10. Bölüm

Anlaşılmaz Duygular

Berfu
morzamiku

--- umarım beğenirsiniz ...............


Bazı duygular vardır anlatılmaz anlaşılır sadece. Sevenin sevdiğini bilmesi kadar; sevilen de anlar sevildiğini. Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez. Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile... Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu sevme hakkından alıkoyamaz. Sevmek çoğu zaman var olmaktır. Sonunda bizi yok olmaya götürse bile. Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum.


Aşka dair nesirler Sayfa 178


ümit yaşar oğuzcan 


......................................................................................................................................


Olaylı geçen geceden sonra sabah zar zor uyanabilmiştim. Kendimi fazlasıyla yorgun ve bitkin hissediyordum. Bu halde okula gitmek hiç mantıklı değildi. Tüm gün evde oturup olanları düşünmektense okula gitmek daha cazip gelmişti. Kalkıp okula gitmek için hızlıca hazırlanmaya başladım. Hemen pantolon ve kazak giyip basit bir kombin yaparak üzerimi değiştirdim ve odamdan çıktım.


Evden çıkmak için saate baktığımda yaklaşık on dakikam vardı. Özlem uyanmış mıydı acaba? Oturma odasına gittiğimde Özlem'i bulamadım. Bu kız yine nereye kayboldu? Özlem'e dün geceki olayları anlatmalıydım. Odasına gittiğimde hem telefon görüşmesi yapıyor hem de makyaj yapmaya çalışıyordu. Telefonda konuştuğu kişiyle arasında gergin bir diyalog geçiyordu.


"Evet efendim, tam zamanında toplantıda olacağım..."


Nihayet telefon görüşmesi bittiğinde Özlem'in ağzından yaratıcı küfürler duymaya başladım.


"Kardelen, bittim ben! Belin Hanım'ın yerine gelen CEO tam bir işkolikmiş. Üstelik şirketteki herkes Belin Hanım'a fiziksel şiddet uyguladığımı sanıyor. Yeni gelen CEO da benimle özel olarak bugün görüşecek, bittim ben!"


"Özlem, sakin ol. Olumlu düşün. En azından seni şirkete çağırıyorlar, direkt çıkış işlemini yapıp kovabilirlerdi."


"Sağ ol Kardelen, çok rahatladım şu an. Kızım, dün patronu gördüm. Bana bir bakışı vardı ki sanırsın dünyadaki tüm kötülükleri ben yaptım."


"Özlem, sen yanlış anlamışsındır. Belki adam herkese öyle bakıyordur, yani sana özel bir bakış değildir."


"Kardelenciğim, dün adam herkesin içinde 'Bu rezilliğin sorumlusu ortaya çıkıp hesap verecek!' dedi."


Özlem'in işinin çok zor olduğu anlaşılıyordu. Benim yüzümden işinden olursa kendimi affedemezdim.


"Özlem, hepsi benim suçum. Keşke o davete gelmeseydim, bu olanlar yaşanmayacaktı."


Özlem bana kırgın bir şekilde bakıp, "Kardelenciğim, neden sürekli her olayda kendini suçlu çıkarmaya çalışıyorsun? O gün Belin Hanım'la karşılaşmasaydınız başka şartlarda tekrar karşılaşacaktınız. Yani şöyle düşün, bir yere gitmek istiyorsun; uçakla da gidebilirsin, trenle de. İkisi de aynı yola çıkıyor. Anlatabildim mi acaba?"


Özlem'in söylediklerinde haklılık payı vardı ama yine de kendimi suçlu hissetmekten alıkoyamıyordum.


"Söylediklerinde haklısın ama yine de sana karşı çok mahcup hissediyorum."


"Kardelen, kaç defa sana suçlu hissetmemen gerektiğini söyleyeceğim? Bunları düşünme. Tüm gece zaten hastane köşelerinde Belin Hanım'a refakatçi oldun."


Özlem'e dün gece olanları anlatmamıştım. Şimdi de anlatamazdım.


"Özlem, dün gece ben hastanede değildim."


Özlem meraklı gözlerle bana bakıyordu.


"Neredeydin? Bana bak Kardelen, yine benden bir şey saklarsan yemin ederim seninle konuşmam!"


"Tamam, anlatacağım ama zamanım yok, okula geç kalacağım."


Özlem sabırsız bir şekilde beni dinliyordu.


"Okula benim arabamla gideriz Kardelen. O sırada sen de tüm detayları anlatırsın."


