umarım beğenirsiniz oy vermeyi yorum yapmayı unutmayalım .....lütfen
Bülbülün kalbindeki diken ağlıyordu.
Sayfa, 228Yarım Kalan,Ertürk Akşun
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Korkut ringin ortasında öylece hareketsiz yatarken, beynimde yankılanan tek şey “Bu gerçek olamaz!” düşüncesiydi. İçim çığlıklarla doluyordu. Gidemezdi... Gidemezdi! Bu bir şaka olmalıydı, değil mi? O ölemezdi. Ölmemeliydi., ellerim titremeye başladı.
Gözlerim, onu her an izliyordu; en ufak bir hareket, bir kıpırtı yakalamak için gözlerim ondan ayrılmıyordu.
Karşımda, her zaman güçlü duruşuyla, alaycı bakışlarıyla beni çıldırtan o adam hareketsizdi
Yüzü darbe izleriyle doluydu; teninde derin bir morluk, bir yara izleri silsilesi… Çenesi morarmıştı, dudağı çatlamış, kanamıştı. Bu haliyle ona bakmak dayanılacak gibi değildi.
Gözlerimi başka yöne çevirmek istedim ama yapamadım; ondan kaçamadım, bakışlarım ona mıhlanmış gibiydi.
"Korkut, hadi... En azından kolunu kıpırdat. Bir tepki ver. Hareket etsene, be adam!"diye içimden haykırıyordum, ama o hâlâ öylece yatıyordu. Nefesim sıkıştı, gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı. Kendimi tutmalıydım.
O an Serdar'ın iğrenç sırıtışı çarptı gözüme. Bir zaferin keyfini sürüyordu, gözlerini kısarak bana bakıyordu.
“Boşuna bakma, Kardelen,” dedi sesindeki zehirle. “Ringde ölmezse bile, ona verdiğim dozdan kurtulması İmkânsız!”
bakışları midemi bulandırdı. Nefret, acı ve korku içimde düğüm olmuştu. . Serdar gibi biri karşısında ağlamayacaktım. Onun gibi bir pisliğin beni bu halde görmesine izin veremezdim.
Gömleğinden yayılan koku burun direğimi sızlattı, o kadar tanıdık ve o kadar acı vericiydi ki.., boğazım düğümlendi. O koku, burun direğimi yakarken, her nefes almak bir işkence gibiydi.. İçime derin bir nefes çektim, ama ciğerlerim yanıyordu.
"Korkut, ölemez." Bakışlarım istemsizce tekrar ringe kaydı. Yerde hareketsiz yatan Korkut’un bedenine. Yoktu... Hiçbir hareket yoktu.
“Ağlama, Kardelen.”Kendi kendime bunu tekrar ettim."Sırası değil. Acını sakla, sakla ki Serdar gibi aşağılık bir pislik seni kullanamasın."
Kendimi bu şekilde zor tuttum. Serdar’ın suratına bakarken kelimeler boğazımda düğümlendi.
Serdar'ın kelimeleri midemi bulandırıyordu. seni bırakmadan önce odama geçelim mi?
"Sesindeki rahatlık, aşağılık bir tehditten çok, sanki bu kirli teklifini normal bir konuşma gibi sunuyor gibiydi.
Ne diyordu bu adam? Gözlerimi ona dikmiş, nefesim hızlanıyordu. Yüzümdeki şaşkınlığa aldırmıyordu bile. Beynim algılamak istemese de vücudum titremeye başlamıştı.
"Ne diyorsun sen?"dedim boğuk bir sesle.
Serdar, yüzünde tiksindirici bir gülümseme ile yaklaştı. "Zeki bir dişiye benziyorsun, teklifimi anlarsın. Anlamazsan da, anlatmak zorunda kalırım.
. Tüm bedenimi soğuk bir ter kaplamıştı.
Ellerim farkında olmadan, Korkut’un üzerimdeki gömleğine gitmişti. Korkut’un gömleği... Şimdi bana sanki ince bir zırh gibiydi,
"İğrençsin."diye fısıldadım kendi kendime, ama sesim kısık çıkmıştı. Serdar, bir adım daha yaklaştı. Artık nefesini yüzümde hissedebiliyordum.
