Deprem oldu İstanbul'da umarım herkes iyidir💖
Kendinize dikkat edin lütfen💓
BU BÖLÜM MASAL İLE BABASININ GEÇMİŞTEKİ TANIŞIKLIĞINI OKUYACAĞIZ😔
Bunun yanında bu bölümü ilk yayınladığımda aldığım beddualardan dolayı bildirme edilen bedduaların hepsi tuttu dkkslslsls
Ondan dolayı bu bölümün içeriğini değiştirdim ve bu asıl bölümün olayını ileri aldım ama lütfen bu defa da beddua etmeyin sokdkdlslslslöLzlsösl
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın iyi okumalar
☾𖤓
FLASBACK
Masal, elinde tuttuğu sopayla Meriç'i kovalıyordu.
Meriç ise o çubuk ölü bir hayvana değdiği için korkuyor ve geriye doğru koşuyordu.
Aksa, gülerek Meriç'i izlerken Masal sinirle Meriç'in peşini bırakmıyordu.
Masal'ın saçını çektiği için Masal ağlamaklı bir şekilde onu peşliyordu.
"Gel buraya!"
Ağlayarak koşmaya devam ederken elindeki çubuğu daha hızlı sallamaya başladı sinirini bir yerden çıkartması gerekiyordu, yedi yaşındaki küçük bir kız çocuğu onu yetiştiren adamdan gördüğü dışında birşey yapmıyordu.
Arif onu hep böyle korkuturdu kızdığında o da sadece onu korkutup hıncını almak istiyordu ama Meriç korktuğu kadar da gülüyordu.
Masal, daha hızlı koşarken bir anda önüne çıkan çocuklarla öylece kalakaldı, onun iki katına sahip çocuklar onun önünü kesip Meriç'i arkalarına almıştı.
"Söylesene ufaklık senin Kenan abinin çocuğuyla derdin ne?"
Masal, yaşına rağmen fazla cesur bir kızdı üzerine yürüyen çocuklara rağmen çenesini dik tuttu.
"Saçımı çekip kaçmasını biliyorsa korkak gibi arkalara saklanmasın o da o zaman!"
Aksa, Masal'ın bir adım arkasında durmuştu onun zarar görmesinden korkuyordu.
Elini tutup geriye çekti onu, "Geriye gel Meriç'i birazdan yakalarız olur mu?"
Masal, söz dinlemek yerine daha da diklendi.
"O piston suratlı gelmezse gitmem!"
Masal'ı omuzlarından itelediklerinde, Meriç Masal zarar görmesin diye aralardan kaçmaya çalışıyordu fakat izin vermiyorlardı.
Çocuklardan biri kendinden dört yaş küçük kızı sertçe omuzundan iteledi.
"Bana bak bacaksız çocuk demem elimde kalırsın bas git burdan!"
Masal, geriye doğru sendeleyip düştüğünde elleri sertçe sürtünmüştü.
Aksa, hızlı adımlarla ilerleyip yerde oturup ağlamak üzerinde olan Masal'ın yüzünü kavradı.
"Ağlama kalk ben halledeceğim."
Masal, titreyen dudaklarını kontrol edemeyerek ağlamaya başladı, tek istediği Meriç'i korkutmaktı onun canı birden fazla acımıştı ama onun babası olduğu için onu herkes koruyordu.
Düşündüğü ilk şey bu oldu, Meriç'in babası, Masal Akif'in yanında büyüdüğü için Masal'ı gereğinden fazla dışlardı hep.
Masal, ağlamaklı bir şekilde ayağa kalktı kanayan elini umursamadı, cüssesine bakmadan onu iteleyen çocuğu itelemeye çalıştı.
"Pislik seni pislik!"
Çocuk Masal'ın saçını tuttuğunda Aksa dayanamayıp kendiyle yaşıt olan çocuğu var gücüyle iteledi çocuk yere düştüğünde Masal'ın dudaklarından kusursuz bir gülüş duyuldu.
"Ona dokunursan seni gebetirim Semih!"
Aksa'yı dövmek için bir düzine çocuk dizilirken, Aksa dizlerinin üstüne çöküp Masal'ın omuzlarına ellerini yasladı.
"Yakalayın şu piçi!"
Aksa tedirginlikle arkasına baktı ve hızlı hızlı konuştu.
"Burdan direkt olarak Çelik'in yanına gidiyorsun sarı ördek, zarar görmeni istemiyorum."
Masal kafasını ardarda iki yana salladı, "Sana vuracaklar o zaman lütfen seninle kalayım."
Aksa, daha fazla açıklama yapamayacağı için Masal'ın elini kavradığı gibi koşmaya başladı onunla beraber arkasındaki tüm çocuklar koşmaya başladığında Masal'ın elini daha sıkı kavradı.
Bir kaç mahalle koştuklarında Masal Aksa'dan küçük olduğu için daha çabuk yorulmuştu, bunun yanında küçük Masal'da astım vardı.
"D-dayanamıyorum A-Aksa..."
Ard arda öksürmeye başladığında Aksa çaresizce bir köşe arıyordu.
En sonunda bir restoranın çöp kocasını bulduğunda hızlıca çöpü yere devirip üç çöp kutusunun arkasına çöktü.
Masal'ı yanına çöktürdüğün de yüzü morarmaya başlayan kıza korkuyla baktı.
"Masal dayan lütfen dayan ilacın bendeydi!"
Kısık sesle konuşuyordu çünkü çocuklar bu sokağı arıyordu.
Ceplerine hızlı hızlı baktığında ilacı düşürmüş olmasının verdiği korkuyla sağına soluna bakmaya başladı.
Gözüne mavi kutu çarptığında hiç şüpheye düşmeden elini uzattı ilacı almak için fakat elinin üzerine basılmasıyla acıyla bağırdı.
O çocuklardan biriydi eline basan.
"Küçük bir sıçan gibi buraya mı saklandın?"
Elinin acısından çok üzerine yığılan Masal'ı düşünüyordu.
"Bırak bırak şu ilacı vereyim sonra napıyorsan yap!"
Eline basan çocuk kısa bir süre Masal'a baktığında korkmuş olmalı ki ayağını geriye çekip yanlarına eğildi.
"Noldu ona?"
Arkasına baktı diğer çocuklara onların burda olduğunu belli etmemeye çalışıyordu.
Aksa korkuyla konuştu, "Astım hastası fazla koşunca oldu."
İlacı kavradığı gibi omuzuna düşen başı tuttu ve Masal'ın ağzına sıktı. Kısa bir süre sonra morarmaya yüz tutmuş yüzü düzeldi.
"Meriç'i kovalarken hiç böyle olmadı?"
Aksa Masal'ı sıkıca sardı, "Meriç'i kovalarken hızını kontrol altında tutuyordum ondan dolayı fazla yıpranmıyordu. Sizden kaçarken kontrolsüz güç harcadık."
Masal derin bir nefes içine çektiğinde Aksa da onunla beraber bir nefes aldı.
"Bir daha böyle işlere bulaştırma onu küçücük daha."
Aksa kafasını iki yana salladı, "Dinlemedi beni dinleseydi abisinin yanına gönderecektim."
Çocuk anlayışla başını aşağı yukarı salladı, "Sana çok bağlı olmalı."
Aksa cevap verecekken aralarına giren sesle Masal'ın kafasını küçük omuzuna saklamak için bastırdı.
"Cenk buldun mu o çocukları!"
Cenk, denen çocuk çöpün kenarından tutup hızlıca kapattı.
"Yok abi yer yarılmış içine girmişler sanki."
"Ne oyalanıyorsun o zaman burda hadi aramaya devam, o çocuğu bugün bulacaksınız bana!"
Adım sesleri uzaklaşırken Aksa kafasını uzatıp gidip gitmedikleri ne baktı, gitmişlerdi.
Çöpün arkasından çıkıp çelimsiz kızı kucağına aldı onu güvenli bir yere götürmeliydi, hareket etmeyen kıza daldığında sağa sola bakarken bir korna sesiyle büyükçe irkildi.
"Ne işin var Atlas senin burda?"
Kenan, oğlu gibi yetiştirdiği çocuğa öylesine bakış attı.
Gözleri kucağındaki kıza kayınca içten içe yine Arif'in oyunları diye düşünmeden edemedi.
"Ne işin var senin yine bu kızla."
Aksa, eliyle gözünden akan yaşları silip içli içli ağladı, "Baba yardım et yalvarırım ölmesin!"
Kenan oğlunun ağlamaya başlamasıyla hızla arabadan inip endişeyle yanlarına vardı, "Ne oldu burda."
Aksa ağlamaktan anlatamıyordu.
"Meriç ile oyun oynuyordu... sonra... Sonra..."
Ağlamaktan helak olmuştu ama Masal uyanmıyordu.
Kenan uzanıp Masal'ın nabzını kontol ettiğinde koluna sarışı kalan oğlu hâlâ ağlamaya devam ediyordu.
Nabzı atıyor olsa da bir hayli zayıftı.
Kenan yüzünü sıvazlayıp kızı kucağına aldı bir eliyle de oğlunun elini tuttu. Kızı Arif'in yanına götürürse belki birşeyler yapar diye düşündü.
Arabaya binip kısa sürede Arif'in bölgesine girdiklerinde kapıda endişeyle dolanan Aksa'nın yaşlarında iki küçük çocuk vardı.
Bunlar Vuslat ve Çelik'ti.
Kenan arabayla geldiğinde Arif kapıdan çıkmış bir şekilde öylece bekliyordu.
Masal kucağında bir şekilde arabadan indi Kenan.
Arif'in bakışlarında bir değişiklik görmeyi bekledi fakat beklediğini alamadı.
Boş bakışlarla ona bakan Arif'in karşısına geçip Masal'ı uzatmak istedi fakat Arif bir adım geriye çekildi.
"Öldüyse çöpe atsaydın Kenan ne yapayım ben bunu?"
Kenan buz kesmiş gibi kucağındaki kıza döndü bakışları, bu kızın onun için değerli olduğunu düşünüyordu.
"Kızını almayacak mısın Arif?"
Arif omuz silkerek arkasını döndü, "Ölmüş kızı ne yapayım ben Kenan. Allah herkese akıllı düşman nasip etsin..."
Söylene söylene ilerlerken Kenan onu durdurdu, "Dursana lan köpek kızın öldüğünü nerden çıkarttın?"
Arif cebinden bir elma çıkartıp yemeye koyuldu, "İyi ölmemişse de benden uzağa götür şunu, hiçbir işime yaramayanın teki yapışıp kaldı üzerime."
Kucağındaki kızım titrediğini hissedince ona karşı mahçubiyeti arttı, aylarca yetiştirdiği çocukların düzenini bozacağını düzeltip bir tabak yemek bile vermemişti bu kıza. Herkes yemek yerken o sürekli bakmakla yetinirdi, bir tabak bile ona vermezdi.
Arif'in adamı olduğu için niyetinin düzen bozmak olduğunu düşünürdü hep, ona yakın olmak için gönderdiğini sanardı.
Ama öyle olmadığını anlamıştı, tirtir soğukta titrediği an geldi aklına onu eve bile almamıştı, yine de o sabaha kadar Aksa hasta diye o kapının önünden hiç ayrılmamıştı.
Kucağındaki kızla hiçbir şey demeden arabaya geri döndüğünde Aksa hâlâ ağlamaya devam ediyordu.
"Baba açacak mı gözlerini?"
Masal'ın titreyen Masal'ı Aksa'nın dizlerine yatırmıştı.
"Açacak Atlas, açacak oğlum hemde öyle güzel açacak ki bir daha o güzel gözlerini kapatacağını düşünmüyorum."
Şimdi ki zaman
Masal Ladin'in anlatımıyla
Başımı açılan kapıyı görmek amacıyla uzattığımda içeri giren Çelik ile derin bir nefes bıraktım.
Kimin abisi ve asalete bak nasıl geliyor...
Atlas, kapı kırıldığında yüzümü kimse görmesin diye önüme geçmiş görünmemi engeleyecek şekilde duruyordu.
Sinirli adımlarla Atlas'ın karşısında durduğunda yaptığı ilk şey sert bir yumruk atmak olmuştu.
Bunu beklemediğim için dudaklarımdan cılız bir çığlık koptu.
"Napıyorsun Çelik!"
Sandalyeden kalkıp yüzü yana düşmüş Atlas'a bakmak istedim ama o beni şaşırtarak sırıtarak Çelik'e baktı.
"Daha sağlam geçirirsin diye düşünmüştüm."
Ne diyordu bu manyak herif?
Çelik, beklenmedik bir şekilde daha sert vurduğunda töre dizilerinde olduğu gibi 'abi ona vurma gel bana vur' diye bağıracaktım şimdi.
"Bu nasıldı?"
Beklediğimden daha uzun süre kafası yana yatılı kalınca açıkcası korkmadım değil.
"Çelik?"
Hâlâ Atlas'ın arkasında olduğum için beni görmek için iki adım sola yaklaşmak zorunda kaldı.
Yüzünü gördüğümde dürüst olmak gerekirse onu ilk defa bu denli korkmuş görüyordum.
Atlas, Çelik'e seslendiğimde onla aynı sayılacak bir hızla bana dönmüştü.
"O seni buraya getirirken niye hiç çabalamadın Lara?"
Bana kod adımla seslendiğinde Atlas'ın gerildiğini hissettim.
Çelik, yüz hizamın olduğu yere yaklaşıp sıkıca kavradı ama acıtmadı.
Korkmam gerekiyor mu şuan?
"Cevap ver abine dürüst davranırsan kızmam."
Dürüst olmasam bile bana kızmazdı değil mi?
Kekelememeye çalışarak yanıtladım,"Kulaklığımı parçaladı."
Yüzünde daha şüpheli bir ifade vardı ama anlamıyordum.
"Neden daha hızlı koşmadın mesela."
Bu cevap isteyen bir soru değildi düpedüz benim birşeyden etkilendiğimi öne sürüyordu.
Çıkarımı haksız sayılmazdı, Atlas bana düşmanmışım gibi davranmıştı o an tüm kanım çekilmişti zaten.
Ama bunu söylersem burdan üç kişi yerine iki kişi çıkardık.
Sorgu altında stresten ruhumu teslim edecekken nihayet Atlas bir atakta bulunup Çelik'in önüne geçmişti.
"Çekilde kız biraz nefes alsın."
Abim diye demiyorum hiçbir lafın altında kalmazdı.
"Ruh emici gibi yapışma o zaman kardeşime sende!"
Atlas'ın da sabrı kalmamış gibiydi, patlayacak bir bombaydı fakat ben burdayım diye sesini fazla çıkartamıyordu.
Onun zıvanadan çıkacağını zaten tahmin ediyordum iki yıl benimle aynı operasyonları yönettiğini öğrendikten sonra pekte bir sakin kalmıştı.
Ne diyorlardı buna, fırtına öncesi sessizlik.
Esip gürleyecekti ama bu defa okyanusun en derini bile zarar görecekti bunu farkındaydım.
Ortam daha da gerilirken abimi biraz olsun uzaklaştırma iyi olur diye düşünüyordum, aklıma gelen şeyle hemen atıldım.
"Abi, bence gizlilik için görüşmen gereken kişiler var gibi."
Kafasını usul usul yana eğdi, "Kim kim öğrendi?"
Alt dudağımı büktüm, "Tüm tim olma ihtimali yüksek."
Cebinden telefonu çıkarttığında hızla yükseldim burda konuşursa arada yine laf atacaktı.
"Abi dışarıda mı konuşsan diyorum acaba?"
Gözleri saniyelik tekrar birleşti ama anında bir bıçakla kesilmiş gibi uzaklaştılar.
"Ben gelene kadar bundan uzakta bekle."
Dalga mı geçiyordu bu herif benimle?
"Bahçeyi de turlayayım mı abi güzel olur?"
Ciddiliği saniyelik yüzünden silindi.
"Sen sandalyeye bağlıydın değil mi?"
Kör değilsen anlarsın zaten be adam neyini soruyorsun!
Kaş gözle Atlas'ı işaret ettiğimde o dümdüz bir şekilde bana bakmakla yetiniyordu.
Bana bakmayı sürdürürken gözlerimle sandalyeye bağlı bacaklarımı işaret ettim, "Sorgu bittiğine göre çözsene beni?"
Dümdüz bakmakla yetindi, "Çözeyim?"
Hâlâ neyi anlamadığını anlamak için yüzüne baktım.
"Bazen seni bu zekayla nasıl yüzbaşı yaptıklarını merak etmiyor değilim Aksa."
Dudaklarımın arasından yıllardır firar etmeyen isim çıktığında istemsiz olarak yüzüm ekşidi.
Aksa.
Uzun süredir bunu dışarıdan sesli bir şekilde dile getirmemiştim. Onca huzursuzluğa rağmen dudaklarımdan kaçan bir kelime kalbimde huzurlu bir sıcaklık bıraktı.
Yüzü silik bir gülümsemeyle kaplandı, fakat bu da diğerleri gibi uzun sürmedi.
"Saç rengi huyları değiştiremiyormuş demek ki Lav."
İstemsiz olarak alt dudağımı ısırdım ve bakışlarımı kaçırdım.
"Utanınca yanakların normale göre daha kırmızı duruyor."
Utanmış mıydım yani şimdi?
Bir kedi bile utandığını daha iyi saklar salak Masal.
Eğleniyormuş gibi çıkıyordu sesi, "Lise çağında seni göremediğim için sürekli kıskanırdım ama sanırsam artık kaçırdığım için üzülmeyeceğim."
Niye artık beni görmek istemiyor musun paşam?
Tabi ki ona böyle sormayacaktım.
Daha medeni...
"Nedenmiş canım o?"
Karşımdaki sandalyeyi biraz çekip aramızda üç santim bile diyemeyeceğim kadar az mesafe bıraktı.
"Liseli ergenler gibisin zaten."
Benden birşeylerin acısını çıkarmak istediği detayını unutmuşum.
Lisede böyle olmadığımı alttan alt onun yaptığı gibi cevap niteliğinde yapıştıracaktım.
Gülümseyerek yüzüne yaklaşıp genişçe yalandan güldüm.
Kısa süren gülüşümü büyük bir zevkle izledikten sonra yüzüne daha da yaklaştım.
"İlk olarak yüzbaşı," derin bir iç çekip gözlerine diktim bakışlarımı.
"Lisede hiç düşündüğüm biri değildim. Muhtemelen kafanın içinde çıtı pıtı kitap okuyan ders başında başka birşeylerle ilgilenmeyen biri gibiyimdir."
Bu düşünceden tiksintiyle uzaklaştım, kokoş bir köpek miydim de beni böyle düşünecekti?
Anlatmaya devam edecekken, nihayet konuşmasını bitirmiş ve biraz olsun sakinleşmiç bir şekilde içeri giren Çelik, konuşmamı devraldı.
Ne anlatacak diye merakla ona bakarken bir kaç adım atıp Atlas'ın oturduğu sandalyenin başına yaslandı.
"Mevsimlik sevgili değişiyordu."
Bunu söylemesini beklemediğim için gözlerim fal taşı gibi açıldı.
Abi hayır ya o rezil anımı anlatma...
"Yazın motoru olan bir çocukla sevgili oluyordu, kışın ise onunla servise binen çocuğa şans veriyordu."
Biri benim üzerime toprak atabilir mi yok olmak istiyorum.
Atlas'ın yüz hatları gerilirken Çelik zevk almış gibi devam etti.
"Az fena değildi," gülerek bana baktığında ne anlatacağını anlamış gibi yüzümü iyice aşağı indirdim.
Bir depoda elim kolum eski sevgilim beni terörist sandığı için onun tarafından bağlanmıştım ve beni bağlayan eski sevgilime abim kavga anılarımı anlatıyordu.
Bu nasıl bir paralel evren kurban olduğum rabbim.
"Okuldaki tüm erkekler buna hizmet etmeye başlayınca kızlar kudurmaya başlamıştı haliyle, bir gün bunu okul çıkışına çağırdılar." Gülmekten ağlayacaktı.
"Küçük mini minnak kara kuru bir kız ismi Merve mi neydi, tüm okulun kızlarını bunu dövmeye çağırmıştı."
Nefes ala ala anlatıyordu çünkü gülmekten ikisi de gözlerini açamıyorlardı.
Hayır yani benim dayak yemem neden bu kadar komik gelmişti?
"Ama zeki kız bizim ki de ona yanık olan tüm çocukları toplamıştı okul çıkışına tabi o küçük Merve o aradan bir kaç erkeğin dayak yemesine sebep olmuştu ama neyse. Eve girene kadar önü arkası ful erkek doluydu bunun, binaya girene kadar hepsi mahalle de dizilmiş sağa sola bakıp duruyordu. Bizimki binaya girdiği gibi o küçük Merve bunu binanın bodrumuna çekip dövmüştü."
O Merve'yi şimdi görsem öldürene kadar vursamda içim rahat etmezdi, bana az çektirmemişti pislik.
Somurtarak onlara baktığımda Atlas, gülmeyi kesmişti ama Çelik için malesef aynı şeyi söylemem mümkün değildi.
Abilerimden nefret ediyorum!
Bir kişi istisna tabi.
"Şerefsizin önde gidenisin Çelik sus artık."
Benim somurtuğumu fark ettiğinde uzanıp yanağımı sıkmak istedi ama izin vermedim.
"Çek o elini yüzümden."
Yüzümü sağa sola kaçırırken bu anı zevkle izleyen biri olduğunu fark etmiştim.
"Bakıyorum hemen kaynaşmışsınız!"
Donup kalırken beni en sevmeyen Albay'ın sesiyle zoraki olarak bakışlarımı ona çevirdim.
Tehditkar bakışları beni bulduğunda çenesini kaldırıp beklediğimden daha kısa sürede konuştu.
"Ben sana ne dedim!"
Üstüme üstüme yürürken rütbesinden dolayı gözüm korkuyordu bu adamdan.
Hızlı adımlarla sandalyenin önünde durduğunda Atlas'ın kalktığı sandalyeye sert bir şekilde tekme attı.
Sandalye devirlirken tüm tadım bir kez daha kaçmıştı.
"Maddeleri açık bir şeklide okuduğunu düşünüyorum. O yüzden uzatmadan seni bu görevden aldırıyorum!"
Hiçbir şey bilmeyen ani çıkışına karşı kalbimde öyle bir korku oluştu ki sandalyeye bağlı kolumu sertçe çekiştirip kanatmak pahasına koparttım.
Acıyla yüzüm buruşurken kolumun az da olsa kesildiğini hissediyordum.
"Ne hakla beni görevden alırsın ben sana çalışmıyorum!"
Annemin komutası altındaydı İlyas Albay, annem ise terörist yanlısının tekiydi.
Omuzundan sertçe bastırıp ittirdiğinde Atlas önüme geçip Albay'ın elini kavradı.
Bu hareketine karşılık şaşkınlıkla baktığımda Çelik beni çözüyordu.
"Çekil önümden Atlas, yoksa seninde görevini yakarım duydun mu beni!"
Panikle ayak bağlarımı hızla çözüp ayağa kalktım Atlas'ı görevinden etmesini istemiyordum.
Atlas, gözü dönmüş bir tavırla çenesini havaya kaldırdı.
"Vatan uğruna çalışıyorum ben İlyas özel koruma değilim görevime sen son veresin!"
"Baş kaldırma ve örgütlenmeden dolayı tutanak tutacağım sana da böylece koruduğun yılan gibi başını ezebilir-"
Lafını tamamlamasına izin vermeden arkadan sert bir darbe aldığında dudaklarımdan büyük bir çığlık kaçtı.
BÖLÜM SONU
UZUN SÜREDİR YOKTUK(1 HAFTADIR) MEPSLSŞAÇÇAŞAŞSŞ
BU KİTABIN ÖZLEMİNDEN BİTMİŞİM...
BU ARADA DEPREMLER YÜZÜNDEN BÖLÜMÜ ERTELEMİŞTİM
SON BİRŞEY KİTABIN ADINDAN TEXTİNG İBARESİNİ ÇIKARMAK İSTİYORUM ÇÜNKÜ BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUK KİTABI BULAMIYOR LAV YAZINCA MUHTEMELEN DEĞİŞTİRİCEĞİM💓🌺
Okur Yorumları | Yorum Ekle |