Uzun bir ara mı olmuş sanki?
NASILSINIZ BALLARIM?
UMARIM İYİSİNİZDİR💖💖💖
Hemen bölüme geçelim bence çünkü hâlâ istediğim konuya giriş yapamadık paıalalamöa
𓍯 ☾𖤓𓍯
Bakışlarım yüzüne tırmanmaya korkarken reddeceğinden o kadar emindim ki kabul ettiği gerçeğini bile aşamamıştım.
"Madem gelmek istiyorsun..." Dilini damağına vurup onayladı.
"Gel öyleyse."
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken kafasını olumlu anlamda sallayıp arkasını döndü, "Bakma şöyle, Sarı fırtına geleceksen kısa süre içinde giyinmen gerekiyor."
Tutuklu kalmış dudaklarımı aralayıp çarçabuk konuştum, "Tek başıma mı?"
Küçük bir çocuk gibi elimi dizlerime yasladığım da kurduğum cümlenin utancıyla yanağımın içini ısırdım, beş yaşında mıydım?
Bana dönmese de hareket eden omuzlarından güldüğünü anlayabiliyordum.
"Yani şey... o anlamda demediğimi biliyorsun... yukarı nasıl çıkacağım gibisinden..."
Gülüşü sinir bozucu bir kahkahaya döndüğünde kıpkırmızı olduğuma yemin bile edebilirdim.
Bir insan kendini nasıl rezil eder filmini izlemeye hoşgeldiniz efendim...
"Gülme!"
Bedenini bana döndüğünde ellerini dizlerine yaslayarak soluklanmaya çalıştı, "Çabalıyorum işte."
Saf bir şekilde sordum," Neye çabalıyorsun?"
Boğazında ki gülme sesini bastırmaya çalışarak, "Gülmemeye çabalıyorum." Dedi.
Artık utanç ve sinirin tamamı bedenimi sardığında ellerimi tekerlekli sandalyenin yanlarına bastırıp bir hışımla doğruldum.
"Makara konusu ettin iyice sende beni!"
Benim doğrulamamla beraber benle aynı hizada duran bedenini dikeltti, gözlerinde kayda değer bir parlama peyda olduğunda çok geçmeden bende fark ettiğim şeyle yutkundum.
Ayaktaydım tek başıma ve desteksiz...
Küçük bir çocuk gibi panikle şakıdım, "Meriç sende benim gördüğümü görüyor musun?"
Bu anı paylaşmak istediğim bir kişi daha vardı ama sanırsam bu hayatım boyunca hiç olmayacaktı...
Gözleri bendeyken kafasını olumlu anlamda aşağı yukarı salladı, "Görüyorum..."
Bakışlarını gözlerime sabitlediğinde hafifçe uzaklaşarak beni işaret etti, "Bana bak Sarı fırtına eğer bir kaç adım atıp önüme geçebilirsen sana geçen gün aldığım dondurmadan alırım."
Daha önce defalarca kez fizik tedavi görmüş ilaçlar almıştım ama hepsinde adım dahi atmak bir yana ayağa bile zar zor kalkabilmiştim, ta ki bu son tedaviye kadar.
"Meriç ya düşersem?"
Çenesini kaldırdı, "Ben eşek başı mıyım kızım tutacağım tabi ki seni."
Dudağımı büzdüm, "Düşeceğimden eminsin yani?"
"Yemin ederim gideceğimiz yere seni tekerlekli sandalye olmadan götürürüm at şu adımı!"
Heyecandan dili dönmezken gülümseyerek ona doğru iki adım attım.
Bunu yapabildiğimi önceden biliyordum fakat ilk defa bacaklarım titremiyordu.
Üç haftadır gördüğüm yoğun tedaviden ilk defa bu denli umutluydum.
Adımlarım önünde son bulduğunda Meriç, var gücüyle belimi sarıp sevinçle sarıldı.
Üstümdeki heyecanı atamamış bir şekilde karşılık verdiğimde bu kadar uzun ayakta kalmam beni de bir hayli sevindirmişti.
Sarılmayı bir kenara bırakıp elimi tuttuğu gibi hızla sürüklemeye başladı, "Bunu onun da görmesi lazım hızlı ol!"
Dış kapıya doğru hızla adımlarken kolunu tutup onu durdurdum, "Böyle mi geleceğim Meriç?"
Bakışları üzerimdeki gri t-shirt ve pijamaya kaydığında memnuniyetsiz bir mırıldanma kaçtı dudaklarından.
"Giyinmen uzun sürecek değil mi?"
Gözlerimi devirerek elini bıraktım, adımlarım hâlâ tam olmadığı için sarhoş misali bir sağa bir sola gidiyordum.
"Üstümü giyip geleceğim biraz bekleyeceksin artık yapacak birşey yok."
Oflayarak koltuğa ilerleyip oturdu, "Lütfen hızlı ol."
Merdivenlerden tutuna tutuna yukarı çıktığımda ilk kez bu kadar uzun ayakta kalmıştım, daha öncesinde en fazla beş dakikayı bulurken bu defa iyileşmeye başladığımı hissediyordum.
Odama ulaştığım da az önce tekerlekli sandalyeyle çıktığım yere şimdi böyle gelmek o kadar garip ve hoş hissettiriyordu ki...
Yalan söylemeyi bırak Masal daha önceden de bir kaç kez yürüdün sadece kendine güvenin olmadığı için bunu gizledin.
Yutkunarak boğazıma yapışan tişörtü çekiştirdim.
Görmezden gel iç sesi.
görmezden...
görmezden...
Bu haklı olduğumu değiştirmeyecek Masal.
Duymamaya çalışarak panikle giyinme odama girdim. Günlerdir dışarı çıkarken giydiğim şeyleri es geçip onun hemen yanındaki, siyah baggy pantolonu aldım ve üzerime geçirdim üstüne ise ince siyah boğazlı bir badi giymiştim.
Havalar bir hayli soğuduğu için uzun deri montumu ve düz taban botlarımı giydim ardından saçlarımı yukardan at kuyruğu yaptım.
Rengi solmuş sarı saçlarım artık eskisi kadar parlak değildi.
Hiçbir şey eskisi gibi değil Ladin.
Dinleme onu...
Daha ne kadar benden kaçacaksın?
Umursamayacağım o sesi.
Ne kadar sürede hazırlandım bilmiyorum ama aşağı indiğimde Meriç elini yanağına yaslamış gözleri kapalı öylece duruyordu.
Yanına yaklaşıp omuzundan çekinerek iteledim.
İrkilerek doğruldu, "Noldu birşey mi oldu?"
Abartılı tavrına karşılık gözlerimi belerttim, "Hazırım demeye gelmiştim abartmana gerek yoktu bu kadar."
Cebindeki telefonu çıkarıp saati gösterdiğinde saat artık 15.07'ydi.
İki saat boyunca ne yapmıştım?
Beni dinlememek için çebelleşmiştin ama haklı olduğumu aşamamıştın haklıyım Masal, hayatımızın kontrolünü sana verdikçe hep bir şeyler geliyor başımıza bende özgür olmak istiyorum izin ver artık!
Yine aynı şeyi yapıyordu beni sıkıştırıyordu, yerime geçmek istediğini söylüyor, sıkça bir satranç oyununu hatırlatacak cinsten hamlelerle beni alt ediyordu.
Ondan kurtulmam gerekiyordu...
"Masal gidelim mi artık?"
Dalan gözlerimin önünde bir el belirdiğin de dalgınca kafamı olumlu anlamda aşağı yukarı salladım.
"Gidelim."
Belimi kavrayıp arabaya kadar eşlik ettiğinde kapımı açıp oturmamı sağladı, teşekkür ettiğimde Meriç binmeden önce korumalarla birşeyler konuşup öyle bindi.
"Al bakalım Sarı fırtına."
Elindeki cep telefonuna bakışlarım kaydığında gülümseyerek bana uzattı.
Elinden telefonu aldığımda anlamamış bir şekilde baktım, "Neden verdin bunu bana?"
Arabayı çalıştırdığı için bana bakamıyordu, "Ayaklanmaya başlayan bir adet Sarı fırtına her an kaybolabilir o yüzden bu telefon senin. İçinde benim numaram ve onun numarası tek var şuanlık."
Şuanlık derken bakışları az da olsa bana temas etmişti.
İster istemez rehberi açıp kayıtlı iki numaraya çarçabuk göz atıp geri çıktım.
"Teşekkür ederim."
İkimizde yol boyunca bir daha konuşmamıştık, sessiz sedasız yolu izlemiştik.
Onunla karşılacağım için bedenim gereksiz yere çok gergindi, tepkisinden korkuyordum sevinmezse ne yapacaktım?
Sana onun gibi davranmasından deli gibi korkuyorsun değil mi?
Kaybetmekten korkuyorsun, aptalsın Masal hadi bunu da duymazlıktan gel.
Araba ısssız bir yolda yıkık bir apartmanın önünde durduğunda şaşkınlıka dudaklarım aralandı.
"Burda mı çalışıyor gerçekten?"
Meriç, şaşırmama hak vermiş gibi kafasını olumlu anlamda aşağı yukarı salladı.
"İçerisi göründüğü gibi değil Sarı fırtına hadi hızlı hareket edelim sana göstermek istediğim çok yer var."
Arabadan indiğinde koruma olduğunu düşündüğüm iki adam Meriç'e selam verip arabayı park etmek için aldı, sahi nereye park edeceklerdi ki?
Merakla yaklaşmaya başladığımız apartmana pür dikkat bakarken bir yandan da etrafı incelemeden duramıyordum.
Binanın önüne geldiğimizde Meriç bana döndü, "İçeride halletmem gereken bazı işlerim var odası ikinci katta sol taraftaki son oda, işimi bitirip hemen geleceğim."
Onu onayladığım da arkasını hızla dönüp arabaya ilerledi.
Yutkunarak olduğum yerde buz kesmiş gibi birkaç saniye kaldım.
Onu görmeye hazır değildim.
Derin derin nefesler alıp olabildiğince kendimi düzene soktuktan sonra içeri adımımı attım.
İlk başta bakmaya pek cesaretim olmasa da içerinin dışarıdan farkı beni şok etmişti.
Dışarının aksine, bembeyaz insanın içini açan bir duvar, gri parkeler ve garip mavi ledlerle doluydu.
Merdivenlerin kenarlarında küçük saksılar vardı dar beklediğim koridor gereğinden fazla genişti ve hemen yan tarafındaki büyük alanda küçük bir kafeterya, bir şömine uzunlamasına ise bir L koltuk vardı.
Şimdi neden sık sık eve gelmediğini anlamıştım, burası küçük çaplı bir oteli andırıyordu.
Etrafı incelemeyi bırakıp pembe ledlerle süslenmiş merdivene ilerlemeye başladım, o kadar tuhaf duruyordu ki dışarındaki ev görünmlü yıkık yerden böyle birşey beklemezdim.
Buraya kadın eli değimiş açık bir şekilde belli anlamadın mı hâlâ?
Duymayacağım senin takıntılı sesini.
İlk kata çıktığımda aşağının aksine daha ciddi, mavi siyah ışıkların ele alındığı minik ofislerin bulunduğu bir kattı.
İkinci katın merdivenin önünde durduğum da derin bir nefes içime çekip kendimi hazır hissetmeyi bekledim.
Senin beklemeni düşünürsek hiç çıkamayız yukarı!
Duymayacağım!
İkinci katın merdiveninden çıkıp kendimi görmeye hazır hissedene kadar etrafa bakamadım.
Abart.
Gözlerim yavaş yavaş ezberlemek ister gibi etrafta döndüğünde ilk iki katın aksine burda led ışıklar, çiçekler, beyaz döşenmiş parkeler yoktu.
Dedektiflik bürolarını aratmayacak cinsten kahverengi parkeler, krem rengi duvalar insanın gözüne oldukça tuhaf geliyordu. Diğer iki katın aksine çok mütevazi bir kat sayılırdı.
Almayı beklediğim rutubet kokusunun aksine buram buram çiçek kokması dışında şaşırdığım daha çok şey vardı.
Her katta yirmiye yakın koruma olmasına mı şaşırdın?
Bu katta hiç koruma olmamasına şaşırdım.
Sol taraftaki son odaya gözüm çarptığında artık geri dönüş olmayacağını anladığım için hızlı bir şekilde odanın kapısının önüne attım kendimi.
Kapıyı hafifçe tıklattığım da içeriden ses gelmemişti.
Tekrar tıklatığımda içeride olmadığını anlamıştım geriye adımlayacakken beni durduran iç sesim yüzünden iki kişilikli tavırlar sergiliyordum.
İçeri gir elbet gelecektir, kaçmaya bir son ver artık.
Parmaklarım kapının kulpunu kavrayıp kilitli olması için yalvarırken, açılan kapıyla birlikte nefesimi tuttum.
Yavaş yavaş içeri girip görüş alanıma aldığım odada gözüme çarpan ilk isimliği oldu; Kenan Göktürk.
Gerçek soyadını kullanmamış?
Evet ilk defa haklısın iç ses.
İsimliği elime almak istedim fakat bunu yapmak yerine etrafa baktığımda simsiyah deri koltukların, krem rengi bir şöminenin ve siyah kitaplığın içindeki sadece beyaz kapaklı kitaplar dikkatimi çekmişti.
Deri koltukların önündeki masada satranç diziliydi, işin ilginç yanı ise süs için değil yarım kalmış bir oyun için bırakılmış gibiydi.
Masanın üzeri evraktan görünmezken dudak büzerek kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım, biraz düzenlesem kızar mıydı?
Sonunu düşünen kahraman olamaz...
Masanın arka tarafına geçtiğimde evrakları düzene koyabilme adına öne doğru eğildim fakat o an gözüme çarpan bir fotoğraf ile nutkum tutuldu.
Parmaklarımın ucuyla hafifçe masa başı lambasının altına getirdiğim fotoğraflardan elektrik çarpmış gibi elimi çektim.
Bedenim ani bir hızla titrerken elimi masaya yaslayıp gözlerimi sımsıkı kapattım.
Gerçek değildir belki de bakmamalıyım.
Sen tüm kalbinle onu unutamamışken o başkasıyla dans mı etmiş?
Yapmamıştır belki de kız yalnız kalmıştır, kötü hissetmesin diye kaldırmıştır olamaz mı?
Yapmaz o güveniyorum ben ona.
Güveniyorsan resimlerden kaçma Masal o zaman!
Haklı, güveniyorum kendimden çok güveniyorum o resimlere bakacağım.
Tirtir titrememe engel olmaya çalışarak resimlerin hepsini elime aldım.
Masum bir dans fotoğrafından bunları çıkartmam doğru değildir belki de.
İnatla bakmadığın alttaki fotoğrafa bak.
Hayır.
Bak dedim sana!
Bakmayacağım.
Unuttuldun Masal Ladin kabul et bunu artık, sevmediğini söylemedi mi sana zaten ne bu kaçış?
İç sesimin haklı olmasından nefret ederek en alttaki fotoğrafı elime aldım, zangır zangır titriyordum.
İkisininde arkası dönüktü kadının siyah saçlarını eliyle düzeltirken çekilmişti, kadın onun göğsüne yaslanmış öylece balkondan dışarıya bakıyorlardı.
Belkide dilek diliyorlardır...
Birlikte olmayı, sonsuza kadar mutlu yaşamayı falan filan işte...
Gözümden bir damla yaş süzüldüğün de iki dizimin üzerine yığıldım.
Ayakta kalmak ilk defa bu denli ağır gelmişti bana, nefes almak bu denli öldüresiye gelmişti.
Kalbimin üzerine tonlarca ağırlığında bir taş koymuşlarda bedenim o taşın altında kaburgalarımla beraber kırılmış, ufalanmış gibi hissediyordum.
Gözümden hızlı hızlı yaş akarken, baş parmağımla Atlas Karvis'in yüzünü okşadım.
O kadar özlem dolmuştu ki yüreğimde, günlerce aylarca görmek istediğim yüzü fotoğraftan bile göremiyordum.
Başımı masanın başına yaslayıp bastırmaya çalıştığım ağlamamla beceriksizce dudaklarımdan bir hıçkırık kopmasına sebep oldu.
Bir kere olsun ona yaslanıp hayatın yükünden kaçınmama izin vermemişti, ama başka bir kadın ona o kadar güvenle yaslanmıştı ki...
Benim saçıma bir kere şefkatle dokunmamıştı kalbi belkide benim yanımda hiç bu denli mutlu olmadığı içindi...
Kes sesini benimde canımı acıtıyorsun!
Dans ederken çekilen resimde gözlerinin için o kadar güzel parlıyordu ki bana bakarken hiç gözlerinde böyle bir parıltı görmemiştim.
Hiç sevmedim ben seni derken haklıydı sadece ben anlamamakta ısrar etmiştim.
Yapma Masal seven adam sen ölümle burun buruna kaldığında seni teselli edercesine ben yoluma bakacağım der mi?
O kadın böyle bir durumda olsaydı ona da böyle der miydi?
Kendini kıyaslamayı bırak.
Nefes alamadığımı fark edip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Allah'ım neden..."
Anlımı sertçe masaya vurdum, "Neden beni sevmedi, sevilmeyi hak etmeyen bir ben miydim?!"
Kalbim paramparça bir şekilde fotoğraflara bakarken derin bir sızı nefes almamı engelliyordu.
Anlımı tekrar sertçe masaya vurduğum da sert bir ikaz ile duraksadım.
Ama bu ikaz dışarıdan gelmiyordu.
Kes ağlamayı artık!
İçimde öyle keskin bir bağırma sesi yükseldi ki tüm kemiklerimin titrediğini hissettim.
İzin ver bana Masal yeterince dışarıda kaldın biraz da bana izin ver.
Olmaz sen yıkıp dökmeye alışıksın hatırlamıyor musun senin yüzünden başımıza gelenleri?
Senin yüzünden tekrardan hastalanmak istemiyorum, ölümüne dayak yemek bile bundan daha iyi geliyor.
İzin verirsem doktorum kızar yapma lütfen sus, kimse bilmiyor hâlâ seninle konuştuğumu.
Hastalıklı olan biz değiliz Masal sensin düşüncen hastalıklı, onlar hastalıklı siz hastalıklısınız ben değil.
Yerime geçmeni istemiyorum.
Yerine geçmediğim sürece hep acı çekeceksin!
Hayır!
Ne yapacaksın Masal tekrardan tımarhaneye mi kapattıracaksın kendini?
Hatırlamıyor musun sana yaptıkları ilaçları?
Annen seni o zaman hiç görmeye bile gelmedi, beni dinlemeseydin ordan çıkamazdık!
Kimse seni dinlemiyordu ilaçları aldıkça gördüğün halüsinasyonlar peki?
Korkudan bedenin çıkıyordu ama kimse yanında kalmıyordu, o zamanda ben vardım şimdi de ben varım bana mecbursun.
Sana mecburum...
BÖLÜM SONU
Öncelikle lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın yorumlarınızı okumak cevap vermek kendimi çok motive etmemi sağlıyor🥺
BAŞINDAN BERİ BÖYLE BİRŞEY BEKLEYEN VAR MIYDI???
KURGUNUN ANA TEMELİ BENİM İÇİN BURDA BAŞLIYOR.
BUNDAN SONRA ASIL OLANLAR OLUYOR :) :)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |