53. Bölüm

Özel bölüm: Başka bir evrende, en güzel hâlinle

Emel Naz
naz_2606

​​Özel bölümler kısa olacak;)

Bu bölümde geçen şiir bana aittir hiçbir yerde kullanılmasına iznim yoktur. Ayrıca bu şiir kitabımın İlan-ı aşk kısmına eklenecektir.

 

Yağmurlu bir sabaha uyanmıştım; en sevdiğim şeydi yağmur yağması...

 

Kapım üç kez tıklatıldıktan sonra içeriye annem girdi. "Sanırım pazar kahvaltısına geç kalmak istemezsin?" dedi yüzündeki güzel gülümsemeyle. Yatakta bağdaş kurup gerinmeye başladım, sonra ise anneme döndüm, "Hemen geliyorum."

 

Annem odadan çıktıktan sonra üzerimi değiştirip yüzümü yıkadım. Mutfağa girdiğimde, her pazar olduğu gibi tüm aile masanın başında toplanmıştı. Küçük kardeşim Çiğdem, "Her zamanki gibi en son ablam oturdu sofraya," dedi. Kendisi ben yedi yaşındayken dünyaya gelmişti; şimdi ise genç kız olmuş, bana laf atıyordu.

 

Çiğdem'e gözlerimi devirdim, "Sen sus, velet."

 

Gözlerini kısmış, bana dik dik bakıyordu. "Artık bana velet diyebileceğin yaşı çoktan geçtim."

 

"Benim için hâlâ veletsin."

 

Babam gülerek, "Yine başlamayın, her pazar sabahı sizin tartışmalarınıza maruz kalıyorum," dedi.

 

İkimiz, her pazar olduğu gibi aynı anda, "İlk o başlattı," dedik.

 

Herkesin hayallerini süsleyen bir ailem vardı. Babam, her ikimizi de çok sever, annem ise nasihat vererek bizi daraltırdı.

 

Kahvaltıdan sonra odama gidip kendime küçük bir çanta ayarladım. İçine bilgisayarımı koydum. Genellikle her pazar kütüphaneye gidip kitap yazar, kitap yazmaktan sıkılınca da oradan bir kitap seçip kitap okurdum. Bu pazar sabahı kesinlikle kütüphaneye gitmeliydim çünkü yağmur yağıyordu; yağmur yağdığı zaman kütüphane gözüme daha çekici geliyordu.

 

Üzerimi giyinip arabamın anahtarını aldım ve babamın yanına gidip yanağına bir öpücük bıraktım. "Ben kütüphaneye gidiyorum, babacığım," dedim. Babam yanını gösterdi; yanına oturduğumda saçlarımı okşamaya başladı.

 

Bir kızın babası saçlarını okşuyorsa, o kız her zaman kendi ayakları üzerinde durabilirdi çünkü kimseye ihtiyacı olmazdı. O kız bilirdi ki her zaman arkasında babası vardı. O kızın ilk aşkı babası olurdu; başka kollarda sevgiyi aramazdı. Ve bu kızlar hayata 1-0 önde başlardı. İşte ben de hayata 1-0 önde başlayan kızlardandım. Babam her zaman saçlarımı okşar, arkamda dururdu.

 

"Bir pazar kütüphaneye gitmede birlikte zaman geçirelim."

 

"Baba," diyerek kelimeleri uzattım, "Biz her zaman birlikte vakit geçiriyoruz zaten."

 

"Olsun, ben tüm gün kızımla vakit geçirmek istiyorum."

 

"Üzgünüm, babacığım, bugün o günlerden değil; yağmur yağıyor, benim kütüphanede olmam gerekiyor."

 

Yanağıma öpücük bıraktı. "Tamam, dikkatli ol," dedi. Babamın yanından kalkıp annemin yanına gittim, kütüphaneye gideceğimi haber verdim.

 

Tam dışarıya çıkıyordum ki Çiğdem beni durdurdu. "Ben de geleceğim seninle."

 

"Hayır, tatlım, bugün ben tek gideceğim."

 

"Lütfen, abla."

 

"Hayır," dedim. Lafı uzatmadan dışarıya çıktım. Birkaç saniye gökyüzüne baktım. Bazı insanlar yağmuru sevmezken, ben yağmura aşıktım. Her yağmur yağdığında ya dışarıya çıkıp yürüyüş yapardım ya da kütüphaneye giderdim.

 

Her zaman geldiğim ve üyeliğimin olduğu kütüphaneye giriş yaptığımda, cam kenarında bir yere oturdum. Yağmur eşliğinde kitap yazmak muazzam olacaktı. Telefonuma bildirim geldiğinde bildirime baktım; Asmin mesaj atmıştı. Asmin, en iyi arkadaşlarımdan biriydi; kendisi polis akademisinde okuyordu. Dediğine göre önce polis memuru olacak, sonrasında organize suçları seçip dedektif olacaktı. Kendisi normal insan düzeyinden daha akıllıydı ama dedektif olma isteği, akıllı olmasından değil, abisini öldüren kişiyi bulmak içindi.

 

Asmin: Neredesin bebişim?

 

Asel: Kütüphanedeyim. Telefonumu kapatıyorum!

 

Her zaman yaptığım gibi telefonumu kapattım çünkü kimsenin beni rahatsız etmesini istemiyordum.

 

Uzun bir süre kitabımı yazdım. Oradan bakılınca yazar olmak ister gibi bir hâlim vardı, evet ama yazar değil, bir şef olmak istiyordum. Herkesin dediği gibi tatlılarım mükemmeldi; tek tatlılarım değil, yemeklerim de enfesti ama yazar olmak da isterdim çünkü yazma yeteneğim de vardı.

 

"Bana mecbursun çünkü yalnızsın, benden başka kimse konuşmaz seninle."

 

Kitaba eklediğim bu yazı kalbime dokunmuştu. Belki her insanın yaptığı gibi, kadın karakterim iç sesi ile konuşuyordu; delilik değildi bu, yalnız olmaktı. Yalnız olduğu için iç sesi ile konuşuyordu çünkü konuşacak kimsesi yoktu ama ben öyle değildim; ben yalnız değildim. İlk başta babam ve annem vardı, arkadaşa bile ihtiyacım yoktu çünkü onlar benim en iyi arkadaşlarımdı.

 

Yüzümdeki gülümseme ile bilgisayarımı kapatıp devasa kitaplıkların olduğu bölüme gittim. Her zaman okumak istediğim ama bir türlü okuyamadığım kitabın olduğu rafı buldum. Kitabın o rafta olduğunu çok iyi biliyordum çünkü her zaman okumak için yanına gidiyordum ama bir türlü okuyamıyordum.

 

Kitabın adı Anna Karenina, yazarı Lev Tolstoy'du. Rus edebiyatının önemli yazarlarından biriydi. Okuduğuma göre konusu aşk, ihanet ve tutkuydu ve bu benim arayıp bulamadıklarımdandı. Kısa boyumla kitabın olduğu rafa ulaşamadığım için parmak uçlarıma kalkmıştım; parmaklarım kitaba temas ediyordu fakat bir türlü kitabı alamıyordum. O sırada bir el elime sürtündü; ardından etrafımı vanilya kokusu sardı. Saçlarımın arasında nefesini hissettiğim kişi beni afallatmıştı çünkü ilk defa böyle bir olay yaşıyordum. İlk defa bir erkeğin eli elime sürtünüyordu. Demiştim ya, babası tarafından sevgi gören kızlar başka erkeklerde sevgi aramazdı; işte ben de aramamıştım.

 

Hızla arkama döndüğümde beyaz bir gömlek ve şeffaf düğmelerle bakışıyordum. Kaşlarımı çattığımda o istediğim kitabı almış, bana gösteriyordu. "İstediğin kitap bu muydu?" dedi etkileyici sesiyle.

 

"Evet," dedim, elindeki kitaba uzanırken fakat kitabı havaya kaldırmış, egolu bir şekilde, "Başka bir kitap bul çünkü ben okuyacağım," dedi.

 

"Ne saçmalıyorsun, ben okuyacağım onu," dedim, sesimi kısık bir şekilde ayarlayarak.

 

"İlk alan okurmuş," kendisi yirmili yaşlarda olgun bir adamdı fakat şu hâli bana hiç olgun gibi gelmiyordu.

 

"İlk ben alacaktım."

 

"Ama almadın."

 

Bir adım atıp dibine girdim; kaşlarımı çatıp alttan alttan karşımdaki adama bakıyordum. "Yetişemediğim için alamadım!"

 

"Ne yapalım, kader," yanımdan ayrıldığında gözlerimi kapatıp içimden sabır çekiyordum. Sinirle herhangi bir kitap alıp masama ilerledim. Gördüğüm manzara karşısında gözlerimi kısıp doğru mu değil mi diye bakmaya başladım; az önceki adam benim masamda mı oturuyordu?

 

Hızlı adımlarımla ilerleyip sandalyemi çektim ve karşısına oturdum. "Masamda ne işin var?"

 

Gözlerini kısmış, bana bakıyordu. "Masam derken?"

 

"Başka yer mi bulamadın oturacak?"

 

"Cam kenarlarının hepsi dolmuş."

 

Etrafa bir göz attığımda doğru konuştuğunun farkına vardım; kollarımı birbirine dolayıp arkama yaslandım. Sinirliydim ve sakinleşmem gerekiyordu. Sanırım bu kitabı okumak bana nasip olmayacaktı. Sinirlerimi yatıştırmak amaçlı kulaklığımı çantamdan çıkartıp kulağıma taktım. Herkes gibi şarkı değil, şiir dinlerdim.

 

En çok sevdiğim şiiri açtım; güzel bir erkek seslendiriyordu ama bu şiirin şairi kim bilinmiyordu. Kollarımı masaya koyup başımı kollarıma yasladım; şöyle diyordu şiirde:

 

Gülüşün müydü beni sana çeken şey,

Yoksa gözlerin miydi?

Sen miydin beni yalnızlaştıran,

Yoksa ben miydim seni düşünmek için kendimi yalnızlaştıran?

 

Ne çok sevdim seni,

Ne çok sevdim gözlerinin mavisini,

Uğruna ölecek,

Kendimi ateşlere

Atacak kadar...

 

Sanki şiir bana yazılmış gibiydi... Şiirin adı "Okyanus Gözlerin"di ve benim gözlerim de okyanusu andırıyordu. Sanırım başka bir evrende bana yazılmıştı...

 

Gözlerimi sersem bir şekilde açtığımda artık yağmurun yağmadığını, havanın karardığını fark etmiştim. Uyuya kalmıştım. Hızla başımı kaldırdığımda kulaklık kulağımdan çıkıp masaya düşmüştü ve buna sebep olan şey, saatler önce okuyacağım kitabı alan adamın kulaklığımın diğer bir ucunu kulağına takmasıydı. Sinirlerim tepeme geldiği için sinirle kulağındaki kulaklığımı çıkardım. "Delimi ne!" Sesime uyandığında bana anlamaz bakışlar atıyordu. "Adama bak, kırk yıllık arkadaşız sanki, kulaklığımı takmış bir de," çantamı apar topar toplayıp kütüphaneden çıktım.

Bölüm : 29.04.2025 00:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...