"Güzel, korkmuyorsun. Zaten korkman da gerekmiyor. Sadece akıllı ol. Mantıklı bir kadına benziyorsun. Bak, Korkut’un işi bitti. O bana fayda sağlayamaz artık. Ama sen... "Sesi, zehirli bir yılanın tıslaması gibi soğuk ve tehditkârdı.
Mideme bir yumru oturdu. Gözlerimi, yerde hareketsiz yatan Korkut’tan kaçırarak Serdar’a çevirdim.
. "Ne istiyorsun benden?"dedim. Sesim titremişti, .
Serdar’ın gözlerindeki karanlık parıltı daha da büyüdü. "Bana kendini vereceksin,"dedi net bir şekilde. "Yoksa buradan sağ çıkmayacaksınız. Korkut’u zaten öldürdüm sayılır. Sen ve küçük velet onun peşinden gidebilirsiniz "
Mihriban’ın küçücük yüzü gözlerimin önüne geldi . Gözlerim istemsizce doldu, ama Serdar’ın önünde zayıflık göstermeyecektim. Eğer şimdi çökersem, bu adam zaferini ilan edecekti. Hayır, buna izin veremezdim. Mihriban için, Korkut için... Ayakta kalmalıydım.
"İğrençsin,"dedim yeniden, ama bu sefer daha net ve sert bir şekilde.
. "Bize zarar veremezsin," dedim zorlukla.
"“Zarar mı?” diye güldü Serdar
. "Sen anlaşmaya yanaşmazsan, seninle de işim biter, Mihriban ölür. Küçük bir kız çocuğunun ölümünü kimse fark etmez, değil mi?" Sözleri mideme saplanan bir bıçak gibi hissettirdi
Mihriban’ı bu adama teslim edemezdim. İçimdeki her şey bana ayakta kalmamı, güçlü olmamı söylüyordu. Gözlerimdeki yaşları bastırmaya çalışırken, her nefes alıp verişim bana acı veriyordu
"Senden tiksiniyorum,"dedim, gözlerimi onun pis suratına dikip. Ama gözlerimin arkasında yaşlar birikiyordu.
Ağlamayacaktım. O, beni ağlatamayacaktı.
Serdar, suratındaki iğrenç gülümsemeyi silmeden, gözlerini bana dikti. "Beni dinle. Sana bir teklif yapıyorum. Korkut’a yapmadığım bir teklif. Hayatta kalma şansın var, ama bunun için bana verecek bir şeyin olması gerek."dedi ve adım adım bana yaklaştı.
. "Bu senin son şansın," dedi. "Ya bana boyun eğersin, ya da burada ölüp gidersiniz. Korkut artık işime yaramaz, ama sen... Sen bu durumu değiştirebilirsin. Bana kendini ver, ve belki de hayatta kalırsın."
Serdar’ın iğrenç sözleri kulağımda yankılanırken, içimdeki öfke ve korku birbirine karışıyordu.
-Serdar, Korkut'u kandırmıştı; anlaşmaya uymamıştı ve bizi asla bırakmayacaktı.
"Seninle bir gece geçirsem, bizi bırakacak mısın?"dedim, sesim soğukkanlıydı
Dudaklarımda sahte bir gülümseme belirdi. "Çok mu istiyorsun beni Serdar? Çok mu arzuluyorsun?" .
Serdar’ın gözleri, içindeki karanlık arzuyu saklayamıyordu. "Hem de fazlasıyla,"dedi ve yüzüne o tiksindirici, iğrenç gülümsemeyi yaydı. Bu gece bedeninde hüküm sürmek istiyorum."
Serdar’a bakmaktan kaçındım, midem bulanıyordu. Onun bu bakışları, ruhumu kirletmeye yetiyordu. Ama sakin kalmalıydım.
"Hoşuna mı gidiyor yapacaklarını duymak?"
sesi daha da alçaldı, adeta bir tehdit fısıltısı gibiydi. Gözleri üzerimde, beni tamamen kendine boyun eğmiş biri gibi görüyordu. Serdar pes ettiğimi, teslim olduğumu zannediyordu. Ama o daha beni tanımıyordu. "Asla pes etmem,dedim içimden. Bu pisliği ait olduğu yere göndermeliydim.
Bu adamın bana ve Korkut’a yaptığı her şeyin intikamını almalıydım.
. Gözlerimi Serdar’a dikerek, sahte bir teslimiyetle ona yaklaştım. Ona memnunmuş gibi bakmaya çalıştım. O, zaferini kazandığını düşünüyordu
Birden karar verdim. Bütün bu korku, öfke bir araya gelerek beni harekete geçirdi. Gözüm masadaki içki şişesine kaydı. Hiç tereddüt etmeden, şişeye uzandım.
İçimdeki her şeyle hızla Serdar’a döndüm ve elimdeki şişeyi tüm gücümle onun kafasına indirdim. Şişenin kırılma sesi kulaklarımda patladı. Serdar'ın gözlerinde bir anlık şaşkınlık ve ardından acı beliriverdi.
Zaman adeta yavaşladı. Serdar, sendeledi ve sonra ağır bir gürültüyle yere yığıldı. Başından damlayan kan, yavaşça yüzünden süzülüp yere damlıyordu. Küçük kırmızı damlacıklar, o korkunç anı birer kanıt gibi yere düşüyordu.
Serdar’ın bilinci yerinde değildi; bayılmıştı. Ama kafamdaki düşünceler bir türlü durmak bilmiyordu.
Nefesim hızlandı, bedenim titriyordu. Yaptığım şeyin ağırlığı yavaş yavaş üzerime çökmeye başladı.
Ne yapmıştım? Ne olacaktı şimdi? Serdar’ın baygın bedeni orada yatıyordu
Ellerim titredi, ama geri çekilmedim. Serdar’ın kanı damlarken, içimde bir ses yükseliyordu:
"Bunu yapmak zorundaydım."
: Korkma, güçlü ol. Bunu başardın, daha fazlasını da başarabilirsin."
Korkut’un gömleğinde gelen kokusu hala burnumdaydı. Kafamı kaldırıp Serdar’ın yerdeki haline baktım. Kanın o keskin kokusu midemi bulandırıyordu.
Sakin ol, Mihri için bunu yaptın. Ellerim titriyordu; buradan sağ çıkamayacak gibiydim. En azından Mihri’yi güvenli bir yere götürmeliydim. Sonra ne yapacağıma karar verirdim. Kendimi feda etmem gerekecekse, edecektim. Korkut bizim için, ben ve Mihri için kendini feda etmişti. Ben de Mihri için kendimi feda edecektim.
Korkut’un gitmeden önceki son bakışını hatırlıyorum; gözleri bir şey anlatmak istiyordu sanki.u. “Düşünme, Kardelen,” diyordum kendime. “Küçük bir çocuğun hayalleri mahvolmadan onu kurtar. küçük bir çocuğa dokunacak kadar adi olamazlardı, umarım.
Küçük bir çocuğun renklerini solduracak kadar cani olmazlar değil mi? Abim, keşke burada olsaydın. Sana ne kadar ihtiyacım olduğunu bilsen....
Yer altındaki bu locadan nasıl çıkacaktım? Serdar’ın belindeki silaha gözüm kaydı. “Yapabilirsin,”dedim derin bir nefes alarak, parmaklarım titreyerek o silahı elime aldım.
Gözlerimi Korkut’a kaydırdım. Ringde hareketsiz yatıyordu.Yaşıyor muydu? . “Düşünme, arkanda bırak Korkut’u,”dedim içimdeki ses, kalbimin derinliklerinden yükselen bir haykırış gibiydi. “Onu kurtaramazsın, yalnızca Mihri’yi kurtarma şansın var.”
Gizlice fark ettirmeden bu karışıklıtan faydalanıp Mihri’yi alıp çıkabilirim belki. Bir şansımız olabilirdi. Ama her şeyin ötesinde, son kez Korkut’a baktım; özür dilerim dedim içimden. “Seni arkamda bırakmak istemezdim ama...” gözlerimde beliren yaşları silerken, kelimelerimi toparlamaya çalıştım. “Beni anlarsın, değil mi? Mihrimiz için yapıyorum, affet.”Eğer burada Mihri olmasaydı, seninle ölürdüm,Seni arkamda bırakamazdım.”
Bir anda gözümden tek bir damla yaş süzüldü . Ben sana daha kibar bir adam nasıl olunur onu öğretecektim,” fısıldadım
Dikkat çekmemeliydim; aşağıda, bir kargaşa içinde korumalar ringe doğru koşuyordu.
Mihri... Mihri’yi düşün. O, daha önemliydi; Korkut ve benim için öncelik Mihri’nin güvenliğiydi. Onu kurtarmak zorundaydım.
Elimdeki silahın ucuna takılı susturucu işime yarardı en azında dikkat çekmeden çıkma şansım var
. Locadan çıkarken, korumalardan biri gözüme takıldı buraya geliyordu . Hemen locaya girdim ve hızla pozisyon aldım. Silahı sıkıca tutuyordum.
Koruma locaya girer girmez, hiç düşünmeden ateş ettim. korumayı etkisiz hale getirmişitm
. “Ben adam öldürdüm,” dedim içimden, vücudum titrerken. Elimdeki silahı yere düşürdümGüçlü ol, güçlü,”diye fısıldadım kendime.
Derin bir nefes alarak tekrar yere düşen silahı almak için eğildim.
Yapabilirsin, hadi!” dedim, içimdeki kaygıları bir kenara iterek. Şimdi zaman, acını içine gömmek ve harekete geçmek zamanıydı. “
Elimdeki silahı tekrar aldım ve kendimi toparladım.
“Kalk! Mihri’yi kurtar!”dedim. Kalbimdeki cesaret, adeta bir ateş gibi yanıyordu.
“Zamanım yok,”diye düşündüm; her saniye benim için bir fırsattı.
Mihri’nin yüzünü düşünerek, içimdeki kaygıyı bir kenara ittim. “Bunu yapabilirim,” dedim
Locadan çıktığımda ne tarafa gideceğimi kestiremiyordum. Sağ mı, sol mu? Beynim tamamen uyuşmuştu. Mantıklı olan sağ tarafa gitmekti. Sağ tarafa doğru yöneldim, ama yanlış koridora girmiştim; burası üst kata çıkıyordu. Bir an durakladım, nefesimi tuttum. Yaklaşan adım seslerini duydum. “Saklan, Kardelen, hemen!”diye iç sesim fısıldadı panikle. Gözlerim hızla etrafı taradı ve hemen yakınımdaki ilk odaya daldım. Şanslıydım, oda boştu.
Kalbim hızla atıyor, nefesim düzensizleşiyordu. İçeride birkaç saniye durup sessizliği dinledim. Her an yakalanabilirdim. Sesler yavaş yavaş uzaklaştığında, derin bir nefes aldım. . Şimdi doğru yolu bulmam gerekiyordu. Hızla sol taraftaki koridora yöneldim
korumlar ringte izleyenlerin çıkardığı izdihamı ayırmaya çalışıyordu sanırım herkes parasını korkuta yatırmıştı
Sol taraftaki koridora girmemle birlikte, düşüncelerim hızla akmaya başladı.Acele etmeliydim; zaman daralıyordu ve içimdeki endişe giderek büyüyordu. Serdar’ın odasını sonunda buldum,
hemen odaya giremezdim içeride Serdar'ın adamlarından biri vardı .Hızla, elimdeki silahı konumlandırdım ve kapıyı açmaya çalıştım, ama kapı arka taraftan kilitlenmişti.
“Kim o?” sordu içerideki adam
Ses vermedim Bekledim; doğru anı yakalamalıydım.
“Yapabilirsin, Kardelen. Doğru zamanı bekle,” diyerek kendimi cesaretlendirdim. Nefesim yavaşladı, Kapının arkasındaki adam ne yapıyordu? Hemen bir strateji geliştirmem gerektiğini biliyordum.
Anahtar, yavaşça çevrildi İçerideki adam, kapıyı açtı .
“Kapı açıldığında, adam belindeki silahı çıkarmaya çalıştı. Bir an tereddüt ettim, ama içimdeki cesaret hemen harekete geçti. Hızlı bir atakla, silahın tetiğine bastım.
Kurşun, hedefini bulduğunda, adamın ifadesi aniden değişti. . Kan, aniden havada süzüldü ve yüzüme sıçradı yüzümü korkutun gömleği ile sildim
" Mihri’nin yanına koştum. Mihri! Uyan, uyan güzelim!' diye fısıldadım, “Buradayım, her şey yolunda,” dedim, onu kollarıma alırken, gözlerimdeki çaresizliği saklamaya çalışarak.