"Tamam, senin arabanla gideriz."


Özlem'le çantalarımızı alıp hızlıca evden çıktık. Arabaya binip emniyet kemerimi taktım ve nihayet okula doğru gidiyorduk. Özlem'e her şeyi en baştan anlatmaya başladım.


"Ben dün gece Korkut'un yanındaydım. Sana anlatmıştım, arabam bozulduğunda bana yardım eden adam."


"Oha Kardelen, nasıl, nerede karşılaştınız?"


"Özlem, sakin olur musun?"


"Kızım, ne sakini? Sen bu adamdan ilk görüşte hoşlanmaya başlamadın mı? Ayy, çok romantik."


"Özlemciğim, yok öyle bir şey."


"Var öyle bir şey, Kardelen." adamı o gün kafede gördüğümüzde yanındaki kadına parçlayacakmış gibi baktın seni azıcık tanıdıysam kıskandın


"Özlemciğim, inadıma yapma."


Özlem inatla Korkut'a karşı duygularım olduğunu söylüyordu.


"Özlem, Korkut'a karşı duygum yok. Hele ki dün geceden sonra, imkansız."


Özlem merakla cümlemin bitmesini bekliyordu.


"Dün gece ne oldu Kardelen? Ayy, aklıma kötü kötü şeyler geldi. Sana zarar verecek bir şey mi yaptı?"


"Özlem, aklına ne geliyorsa yanlış bir şey gelmesin. Belin, Korkut'un ablası, dün gece ablama şiddet uyguladın diye beni alıkoymaya çalıştı, manyak."


"Kardelen, bizdeki şans var ya, çölde kutup ayısı bulmakla eşdeğer. Korkut'a her şeyi açıklasaydın; ablasının sinir krizi geçirdiğini, bize saldırdığını söyleseydin."


"Denemediğimi mi sanıyorsun? Adam inatçının teki, dediğim dedik birisi. En son kendimi nezarethanede buldum."


"Ne? Kardelen, neden beni aramadın? Kızım, beni delirtecek misin sen?"


"Özlem, o an düşünemedim. Adam eski askermiş, karakolda sanki görevli yokmuş gibi gelip beni sorguya çekti. Ayrıca çok egoist birisi, emreder gibi sürekli konuştu."


"Kardelen, ne diyeceğimi bilemiyorum şu an. Biz nasıl bir belanın içindeyiz?"


"Dahası da var Özlem. Abimin arkadaşıymış."


"Ama yuh ya, bu kadar tesadüf çok fazla. Kızım, sen de gidip koskoca Ankara'da abinin en yakın arkadaşını mı buldun? Sen belayı üzerine çekiyorsun, sana kurşun falan döktürelim."


"Özlem, zaten bir daha karşılaşmamız imkansız. Zaten haziran ayında buradan taşınacağım. Bu şehir beni fazlasıyla yordu."


"Kardelen, umarım dediğin gibi olur ama gitmek çözüm değil."


"Belki de ama bıktım. Fazlasıyla yorgun, bitkin hissediyorum."


"Kardelen, daha 24 yaşındasın, Allah aşkına. Fazla umutsuzsun."


"Her neyse, artık bu konuyu kapatalım."


Özlem ikna olmuş gibi görünmüyordu.


"Seni sıkmamak için bugünlük bu konuyu kapatıyorum ama daha sonra tekrar konuşacağız."


Özlem'i de anlıyordum. Benim iyiliğimi düşünüyordu ama bu şehirden gitmek istiyordum. Kimse beni bu fikrimden vazgeçiremezdi.


Nihayet okula gelebilmiştik.


"Kardelen, ben şirkete geçiyorum. Malum, hesap vermem gereken gaddar patronum var. Gerçi hala işe devam edecek miyim bilmiyorum, bakacağız artık."


- sana güveniyorum ben her şeyi olduğu gibi anlat galerideki güvenlik kamerasına bakmalarını söyle gerçi bakmışlardır ama


- öyle yaparım artık sende kendine dikkat et bir şey olursa direkt beni arıyorsun


- tamam söz veriyorum 

Özlemle vedalaştıktan sonra direkt sınıfa gittim. Beş dakikacık gecikmiş olabilirim. İnşallah çocuklar çok gürültü çıkarmamışlardır.


