35. Bölüm

3.4

i̇kli๓☾𖤓
meylscherry

 

 

 

 

 

Bu bölüm biraz uzun oldu sanki mi ne????

 

 

 

Bunun hatrına bence bir oy ve yorum çok görülmemeli😔🥰🌸💕🌺💞💓

 

 

 

☾𖤓

 

 

 

Geçmişten bir kesit

 

 

 

Aksa, okuldan gelmiş masanın başında oflaya oflaya ödev yapıyordu.

 

 

 

Okuldan gelir gelmez Masal'ın yanına gitmeyi düşlüyordu fakat sürekli kendi okulundan kaçıp Masal'ın okuluna gittiği için cezalıydı.

 

 

 

Başında dikilen bakıcısına oflayarak baktı Masal ile birlikte oturup yaptığı ödevler hiç böyle sıkıcı değildi ama bu kadınla yaptıkları her ödev Aksa'ya zor geliyordu.

 

 

 

Çoğu zaman Masal'ın yanıns gittiğinde onu izlemekten ödev yapmayı unutuyordu, Masal ona ya ödevini hatırlatır ya da onunla oyun oynayabilmek için mahalledeki çocuklara yaptırırdı.

 

 

 

Bugün bir hayli sabırsızdı onun yanına gitmek için.

 

 

 

Çünkü bugün Mayıs'ın yirmi sekiziydi, Masal'ın doğum günü.

 

 

 

Aslında gerçek doğum günü Ağustos'un on biriydi ama Aksa onu ilk gördüğü günü onun doğum günü ilan etmişti.

 

 

 

Sıkıntıyla oflayıp başında cetvelle bekleyen sert mizaçlı kadına döndü.

 

 

 

"Ödevi bitirmeden ona küçük birşey verip geri dönsem madam?"

 

 

 

Kadın elindeki cetveli sıkılaştırdı ama vurmadı çünkü Kenan da salonda oturmuş gazete okuyordu, onun gözünün önünde oğluna vurmak cesaret isterdi.

 

 

 

Kim bir Yüzbaşının önünde oğluna vurabilirdi ki?

 

 

 

Aksa cetvelden korkarak sandalyeye daha sıkı yaslandı, eğer Masal burda olsaydı minnacık boyuna rağmen kadına karşı çıkar ve onu beraber çileden çıkartırlardı.

 

 

 

Hüzünle çöktü minik omuzları, bugün okulunun önüne dikilen adamlar yüzünden kaçıp onu görmeye gidememişti. Okul çıkışı onun okuluna uğrar onu alarak eve dönerdi Masal'ın o tenha yerden tek geçmesine minik kalbi el vermezdi.

 

 

 

Gözleri camdan dışarı kaydı tanıdığı sarışını şimdiden bahçeye gelir ve neden onunla gelmediğini sorup ağlardı.

 

 

 

Hem bugün onun doğum günüydü ona bir kaç güzel toka ve küçük mor bir yüzük almıştı.

 

 

 

Yaşına rağmen oyuncaklarla oynamayı sevmezdi daha çok tokalara karşı zafı vardı, yüzüğe gelirsek Aksa kendine dahi itraf edemesede o yüzüğü gördüğü an aklına Masal gelmişti minicik kalbi heyecanla atmış yanakları al al olmuştu.

 

 

 

Onun bu yüzüğü görüp vereceği tepkiyi herşeyden daha çok merak ediyordu şuan.

 

 

 

Elini çenesine yaslamış öylece uzakları izlerken omuzuna yediği çimdik ile yerinden sıçradı.

 

 

 

Acıyla kolunu tutup dadısına baktı, "Esta es una actitud cruel!

 

 

 

Dadısının ona öğrettiği İspanyolca ile ona karşılık vermişti. Genelde dadısına cevap vereceği zaman farklı dillerde vermesi için babasının bilmediği tüm dilleri öğrenmek zorunda kalmıştı, bakıcısı babasının onların arasındaki diyaloğu anlamasını istemiyordu.

 

 

 

Ona yaptığının acımasız bir tutum olduğunu söylüyordu, İspanyolca da öğrenebildiği en akıcı kelimesi de buydu.

 

 

 

"Haz tu tarea, pequeño."

 

 

 

Aksa sinirle homurdandı, "Ödevini yap küçüğümmüş, beş dakika izin versen gidip gelsem bitireceğim zaten!"

 

 

 

Küçük yaşına rağmen Meriç'in aksine çok baş kaldırıcı bir kişiliği vardı, babasının öz babası olmadığını bile onu evlat edindiği ilk saniyede öğrenmişti. Kandırılmayı sevmezdi, çocukları ise hiç sevmezdi.

 

 

 

Bu yüzden anlaşabildiği tek kişi Masal'dı, Masal yalan da söylese onu istemese de bir yolunu bulur tatlı tatlı kendini affettirirdi.

 

 

 

Derin bir iç geçirdi, eğer büyürse Masal ile aynı yerde yaşamak istiyordu. Masal'a bunu hiç söylememişti ama onun kabul edeceğinden emindi.

 

 

 

Bunun yanında yanına isterse Meriç'i de almayı düşlüyordu.

 

 

 

Meriç, haftanın beş günü öz annesinin yanında kalırdı kalan iki gün babasının yanında yaşardı.

 

 

 

Aksa onu da sık sık özlüyordu, Meriç'in annesi normal anneler gibi değildi çok merhametliydi. Meriç'i almaya her geldiğinde Aksa'yı da almak istiyordu fakat Kenan buna müsaade etmiyordu, her geldiğinde Aksa'yı sıkı sıkıya sarıyor ona hediyeler getirip kendi elleriyle yemekler hazırlıyordu. Aksa o yemekleri tek başına yemek yerine hep Masal ile yemek için saklıyordu.

 

 

 

Meriç'in annesi bunu bildiği için yemekleri fazladan yapıyordu, bir keresinde Masal'ın tokalara olan düşkünlüğünden bahsetmişti ona, her yemek getirdiğinde bir de minik tokalar bırakıyordu.

 

 

 

Aslında itraf etmesi zor gelse de Meriç'in annesi Masal'ı içten içe evlat edinmek istiyordu. Fakat Kenan kızın abilerinin de sokak çocuğu olduğunu ve Masal'ı alırsa onların ne hâle geleceğini öne sürüp duruyordu.

 

 

 

Küçük kıza kanı öyle çok ısınıyordu ki, her yakaladığında bir kaç tatlı öpücük çalıyordu. Oğlunu bıraktığı zamanlar bilerek Aksa'dan kızı getirmesini istiyordu, Aksa da seve seve elinden tutup onu getiriyordu.

 

 

 

İçten içe onu sarıp sarmalamak istiyordu, bir kızı olsun değil ama Masal'ın kızı olmasını çok istediği belliydi.

 

 

 

Aksa yine dalmış gitmişken omuzuna bir cetvel daha yedi, bu defa hınçla oturduğu yerden kalkıp sandalyesinin düşmesini sağladı.

 

 

 

Gürültülerden dolayı ayağa kalkan Kenan şaşkınlıkla oğluna bakıyordu.

 

 

 

"Yeter! omuzuma fiske yemekten yoruldum!"

 

 

 

Bakıcı uzanıp ağzını kapatmaya çalıştı fakat yanında adımlayan adam ile öylece duraksadı.

 

 

 

Kenan'ın bakışları ürkütücü bir şekilde bakıcısına dönerken Aksa uzanıp babasının bacağına ağlayarak sarıldı. Aslında Masal için ağlıyordu ama bunu o kadını bu evden kovdurmak için kullanacaktı.

 

 

 

Kenan oğlunu kucağına alıp bakıcıyı sert bir üslupla bu evden kovmuştu.

 

 

 

Kapıdan koşarak kaçan kadın kapıyı açık bırakmıştı.

 

 

 

Kenan oğlunu sarmalarken içeri Meriç koşarak girdi.

 

 

 

"Atlas Atlas o gudubet kadın gidiyor-"

 

 

 

Meriç, babasını görünce dut yemiş bülbül gibi susuverdi.

 

 

 

Arkasından annesi de girmişti.

 

 

 

"Dur oğlum düşeceksin!"

 

 

 

Kadın ayağındaki topuklularla Meriç'i zoraki omuzundan tuttuğunda ağlayan Aksa ile öylece dondu.

 

 

 

Birşey oldu korkusuyla hızla Kenan'ı es geçip Aksa'yı kucağına aldı.

 

 

 

"Canımın içi noldu sana?"

 

 

 

Onu sarmalayan kadın ile iyice ağlaması duraksadı, hafifçe kadının kulağına yaklaştı.

 

 

 

"Bugün onun doğum günü ama gidemiyorum!"

 

 

 

Gözlerini ovalarken kucağındaki çocuk hızla inmek için hareket yaptı.

 

 

 

O arada Kenan tek birşeye takılmıştı, "Saat kaç Ayliz," kadının cevap vermesine izin vermeden ondan önce cevap verdi.

 

 

 

"Saat beşe geliyor neredeydiniz bu saatte kadar!"

 

 

 

Ayliz kolundaki saatte bakıp mırıldandı, "Bir saat geç kaldık en fazla Kenan abartma lütfen."

 

 

 

Kenan sinirle homurdanırken Ayliz sıkıntıyla Kenan'a baktı. Aralarında aylar önce yaşanan soğukluk ikisinin aşklarını söndürmüştü.

 

 

 

Daha açık olacaksak Ayliz hâlâ Kenan'a karşı birşeyler hissediyordu fakat Kenan için durum aynı değildi, kaybettiği kadını Marelya'yı geri istiyordu.

 

 

 

Ayliz'de buna saygı duyarak ondan ayrılma kararı almıştı.

 

 

 

"Hediye vermem lazım geç kaldım!"

 

 

 

Aksa küçük bedenini Ayliz'den çekip hızla çantasına sıkıştırdığı hediye paketini kaptı ve son hızla koşmaya başladı.

 

 

 

Kestirmeden giderse üç dakikada Masal'a daha çabuk ulaşabilirdi.

 

 

 

Arkasından Meriç'te koşuyordu.

 

 

 

"Beni bekle bende geliyorum."

 

 

 

Homurdanarak bağırdı, "Bekleyemem hızlı ol."

 

 

 

Arkalarından Ayliz'de hevesle ilerliyordu, bu defa o mahalleye geçip aldığı hediyeyi kendi eliyle vermek istiyordu.

 

 

 

Kenan'da üç deliyi bir başına o sokağa bırakmak istemediği için peşlerinden ağır ağır ilerliyordu.

 

 

 

İçten içe o da küçük kızı görmek istiyordu, Arif'in son tutumundan sonra onu geri göndermek istememişti fakat abileri için geri dönmüştü.

 

 

 

Koşar adım mahalleye giren ilk Aksa oldu bakışları etrafta dolandı biraz ileride kaldırıma çökmüş Çelik ve Vuslat ile son hızla daha da hızlı koştu.

 

 

 

Yanlarına varmaya yakın fark ettiği farklılık ile ayakları olduğu yerde kalakaldı.

 

 

 

Masal yoktu yanlarında.

 

 

 

Ona küsmüştür diye sağa sola bakacakken Vuslat ile Çelik'in ağladığını görmesi onu iyice deliye çevirmişti.

 

 

 

Yanlarına gidip iki dizinin üstüne çöktü, "Sarışın nerde Vuslat bana küstü mü?"

 

 

 

Masum sorusuna karşılık Vuslat daha şiddetli ağlamaya başladı.

 

 

 

Aksa korkuyla bu defa Çelik'e yöneldi.

 

 

 

"Çelik nerde o küstü değil mi bana ondan saklanıyor değil mi?"

 

 

 

Aksa uzanıp cevap vermeyen Çelik'i sarstı, "Cevap ver Çelik nerde Masal!"

 

 

 

Çelik gözünden akan yaşı elinin tersiyle silip biraz ileride birşeyle yarım yamalak kapatılmış bedenle dondu.

 

 

 

Gözleri fal taşı gibi açıldı, annesi öldüğü zamanda üzerine böyle bir örtü örtülmüştü.

 

 

 

Panikle ayağa fırladı, hayır diye fısıldadı hayır. Eğer Masal'ı kaybetmişse hayat onun tüm renklerini çalıp kaçacaktı.

 

 

 

Bedene yaklaştığında dışarıda kalan eli kavradı buz gibi bir eldi.

 

 

 

"Masal!" Diye haykırdı tüm suçu kendinde görüyordu eğer onu görseydi onu bu felaketten koruyabilirdi.

 

 

 

Üzerindeki örtüyü kaldırmak için elini uzattı Masal'ın yüzünü görmeye ihtiyacı vardı.

 

 

 

Poşete uzanan eline sertçe bir hamle yedi fakat umrunda olmadı.

 

 

 

"Ne o çocuk kızımın şimdi de ölüsüne mi sardın!"

 

 

 

Arif'in zalim sesi kulaklarına dolduğunda Aksa daha fazla dayanamadı hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

 

 

 

Yanına çöken Ayliz'in durumu da farksız sayılmazdı, yanına hediyeyi koymuş göğsüne doğru Aksa'yı çekip yasladı.

 

 

 

"Benim yüzümden!" Diye haykırdı Aksa.

 

 

 

"Evet senin yüzünden!" Arif'in sesiyle öylece kalakaldı.

 

 

 

Ama bilmediği birşey vardı: buna sebep olan Arif olmasıydı. Masal gerçekten trafik kazası geçirmişti fakat Aksa'nın elini tuttuğu kız Masal değildi.

 

 

 

Arif, onu annesine geri vermek için öylece başka bir çocuğu gözden çıkarmıştı.

 

 

 

Aksa'nın çocuklu da yerdeki bedenle beraber ölmüştü onun için.

 

 

 

Bunu kimse bilmeyecekti, Aksa büyüyüp ona atılan bir mesaj sonucu onu bulana kadar onu hep öldü bilecekti...

 

 

 

Yazarın anlatımıyla

 

 

 

Atlas, kollarının arasından söküp alınan kadın ile öylece ameliyathanenin önüne çökmüştü.

 

 

 

Yüzüne yediği yumrukların acısını bile hissedemiyordu daha da beteri sırtından yediği kurşun bile canını yakmamıştı.

 

 

 

Kafasını geriye atıp saatlerdir yaptığı gibi kendi suçladı, eğer biraz daha çabuk davransaydı şuan hâlâ o evde yemek yiyor film izliyor olurlardı.

 

 

 

Çağla, sarsak adımlarla doğruldu hepsi perişan olmuştu ama ameliyatın uzunluğu doğrultusunda sızıp kalmışlardı.

 

 

 

Atlas ve Kenan dışında uykusuzluk diğerlerinde söz geçiremedikleri bir eylem olmuştu.

 

 

 

Atlas'ın yanına varmak için hareket ettiğinde Çağan Çağla'yı bileğinden yakalayıp durdurdu gözlerinde suçlu olan tek kişi Atlas'tı.

 

 

 

Çağla bileğini geri çekti, Atlas'ın ruh gibi tüm kanı çekilmiş hâline içi acıyordu. Tam altı saattir ne su içmiş ne yemek yemişti.

 

 

 

Çağla, köşedeki suyu alıp Atlas'ın yanına ilerledi, kan çanağına dönmüş gözleri boşlukta dolanırken önüne çöken Çağla'ya çaresizce baktı.

 

 

 

Diğerleri gibi ona tüm öfkesini kusacak diye bekledi ama öyle olmadı.

 

 

 

Çağla elindeki suyu açıp Atlas'a uzattı bir elini onun omuzuna yasladı, insanın içini ısıtan dostane bir tavır görmeyeli uzun olmuştu Atlas için.

 

 

 

 

Suyu kavrayıp Çağla'dan aldı fakat içemedi içeride saatlerdir ameliyat da aç susuz kalan Masal onu görecekmiş gibi suyu yanına koyuverdi.

 

 

 

Çağla ısrarla suyu tekrar eline aldı fakat Atlas yüz çevirdi.

 

 

 

"Ordan sağ salim çıksa da seni bu halde bıraktığımızı görse o zaman hepimize pabuçumuzu ters giydirir!" Diye homurdandı Çağla.

 

 

 

Atlas burukça gülümsedi, "Şuradan çıksın da isterse canımı yesin."

 

 

 

Çağla altan alta gülerek mırıldandı, "Siz çok tatlı bir çift oldunuz ama."

 

 

 

Çağla'nın söylediklerini duyan Yağız homurdanmaya başladı.

 

 

 

"Ya ne demezsin harika olmuş tabi tabi!"

 

 

 

Aralarında tekrar bir gerilim artarken Atlas kendini suçlu gördüğü için sadece susuyordu.

 

 

 

Ama Yağız pek susacak değildi sertçe oturduğu yerden kalkıp diklenmeye başladı.

 

 

 

"O Bora denen it bile bu heriften daha iyiydi en azından koruyabiliyordu."

 

 

 

Saatlerdir çıtı çıkmayan Atlas, Bora'nın adını duymasıyla sinrileri kasıldı fakat yine de sataşmaya niyeti yoktu.

 

 

 

Çağla, Atlas'ın yumruk yaptığı eline baktığında yutkunmadan edemedi. Yağız cüssesine bakmadan afra tafra yapıyordu, bu gidişle Atlas'ın bir Yüzbaşı olduğunu unutması onun hayatına mâl olacaktı.

 

 

 

"Atlas, sakin ol cidden sırası değil bak hatrım varsa duyma Yağız'ı."

 

 

 

Çağla panikle gerilen ortamı dizginlemeye çalışıyordu fakat buranın kendi içinde ikiye bölündüğünde bihaberdi.

 

 

 

"Bırak Çağla, ne olabilir en fazla bu herifi neden dizginlemekle uğraşıyorsun en fazla ne yapabilir çelimsizin teki daha bir kızı koruyamıyor-"

 

 

 

Daha fazla dayanamadı Atlas, hızla çöktüğü yerden ayaklandı ve Yağız'ın suratına sert bir yumruk geçirdi.

 

 

 

Yağız geriye sendeleyip düştü.

 

 

 

Asaf ve Çağan ayaklanırken Çelik ve Meriç'te tam olarak Atlas'ın arkasında dikildi.

 

 

 

Hepsi kavga etmeye hazırlanırken Yağız elini kaldırıp sarhoşhane bir tavırla söylenmeye başladı.

 

 

 

"Vay anasını avradını be bu nasıl bir güçtür."

 

 

 

Söylene söylene ayağa kalktı Atlas'ın karşsında durdu hamle yapacak zannedilirken Yağız uzanıp Atlas ile tokalaştı.

 

 

 

"Mesleğin ne senin babayiğitim ben yirmi altı senelik hayatımda daha önce hiç böylesine güzel bir dayak yememiştim."

 

 

 

Atlas göz devirerek duvarın dibine yaslandığında Yağız Atlas'a alıcı gözüyle süzüyordu.

 

 

 

"Açıkcası ben Masal'ı vermeye razı oldum Kenan amca gelsin düğün hazırlıkları yapalım, ben Masal'dan ayrı yaşayamam peşin peşin söyleyeyim."

 

 

 

Çağan uzanıp Yağız'ı sarstı, "Ne diyorsun lan sen?"

 

 

 

Yağız omuz silkerek Çağan'a doğru eğildi.

 

 

 

"Ulan adamın sabahtandır yemediği şamar kalmadı çıtı çıkmadı. Bora diyince nasıl heybetlendi görmedin mi aşık basbayağı işte."

 

 

 

Çağan hak verse de yine de kabul etmek istemiyordu.

 

 

 

"Ulan tamam da pat diye verelim denir mi nasıl şak diye gözden çıkarıyorsun Masal'ı?

 

 

 

Yağız umursamaz bir tavırla omuz silkti.

 

 

 

"Bundan iyisini mi bulacak Çağan adama bak Yunan tanrısı gibi."

 

 

 

Bunu duyan herkes bir tövbe çekmişti.

 

 

 

Asaf ikisinin arasına girdi, "Alıcısıysan seni verelim Yağız'ım ne dersin?"

 

 

 

Yağız kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı,"Bacımın kısmetinde gözüm yok be devrem ama fena kısmet de değilmiş."

 

 

 

Çağan açılıp Yağız'a bir fiske vurdu.

 

 

 

"Kendine gel manyak herif!"

 

 

 

Yağız oflayarak yüzünü ekşitti, "Sen kesin göz dikerdin sarışın çiyan seni, bacımı sal!"

 

 

 

Çağan, duyduğu şeyle kan beynine sıçramış gibi öfkeyle bağırdı tüm hastane onun sesinden ayaklanmıştı.

 

 

 

"Gel lan geberteceğim seni!"

 

 

 

Yağız saf değiştirir gibi hızla kendini Atlas'ın arkasına attı.

 

 

 

Atlas ona tip tip bakarken şirin şirin gülümsemekle yetindi.

 

 

 

Atlas öfkeyle soludu, "Çık lan arkamdan!"

 

 

 

Yağız, Atlas'ın belinden sarıldı, "Tenim hassas abi benim ne olur korusan beni bundan."

 

 

 

Çağan elini atsa da Atlas'tan dolayı ulaşamıyordu.

 

 

 

"Çık şu adamın arkasından!"

 

 

 

Yağız daha sıkı sarıldı Atlas sabit dururken Yağız ve Çağan onun etrafında dönüyordu.

 

 

 

"Bana zarar verirsen Masal üstüne daha da üzülür bana ne kadar düşkün bilmiyor musunuz?"

 

 

 

Yağız kaçarken hızlı hızlı konuşuyordu.

 

 

 

"En fazla mezarında iki güncük ağlayıverir-"

 

 

 

Çağan, lafını tamamlayamadan Atlas onu ensesinden tutup durdurdu.

 

 

 

"Çok mu düşkün bu ite?"

 

 

 

Çağan kafasını olumlu anlamda salladı.

 

 

 

Atlas başını aşağı yukarı sallayıp ona yaklaşıp fısıldadı, "Masal'ın anlamayacağı bir zamanda vur sende o zaman."

 

 

 

Çağan anlamaz şekilde bakarken Atlas sabır dilercesine eliyle yüzünü sıvazladı.

 

 

 

"Bana bak aslan parçası Masal bunun için üzülüp ağlayacak kadar değer veriyorsa sende bunu münasip bir zamanda döv. Ha ama inatla vuracağım diyorsan bunun sonunda ikinizi de ben elimden geçiririm ona göre."

 

 

 

Çağan yutkunarak bir adım geriye attı yaş itibariyle ondan büyük olması bir yana, adamın boyu ve cüssesi cidden ürkütücü duruyordu.

 

 

 

"Ne demek başka zamanda döv ya artık fav eniştem değilsin seni sürekli kö-"

 

 

 

Atlas, arkasındaki adamın da ensesinden tutup Çağan'ın oturduğu koltuğa fırlattı.

 

 

 

İkside birbirine ters bakışlar atarken Atlas derin bir sabır çekerek iki küçük çocuğu dizginleyecek şekilde onlara yönelik konuştu.

 

 

 

"Göz temasınızı bile görürsem bu hastanedeki tüm doktorları da getirseniz yüzünüzde açtığım yaraları kapatamaz."

 

 

 

Tekdüze sesindeki otorite bile ikisinin birbirinden uzaklaşmasına neden oldu.

 

 

 

Uslu uslu oturdukları sıra ameliyathanenin kapısı sonunda açılmıştı, hepsi doktorun etrafına ani bir hızla toparlanmıştı.

 

 

 

Yağız öne atıldı, "Yaşıyor değil mi bence yaşıyor kolay kolay bu adamı bırakmaz bu dünya da."

 

 

 

Bu defa Çağla kimseye bırakmadan Yağız'ın kafasına vurdu.

 

 

 

"Sus bir artık da doktor konuşsun."

 

 

 

Doktor kafasını olumlu anlamda sallayıp Yağız'ı onayladı.

 

 

 

"Evet ameliyat başarılı geçti kurşun kasığın en can alıcı diyebileceğimiz yerine isabet etmişti ameliyata almadan önce de size bazı olumsuzluklar yapabileceğimizi söylemiştim, rahmi kaybetme gibi..."

 

 

 

Hepsi donduğunda bu ihtimalin yaşanmış olma ihtimali bile onları bir yokuşa sürüklüyordu.

 

 

 

"Hani iyi geçmişti?"

 

 

 

Yağız'ın sesi bile titremeye yüz tuttuğun da herkes nefeslerini tutup cevabı bekliyordu.

 

 

 

"Evet dediğim gibi ameliyat çok iyi geçti hatta beklediğimizden daha iyi, Masal Hanım'ı hatta yoğun bakımda misafir etmemize bile gerek kalmadı. Fakat rahminde kalıcı bir hasar oluşmuş daha önceden. Aynı yerden ikinci darbeyi de aldığı için hamile kalma ihtimali fazlasıyla az, yani öyle bir ihtimal olsa bile düşük riski çok yüksek malesef bu bizim elimizde değildi."

 

 

 

Daha önceden.

 

 

 

Hepsinin kafasının içinde bu dönüp dolaşırken Atlas yutkunarak bundan bir kaç saat önce verdiği sözü anımsadı.

 

 

 

"Eğer bir gün kızımız olursa onunda saçını benim yerime örük yapar mısın?"

 

 

 

Eliyle yüzünü kapattı Masal'ın sesi zihninin her köşesinde dönüp dururken bir çaresi bulunur diye düşünmeden alamadı kendini.

 

 

 

Sevdiğim kadın iyi olsun varsın gerisi olmasın.

 

 

 

Aklından sadece bu geçiyordu, hem ben çocuk sevmem diye geçirdi içinden.

 

 

 

Her ne kadar gizlemeye çalışsa da Masal ile bir çocuklarının olmasının hayalini kurmaktan kendini alamıyordu.

 

 

 

Yağız ortamı yumuşatmak adına konuştu.

 

 

 

"Uyandığı ilk an sizi teker teker söyleyeceğim hepinizden dayak yemekten sıkıldım!"

 

 

 

Atlas, kalktığı duvar dibine aynı sessizlikte geri çöktü Masal odaya alınana dek öyle beklemeyi sürdürmeyi planlıyordu.

 

 

 

BÖLÜM SONU

 

 

 

Ben Ayliz ve Masal'ın şöyle olmasını çok isterdim fotoğrafa bakın🥲

 

 

 

 

Tüm ihtimalleri bozan bir adet Kenan'a teşekkürlerimizi sunuyoruz...

 

 

 

ULAN YAZ YAZ PARMAKLARIM ACIYOR ARTIK İMDAT...

 

 

 

GÜNÜ GÜNÜNE BÖLÜM ATABİLİR MİYİM BİLMİYORUM AMA YAZDIĞIM GER FIRSATTA ATMAYA ÇALIŞIYORUM💕🌺🌟

 

 

 

O DEĞİLDE SİZCE MASAL DAHA ÖNCE NE ZAMAN AYNI YERDEN VURULMUŞ OLABİLİR???????

Bölüm : 03.05.2025 18:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...