***
"Hayat her zaman yaşadığınızdan daha fazlasıdır ve tutsaklık insanın dışında değil içinde saklıdır."
-Layla'nın Bakış açısı-
Küçükken her şey toz pembe gibi görünüyordu, hayat daha canlı gelirdi gözüme, büyüdüğüm an bu canlılık tıpkı ruhum gibi solmuştu. İnsanlar niye büyüdüğü zaman hayatı daha da berbat hale geliyordu? Ya da bazı insanların arasından mı seçiyorlardı bunları? Tıpkı piyango bileti gibi kime denk gelirse, benim hayatımda şansızlık üzerine kuruluydu. Önceki hayatım resmen çöp gibiydi şimdi ki ise düzeltmeye çalışsam bile daha da kötü hale geliyordu. Gerçi bunun olmasını bekliyordum. Ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim.
Karşımda duran ikinci prense bakakaldım. Pekâlâ beklediğim bir sonuçtu ama ikinci prensin bunu nasıl öğrendiğini daha çok merak ediyordum. Helen ile ilgili olabilir miydi acaba? Bunu açık açık sorarsam ben de şüpheli olurdum sanırım?
Yine de kendimi sormadan alamadım.
"Bu konuyu siz kimden öğrendiniz acaba, gizli değilse öğrenmek istiyorum."
İkinci Prens'in bakışları penceredeydi dışarıyı seyrediyordu bu sorumla bakışlarını bana döndürdü. Gözleri acı ile dolmuştu üzgün ve bıkkın bir ruh hâlindeydi ve ben daha da merak etmiştim ama cevap vereceğinden şüpheliydim.
"Ne önemi var, şuan senin hayatın tehlikede seni korumak adına bir kaç gizli muhafız görevlendirilmeli o yüzden konuşmak istedim seninle."
Ah evet tahmin ettiğim gibi söylemiyor. Sakin olmak adına derin bir nefes alıp verdim. Bakışlarım bir kaç saniyede olsa Cassian'ın üzerinde düştü o da ikinci prense bakıyordu. Demek ki o da benim gibi merak ediyordu. Benim bakışlarımı hisseden Cassian gözlerini hızla bana çevirince göz göze geldik kalbim anlamsızca çarparken aceleyle pencereye çevirdim bakışlarımı. Dışarıya göz gezdirirken Cassian'ın sesini duydum.
"Bunu nereden öğrendin bilmiyorum ama senin bir şey yapmana gerek yok ben hallederim."
İkinci prens önce bana sonra Cassian'a baktı sonra başını salladı.
"Bu kadar mı? Anlatacağın konular?"
"Hayır bir kaç şey daha öğrendim ama bunu daha sonra kral ile görüşeceğim sen de orada olursan daha iyi olur."
Cassian başını salladı.
"Anladım, ne zaman konuşacaksın?"
"Akşam konuşuruz."
"Peki biz gidiyoruz o zaman. "
Bu kadar kısa sürede konuşup odadan çıktık ikimizde, arkamızda ruhsuz bir prens bıraktık. Nedense canım sıkılmıştı bu duruma, kitapda hiç böyle bir durum yoktu Helen ile baya mutlu olmalıydı benim yaptıklarım yüzünden kelebek etkisi gibi bir durum olabilir miydi? Büyük bir ihtimalle öyleydi.
Saraydan çıkarken Cassian konuştu.
"Korkma, ben seni korurum."
Şaşkınca onun yüzüne bakarken. Ne diyeceğimi bilemedim. Saçma bir şekilde kabul ettim.
"Anladım."
Kafam allak bullak olmuştu ne diyeceğimi ne yapacağımı kestiremiyordum. Cassian ile yürürken ona diyeceğimi düşünüyordum.
"İşin var mı? Yoksa berâber gezintiye çıkabilir miyiz?"
Şaşkınca ona baktım böyle bir teklif beklemiyordum. Aslında güzel olabilirdi çünkü eve gitmek istemiyordum.
"Sizin de işimiz yoksa eğer neden olmasın?"
Cevabım onun hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde hafif bir gülümseme belirdi, çok yakışıklıydı ona bakarken göz göze geldik kalbim yine hızlıca atarken bakışlarımı hemen çevirdim.