Sınıfa girdiğimde çocukları sessizce beni beklerken gördüm. Benim kuzularım fazla hareketliler. Neden beni sessiz bir şekilde beklediklerini anlayamadım. Şu an sınıfta 2. Dünya Harbi çıkması gerekiyordu.


"Günaydın çocuklar," dedim.


Hepsi aynı anda, "Günaydın öğretmenim," dedi.


Sınıftaki sevdiğim öğrencilerimden Elif parmak kaldırdı.


"Söyle kuzucuğum," dedim.


"Öğretmenim, bugün beden eğitimi dersimizde dans edecek miyiz? Söz vermiştiniz bize. A Ram Sam Sam şarkısını açıp dans edecektik."


Bugünkü etkinliği tamamen unutmuştum. Korkut bende akıl bırakmadı tabii.


"Evet hatırlıyorum çocuklar, söz vermiştim size ama şu an dersimiz beden eğitimi değil. Şimdi matematik kitaplarınızı ve defterlerinizi çıkarın bakalım. Ödev kontrolü yapıp derse başlayalım. Bugünkü son dersimizde dans ederiz, olur mu?"


Çocuklar ilk başta istemese de kabullenmişlerdi sonrasında.


Ödev kontrolünden sonra bugünkü konuyu çocuklara anlattım ve bolca etkinlik yaptık. Tabii ben ara ara uykuya dalıyordum. Eve gidip uyumak istiyordum.


Tüm gün boyunca zar zor ayakta duruyordum. Nihayet son bir dersim kalmıştı. Çocuklara dans figürleri gösterecektim. Önce çocuklara akıllı tahta üzerinden dans figürlerinin olduğu videoyu açtım. Sonraki aşamada kendim çocuklara figürleri gösterdim. Çocuklar dansı öğrendikten sonra rahat bir şekilde dans figürlerini yapmaları için okul bahçesine çıktık. Çocuklar çok eğleniyordu.


Çocuklarla beraber dans etmiştim çok yorucuydu aynı zamanda tüm stresimi almıştı.


Nihayet gün sonlanmıştı. Arabam olmadığı için eve bir an önce varmak istiyordum, bu yüzden taksi çağırdım. Eve gittiğimde Özlem'e mesaj attım. Çok geçmeden bana cevap yazdı, işinin uzadığını yazmıştı. Özlem eve geç geleceği için hızlıca atıştırmalık bir şeyler hazırladım ve yedim sonrasında arabamı satmak için internette satış ilanı verdim nihayet kurtulacaktım külüstürden göz kapaklarım acımaya başlamıştı daha fazla oyalanmadan üzerimi değiştirdim ve direkt yatağa yapıştım resmen . İnşallah tüm günlerim bugün gibi mutlu ve sorunsuz geçerdi


.......................................................................................................................................................

Korkut, rüzgarın hafifçe estiği bir gecede, deniz kıyısında duruyordu. Uzakta, dalgaların ritmik sesi duyuluyordu. Karşısında kardelen tüm güzelliği ile duruyordu


Bir anda, Kardelen'e derin bir tutku hissetti. Kardelen korkuta doğru yürümeye başladı


Adımları kararlı ve baştan çıkarıcıydı. Korkut, onun gelişini izlerken kalbi deli gibi atmaya başladı.


Kardelen, Korkut'a yaklaştığında ellerini onun göğsüne koydu ve yüzünü ona doğru kaldırdı. Göz göze geldiklerinde aralarındaki enerji yoğunlaştı. Kardelen, yavaşça parmak uçlarıyla Korkut'un yüzünü okşadı. Bu dokunuş, Korkut'un tüm vücudunda elektrik dalgaları yaratıyordu. İçindeki tüm arzular, tutku dolu bir alevle yanmaya başladı.


Korkut, Kardelen'i belinden kavradı ve kendine doğru çekti. Dudakları birbirine yaklaştığında, zaman adeta durdu. İlk öpücükleri, bir volkanın patlaması gibi güçlüydü. Dudakları, birbirini arzulayan iki alev gibi birleşti. Kardelen'in dudaklarının tadı, Korkut'un aklını başından alıyordu.


Öpücükleri derinleştiğinde, Korkut'un elleri Kardelen'in sırtında geziniyor, onu daha da kendine çekiyordu. Kardelen'in parmakları Korkut'un saçlarında dolaşıyor, onu kendine bağlamaya çalışıyordu. İkisinin arasında yükselen tutku, onları adeta birbirine kenetlemişti.


