Bu bölümü yazarken Masal'ın aurası gözümde sonsuzluğa erişti...
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın asklarım iyi okumalar🤍
𓍯 ☾𖤓𓍯
Flasback
Masal, bir kaldırımda oturmuş kucağında bir kediyle öylece iç çekerek parka bakıyordu.
Gecenin bir vaktiydi, uyku tutmamış olmalı ki her zamanki yerde yine aynı şekilde boş parkı izliyordu.
Yeşil gözlerinden birer damla yaş düşerken onu uzaktan izleyen Vuslat'tan bihaberdi.
Çenesini dizlerine yaslayarak soluklanmaya karar verdi bu süre zarfında kediyi ise hiç bırakmadı.
İçerlendiği bir konu olmadığı sürece Masal böyle kuytu köşede ağlamazdı, bu defa çok canı açımış olmalı çalıların arkasına girip ağlamayı bile beklememişti.
Vuslat, onu biraz daha izledi.
Kızarmış gözleri, dağılmış sarı saçları, sürekli burnunu çekiştirmesi, bu kadar yıpranmış durmasına pek bir anlam veremedi.
Ağır adımlarla saklandığı yerden çıkacakken Çelik'in yanına gelip oturmasıyla durdu.
Masal, Çelik'in olduğu tarafa hiç bakmadı gözlerini sürekli olarak sakladı.
Çelik'ten çekiniyordu, sert görünümünden ona da sürekli diğerleri gibi kızmasından korkuyordu.
Genelde her ağladığında yanında Vuslat olurdu. Vuslat'ın yumuşak kalbini gördükten sonra ondan asla korkmamıştı bir daha.
Çelik, elindeki hırkayı Masal'ın omuzlarına bırakıp ayaklandı.
Ondan elinde olmadan ürktüğünü farkındaydı, üstüne gitmek istemedi.
Hırkayı bıraktıktan biraz sonra Masal hafifte olsa titremeye başlamıştı, üşüdüğünü farkında bile değildi.
İçi de üşüyordu en çok o onu yakıyordu.
Vuslat, biraz daha beklemekten vazgeçip saklandığı yerden çıktı, Masal'ın bakışları normalde hep o tarafta olurdu fakat bu defa kafasını kaldırıp bir kere bile bakmamıştı.
"Sarışın..."
Küçük adımlarla yanına vardığında yanına oturmak yerine önüne çöktü, Masal'ın buz tutmuş ellerini avucunun içine aldı.
"Neyin var?"
Masal, kafasını kaldırıp bakamadı bile.
"Kim üzdü seni?"
Titrek bir iç çekti, yeşil hareleri ağladığından dolayı net göremiyordu.
"Gaye ve Aksu!"
Vuslat, kaşlarını kaldırarak baktı. Masal ilk defa bu kadar öfkeli konuşuyordu.
"Ne dediler?"
Masal utana sıkıla kafasını iyice gömdü.
"Senin de gideceğini söylediler..."
Vuslat şaşkınlıkla dudaklarını araladı.
"O nerden çıkmış peki bunu da söylediler mi?"
Masal burnunu kırıştırdı, "Akif, seni gönderip bizden ayıracakmış."
Akif, tüm çocukları kontrol eden bölge abisiydi yaşı otuzlardaydı ve kafasına koyduğu çocuğu kendi özel olarak alır eğitirdi.
Ellerini Vuslat'ın ellerinden geriye çekip gözlerini sildi, "Ne olacaktı o kadar yetenekli olmasaydın, kim sana öyle hızlı kapı aç dedi ki!"
Vuslat gülümsedi.
"Kapıyı o kadar hızlı açmasaydım yangında ölecektin."
Masal omuz silkti.
"Bıraksaydın keşke."
Vuslat'ın en çok kızdığı şey birinin kendini ölüme bu kadar hazır hissetmesiydi.
"Saçma bir çözüm önerisi bu sevmedim bunu Lav."
Masal, utanarak bakışlarını kaçırdı.
"Bana böyle hitap etme."
Vuslat sırıtarak Masal'ın sarı saçlarını geriye ittirdi.
"Lav gibi yavaş ama etkilisin Masal. Dün yaptıkların," bir nefes koyuverip devam etti.
"Eğer Akif birini götürecekse o sen olursun, o kadar kişiyi bu boyla öldürmen yetenek dışında birşey değildi."
"Ben gitmem!"
Masal, masum bir şekilde Vuslat'a baktı.
Vuslat dalgın dalgın bir iç çekti.
"Sen gitmek istesende bende Çelik'te izin vermeyiz ki zaten..."
"Gerçekten vermezsiniz değil mi?"
"Kimse sarışınımızı alamaz sen rahat ol."
Gülerek Masal'a uzandı ve sıkıca sarıldı.
"Peki seni götürmek istese?"
Vuslat, dilini damağına vurdu.
"Siz olmadan bu hayat çok sıkıcı olur hayatta gitmem."
"Söz mü Vuslat?"
"Söz Lav."
"Daha havalı bir takma isim istiyorum!"
"Bundan havalısını bulanı gebertirim."
"Neden sizinki isim gibiyken benimki acayip?"
"Sana böyle daha çok yakışıyor."
Gülerek Vuslat'ın karnına dirseğini geçirdi, "Herkes benimle dalga geçiçek."
Vuslat gülerek geriye çekildi, "Dalga geçmesinden korktuğun kişi Aksa olmasın?"
Masal çenesini dikleştirdi, "Aksa, öyle biri değil benimle dalga geçmez."
Vuslat omuz silkti, "İyi o zaman sorun çözüldü Lav."
İçinde ukde kalan şeyi Vuslat ile paylaşma kararı aldı.
"Onun gözleri maviyken bana Lav demeye devam etme."
"Nedenmiş o?"
Korkuyla fısıldadı, "Onu da yok etmek istemiyorum."
Masal Ladin'in anlatımıyla
Aynanın önünde üstüme son kez baktım, üzerimde kısa simsiyah bir crop hırka vardı altımda ise siyah bir pantolon.
Üzerime siyah kabanımı geçirdiğimde ağırlıktan biraz olsa yalpaladım, asıl olay bu kabandı.
İçinde sekize yakın bıçak, iki tane kuru sıkı vardı.
Telefonumu cebime atmadan önce son kez saate baktım, 3.22 idi.
Siyah eldivenlerimi elime geçirip arkamı döndüm, Çelik evdekiler uyuduğunda beni çağıracağını söylemişti.
Ama o çoktan gitti.
Kafamı olumlu anlamda salladım, o gitti ama yine de ben bir şans verip arayacaktım.
Telefonumu çıkarıp Çelik'i tekrardan aradığımda telefonun kapalı olmasıyla beni tongaya düşürdüğünü zaten çoktandır fark etmiştim.
"Sensiz de hallederim Çelik, bunu bilmiyormuş gibi davranman çok komik."
Odanın kapısını kilitleyip çıktı nasıl yapacağız onu?
Yedek anahtar olmadığını kim söyledi sana.
Komodinin altına eğilip bir kutuyu aldım içinde odanın yedek anahtarı vardı.
Onu da almış olmasın.
Burda bir anahtar olduğunu evin sahibi bile bilmiyordur emin ol.
Anahtarı kutudan çıkarıp derin bir nefes koyuverdim uzun zaman sonra Vuslat'ı görecektim onun heyecanı bedenimi sararken yine de ona da fazlasıyla kırgın hissediyordum.
Dilimi damağıma vurup camdan bahçeye baktım kimse görünmüyordu.
Babamı adamlarıyla beraber annenin üzerine saldın evde kimin olmasını bekliyorsun ki.
Ağır adımlarla odanın kapısını açtım, gideceğim yeri gayet iyi biliyordum.
Topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesi umursamadan rahat rahat merdivenden indim evde kimsenin olmadığını biliyordum.
Alt kata indiğimde sehpanın üstündeki anahtarı elime alıp kapıdan dışarı çıktım...
Yazarın anlatımıyla
Büyük görkemli dört katlı bir villanın arkasında durmuş öylece ne yapacaklarına karar verme cabasıyla dalmışlardı.
Kimler mi?
Çelik, Meriç ve Aksa.
Masal'ın Aksa'sı Atlas Karvis.
Hepsinin tek amacı Vuslat'ı bu beladan çekip almaktı.
Ama hesaba katmadıkları şey sabahtandır izlendikleriydi.
Masal, ötede duvara yaslanmış bir şekilde izliyordu.
Hiçbiri izlendiğini anlamayacak kadar gergin sayılırdı.
İzlendiğini farkında olan tek kişi Aksa'ydı.
Yüzündeki kar maskesine rağmen Masal'ın gözleri sürekli ondaydı, her hareketinde dikkatli bir şekilde ona bakıyordu.
"Aksa, üst kattaki adamlar sende."
Meriç karşı çıktı.
"Tırmanabilecek halde mi sence çocuk?"
Aksa kafasını olumlu anlamda salayıp sırıttı, "Merak etme Barut bu kadar alçak bir yer beni yıldırmaz."
"Senin gibi alçak Yüzbaşı."
Kar maskesine rağmen Atlas'ın yüzünü buruşturduğu açık bir şekilde belli oluyordu.
"Bu herife benden uzak bir lokasyon verin."
Çelik, sabır dileyerek burun kemerini sıktı.
"Meriç, soğuk espirilerini eve sakla yavrum. Senle ben avludan gireceğiz."
Barut yüzünü buruşturdu.
"Niye ikimiz aynı yere giriyoruz lan?"
Çelik sabır dileyerek elini anlına vurdu, "Sensin yapamıyorum Barut ondan."
"S!ktir git lan."
"Ulan Vuslat, senin yüzünden bu itle iş birliği bile yaptım. Seni bir elime geçirirsem işte o zaman sana dünya kaç bucak ben göstereceğim!"
Görev paylaşımı konusunda anlaştıkların da Lav onlardan bağımsız bir şekilde çoktan gözden kaybolmuştu.
Çelik ve Merşç'in panlarının ilk adımı Vuslat'a ulaştıklarında başlıyordu.
Villanın içine girdiklerinde hesaba katmadıkları birşey vardı.
Avlunun ortasında Vuslat'ı bulmaları.
Avlunun ortasında dizlerinin üzerine çökmüş gülmemek için direnen Vuslat, anlına yaslı silaha rağmen hâlâ neşesinden birşey kaybetmemişti.
Etrafında sarılı onca adama rağmen gözünde zerre korku yoktu.
Avlunun direkt ortasında duran Çelik ve Meriç yaratıcı küfürlerini ortaya koyuverdi.
İkisinin ortaya düşmesini sağlayan Lav'dı.
"Yakalayın şu adamları!"
Vuslat'ın anlına silah yaslamış olan adam eliyle Meriç ve Çelik'i gösterdi.
İkisi birbirine bakıp sırıttı, "Uzun süredir spor yapamıyorum Çelik."
"Senin yüzünden sahip olduğum gerginliği atacak güzel bir başlangıç paketi."
Kendilerine saldırmak üzere atılan iki adamı ustaca savurduklarında daha fazla adam gelmesiyle Meriç sırtını Çelik'in sırtına yasladı.
"Bana bak Barut, yara alırsan belanı severim."
"Yüzünde bir çizik göreyim işte o zaman sen benden çekersin demir adam."
Etraflarını yirmiden fazla adam sarmaladığın da, bir yerde artık enerjileri yetmeyecekti.
İkisi de bunu fark ettiklerinde içeride olan Aksa dışında şuanlık bir kurtuluş yolu göremiyorlardı.
"Bu kadar adamı devirebilir miyiz Çelik?"
Çelik, nefes nefese öksürmeye başladı, kan ter içinde kalmıştı.
"Barut, ben dayak yemeye başladım bile."
