Uzun bir aradan sonra merhaba Sevgili Okurlarım.
Nasılsınız? Kitap yakında final olacak. Tepkilerinizi emojilerle anlatmanızı istesem yapar mısınız?
Sizleri seviyorum ♥️
İyi okumalar.
MAVİ'DEN...
Etrafımda duyduğum tıkırtılar kulaklarımı tırmalıyordu. Bulanık zihnim işittiğim sesleri anlamakta zorlanıyordu. Kulaklarım hafiften çınlarken berraklaşmaya başlayan zihnim yavaştan uyanıyordu. Gözlerime binmiş olan ağırlık gözlerimi açmamı zorlaştırıyordu. Gözlerimi açmayı denedim. Yapıştırıcıyla özenle yapıştırılmış kadar inatçı kirpiklerim açılmıyordu. Tekrar denedim. Hafiften aralanan kirpiklerim zihnimde horon tepiyordu. Hafif aralanmış kirpiklerimin arasından hastane tavanını görmem kaçınılmazdı. Beyaz tavanla bakışırken kirpiklerimi birkaç kez kırpıştırdım. Netleşen görüntüye sevinirken aniden bir surat görmemle korkudan altına sıçıyordum. Göktuğ başımda dikilmiş, sevinçle bana bakıyordu. Şükür ederken tavana baktı. Elleri havadaydı.
"Allah şükürler olsun ki uyandı bacım! Allah'ım diğeri de uyansın ne olur!" Tip tip Göktuğ'a baktım. Ne diyordu bu çocuk? Ne olmuştu bana, uyandığım için neden bu kadar seviniyordu? Diğeri derken? Kimden bahsediyordu?
Hatırlamaya çalıştım. Zihninin her bir köşesine toz sinmişti. Sesler, ağlamalar, haykırışlar ve daha birçok ses zihnimde dönüyordu. Ama ne olduğunu hatırlayamıyorum. Tekrar düşünmeye çalıştım ama önce yataktan dikeldim. Ellerimi arkama bastırıp kendimi arkaya yasladım. Bu sırada Göktuğ şükür etmeyi bırakmış, oturmama yardım etmişti. Etrafa baktım. Kolum gazlı bir bez ile sarılıydı. Koluma bakarken aklıma gelen bir şey vardı. Ben serumun iğnesini çıkarmak için vücudumdan çekip atmıştım. Damarı patlatmış olmalıyım ki, kanamış ve hemşireler sarmış olmalıydı. Ellerimle başımı ovuşturdum. Kendi hastane odamdayım. Etrafı incelemeyi bıraktım, hatırlayamıyordum. Göktuğ'a baktım. Hüzünlü ama mutlu gözlerle beni izliyordu. Bu hüzün nedendi? Gözleri fazla mahsun bakıyordu. Başımı sağa eğdim.
"Neye üzüldün Göktuğ?" Dedim. Şaşırmıştı. Gözleri iri iri bana bakıyordu.
"Hatırlamıyor musun?" Dedi. Sol kaşımı havaya kaldırıp baktım. Neyi hatırlamam gerekiyordu?
"Neyi hatırlamıyorum?" Dedim. Şaşkınlığı sürüyordu ama susmayı denedi. İzin vermeyerek sorularımla onu boğmaya devam ettim.
"Neyi hatırlamıyorum dedim Göktuğ. Anlat. Yoksa ben Aysima'nın yanına gitmeyi bilirim." Dedim. Bu onu biraz korkutmuştu. Çünkü Aysima nedense onu korkutuyor gibiydi. Onun hemen gerçeği dökeceğini de biliyordu. Arada kalmış gibiydi. Elini ensesine atıp ensesini kaşıdı. Bakışları odada gezinirken gerginlikle yerinden kıpırdadı. Israrcı bakışlarım ondaydı. Ne yapacağını bilmediği gibi, beni de bilmiyordu sanki. Kolumdaki serumu bu defa yavaş ve kendime zarar vermeyecek şekilde çıkardım. Göktuğ iğneyi çıkardığımı görünce panikle ayaklandı. Yanıma gelmek için bir adım atmıştı ki elimi kaldırıp onu durdurdum. Tek bir hareketimle yerine mıhlanmıştı. Sessizce ama panikle bana bakarken ellerini iki yanına sarkıtmıştı.
"Pekala, yaklaşmıyorum. Ama nereye gidiyorsun?" Dedi. Umursamaz bakışlarla ona baktım. Sence der gibi sol kaşımı kaldırıp ona baktım. Ne anlamaya çalıştığım zihnine bir bir düşmüş olmalı ki başını iki yana salladı.
"Daha yeni uyandın, biraz daha dinlen. Öyle Aysima'nın yanına gidersin. Benim sana olanları burada anlatmam pek doğru değil." Dedi. Neyi bu kadar anlatmak ya da hatırlatmak istiyordu? Ama anlatamıyordu. Ayrıca burada ne sıkıntı vardı da anlatamıyordu? Eninde sonunda öğrenecektim zaten.
"Burada anlatamam da ne demek? Ne oldu da anlatamıyorum burada? Her şeyi zaten birazdan öğrenirim. Neden anlatmıyorsun?" Dedim. Tek kaşım havada ona bakmaya devam ettim. Bakışlarından kaçmak istiyordu. Beden dili kolayca okunabilirdi.
"Anlatamam. Yani bir anda söylemek seni mahveder. Biraz daha yat, sonra söz ikimiz de aşağı inip birebir göreceğiz." Dedi. Saçmaydı. İyiydim. Bu kadar uzatmasına gerek yoktu. Ne öğreneceksem şu an öğrenmek istiyordum. Bana karşı olan bakışlarına karşın arkamı döndüm. Kapıya doğru adımladım. Lakin kolumdan tutmuştu. Kolumu çekerek ona baktım. Ters bakışlarım yüzündeyken beni ilk defa ciddi gördüğü ortadaydı. Bir şeyler oluyordu ve bu beni korkutuyordu. Bu yüzdendi ciddi ifadem.
Sanki bilerek zaman kazanmaya çalışıyordu. Aklınca beni oyalayıp olan şeyi sonlandığında gösterecekti. Ama ben buna kanmam.
Arkamı dönüp asansöre ilerledim. O da arkamdan bir şeyler mırıldana mırıldana geliyordu. Enseme yapışmış saçlarımı elimle ensemden çektim. Terlemiştim. Derin nefesler eşliğinde düğmeye bastım, kapı kapanacağı sıra Göktuğ da içeri geçti. Ciddiyetimi fark ettiği an olacakları anlamış ve şaklabanlığını bir kenara atmıştı. O da ilk defa bu kadar ciddiydi.
Asansörden ineceğim sıra Göktuğ kolumdan yakaladı.
"Hangi kat olduğunu öğreneyim önce." Dedi. Neden bunu başından söylemiyordu? Sabırla başımı aşağı yukarı sallayıp beklemeye başladım. Göktuğ telefonunu çıkarmış, birini arıyordu. Bu sene bu kadar hastaneye gelmemiz hiç hayra alamet değildi. Sürekli başımıza bir şey geliyordu. Artık canıma tak etmişti. Göktuğ telefondaki Arda ile konuşurken elimi boynuma atıp kaşıdım. Stresten boynuma vurmuştu kaşıntı. Tırnaklarımı tenime sapladım. Kaşıntı geçmiyordu. O sırada Arda'nın sesi geldi.
"Beşinci kat." Demişti. 5'e basıp beklemeye başladım. O sıra Göktuğ telefonu kapatıp, cebine atmıştı. Kata geldiğinizde dışarı ilk adımı ben attım. Koridorda bizimkiler vardı. Herkes buradaydı. Bir kişi hariç, Kutay. Adını anımsamamla yaşananlar bir bir aklıma düştü. Ben nasıl böyle bir şeyi unutmuş ve o kadar yatabilmiştim? Yaşananlar zihnime yapboz parçaları gibi yerleşti. Olaylar gözümde tekrar oynarken gözlerimden yaşlar art arda süzüldü. Ben nasıl unutabilmiş ve rüya bile görmeden huzurlu uyumuştum? Nasıl böyle bir şey olabilirdi? Sanki bilmiyormuş gibi bir de Göktuğ'a sormyştum, o söylemeyince de inadım tutmuştu. Buraya gelmiştim. Buraya geldiğimde hatırlamasam bir de yüzsüzce onlara ne olduğunu mu soracaktım? Dehşetle gözlerim açılmış ameliyathanenin cam kapısına bakıyordum. Her şey şaka olamayacak kadar gerçekti. Nefesim tıkanırken içimden sabır çekiyor, Allah'a karşı dua ediyordum. Ya ameliyat masasında kalırsa, ya uyansa bile riskleri gerçekleşirse? Öylece koridorun ortasında durmuş , ağlıyordum. Göktuğ bunu biliyordu ve beni yatırmaya çalışıyordu öyle mi? Şimşekler bir bir tenimde patlarken hızla arkamı döndüm.
"Sen bir de bana yat mı diyordun? İçerideki piç mi de beni yatırmayı deniyordun ha!" Diye bağırıp göğsünden ittim. Vahşetle ona baktım.
"Benim arkadaşım, abim içeride savaş veriyor ve ben üstelemesem bunu bana söylemeyecektin! Geçici bir şekilde hafızamı kaybetmem işine geldi öyle mi?!" Diye bağırdım. Kaan olduğunu varsaydığım bir el beni belimden kavradı. Çırpınsam da belini bırakmadı, hatta daha da sıkı tuttu. Bu defa da ona bağırdım.
"Bırak beni!" Dedim. Ama bırakmadı yine. Beni kendine çevirip yanaklarımdan öptü. Öpücükle öfkemi durdurmaya çalışıyordu ama o kadar zayıf değildim!
Aysima da yerinden kalkıp yanıma geldi. Elini omzuma atıp beni kendine çekti. Bir elini sırtıma, bir eline saçlarıma attı. Saçlarım sessiz sessiz okşarken başımı göğsüne yasladı. Ellerim yüzümde Aysima'nın göğsünde öylece ağladım. Kimse çıtını çıkarmıyordu. Kaan tepkimden sonra ne yapacağını şaşırmış ama yine yanıltmayıp her zaman ki gibi yanımdan ayrılmamıştı. Aysima sol koltukta oturmuş, başımı koşarken ben Kaan ve Aysima'nın arasındaki koltuğa oturmuştum. Kaan belimi ovarak beni rahatlatmaya çalışıyordu. Ama bir türlü sakinleşemşyordum. Ya bizim aptal plan zımbırtımız yüzünden ona bir şey olursa? Kutay'ın kılına bile zarar gelmesini istemiyordum. Birkaç ayır yan yanayız ama o kadar bağlanmıştık ki... Ha Yavuz abim, ha Kutay ikisi de aynıydı benim için. Abimdi o benim. Belki öz değildi ama abiler de kardeşlerinin en zor zamanında yanlarında olmaz mıydı? Ben ilk ilik kanseri olduğumu öğrendiğimde o bana destek olmuş, yanımdan ayrılmamıştı. Kaan ve diğerleri tembihimden dolayı gelmemişti ama onlarda çok ağlamıştı. Ama Kutay o kadar korkmuştu ki benim sözümü çiğnemiş, beni bağrına basmıştı. Benim kardeşlerim onlardı. Kaan benim sevdiğim, onlar ise kardeşlerimdi. Kayıp kardeşlerdik sanki. Hepimiz bir şey çekmiştik. Ben kanser, Kaan baba kaybı ve ailevi sorunlar, Göktuğ ebeveyn baskısı, Arda ve Aysima travma, Elif ve Mina ise yalnızlık. Herkesin yükü kendine ağırdı. Ama birbirimizin yükümü sırtlanmıştık biz. En küçük şey de birbirimizden başkasına gidemezdik. Ailemiz vardı ama herkesin bir yarası da vardı.
Kutay'ı beklemekten neredeyse bayılacaktım. Hala çıkmamışlardı. Hiç hayra alamet değildi. Ameliyat kaç saat sürmüştü bilmiyorum. Ama şu an yaklaşık bir buçuk saat geçmişti. Derin nefesler aradından beline yapıştığım Kaan'a baktım. Halinden memnundu. Bana bakarken gözleri ışıldıyordu ama bir yandan da bir şeyi çok merak ediyor gibiydi. Tam ağzını açmıştı ki ameliyathaneden bir doktor çıktı. Hızla ayağa kalkıp doktora koştum. Diğerleri de doktoru gördüğü gibi benim gibi yerlerinden fırlamıştı. Hepimiz doktorun dibine girmiş diyeceklerini bekliyorduk. Doktor gayet sakindi ama yüzünden bir ifade okunmuyordu. Hepimizle tek tek göz göze geldi. Tepkimizi bekler gibiydi. Arda bu duruma daha fazla dayanamamış olmalı ki doktorun iki saattir bizden beklediği soruyu sordu.