"Sevgilim, yavaşla."


Korkut, Kardelen'i bir an bile bırakmak istemiyordu. Birbirlerine baktılar; gözlerinde hala yanmakta olan ateşin kıvılcımları vardı.


Korkut, nefes nefese uyanmıştı. Gördüğü rüya zihnini bulandırıyordu. Yıldırer, can dostu onun yüzünden şehit olmuştu. Ablası ondan nefret ediyordu. Sevilmeye layık bir insan değildi. Şimdi ise ölümüne neden olduğu arkadaşının kız kardeşine anlamsız bir çekim duyuyordu. Uzak durmalıydı. Kendini vebalı bir hasta gibi hissediyordu. Kimin hayatına dokunursa mahvoluyordu. Ne kadar ondan uzak durmaya çalışsa da kendini onun sınırlarında buluyordu.


Korkut, bir çıkış yolu arıyordu. Kardelen'den uzak durmak istedikçe onu daha da çok düşünmeye başlıyordu. Bu durum, Korkut'un aklını ve kalbini tamamen ele geçirmişti.


Düşüncelere dalmışken telefonu çalmaya başladı. Ekrana baktığında Alpaslan'ın aradığını gördü.


- Nihayet açabildin telefonu Korkut!


- Kısa kes Alpaslan.


- Sen iflah olmazsın. Hâlâ o Serdar denen herifin için çalışıyorsun. Onun pis işlerini yapıyorsun.


- Seni ilgilendirmiyor. Asker değilim, istifa ettim. İstediğimi yaparım. Sen buna engel olamazsın.


- Korkut, beni delirtme! Bu akşam o ringe çıkmayacaksın. O herifin işleri yüzünden bir gün öleceksin. Kendini düşünmüyorsan Belin ve Mihriban'ı düşün.


Korkut tam tersi düşünüyordu. Ne kadar hızlı ölüme yaklaşırsa ablası o kadar mutlu olurdu.


- Belin'in bana ihtiyacı yok. İkimiz de bunu çok iyi biliyoruz. Mihriban ise benim gibi bir dayısı olmasını istemeyecektir.


- Bu akşam o ringe çıkmayacaksın.


Korkut alayla Alpaslan'a cevap verdi.


- Emredersiniz komutanım.


Alpaslan, arkadaşının ölümle dans edişini daha fazla görmeye tahammülü yoktu.


- Yarın her zamanki yerde ol, Korkut. Seninle konuşmam gereken önemli bir konu var.


- Tamam, geleceğim Alpaslan.


Korkut telefonu kapatacakken Alpaslan'ın sözleri onu çileden çıkarmıştı.


- Dün gece nezarethaneye attırdığın kız kimdi? Kız beş saat nezarethanede kalmış. Yiğit anlattı. Neyin peşindesin sen?


Korkut daha fazla Alpaslan'ın sorgusuna dayanmadı.


- Yarın anlatırım. Şimdi önemli bir yere gitmem lazım.


Alpaslan, arkadaşının nereye gittiğini çok iyi biliyordu. Ona engel olmayacaktı. Korkut, kararından asla geri dönmezdi.


- Bol şans. Hastane masrafların bu seferlik benden.


- Alpaslan, kapatıyorum.


Alpaslan'ın üstüne telefonu kapatmıştı. Hızlıca duş alıp oteldeki odasından çıktı. Asansöre doğru adımladı, düğmeye bastı. Nihayet asansörün kapısı açıldığında, içine girdi. Asansör alt katlara doğru inerken aniden durdu. İçeriye sarışın bir kadın girmişti. Korkut, kadına bakışlarını değdirmeden önüne bakıyordu. Sarışın kadın ise şuh bakışlarla gözlerini Korkut'tan alamıyordu. Kadın, Korkut'la sohbet etmeye çalışıyor, sürekli koluna dokunuyordu. Korkut, kadını dinlemiyordu. Sadece aklında kokusunu unutamadığı Kardelen vardı.


Korkut bir an önce bu asansörden çıkmalıydı. Nihayet asansör durdu, Korkut hızla asansörden çıktı ve otelin lobisinde yürümeye başladı. Dışarı çıktığında derin bir nefes aldı. Şehirde gece başlamıştı. Telefonundan Serdar'ı aradı.


- Serdar, ben hazırım. Bir saate gelirim.


- Doğru kararı vereceğini biliyordum Korkut. Bu gece mükemmel olacak.


Telefon görüşmesi sonlandıktan sonra Korkut, doğruca arabasına binip son hızla boks maçının yapılacağı yere gidiyordu. Araba yolculuğu sona erdikten sonra Korkut, boks maçına hazırlanmak için soyunma odasına gitti. Üzerini değiştirdi ve odadan çıktı. Maça çıkmaya hazırdı. Yavaş ve kararlı adımlarla maçın yapılacağı alana gidiyordu.


Korkut ringe adım attığında, içinde kaynayan öfke ve acıyı kontrol etmeye çalışıyordu. Ablasının ondan nefret etmesi, Yıldırer'in ölümüne sebep olması... Bu düşünceler onu yiyip bitiriyordu. Kendini suçlu ve yalnız hissediyordu, herkesin hayatını mahvetmiş gibiydi. İçindeki acı öylesine büyüktü ki, nefes almak bile bazen zor geliyordu.


Ringin ortasında durduğunda, kalabalığın çığlıkları ve alkışları bir an için durdu. Kendi nefes alışverişi dışında her şey sessizleşmişti. Gözleri karşısındaki rakibine kilitlenmişken, zihni başka bir yerdeydi. Son zamanlarda aklını sürekli meşgul eden Kardelen'i düşündü. Onunla ilgili ne hissettiğini bile anlamıyordu. Kardelen'e karşı içindeki bu belirsiz duygular, onu daha da huzursuz ediyordu.


Ding sesiyle dövüş başladı. Korkut, rakibine doğru kararlı adımlarla ilerledi. Yumruklarını savururken, her darbede içindeki acıyı dışa vuruyordu. İlk yumruğunu attığında, Kardelen'in yüzü gözlerinin önünde belirdi. Bu düşünce, öfkesini bir an için dindirdi ama hemen ardından gelen bir darbeyle kendine geldi. Rakibi ona sağlam bir yumruk atmıştı.


Korkut, dişlerini sıkarak yeniden saldırıya geçti. Sağ direğiyle rakibinin kaburgalarına vurdu. İçindeki acıyı, her darbede dışa vuruyordu. Kardelen'e karşı hissettiği bu belirsizlik, Korkut'un içini kemiriyordu. Rakibi geri adım attığında, Korkut bir an duraksadı. Kardelen'in adı zihninde yankılanırken, içindeki fırtına daha da şiddetlendi.


Rakibi toparlanmaya çalışırken, Korkut ringin ortasında çevik hareketlerle dolandı. Rakibinin zayıf noktasını gözüne kestirdi ve hızlı bir hamleyle sağ kroşesini rakibinin çenesine indirdi. Rakibi yere düştü ama Korkut durmadı. Yere düşen adamın üzerine çullandı ve bir dizi yumruk daha indirdi. Her yumrukta Kardelen'in adı zihninde yankılanıyordu. Onunla ilgili düşünceler, Korkut'un öfkesini körüklüyordu.


Hakem, dövüşü durdurmak için araya girmeye çalıştı. Korkut'u geri çekmek için düdüğünü çaldı ama Korkut'un kulakları tıkanmış gibiydi. O an sadece Kardelen'i düşünüyordu. "O, tüm hücrelerimi işgal etti," diye düşündü. "Onu düşünmek bile beni bu hale getiriyor."


Sonunda hakem, Korkut'u geri çekmeyi başardı. Ringin ortasında nefes nefese kalmış bir şekilde durdu, ter içinde kalmıştı. Kalabalığın çığlıkları ve alkışları arasında, Korkut sadece içindeki boşluğu hissediyordu. Gözleri yavaşça bulanıklaştı ama içinde bir rahatlama hissi vardı. "İşte," dedi kendi kendine, "acıyı böyle atabiliyorum."


Ringin köşesine yürürken, içindeki fırtına biraz olsun dinmişti. Artık dışarıda bir zafer kazanmıştı ama içindeki savaş devam ediyordu. Kardelen'in ismi, zihninde yankılanmaya devam ediyordu. Korkut, ringin köşesine yaslanırken derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Bu dövüş, sadece fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda duygusal bir boşalma anıydı. Kardelen'in yüzü gözlerinin önünde belirdiğinde, Korkut bir an için içindeki acının hafiflediğini hissetti ama bu his, anlık bir rahatlamadan öteye gidemedi.


bölüm hakkındaki genel düşüncelerinizi nedir


Bölüm : 30.07.2024 01:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...