***
"Gökyüzünü kaybetmiş bir kuş gibi üzgün, yorgun ve kırgınım hayata…"
-Helen'in Bakış Açısı-
Hava tıpkı ruh halim gibi kapkaranlıktı oysaki ilkbahar aylarında her yer güneş ile süslenmeliydi bu gün niye böyle kapalı ve yağmurluydu? Sanki tanrı benim son günlerimi böyle boğuk kasveti geçirmem için özel bir çaba harcıyor gibiydi ne kadar da komik değil mi?
Hayatım her zaman olduğu gibi zorlu ve karanlıktı. Kalbimde ki bitmek bilmeyen acı ile arabada oturmuş yolu izliyordum. Yanımda iki adam ile kendi ülkeme gönderiliyordum ah pardon ölüme bile bile isteye isteye gidiyordum hem de zaten yorulmuştum savaşmaktan güzel şeyler olsun diye yaşamaktan çok ama çok yorulmuştum.
En son Caleb ile konuşmamızın üstünden beş gün geçmişti. Beni askerleri ile gönderdiği o günü unutamıyordum. Benim onu sevdiğim kadar beni sevmiyormuş, acıyordu kalbim çok acıyordu kalbimi söküp atsam daha az acıyacak gibiydi öyle bir acıydı bende ki. Caleb, ilk aşkım, yüreğimi hem ateşe atan hem de buz gibi sulara boğan adam ve en önemlisi de beni terk eden adam, ama onu da anlıyordum böyle bir olay kimin başına gelse o kişi de aynı tepkiyi verirdi buna emindim. Beni ülkeme geri gönderdi ama orada bana ait hiçbir şey yoktu ki...
Ne annem vardı benim ne de babam sokakta karnımı doyurmak için geçirdiğim bir yer vardı sadece ama O da bana ait değildi çöpten bulduğum bir yastık sadece ah ne kadar da acınası biriyim, ben bu acıları neden yaşamak zorundaydım, kaçmak istedim her şeyden herkesten uzağa beni hiç tanımayan insanların arasında yaşamak belki bir iş bulurdum ve yaşamımı orada geçirirdim. Ne güzel hayallerim var basit ve herkesin ulaşabileceği bir hayâl...
Araba yolda ilerlerken yolda akıp gidiyordu üç gündür yoldaydık iki defa mola verdik sadece ve ben iki muhafız, molada bile kaçarsam ne olur diye düşünmekten başka hiçbir şey yapamadım, kaçamadım. Yeniden aklım son yaşanan olaylara gitti kendimden nefret ediyordum herkesten nefret ediyordum. Böyle olmak benim suçum muydu? Hayat bana ne sunduysa ben onu aldım, bu benim suçum muydu? Hayır değildi.
Yollara bakarken araba yavaşladı daha gelmemiştik niye durduk ki? Yoksa beni buraya atıp geri mi dönecekler? Kafam karışıktı sakince ne yapacaklarını düşünerek bekledim. Kapı sertçe açıldı, kapıda ki kişi benden nefret eden iğrenç adamdı, arabaya ilk bindiğim dakikalarda bana iğrenç ifade ile bakan ve her fırsatta laf atan bu adam Caleb'in güvendiği adamlarından biriydi. Beni neden sevmediğini anlıyordum. Elimden hiçbir şey gelmezdi katlanmaktan başka ne yapabilirdim ki?
"Çık dışarı! Bundan sonra kendin devam edeceksin. Prensimiz senin gibi haini niye serbest bırakmak istedi bilmiyorum ama artık bu ülkeye adım atamazsın defol kendi ülkene!"
Cevap vermedim şuan bu adamla uğraşmak benim için en saçma şey olurdu. Derin bir nefes aldım. Sakin bir şekilde arabadan indim. Valizim yoktu. Ellerim boş bir şekilde çevreyi inceledim evet bu yolları biliyordum Daril Krallığı'nın sınırına yakın bir alandı acı bir gülümseme bitti dudaklarımda bundan sonra kendim ilerleyecektim güzel onlardan uzaklaştığımda yolumu değiştirip başka bir ülkeye gidecektim. Biliyorum bu düşünce çok saçmaydı ama bu ülkeyi sevmiyordum geri de dönemezdim çünkü prens beni istemiyordu. Gözlerim sulandı her adımda göz yaşlarım su gibi akarken arkama bakmadan ilerlemeye devam ettim.
Bu benim kendi hayatım ve kararları sadece kendim veririm. Üzgün aşkim seni çok seviyorum ama bu saatten sonra biz diye bir şey imkansız bu sen de biliyordun o yüzden beni ölüme gönderdin. Sana kızmıyorum sadece kendime kızgınım ve kırgınım yeni bir hayat için savaşmaya devam edeceğim, sen de öyle beni biraz da olsa sevdiysen teşekkür ederim çünkü bu hayatta beni seven biri yoktu sen ilktin ve ben bunu mahfettim üzgünüm.
Elveda...
***
-Layla'nın Bakış Açısı-
Ölüm ve yaşam insanoğlu bu iki kelimeye kocaman bir hayat sığdırıyor. Kimileri uzun kimileri kısa ama hayatları öyle böyle geçiyordu. Benim önceki hayatım tamamen bitik bir yaşamda sadece yaşamak için yaşamıştım o hayatı, şimdi ise uyanmış gibiydim. Aslında hayat ciddi olmak için ne çok uzundu ne de çok kısaydı, nasıl olsa her insan ölüp gidiyordu hayatımızı kötülük ile geçirmek, dertlerimize dert eklemek büyük bir hata olurdu, son zamanlarda bunu çok iyi fark etmiştim. Bana yaşatılan ne varsa hepsini silip atmaya hazırdım Dük ile Leo bana yaptıklarından çok pişmandılar bunu görüyordum, yavaşta olsa bana adım atmaya istekliydiler ben de daha fazla geri çevirmek istemiyordum. Bunlar benim en sonunda karar verdiğim bir düşünceydi. Elimde tuttuğum bu mektubu okuyunca kendime çok ama çok üzüldüm istemsizce göz yaşlarım akmaya başladı ses çıkarmak istemiyordum ama kendimi durduramıyordum öyle acıyordu ki kalbim artık daha fazla dayanamıyordum. Sesimi duyun herkes kapıya gelmiş bana sesleniyordu ama ben elimde ki okuduğum mektuba bakarak ağlamaya devam ediyordum.
Kapı'nın dışında Dük ile Leo'nun telaşlı seslerini duyuyordum ama konuşamıyordum sanki bedenim benden bağımsız hareket ediyordu. Bir kaç dakika geçti ve kapı sertçe açıldı kapıyı kilitlediğim için açamamışlardı ama sonundayız kırıp içeri girdiler.
"Layla ne oldu? Neyin var?"
Dük endişe ile sordu ve koşarak benim yanıma geldiler. Çalışan bir kaç kişi daha vardı ama onlara bakmadan konuştum bizi yalnız bırakmalarını istedim. En sonunda herkes gitmişti ben, Dük ve Leo kalmıştık. Okuduğum mektubu elimde sıkıca tuttum sanki biri elimden alacak ve saniye içinde kaybolacakmış gibi göz yaşlarım akarken bakışlarımı ikisinin üstünde gezdirdim.
Mektup annemdendi. Üç taneydi. İkisinin isimleri olan mektupları uzattım, kendi mektubumu okumaya karar verdim ve açtım yavaşça, kalbim acı ile kasıldı ne tepki vereceğimi bilemedim. Sakinleşmek için derin derin nefes alıp verdim ve en sonunda açıp okumaya başladım.
XX. XXXX. XX
Sevgili kızım Layla'ya~
Bu mektubu bulduğunda kaç yaşında olacaksın? Ben yanında olacak mıydım? Bilmiyorum ama önemli değil bulacağını biliyorum. Bu satırları yazarken sen daha okumayı bile bilmiyorsun küçük bir gülümse ile yazamaya devam ediyorum. Benim canım prensesim, seni ilk kollarıma aldığımda öyle bir heyecan öyle bir sevgi ile dolmuştum ki kelimeler anlatmaya yetmez. Seni çok ama çok seviyorum bunu her daim aklında bulundur. Sen enim meleğimsin, aramızda kalsın en çok seni seviyorum umarım ki hayatın güzel geçmiştir ve mutlu bir hayatın olmuştur. Bu mektubu yazmamın nedeni eğer bana bir şey olursa diye sana söylemek istediğim kelimeleri yazmak istedim umarım ki hâlâ senin yanında olurum ve bu satırları beraber okuyor oluruz.
Annen olarak sana bahsetmek istediğim ilk konu aile... Baban ağabeyin ve ben annen olarak her zaman seni koruyacağız ve her zaman senin yanında olacağız bunu sakın unutma. Ve ikinci konu ise aşk eğer gerçekten aşık olduğun biri varsa onunla bir hayat geçirmek istiyorsan ben buna karşı değilim aksine gurur duyarım. Güzel kızım her zaman kendi kararlarının arkasına dur hiçbir zaman korkma ve geri çekilme pes etme ben her zaman senin yanında olacağım.
Evet şimdilik bu kadar eğer zamanın yeterse her yaş gününde sana bir mektup bırakmak istiyorum.
Sevgilerle seni seven Annen~~
Bize bir mektup bırakmıştı. Gözlerimden yaşlar akarken dilimde sadece anne kelimesi takılı kalmıştı Kalbim acı ile kasılıyordu her hıçkırıkta gözlerimden yaşlar akmaya devam etti. Karşımda benimle aynı durumda olan iki adamla göz göze geldim. Ne yapacağımı bilmiyordum, anlamıyordum kafam o kadar karışık ki artık ne düşüneceğimi bilmiyordum. Mektubu okuduktan sonra her şey bana anlamsız gelmeye başlamıştı. Annem beni bu dünya'ya getiren kadın benim için hayatını veren kadın, seni ve anılarını hatırlamıyor olsam da o kadar çok seviyordum ki kendime bile anlatamıyordum. Mektuba baktım tekrardan üstünde onun kokusu vardı burnum ucu sızladı. Canım çok acıyordu, kendimi daha fazla tutamadan yere düştüm oturduğum yerde ağlayamaya devam ettim. Hiçbir şey şuan umrumda değildi.
Birinin beni kucaklaması ile kendime geldim kucaklayan kişi Leo'ydu o da mektubunu okumayı bitirmişti ve ağlıyordu ağzında sadece özür ve pişmanlık kelimeleri çıkıyordu. Dük ise korku ve pişmanlık ile bize bakıyordu. Tepki veremedim. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum en son ağlıyordum sanırım ağlayarak uyuya kalmıştım çünkü ağladıktan sonra ne olduğuna dair hiçbir şey hatırlamıyordum.
***
Kendime geldiğimde başımda dikilen bir kaç kişi olduğunu anladım, konuşan sesleri ayırt etmekte zorlandım gözlerim birbirine yapışmış gibiydi bir kaç dakika açamadım ama sonuda açmıştım, açtığım anda ışık gözlerimi yaktı kendime gelmek adına gözlerimi bir iki kez açıp kapattım. Etrafı seçemeden biri elimi tuttup bana seslenmeye başladı. Kim olduğunu anladığımda kalbim hızla atmaya başladı. Elimi tutup bana endişe içinde bakan kişi Cassian'dan başkası değildi.
Oda da herkes endişeyle bana bakıyordu hiçbir şey anlamadığım için sordum.
"Hepiniz niye buradasınız?"
Sesim boğuk çıkmıştı bogazım kurumuştu acıdığı için hemen şu istedim. May elinde hazır bulundurduğu bardağı bana uzattı. Yavaşça kalmaya çalışırken, Cassian da bana yardım etti. Utanç ve heyecanla kalktım.
Suyu içerken merakla onlara baktım. Hepsine sırayla göz gezdirip bakışlarımı Cassianda tuttum.
"Majesteleri sizin burada ne işiniz var?"
"Önemli bir şey mi oldu?"
Cassian sıkıntı içinde bana baktı kalbim korku ile çarparken ona bakmaya devam ettim. Her şey neden üst üste geliyordu? Yorgundum bu olaylar artık bitsin istiyordum. Ama uzun bir süre devam edecekmiş gibiydi.
Yanımda sadece Cassian oturuyordu. Dük, Leo ve May biraz uzakta ayakta duruyodu. Kafamda ki sıkıntıları uzaklaştırıp ona baktım.
"Ben sizin nişanlınızım sizi çok merak ettiğim için geldim."
Yüzüm kızarırken ne tepki vereceğimi bilemedim. Anladığımı belirtmek için sakince başımı salladım. Dük ve Cassian birbirine bakarak anlaşmış gibi oda da bizi yalnız bıraktılar. İçimden korku büyürken ne olacağını düşünmeye başlamıştım bile.
"Hastalanmışsınız hepimizi telaşlandırdınız iki gündür bilinçsiz yatıyordunuz neyseki şuan iyisiniz."
Üzüntüden hastalandım sanırım.
"Anlıyorum. Sizleri endişelendirdiğim için üzgünüm."
Bana sorun olmadığını belirttikten sonra tekrar ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.
"İlk olarak sözümü kesmeden beni dinlemeni istiyorum."
Anladığımı belirtmek için başımı salladım.
"Seni ilk gördüğüm an ne hissettim biliyor musun? Acıdım ve üzüldüm, çok yalnız duruyordun o yüzden sana yardım ettim ama senin bu durumu yanlış anlayacağını tahmin etmemiştim. Ilk önce senden nefret ettiğimi düşündüm çünkü her yerde karşıma çıkıyordun ve bu durum benji gerçekten sinir ediyordu ama zaman geçtikçe bu duruma alıştım doğal olarak sana da alıştım. Bunu ilk ne zaman fark ettim biliyor musun? O sokakta serserilerden kurtardığım zaman anlamıştım sana değer verdiğimi."
Sessizce ona bakmaya devam ettim. Derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti.
"Sonra sen bir daha benim karşıma çıkmayacağını söyledin o zaman içten içe hayal kırıklığına uğramıştım. Çünkü seni her zaman etrafımda görmek istiyordum bunu geçte olsa fark ettim. Nişanı neden kabul ettiğimi sormuştun değil mi? İşte bu yüzden sana karşı duygularım vardı ve böyle bir şey ilk defa başıma geliyordu uzun uzun düşündüm ve karar verdim seninle bir hayat geçirmek istiyordum ben buna hazırdım o yüzden nişanı seve seve kabul ettim."
Kalbim heyecanla atarken ağzım açık kaldı çok mutluydum ayrıca hüzünlüydüm de ne tekli vermeliydim sevinçle ona sarılmalı mıydım? Ama konuşması daha bitmemişti o yüzden sadece yüzüne umutla bakmaya devam ettim.
"Beni tanıyorsun çocukluğum pek iç açıcı değildi ve biraz sorunlu olduğum doğru, seni korkutmak veya sana zarar vermek istemiyorum. Beni anlıyor musun?"
"Evet anlıyorum."
"Güzel, bir rüya gördüm, seni kendi ellerimle öldürdüğüm bir rüya ama o kadar gerçekciydi ki yaşamış gibi hissettim o an."
Ne? Yoksa Cassian da mı? Benim gibi uyandı? Ama hayır öyle olsaydı böyle tepkiler vermezdi. Telaş ile sordum.
"Nasıl bir rüyaydı o?"
Gördüğü rüyayı detaylı bir şekilde anlattığı an da şok olmuştum çünkü bu Layla'nın gerçek sonuydu, Cassian böyle bir şeyi niye görmüştü ki?
Kafam iyice karışmıştı ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Sen de benim gibi rüyalar gördüğün için benden uzak durmak istedin değil mi?"
Ne? Ne diyor bu adam böyle?
"Hayır hayır öyle bir şey yok."
"O zaman anlat bana evinde casus olduğunu nasıl anladın?"
Ah demek ki yalanım ortaya çıktı. Ben şimdi ne cevap vereceğim bu soruya?
***
Okur Yorumları | Yorum Ekle |