73. Bölüm

48. BÖLÜM

Nektari Güzeli
nektariguzeli

Merhaba Sevgili Okurlarım, bugün 48. Bölüm ile karşınızdayım.

Bundan sonra oy sınırı kullanmayacağımı belirtmiştim. Bu yüzden oy sınırı yok. Lakin en az 20 yorum sınırı var. Lütfen 20 yorumu tek kişi yapmasın. Hepiniz kendinizden bir şeyler ekleyin.

Sizleri seviyorum, iyi okumalar💕

Gelen Kutlu idi. Kapı hızını alamayıp duvara çarparken içeri gelen Kutay az daha halıya takılıp düşüyordu. Panikten sersemlemiş olmalı ki önce bir etrafa baktı sonra ise bana. Beni bulduğu gibi de yanıma geldi. Yatağın boş tarafına oturup beni kendine çekti. Kollarımdan tutup beni göğsüne bastırırken bir yandan da başımı okşuyordu. Boşuna demiyordum bana abi şefkati gösteriyor diye. İleri geri sallanırken başımdan öptü.

"İyi misin demeyeceğim. Neyin var da demeyeceğim. Direkt soracağım. Hastalığın ne?" Aniden sorduğu soruya başta cevap vermedim. Sessizce düşündüm. Şimdi ben onlara nasıl açıklayabilirdi ki? Direkt mi söylemeliydim yoksa dolandırarak mı? Ne yapacağımı bilemeyerek açık olan telefonumu ona uzattım. Başta hareket etmedi sonra ise yavaşça elimdeki telefonu aldı. Sıcaklığına daha da sokulup kafamı deve kuşu gibi göğsüne gömdüm. Sonra ise tekrardan içli içli ağlamaya başladım. Giydiği ince kazağın karın kısmından kumaşı kavrayıp sıktım. Saçlarım kafamı örtebileceği kadar örtmüştü. Ellerim ise sımsıkı kazağa yapışmış şekildeydi. Gözlerimi açamıyor, ağlamaktan tahriş olan boğazım yüzünden çok da konuşmak istemiyordum.

KUTAY'DAN...

Elimdeki telefondaki gelen mesajlar bir bir okurken kalakaldım. Nabzım son raddeye kadar vururken aynı anda kanım damarlarımda buz tuttu. İnsanın kalp atışı hızlanırken kan akışı nasıl yavaşlar? Ben de oldu. Kardeşim gibi gördüğüm kızın ilik kanseri olduğunu öğrendim. O benim için bir kız kardeşti, Allah'ın lütfuydu bana ve ben kardeşimin ilik kanseri olduğunu birkaç mesajla öğreniyorum. Hangisi daha acı vericiydi? Bunu öğrenmemin birkaç mesajla olması mı yoksa kardeşimin kanser olduğunu öğrenmem mi? Elimdeki telefonda belki de hayatlar vardı. Kırılan hayatlar, parçalanan hayatlar, solmuş hayatlar ve daha birçoğu...

Arda... Belki dalga olarak söylemişti lakin doğruyu söylemişti. Mavi kanserdi...

Kaan'ın mesajını açtım. Onlarca mesajı vardı ve hepsi delirmek üzere olan birinin mesajlarını andırıyordu. Tek bir şey vardı ortada. Bir yıkım. Kaan'ın duyguları şu an öyle bir parçalanmış olmalıydı ki, kelimeler kifayetsizdi. Ellerim titrerken mesajlarını baştan sona tekrar okudum. Derince yutkundum. Diğer mesajlara baktım. Araf... Her şeyi anlamış ama bize söylememiş. Biliyormuş ama söylememiş! Telefon elimde titrerken fırlattım. Ellerim tir tir titriyor, ellerimi koyacak yer bulamıyordum. Havada bekleyen ellerim çaresizce yana düştü. Ya iyileşemeseydi Mavi? Ya ölseydi? Ne yapardık biz? Korkuyla kollarımı beline sardım. Sıkıca sarıldım. Belki sıkı sarılınca gitmezdi? Daha da göğsüme bastırdım kardeşimi.

Belki iyileşirdi? Olamaz mıydı? Olurdu. Kaçıncı evredeydi ki? Donör bulurduk belki. Göğsümdeki küçük yavrunun yüzünü avuçlayıp kafasını kaldırdım. Şişik gözleri , al yanakları ve kırmızı dudakları, soluk teni perişan haldeydi. Çaresizlikle bana bakarken gözlerim sızladı ama yuttum. Gülümsemeye çalışarak konuştum.

"Belki donör buluruz sana ha? Ağlamayalım böyle. Buluruz, ben bulurum. Hepimiz her şeyi yaparız. yeter ki ağlama abim. Bak bana bulamaz isem şerefsizim. Bulucam lan bulucam, ağlama artık." Gözlerini silip kucağıma aldım. Bacakları ağrıyordu. Banyoya götürüp elini yüzünü yıkamasına yardım ettim. Soğuk su ile güzelce yüzünü yıkadıktan sonra saçlarının dökülmemesine dikkat ederek hafif ve sıkı olmayan bir şekilde saçını tepede bağladım. Zaten geceliğini giymişti yani ben en azından öyle düşündüm. Üstündekiler geceliğe benziyordu.

Yatağa yatırıp yanına oturdum. Hala konuşmuyordu.

"Mavimtırak neden hiç konuşmuyorsun?" Ters ters bana baktı. Sence der gibi kafa salladı.

"Duyamadım?" Yanındaki yastığı yüzümün ortasına vurdu.

"Gerizekalı Kutlu, konuşamıyorum boğazım acıdığı için." Pütürlü bir sesle söylediklerine gülerek ayağa kalktım.

"İyi geceler. Diğerlerine bakacağım. Dikkat et kendine." Diyerek kapıdan el salladım. Arkamdan el salladı o da. En azından şimdi biraz rahatlamıştı.

İLAHİ BAKIŞ AÇISI...

Kaan yerinde sabit duramıyordu. Elleri ayakları titriyor, nefesleri daralıyordu. Tırnaklarının yanındaki eti dişiyle koparıyor, kanatıyordu. Mesaj hala gelmemişti. Telefonun başında bekleye bekleye bir haller olmuştu artık. Ayakları bile sabit duramıyor, sürekli olarak titriyordu. Ellerini saçlarına daldırıp saçlarını yoldu. Ama acısını gram hissetmedi. Canı yanıyordu zaten alev alev. Canı yangının ortasında cananına uzanmaya çalışıyordu lakin elini her uzattığında bir moloz tepelerine iniyordu.

Göktuğ bir kenarda oturmuş stresle telefona mesaj düşmesini bekliyordu. Sol bacağını titretiyor, dudaklarını kemiriyordu. Sağ eliyle saçlarını yolup geri bıraktı. Onun yanındaki Arda ise sakin kalmaya çalışıyor lakin sakin kalamıyordu. Duramıyordu yerinde. Bunu gören Mina onun koluna yapışmış rahat durması konusunda onu uyarıyordu. Elif bir köşede tavanı izliyor, Allah'a dua ediyordu. Duaları kabul olurdu inşallah. Ayağa kalktı. Herkesin bakışları ona dönerken umursamadı. Namaz kılacaktı, belki içi rahatlardı. Arkadaşına dua ederdi belki kabul olurdu. Banyoya girip abdestini aldı. Eteğini giydi, yazmasını örtündü. Namaza dururken başladı ağlamaya. Bir yandan dua ediyor, bir yandan da sureleri okuyordu. Namazını kılıp yazmasını ve eteğini bir kenara bıraktı. Sessizce uzandı odadaki yatağa.

Bir diğer köşede uzanan Araf düşünceliydi. Söylese olmazdı, söylemese olmazdı. Ama Mavi'nin onayı olmadan da işlere karışmak istemiyordu. En iyisi susmaktı. Onun vazifesi değildi. Sıkmaktan şişen damarları kollarında ve ellerinde ben buradayım diye bağırıyordu. Şu an kollarına bir bıçak darbesiyle fazla kan bile kaybedebilirdi. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp mesajı beklemeye devam ettiler.

Ardan birkaç dakika kala bir telefona mesaj düştü. Hepsinin bakışı aynı anda Göktuğ'un elindeki telefona döndü. Göktuğ aniden ayağa kalkıp bağırdı.

"CEVAP VERDİ!" Herkes panik ve heyecanla o tarafa doğru koştu. Göktuğ ortada yere oturmuş, diğerleri de etrafında halka oluşturmuştu. Tek bir mesaj vardı.

Mavi Bacım: Tuğ, benim hastalığımda bana yardım edemezsiniz.

Tek bir mesaj için 7 kişinin gümbürtüye kapılan kalbi aniden durdu. 1'i kendi evinde duvarla hapisti, ama ona da haber gelmişti. Elif anında ona da mesaj atmıştı.

Bu da ne demekti böyle? Nasıl yardım edemezlerdi? İllahi vardır bir çaresi, Allah yardım ederdi onlara? Neden böyle demişti ki? Araf dışında herkesin aklı karışmıştı. Herkes tekrar yerinde otururken Arda artık dayanamayarak bahçeye çıktı. Muhtemelen Araf'tan arakladığı sigarayı içecekti. Onun ardından da Kaan çıktı, temiz hava alması lazımdı. Mesela bir kasımpatı... Neredeyse koşarak dışarı çıktı. Kasımpatıların olduğu kısma kendi atıp çiçeklere eğildi. Kokuyu içine çekip hapsetti ciğerlerinde. Mavi'yi de böyle kendine sıkı sıkı bağlayabilir ya da hapsedebilir miydi? Neydi ki hastalığı? Söylemiyordu, Mavi'nin yanına da gidemiyordu. Mavi ona sakın gelme demişti. Söz vermişti, gidemezdi. Kafayı sıyırmak üzereydi. Kafasını geriye atmıştı ki kafasının altında yumuşak bir şey hissetti. Kafasını yan tarafına çevirdi. Arda idi. İçeriden getirdiği iki yastıktan birini onun başının altın sıkıştırmıştı. Diğerini de yana atıp kendisi yattı. İkisi gökyüzünü usul usul izlerken içeriden büyük bir bağırtı yükseldi. İkisi de anında dikleşerek içeri koştular. içeri girdiklerinde Araf hariç herkes yere çökmüştü. Elif bağıra bağıra ağlıyor, Mina da onunla birlikte ağlıyordu. Elif'in kolları iki yana uzanmış, sağ elindeki Kaan'ın telefonu ise boşluğa düşmüştü. Kaan başta bir duraksayıp etrafa baktı lakin sonra Arda'nın iteklemesiyle telefona koştu. Eline alıp ekrana baktı.

O an yıkıldı...,

O an öldü...

O an bitti...

O an kan ağladı içi...

O an kan ağlamak istedi...

Ama yapamadı...

Kurban Olduğum❤: Ben ilik kanseriyim sevgilim

Bir mesaj vardı Mavi'den. Tek bir mesaj yine. Bugün tek bir mesajlar ne kadar enkazdı? Ne kadar acıydı? Ne kadar kötüydü? Ne kadar kara haber doluydu?

Şaşırıp kalmışlardı. Kaan'ın elindeki telefon yere yuvarlandı. Dudakları aralık, gözlerinin feri sönüktü. Vücudu sinir krizi geçirir gibi zangır zangır titriyordu. Bugün kaçıncı titreyişiydi bu? önce gözlerini kapattı, son ise kulaklarını tüm dünyaya kapattı. Ne yapacağını düşündü. Ya da düşünemedi. Her şey soyutlandı. O an ne yaptığını bilemedi. Kalktı ayağa çıktı dışarı. Sarhoş gibi sarsak adım yürürken Mavi'nin evine doğru yol aldı. Ayakları arada tökezliyordu ama umursamıyordu. Koşmaya çalışıyordu ama sanki başı dönüyordu. On dakikalık yol on saat gibiydi şu an onun için. Vardı eve. Eve yaklaşırken bir karaltı gördü. Gözlerini yorgunca kısarak baktı. Bir erkekti lakin Mavi'nin evinden kim bu saatte çıkabilirdi? Mavi'nin abisi yoktu ki? Daha dikkatli baktı karaltıya. Gözlerini daha da kısarken tanıdı.

Kutay'dı.

__________

Merhaba Sevgili Okurlarım, bugünlük bu kadardı.

Bölüm nasıldı? Alayım bakalım yorumları.

Sizleri seviyorum💕

Görüşürüz.

 

Bölüm : 17.01.2025 00:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...