Mihri, gözlerime şaşkın bir şekilde baktı . O an, zaman sanki durdu çok mu berbat görünüyordum
. Ellerim titriyordu, sanki içimdeki bütün hisleri dışarı atmak için bir kapı arıyordum.
On yıl boyunca bir odada kalmak isityordum , ağlamak, çığlık çığlığa hıçkırmak için can atıyordum.
“Gidiyoruz, hadi,” dedim, sesi zorla çıkararak. Ama Mihri’nin masum sesi aklımı başımdan aldı. “Dayım nerede?” diye sordu
Ona ne diyeceğimi bilemiyordum. Yaşıyor muydu? Ölmüş müydü? Kendimi o kadar çaresiz hissettim ki, kelimeler boğazımda düğümlenip kaldı.
“Dayan, Kardelen,” dedim derin bir nefes alarak. “Buradan çıktıktan sonra ağlarsın, tamam mı? dedim içimden
“Gidiyoruz, Mihri,” dedim tekrar, ama bu sefer sesimdeki kararlılık daha fazlaydı. Mihri’nin gözleri Gözleri kan çanağına döndü. yapma böyle. Sen acı çekmek için fazla küçüksün,” diye fısıldadım, ona yaklaşarak.
Acıyı ben taşısam, onun sırtındaki yükü alabilseydim keşke
… “Dayım da gelsin bizimle,” dedi, . “Kardelen, o bizi yalnız bırakmadı, biz de onu yalnız bırakmayalım. Yanına gidelim.”
. “Gözlerini kapat,” dedim, “her şey geçecek. Yanında olacağım, asla yalnız bırakmayacağım seni
Kalbim acıyordu, sanki içimde bir yerler parçalanmış gibiydi. Korkut, hayatta mıydı? Gözlerimi kapatıp düşündüm, nasıl o adamların arasına girebilirdim? İçimden bir ses, Mihri’yi kurtarmam gerektiğini haykırıyordu Korkut da bunu isterdi.
Önceliğimiz her zaman Mihri'ydi."
Belki de kader, Mihri’yi korumamız için bizi bir araya getirmişti. İkimizin de hikayesi yoktu
Belli amaçlar için bir araya getirilmiş iki insandık. İçimdeki sıkıntıyı bir kenara itip, Mihri’yi düşünerek derin bir nefes aldım.
Bir şey söylemeden Mihri’yi alıp koridora çıktım
Dikkatlice ve sessizce üst kata çıkmaya çalışırken, aniden biri beni fark etti. Kalbim bir anlığına duracak gibi oldu. Önce bir ses, ardından havaya ateş edildi; adeta zaman durdu. Mihri’nin hıçkırıkları, kulaklarımda yankılanırken, içimde bir şeylerin parçalandığını hissettim.
“Gözlerimi kapatayım mı?” diye sordu Mihri, sesi titreyerek
Cevap veremedim. “Kapatma” diyemedim, çünkü içimde bir his vardı; belki de bu, yolun sonuydu. Son gördüğüm gözler, onun gözleri olacaktı.
Kulağına fısıldadım, sesim titredi “Çığlığımı duysan da, gözlerini açma. Tamam mı? Söz mü, küçüğüm?”
“Hayır, Kardelen! Sana bir şey olmasın! Ölme! Oyuncaklarımı veririm, ölme!” diye haykırdı, kendini göğsüme gömüştü mihrim
Bir çocuğun "ölüm" kelimesinin anlamını bilip de konuşması affedilecek bir şey değildi.onlara yaşama sevinci vermeliydik, ölüm değil.
"Şşş, ölüm yok, Mihri," dedim, sesimdeki titremeyi bastırmaya çalışarak.
- "Unutun mu , ben bir cadıyım ve bu cadının uykusu çok geldi."
-Gözlerine uzun bir bakış attım, gözlerimdeki çaresizliği saklamaya çalışarak. "Uzun bir uyku istiyor cadı."
Mihri, masum yüzüyle bana baktı, ama bir şeyler hissettiği kesindi. "Cadı yalan söylüyor," dedi, sesi bir fısıldayış kadar hafifti. "Asla uyanmayacak."
Bu sözleri duymak, boğazımda bir düğüm oluşturdu; içimdeki acıyı bastırmaya çalışırken yutkundum.
O an, adamlardan biri bana silahı doğrulttu. Diğer korumalar da çevremi sardı; gözlerde merhamet yoktu. Güçleri yalnızca kadınlara ve çocuklara yeten o iğrenç yaratıkların varlığı, gereksizdi ..
Gözlerimle son kez Mihri'ye bakmaya çalıştım. "Allah'ım, onu koru," dedim içimden. "Çünkü ben koruyamadım. Biz koruyamadık,
Korkut. "Allah'ım, onu sesini duymak istiyorum. İyi olsun, ne olur," diye haykırmak istedim ama sesim çıkmadı.
Mihri'nin gözlerindeki korku ve çaresizlik, bana kendi yetersizliğimi hatırlatıyordu. Onu koruyamadığım için içimdeki suçluluk duygusu daha da büyüdü
O an, bir şey oldu. bana silah tutan koruma alnından vurulmuştu; ne olduğunu anlamadan kendimi bir ateş ortasında buldum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Çığlıkların ve silah seslerinin arasında kaybolmuş gibiydim.
Gözlerim bir anda ona takıldı: elinde silah tutan, sarışın ve mavi gözlü bir adam. Üst kattan hızla inip yanımıza yaklaşırken üzerindeki siyah tişörtün üzerine geçirdiği kurşun geçirmez yeleğiyle dikkati çekiyordu. bizi hedef alan adamlardan birini yere sermişti. Birkaç adımda yanımıza geldi yüz ifadesi sakin ve kendinden emindi.
“İyi misiniz? Sakin olun,” dedi, sesi güven verici ve koruyucuydu. Beni ve Mihri’yi tanıyor gibiydi; sözlerinde bir yakınlık, bakışlarında tanıdık bir şefkat vardı. Kimdi bu adam? Neden bizi bu kadar iyi tanıyormuş gibi bir tavırla konuşuyordu?
Başımı salladım, "Korkut... Korkut!" diye hıçkırdım. Karşımdaki adam, sanki acımı anlıyormuş gibi görünüyordu. . Elimden Mihri’yi aldı,
Mihri’nin ağladığını görünce içimdeki dayanma gücü tamamen yok oldu; daha çok hıçkırmaya başladım. Kendimi tutamıyordum, gözyaşlarım yanaklarım boyunca süzülerek akıyordu.
Adam, elindeki silahı hızla doğrultarak Serdar’ın korumalarına ateş etti.
“Üst kata çıkacağız. Siz önden gidin, ben arkanızdan geleceğim,” dedi. Sesinde bir otorite vardı vardı;
Adamın arkamızdan geleceğini bilmek bir nebze de olsa rahatlatıyordu
Üst kata çıkmaya devam ederken, birkaç kişinin daha ölümüne tanık oldum. Bu ortam, korkunç bir karmaşanın ortasında kaybolmuş gibiydi; dans eden insanlar artık çığlık atıyordu.
"Sonrasında mekâna birkaç adam daha girdi; Serdar’ın adamlarıyla çatışmaya girmişlerdi."
Nihayet bu mekandan çıkabilmiştim. Derin bir nefes almak, içimde biriken gerginliği bir nebze olsun azaltmıştı. Ama bu rahatlama, kısa sürdü; Mihri, kulaklarını kapamış, kucağındaki adamın kollarında hıçkırarak ağlıyordu
"Halil İbrahim, sen yanlarında dur. Ben aşığı inip duruma bakacağım, dış mekânı çevreliyorlar mı?" dedi bizi kurtaran adam.
mekanın etrafını çevreledik , burada çıkamayacaklar abi dedi, Halil İbrahim denen adam
Kalbim sıkıştı, . Korkut’un akıbeti hakkında korkunç bir kaygı içindeydim. Onu kurtarabilmeliydik; acele etmeliydik. Zihnimde dolaşan düşünceler, birbiriyle çatışıyordu.
“Serdar, Korkut’a yüksek doz vermişti,” . Başına aldığı darbelerle beyin kanaması geçirme ihtimali, her geçen saniye içimdeki panik duygusunu artırıyordu.
“Allahım, ne olur iyi olsun,” diye fısıldadım. Onun yüzüne bile bakmak istemiyordum; aşk falan istemiyordum, yalnızca iyi olmasını istiyordum. Bir an için nefes alamıyormuşum gibi hissettim, göğsümdeki sıkışıklık kalbimi eziyor gibiydi.
“Korkut, Korkut! O orada yalnız! Onu kurtarın!”.
boğazıma düğümlenmişti.
- “Hayata mı, yaşıyor mu bilmiyorum ama çok kötüydü!”
Karşımdaki iki adam, gözlerindeki acı ve merakla bana bakıyordu. Sanki benim hislerimi anlamışlardı ama ne yazık ki yardım edebileceklerine dair bir umut taşımıyordum. Ağzımdan çıkan kelimleri kontrol edemiyordum
“Lütfen, yardım edin!” diye fısıldadım, sesim titreyerek çıktı. “Kalbim orada, onun canı yanıyor! O nefes alamaz! Onu sakinleştirmem lazım!”
Mihri hıçkırırak ağlıyordu ben ona baktıkça daha fazla ağlıyordum . Allahım mihriyi teselli edecek güç ver bana ben tükenmiştim bu hayatta yapmam dediğim her şeyi yapmıştım ben katil olmuştum
- sakin ol arabaya geç dedi ismi Halil ibrahim olan adam
bense umursamıyordum
- “Nefes alamaz o şimdi! Göğsü daralır, vücudu uyuşur, elleri titrer ! Tek başına hareket edemez!”. “Birinin varlığına ihtiyacı var! Saçlarını okşamam gerek!”
Ama orada yalnızdı , onun yanına koşacak kimse yoktu. ölümü yalnızlık içinde olmamalıydı
“Dayanamaz o! Ölmesin!” diye haykırdım, gözyaşlarım hıçkırıklarıma karıştı. İçimdeki kelimeler bir ağırlık gibi oturmuştu. “Ben, ben ona söyleyemedim.. ne olur yardım edin o çok darbe aldı kalbi dayanmaz
. "Abim gibi gidemez," diye fısıldadım.
içimde bir yalnızlık vardı sanki büyümüş gibi hissediyordum bir kaç saat içinde büyümüştüm
ruhum bedenime küsmüş gibiydi. Şimdi beni neden hayatına dahil ettiğini anladım; tüm parçalar yerine oturmuştu. Serdarın sözleri.... her şey tek bir noktayı gösteriyordu
Mihri’yi emanet etmek içinmiş, öleceği günü dört gözle bekliyormuş. Şu an mezardaki herhangi bir insanla yer değiştirmek istiyordum ...
Yere çöktüm, bacaklarım beni taşıyamadı. Beni kim teselli edecek? Ölümünü planlayan bir adam, beni teselli edecek birini düşünmüştür, değil mi? Çünkü şu an ağzımdan ses çıkmıyor. Ağzımı açıyorum ama ses çıkmıyor. Ellerimi yumruk yapıp göğsüme vurdum; göğsüm sıkışmış, geçmiyor. Acıyı alıp çöpe atmak istiyorum; ben bunu hak etmemişim. Ben acıyı hak etmiyorum.
Hayatımdan giden insanlar neden bana mutluluğu anı olarak bırakamıyor? Ağlamak istemiyorum ama sonuçta bana bir umut vaat etmedi.
"Ben ona söyleyemedim..." Kendi çaresizliğim karşısında hissizleşmiş gibiydim, Mekândan gelen silah ve çığlık sesleri, beynimin içindeydi Mihri’ye baktım, gözleri kıpkırmızıydı. kulaklarını kapatmıştı.....
kısaca mahvolmuştuk bencil adam kendini feda ederken bile bencilce davranmıştı .
Başka bir şey söylemeden gözlerim karardı. Sanki zaman durdu, etrafımdak her şey silikleşti. Sevdiğim bir insanın, bana veda etmeden gitmesi, yaşamımın en büyük kabusu haline gelmişti.............
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Gözlerimi açtığımda içimi keskin bir soğuk sardı fakat yazın ortasındaydık,Etrafımda hastane odasını andıran solgun duvarlar vardı, ama her şey o kadar yabancı, o kadar soğuktu ki kendimi hiçbir yere ait hissetmiyordum. Yanımda Korkut yoktu… İçimde ağır bir boşluk büyüdü, çaresizce boğazıma düğümlendi. “Korkut öldü mü?” diye mırıldandım,
Nefesim daraldı, gözlerim onu bulmaya çalıştı ama hiçbir iz, hiçbir umut ışığı yoktu. Mihri de yoktu. Onun korku dolu çığlıkları hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu.
Gözyaşları kendiliğinden süzüldü, yanaklarıma soğuk bir iz bıraktı. Üzerimde Korkut’un kokusu sinmiş gömleği vardı;
. Onlar benim ailemdi… Kalbime çöken acıyla içim gittikçe sıkıştı, boğulacak gibi oldum.
Yataktan doğruldum, . Yine de derin bir nefes alıp kendimi toparlamaya çalışarak kapıya yöneldim. Kapıyı araladım; dışarı adımımı atar atmaz karanlık bir koridora çıktım. Gözlerim merdivenleri gördüğünde. Tüm dikkatimi toplayarak yavaşça merdivenlerden inmeye başladım.
Aşağıda fısıldaşan iki kişi dikkatimi çekti. Halil İbrahim denen adam, Mihri ve beni kurtaran o yabancıya bir şeyler anlatıyordu. Ayaklarımın titremesine engel olamadan onlara doğru ilerledim;
“Güney abi, durumlar sandığımızdan daha karmaşık, ne yapacağız?” diye fısıldadı Halil İbrahim. Demek ismi Güney’di... Garip bir şekilde güven veren ama soğuk bir tavrı vardı. Kafam karmakarışıktı; olup bitenleri anlamıyordum ama Korkut’tan bir haber almadan duramazdım. Adımlarımı hızlandırıp yanlarına yaklaştım, sesim titreyerek ama öfkemi gizleyemeyerek, “Neredeyim ben? Ne oluyor burada? Siz kimsiniz?” diye sordum.
Güney, başını yavaşça bana çevirdi; gözlerinde anlık bir sinir kıvılcımı belirdi. “Halil İbrahim, sakinleştir şu kadını, sesi başımı ağrıtıyor,”
“Korkut… O nasıl? Ölmedi, değil mi? Mihri nerede? O çok korkar, daha çok küçük… Neredeler? Ailem nerede?”
Güney, Halil İbrahim’e bakarak daha sert bir sesle, “Ne duruyorsun, Halil İbrahim?” diye çıkıştı.
“Emredersin abi,” dedi
Halil İbrahim elinde bir iğneyle bana doğru yaklaşmaya başladı. Panik içindeydim. “Yaklaşma bana! Yaklaşma!” diye bağırdım, geri çekilmeye çalıştım. “Mihri nerede?!” Gözlerimden yaşlar akıyordu, her şey kontrolümden çıkmıştı.
Güney denen adam bana acımasızca baktı.
Ben daha fazla dayanamayarak bağırmaya başladım, ama o sırada Halil İbrahim iyice yanıma yaklaştı. Bir şey dememe fırsat kalmadan kolumu tuttu, “Sakinleşmelisin,” diye fısıldadı. Direndim, geri çekilmeye çalıştım ama gücüm tükenmişti.Sakinleştirici damarlarımdan hızla yayılmaya başladığında, içimdeki fırtına yavaş yavaş dindi.
Küçük bir kıyametin tam ortasından çıkıp, hiçbir sesin ulaşamadığı bir boşluğa sürükleniyormuşum gibi hissettim. Gözlerim ağırlaştı
Sakinleştirici tüm vücuduma yayılırken, zihnim bir sis perdesiyle kapanıyordu. Gözlerim ağırlaştı, her şey bulanıklaştı.
Gözlerim kapanmaya yüz tutmuşken, dudaklarımdan çaresizce Korkut ve Mihri’nin isimleri dökülüyordu. "Korkut... Mihri... neredesiniz?" ......
( kardelen)
bölüm hakkında düşüncelerinizi yazabilirsiniz
.--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
80.29k Okunma |
3.57k Oy |
0 Takip |
56 Bölümlü Kitap |