***
"Farz et ki bu aşk seni kalbime mühürledi, adını da dilime sakladı."
-Layla'nın Bakış Açısı-
İnsanların kalbi ne kadar kötü hâlbuki iyi olmak insana daha çok yakışırken kötü olma çabası neden? Küçük bir iyilik o insanın hayatında nasıl büyük bir etkiye sahip bunu hiç düşündünüz mü? İnsanlar kendi kibirleri yüzünden iyiliği basit görüyor ve kötülüğe yöneliyorlar ama bu çok yanlış bir durumdu. Hayat, tabikide herkes eşit davranmıyordu bu eşitliği bizim kendi çabamız ile yapabilirdik, benim düşüncem bu şekildeydi. Önce ki hayatımda sürekli kötü sözlere maruz kaldığım için insanlara karşı büyük bir nefret barındırıyordum, o yüzden kimseyle iletişim kurmazdım ama bu yatığım çok büyük bir hataydı. Hoş şuan ki hayatımda bile nefret ediyordum ama eskisi kadar çok değil, çünkü nefret ile bir yere varamayacağımı anlamıştım. O yüzden kendimi dizginlemiştim. Bazen kendime üzülürdüm ama artık hiçbir önemi yoktu. O hayatımda ben öldüğüm an bitmişti.
Yola çıktığımdan beri yarım saat geçmişti, biraz ağlamış ve kendime gelmiştim. Bu göz yaşı sadece onun için değildi şu son zamanlarda yaşadığım tüm sıkıntıların birikimiydi. Pencereye çevirdiğim bakışlarımı benim hizamda at üstünde bir muhafız ilerliyordu. Onu tanıyordum, Cassian'ın en güvendiği yardımcısından biriydi. Adını hatırlamaya çalışırken önce büyük bir ses duydum sonrada araba şidetli bir şekilde sarsılıp durdu. Daha kendime gelemeden bir anda büyük çığlık koptu. Arabanın şiddetli bir şekilde durması yüzünden kendimi karşı koltukta buldum. Ellerimle yüzümü korurken ne olduğunu anlamadan arabanın kapısı şiddetle açıldı. Şok ve korku bütün bedenimi sararken hızlıca gelen kişiye bakarken düştüğüm yerden hızlıca kalktım. Neyseki gelen kişi Cassian'ın ayarladığı korumalardan birisiydi. Elinde kılıcı ile arabanın girişinde durdu bana baktı önce, iyi olduğumu görünce biraz rahatlamış gibiydi. Telaş ile ona bakarak sordum.
"Neler oluyor?"
Sesimin titremeden gür çıkması beni biraz da olsa rahatlattı. Bu durumdan sakin olmak biraz zordu ama yapabilmiştim.
"Endişelenmeyin Leydim, araca bir kaç suikastçi saldırdı ama sayıca onlardan fazlayız o yüzden size bir zarar veremezler. Ben bu kapının önünde duracağım siz de koltuğun altına çöküp bekleyin lütfen."
Bu söyledikleri beni hiç ama hiç rahatlatmazken ne yapacağımı bilemeden hemen koltuğun altında ki boşluğa girmeye çalıştım ama sığmadığım için ortada öylece oturmaya karar verdim. Ben endişe ile pencerelere bakarken koruma söylediği gibi kapıda bekliyordu en azından arabaya yaklaşan yoktu acı haykırış ve kılıç sesleri yavaş yavaş azalırken sonunda bittiğini düşündüm. Ama yanılıyordum. Kapıya doğru atılan ok ile korkuyla çığlık atarken ne olduğunu anlamadım kendimi korumak adına bedenime sarılırken şuan ne hâlde olduğumu idrak edemiyordum. Kapı sıkıca kapalıydı, korumanın dövüştüğüne dair sesler duydukça içimde ki korku büyüdü, öleceğiz düşüncesi beni gererken kendimi koruyacak bir silahımın olmasını diliyordum, ne yapacağımı düşünürken kapıdan gelen yüksek kılıç sesleri aniden kesilmişti. Sakince beş altı dakika bekledim, hala tehlike devam ediyor olabilirdi. Etrafıma endişe ve korku ile bakarken silah bulmak istiyordum ama yoktu içimde ki umutsuzluk çoğalırken kapı sertçe açıldı. Çığlık atarak gelen kişiye baktım, gördüğüm kişi ile rahatça nefes verirken korku dolu sesle konuştum.
"Bitti mi?"
Adam da beni gözleri ile tararken iyi olduğuma karar vermiş olacak ki rahatlamıştı.
"Evet merak etmeyin bitti ama başka gelen olur mu, emin değiliz o yüzden hızlıca Reinhardt konağına doğru yola çıkmalıyız."
Ben de aynı şekilde düşünüyordum. O yüzden hemen kabul ettim ve en kısa sürede yola çıktık. Herhangi bir olay yine yaşanırsa diye koruma da benimle beraber arabada oturuyordu.
Yolda yine aynı şeyler yaşanır mı diye düşünürken bedenim korku ve endişe ile kas katı kesilmişti. Kendime iyi olduğumu söylerek yolun çabucak bitmesini istiyordum, ama bu yaşanan olayların evde de başıma gelebileceği düşüncesi ile hiçbir şekilde rahatlayamamıştım. Bir kaç dakika önce yaşanan olaylar şuan bana sadece hayal ürünü gibi gelirken gelecekte beni ne gibi tehlikeler bekliyordu bunları düşünüyordum ve ne gibi çözümler bulabilirdim? Eve yakışana kadar buları düşünmekten başıma ağrılar girmişti. Evin bahçesine yaklaşınca az da olsa rahatlık çökmüştü üstüme bu ana kadar kemiklerimin ağrıdığını anlamamıştım. Şimdi bedenime ani ağırlar girince başım ağrıyor ve dönüyordu bu bedenin ne kadar hassas olduğunu unutmuştum sanırım. Umarım odama girene kadar bayılmazdım. Araba evinde önünde duyunca inmem için kapıyı açan korumaya baktım ayağa kalkmaya çalışırken başıma korkunç ağrı saplanmış ve ortalık sallanmaya başlamıştı bile en sonunda her yer kararınca kalkamadığımı oturduğum yerde bayıldığımı anlamıştım.
Duyduğum en son ses korumanın bana endişe ile bağırmasıydı.
***
-Leonardo'nun Bakış Açısı-
Korkunç bir kardeştim. Her insan hata yapardı evet ama bile bile bininci kez aynı hatayı yapmazdı. Ben yapmıştım, küçükken kız kardeşimi canımdan çok severdim onu güldürmek en çok istediğim şeylerden biriydi, annem babam ve ben hepimiz onu deli gibi severdik. Her şey güzel ilerler iken çok kötü bir olay yaşandı ve bu mutlu sevgi dolu aile paramparça oldu. Annem benim güzel meleğim, onun ölümü ile her biriniz başka bir yerlere savrulduk. En çok acı çeken Layla'ydı, çünkü hem ben hem de babam onu suçladıkları küçük bir kızı suçladıkları oysaki onun bir suçu yoktu bile o kadar pişmanım ki, kelimelerim yetmiyordu bunu anlatmaya, annemin ölümünü ilk duyduğum an kalbimden büyük bir parça kopmuş gibiydi gözlerimden yaşlar durmadan akarken, dilim bağlamış gibi konuşmamıştım. O yolda tek biri canlı dönmüştü o da Layla'ydı annem onu korumak için kendi canını feda etmişti o an bunu öğrendiğimde Layla'dan nefret etmiştim. Benim annem onun için canını vermişti beni düşünmeden yalnız bir başıma bırakmıştı o gün üzgün ve hayal kırıklığıyla sabahlara kadar ağlamıştım o gün ilk ve son ağlayayışım olmuştu. Anneme kırgındım, Layla'ya ise kızgındım. Bu duygular içinde daha fazla yaşayamadım için akademiye kaçtım çünkü bu ev annemin eviydi onu hatırladıkça daha da kötü oluyordum. Babam da kendini işine adamıştı. İkimizde kendi sorunlarımızla başa çıkmak için uzaklaştık bir şeyler ile uğraştık ama koca evde annemin hayatı pahasına kurtardığı kıza bakmadık bile şimdi bunları düşününce kendime çok kızıyordum. Babam da aynı şekilde kızıyordum. Şuan ki Layla'yı biz yaratmıştık. İkimizden de nefret ediyordu.
Onu geri kazanmak istiyordum ama hiçbir şey yapamıyordum. Kalbini o kadar çok kırdık ki artık bize tahammül edemiyordu tıpkı bir zamanlar bizim yaptığımız gibi ama o sonuna kadar haklıydı biz ise tamamen eşeklik etmiştik. Üzgündüm, şu bir kaç ayda yaptığım saçma sapan hakeretlere sinir olurken kalbim pişmanlık içinde dolup taşıyordu.
Sabah sarayda daha fazla kalmak istemediğim için babam ile konuştukdan sonra erkenden konağa döndük ama Layla Cassian ile kalmıştı bu dün ki nişan olayı için konuşacaklarını düşünüyordum. O akşam O kadar şok olmuştum ki tepki bile verememiştim, Layla Cassian'a aşıktı en mutlu o olmalıydı, onun için iyi miydi kötü mü bilmiyordum, umarım mutlu olmuştur, biz onu hiçbir zaman mutlu edemedik ama umarım sevdiği adam onu mutlu etmiştir.
Sabah ki işleri yetiştirmeye çalışırken kapı hızla çalındı merakla içeri girmesini söyledim. Gelen uşak Gavindi, ifadesi biraz kötüydü ben daha da merak ettiğim için direkt konuştum.
"Bir şey mi oldu?"
Bana bakan Gavin telaşla titrek bir sesle konuştu.
"Leydi Saray'dan döndü ama yolda saldırya uğramış ve-"
Korku ile ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim.
"Ne saçmalıyorsun sen? İyi mi şimdi nerede?"
Sorular sorarken aşağıya doğru iniyorduk.
"Tanrı'ya şükür ki sapasağlam efendim ama korktuğu için bayılmış şuan odasında götürüldü ve ekselansları Dük yanında bekliyor doktor da çağırdık."
Adımlarımı hızlıca Layla'nın odasına çevirdim resmen koşarak gittim oda'ya aklımda tek bir düşünce vardı umarım kötü bir şeyi yoktur.
***
-Cassian'nın Bakış Açısı-
İnsanlar ikiye ayrılırlar iyi ve kötü ben kendimi hep kötü biri olarak düşündü, küçüklüğümden beri acımasızca eğitildiğim için insanlara karşı iyi olan duygularımı yitirdim. İçimde yaşayan duygular her zaman tiksinti ve nefretti, beni bu hale getirenler kral ile kraliçeydi, onlara olan nefretimi hiç bir zaman başka masum insanlardan çıkarmadım, yani onların bana yaptıklarını ben masum insanlara asla yapmadım. Sadece suçlu olan insanları affetmedim çünkü suçlu insanlar bir süre sonra daha da kötü oluyordu ve evet onlara eziyet etmek benim için bir hobi gibi bir şeydi. Sanırım kendime yapılan şeyleri başkasına yaparak rahatlıyordum. Bunda yanlış bir durum görmüyordum. Sanırım zaten deliydim. Bu durum yaşadığım onca eziyetlerin sonucuydu kendime engel olamıyordum. İnsanlar bu yönümü bildikleri için benden korkuyordu ama ben hiçbir zaman bunu düzeltmek için bir şeyler yapmadım. Çünkü korku iyidir, halk bana bu şekilde itaat edecektir. Yüzümde iğrenç gülümse koyduktan sonra toplantının başladığını belirten bir öksürük duydum düşüncelerimi uzaklaştırıp bu 'önemli' konuya döndüm.
Caleb konuşmak için söz aldı ve böylece toplantımız başladı.
Caleb öğrendiği yeni bilgileri dinlersen sinirden köpürüyordum. Nasıl böyle bir şey olabilir? Nasıl?? Casuslar her yere işlenmişti nerede kim var çoğunu öğrenmişti ve bu durumda benim canımı çok sıkmıştı. Ben bir haftadır yakaladığım casusları konuşturamaz iken Caleb bunca olanları nasıl öğrenebilmişti.
Kral da benimle aynı düşüncede olacak ki malum soruyu yöneltti.
"Anlıyorum. Peki sen evlat sen bunları nereden ve kimden öğrendin? Güvenilir mi değil mi?"
Bunca olanları anlatınca bu soruya hazırlıklı olması gerekirdi ama soruyu duyunca yüzü daha da karardı. Şaşkınca tek kaşımı kaldırıp ona bakmaya devam ettim. Ben de merak ediyordum bunu.
"Bana çok yakın olan bir arkadaşım yani eski arkadaşımdan öğrendim bana o anlattı."
Arkadaşı mı? Düşündüm son zamanlarda kim ile takılıyordu. Aklıma direkt o kız gelinçe anladım. O kız da bir casus olmalı demek ki şu bir kaç gün neden kötü olduğunu anlamış oldum.
"Hangi arkadaşın bu?"
Kral biraz hayâl kırıklığı ile sordu. Evet saraya bile casus sokmayı başaran bu adam kimdi hem de kralın favori çocuğunun yanına, çok kötü merak ediyordum onu çabucak bulup öldürme isteğiyle doldum.
Kızın adını duyunca dün akşam Layla ile konuşmamızı düşündüm. O biliyor muydu? Bu yüzden mi bana o saçma sapan soruları sordu? Şaşkındım Layla sen nesin tüm bu olanlarda senin nasıl bir parmağın var? O kadın bana da yaklaşmaya çalışmış ama ben onu hiç görmediğim için planı işe yaramamış sanırım. Bir kaç dakika önce sinir bozucu duygularım güzel bir galibiyete dönüşmüştü. Evet sonunda Caleb'in nasıl öğrendiğini anlamış oldum kandırılmış bir kız tarafından ona duygusuz gözlerle bakarken göz göze geldik, üzgündü sanırım o kızı seviyordu ah ikimizinde kaderinde mutlu olmak yoktu sanırım.
Kral da ona kızmıştı ama fazla üstüne gitmemişti. Tabi biricik oğlu olduğu için kıyamaz ona, yine sinirlerim bozulmuştu. Sakin olmak adına aklımı başka şeylere odaklandım. Kral tekrar konuya dönünce ben de dinlemeye başladım.
Bir saat boyunca ne yapacağımızı planlarken en sonunda nişan konusuna geldi sıra, ben de merak ediyordum bu olanlardan sonra nişan yapmak saçma olurdu ama kral ne düşünüyordu onu bilmiyordum.
Tam konuşmaya başlayacaktım ki kapı açıldı Dük Reinhardt'dan bir haber gelmişti. Krala uzatılan mektuba bakarken kalbimde küçük bir sızı oluştu. Kral mektubu okuyup bitirince bana baktı ve konuştu.
"Leydi Layla yolda saldırya uğramış."
"Ne!?"
Bu nasıl olabilir?? Ben şok ile krala bakarken Caleb konuştu.
"Durumu nasılmış peki?"
"Hiçbir yara almamış ama şok ve korku yüzünden bilincini yitirmiş."
Bedenim soğuk soğuk terlerken ne yapacağımı düşünüyordum. Kafam karışmıştı. Kral benim durumumu anlayınca gitmem için izin vermişti. Bir dakika bile durmadan dışarı koştum. Onu kendim görmem gerekti.
En son kötü bir şekilde ayrıldığımız için pişmandım ve şimdi daha da pişman olmuştum. Girip kendim görmeliydim. İyi olmalı. O her zaman iyi olmalı ben bunları düşünürken O kızın çoktan kalbimde büyük bir yeri işgal ettiğini fark etmemiştim bile...
***
Okur Yorumları | Yorum Ekle |