Yaşanan bu olayları düşünürken bir de nişan çıkmıştı şimdi ne olacaktı? Onun amacı nedir? Benden nefret bile etmeyen bu adam neden hiçbir sorun çıkarmadan kabul etti. Açık açık konuşsam bile Cassian'ın neden kabul ettiğini öğrenemezdim. İçimde huzursuzluk oluşmaya başlamıştı ki Cassian'ın sesi bunları uzaklaştırdı.
"Benim sarayın bahçesine gidelim orada oturup konuşabiliriz."
"Siz nasıl uygun görürseniz majesteleri."
Sessizlik içinde prensin sarayına doğru ilerledik. İkinci prensin sarayından baya uzaktaydı ve biraz daha büyüktü şaşkınca etrafıma bakarken üstümde gözler hissetmem ile soluma döndüm hemen.
"Hoşunuza gitti mi sarayım?"
Utançla başımı indirdim.
"Evet çok güzel tam olarak sizi yansıtıyor."
Bakışlarını artık üstümde hissetmediğim için küçük bir nefes verdim. Gerginlikten vücudum kasılıyordu artık bahçeye ulaşmak için içimden saniyeler sayıyordum. On beş dakika sonra gelmiştik. İçeri girmeden önce elini bana uzatan prense bir kaç saniye şaşkınca batarken. Aklım başıma gelince hemen tuttum elini.
"Burası da benim bahçem umarım beğenirsiniz Leydim"
Hafif bir gülümse ile konuştum.
"Sarayın kendisi bile muhteşem iken bahçeyi düşünemiyorum majesteleri tabikide beğeneceğim."
Konuşurken içeriye gitmiştik bile yavaşça etrafı süzerken ağzım açık kalmıştı. Güzel olacağını biliyordum ama bu kadar fantastik bir bahçe de beklemiyordum açıkçası. Bahçe kocamandı, yollar üstünde rengarenk çiçeklerle süslenmişti bahçe duvarlarının yanında ise pembenin ve kırmızının tonlarını oluşturan ağaçlar doluydu o kadar güzel duruyodu ki kendimi orman perisi gibi hissetmeden edemedim. Bahçe'nin tam ortasında içe büyük bir kış bahçesi yapılmıştı o da beyaz ve şeffaf renklerile dolu etrafı çiçek asmaları ile doluydu o kadar güzeldi ki aşık olmuştum bahçeye.
Yanımda duran Cassian'ı unutmuş bahçeyi izlerken o da beni izliyordu etrafı izlerken onunla göz göze gelince aklım başıma gelmişti. Kendime gelmek adına gözlerimi açıp kapattım.
"Özür dilerim majesteleri, bahçe çok güzeldi aklım başımdan gitmiş."
"Sorun değil beğenmene sevindim. İlk defâ buraya birini getiriyorum."
Ne ilk defa mı? Yani ben bu güzelliği gören ilk kişiyim. Kendimle gurur duyarken yaptığım saçmalığı fark edince utançtan yanaklarım kızardı.
"İçeri oturalım ve konuşalım."
Cassian ciddi bir şekilde konuşunca kendime çeki düzen verip onu takip ettim.
İçerisi de tıpkı dışarısı gibi çiçeklerle doluydu. Ortada duran masaya geçtik oturmam için sandalyeyi çeken prense garip garip baktım bir süre. Artık şaşırmam dedikçe daha da şaşırtan kişiydi Cassian. Benimle ne konuşmak istiyordu bunu çok merak ettiğim için hemen konuya geçmek istiyordum. Ama onun planı daha farklıydı sanırım. Hizmetçilere işaret verince masaya çay ve tatlıları koydular ve prensin el hareketi ile hızlıca uzaklaştılar.
Çayımı uzandığımda konuşmayı başlattım.
"Benimle konuşmak istediğiniz bir konu mu vardı?"
Yüzü sorduğum soru ile soğuyunca bedenim korku ile titredi umarım beni öldürmez. Saçma bir düşünce olduğunu anlayınca kendime bir tane yapıştırasım geldi. Burada böyle bir şey yaparsa herkes onun yaptığını anlar zaten tamam iyice saçmaladım en iyisi bir şey düşünmeden onun konuşmasını beklemek.
"O konuya gelmeden önce içimde bazı şüpheler var size sormak istiyordum."
Şüphe mi? Benimle ilgili? Kaşlarımı hafif çatıp elimde ki bardağı masaya bıraktım ve vücudumu düzelttim.
"Nedir?"
"Dük ile iyi bir ilişkiniz yok sanırım. Bunu geçen sokakta yaşanan olay ile anladım."
Ve neden bunu soruyor ki?
"Üzgünüm majesteleri ama bu siz bile olsanız aile ilişkilerim hakkında bir yorum yapma hakkınız yok."
Böyle bir tepki bekliyordu sanırım ne şaşırdı ne de sinirlendi. Sadece kafasını salladı.
"Öncelikle Leydim biz artık Nişanlıyız. Bu konu hakkında yorum yapabilirim diye düşünüyorum. Ve sizin tehlikede olma olasılığınız olduğu için bu durumu öğrenmem gerekti, sizi kırdıysam özürlerimi sunarım."
Daha ortada nişan bile yoktu ki?
"Anlıyorum. Ama bu konuyu şuan konuşmak istemiyorum. Umarım anlarsınız. Gerçi siz Leo ağabey ile yakın arkadaşsınız az çok biliyor olmalısınız."
Yüzüme bakan Cassian beni anlatmak istiyormuş gibi gözlerimin ta içine bakarken düşüncelerimi toparlamam biraz zor oldu.
"Pekâlâ şuan yanlış yaptığımı fark ettik tekrardan özürlerimi sunuyorum Leydim."
Sadece kafamı salladım. Bakışlarımı bahçeye çevirip biraz da olsa rahatlamaya çalıştım. Bu gün olanlar ve dün olanlar beni çok yormuştu. Ben bahçeye bakarken O da benim hareketlerimi izlemeye başladı amacını asla anlamadığım için hiçbir şey diyemedim.
"Bahçeyi gerçekten sevdiniz sanırım."
Kafamda ki karışık düşüncelerimi onun sorduğu soru ile uzaklaştırdım.
"Evet beğendim O kadar güzel ki kendimi bir orman perisi gibi hissetmeden edemiyorum."
Yüzümde buruk tebessüm ile ona baktım. Onun yüzünde de aynı ifâde vardı. Bir kaç saniyede olsa çok huzurlu hissetmiştim. Ilk anıları uyandırdığım günler de bile hep bir diken üstündeydim ama O'nun yanında sanki bana hiç kimse zarar vermeyecek gibi hissediyordum ne kadarda da ironikti bi durum. Kendime küçümse dolu bir gülümse yolladım. Gerçekten benim bu dünyada güvenebileceğim insan yoktu onu fark ettim. Kalbim acı ile kasılırken Cassian tekrar konuştu.
"Hergün buraya gelebilirsiniz. Benim içinde iyi olur."
Ne?? Pardon? Onun için neden iyi oluyor ki? Bir dakika ne kaçırdım ki ben?
"Ah anlamadım sizin için neden iyi oluyor ki?"
Şaşkınca bana bakarken konuştu.
"Peşinizde bir katil varken sizin için en güvenilir alan burası benim sarayımdır."
Ah doğru peşimde bir katil vardı. Nasıl unutabildim. Aniden bu farkındalık ile panik oldum. Eve gittiğimde ne olacak ki? Beni koruyacaklardır ama ben yinede onlara güvenemiyordum. Burada kalarak büyük bir hata mı yaptım acaba? Düşüncelerim elime dokunan başka bir el ile kayboldu. Elin sahibi Cassiandı şaşkınca ona bakınca elimi bırakmak yerine parmaklarını benim parmaklarıma geçiren Cassian ile ne yapacağımı şaşırdım.
"Korkma seni koruyacağıma söz veriyorum."
Ah bu durumla nasıl başa çıkılır ki? Şaşkınca kafamı sallamaktan başka bir şey yapamamıştım. Sonra âniden bir şey oldu ve bu soru çıktı ağzımdan.
"Beni neden koruyorsunuz? Hatta durun benimle olan nişanı neden kabul ettiniz?"
Şaşkınca bana bakan Cassian uzun bir süre konuşmadı. Ve ben ise merakla ne cevap vereceğini bekliyordum. Ellerini sorduğum soru ile çekmişti bile garipti amacı neydi bu adamın? Yaptığı bu hakaret beni üzerken hem kendime hem ona kızgındım. Konuşmasını beklerken inatla yüzüne baktım ama O gözlerini benden kaçırıyordu. Bu kadar zor bir soru sorduğumu düşünmüyordum. Neden hâlâ cevap vermemişti? Tekrar konuşmaya başlayacaktım ki O konuştu.
"Her insanın bir nedeni vardır. Benim de bir nedenim var ve ben bunu size anlatamam ama yemin ediyorum ki sizin için tehlikeli bir durum değil. Belki bir gün ama o gün daha gelmedi."
Kafam daha da karışırken kalbim üzüntü ile atmaya başlamıştı bile. Kendime hakim olmaya çalıştım. Gözlerimi ondan uzak köşelere çevirip sadece kabul ettim. Başka ne yapabilirdim ki? Yalnız kalmak istiyordum o yüzden burada daha fazla kalamazdım.
"Anlıyorum. Benimle hangi konu hakkında konuşmak istemiştiniz?"
"Ah o konu size benim en güvendiğim iki muhafızı görevlendirdim. Bu olaylar durulana kadar sizi koruyacak Leydim."
Ah demek buydu ne bekliyordum ki. Anladığımı belirten bir baş sallaması ile kabul ettiğimi belirttim zaten kendimi koruyacak bir gücüm yoktu bu muhafızlar iyi olurdu benim için. Daha fazla kalmak istemedim. O yüzden sakince ayağa kalktım. O da benimle beraber kalktı.
"Artık gitsem iyi olacak. Yorgunum."
Ortam bir anda buz kesmişti. Böylesi daha iyisi sanırım. Eski aptal duygularımı gün yüzüne çıkarmamak için ondan uzak durmak iyi olacaktır. Zaten korumuşları verdiğine göre benden olabildiğince uzak durmak istiyordu. Kendi aptallığıma güldüm. Sinirle dişlerimi sıktım. Bir daha böyle bir tuzağa düşmemek adına kendime bir söz verdim.
Bir daha görüşmemek için içimden dualar ederek benim için hazırlanan arabaya bindim. Ne zaman o kadar yol yürüdük ve ben ne zaman arabaya bindim. Bunları anlayamadan yola çıkmıştık bile.
Pencereden geride kalan saraya bakarken içimde öfke kırgınlık pişmanlık dolup taşıyordu. Sakin olmak adına derin derin nefes alıp verdim. Daha gidecek uzun yol vardı O yüzden gözlerimi kapattım bu gürültülü arabada uyuyamazdım ama gözlerimi kapatarak düşüncelerimden kaçmak istedim. Aptal sen tam bir aptalsın.
Gözlerimden yaşlar akarken bunları düşünüyordum.
***
-Cassian'ın Bakış Açısı-
Uzaklaşan arabaya batarken içimde anlam veremediğim üzüntü ve pişmanlık çökmüştü. Ellerimi sıkarken kendime küfürler ediyordum. Yine onu üzmüştüm. Engel olmak isterken daha da kırıyordum onu pişmanlık ile görünmeyen arabaya bakarken yanıma gelen hizmetçi ile düşüncelerime son verdim.
"Majesteleri kral sizi toplantı odasında bekliyor."
Onun iğrenç yüzünü görmek istemesem bile bu son olaylar ile ilgili bir gelişme olduğu için çağırıyor gibiydi. Fazla beklemeden toplantı odasına doğru ilerledim. Son kez arkama baktım kalbimde küçük bir sızı oluştu. En sonunda Layla'dan özür dilemeyi kafama not ettim. En kısa sürede hem de. Bunları düşünüyorken odaya gelmiştim bile sakince içeriyi girdim. Kral ve ikinci prens vardı. Sanırım bu sabah konuştuğumuz konuyla ilgiliydi. Acil bir durum olduğu için daha erken toplantı sanırım. İçime kötü bir duygu çökerken sakin olmaya çalıştm. Layla, umarım ona yolda bir şey olmaz. Kötü düşüncelerimi uzaklaştırmak adına masaya oturdum ve konuşulanları dinlemeye başladım.
***
Okur Yorumları | Yorum Ekle |