25. Bölüm

22. BÖLÜM

_mymerl
meryem8498

 

***

 

"Düşler bitince başlamaz mı kabuslar?"

Cem Adrian

 

***

 

-Cassian'ın Bakış açısı-

 

Küçüklüğümden beri eziyet çektim. Ailem beni sevmedi, sevgisiz büyüdüm insanların gerçek yüzünü daha çocukken tanıdım ne kadar kötü kalpli, çıkarcı olduklarını o zaman anladım. Beni dünya'ya getiren annem bile sevmez iken başka biri nasıl sevebilirdi ki? Bu düşünce ile herkesten uzak durdum kendine bir sınır çizdim kalbimi dünyaya kapattım. Kalbim sadece yaşamamı sağlayan bir araçtan başka bir şey değildi. Hâlâ da öyle düşünüyordum. Bu hayatta kendimden başka kimseye de güvenmiyordum, güvenemiyordum.

 

Şuan büyüdüm ama ruhum hâlâ yaralı küçük çocuk olarak kaldı. İyileşmek için ne yapmam gerektiğini biliyordum sevgi, sevmek yaralarımı iyileştirecek ilaç buydu ama o da benim hayatımda yoktu. Kral ile hiçbir zaman güzel bir iletişimimiz olmadı. Kraliçe ise çıkarı için bana katlandı böyle bir ortam da büyümek demek bozuk bir tohumdan büyümüş çirkin bir ağaç demek, ben böyleydim. Beni bu hâle getirenler kendi öz anne ve babamdı. Onlardan nefret ettiğim kadar kimseden nefret etmiyordum. Bir insan ailesi ölsün ister miydi? Ben istedim. Kendimi öldürmek bunu hiç düşünmedim bile çünkü ben bir suçlu değildim. Suçlu olanlar onlardı, ve er ya da geç suçlarının cezasını çekeceklerdi. Sırf o gün için bunca acıya katlanıyordum.

 

Hayatı hep oluruna bıraktım bana kötü davrananlara bin katı ile karşılık verdim, iyi davrananlara ise daha iyisini verdim. Kıssasa kıssas, benim hayat mottom buydu. Halkım için bir sürü sorunlara katlandım ama kral halkın gözünü boyadığı için herkes beni kötü bir prens olarak görüyordu. İlk zamanlarda bunu değiştirebilirim diye düşündüm, ama sonuç hep aynıydı. Kralın gözde prensi ben değildim. Benim ölümümü isteyenler vardı en çokta kral istiyordu. Kraliçe ise sırf kral amacına ulaşmasın diye bana destek olmuştu. Caleb ile beni destekleyen soylular gizli bir savaş veriyordu. Herkes daha fazla toprak için savaşıyorken, ben de kader beni nereye götürürse oraya gidiyordum.

 

Sanki uzun zamandır su altında yaşayan biri gibiydim. Sadece kendimle ilgilenen başka kimseyi umursamayan bir insandım. Ama o gün tamamen değişeceğimi bilmiyordum. Yine her zaman olduğu gibi bana suikast düzenlenen örgütleri tespit etmek amacıyla sokaklarda gezerken ona denk geldim, korku dolu gözleri içimde bir şeyleri uyandırmıştı ama o gün ne olduğunu anlamamıştım daha doğrusu umursamamıştım. Hemen yardım ettim. Kurtulmuştu ama bedeni hala titriyordu. İlk defa yüzünde o aptal sahte gülümse dışında gerçek bir duygu belirtisi görmüştüm, biraz garip gelmişti, ona karşı hiçbir duygum yoktu olamazdı zaten. Bana benzeyen biri ile olmazdım. İki yalnız ruhlar olarak kendimizi iyileştiremezdik. Böyle düşünürdüm hep ama saçma bir düşünce olduğunu sonradan anlamıştım. Her şeyi halletmiş yolda giderken dük ile karşılaştık. Fazla konuşmadan eve doğru yola çıktık. O gece dük ile bu olayı konuştuk.

 

Dük endişeliydi başına bir şey gelmesinden çok korkmuştu.

 

"Bu kadar endişeliyseniz dışarıya niye korumasız çıkmasına izin verdiniz?"

 

Dük ilk önce şaşırdı, bir kaç dakika sessizce dışarıyı izledi ilk defa üzgün ve yorgun görmüştüm onu şaşırdım ama konuşmadım onun konuşması bekledim.

 

"Pişmanım, ama faydası yok."

 

"Neden pişmansınız?"

 

Yüzünü bana çevirdi. Gözleri acı ve özlemle doluydu sanırım ölen eşini hâlâ çok seviyordu.

 

"Bu kadar yıl sonra onu ne kadar yalnız bıraktığımı fark ettim o yüz pişmanım."

 

Cevap vermedim beni ilgilendirmezdi ben başka bir konu için gelmiştim buraya.

 

"Anlıyorum."

 

Biraz daha düşündü sonunda ne yaptığını fark etti, kendini toparladı ve masasına ilerledi.

 

"Üzgünüm kafam dağıldı, siz belgeleri görmek için geldiniz sanırım. Onu vereyim."

 

Masanın çekmecesinde ki kilitli kısmı açtı ve belgeleri aldım hemen. Okumaya başladım. Bu isimler mi beni öldürmeye çalışıyor? Bazılarını tahmin etmiştim ama bu kadar çok kişi benden kurtulmak isterken yaşama hevesim daha da artıyordu.

 

Belgeleri aldım veda edecekken dük durdurdu.

 

"O adamlar nerede hapishaneye mi gönderdiniz?"

 

Ah onlar stres topum oldukları için muhtemelen cehennemde?

 

"Öldüler."

 

Dük ilk önce şaşırdı böyle bir şey beklemiyordu sanırım haklıydı. Ama anlayışla kafasını salladı ve teşşekür etti. Başımı salladım veda ederek çıktım.

 

Saray'a döndüğümde saat baya geç olmuştu uyumak en iyi seçimdi sanırım yarın yapacak işlerim olduğu için de erken kalkmam gerekti.

 

Uyudum. O günden sonra uykularımı kaçıran kabuslar görmeye başladım. Nedeni neydi? Neden onu görüyordum, hep aynı yerde aynı şekilde neden?

 

Genç adam her zaman ki gibi geç saatlere kadar çalışmış uyku vakti gelip geçmişti bile ama farkında değildi asistanı ona haber verince yaptığı işleri bırakıp odasına çekilmişti. Şimdi ise yatmış uykuya dalmaya çalışıyordu. Ne zaman uyuduğunu anlamadı ama yine vücudu sanki kriz geçiriyor gibi titremeye terlemeye başlamıştı.

Adamın gözü hiçbir şeyi görmüyordu her yer kanka ve ateşle kaplıydı o sadece yürüyordu, uzun bir yürüyüşten sonra büyük bir konağa ulaştı. Etraf sessizdi ay her zamankinden daha parlaktı adamın üstü toz kir ve öldürdüğü insanların kanı ile kaplıydı, bu şekilde ulaştığı konağa geldi iki muhafız onu görünce telaşlandı ne yapacaklarını bilemeden orada can verdiler. Kapının kenarlarında ki meşaleleri bahçeye attı ateş hemen etrafı sardı çoğu ev halkı uykuda olduğu için fark etmek geç olacaktı. Adam kime gideceğini biliyordu o kızı öldürecekti aklında ki tek düşünce buydu. Neden diye düşünmüyordu sanki hipnoz altında yapıyordu, ama içten içe yapmak istemiyordu buna engel olamıyordu. Kendi bedenine hâkim olamıyordu.

 

Yangını fark edenler çığlık çığlığa koştular ama artık çok geçti, adam kızın odasına ilerlemekteydi önüne gelen herkesi öldürüp sonunda odasına ulaştı. Kapıya sertçe tekme attı kırılan kapı yeri boyladı. İçeriyi izledi karanlıtı ama yangından dolayı hafif ışık vardı etrafı taradı kız yatakta yoktu sonunda bir ses, hıçkırık sesi duyunca masaya doğru ilerledi kız korku ile masanın altında oturmuş ağlıyordu o kişiyi tanıyordu nefret ettiği kız Layla Reinhardt, ona korku dolu gözlerle bakarken kılıcı bedenine sapladı.

 

Cassian, şok ile sıçradı. Bu kaçıncı kabustu Layla ile karşılaştığı o günden beri bu kabusu görüyordu düzgün uyuyamıyordu. O kızın korku kaynağı olmak içinde bir yerlerinde acı oluşmasına neden oluyordu. Ne yapacağını düşündü ama bir çözüm bulamadı. Layla ile tekrar görüşürse bunlara son verebilir miydi?

 

Her zaman ki düşünceler ile işe başlayacakken, Dük Reinhardt'ın acil toplantısı ile çağrıldı.

 

Oda'ya giren Cassian şaşırdı ama belli etmedi içeride tüm Dükanlıklar toplanmıştı, hemen yerine geçti ortam gergindi. Ne olduğunu anlamadı ama Dük söze girdiği an herkes şok oldu böyle bir olay beklemiyordu kimse.

 

"İçimize casus yerleştirmişler."

 

Kral sinirliydi. Böyle bir şeyin olacağını biliyordu. Uzun yıllar önce Daril krallığı ve diğer krallıklarla saldırmazlık antlaşması imzalanmıştı ama buna uymayan bir krallık olacağını tahmin etmemişti. Bunu detaylı bir şekilde araştıracak ondan sonra da yetkililere bildirecekti. Tüm kıtayı ilgilendiren bir konuydu sonuçta ama bunun sonunda bir savaş olacağı kesindi. Kral etrafda ki seslerden dolayı düşüncelerini uzaklaştırdı.

 

Cassian kralın ne düşündüğünü hemen anladı. O da aynı şekilde yapardı sanırım. Sonra kafasını Reinhardt Düküne çevirdi konuşlanları dinlemeye devam etti.

 

Casuslar ülkemizde hem de Dükanlıkların içine casus yerleştirilmişti ve bunu bulan kişi ise hiç beklediğim biriydi Layla...

 

Bir kaç gün sonunda casuslar bulundu ve kimler tarafından yerleştirildikleri anlaşıldı artık herkes tetikte neler olacağını beklerken, Kral ile Dük bana nişan haberini verdi.

 

Bunu bekliyodum. Layla büyük bir olaya imza atmıştı ve Kral da bunu kullandı. Dük Reinhardt beni desteklediği için benimle nişan yapması en iyi ihtimallerden biriydi. Layla'yı sevmiyordum. Ama bu olan olaylardan sonra onda farklı bir şey olduğunu anlamıştım, onu kurtardığım andan itibaren gördüğüm kabuslar ve şimdi casusları bulması ve en önemlisi artık benden uzak duracağını söylemesi, bir şeyler biliyordu ve nedenini öğrenmem gerekti. O yüzden bunu kabul ettim. Ona yakın olursam öğrenirdim.

 

Kral yemek davetinde bunu tüm aileye duyurmayı planladı. Benim için bir önemi yoktu. Sadece O kızda ki değişikliğin nedenini anlatmak için kabul etmiştim.

 

*** 

-Helen'in Bakış açısı-

 

Tenha bir evde evsizlerin uğrak yeri olan ahşap döküntü dolu evde bir genç kız korku ile saklanıyordu. Bu kişi Helenden başkası değildi. Helen bu ülkeye casus olarak gönderilmişti Oliver ona bu görevi vermişti ama hiçbir şey başaramamıştı. Yerde oturmuş dün gece olanları düşünürken gözleri doldu, boktan bir hayatı vardı. Neden böyle olmak zorunda? Düşündü Helen, ailesiz büyüdü fakirdi, evsizdi, kötü adamlar ona bir şey yapmasın diye erkek kılığında dolaşır dururdu sokak'ta yaşıyordu, aç gezer bazen yemek bulmak için hırsızlık yapardı hayatı zordu. Bir gün sokakta yaralı bir asili kurtardı, o adam Oliver'dı onun sayesinde sokaktan kurtulmuştu bunların bedeli vardı elbette, ondan yapmasını istediği bir görev vardı. Bu ülkeye geldi tam olarak beş yıl önce bir baron'un kızı gibi davrandı ki baron da haindi bu yüzden onun kızı gibi davranmak zor değildi, geldiği ilk yıldan itibaren sarayın ve iki prensinde olduğu yerlerde dolaştı amacı onlarla tanışıp kendisine aşık etmesiydi ama ikiside onun yüzüne bakmıyordu. İçinden böyle olmaması gerektiğini savundu denedi ve sonunda ikinci prens ile bir iletişimi oldu, ilk önce arkadaş oldular ve yakın zamanda ondan hoşlandığına emindi ama yine de görevde başarısız olduğunu bildirdiler, korktu Helen bundan sonra ne olacağını biliyordu çünkü üstleri onu öldürmek için gelecekti. Kaçtı, şimdi burada saklanıyorken ne yapacağını düşünüp durdu en sonunda bir çözüm buldu, ikinci prens ile konuşup kendisini kurtarmak zorundaydı. Ülkesinde casusların olduğunu ve bazı kilisenin de bu işin içinde olduğunu söylemek için ama olmadı, daha doğrusu yapamadı. O kadın Layla onun yüzünden yaptığı bu planıda elinde patlamıştı. Sinirle ellerini sıktı başka bir şey düşündü. Saklandığı yerde daha fazla kalamazdı birileri onu bulacaktı elbette o tarikâtçıların adamları her yerdeydi onu bulurlardı. Kaçmak için bir yer bulmalıydı.

 

Ve sonunda bulmuştu. Her ne olursa olsun Caleb'e gidecekti bir casus olduğunu söylerse onu anında öldürürdü ama başka bir seçeneği yoktu. En azından O beni seviyordu, bu düşünceye tutunarak yola çıktı.

 

*** 

 

-Layla'nın Bakış açısı-

 

Cassian'ın bu kadar rahat olması onu şaşırttı kapıyı çalan kişi ikinci prensdi, ben daha konuşmadan hızla açtı şokla ona batarken, bu gün daha ne kadar şaşıracaktım bilmiyordum. Kendime gelmeden Cassian sinirle ona doğru ilerledi. Neler oluyor böyle?

 

"Bir Leydinin odasına izinsiz gidilmez sanırım görgü kurallarını tekrar öğrenmen gerek ikinci prens."

 

İkiside sinirle bakarken ben onlardan daha da sinirliydim. Gece vakti beim odamda ne işleri vardı. İkinci prens mahçup olmuş bir şekilde bana baktı. Bu ne yaşıyor be?

 

"Özürlerimi sunarım uzun bir süre ses gelmeyince bir şey oldu diye düşündüm."

 

Ben cevap vermeden Cassian konuştu.

 

"Bir daha böyle hadsizlik yapma bu kadın benim nişanlım ondan uzak dursan iyi olur."

 

Ne? Şuan bu lanet yerde neler oluyor? Hangisine tepki vereceğini düşünürken kafam allak bullak oldu. Yorgundum ikisini deçekemezdim bu saatte, kızgın bir ses tonu ile araya girdim.

 

"Yeter! İkinizi de odamda istemiyorum lütfen artık gidin."

 

İkiside şaşkınca bana baktı. İkinci prens önce konuştu.

 

"Özür dilerim uygunsuz davranışım yüzünden sizinle önemli bir konu hakkında konuşmak için acele ettim ama yanlış bir karardı. Daha sonra sizinle iletişim kuracağım tekrardan özür dilerim."

 

Ah saçmalık. İstemiyorum seninle konuşmak falan. Cassian, Caleb konuştukça kaşları daha da çatıldı gözleri nefretle doldu taştı kavga çıkmasını önlemek adına hemen kabul edip gönderdim onu, Cassian ile tekrar baş başa kalmıştık.

 

"Kabul ettin."

 

Sesi biraz kırgın mı geliyordu yoksa ben mi yanlış duydum?

 

"Etmemek için bir sebeb yok. Sizinle de daha sonra uygun bir zamanda konuşursak ikimiz için de iyi olur. Lütfen gidin. "

 

Sözlerimi duyunca bedeni titredi, hiçbir şey söylemeden çıktı. Harika trip mi yedim bana mı öyle geldi?

 

Yorgunluktan kendimi yatağa attım. Lucy hala yoktu bu kız nereye kayboldu sinirle nefes verdim. Kapı çalınca korktum neyseki gelen Lucy'di. Sonunda doğru kişi gelmişti. Ne yaşadım bu gün ben??

 

Üstümü hızla değiştirip yatağa geçtim. Bu gün başıma gelen olayları düşünürken bir şey fark ettim. Caleb onda bir sorun vardı ve bu çok önemli bir şey olmalı. Bu kadar pervasızca davranmak ona göre değildi. Bu konuyu yarın düzgün bir kafayla düşünecektim. Yorgunluktan gözlerim kapanmıştı. Ben uykuya dalarken gecenin ilerleyen saatlerinde beni kötü bir olayın beklediğini bilmiyordum.

 

 

***

 

 

~~Selam oy ve yorumlarınızı bekliyorum. İçime yine sinmedi ama neyse keyifli okumalar. ~~

Bölüm : 19.02.2025 23:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...