Nefes nefese kalan Meriç, boğuştuğu adamı da devirip kafasını kaldırdı.
"Benim neyim eksik lan, dayanacak mecalim kalmadı."
İkisi pes edip adamların onları yakalanmasına izin verdiklerinde, aldıkları her bir darbe onların direncinin kırılmasınsa fazlasıyla rol oynamıştı.
İkisinin omuzlarından tutup Vuslat'ın arkasında diz çöktürdüklerin de karşılarındaki kişiyle gözleri şaşkınlıkla aralandı.
"Formundan hiç düşmemişsin oğlum."
Vuslat'ın anlına silah dayayan adamla Çelik gergince yutkundu.
Akif'ti bu.
Yıllar önce onların sokakta hayata kalmasına sebep olan adam.
Akif, bakışlarını Çelik'ten çekip Meriç'e dikti.
"Zamanında seninde peşinden çok koşmuştum Barut, koştuğum kadar varsın ama."
Öne doğru eğildi büyük bir kahkaha attığında boş sayılabilecek avluda büyük bir ses yankılandı.
Bakışlarını Vuslat'a dikti.
"Senin için geleceklerini söylemiştim."
Vuslat, artık gülmüyordu aksine yanındaki adamlara birşey olmasından daha çok korkuyordu.
Daha da önemlisi içinde burda olmaması gereken birinin burda olduğuna dair bir his vardı, en çok onun zarar görmesinden korkuyordu.
Vuslat'ın anlına dayadığı silahı indirip ona baktı.
"Sana dedim Vuslat, bu gece ölen sen olmayacaksın."
Silahı Meriç'in tam kalbine yasladığın da herkes şok içinde kalakaldı.
"Senin peşinden koşarken bir gözümden oldum çocuk, burda en fazla kinlendiğim insan sensin."
Tetiği çekmeye hazırlanacakken Akif'in ensesine soğuk bir silah yaslanmasıyla olduğu yerde duraksadı.
Akif şaşırmanın aksine şen şakrak bir şekilde şakıdı, "Aksa."
Atlas, elindeki silahı Akif'in kafasına yasladığın da tüm korumalar silahlarını çıkarıp Atlas'ı hedef almıştı.
"Bu gece ölecek kişi sayısı çok anlaşılan."
Akif acımasız bir şekilde korumalarına emir verdi.
"Beni vurduğu an hiçbirini yaşatmayın!"
Lafını tamamlar tamamlamaz dördüncü kattan ardarda bedenler düşmesiyle hepsi olduğu yerde kalakaldı.
Merakla balkona baktıklarında gördükleri çehre ile sessiz bir şaşkınlık yaşadılar.
Sarı saçları yüzüne yapışmış elindeki kırmızı ruj ile dağılmış rujunu tazeliyordu.
Akif, sinirle dişlerini birbirine geçirdi burda alt edemeyeceği kişinin tek o olduğunu iyi biliyordu.
Korumalarına baktı, "Ne bakıyorsunuz aval aval yakalayın şu kadını!"
Atlas, elindeki silahı sinirle daha fazla bastırdı, "Eğer korumaların yukarı çıkarsa senin kafanı bedeninden ayrımakla kalmam Akif!"
"Ben illa ki öleceğim bu gece evlat ama yanımda götüreceğim birileri var, " korumlarına döndü.
"Ne olursa olsun onu buraya getirin!"
Masal, bıkkın bir nefes verip aşağı doğru bağırdı, "Bu topuklular ile aşağı inemem sen yukarı çık Akif."
Öfkeyle soludu, "Eğer çıkabilseydim emin ol seni orada gebertirdim."
Masal, kolundaki saate bakıp balkondaki sandalyelerden birine oturdu.
"Beş dakika içinde korumaların yukarı çıkmayı başarırsa zorluk çıkarmadan aşağı inerim, " Bacak bacağa üstüsde atıp devam etti, " Ama beş dakikayı geçerse onları kolay yoldan aşağı indirtirim."
Vuslat, kafasını kaldırıp Masal'a baktığında Masal gülümseyerek göz kırptı.
Akif başıyla korumlarına kapıyı işaret etti, "Oraya en erken gidenin maaşını dört katı vereceğim."
Dört koruma dışında hepsi eve girmişti.
Hepsi aynı anda evden içeri girdiklerinde arkalarından sertçe kapının kapatılmasıyla hepsi şaşırmıştı.
Saniyeler sonra evin alt katında yangın çıkmasıyla Masal aşağı doğru seslendi.
"Tüh galiba mumu yakarken kibritleri yere düşürmüş olmalıyım."
Çok geçmeden ikinci katta da bir yangın alevlendiğin de Masal boğazını temizledi.
"Sakarlığım yüzünden oraya da düşürmüş olabilirim."
Akif sinirle Atlas'tan kurtulmaya çalıştı.
"Oraya gelirsem seni kendi ellerimle öldüreceğim!"
Atlas silahı biraz daha bastırdı, "Beynini patlatıktan sonra ellerini de bedeninden zevkle ayırırım bende."
Üçüncü katta da yangınlar baş gösterdiğinde, Masal ayağa kalktı bedenini balkona biraz daha yaslayıp Vuslat'a seslendi.
"Vuslat, hâlâ eski çevikliğine sahip misin?"
Vuslat, çenesini kaldırıp Masal'a baktı, "Düşündüğüm şeyi yaparsan seni gebertirim Lav!"
Masal, ağır çekimde yüzünü buruşturdu, bu lakabı sevmiyordu.
"Bana şöyle seslenmeyi kes Vuslat."
Vuslat kollarından tutan adamlardan kurtulmak için çırpınıyordu.
"Hâlâ küçük bir kız çocuğusun değil mi?"
Masal, kafasını geriye atıp içten bir şekilde güldü.
"Bensiz oyun çevirmeye kalktığınız her seferinde sizi yakacağımı söylemiştim."
Aheste aheste arkasını döndü, "Bakalım sende eskisi gibi kilitli kapıları açabilecek misin?"
Kapıdan girdiği an dördüncü katta alevlendi, arkasını dönüp kapıyı kilitledi.
"Masal!"
Vuslat, çırpınmaya devam ederken Atlas elindeki silahın tersiyle Akif'in kafasına vurup Vuslat'ı tutan korumaları vurdu.
Vuslat ayağa kalktığı gibi koşar adım kilitlenen ilk kapıya ulaştı, elindeki silahı kapıya sıktığında ilk kapıyı başarıyla açmıştı.
Dumanların arasından ezbere bildiği merdivenlerden koşarak çıktığında bir an önce dördüncü kata ulaşmaya çalışıyordu.
Dördüncü katta terasın olduğu odanın önünde durduğunda ısınan kapı kolu yüzünden kapıyı tutup açamıyordu.
"Masal!"
Kapıya bir tekme savurdu, içeriden ses gelmiyordu.
"Masal ses ver!"
Kapıya ikinci bir tekme savurdu.
"Lav!"
Üçüncü tekmesi o kadar güçlüydü ki kapı kırılmıştı.
Girdiği odada dumanlardan birşey görünmezken Masal'ın sesini duydu.
"Üç dakika kırk iki saniye."
Vuslat, korkuyla onu süzerken Masal, saatine dokunup zamanı durdurdu.
"Neyde bu kadar zaman kaybettin?"
Dehşet içinde bakakaldı, "Alevlerin arasındayız ve senin sorduğun tek soru bu mu cidden?"
Masal omuz silkerek Vuslat'a baktı, "Sensörleri devre dışı bırakmıştım, şimdi çalışır söndürür merak etme."
Vuslat, omuzları çökmüş bir biçimde ona baktı, "Çıkmayacak mıyız evden?"
Nıçladı, "Ben sevdim burayı kalabiliriz biraz daha."
Vuslat, Masal'ın bileğini kavrayıp kapıdan sürükledi, "Sen burayı değil oyunu sevdin oyunbaz kedi."
"Biraz daha kalamaz mıyız?"
Vuslat bileğini daha sıkı kavradı, "Merak etme sırf sana birşey olacak diye aşağıda küçük çaplı bir katliam yarattı."
Masal, utanarak başını eğdi.
"Kim?"
İkinci kattan hızla inerken Vuslat 'ciddi misin?' bakışları attı.
"Aksa'yı kast ediyorum, küçükken de seni merak etsin diye inatla alevlerin arasından çıkmıyordun."
Masal omuz silkti, "Artık Aksa umrumda değil."
Evden tamamiyle çıktıklarında ikisi de öksürerek derin bir nefes çekti.
"Masal salak mısın kızım sen!"
Çelik'in sabır dolu bağırışmasına karşılık Masal gülümseyerek göz ucuyla baktı.
Tüm korumaları devirmişlerdi.
Çelik homurdanarak ona doğru koştuğun da Masal ufak bir çığlık atıp koşmaya başladı.
"Gel gel kaçma ben seni geberteceğim!"
Dayak yemekten bitap düşmüş Meriç'te aynı şekilde gürleyip onların peşine takııldığında Masal bağırmadan duramadı.
"O kadar kurtardım sizi bunun karşılığı bu olmamalı!"
Artık kaçmak yerine geri geri gidiyordu.
"S!kerler böyle kurtarmayı kendini diri diri yakmaya kalktın lan!"
Masal kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı, "Vuslat'ın kurtaracağını biliyordum!"
Sırtı Atlas'ın göğsüne çarptığında yutkunup yana kaçmaya çalıştı fakat Meriç izin vermedi.
Kolundan tuttuğu gibi sırtına attı, "Soğuk bir su seni kendine getirir."
Masal, Meriç'in sırtına vuruyordu, "İndir beni kışın ortasında buz gibi suya girmek istemiyorum!"
"Hak ettin sen!"
Havuzun önünde durup omuzuna sarılan kızı atmaya çalıştı.
"Bırak lan beni de düşüreceksin!"
"Yemin ederim o suya düşersem seni o suda boğarım!"
Daha lafı bitmeden Çelik ikisini de suya itelemişti.
"Ulan Çelik senin ayarını!"
Masal tiz bir çığlık atarken Vuslat da arkadan Çelik'i itmişti.
"Lan!"
Buz gibi suyun içinde üçü birbirine girerken Atlas ve Vuslat havuzun biraz ilerisinde onları izliyordu.
"Ulan Vuslat seni kurtardığım güne!"
Masal büyük bir kahkaha atıp Çelik'e baktı.
"Ne gülüyorsun sarışın komik birşey mi var?"
Masal'ın gülmesi durmazken Çelik suya dalıp alttan Masal'ı çekti.
Ağzı yüzü su dolan Masal öksürerek yüzeye çıkmak için çabaladı.
"Bırak boğulacağım!"
"Boğulmazsın sarışın merak etme."
Kafasını tekrar suya soktuğunda çırpınarak alttan Çelik'i cimcirdi.
"Lan karnım!"
Hızla ondan kaçarak havuzun merdivenlerinden dışarı çıktı.
"Geber!"
Onlardan uzağa gittiğinde Çelik ve Meriç hâlâ suyun içinde dalaşıyorlardı.
Tirtir titrerken Atlas elindeki ceketi yavaşça Masal'ın omuzlarına bıraktı.
Masal ondan tarafa hiç bakmazken omzuna konan ceketi yere atıp daha da uzaklaşmak için hamle yaptı fakat Atlas bu defa izin vermedi.
Sıkıca belinden tutup kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.
Dudaklarını Masal'ın kulağının hizasına indirip mırıldandı, "Çok özledim seni."
BÖLÜM SONU
BU BÖLÜM NEYDİ BÖYLE AAA
LXLSÖSLSLSLLS
YAZARKEN ÇOK KEYİF ALDIM AÇIKCASI
AKSA DA AKSA YALNIZ HE👀👀🔥
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE BALLARIM🍯
Okur Yorumları | Yorum Ekle |