Bu kitap, baba sevgisinden mahrum kalanlara...
En çok da yalnız olanlara...
~Yalnızlığı severdim ta ki canıma tak edene kadar~
"Hoş geldiniz. Size yardımcı olabilir miyim? Neye bakmıştınız?" Sesimi incelterek sorduğum soruya karşılık, karşımdaki kadın, "Öyle bakınacağım kızım, yardım edebileceğin bir şey olursa yanına gelirim," dedi. Açıkçası benim de işime gelirdi. İnsanların askıdan çıkarıp bir kenara attığı kıyafetleri yorgunca düzenlemeye başladım. İnsanlardan nefret ediyordum; bu da geçmişte yaşanan şeylerden dolayıydı. Yirmi üç yaşıma kadar böyle yaşamıştım ve böyle devam edecektim. Ben Asel Kılıç, bir giyim mağazasında çalışıyorum. Övülecek bir hayatım yok. Sabah işe geliyorum, akşam evime gidiyorum.
Yanıma gelen patronuma alttan alttan baktım. Kendisi aşırı tatlıydı; aynı tonton dedelere benziyordu.
O babacan tavrı ile konuşmaya başladı. "Asel, sen bugün erken çık kızım."
Sevincimi saklamaya çalışarak konuşmaya başladım. "Neden, efendim?"
"Çok yorgun görünüyorsun. Hadi git evine dinlen."
Başımı hızlıca sallayarak soyunma odasına gittim. Bu adam keşke benim babam olsaydı; çocukları çok şanslıydı. Bazıçocuklar çok şanslı olur, bazıları ise şanssız olup hayata 1-0 yenik başlarlardı. İşte ben de o çocuklardan biriyim.
Eşyalarımı toplayıp mağazadan çıktım. Hızla yürümeye başladım. Çabucak evime gidip sıcacık yatağıma girip kitabımı okumak istiyorum, fakat dün kitabımın son sayfalarını okumuştum. Yavaş adımlarla yürümeye başladım. Ne okuyacağımı düşünürken evimin yakınlarındaki AVM'ye gitmeye karar verdim. Fakat önce eve gidip biraz dinlenmek istiyordum.
Eve geldiğimde saat 06.30'u gösteriyordu. Hemen üzerimi değiştirip yatağıma sokuldum.
Uyandığımda içerisi karanlıktı. Işığı açıp saate baktım; 08.00'dı. Keşke bir arkadaşım olsaydı, onunla birlikte çıkardık dışarıya.
Yıllar önce ilk defa bir arkadaşım olmuştu; o zamanlar sokakta kalıyordum. O, çok zengin bir ailenin kızıydı, tertemiz kıyafetleriyle karşımda duruyordu. Bana doğru eğilip, "Neden yerde oturuyorsun?" diye sormuştu. Ben de, "Yapacak başka bir işim yok," demiştim. Sonra kocaman gülümsemesiyle bana gülmüştü, "Arkadaş olalım mı? Ne dersin?" diye sormuştu. Benim bu soruya hayır deme şansım yoktu.
"Gerçekten mi?" diye sormuştum heyecanla. Göz bebeğinin etrafında kahverengi renkler vardı fakat asıl göz rengi maviydi. Aynı benimki gibi. Ama o, daha güzel görünüyordu. Vampiri andıran dişleri vardı ve gülerken dikkat çekiyorlardı. Üzerinde bordo bir elbise ve diz kapağına kadar uzanan bordo bir çorap vardı.
"Gerçekten!" dedi heyecanla, sonra elini bana uzattı; onun sayesinde ayağa kalktım. Bundan sonra uzun bir zaman oyun oynamıştık, ta ki Asmin'in annesi ve babası gelene kadar. Evet, onun adı Asmin'di.
"Sabahtan beri seni arıyoruz!" diye bağırmıştı babası. Asmin hiçbir şey demeden babasına ve annesine bakıyordu. Babası, Asmin'in kolundan tutup yanımdan çekti, "Senin burada değil, okulda olman gerekiyor! Yürü," dedi. Asmin, bana son kez bakıp yanımdan ayrılmıştı. Onu bugünden sonra hiç görmemiştim ama ben kalbimin bir köşelerindeydi. Çünkü o benim ilk ve tek arkadaşım olmuştu.
Evet, insanları sevmiyor olabilirim ama bir arkadaşım olsun isterdim. Yine gözlerim doldu; kendimi çok yalnız hissediyordum. Ne annem vardı, ne babam, ne de arkadaşım. On yaşımda tutundum hayata; daha çok küçüktüm, değil mi? Düşüncelerimden sıyrılıp hızlıca altıma şort, üstüme crop geçirdim. Askıdaki ceketimi alıp merdivenlerden inmeye başladım. Kapıya çıkan Halime teyzeyi görünce adımlarımı hızlandırdım ama nafile. Bu kadın kapının deliğinden hiç ayrılmıyor!
"Nereye gidiyorsun, Asel kızım?" diye sordu merakla.
"AVM'ye gidiyorum, kitap ile birkaç yiyecek alacağım," dedim, yüzümdeki sahte gülüşle. Aslında bu kadını severdim içimde bir yerlerde ona karşı bir sevgi besliyordum ama gel gör ki bu huyları beni deli ediyordu.
"Bu saatte gidilir mi kızım? Hele şu üstündeki kıyafetlerle."
"Sana ne, Halime teyze?" dedim sinirle. Eğer bunlara böyle cevap vermezsen tepene çıkıyorlar.
"Hiç edep kalmamış; peşine bir adam takılınca görürsün," deyip kapıyı yüzüme kapadı.
Bırak da onu, o zaman düşüneyim!
Merdivenlerden hızla inmeye başladım. Çabucak markete gitmek için ara sokaklardan birine girdim. Kitap ve yiyecek alıp hemen evime gelmek istiyordum.
Arkadan ağzımı kapatan bir elle donakaldım. Çöp konteynırının yanındaki duvara sırtımı yasladı. Yüzündeki maskeden dolayı hiçbir şey göremiyordum. Halime teyze haklıydı galiba; bu saatte dışarıya çıkmamalıydım veya bu ara sokağa hiç girmemeliydim. Korktuğumdan dolayı gözlerimi kapattım. Ne zaman korksam hep gözlerimi kapatırdım. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Ama aklıma gelen şeyle içimden sevinç çığlıkları attım. Bacak arasına tekme atarsam kaçabilirdim, değil mi?
Ağzımı kapatan adamın kalın sesini duydum.
"Düşündüğün şeyi sakın yapma," dedi.
Düşündüğüm şeyi nereden biliyordu? Yoksa aklımı mı okumuştu? Hızla gözlerimi açtım. Ama burası, burası o sokak değildi; farklı bir yerdeydik!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11.87k Okunma |
1.71k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |