi görmezden geldi. Belki küçüktü olay ama mermi de küçüktü, etkisi büyüktü. Aynı hesaptı. O gün zihninde mıh gibi kalmıştı. Onu kıskanması bile günahmış gibi, suçmuş gibi davranmıştı. Araf onu görmezden geliyordu. O da öyle yapıyordu. Kimsenin peşinden koşacak kadar saf değildi. İllahi başka birini sevecek, sayacaktı. Gönlü açıktı, giren hapisti.
Derin bir nefes almaya çalışırken gelen sigara dumanı ile sinirleri bozuldu. Burnuna dolan ağır koku zehirledi onu hızlıca. Öksürerek başını koluna gömdü. Saçları koluna döküldü. Araf ne diye yanına oturup sigara içiyordu? Rahatsız olacağını tahmin etmemiş miydi? Ya da Aysima'nın onu görmezden geldiğini anlamamış mıydı?
Sabır dileyerek bir hışım kafasını kaldırdı. Sinirle parlayan gözlerini yanında rahatça sigara içen ve bir şeyi önemsemeyen adama döndü. Bu hayatı siklemiyor gibiydi. Olanlar gram umurunda değildi. Sinirle parlayan gözleri de bu biçim umursamadı. Ama üzerindeki dik bakışları ve gelecek konuşmayı iyi biliyordu.
"Ne yapıyorsun sen?! Git başka yerde sigaranı iç. Başka bank mı yok yanıma çöktün?" Dedi. Tahmini doğru çıkmıştı. Asiydi, fevriydi ve en önemlisi dediğim dedikti.
Cevap vermedi ama sigarasından son fırtı çekip ucunu parmaklarıyla ezerek söndürdü. Aysima'nın gözlerine öfke ve şaşkınlık karışımı bir ifade kondu. Ne yapıyordu bu aptal? Parmak ucuyla sigara mı söndürülürdü? Hangi aklın ekmeğiydi bu?
Bir an elini uzatıp ne yaptığını sormak ve had bildirmek istedi. Ama hangi sıfatla? O kadar gurur yapmıştı, şimdi mi vazgeçip konuşacaktı? Yaparsa kendisine saygısızlıktı. Yapmazsa içinde kalacaktı. Ne yapacağına karar veremedi. Öylece durdu ama sessiz kalmak da istemiyordu. Parmak uçları şimdiden su toplamıştı. İçi acıdı. Niye yapmıştı ki? İçindeki merhamete küfür etti ama elini uzatmadı. Diğer insanlar gibi kendini ezmezdi. Dediğim dedikse pekâlâ öyleydi. Gaddar olmalıydı. Başını diğer tarafa çevirip saçlarını toplamak için elini saçlarına attı. Sıcak yapıyordu. Elini ensesine yelpaze yaptıktan sonra bileğindeki siyah lastik tokayla uzun saçlarını topladı. Aradan kaçan birkaç tel yanaklarına dökülürken ofladı ama uğraşmadı da.
Üzerini düzeltip ayağa kalktı. Daha fazla bu görüntüyü görürse merhameti ağır basacak ve kendine saygısızlık yapacaktı. Kalktığı gibi arkasını dönüp bir saniye bile fazladan düşünmeden geldiği yere döndü.
Bankta tek kalan Araf biraz da olsa içerledi. Bir gün yediği bokun kırk gün cefasını çekiyordu. Sabır çekerek telefonunu eline alıp askeri hesaplara baktı. Biraz yaptığı incelemeden sonra çizimini yaptığı uçağı telefondan geliştirmeye devam etti.
Birkaç Saat Sonra
Herkes ameliyatın neden bu kadar uzun sürdüğünü sorgularken sonunda doktor ameliyathaneden çıkmıştı. Herkes doktorun başına üşüşürken doktor yorgun bir gülümsemeyle tek tek herkese baktı.
"Ameliyat gayet başarılıydı. Bu kadar uzun sürmesi ise gayet doğal. Mavi hanım iyi, birazdan odasına alınacak." Dedikten sonra gitmişti. Herkes sevinçle birbirine koşup sarıldı. Göktuğ sevinçten yerlere göklere sığamazken Arda'nın sırtına atlamış, bir eli yumruk halinde yukarıda, diğeri Arda'nın boynuna sarılı haldeydi. Arda'nın sırtında hoplayarak sevincini belli ederken Arda'nın sırtı çökmek üzereydi.
"Yaşasın lan yaşasın! Mavi kurtuldu! Yes be! Allah'ıma hamd olsun!" Diye bağırıyordu ama boğulmak üzere olan Arda'yı fark etmiyordu. Arda kurtulmak için Göktuğ'un koluna yapışmış, boynundan çekmeye çalışırken yüzü morarmıştı resmen. Boğuk sesler çıkararak Göktuğ'u sırtından indirmeye çalışıyordu ama Göktuğ kulağında bok varmış gibi duymuyordu. Arda biraz daha zorlasa bayılacaktı ama bunu son anda fark eden Elif eliyle Göktuğ'un sırtına öyle bir vurdu ki ses adeta koridorda yankılandı.
"Şaaaaaaak!"
Göktuğ beline inen darbeyle iki büklüm olurken Arda sonunda kurtulmuş, Göktuğ'u sırtından atmıştı. Derin bir nefes alıp boynunu ovuştururken yerdeki Göktuğ'a ters ters bakıp söylendi.
"Gerizekalı, bok mu var kulağında da duymuyorsun beni? Boğuluyordum senin yüzünden bok beyinli!" Diye kükredi. Göktuğ yerde aval aval Arda'ya baktı.
"Ama ben bilerek yapmadım ki. Herkes sesli sesli seviniyordu benim gibi nasıl, duyabilirdim seni?" Dedi. Arda sabır çeke çeke Mavi'nin çıkmasını bekledi.
Asiye hanım ve Tuncay bey şaşkınlık ve sevinçten yerlerinde duramıyordu. İkisi de kızının kurtulmasına sevinirken ameliyathaneden çıkmasını bekliyordu.
"Allah'ım sana şükürler olsun, vallahi bin tane dondurma dağıtıcam yazın." Diye seviniyordu Tuncay. Ona katılan eşi bahsi artırıyordu.
"Ben de bin tane atkı örüp sonraki kışa dağıtıcam insanlara." Diyordu. Karı koca sevinirken çıkan kızlarını görünce sevinçle koştular. Kaan en başta hepsi sedyeye yapışmıştı bile. Sağlık personeli yolu açmaya çalışıyordu ama çok da başarılı olduğu söylenemezdi. Çünkü kimse onu dinlemiyordu. Herkes Mavi'nin çıkmasını o kadar beklemişti. Duyarlar mıydı şimdi sağlık personelini? Bir kez daha uyardı sağlık personeli ama duyan olmadı. En sonunda güvenliği çağırmak zorunda kaldılar. Güvenlik gelip hepsini beş dakikalığına göz altına aldı. Herkes sabırsızlıkla beklerken sonunda Mavi odaya alındı. Serbest kalan Kaan kadar hızlı bir Asiye hanım ve Tuncay beydi. E tabii bir de Aysima. Hepsi akın akın koridorun sonundaki odaya gelmişti ama hesaba katmadıkları bir şey vardı. Herkes içeri birden giremezdi. Sıra sıra olmalıydı. Kapı önünde herkes bakışırken Göktuğ öne atladı.
"Siz karar verene kadar ben bir koşu girip çıkarım." Diye bir adım kapıya atmıştı ki Arda göğsünden tuttu.
"Olmaz kardeşim. Burada sevgilisi ve ailesi dururken bize düşmez. Bekle biraz." Dedi. Asiye teyze bu lafı duyunca kızdı.
"O da ne demek? Siz de onun ailesisiniz. Belki de bizden çok burada onun yanında kalmışsınızdır. Sırf Mavi için hepiniz mezuna kaldınız. Şimdi bir de biz onun ailesi değil miyiz diyorsunuz?" Dedi. Arda bu sözlerle utanıp geri çekildi. Diğerleri de tatlı tatlı gülümsedi. Ama Tuncay bey yine rahat durmadı.
"Ben gireyim önce, babasıyım sonuçta." Dedi ama Asiye hanım el attı.
"Nıç nıç, olmaz. Kaan girecek." Dedi. Herkes şaşkınlıkla Asiye hanıma baktı. Asiye hanım ise şaşkın bakışlara karşılık Kaan'a gülümseyerek baktı.
"Biz kızımızın korkudan ameliyat planına gelemezken Kaan her şeyi halletti. Kızımın her dediğini yapıp onu baş tacı etti. Ondan gayrısının ilk girmeye hakkı yok." Dedi. Tuncay bey ters ters karısına bakıp uyuzluk yapmak istese de sustu. Haklıydı. Her şeyin de ilk Kaan koşmuştu. Şimdi ilki ona vermezlerse kul hakkı olurdu. Haksızlık yapmak istemezdi. Bu yüzden susup bir köşede sırasını beklemeye başladı.
Kaan minnetle Asiye hanıma baktıktan sonra hızla içeri girdi. Odanın kapısını arkasından kapattıktan sonra içeriye bir göz attı. Oradaydı. Solgun bir ten ile yatıyordu sevdiği. Ameliyatı iyi gitmişti, yakında düzelirdi inşallah. Sessizce sevdiğini uyandırmamaya çalışarak yan taraftaki tekli misafir koltuğuna oturdu. Eliyle sevdiğinin elini kavrayıp okşadı. Saçlarını eliyle sevip öptü. Aşıktı, her zerresine kadar. Gözlerinden öpecekti ki anlamını hatırladı. Ayrılıktı. Ama inanmıyordu o. Öpse ne olacak sanki diyerek sevdiğinin iki gözünden öptü. Solgun tenine renk yavaş yavaş gelirken biraz daha kaldı yanında. Sonra ise dışarı çıktı. Diğerleri girecekti daha.
Bir Hafta Sonra
MAVİ'DEN...
Sonunda her şey geri de kalmıştı. Uyandığım vakit annemler çok korkuyordu. Çünkü yaklaşık bir haftadır hiç uyanmamışım. Doktor beyin yorgunluğu bastırmak ve korumak için bu kadar beni uyandırmamış olabileceğini söylemiş. Annemler korkulu bir hafta sonrası beni uyanmış görünce neler vaat etti neler. Duymak, bilmek istemezsiniz. O kadar fazla. Göktuğ az daha Arda'yı boğuyormuş dndndn. Bunu duyunca gülmekten beter olmuştum. Mina ve Elif Kutay'ın hafızasını yavaştan geriye getiriyor gibiydi ama şüpheliydi. Kutay da dahil herkes çok mutluydu. Sonunda kurtulmuştuk. Kaan başımdan tuvalete ben git deyince anca gidiyordu. Utanmasa benimle birlikte işeyecekti djjdjdj. Korku ona iyi etki etmemişti. Herkes mutlu mutlu takılırken yeni bir sınav senesine gireceğimizi fark ettim. Bir de bu vardı. Bütün mutluluk puf oldu uçtu. Ama olsun. Sağlıklı, huzurlu ve ailemizleydik. Babam biraz huysuz olsa da.
Bizim hikayemiz daha yeni başlıyordu.
_______________________
Merhaba Sevgili Okurlarım bugünlük bu kadardı.
Nasılsınız?
Uzun bir bölüm müydü?
Kitabımızın Wattpad de yayınlenması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hepinizi bekliyorum.
Final sonraki bölümden sonraki bölüm yani 60. Bölüm de bitecek.
Bu arada sizin destek olmanızı ve kurgusunu çok beğendiğim bir kitap var. Onu takdim etmek istiyorum. Kendisi çok sevdiğim bir yazar. Daha yeni geldi bu platforma. Sizden ricam ona destek olmanız.
Bu hesap, desteklerinizi bekliyoruz.
Sizleri seviyorum ♥️ 💙
Tekrardan konuşmak dileğiyle.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
79.56k Okunma |
6.46k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |