22. Bölüm

19. BÖLÜM

_mymerl
meryem8498

 

~~Oy ve yorum atmayı unutmayın keyifli okumalar~~

 

***

 

"İki insan arasında hangi şartta olursa olsun kaderden daha uzak bir mesafe olamaz. Çünkü kader, insanın yürümek zorunda olduğu en uzun yoldur."

 

-Layla'nın bakış açısı-

 

Hayat ne garip değil mi? Devamlı fikirlerini değiştirmek zorunda kalıyorsun daha bir kaç gün önce buradan kaçmak isterken şimdi kalmak ve burada ki insanları kurtarmak istiyordum niye? Bana hiçbir şekilde yardımları olmayan bu insanlar için değer miydi? Ama içimde bir yerlerde ben gitmemi engelleyen suçluluk duygusu yaşıyordu buna karşı koyamıyordum ya da istemiyordum... Artık bu yola girdiğime göre değiştirmek için çok geçti. Sakince kitapta ki olayları düşündüm krallık neden yıkılıyordu? Bunun için önce komşu ülkeleri ele alalım.

 

Bu dünyada Dört büyük krallık vardı. Birincisi Halaz krallığı büyük yüz ölçümü ile iki tarafı okyanusla kaplı olan bu krallık en gelişmiş ve en güçlü krallıktı diğer üç krallık bu Halaz krallığı ile ilişkisini bozmak istemedikleri için herhangi bir müdahale bulunmazlardı ama diğer üç krallık için aynı şey geçerli değildi.

İkincisi ise Lorvil krallığı geçimini madenlerden yapan kıtada orta kısımda bulunan bu krallık karada en iyileriydi. Üçüncüsü ise Daril krallığıydı bunlar da hayvancılıkla ilgilenirdi ve en kötü krallıktı küçük topraklara sahip olduğu için diğer Krallığa savaş açmıştı şuan tüm krallık uyum içinde yaşasa bile savaş patlak verecekti ve kesinlikle benim şuan yaşadığım krallık olan Descartes krallığı yıkılacaktı ondan sonra ne olacağını bilmiyodum çünkü kitabın sonunu doğru okumamıştım beni korkutan da buydu. Eğer prensler düşman olmazsa Krallığın yıkılacağını sanmıyordum. Ne de olsa en önemli ipucuyu bulmuştum "casuslar" Artık tetikte olacaklarını düşünüyorum şimdi ki planım ise veliaht prensin delirmesini önlemek. Burada kadın kahramanda değişik bir şey vardı gönderdiğim adam'dan haberi alamadım demek ki bu yıkımda onunda parmağı vardı yani ona karşı tetikte olmalıydım. İlk olacak prens için akşam yemeğinde bir şeyler yapacağım umarım yapabilirim.

 

Bunları düşünerek uykuyla dalmıştım bile.

 

Karanlık her yer kapkaranlık gözü hiç bir şeyi görmüyordu ama acı dolu çığlıkları duyabiliyordu, bir şeyler bulabilmek için ellerini uzattı ama koca bir boşluk ile karşılaştı, sanki gökyüzü bu feryatları duymuş gibi gürledi, etraf biraz da olsa aydınlandı ve odası boştu kimse yoktu aşağıdan gelen sesler de susmuştu, demek ki herkes ölmüştü Layla korku içinde yatağından uzaklaştı ve sessizce kapıya yaklaştı dışarıyı dinledi bir kaç saniye ama hiç bir şey yoktu ölüm sessizliği almıştı şimdide konağı. Telaş içinde ne yapacağını bilemeyen Layla odayı taradı karanlıkta durduğu için gözleri bir nebze olsun alışmıştı etrafı az da olsa görebiliyorsdu, masaya yaklaştı orada kendini savunacak herhangi bir şey bulmayı umdu ama sonuç koca bir sıfırdı. Tekrar ne yapacağını düşünürken ayak sesleri duydu gittikçe ona yaklaşan bu ayak sesleri kalbine korku saldı masanın altına saklandı, hemen eli ile de ağzını kapattı gelen kişi nefesini duymasın diye ama nafileydi çünkü içten içe biliyordu o kişi gelince ölecekti. Kapı sert bir tekme ile açıldı kendini tutamayan Layla koca bir çığlık attı.

 

Sonunda gözlerini açtığında rüya gördüğünü anladı. Rahat bir nefes aldı sadece rüya sakin ol diyerek kendini sakinleştirmeye çalıştı.

 

Bu rüyayı neden gördüğünü çok iyi biliyordu. Akşam kraliyet ailesi ile görüşüceği için gergindi, yaşadım sıkıntı ve gerginlik bana böyle yansıyordu sanırım, gördüğü rüyayı kafasından uzaklaştırı hızlıca şuan düşük bir psikoloji ile güne başlamak istemiyordu. Yatakta beş dakikada daha durdu yorgundu ama işleri onu beklemezdi o yüzden kalkıp yemek yemesi sonra da akşam için hazırlanması gerekti. Şu zamanlarda eski dünyasını özlüyordu en azından on saat hazırlık yapmıyordu orada, ve en önemlisi de telefonu vardı, Layla en çok onu özlüyordu. Daha fazla saçmalamadan kalktı tam banyoya gidecekken hizmetçi Lucy gelmişti kapıyı hızlıca açında bir an düşüncelerim rüyama gitti o yüzden kaşlarım çatıldı ve yüzüm sertleşti. Helen korkmuş titrek bir hâlde yere oturarak özür diliyordu, şok ile ona baktım ve hemen elinden tutup kaldırdım onu.

 

"Sakin ol sana kızmadım başka bir şey düşünüyordum."

 

"B-ben yine özür dilerim Leydim kapıyı çalmadan girmem büyük bir hata... "

 

"Tamam Lucy sakin ol affettim ne için gelmiştin onu söyle vaktimiz yok."

 

"Aa doğru ben sizi uyandırmak için gelmiştim aşağıda kahvaltı için sizi çağırdılar."

 

Yüzüm yine düştü ne kadar kaçmak istersem de gitmem benim için daha iyi olurdu akşam ki yemek için sorularımı soracak ve ona göre bir şeyler yapacaktım.

 

"Anladım içeriden kıyafet ayarla bana hem şimdi kahvaltı için hemde akşam için, temizlenip geliyorum."

 

Lucy heyecanla atıldı.

 

"Ben size yardım edeyim Leydim."

 

Elimi kaldırıp onu durdurdum.

 

"Gerek yok kendim hallederim. Sen kıyafet işini yap."

 

Sesim çok emri vaki çıktı ama laftan anlamıyordu bu kız.

 

Karmaşık bir duygu denizi olan kalbimi sakinleştirmek adına banyoda attım kendimi zira anca o toparlardı beni.

 

Banyoda ki işlerimi halletmiş hazırlığımda bitmişti, yavaşça yemek odasına girdim. İçeride her zaman ki oturan iki kişi ile göz göze geldim selam vererek yerime oturdum.

 

Hafif bir öksürük ile dikkatlerini çektim. İkiside bana bakınca konuşmaya başladım.

 

"Akşam yemekte dikkat etmem gereken bir durum var mı?"

 

Tek tek ikisinin yüzüne baktım. İlk olarak dük konuştu.

 

"Sadece sakin kalmanı istiyorum geri kalanı ben ve ağabeyine bırak."

 

Ah ne kadar rahatladım bilemezsin zaten pek konuşmayı düşünmüyordum.

 

"Pekâlâ siz öyle diyorsanız."

 

Bir kaç dakika sonra tekrar konuştum.

 

"Casuslar bir şey söyledi mi?"

 

 

Dük casus lafını duyduğu an yüzü sinirle doldu.

 

"Bir şeyler bulduk sen boşver bunları bize bırak."

 

Hah size bırakırsam ülke yok olacak sinirlendim.

 

"Ben olmasam casusları bile bulamazdınız bilgi vermek bu kadar zor mu?"

 

Sonlara doğru sesim sert çıkmıştı.

 

"Layla kendine gel!"

 

Sinirle Leo konuştu.

 

Sakince ona döndüm.

 

"Sen hiç konuşma yanında casuslar geziyor haberin bile yok!"

 

Bunu söyledim an ortalık sessizliğe gömüldü. İkiside böyle bir tepki beklemiyordu sanırım. Az önceki sinirim biraz da olsa geçmişti.

 

Kimse konuşmaya yanaşmadı. Ben de Dük'e diktim bakışlarımı o da bunu fark edince pes edip konuşmaya başladı.

 

"Biliyorsun sen belgelerl getirince ilk önce yalan olduğu düşündüm ve kendi adamlarımla araştırdım, ama gerçekti. Evde ki tüm çalışanları topladık ve detaylı araştırıp hepsinden kurtulduk.

 

Ondan sonra kral ile görüştüm o da diğer Dük ailelerine bilgi verdi o şekilde tüm casusları tutukladık. Şuan bilgileri alıyoruz. Şüpheli olan Daril krallığıydı."

 

 

"Anlıyorum, bilgi için teşekkürler."

 

Çoğu şeyi kitaptan bildiğim için buna şaşırmadım ama düşmanı bulmaları daha iyi olmuştu.

Dük teşekkürümü duyunca gerildi.

 

"Etme seni sayende bulduk çok geç olsaydı durumumuz daha kötü olurdu."

 

Cevap vermedim başımı salladım sadece.

 

Biraz daha yemek yedikten sonra kalktım akşam yemeği için hazırlanmam gerekti.

 

Odaya geçtiğimde Lucy elbiseyi hazırlamış takıları ayarlıyordu.

 

Hızlıca girdim odaya.

 

"Hadi başlayalım Lucy."

 

"Evet Leydim."

 

Üstümde ki elbiseyi çözmesini bekledim. İpleri çözünce paravan geçtim ve çıkarmaya başladım. Bir yandan da Lucy ile konuşuyordum.

 

"Lucy kaç yaşındasın?"

 

"On yedi yaşındayım Leydim."

 

Ah anladım. Küçükmüş bu yaşta böyle zor işlerde çalışıyordu..

 

"Kardeşin var mı peki?"

 

 

"Evet iki tane kardeşim var onlarda çalışıyorlar."

 

"Ne güzel."

 

Biraz daha konuştuk ve elbise kısmı bitmiş saçlarımla makyajımdaydı sıra.

 

Koltuğa oturdum.

 

Yüzümü hafif silerken Lucy konuşmak için ağzını açıp kapatıyordu.

 

"Sor."

 

Şaşkınca bana baktı kız.

 

"Sorunu sor diyorum sabahtan beri önümde kıvranıyorsun."

 

"Şe-ey makyajı daha dolu yapabiliriz isterseniz. Bu gün majesteleri veliaht prens ile görüşeceksiniz ya."

 

 

Kalbim ismini duyunca hızlı atmaya başladı. Soru hiç beklemediğim yerden gelmişti. Sakin olmaya çalıştım yüzüm kızarmış gibi yanıyordu.

 

"Saçmalık. Her zaman ki gibi yap bir daha ondan bahsetme."

 

Sesim biraz sert çıktı aslında Lucy'e kızmıyordum. Kendime kızıyordum. Bu durum neydi böyle aşık olmuş gibi tepkiler de neydi öyle akşam yemeğinde böyle bir durum olmaz umarım. Kendi rezil etmek istemiyordum.

 

Bir kaç dakika sonra makyaj faslı bitince takılarımı taktım neredeyse beş saattir hazırlık yapıyordum yorgunluktan ölüyordum. Biraz dınlenmek için koltuğa atmıştım kendimi.

 

Yarım saat sonra yola çıkacaktık. Yol zaten saatler sürüyordu. Kendime yolda okumak için kitap seçmiştim. Beni aşağıdan çağırmalarını bekliyordum.

 

Bugün neler olacak çok merak ediyordum. Cassian'ı ve ikinci prensi göreceğim için heyecanlıydım. Layla tabiki de ikinci prensi tanıyordu balonlardan kısa bir karşılaşma olmuştu ama konuşam hiç olmadığı için ilk defa bu akşam olacaktı o yüzden üstümde biraz da olsa gerginlik vardı.

 

Kapı çalınca yola çıkacağımızı anlamıştım hemen ayağa kalktım ve kapı açılınca Leo'ya gördüm şaşkınca ona baktım.

 

"Bir şey mi oldu?"

 

Kararsızca içeriyi girip kapıyı kapattı.

 

"Hayır sadece seninle konuşmak istiyordum."

 

Kafamı salladım, geri oturduğum yere geçtim ve onunda oturmasını bekledim. Karşıma geçti.

 

"Evet sizi dinliyorum."

 

 

Bir kaç dakika kendini toparlaması bekledim. Sonunda konuşmaya başladı.

 

"Biliyorum özür dilersem bile senin beni affetmen imkansız ama yine senden özür dilemek için geldim buraya, uzun zamandır sana çok kötülük yaptım çok pişmanım bundan sonra böyle bir şey olmayacak seni her şekilde koruyacağım bundan emin olabilirsin."

 

 

Aynı şeylerdi Dük de böyle konuştu ama artık geçmişti bundan sonra onlardan hiçbir şey istemiyordum.

 

"Anladım. Başka bir şey yoksa yalnız kalmak istiyorum."

 

Özrüne cevap vermediği için üzgündü ama umrumda mıydı? Koca bir hayır artık ikisinide umursamıyordum.

 

Benim yaşadıklarım çok zor şeylerdi ve bunları yaşamam da en etkili kişiler onlardı ve affetmek demek kendime ihanet etmek demekti o yüzden böyle bir şey yapmayacaktım.

 

On dakika sonra Lucy gelmişti. Evet gitme zamanı. Bakalım bu akşam beni neler bekliyordu.

 

***

Yola çıkmamıza yaklaşık bir saat olmuştu, yanıma getirdiğim kitabı okurken araba sesssizdi. Kimse konuşmuyor kendi işlerine bakıyordu.

 

Dük yine her zaman ki gibi beyaz ve lacivert tonlu takım elbise gitmişti. Leo da siyah ve lacivert takım gitmişti. Ben ise mor ve beyaz tonlu ve son zamanın modası olan bir elbise tercih etmiştim. Hepimiz baya şıktık. Saçlarımı hafif bir topuz yapmıştım boynum açıkta duruyordu ve beyaz tenim ile elbisenin rengi çok iyi duruyordu hazırlık bitmiş aynaya baktığımda kendime aşık olacaktımm resmen Layla güzeldi Cassian'nın gözleri kör bu kızı nasıl sevmez?

 

Neyse daha fazla saçmalamadan kitabıma döndüm.

 

İki saat sonra saraya varacaktık. O zamana kadar sadece kitabı okumak daha iyi olurdu yoksa düşüncelerim istemediğim yerlere kayıyordu.

 

Sonunda gelmiştik kapıda ki muhafızların kimlik kontrolünü bitirmesiyle içeri girmiştik. Sonunda arabadan inecektik. Bu kadar uzun saat yolda oturarak iğrenç konforu ni araba ile hemde işkence gibiydi resmen. Hemen inmek istiyordum. Kapı açılınca ilk önce dük sonra Leo en son da ben inecektim.

 

Kapıya tutunup inecekken bana uzatılan iki tane el ile durdum. Kafamı biraz kaldırıp baktığım da ise Dük ile Leo benim inememe yardım etmek için bekliyorlardı.

 

İkisini tutup indim şuan sadece yürümek istiyordum çünkü O yüzden fazla düşünmedim. Sadece biraz şaşırdım ilk defa ikisinin ellerine dokunmuştum, elimde eldiven vardı ama değişik bir histi onlara dokunmak.

 

Saray kapısına ilerleyen etrafı inceledim ve gerçekten çok güzeldi hava aydınlıktı daha kararmamıştı o yüzden etrafı incelemekte bir sıkıntı yoktu. Bahçe kocamandı ama sarayda bir o kadar büyüktü resmen tarih kokuyordu burası filmlerden ki prensesler gibi hissettim bir an biz konak bunun yanında küçük ev gibi kalırdı kaç tane insan vardı burada?

 

Önde ikisi arkada ben yürürken durdular önüme baktım ve Veliaht prens ile ikinci prens duruyodu sanırım bizi karşılamaya gelmişlerdi.

 

İkisine göz ucuyla baktım sıkıntı çıkmadan bu günü bitirmek istiyordum.

 

Dük ile Leo onlarla konuşurken ben sessizce arkada bekliyordum. Beni pek takmıyorlardı sanırım, kendimi kötu hissetmeden edemedim, yüzlerine mi bakmam gerek ya da etrafa bakmam mı lazım? Ne yapmalıyım diye düşünürken biri bana seslendi. Bu ikinci prensti şaşkınca ona baktım.

"Leydim çok güzel olmuşsunuz."

 

"Efendim?"

 

"Çok güzel olmuşsunuz sakıncası yoksa size eşlik edeyim Leydim yemeğe daha vakit var sizi gezdireyim isterseniz?"

 

Ah hayır ne yapacağım ben böyle bir şey beklemiyordum. İkinci prens beni pek yakmazdı ne oldu şimdi? Çaresizce Dük ile Leo'ya bakarken Cassian'nın sesi ile ortam daha da gerginleşti.

 

"Ben gezdirebilirim ikinci prens sizin daha önemli işiniz vardı yanlış hatırlamıyorsam?"

Cassian biraz sınırlı duruyordu ikiside birbirlerine nefretle bakarken ortam daha da soğuyordu.

 

Harika geldiğimiz ilk dakikada gerginlik tavan oldu şimdi ne yapmalıyım?

 

 

***

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 13.02.2025 12:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...