27. Bölüme kadar geldik valla kararlı bir ilerleyiş PSKSLSLSLS
Bir Meyls okuyucusu bilir ki bir bölüm normal geçerse diğer bölüm kalbiniz delik teşik edilir.(28.bölüm için geçerli)
Bölümü benden sonra şarkısıyla yazdım pek düzgün birşeyler beklemeyin PSKSKSLSLSLSLDK
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın iyi okumalar dilerim💕
☾𖤓
Kaybolmanızı sağlayan okyanus size bir can simidi bahşettiğinde herşeyin eskisi gibi olacağını sanardınız, yutuğunuz tuzlu suyu ve çırpınışları hiçe sayarak güvendiğiniz merhamet bazen çıkıp anlınıza silahı dayayabiliyordu.
Ellerimi önümde birleştirmiş bakışlarımı yoldan zerre çekmeden öylece durmaya çalışıyordum.
Hemen yanımda onun oturduğunu görmezden gelmeye çalışıyordum fakat pek başarılı olamıyordum.
Yanında soluduğu her saniye dönüp bakmak istiyorsun çünkü.
Arka koltukta sadece ben ve o varken nasıl bakmayayım ki?
Abim ve Vuslat Akif'i bir yere kapatmak için bizden ayrı bir arabaya binmişlerdi.
Sende onlarla gitmeliydin.
İzin vermediler.
Ne zamandan beri onlardan izin alıyorsun ben izin vermiştim?
Nasıl yani?
Sen gitmek isteseydin sana yardımcı olurdum!
Ben, Çelik ve o ise göz önünde kalmamak için dağda sayılabilecek bir eve gidiyorduk.
Beni dinlemiyor musun?
Arabayı Çelik kullanıyordu, duyduğum kadarıyla karın boşluğuna derinlemesine bir yara almıştı.
Beni yok saydığın her an korkularını saymakla başlarım bende.
Rahat bırak beni.
Atlas ya gerçekten evlendiyse Masal ona bu gözle bakmaya devam etmen...
Sus.
Annen üvey kız kardeşinin ve onun babasının yanında peki onu da mı görmezden geleceksin?
Göğsüm hızlı hızlı inip kalkmaya başladığında olası bir kriz eşiğine gelmekten çok korkuyordum.
"Masal."
Sesi çok uykulu çıkıyordu.
Yakınımdaki çehresine bakmamaya çalışarak yanıtladım.
"Hı?"
Bilerek mi yapıyordu bilmiyorum ama ben kapıya yapıştıkça, başı omuzumla aynı hizada bir kaç santim ötesinde kalıyordu.
Cevap vermeyince bakışlarımı zoraki camdan çekip ona baktım.
Mavi gözleri gözlerimi bulduğunda bitkin bakışları yüzümde dolandı.
Kahretsin ki çok kötü duruyordu.
Ölseydi o yaralanmadan sonra-
Kes sesini!
Burun kemerimi sabır dileyerek sıktım, dayanamıyordum artık.
İçimdeki huzursuzluğu hissetmiş gibi bedenini dikleştirip fazla düşünmeden beni kendine doğru çekti.
Ne olduğunu anlamadan başımı göğüsüne yasladı, şaşkınca gözlerim aralandığında geriye kaçmama izin vermeden fısıldadı.
"Yol bitene kadar bazı şeyleri unutmak iyi gelir diye düşündüm."
İnkar etmeye mecalim bile yoktu, kokusunu bile çok özlemiştim.
Seni yok eden adama bu kadar bağlanma ilk düştüğünde arkasını yine dönüp gidecek olan o.
Birşey duymuyormuş gibi gözlerimi sımsıkı yumdum.
Kendime bile yük olurken onun benimle soluklanması beklenmedikti.
Uzunca bir süre hiç kıpırdamamıştım, o süre zarfı boyunca arabadan çıt sesi bile çıkmamıştı.
"Çok huzursuz yatarken bile kaşları hiç düzelmedi."
Atlas'ın nefesini saçlarımın arasında hissederken yutkunmamak için çok direndim.
"Atlas... biliyor musun peki neden böyle olduğunu?"
Çelik'in sesiyle, çenesini başımın üzerine yasladı.
"Bilmiyorum ."Diye mırıldandı nahoş bir şekilde.
Hüzünlü bir ses tonuyla devam etti, "Uzunca bir süre onunla alakalı herşeyi kaçırdım."
Çelik'in acı çeken sesi beni dumura uğrattı, "Neden bıraktın lan o zaman madem bu denli acı çekecektin, niye çekip gittin!"
Direksiyona sertçe vurduğunda neredeyse yerimden sıçrayacaktım.
Atlas, kolunu bana daha sıkı sardığında onunda en az Çelik kadar sinirli olduğunu hissedebiliyordum.
"Bana keyifen yapmışım muamelesi yapmayın ben çok mu istedim s!ktir olup gitmeyi, mecburdum!"
Sesi her ne kadar sinirli çıksa da ona yaslı olduğum için fazla bağırmıyordu.
"Neye mecbursun Yüzbaşı, seni Barut bile anlayamadı söylemeden nasıl anlayalım?!"
Atlas'ın öfkeden kalkıp inen göğüsüne daha sıkı yaslandım, yarası bu denli derinken bu kadar huzursuz davranması yarasının açılmasına yol açacaktı.
Bir kaç saniye öyle kaldığında dudaklarından bir küfür yuvarlandı.
"Hiç derin bir uykuya dalmadı değil mi?"
Gözlerim açık olmasa da Çelik'in pis pis sırıttığını anlayabiliyordum.
"Bazen çok dikkatsiz oluyorsun Yüzbaşı, sabahtandır zekânı dağın başında mı unuttun diye düşünmekteyim."
Ne olduğunu anlamadan Atlas kulaklarımı kapatıp uzunca bir şiir okudu.
Kulağımı ne kadar kapatmış olursa olsun duyduklarım yüzünden istem dışı yüzümü buruşturdum.
Bu herif tam bir küfürbazdı.
Çelik'in büyük kahkahası ile irkildiğimde hızla bedenimi geriye çekip şaşkınca gözlerimi araladım.
Çelik, ise arsızın tekiydi.
"Derin bir uykuya dalmadı belki ama uyuduğu kesindi Yüzbaşı."
Atlas'ın gözleri kapalı sinirli bir şekilde öylece dururken ben hâlâ aynı şapşal ifade ile öylece etrafa bakıp duruyordum.
"Günaydın Lav."
Üzerimdeki mahurluğu atarak sırtımı koltuğa yasladım, "Bana böyle seslenme."
"Lav'ın neresini sevmiyorsun hâlâ anlamıyorum seni."
Omuz silktim, "Lav diye takma isim mi olurmuş ben daha havalı bir isim istiyorum."
Çelik gülerek kafasını iki yana salladı, "Eğer daha havalısını bulursan Vuslat seni gebertir."
Yüzümü buruşturdum, "Gaye ve Aksu'ya gayet güzel takma isimler bulurken bana Lav demeseydi banane."
Atlas'ın çatık kaşları düzelmişti.
"Sen hâlâ Gaye ve Aksu'yu kıskanıyor musun?"
Hayır ikisinden de nefret ediyordum.
Özellikle de Gaye'den.
Çünkü Gaye Aksa'ya aşıktı.
Ama Aksu'dan o kadar da nefret etmiyordum yine de şeytanın arkadaşı olduğu için ondan hoşlanmıyordum.
"Kıskanmıyorum ama gördüğüm yerde birinin saçını kökünden koparacağım."
Çelik, büyük bir kahkaha attı, bu çocuğun sinirleri mi bozulmuştu neden herşeye gülüyordu bugün?
"Dur tahmin edeyim," düşünüyormuş gibi elini çenesine yasladı, "Gaye olmasın o."
Afalamış gibi gözlerimi araladım, umarım şuursuz gibi nedenini de söylemezdi.
Korktuğum şeylerin aksine beni şaşırtacak birşey söyledi.
"Yüzbaşı, sende gördüğün yerde Anıl'ı gebertmek istiyor musun hâlâ bari?"
Anıl mı?
Hani bize yasaklı yerden gül kopartan şu çocuk.
Unutmak ne mümkün, o gülü bana verdiğinde bahçe sahibinden ayrı Çelik ve Vuslat'tan ayrı dayak yemişti.
İyi de Atlas'a ne zararı olmuştu ki?
Kapalı gözleri hışımla açılırken, aralarında anlamadığım bir beden konuşması geçmişti.
Araba durduğunda Çelik yutkunarak dikiz aynasından arka koltuğa baktı.
Gözlerim eve kaydığında bu kadar görkemli bir yer beklemiyordum.
Yüksek surlarla çevrili evin cezaevi gibi duvarlarını görmezden gelirsek büsbüyük iki katlı bir villa tüm ihtişamıyla ormanın ortasında duruyordu.
"Geldik Aksa."
Kaşlarını çattı, "S!ktir git."
Kapıyı hışımla açıp indiğinde tüm gücüyle arabanın kapısını çarpmıştı.
Beni es geçip eve gireceğini düşünürken kapımı açıp bileğimi kavrayıp beni indirdi.
Elimi bırakacağını düşündüm fakat bırakmadan bagajı açıp poşetleri tek eline aldı.
Altıya yakın ağzı ful dolu poşetleri tek eliyle aldı?
Sus.
"Ben ne yapayım?"
Atlas sinirle soludu, "Cehenemin dibine gir Çelik."
Arabadan inip halinden memnun bir şekilde önümüzde durdu.
"Senin önün cehennemin dibi sayılır Aksa."
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
Derin bir nefes koyuverdi, "Bari sen yapma Masal."
Omuz silkerek bakışlarımı kaçırdım.
Bileğimi hâlâ bırakmamıştı.
Evin açık bahçe kapısından girdiğimizde bileğimi çekmek için defalarca denesem de izin vermiyordu.
Evin iç kapısının önünde durduğumuz da Hemen yanımda dikilen Çelik dudaklarını birbirine yaslayıp konuştu, "Sana söylemeyi unuttuk fakat evde istemeyeceğin biri olabilir."
Kaşlarımı bütünüyle çattım, ne diyecek diye beklerken kapının açılmasıyla bütünüyle kaskatı kalakaldım.
Kapıyı açan Aksu'ydu.
Umarım birisi kamera şakası yapıyordur yoksa ciddi anlamda kriz geçireceğim.
İçeriden Gaye'de çıkma ihtimali yüzde kaçtı?
Bana gülümseyerek bakan kıza sadece bakmakla yetinirken koşarak Atlas'a sarılan kızla öylece kalakaldım.
BÖLÜM SONU
EN ÖNEMLI YERDE KESMEZSEM OLMAZDI...
EVET...
YARIN SABAH 7'DE KALKACAĞIM İÇİN BÖLÜMÜ ERKEN YAYINLAMA MECBURİYETİNDE KALDIM...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |