Merhaba Sevgili Okurlarım yeni bölüm ile karşınızdayım.
En az yirmi beş yorummmm
Sizleri seviyorum ♥️
İyi okumalar.
Aradan bir hafta geçmişti ve bu arada boğazım iyileşmişti. Her gün aynı rüyayı görüp çığlık çığlığa bağırıyordum ama eskisi kadar gür değildi sesim. Gün geçtikçe tükeniyordum. Yorgunluk halim dinmiyordu. Hayattan bıkacak raddedeydim. Vücudumdaki yumrular artmıştı. Tedaviye de başlamıştık. Şu anlık tedavi iyi gidiyordu.
Arkamdaki yastığı ayarlamaya çalışan Aysima yine sinirliydi. Son bir haftadır fazla gergindi. Ne oldu diyordum, bir şey demiyordu. Ne yaptıysam konuşmuyordu, ben de en son sormayı bırakmıştım. Ben sormamaya başlayınca kendisi anlatacaktı.
"Gene dolaşıyor ya, çıldıracağım!" Sırtımdaki yastığı düzeltmiyordu da boks torbası olarak kullanıyordu sanki. Elini yastığa vururken eli sırtıma geldi. Ses etmedim ama eli ağırdı.
Eliyle sırtıma vurduğunu fark edince panikledi.
"Ay özür dilerim Mavi, bilerek yapmadım. Yanlışlıkla oldu." Dedi. Bir yandan da eliyle sırtıma vurduğu kısmı ovuşturuyordu. Güldüm.
"1 haftadır hıncını benden çıkarıyorsun sanki." Dedim. Hemen ellerini iki yana salladı.
"Ay cidden mi off, özür dilerim." Dedi tekrar.
"Ağzındaki baklayı çıkarmadıkça daha çok dayak yiyecek gibiyim." Dedim bu sefer.
"Offff." Diye havaya üfledi.
"Ne offff?" Dedim.
"Araf." Dedi. Hiç şaşırmadım nedense.
"Gene ne oldu?" Dedim. Neredeyse Araf'ın kucağına oturduğu günden sonra ne oldu anlatmamıştı.
"Bir hemşire var şu hastanede." Dedi. Bu arada Aysima'nın vurulduğu zaman geldiğimiz hastane ile aynı hastanedeyiz.
"Hangisi? Sen ameliyathanedeyken hocam hocam diye bağıran mi?" Dedim. Başını yana salladı.
"Onun yanında bir tane kumral kız var. O." Dedi. Aklıma getirmeye çalıştım ama hatırlayamadım.
"Hatırlamıyorum, göstersene." Dedim.
Gözlerini belertti.
"Nasıl göstereyim?" Dedi. Gözlerimi kırpıştırdım.
"Telefonla mı? Fotoğraf çekip getireyim mi?" Dedi. Başımı iki yana sallayarak yüzümü ekşittim.
"Hayır ya, canlı olarak göreyim." Dedim. Ellerini çarpı işareti yaptı.
"Ama senin için yorucu olur. Boş ver." Dedi. Ters ters baktım.
"Götür beni!" Dedim.
Yaklaşık beş dakika sonra koridorda o hemşireyi bulmaya gitmiştik. Ben tekerlekli sandalyede o arkamda etrafa sinek gibi baka baka gidiyorduk. Bir türlü bulamamıştık şu kumralı.
Üst kattaydık. Alt kattaydı o belki. Asansöre binmek adına ilerlerken bizim bağıran hemşireyi gördük. Aysima onu gördüğü gibi takip etmeye başladı. Hınzır kediler gibi onu takip ederken o hemşirenin yanına kumral bir hemşire gitti. Aysima anımda şakıdı.
"Aha bu salak!" Dedi. Biraz yüksek sesli konuşmuş olmalı ki yandaki birkaç kişi bize baktı. Aysima hala konuşmaya devam ederken ben ayıp olmasın diye insanlara gülümsedim. Gülümserken dişlerimin arasından fısıldadım.
"Gerizekalı mısın Aysima, biraz sessiz konuş? Millet bize bakıyor." Dedim. Aysima beni duyduğu gibi utançtan kızardı. Kafasını yere eğmiş bir şekilde beni sürmeye devam ederken kızların hemen arkasında ilerliyorduk. O kadar yaklaşmıştık ki onların sesi bize değiyordu.
"Bir çocuk var, var ya taş taş. Sana yemin ederim çok yakışıklı. Sence yaş farkına bakar mı? Dedi kumral hemşire.
"Off bir sus Nursel, başladın yine. O çocuğun sevdiceği vardır. Karışma o çocuğa. 4 yaş var aranızda, yuh sana yemin ederim!" Dedi bizim kız.
"Bence bakmaz be, adem elması çok güzel, tam öpmelik." Dedi kumral hemşire.
Arkamda bir nefes duydum. Sepsert bir nefes sesi. Başımı yana çevirip arkama baktım. Aysima kulağına kadar kızarmış o Nursel adında olduğunu düşündüğüm kumral hemşireye bakıyordu. Derin derin sokuyordu ama göğsü körük gibiydi de. Saçları yanaklarına dökülmüş, siyaha yakın gözleri karanlığa gömülmüştü. Pekala burada iyi şeyler olmayacak. Aysima çok nadir böyle sinirlendirdi ama sınırı de kolay kolay geçmezdi. Tatlı bir kızdı hatta şapşikti ama ters bir kişiliği de vardı. O bize göre bir tık farklıydı dövüş konusunda. Biz saç yolardık ,o et. Biz saç dolardık elimize, o yumruk atardı surata. Siniri arştı, kuşamdı. Benim kankamdı o. Kendi malımı bilirim. Şimdi parça parça edecekti o kızı. Kızı tümüyle canlı fırına atıp, kül edene kadar yakar sonra da kızdan baharat yapıp yemeğine kullanırdı. O derece bir psikopat olabilirdi şu sinirle.
Ben onu tutamadan arkamdan fırladı. Kıskançlık damarı şaha kalkmıştı. Sakin ama sert adımlarla kıza gitti. Kız daha ne olduğunu anlayamadan kızın omuzuna elini atıp kendine çevirdi. Kız pörtlek gözlerle ona bakarken Aysima hiç taviz vermedi. Kızın yüzünün ortasına kafayı gömdü. Yanımda bir çocuk durmuş elindeki cipsi yiyordu. Hiç gocunmadan elimi atıp çocuğun cipsinden biraz elime aldım. O da bir şey demeyip yanıma yaklaştı. Cipsi ortamıza uzattı. İkimiz de ilgiyle kavgayı izliyorduk.
O sırada Aysima kafasını geri çekmiş, kızın burnundaki kanı umursamadan bir yumruk da yanağına yapıştırıp kızı yere yapıştırdı. Ben ve çocuk ellerimizi birbirimize çarparken yerimizde heyecanla bekliyorduk. Bağıran hemşire geri çekilmiş olayı izliyordu. Biliyordu o da kızın bu dayağı hak ettiğini. Kız bir çığlık koparırken herkes olaya şaşkınlıkla bakıyordu. Ben gülerken bir yandan da gaz veriyordum.
"Aferin benim ahiretlime! Bir tane Osmanlı Tokadı gelir mi hocam?!" Dedim. Anında bir tokat geldi. Aysima sağ eliyle bir tane tokat patlattı kızın suratında. Sonra yanımdaki çocuk bağırdı.
"Abla bir tokat daha gelir mi?!" Anında bir tane daha geldi. Ama hu defa elinin tersiyle. Aysima sağ elinin tersiyle ağzına bir çarptı var yasa of of. Mis gibi ses çıktı.
"Tam da öpmelikmiş ha! Öpeyim ben senin yerine!" Diye bağırdı. Öyle ki arkamızda bir anda bizimkiler belirdi. Kaan elini omuzuma atarken dehşetle Aysima'ya bakıyordu. Göktuğ, Mina ve Elif inanamayarak olayın şaşkınlığını yaşarken Arda, Kutay ve Araf o yöne ilerledi. Arda Aysima'nın arkasına geçip tutarken Kutay Aysima'yı kendine çevirmeye çalıştı.
"Ay Yüzlü Karı bana bak!" Dedi ama bizimki dinlemedi onu.
"Aysima, güzel hanım buraya bakınız." Dedi Arda ama Aysima pek de tınlamadı. Birkaç kez daha ikaz ettiler ama Aysima dinlemedi. En son olaya Araf el attı.
"Aysima!" Aysima anında durdu. Araf Aysima'ya uyarı dolu bir bakış atı yerde kendi kendine zırlayan kıza yöneldi. O sırada Aysima'nın gözlerinde oluşan kırıklıklar yüreğime saplandı kaldı. Kırgın bakışlarla ona bakıp silkelendi. Gözleri yaşarmıştı. Arda'dan kurtulup yanımızdan hızla ayrıldı. Araf yerdeki kızı yerden kaldırırken çok da umursamıyormuş gibi görünmüyordu ama elleri sımsıkıydı. Göz devirip sandalyemi Aysima'nın gittiği yere doğru sürmeye başladım. Biraz gitmiştim ki biri başımdan öptü. Kaan'ımdı. Arkama geçip Aysima'nın gittiği yere doğru sürmeye başladı sandalyemi.
AYSİMA'DAN...
Hayalkırıklığı bir cam kırığı misali yüreğime saplandı. Ne o cami yüreğimden söküp atabildim, ne de o yarayı sarabildim. İçinde bir şey kalınca o yara kapanmıyordu. Bir ukde oluyordu.
Kırgın bakışlarım onun yüzündeyken o beni umursamak istemezcesine yere eğildi. Kızı kaldıracaktı. Gerçekten mi?
Ben onu o kadar severken sevgimin karşılığı bu kadar mıydı? Şaka ise hiç komik değildi.
Kırgın bakışlarım puslandı. Şu dakika her şeyi sikip attım. Cidden bu kadar aşağı bir komplekste miydi? Yazık. Önündeki bile göremeyen birinden ne bekliyorsam artık. Kaan bana ondan daha çok değer veriyordu. Hatta Arda bana daha çok şey hissettiriyordu.
Vücudumu Arda'nın bedeninden koparıp kendimi koridora attım. Ellerimi gözlerime sildim. Gözlerim cayır cayır yandı, yüreğim kor alevlerde kül olup uçtu. Yüreğimdeki odacıklar bir bir sinirle doldu. Aort damarımdan tüm vücuduma akın etti.
Hızla koridordan sapıp asansöre bindim. Giydiğim gömlek tenime kamçı vuruyordu artık. Gömleğimin ilk üç düğmesini açtım. Ellerimi yüzüme bastırıp aşağı inmeyi bekledim. Asansörden indiğimde dışarı çıktım. Herkesin farklı sinir attığı yerler vardı. Deniz kenarı, kayalıklar, uçurum, kalabalık, spor salonu, barlar ve daha birçok yer. Benim ise tek bir yerim vardı. Bunu Mavi dahi bilmezdi. Abim hatırlıyorsa biliyordur. Bu hastanenin yakınlarında bir orman vardı. Ormanda çınarlar, meşeler, çamlar, zeytinler, defneler ve daha nicesi vardı. Orada benim bir yerim vardı. Saklı bir alan. Bir kovuk. Ayağımdaki spor ayakkabıları çıkarıp elime aldım. Asfalt yolda çıplak ayakla yürümek iyi gelirdi belki. Elimde ayakkabılar, kolumda siyah bir toka, gömleğimin ilk üç düğmesi açık, saçlarım dağınık, birazdan batacak olan beyaz pantolon ile mükemmel görünüyordum. Ormanlık alana az kalmıştı. Ayakkabılarımı tekrardan giyip ilerledim. En derinlere de değil, en uçlara. Bir dere vardı burada. O derenin yanına yakın bir söğüt ağacı vardı. Ağlıyordu ağacım. Hep ağlardı zaten. Dalları hep aşağı sarkık Bir şekilde olurdu. Hiç yukarıda olmazdı. Benim gibiydi. Hep ağlar, sızlanırdı. Ağaçlardan beni en çok temsil edenin söğüt ağacı olduğunu hep hissederdim.
Bir efsanesi de vardı. Apollon, hırsızlığı kanıtlanan kardeşi Hermes'in ellerini söğüt dalından olan iplerle bağlamak isterken ip yani dal yere düşmüş, dallar birbirine dolanıp çoğalmış ve söğüt ağacı olmuşlar. O gün bugün benim ağacım hep ağlamış. Batı'da yas sembolü olarak kabul edilir b nim ağacım. Tam beni temsil ediyor. İnsan insana benzer derlerdi ama hayır. İnsan insana değil, insan doğaya benzerdi.
Ağacıma yaklaşırken gülümsedim. Yine yanına gelmiştim onun. Hep o vardı yanımda. Kollarımı iki yana açarak ağacıma sıkı sıkı sarıldım. Ağacı öptüm, hem de kocaman. Altına oturup yapraklarına bakmaya başladım. Ağacımla sohbete başladım.
MAVİ'DEN...
Aysima'yı bir türlü bulamıyorduk. Bakmadık yer kalmamıştı ama yoktu. Sanki buhar olup uçmuştu. Hastanenin her deliğine bakmıştık. Yok. Koskoca kız ortada yok! Nereye gitmişti? Bana da söylememişti. Arda yerinde yine duramıyordu, kesin hiperaktivite bozukluğu vardı bu çocukta.
"Nereye gider bu kız?" Kendi kendine düşünürken başımızı da döndürmüştü.
"Yavuz abiyi mi arasam acaba?" Dedi Kutay. O da fazlasıyla endişeliydi.
Başımı salladım. Telefonunu çıkarıp aradı.
Durumu anlattı ama Yavuz abim tek bir şey söyledi.
"O yerinde."
_______________
Merhaba Sevgili Okurlarım bugün kü bölüm bu kadardı.
Bölüm nasıldı?
Araf ve Aysima hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizleri seviyorum ♥️
Gôrüşürüz.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
79.55k Okunma |
6.46k Oy |
0 Takip |
68 Bölümlü Kitap |