"Kutay nasıl? Ameliyat nasıl geçti? Ameliyat neden bu kadar uzun sürdü? İyi olacak mı?" Dedi. Doktor sabırla Arda'yı dinledi. Ardından biraz tedirgin de olsa cevap verdi. Bakışları bizi de geriyordu. Bir şey mi olmuştu?
"Neden öyle bakıyorsunuz?" Dedi Aysima. Benim ağzımdan almıştı lafı. Çatık kaşlarımla doktora baktım. Ne söyleyecekse söylemeliydi artık! Acun Ilıcalı gibi uğraştırmamalı. Hepimize son kez bakıp yerinde biraz kıpırdadı akabinde konuştu.
"Öncelikle arkadaşınız iyi. Lakin elimizden geleni yaptık. Herhangi bir komplikasyon gerçekleşmemesi için çok uğraştık. Bundan dolayı ameliyat uzun sürdü. Uyandığında ne olup olmadığını göreceğiz." Dedi. Sonra arkasına dönüp gitti. Sabır çekerken arkasından baktım. O kadar gerip gerip iyi haber veriyordu! Bari götelek söyleseydin ya direkt! Ne diye geriyorsun insanları!
Aysima mutlulukla boynuma atladı. Üzerimizden derin bir yük kalkmıştı. Öleceğine o kadar inanmıştık ki ne yapacağımızı şaşırdık. Hepimiz birbirimize mutlulukla sarıldık. Göktuğ'a mendil versek halay çekecekti. Arda o kadar rahatlamıştı ki Kaan ile ikisi birbirine yapışmıştı. Sanki gol sevinci vardı. Allah'ım sen bizi duydun, hamd olsun. Diyerek gözümden akan tek damla yaşı sildim. Mutluluk her hücremi istila ederken Kaan'a doğru koşup kucağına kanatlı sincap misali atıldım. Havada tuttuğu gibi beni etrafında döndürüp öptü. Araf hepimizi uzaktan izliyordu. Onu sadece ben fark etmiştim. İfadesizdi yüzü ama gözlerinde duygu vardı. Ama ne olduğunu çözemedim. Elindeki sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırıp cebinden çıkardığı lacivert çakmakla yaktı. Elini kaldırıp sigarayı iki parmağının arasına sıkıştırdı. Az önceki derenin içine çektiği nefesi şimdi veriyordu. Gri dumanlar ağzından bir bir çıkarken sessizce arkasını dönüp gitti. O giderken ben hala arkasından bakıyordum. Kaan nereye baktığımı merak etmiş olacak ki arkasını dönüp baktı. O da giden kişiyi görmüştü. Siyahlar içindeki etrafı gri uman yayan kişi gayet seçilebilirdi. O sessiz adımlarla giderken Kaan arkasından sessizce izledi, gözlerine keder vardı. Sanki bir şeyleri biliyor gibiydi ama ses etmedi. Çok yakın arkadaşlardık ama o ikisi kadar değil. Kaan ve Araf kadar sert bir dostluk daha önce görmedim. Suları çıkardı ama sesleri asla çıkmazdı. Birbirini öyle bir koruyorlardı ki takdire şayandı. Kaan' ın kucağından yere inip ameliyat kapısını beklemeye başladık. Biraz sonra sedye ile çıktılar. Kutay cansız bir nesne gibi sevdiğinin üzerine yatıyordu. Teri soluktu ve morarmıştı hafiften. Normal miydi? Soğuktan olmalıydı. Annem hep yatan kişinin üzerine kar yağar derdi, belki de ondandı. Kutay'ın bedeni önümüzden geçerken hepimiz seviyeye yapıştık. Mutluluktan gözyaşlarım patır patır dökülürken Kutay'ın elini tutup öptüm. Bayramda bir daha öpecektim sndndjdh
Belki para verirdi yani bilemeyiz. Kutay ameliyattan çıkınca üzerime bir şenlik gelmişti. Nefeslerim sık ve heyecanlıydım. Eski neşemi geri kazanmış gibiydim. Ki şu durumda bile şaka yapabiliyordum jdjdjdh
Hepimiz hediyenin arkasından sıra sıra odaya girdik. Ama hemen kovulduk. Çünkü Kutay'ın uyumasına rağmen biz rahat bırakmıyor ve onunla konuşmaya çalışıyorduk. Arda Kutay'ın yanına oturmuş dertleşiyordu. Kutay'a Aysima'dan ne kadar çok korktuğunu söylüyordu. Aysima gerçekten onu korkutmuş olmalıydı ki gözlerindeki korkuyu seçebiliyordum hdjdjfjf
Aysima ne yapmıştı da bu kadar korkmuştu? Aysima zevkle ikisini izlerken sessiz ve sakindi. Öfke silinmişti. Etrafı gülücükler saçıyor Kutay'ın başından ayrılmıyordu. Çok korkmuştu ve korkusu öfkeye dönüşmüştü. İçgüdüsel hareket etmişti. Sevdiklerini korumak göreviydi sanki. Acaba ben yataktayken de böyle öfkeli miydi? Kıskanıyorum ama! Hızla Aysima'ya döndüm.
"Kutay'ın başından ayrılmıyorsun maşallah Aysima!" Dedim. Mutlu bakışlara bana döndü. Yüzünde ne oldu der gibi bir ifade oluşurken dile de döktü.
"Ne oldu? Ne bu tavır?" Dedi. Kıskanç bakışlarımı Kutay'a diktim. Baktığım yere baktı. Ama anlamadı.
"Kutay ne alaka?" Dedi sabır çektim. Anlamıyordu hala! En sonunda mayın misali patladım.
"Ben yataktayken sen beni bu kadar koruyor muydun? Başımda dikiliyor muydun?" Dedim. Şaşkınlıkla bana baktı herkes. Benden bu çıkışı kimse beklemiyordu ama kıskançlıktı işte! İnsan bazen kardeşini bile kıskanabiliyormuş.
Ağzı şaşkınlıkla beş karış açıkken sabır çekti.
"Sabır Rabbim. Bu kız hiç normal değil. Senin sevgilin var Kutay'ı neden benden kıskanıyorsun?" Dedi. Ters ters baktım. Hiç iyi değildim. Gözlerimi kısarak sabır çektim.
"Sevgilimin olması arakadaşlarımı kıskanmayacağım anlamına gelmiyor Kutay'ın Ay Yüzlüsü." Dedim. Şaşkınlığını bir kenara attı, gülerek yanıma geldi. Beni kendine çekti.
"İkiniz de benim kardeşimsiniz. Senin başında da böyleydim ben. De mi?" Diye bizimkilere baktı. Herkes tedirginlikle Aysima'ya baktı. Herkes başını sallarken kuzu gibi adeta melediler. Ama fazla yüksek sesle yaptılar. Bizi şu an dışarı çıkarmamalarının tek sebebi Tuna abiydi. O da zar zor yetkiyi eline almıştı.
"Evet, hepimizin ebesini silktin!" Dediler aynı anda. Aysima memnun bir şeklide bana döndü.
"Gördün mü?" Dediği sırada bir kıpırdama sesi geldi. Heyecanla sedyeye baktık. Kutay gözlerini açmış tuhaf tuhaf bize bakıyordu. Sanki bir şeyleri çözmeye çalışıyordu. Anında Kutay'a koştuk.
"İyi misin Kutay?" Dedi Arda. Elimi saçlarına daldırıp okşadım.
"İyisin de mi ha Kutay?" Dedim. Gözlerini boş boş kırpıştırıyor, ilginç gözlerle bizi izliyordu. Bir şeyleri anlamlandıramıyor gibiydi.
"Kutay ne oldu?" Dedi Aysima. Ama Kutay hepimizi şaşkına uğrattı. Söylediği kelimeler bir kulağımızdan girdi, diğerinde tıkandı. Bu da ne demekti şimdi? Şaka olmalıydı? Aysima şaşkınlıkla Kutay'a bakarken Kutay tuhaf bakışlar atmaya devam ediyordu. Kaan bir adım atıp Kutay'ın yanına yanaştı ama Kutay geriledi. Söyledikleri bizi şoktan boka sokuyordu, haberi yoktu!
____________________________
Merhaba Sevgili Okurlarım bugünlük bu kadardı.
Son birkaç bölüm...
Bölüm nasıldı?
Heyecanlı mıydı, korktunuz mu?
Sizce Kutay ne dedi?
Sizleri seviyorum ve oy, yorum bekliyorum. ♥️💙
Görüşmek dileğiyle...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
79.55k Okunma |
6.46k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |