33. Bölüm

3.2

i̇kli๓☾𖤓
meylscherry

 

 

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınkine😋🍬💞

 

 

Uzatmadan bölüme geçelim hemennn💓💓

 

 

 

☾𖤓

 

 

 

Ellerimle ağızımı kapatmış öylece Albay'ın arkasından vuran Meriç'e bakıyordum.

 

 

 

Daha doğrusu o mu vurdu görmemiştim ama Albay yere yığıldıktan sonra arkasında Meriç belirivermişti.

 

 

 

Eğer bunu o yaptıysa yanmıştık bu defa gerçekten çok pis yanmıştık...

 

 

 

Atlas, durduğu yerden hareketlenip hiçbir şey olmamış gibi Albay'ın yanından geçip tek hamleyle kolunun altına aldı abimi.

 

 

 

Atlas'ın ona sarılmasından hoşnut olmadığını belli ederek onu iteledi ve karnına yumruk attı.

 

 

 

"Beni bu kadar özlediğini belli etmeseydin keşke iki gözüm."

 

 

 

Biz şuan ne yaşıyorduk?

 

 

 

Öksürerek öne doğru bükülen bedene, yaklaşıp elimi tereddütle koluna değdirdim.

 

 

 

Atlas kafasını olumlu bir şekilde salladı, iki büklüm bir şekilde bir kaç saniye durup anında tekrar dikeldi bu adam cidden dayak arsızıydı.

 

 

 

Tekrar abime sarılmak için atıldığında abim belinden silahı çıkarıp Atlas'ı göz hedefine aldı.

 

 

 

Onu vurma beni vur diye Yeşilçam filmlerinin kutsal repliğini bağırmama şu kadarcık kalmıştı.

 

 

 

"Uzak dur benden hayvan herif."

 

 

 

Atlas, abimin ciddiyetini göz ardı edip bir adım daha attı.

 

 

 

"Tek bir adım daha atarsan tetiği çekmek benim için zevk olur."

 

 

 

Aralarında şakalaşıyorlar diye düşündüm fakat öyle olmadı.

 

 

 

Gözlerimi saniyelik kapattığım da bir silah sesi duyuldu. Daha ne olduğunu anlamadan gözlerim korkuyla hepsinde dolandı en sonunda Atlas'ı buldu, dehşet içinde ona bakarken Atlas'ın sol tarafından akan kanlar titrememi sağladı.

 

 

 

Dudaklarımdan öncekinden daha feci bir çığlık koptuğunda bu defa dengesini sağlayamamış ve sendeleyerek düşmüştü.

 

 

 

Abim cidden vurmuş muydu onu?

 

 

 

Onunla beraber eğildiğimde titrediğini gördüm.

 

 

 

Neden bu kadar titrediğini anlamak için geride kalan kan bağım bulunan şahsiyetlere bakmaya yeltendim.

 

 

 

Gözlerim bir abime bir Çelik'te gidip gelirken Çelik sinirli bir şekilde gelip tam Meriç'in karşısında durdu.

 

 

 

Eyvah şimdi de kardeş katliamı mı görecektik.

 

 

 

Çelik, Atlas vurulduğu için kızgın diye düşündüm ama yine yanıldım.

 

 

 

Bugün ne kadar çok yanlıyordum öyle.

 

 

 

"Gerizekalı mısın sen Albayı neden vurdun!"

 

 

 

Ha yani Atlas'ın vurulması mesele değil miydi?

 

 

 

"Hadi o yetmedi neden şu adamı da aradan çıkartın!"

 

 

 

Abim şaşkınlıkla sanki yere düşen Atlas'ı ve Albay'ın bedenini yeni görmüş gibi dondu.

 

 

 

Sanki sen vurmadın abi ne bu şaşkınlık?

 

 

 

"Ben yapmadım-"

 

 

 

Lafını tamamlamasına izin vermeden beklemediğim bir şekilde Çelik sert bir şekilde Meriç'e tokat attı.

 

 

 

Şaşıracak o kadar şey olmuştu ki bunu es geçmeye karar verdim.

 

 

 

Gözlerim, bu anı görmüş mü diye Atlas'a dönerken ister istemez haline içim acımıştı.

 

 

 

"İyi misin?", zoraki fısıldadım.

 

 

 

Tüm acısına rağmen kafasını olumlu anlamda sallamakla yetindi.

 

 

 

"İ-iyim güzelim iyiyim korkma..."

 

 

 

Titremekten konuşamıyordu bile!

 

 

 

Doğrulup kireç gibi olan yüzünü avuçladım, "Neden bu kadar titriyorsun o zaman!"

 

 

 

Korkmamam için çok direniyordu fakat kendinden geçmek üzere olduğu kesindi.

 

 

 

"K-korkma güzelim sen..."

 

 

 

Zoraki yerden destek alıp kalktı onunla beraber bende kalktım. Sandalyeden destek alarak soluklandı.

 

 

 

Titremesi sürerken kontrolden çıkmamak için direniyordum. Arkamı dönüp hâlâ kavga etmekte olan abimlerime bağırdım.

 

 

 

"Birşey yapsanıza!"

 

 

 

Ağlamaklı sesim o kadar içler acısıydı ki buna rağmen ikisi de birbirine kafa tutuyordu.

 

 

 

Panikle gözleri kapanmaya yaklaşan Atlas'ı göz hedefime aldım.

 

 

 

"Asker değil misin lan sen niye titreyip duruyorsun!"

 

 

 

Korkuyla ne yaptığımı bilmeyerek omuzlarından tutup onu sarsmaya çalıştım.

 

 

 

Ellerimi kavradı avucunun içine hapsetip mırıldandı, "İyiyim sakin ol güzelim..."

 

 

 

Dermansız elleri lafını bitirir bitirmez ellerimin içinden kaydı ve düştü. Korkuyla ona bakarken göz kapakları ağır sayılmayacak şekilde kapandı.

 

 

 

Kalbim gümbür gümbür atarken avazım çıktığı kadar bağırdım.

 

 

 

"Atlas kapatma gözlerini Atlas!"

 

 

 

O ikili hâlâ birbirini kanlar içinde bırakmakla meşguldü.

 

 

 

Gözlerimden istem dışı yaşlar akarken sevdiğim adamı kaybetme korkusuyla sağa sola bakındım.

 

 

 

Askeri üniformasının cebinde bir kuru sıkı gözüme çarpmasıyla hızlıca uzanıp elime aldım silahı.

 

 

 

Dudaklarımdan bir hıçkırık koptuğunda ilk defa silah tutan elim titriyordu.

 

 

 

Havaya kaldırıp üç ele yakın sıktığımda yerde birbirini pataklayan iki abimde durmuştu.

 

 

 

İkisinin bakışları bana kayarken silah elimden kayıp düştü, titreyerek son çıkan sesimle bağırdım ya da bağırmaya çalıştım bilmiyorum.

 

 

 

"Atlas kendine değil!"

 

 

 

Dudaklarımdan acı bir feryat yuvarlandığında son gücümle kendimi buz gibi olmuş Atlas'ın yanına atıverdim.

 

 

 

Elimi buz gibi olmuş yanağına yaslayıp okşadım.

 

 

 

"Uyan Aksa söz veriyorum bu defa uzaktan sana düşman olmayacağım."

 

 

 

Beni omuzlarımdan bir kaç kişi geriye çekmek istedi fakat izin vermedim.

 

 

 

Kim oldukları hakkında bir bilgim yoktu zaten gözümün önünü görecek mecalim bile kalmamıştı.

 

 

 

Zoraki beni geriye çektiklerinde birinin bana sıkı sıkıya sarıldığını tek hissedebiliyordum.

 

 

 

Kim olduğunu anlamam uzun sürmedi babamdı.

 

 

 

Hıçkırarak onun göğüsüne daha sıkı sokuldum.

 

 

 

Nefes almayı dahi unutmuşken dudaklarımı zoraki araladım.

 

 

 

A-açacak mı gözlerini tekrar?"

 

 

Saçımdaki eli neden duraksadı bilmiyorum ama bu beni daha da panik durumuna soktu.

 

 

"Açacak güzelim, açacak kızım hemde öyle güzel açacak ki bir daha o güzel yeşillerini kapatacağını düşünmüyorum..."

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir kaç gün sonra

 

 

Koltukta oturmuş öylece önümdeki tabaktan patlamış mısır yiyordum.

 

 

Can sıkıntısıyla kendi birkaç gündür yemek yemeye ve film izlemeye adamıştım, tabi bu gözünüzde normal gözükebilirdi fakat ben diğer insanlar gibi ayıcıklo pijamam ile bu aktiviteyi gerçekleştirmiyordum.

 

 

Üstümde normal zamanda da giyemeyeceğim kadar şık bir elbise, yüzümde ise elbiseyle zıtlık oluşturmayan ağır bir makyaj vardı.

 

 

Ne kadar ağır olabilir derseniz, patlamış mısır yemek için en koyu bordo rujumu sürmüştüm.

 

 

"Yeter yeter!"

 

 

Önüme geçen Çağla'ya sen ne ayaksın bakışı attığımda televizyon kumandasını elimden alıp izlediğim filmi kapattı.

 

 

"Günlerdir konuşmak yerine patlamış mısır yiyip korku filmi izliyorsun Masal yeto."

 

 

Tanıştırayım bu benim bir tanecik ev arkadaşımdı.

 

 

Aynı zamanda ben hafızamı kaybettiğim de benimle konuşmak için herkesi karşısına alan örgüt arkadaşlarımdan sadece biriydi.

 

 

Örgütüm beş kişiydi: Çağla, Yağız, Asaf, Çağan ve Ben. Biraz az kişiydik ama olsundu.

 

 

Ha birde Çelik vardı ama o bizden bağımsız kalıyordu bazen.

 

 

Örgütümün az kişi olduğuna bakmayın karşılarında olan insanları doğduklarına pişman edecek mükemmel bir ekipti.

 

 

Diğerleri benim arkamı toplamakla meşguldü. Sayelerinde Atlas görevden atılmamış, Albay ise yaşananları unutmuştu. Tabi Albaya herşeyi unutturdukları için bende görevimdeysim hâlâ.

 

 

Aklınıza madem o adam terörist yanlısı neden görevden almıyorlar diye gelebilir fakat henüz kimse annemin terörist yanlısı askerleri ülkenin dört bir yanına dağıttığını bilmiyordu malesef ki.

 

 

"Valla o gıcık Eslem'in tiyatro salonunda çalıştığında bile bu kadar sinir olmamıştım sana."

 

 

Bilmeyenler için, hayatıma yeni başladığımı düşünüp bir tiyatro da yazarlık yapmaya başlamıştım. Ama beni işe alan kişi Çağla'nın söylediğine göre eski düşmanım Eslem'miş, benim orda çalışıp göz önünde bir kukla olduğumu öne sürmüş.

 

 

Sevgili arkadaşlarımla biz de onun açtığı tiyatro salonuna bir 'katkımız olsun' diye tabi ki o tiyatro salonunu şenlendirip biraz alev efekti eklemiştik tabi bu detaylar önemli değil artık...

 

 

Daldığımı fark eden Çağla omuzumdan tutup beni dürttü, "Aşkım sen mazoşist misin?"

 

 

Elimdeki tabağı sehpanın üstüne bırakıp doğruldum.

 

 

"Ne alaka Çağla ya?"

 

 

Yanıma oturup yüzümü avuçladı.

 

 

"Bebeğim, günlerdir Atlas vurulduğu için bu haldesin," gözümün önüne düşen saçımı geriye ittirdi ve yüzü ani şekilde ciddileşti.

 

 

"Ama inatla hâlâ onu görmeye gitmiyorsun ne yapayım ben sana!"

 

 

Korkutucu sesine karşılık yutkunmayla yetindim.

 

 

"Çağla rahat bırakır mısın beni-"

 

 

Lafımın tamamlasına izin vermeden bağırarak kalktı.

 

 

"Ya şimdi kalkıp benimle gelirsin ya da seni kimse bu evi baştan aşağı halılarını yıkattırmadan elimden alamaz!"

 

 

Çağla, bana karşı çok sakin biriydi normalde ama sinirlenince de deccal ile iş birliği yapacak kadar kötü olurdu o yüzden korkuyla ayağa kalktım.

 

 

"En azından üstümü değiş-"

 

 

Kolumu kavradığı gibi beni sürükleyerek evden çıkardı önüme bir çift çizme attığında yazın sonlarında olmamıza rağmen çıtımı çıkartmadım.

 

 

Daha doğrusu çıkartamadım...

 

 

Çizmeleri ayağıma geçirdiğimde elime telefonumu tutuşturup evin kapısını çekti.

 

 

Hiç duraksamadan bileğimden kavrayıp beni asansöre ordan otoparka kadar sürükledi.

 

 

Bunları yaparken hiç çıtımı çıkaramamıştım malesef ki.

 

 

Beni bir bugattinin önüne getirdiğinde şaşkınlıkla gözlerim aralandı.

 

 

"Ne zaman Bugatti aldın sen?"

 

 

Çağla, tam bir araba koleksiyoneri sayılırdı eline geçen tüm birikimini lüks arabalara yatırır dururdu, ne alacağını hep heyecanla tekrar eder ve almaya beraber giderdik. İlk defa bana ne alacağını söylememiş ve benimle almamıştı.

 

 

Küskün bir tavır takınıcağım sıra yüzündeki şapşal gülümseme duraksamamı sağladı.

 

 

"Bunu sana biri mi aldı?"

 

 

Daldığı yerden irkilip bana kaçamak bir bakış attı.

 

 

"Şey önemli değil sonra anlatırım bin hadi-"

 

 

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

 

 

"Bunu sana Meriç mi aldı!"

 

 

Yanakları kıpkırmızı olurken ben heyecanla arabanın etrafında dönmeye başladım bir yandan da ona sorular sorup duruyordum.

 

 

"Ne zaman aldı?"

 

 

"'Göz göze bakışma günü' gibi abuk sabuk bir günde yine sana hediye almak için bahane mi buldu yoksa?"

 

 

Utandığını belli ederek eliyle yüzünü örttü, "Bu soruları neden abine değil bana soruyorsun birtanem."

 

 

Onu duymamış gibi soru sormaya devam ettim.

 

 

"Senin zevkine göre dizayn da etmiş sana özel tüm süsleri nasıl bulmuş bunları daha ben bulamıyorum?"

 

 

Sonunda arabanın etrafında dönmeyi bırakıp şoför koltuğunun kapısının önünde durdum.

 

 

"Bu bebekle ilk turu ben atayım mı?"

 

 

Heyecanla sorduğum soruya karşı gülerek anahtarı bana uzattı ve yan koltuğa oturdu.

 

 

Kemerini bağlarken konuştu, "Çevirmeye yakalanırsan karışmam."

 

 

Meriç'e açıklama yapma kısmından bahsediyordu sanırım.

 

 

Arabanın kapısını büyülenmiş gibi açıp kendimi bir çırpıda içine attım.

 

 

Arabayı çalıştırdığımda arabanın sesi çok zengin hissettiriyordu.

 

 

"Vay anam babam be burası resmen bir harika."

 

 

"Bundan bende istiyorum yalnız."

 

 

Gülerek saçımı yüzümden çekti.

 

 

"Kemerini bağla ilk önce sen."

 

 

Omuz silktiğimde uzanıp benim yerime kemerimi bağladı.

 

 

Otoparktan çıkıp ana yola giderken hızlı hızlı ve heyecanlı şekilde ilerliyordum.

 

 

"Milletin sevgilisi Bugatti alır bizimkisi daha beni gül bile almadı."

 

 

Diye homurdandığımda gülerek yanağımdan bir makas aldı.

 

 

Beklesin o Atlas hödüğü bundan sonra en sert tribi atacaktım ona.

 

 

Yol boşalmışken gaza biraz daha yüklendim, "Şarkı aç bari gözünü seveyim bu arabanın bir tadını çıkarayım."

 

 

Şarkı açmak için telefonu eline aldığında bu anı bekliyormuş gibi telefonu çaldı.

 

 

"Bir saniye canım Meriç arıyor."

 

 

Telefonu yanıtlamaması için kaş göz yaparken beni dinlemeyip hemen açtı.

 

 

Sevgili meraklısı seni!

 

 

"Efendim canım söyle?"

 

 

Ses boğukta olsa bana geliyordu.

 

 

"Çağla'm özledim seni nerdesin?"

 

 

Hanım köylü seni...

 

 

Gülmemeye çalışarak Çağla'nın koluna dokundum sesi açsa fena mı olurdu.

 

 

"Aç şu sesi."

 

 

Kısık sesle mırıldandığımda ilk başta reddetmek istedi fakat sonra diretince hoparlöre aldı.

 

 

"Gelirim birazdan oraya doğru Meriç."

 

 

"Gel canımın içi gel sensiz biraz daha durursam sinirden patlayacağım yoksa."

 

 

Abart abi abart.

 

 

Arkadan bir kaç homurtu yükseldi.

 

 

"Ulan anasını satayım sanki kızla aynı göbek bağıyla büyümüş düşkünlüğe bak!"

 

 

Atlas'ın sesiyle yüzümde silik bir gülümseme oluştu demek ki tek böyle düşünen ben değilmişim.

 

 

"Sanki sen değilsin p!ç herif."

Ya...

 

 

Kalbim hızlı hızlı atarken yola odaklanmaya çalışıyordum.

 

 

"Senin kadar manyak değilim en azından iki gözüm."

 

 

Meriç sinirle homurdandı.

 

 

"Günlerdir seni arayıp sormuyor diye bir balkondan kendini atmadığın kaldı çakma Feriha seni."

 

 

Ona karşı sinirim iki yıla karşı hâlâ diriydi fakat çoğu şeyin annemin planı olduğu için onu süründürmeye devam edecektim.

 

 

Dudaklarımdan istemsiz bir kıkırdama kaçtı.

 

 

"O değilde Çağla yine mi gelmedi seninle?"

 

 

Çağla bana bakıp söyleyip söylememek arasında gidip geldi kafamı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım söylemesi için.

 

 

"Yanımda araba kullanıyor şuan."

 

 

"Gelecek mi peki seninle buraya?"

 

 

Kafamı bu defa olumsuz anlamda iki yana salladığımda benim duyamayacağım şekilde bir kaç şey fısıldadı.

 

 

Yola kendimi verdiğim için pek umursamadım zaten sonrasında o da telefonu kapatıp şarkı açmıştı.

 

 

Yol boyunca sessiz bir şekilde kalmıştık.

🌟

 

 

Evlerinin önüne geldiğimizde inmek istemediğim için Çağla beni zorlamış kendisi inip Meriç'i alıp geri döneceğini söylemişti.

 

 

Bense arabayı Meriç sürecek diye düşünerek arka koltuğa geçmiş sanki annem ile babamı bekliyormuş gibi bekliyordum.

 

 

Yarım saattir içerideydiler ve hâlâ hiçbiri çıkmamıştı.

 

 

İşin kötü yanı Atlas camdan bile bakmamıştı ve onu bir kez olsun görmemiştim.

 

 

Abinin evine geldiniz Atlas ne alaka diye soracak olursak bende bilmiyordum.

 

 

Abim onu vurduktan sonra -ki onu vurmadığını söylüyor- ev arkadaşı olmuşlardı ve beraber iki katlı müstakil bir evde yaşıyorlardı.

 

 

Düşüncelere dalmışken koşar adım arabaya gelip kapımı açan Çağla ile panikle gözlerimi büyüttüm.

 

 

"Noldu?"

 

 

Gözleri panikle dolmuştu hızla arabadan kendimi sıyırıp attım birine birşey olmuş korkusu içimi yiyip bitiriyordu.

 

 

"Birşey söylenese Çağla!"

 

 

Hızlı adımlarla açık evin kapısından kendimi içeri attığımda yere düşmüş bir kaç eşyayla hızla evin koridoruna attım kendimi.

 

 

"Noluyor burda?"

 

 

Salonun ortasında yarasını tutmuş bir şekilde duran Atlas ile öylece kalakaldım.

 

 

Abim ışık hızıyla koridora attı kendini.

 

 

"Kendi kendine dellendi bu dağ ayısı yarası açıldı."

 

 

Arkamı dönüp ona bakacakken anahtarı alıp yanındaki Çağla'ya fırlattı.

 

 

"İyi tamam o zaman alın hastaneye götürün."

 

 

Lafımı bitirir bitirmez Çağla eliyle bir öpücük konudurup bana yolladı.

 

 

"Hallediver aşkım sen n'olacak yabancı mı sanki?"

 

 

Ne yapacağını anlamış gibi panikle kapıya doğru koştum.

 

 

"Dur Çağla dur!"

 

 

Beni umursamadan hızla kapıyı çekti ve kilitledi.

 

 

Kapının koluna öylece asılı kalmış vaziyette dururken sertçe yutkundum.

 

 

Günlerdir yüzüne bakmadığım herif ile aynı yerdeydim.

 

 

Resmen ayvayı yemiştim.

 

 

BÖLÜM SONU

 

 

MASAL'IN elbisesi

 

 

 

Çağla'nın elbisesi

 

 

BÖLÜMÜ YETİŞTİRMEK İÇİN CANIM ÇIKTI

 

 

ÖYLE BİR HALDE BİTİRDİM Kİ BENCE BUNU HATRINA BİR OY VE YORUM HAK ETMİŞİMDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM BALLARIM💞💓🌺

 

 

MASAL'IN ELBİSESİNİ NASIL BULDUNUZ BAKİM ÇAĞLA AŞK KUŞUMUNKİNİ DE EKLEDİM

Bölüm : 01.05.2025 19:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...