~~~Hızlıca paylaşıyorum yanlış ve hata varsa şimdiden özür dilerim bol bol yorum ve oy bekliyorum~~~~
~~Keyifli okumalar~~~
"Kum, yaldızlı giysiler içinde meşhur güzel ay öper eğilerek çölün yanaklarını ufukların delisi soluk bir beniz gibi bir sâyeban altında yürür hazinesine kâh takılır uzaktan belânın sesine kâh yüzü yıldızlara benzeyen bir rüyadır bin tepede bayrağı dalgalanır leylanın oysa aşk, karanlıkta ölümcül bir hülyadır. "
***
-Cassian'ın Bakış Açısı-
Hayatım her zaman olduğu gibi zor ve acı içinde geçip gidiyordu. Kimse ile fazla yakın bir samimiyet kurmazdım daha doğrusu kuramazdım. Bir ülkenin geleceği senin elindeyse her zaman zorlu bir hayatta hazır olman gerekirdi. Bu sorumluluğun üstüne de seni sevmeyen bir baba ve anne eklenince daha da zordu. Bunların yüzünden birr günüm bile huzurlu ve güzel geçmezdi hep diken üstünde geçirirdim, uyurken bile bedenim saldırıya hazır bir şekilde uyurdum.
Hayatıma birini almayı hiç düşünmemiştim. Birini sevmek gibi bir düşüncem hiç olmamıştı çünkü hayatım zaten karışık ve zordu bir kadın en son istediğim şeydi.
Ama hayat her zaman senin istediğinin tam tersini verirdi. Öyle de oldu ben bile farkına varmaz iken Layla kalbimde kök salmıştı. Onu ilk gördüğüm an aklıma geldi.
Yine her zaman ki gibi sevmediğim bir kutlamaya katılmak zorunda kalmıştım. Biraz erken giderek daha çabuk ayrılmayı düşünmüştüm ve öylede yapmıştım. Erken geldiğim halde çoğu soylular gelmişti. Beni büyük bir kalabalık karşılamıştı. Sakince benimle konuşamaya gelen kişilerle sohbet ediyordum. Çoğu insan benden çekiniyordu evet kötü bir adam olarak tanıyan herkes benden korkuyordu ama bu benim umrumda değildi. Bir kaç saat insanlarla klasik konular hakkında konuşmuştuk artık gitme vaktim gelmişti.
Kapıya doğruyu adımlarken bir kargaşa çıktı ve herkesin dikkati oraya gitti. Ben de oraya bakarken onu gördüm. Layla Reinhardt, Dük'ün kızı çok kötü bir durumdaydı yüzü kızarmış ağlayacak gibi duruyordu. İçimde küçük bir duygu oluştu ona üzülmüştüm biraz da olsa bana benziyordu. Gözlerinde ki o yalnızlığı sadece benim gördüğümü anlamıştım istemeden de olsa ona yaklaştım ve yardım ettim. Bir kaç dakika sonra koşarak uzaklaşmıştı. Ben de diğer kalan konuklara sertçe bakarken çoğu korku ile kendi işlerine dönmüştü.
Sanırım kimse bu olayı hatırlamaz.
O günden sonra durmadan beni takip etmeye başlayan Layla ilk zamanlar beni sinir ediyordu bu yüzden ağabeyine şikayet ediyordum bu durumun onu daha kötü hale getireceğini hiç bilmeden yapmıştım. Sonradan fark etmiştim ve hemen bu durumu sonlandırdım. Zaten o kadar uzun zaman olmuştu ki artık onu görmediğim zamanlar kendimi eksik hisseder olmuştum.
Uzun bir süre böyle geldi geçti ve o gün kaza geçirdiğini duymuştum biraz endişelenmiştim, ama benim yapabilecek hiçbir şeyim yoktu o yüzden sadece izlemekle yetişmiştim.
Kazayı hafif sıyrıklarla atlatmış olan Layla uyandığı günden beri beni takip etmeyi bırakmıştı ilk önce sevindim artık beni izleyen bir göz gitmişti ama dördüncü gün kendimi o kadar yalnız ve eksik hissetmiştim ki anlamıyordum neden böyle oluyordu? O kıza karşı bir sevgim yoktu olsaydı anlardım. 'Kendimi böyle kandırdım'. Ve O olaydan sonra anlamıştım ki ben bu kızı önemsiyordum. Yine tek başınaydı ve insanlar ona kötü davranıyordu O kadar sinirlenmiştim ki onu kurtardıktan sonra onu korkutan ve ağlatan adamlara işkence bile etmiştim. Onun için böyle bir duruma geldiğimi sonradan anladım ve kendimden bile korktum.
Kendimi anlamaya çalıştım bir süre ve sonunda gördüğüm rüya beni daha da tedirgin etti ya gerçekten de ona bir zarar verirsem ondan uzak durmak istemiyordum ama ona zarar da vermek istemiyordum kendimle O kadar fazla çeliştim ki artık dayanacak raddeyi bile geçmiştim en sonunda karar verdim bu tüm ilanları Layla'ya anlatacaktım beni anlayacağına dair bir his vardı içimde O yüzde ilk fırsatta yanına gittim. Ama böyle kötü bir hâlde bulmayı beklemiyordum.
Çok üzgün ve sinirliydim hepsi Dük ve Leo'nun suçuydu, olanları öğrendikten sonra ikisi ile de kavga ettik ve sonunda bir karara vardık Layla benimle benim sarayımda yaşayacaktı. İkisi de kabul etti zaten başka seçenekleri yoktu.
Bir kaç gün uyanmasını bekledim korku ve panik içinde ona bir şey olmasın diye dualar ederken uyandı. Mutluydum konuyu konuşmak için uygun bir zaman değildi ama benim zamanım yoktu savaş için hazırlıklar tamamlamıştı en erken vakitte gitmemiz lazımdı o yüzden hemen konuşmalıydım.
***
-Layla'nın Bakış Açısı-
Sorduğu soru ile bir kaç saniye dondum kaldım. Nasıl böyle bir şey olabilir? Aklım tamamen durmuş gibiydi. Sakin olmaya çalışarak cevap verdim.
"Pardon ne demek istiyorsunuz anlamadım?"
Aslında içimde ki bu düşünceleri tek tek birine anlatmak istiyordum hep, ama bu kişinin Cassian olması beni biraz da olsa korkutuyordu ya bana deli der ve direkt hapishaneye atarsa? Kafamda ki şüpheler artarken ne cevap vereceğimi bilmiyordum.
Bana sakince bakan Cassian en sonunda konuştu.
"Korkma, sadece bana içinden geçenleri anlat senin de başına bir şeyler geldiğini tahmin edebiliyorum."
Sesini duyunca içimde kopan fırtına ve beynimde dört dönen telaş dinmiş yerine sakin bir huzur bırakmıştı, kafamda O an parçalar bütünleşmiş gibi sakince ağzımdan döküldü sözler. Kaza sırasında yeni benliğim uyanmıştı ama bunu ona söylemek için erkendi ona sadece komada kaldığım sürede rüyalar gördüğümü ve bir kaç kötü olayların olacağını bildiğimi söyledim. Sanki bu anı bekliyormuşum gibi tek tek dökülen bu sözler devamında göz yaşlarını aldı, bunca yıl yaşadığım o kötü günleri anlattım nasıl yalnız kaldığımı ve ilk defa onu nasıl sevdiğimi sonra bunun nasıl aşka döndüğünü anlattım. Sonunda bizi daha da yakınlaştırmıştı bu konuşmalar. Ben yatakta yatarken o da yanıma oturmuştu bu yakınlaşmayı çok geç fark etmiştim kalbim çılgına dönerken kendimi uzaklaştırmak istemedim sonunda hep hayal ettiğim şey gerçekleşmişti, onun gözlerinin içini göruyordum güzel yüzünü ne dolgun ne de ince soluk pempe dudaklarını görüyordum ve o güzel baştan çıkaran kokusu benim ciğerlerime doluyordu.
Sonunda konuşmayı bitirmiştik, biraz sessizce kendimize bakarak geçirdiğimiz süreyi Cassian konuşarak bozdu, içimde biraz pişmanlık kalırken kendimi dinlemeye zorladım.
"Son olayları biliyorsun sana saldırı oldu ve ben Dük ile konuştum seni benim sarayıma davet ediyorum artık orada kalmanı istiyorum."
Bu çok ani olmuştu. Ilk uyandığım zamanlar biri bana böyle bir şey deseydi eğer ben onun suratına bakarak güler geçerdim, ama o kadar şey yaşandı ki o zaman ki olan düşüncelerim ile şuan ki düşüncelerim arasında dünya kadar fark vardı. Dük ve Leo'yu affetmiştim ama onlarla ne aile olabilirdim ne de yakın artık onlar benim umrumda değillerdi. Burada kalmak benim için bir şey ifade etmiyordu o yüzden gitmek en iyi karardı. Ama prensin sarayı bana hala korkutucu geliyordu orada da kalmak istemiyordum. Kendi başıma bir yerde kalamazdım şuan çünkü peşimde bir bela vardı mecburen Cassian'ın teklifini kabul ettim. Bir süre daha tatsız konulardan bahsederken aniden Cassian ellerimi tuttu parmaklarının arasındaki sıcaklık, konağın tüm soğuk duvarlarını eritmiş gibiydi. Göz göze geldik, ona bakarken yaklaştı bana birbirimizin nefesini hissedebilecek kadar yakındık.
Hiçbir kelime, şu anı anlatmaya yetmiyordu. Çünkü bazı anlar kelimeleri aşıyordu. Kalbimin ritmi arttı, gözlerimiz konuştu yine, tenimizin titremesi... Bedenlerimizin dili bambaşkaydı.
Cassian sanki binlerce yıldır onu tanıyormuş gibi baktı ona kalbim deli gibi atıyordu. Sanki her hayal kırıklığı, her yalnız gece, onu bulmak içindi bu çektiğim tüm acılar bir çırpıda silinmiş gibiydi. Ve şimdi, önümde duruyordu. Gerçekti. Yakışıklıydı, parlak bir güneş gibiydi beni büyülüyordu ve bu her şeyden daha çok gerçekti.
“Layla…” dedi fısıltıyla. “Eğer bu yanlışa düşeceksem, gözlerime senin suretin kazınmışken düşmek istiyorum.”
Gözlerim parladı, bedenim titredi, sanki kulaklarımın içinde büyük bir çan koymuşlar gibi durmadan çalıyordu. Dudaklarımı aralandım konuşmak için ama sesim çıkmadı. Artık kalbim konuşuyordu. Geri çekilmedim. Korkmadım. Çünkü kalbimin Cassian’a ait olduğunu biliyordum. Her zaman ona aitti.
Cassian, yavaşça ona doğru eğildi. O kadar yavaş, o kadar saygılıydı ki… kendimi kırılgan bir cam parçası gibi hissettim. Eğer geri çekilmek isteseydim, bir nefesle uzaklaşabilirdim ama içimde hiç öyle bir istek yoktu.
Cassian da ben de , gözlerimizi kapattık. Kalbimizi birbirimize açtık.
Ve o an…
Cassian’ın dudaklarını, kendi dudaklarımın üstünde hissettim.
İlk dokunuşu nazikti. Sanki bir sırrı fısıldıyor gibiydi. Sanki “ben buradayım” diyordu ona. Ardından ikinci bir dokunuş gerçkeleşti daha derindi, daha dürüsttü. Parmaklarını yanağıma nazikçe getirdi ve yüzümü avucunun içine aldı. Ellerimi onun göğsüne koydum hızlı atan kalp atışlarını hissetmek beni güldürdü. kalbinin çarpışını hissederek… öptüm onu büyük bir aşk ile öpüştük o gece.
Zaman sanki geriye doğru akıyordu oda, gecenin içinden silindi. Nefret yoktu, mutsuzluk yoktu, hiçbir şey o an yoktu. Sadece iki ruh vardı ben ve o.
Öpücük bittiğinde, ikimizde gözlerimizi yavaşça açtık ve birbirimize bakmaya başladık, sessizlik içinde o titreşimli nefeslerimizi dinledik, sonsuza dek sürebilir gibi geldi bana öyle güzeldi ki kalbim deli gibi atıyordu onun kalbi de benim kalbimle aynı anda aynı şiddetle atıyordu.
Gözlerimi ona diktim özlem ile aşk ile seyrettim onu ve hafifçe gülümsedim.
“Cassian, seni seviyorum bunu biliyorsun ama söylemek istedim"
Bundan sonrası yanlıştan çok tehlikeli olacak gibiydi o yüzden biraz uzaklaşmak zorunda kaldım üzgün bir şekilde kendime gelmeye çalıştım ve o anı tekrardan hayal etmeden duramadım yüzüm kızarırken onun ateşli bakışları bana pekte yardımcı olmuyordu.
Cassian başını eğdi, alnını benim alnıma yasladı ve konuştu.
“Çok geç oldu ama ben de seni seviyorum. Layla, eğer seninle yanmaksa bu aşkın cezası… alevlerin içinde seve seve yürürüm.”
Söylediği kelimeler kalbimde ki susuzluğu bitirmişti kalbim yeşermiş bahçe olmuştu sanki sevinçten ne yapacağımı kestiremeyerek sadece ona kocaman sarıldım ve bekledim. Huzurluyduk. Güzeldi.
***
Ve o gece, yıldızlar iki sevgiliyi izledi. Onların sırlarına ortak oldular.
Gök sessizdi ama kalpler konuşuyordu.
Ve artık geri dönüş yoktu. Aşkları yeni başlamıştı.
***
-Caleb'in Bakış Açısı-
Uzun bir aradan sonra kendime gelmeye çalıştım ülkede ki sorunları çözmek adına kendimden ödün verdim ne için? Aklıma o kızı getirmemek için. Unutmak en zor duygu olmalıydı ki ben böyle acı çekiyordum.
Helen, ilk gördüğüm an beğenmiştim onu tanıdığım diğer kızlar gibi değildi o bambaşka biriydi her zaman tatlı tatlı gönlüme girerken meğerse onun kötü planları varmış. Ilk öğrendiğim an dünyam başıma yıkılmıştı. Kalbim binlerce parçalara ayrılıyor gibiydi ama olmadı hala acı acı atmaya devam ediyordu.
Evet onu ülkesine göndermek çok kötü bir olaydı ama kendi ülkem, halkım her zaman önce gelirdi.
Onun ölmesini hiçbir zaman istemedim. Yakın askerlerim ile plan kurarak ülkenin dışında onu başka bir araçla güvenli bir yere görüşmesini istemiştim. Böylesi daha iyi olurdu. Sadece ona söylemedim çünkü o da acı çeksin istedim benim nasıl hissettiğimi anlasın istedim.
Sonunda üç gün geçmişti ve ben askelerden haber bekliyordum. Ama onların tek bir sözü ile içimde kocaman bir korku dolmuştu.
"Ne dedin sen!?"
İki askerde birbirine baktı sonra korku ile bana döndüler.
"Efendim biz arabanın geleceği yerde bir buçuk gün bekledik ama hiçkimse gelmedi."
Hayır saçmalık nasıl olur böyle bir şey? Birileri kaçırmış olabilir miydi??
Korku be şüphe içimi kemirirken ne yapacağımı bilemeyecek haldeydim.
Şimdi ne olacaktı peki?
Helen o yaşıyor muydu?
***
Okur Yorumları | Yorum Ekle |