Bölümler niye kaymış 24. Bölüm 25 gözüküyor...
Instagram'a da giriş yapamıyorum bugün laptop üzerinden girdim😔
Neyse sorunlarımı bir kenara bırakalım ballarım ufak bir sorunum daha var; oylama ve yorum yapmamanız.
Zorlamayı sevmem fakat en azından oylama yerine yorumlarınızı okumak çok zevkli geliyor en azından bu olumsuzlukların içinde biraz olsun gülmemiz sağlayabiliriz😔💕
☾𖤓
Karşımdaki kadının gözlerine kenetlendiğim de bedenimde ufak bir sarsıntı oluştu.
Evlenmiş olamazdı değil mi?
Kalbimde ufak bir kıpırtı hissettiğimde kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım, olamazdı olmamalıydı.
Olsa bile benim öğrenmemem gerekirdi.
Belki de evren bazı şeyleri anlaman için yaptırıyordur, kontrolü bana vermen için de olabilir.
Sana teslim ettiğim bir kontrol sonucu ayağımın dibinde sıcaktan şişmek üzere olan iki ceset var.
Ne yapacağız?
Herşeyi yapan sensin şimdi neden çoğul konuşuyorsun ki?
Ben senden başka biri değilim aynı bedende yaşıyoruz.
Korkuyorum.
İlk önce bu kadını göndererek başlayabilirsin işine.
Hayır şuan kendimi buradan kurtarmak istiyorum.
Onu ara o zaman.
Ya annem gibi beni kabullenmezse?
Annemi aramalıyım en azından gözlerinde tanıdık bir kızgınlık görürüm, onun ne tepki vereceğini bilmiyorum.
Annen olsa seni kabullenmemek dışında bir hapis cezasına bile çarptırılmana sebep olabilir.
Ya bana daha çok kızarsa o zaman ne yapacağım?
Ömrünün sonuna kadar düşünemezsin Masal o kaçan adam birazdan başına yıkacak burayı, ilk öncelikle kızdan kurtul.
Ne?!
Öldür manasında demedim, gönder onu burdan yalan söylüyor yaşı yirmi dört değil.
Nerden anladın?
Bilekliğinin önünde daha yeni on sekiz yazıyor.
İnsanlar yıllarca aynı şeyi kullanabilir?
Aptalın teki olduğunu bazen çok içten bir şekilde düşünüyorum.
Dediğin doğruysa taşıdığı soyadı onunla evli olduğu anlamına gelmez...
"İyi misin?"
Daralmış nefesimi sesli verdiğimde kafamı olumsuz anlamda sallayıp cesetlerden biraz öteye çöktüm, kaçacak gücüm yoktu.
Kızlar tuvaletinin kapısını kapatıp benim gibi yere oturdu onun burdan çıkması gerekiyordu.
Kafamı kaldırıp kahverengilerine diktim, "Daha yeni mi reşit oldun?"
Bakışları şaşkınlıkla değişirken inkar etmek adına dudaklarını araladı fakat yapamadı, ikna olmayacağımı çoktan anlamıştı.
Onaylamaz bir biçimde kafamı iki yana salladım.
"Sana buradan çıkman gerektiğini bir kez daha söylüyo-"
Lafımı tamamlayamadan kızlar tuvaletinin kapısı pat diye açılınca korkuyla geriledim.
Mihra, korkuyla ayaklandığın da korkmama rağmen bedenim aksini yaparak beni oturmaya teşvik ettiriyordu yine de nefesimi olabildiğince tutmuştum.
Kapıya kabullenerek bir bakış attığım da tanıdık bir sima ile olduğum yere olabildiğince sindim.
İçeri giren Çelik ile tuttuğum nefesi kısık bir küfürle verdim.
Bakışları önce beni sonra yerdeki iki cesete değdiğinde tek hamlede ondan korkarak saklanan Mihra'yı bile göz hapsine almıştı.
İşinde iyi bir psikolog.
Eski bir manipülasyon dehası desek daha doğru olur.
Elini çenesine yaslamış durumu anlamaya çalışıyordu, onun bile haberi olduğuna göre o adam çoktan polislere haber uçurmuş olmalıydı.
Cesetleri tek hamlede aşıp yanıma geldi fazla güç kullanmadan beni kolumdan tutup kaldırdı.
"Herşeyi kontrolüm altına almam biraz uzun sürdü, çok mu kötü hissediyorsun?"
Göğsüne çekip bir abi edasıyla sarıldı.
"Tabiri caizse annemden çıkıp babamdan ilerleyip..."
Ağzımı kapatıp başımı göğüsüne gömdü, "Çok edepsiz bir kuş olmaya başlamışsın tekrardan."
Elinden kurtulmaya çalışırken bana birşeyler anlatıyordu, "Adamı öyle bir korkutmuşsun ki içeri bağırarak girdi Allah'tan yüksekten dolayı kimse duymadı da hemen kulise kaldırttım."
Bana değil bu defa farklı birine anlatıyor gibiydi.
"Sen ise küçük hanım vasine haber veriyorsun, bu adamların seni rahat bırakacağını düşünmüyorum."
Peki cesetler onlar ne olacak?
Zihnimi okumuş gibi lafa atladı, "Bizimkiler ortamın sakinliğini çoktan sağladı, burayı da kimseye fark ettirmeden temizleyecekler, o zamana kadar siz dışarıda benimle bekleyeceksiniz."
"Bir barmen olarak çok tecrübeli olmalısınız patronunuz ya çevirdiğiniz oyunu fark ederse."
Mihra, zeki bir kız sayılırdı.
Bu özelliği bana birini hatırlattı.
Çelik, gülerek eliyle saçlarımı geriye attı, "Kulübün sahibi tam olarak karşında duruyor."
Mihra'nın bakışları bana kaydığında, Çelik egolu bir tavırla kendini gösterdi.
Bakışları Çelik'e kaydığında kafasını yana yatırıp kollarını birbirine kenetledi.
Siktir her hareketi ona bu kadar benzemek zorunda mıydı?
Argo kelime uzun süredir kullanılmıyor sevdim bunu.
"Bir gece kulübü sahibi olarak fazla tecrübelisiniz, söylesenize başka katillere de böyle yardım ve yataklık yapılıyor mu burda?"
Bana katil mi demişti o?
Yok bana dedi...
Evet onun için iki kişiyi öldürdük demin hâlâ mı katiliz birde?
Çelik, kafasını yana yatıp iğneleyici laflar savuran kızı göz hapsine aldı.
"En azından sahte kimlik ile gece kulübüne girip gizlice kumarhaneye inen biri değilim."
Mihra, olduğu yerde bir adım gerilerken ne yapacağını bilememiş gibiydi.
Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken Mihra gittikçe kapıya iyice siniyordu.
"Bana bak küçük hanım," Çelik tane tane konuşuyordu söyledikleri benim bile beynime işliyordu.
"Amcandan her ne kadar haz etmesem de kendisini tanıyorum ve emin ol seni bile gözden çıkarıp ele verebilecek biri."
Midem o kadar kötüydü ki zar zor Çelik ile ayakta duruyordum.
Mihra, köşeye sıkışmış gibi ayağıyla ritim tutarken ölüm sakinliğini hiç bozmuyor, hamlelerini düzgün oynamak için adeta savaşıyordu.
"Eğer beni söylerseniz amcam o zaman burda gizli bir kumarhane olduğunu da öğrenir kendinizi de mi yakmak istiyorsunuz bana uyar."
Başım felaket dönüyordu, sanki karşımda beş kişi var gibiydi?
Bu denli ileri gidecek kadar kıvrak zekaya sahip biri bu kıza karşı nötürlenmiş hissediyorum.
Karşısında kimin olduğunu bilmiyor bilse böyle rahat konuşamazdı.
"Öyle mi olmuş."
Çelik benden uzaklaşıp Mihra'nın üzerine doğru bir adım atıp yaklaştığında, ona ulaşamayacak kadar başım dönüyordu.
Elimi tezgaha yaslayıp soluduğum havada ceset kokusu ciğerlerime işlediğinde kendime mani olamamış kusmuştum.
"Masal!"
Çelik, düşmekte olan bedenimi kavradığında ondan sonrası benim için tamamiyle bir karanlıktan ibaretti...
Saatler sonra Masal'ın anlatımıyla
Başımda davul çalıyormuşcasına bedenim kitlenmiş biçimde öylece gözlerim kapalı yatıyordum.
Boğazım o kadar kurumuştu ki şişmiş göz kapaklarım birbirine yapışmıştı.
Algılarım daha yeni yeni otururken her nerdeysem tek olmadığımı anlamıştım.
Saçlarımda bir el vardı ve sürekli birşeyler söyleyip duruyordu.
"Güzel kızım benim."
Saçlarımı elleriyle geriye doğru tararken sesi beni derinlerde saplanıp kalan duygularıma götürüyordu.
Sahi en başından sen babam olsaydın annem gerçekleri saklamasaydı ben böyle biri olur muydum?
Küçüklüğümden beri bir babam olamadığı için o kadar içerlenmişken sen yanımda olsan ne olurdu ki...
İlkokula kadar baba figürü adı altında biriyle büyümüştüm hatta bu ortaokula kadar devam etmişti, o zaman alışmıştım tabi biraz olsun babasızlığa, en azından yaşıyor diye kendimi avutup duruyordum.
Sonra sokağa bıraktı annem beni, sudan çıkmış balığa döndüm. Her geçenden dayak yedim, kimse bana sahip çıkmadı defalarca kez soğuktan ölmemek için yalvarıp dururdum.
Çelik ile tanışma hikayem ise bunların içinde iki yönden de en buruk olanıydı benim için.
O zaman hiç unutamıyorum Asil diye bir kız arkadaşım vardı, kimse benle oynamazken o benimle sürekli oynardı. Gizliden gizliye beni çalıştıran abilerden vakit bulup kaçıp onunla oynardım, bir gün yine koştur koştur kaçarak onun yanına gelmiştim.
Yanına gitmeden önce hep yaptığım gibi kenarda onla babasını izlerdim, dinlerdim ne konuşuyorlar diye o gün gittiğimde babası ilk defa benden bahsediyordu.
İşin acı tarafı da burdaydı, o mahallede herkes benden çocuklarını uzak tutar ben bir mikropmuşum gibi benden kaçarlardı.
Ama Asil'in babası öyle değildi, kızına toka almıştı geçenlerde benim imrendiğimi fark etmiş bana da almıştı bana vermesi için özenle paketleyip Asil'e verdi.
Heyecanla kalbim atıyordu hızlı adımlarla her zamanki yere geçip oturdum Asil gelecek bana o tokayı verecek bende ilk defa değerli hissedecektim.
Çocuk aklı işte herşeyin olumlu gideceğini düşünmüş olmalı...
Asil geldi yanıma oturdu ve her zamanki oyunumuza başlamadan önce bana birşey vermek istediğini söyledi.
Kalbim yerinden çıkacak derecede hızlı atıyordu üzerimde çöpten bulup üzerime geçirdikleri dizlerime kadar gelen tişörtü çekiştirip utanarak ona baktım.
Elindeki paketi bana uzatmadan önce bizi ilerden izleyen annesi hışımla kalktı, bana hep kinli olduğunu bilirdim zaten fakat hiç o kadar olduğunu düşünmezdim.
Bir hışımla saçıma yapışmış ve beni parkın ortasına kadar sürüklemişti, mahallede ki kadınların bir kaçı da ona yardım etmiş beni bir güzel dövmüşlerdi.
İşte o kargaşanın içinde bile gözüme takılan tek şey Asil'i babasının kucağına alıp korkuması olmuştu.
Dedim ya bir burukluk var içimde diye bu hikâye de en çok o ana içerlenirdim ben, beni kolumdan tutup çeken bir babam olmamıştı ne o toka ne yediğim dayak umrumda olmuştu.
Annem beni isteyerek bırakmıştı, belki o beni seviyordur o gelir diye hep beklemiştim.
Tabi hikayenin devamında, beni o kadınların arasından çekip alan ise yaşı küçük olmasına rağmen Çelik olmuştu.
Onunla böyle tanışmıştım, kalbi olabildiğince yumuşak olmasına rağmen konu sevdiklerini korumak olunca Çelik tam bir manipülatif oluyordu, herkesi gözden çıkarıyor çok çabuk insanların zayıf noktlarına aşina oluyordu.
Gözlerimden damla damla yaş akarken göz yaşlarımın silinmesiyle daha da yıkılmış hissediyordum.
"Yapma prensesim ağlama."
Yanağımı okşadığında uyanık olduğumu bildiğini biliyordum.
Gözlerimi hafifçe aralayıp onun mavi gözlerine kenetledim bakışlarımı, sarhoşluğun verdiği cesaret ile günlerdir kaçtığım gerçeklik bir tokat gibi yüzüme çarptı.
Ona benziyordum.
Her halimle...
Yeşil gözlerim dışında yüz yapısı olabildiğince benimkiler ile aynıydı.
Gözlerime çöken hüzün ile yatakta hafifçe doğrulup bağdaş kurdum, benden nefret etmesini annem gibi nefret kusmasını bekledim ama hiçbirini yapmadı.
Yüzünde buruk bir tebessümle yüzümü seyrediyordu.
Üstelemek ister gibi, gözümden akan yaşı silip çarçabuk konuştum.
"Tekrardan birilerini öldürmek zorunda kaldım, bana kızmayacak mısın?"
Çenemi kasarak kafamı aşağı eğdim, bana kızsın bağırsın istedim ama hiçbiri beklediğim gibi olmadı.
Çenemi tutup saçlarımın arasına minik bir öpücük bıraktı, "Güzel kızım benim."
İçim titrerken olabildiğince sakin kalmayı planlıyordum.
Benden kaçmak için yapmıyordu değil mi?
"Kızmadın mı?"
Tekrar ettiğim soru karşısında kaşlarının net bir şekilde çatıldığını gördüm.
"Kim sana kızabilir Masal keyfi olarak kimseyi öldürmemişsin bile!"
Gözleri koyulaşırken yutkunarak bakışlarımı elime indirdim.
"A-annem peki o biliyor mu herşeyi merak edip araştırmıştır kesin değil mi?"
O zamana kadar odada olduğunu farkında olmadığım Çelik atladı.
"Bilmesi ne kadar önemli Masal geceden beri ateşin otuz dokuz dereceden inmiyor, merak edecekse seni etsin işlediğin cinayetin detaylarını değil."
Babamın memnun bir şekilde dudakları iki yana kıvrıldı, "Ha ben bu uşağı sevdim," Çelik'e döndü, "Ula çok doğru dedin aferim sağa."
Karadeniz şivesinden ödün vermiyordu.
Bakışlarım halsizce tekrar babama döndüğünde kendi içimde savaşını verdiğim şeyi söyleyip söylememek arasında kalmıştım.
Bakışlarımından asla birşey kaçırmamıç gibi tek düze bir sesle tekrarladı, "O dilinin altındaki baklayı çıkar bakayım."
Ellerimle oynamaya dönecekken çenemi tutup dik durmasını sağladı.
"Söyle."
Tek hamlede söyle gitsin.
"Ben...söylediğin şeyi düşündüm ve teşkilatın başına geçmeye karar verdim."
Odadaki tüm sesler bir anlığına susmuş gibi bana kitlendi.
"Ne dediğinin farkında mısın sen?"
Meriç'in sesiyle uzun süredir yan tarafımdaki koltukta oturduğunu yeni idrak etmiştim.
"Daha tedavin bitmedi üstelik Çelik'in söylediğine göre psikolojik olarak da destek alman gerekiyor..."
Babam elini kaldırarak Meriç'in susmasını rica etti.
Yüzümü avuçlarının arasına alıp hafifçe kurumuş gözyaşlarımı sildi.
"Annen ile karşı karşıya gelecek psikolojiye sahip misin?"
Değilim.
Beni göğsüne çekip sıkıca sarıldı, "Bunun yanında Meriç'te bir MİT ajanı onunla sık sık silahlı bir kapışmada olmak seni yıpratmaz mı?"
Bakışlarım omuzunun üstünden Çelik'e kaydığında beni her seçimimde desteklediğini belirten bir gülümseme sundu.
"Bunu yanında..."
Kulağıma yaklaşıp mırıldandı, "Her ne kadar devlet dışında kimse bunu bilmese de biz devlet yanlısı bir teşkilatız Masal. Kötüleri birer birer indirirken baban gibi yeraltı mafyasına çıkabilir adın hadi onları geçtim o eski sevgilin olan yüzbaşının timine ihtiyaç duyulduğu bir görevde karşı karşıya gelmeye hazır mısın?"
Kafamı yasladığı yere iyice kendimi gömdüm tüm bunları yapabilir miydim?
İç güdüsel olarak dudaklarım aralandı, "Eski hayatıma geri dönmek zor olmaz benim için."
Yaslandığım bedeni kaskatı kesildi, "Ne?"
Ondan hafifçe uzaklaşıp gözlerinin içine baktım.
"Annem daha önce beni terk ettiğinde de bir teşkilatta çalışıyordum, türlü türlü oyınculuklar figüranlık taslıyordum. Bahsettiğin şey zor gelmiyor, yüzbaşına gelirsek onlar genellikle dağ başında olmuyor mu onunla karşılaşma ihtimalim bile çok düşük sayılır."
Burun kemerini sıkarak ayağa kalktı, "Kişilik bozukluğunun olduğuna şaşırmamalı..."
Sakin ses tonun altında söylenmeye başladığında bakışları bana kenetlendi.
"O annen ile görüştükten sonra döneceğim ben sana."
Hışımla odadan çıktığında aynı hızla Meriç'te peşinden çıkmıştı.
"Bazen hiç uyumasan mı diye düşünüyorum."
Koltukta oturmuş bana bakan Çelik'e dudak büzerek baktım.
"Yanlış birşey mi söyledim ben?"
"Yok canım senle alakalı bir durum değil bu."
Umursamaz bir şekilde ayağa kalkarak baş ucumda durup beni geri uzattı, yorganı üzerime geri atıp yakınımda ki koltuğa oturdu.
"İyi geceler zeka küpü, biraz uyuduktan sonra tekrar görüşelim."
Kolumda serum olduğunu bile yeni anlamışken Çelik'in direkt açık damar yolumdan verdiği ilaç ile tüm bedenim gevşemişti.
BÖLÜM SONU
SAAT GECE 3.33 VE UYKUSUZLUKTAN AĞLİCAM..
YORUM YAPMAYI VE LÜTFEN OY VERMEYİ UNUTMAYIN 💕💕💕💕💕
Okur Yorumları | Yorum Ekle |