"Varoluş çelişkilidir; çelişki onun ta kalbinde yaşar.
Çelişki zıtlıklar sayesinde yaşar, o zıtlıkların dengesidir. Ve bu dengeyi tutturabilen kişi yaşamın, varoluşun, Tanrı'nın ne olduğunu da anlayabilecek duruma gelir. İşin sırrı dengededir. "
* * *
~Geçmişten Kesit
Konak bu gece çok canlıydı. Çünkü eve yeni bir üye katılıyordu.
Gecenin karanlığında, gökyüzünün üstü siyah bir perde ile kapanmışken, insanlarda evlerine kapanmışt. Bu gecede bir tane koca evin tepesine dolunay duruyordu ve etrafa ışık saçıyordu, sanki güzel birinin bir meleğin geleceğini duyuruyormuşcasına etrafı daha da aydınlatıyordu.
Konak'ta kadının acı çığlıkları saçılıyorken çalışan herkes telaşla oradan oraya koşuyor zamanla yarışıyorlardı. Bugün herkesin çok sevdiği hanımefendi doğum yapıyordu yaklaşık iki saattir başlayan bu tatlı telaş hâlâ devam ediyordu, ve bir terslik çıkmasın diye herkes diken üstünde çalışıyordu bu yüzden Konak'ta bir sessizlik hakimdi sadece doğum yapmaya çalışan kadının çığlıkları duyuluyordu.
En gergin olan kişi ise Dük'ten başkası değildi elbette, çok sevdiği karısına bir şey olacak diye ölüp ölüp diriliyordu âdeta, bu gerginlik ile korku tamı tamına 8 saat sürdü ve en sonunda bekledikleri sesi duymuşlardı küçük bebeğin ağlayan sesleri koca konağı o inletiyordu şimdi.
Adam hem korku hem de heyecan ile odaya girdi doktorlar her şeyi toplamış bebeği annesinin kucağına vermişlerdi.
Dük endişe ile yatağa ilerledi ve orada deli gibi aşık olduğu karısına tıpatıp benzeyen bir kız çocuğu duruyordu.
~Kesit Sonu
* * *
İnsan için yaşam ne anlama geliyor bunu hiç düşündünüz mü? Küçük çocuk için büyümek bir yaşamdır, yetişkin insanlar için ise para, aşk, kariyer bu değişebilir işte bunlar o insanlar için yaşamdır. Ve en önemli soru istediklerimizi elde ettikten sonra niye durmuyoruz? Neden daha fazlasını istiyoruz? Çünkü insanoğlu aç gözlü ve nerede durması gerektiğini anlamayan ya da anlamak istemeyen bir varlıktı. Çocukken temizdik masumduk ta ki büyüyene kadar. Bizim kalbimizi kıran kötü yola düşmemize neden olanlar da bu insanlardı.
Yaşamak sizce neydi?
Herkes mutlu olmayı hak eder. Peki mutluluk elimizde olan bir şey mi? Kendimiz mutlu olabilir miyiz? Bu sorunun cevabı hem hayır hem de evettir. Hayır bazı durumlar biz elimizde değil karşımıza çıkan kötü insanlar yüzünden mutlu olamıyoruz. Ve evet bizim elimizde o insanları hayatımızdan çıkarırsak eğer mutlu olabiliriz. Yani kısaca tek hayatın var ve sen onu kendin seçtiğin yolla devam ettiriyorsun mutlu olmakta senin elinde olmamakta.
Ne demiş Shakespeare; "Olmak ya da olmamak bütün mesele bu."
Her şey senin elinde.
* * *
BİR HAFTA SONRA
-Layla'dan Devam
Sesli bir nefes bırakıp kendimi yatağa attım bir hafta koskoca bir hafta geçmişti bu olanlardan sonra ve her şey planladığım gibi ilerledi.
Kadını alıp götürdükleri sırada kendimi kaybolmuş hissettim. Çocukluk anılarımı, acılarımı, yalnızlığımı... O kadar kötüydüki benim için sanki koca bir ağırlık ve acı vardı üstümde onu alıp atmışlar gibiydi. En sonunda kazanmıştım, rahatlamıştım ruhum artık özgürdü. Bu olaydan sonra Dük Konak'ta ki herkesi soruguya çekmiş detaylıca araştırıp bana kötü davrananlar ile zimmete para geçirenleri tutuklamıştı. Çoğu hizmetçi kovulmuştu. Benim içim iyi bir sonuç olmuştu bu sonunda ilk planım mükkemmel bir şekilde bitmişti. Şimdi ise sıra ikinci planına gelmişti. Evin içine sızan casuslar onların gizli yerlerini öğrenmek için Cedric ile yakın olmaya çalıştım ama benden kaçtığı için elime hiçbir şey geçmedi ve ben de çözümü peşine adam takmakla bulmuştum evet eğer zengin isen he şeyin çözümü vardır. May'a anlatıp ona adam bulması için paralı asker locasına gönderdim ve başına bir şey gelmeden birini bulabilmişti. Bulduğu gibi ona yapacaklarını iletmesini istemiştim.
Bu gün sonunda tüm detayları öğrenebilirdim. Heyecan ile odamda tur atarken pencerem tıklandı sanırım gelmişti, büyük bir sevinçle pencereyi açmaya koştum gelen paralı askerdi. Elinde bir kaç kağıt ile odama girdi. Soru dolu gözlerle ona baktım.
"Biraz riskli bir işti o yüzden az kalsın canımdan oluyordum. Bu yüzden ödemeyi artırmak iyi olur."
Böyle olacağını tahmin etmiştim o yüzden keseye istenilen paranın iki katını koymuştum. Şaka gibi hiç param yoktu ama şimdi Dük özür dileyemediği için bana dört sandık dolusu para ve iki arazi verdi artık zengindim mutluydum, istediğimi yapabilirdim geleceğim için en büyük sorun bu şekilde ortadan kalkmıştı. Adamın konuşması ile dikkatim dağıldı.
"İstediğiniz kanıtlar burada buyrun. Bu örgüt bir çok yerde kök salmış durumda sizin sayenizde bunu öğrendik ve eğer sıkıntı olmazsa patron bize bırakmanızı istedi bu durumu biz kolaylıkla halledebiliriz."
Sakin bir şekilde kağıtlara uzanıp aldım ve yazılanlara göz ucuyla bakıp adama döndüm.
"Hayır ilk harekete geçecek olan benim ondan sonra size bırakacağım diğer ailelere de bulaşmış olduğu kesin onları uyarmak size düşüyor."
Konuşurken kağıtları inceliyordum.
"Ah, bu arada patronuna söyle çok istiyorsa kendi gelsin buraya."
Yüzü maske ile kapalı olduğu için kim olduğunu pek anlayamadım hoş görsem bile tanıyacağımı sanmıyordum. Söylediklerimi pek beğenmemişti kaşları çatılmıştı.
Bir şey demeden odanın içine doğru ilerledim.
Masanın çekmecesinde ayarladığım parayı adama atıp kağıtları masaya koyup oturdum.
"Kaybol."
Benden böyle bir hareket beklemeyen adam bir kaç saniye şaşkın şaşkın baktı ve en sonunda ne yaptığını fark edip geldiği gibi pencereye doğru ilerledi. Atlamadan önce kısık sesle konuştu.
"Söylediklerinizi ileteceğim."
İsim listesi ve yaptıkları suçlar nereden geldikleri bunları bir haftada nasıl bulmuş olabilirler ki? Loncanın patronu gerçekten güçlü biri yani soylulardan biri olmalı kimliğini gizleyerek bu işi yürütüyor olabilirdi. Onun kimliğini bulmam lazım elimde ona dair koz olursa benim için daha iyi olurdu. Listeye bakarken tanıdık isim görünce sevindim. Cedric beni ölüme gönderen adam, işte şimdi senin ölümün benim elimde, gülümseyerek okumaya devam ettim. Ve şimdi en zor kısmı Dük'e nasıl vereceğim bu kağıtları, ve bana soracak sorulara nasıl cevap vereceğimi düşünmem lazımdı sözüme inanacak mı, o bile meçhuldu. Ama yine ileride olacaklar için bunu yapmam lazımdı. Uzun bir süre oda da döndüm durdum en sonunda direkt vermek en iyisiydi ve kazayı da anlatır bana verdiği adres kağıdını da kanıt olarak sunarsam kesinlikle inanır. Hızlıca May'i çağırdım. Beş dakika sonra kapı çalınması ile ayağa kalkıp içeri girmesini bekledim.
"Leylim beni mi istediniz?"
"Evet May gel senden bir şey isteyeceğim Dük burada mı, ona bak ve müsait mi, onu öğren konuşmam gereken konular var önemli."
May zaten konuyu bildiği için hızlıca çıktı. Bana da merakla beklemek kalmıştı. Oda da sıkıntılı bir şekilde yürürken May gelmişti bile heyecanla kafamı çevirip konuşmasını bekledim.
"Sizi bekliyor efendim."
"Oh süpersin."
"S-üp.. Ne pardon?"
Ah yanlış kelime... Duymamış gibi yaparak elime aldığım kağıtlarla odadan fırladım. Hızlı hızlı yürürken odanın ne kadar da uzak olduğunu yeni fark ediyordum. Odaya ulaşana kadar nefes nefese kalmıştım bile.
Kapıyı görünce heyecanım daha da artmıştı en kötü sonucu düşünmemeye çalışarak muhafızların kapıyı açmasını bekledim. Açılınca yavaşça adımlarımı içeri attım.
* * *
O SIRADA BAŞKA YERDE
Adrien Westlake, ülkedeki gözde bekârlardan biri hem yakışıklı hem de soylu olması tüm kadınların peşinde koşmasına neden oluyordu. Ama onun önceliği bambaşka bir şeydi. Küçükken ailesini kaza kaybeden Adrien kardeşi ile yalnız kalınca onu ve kendisini kötü insanlardan korumak için erken büyümek zorunda kalan bir adamdı. Ama ölüm onun peşini bırakmadı küçük kardeşi amansız bir hastalığa yakalanıp vefat etmişti. O zamanlar yalnız olmak ona en büyük ceza gibi gelirdi.
Adam masada belgeleri kontrol ederken bunları düşünüyordu ama kapı çalındı ve düşüncelerini hemen uzaklaştırdı. En sadık yardımcısı Nathan gelmişti. Soru dolu gözlere ona baktı.
"Leydi Layla'ya görevlendirdiğimiz adam geri döndü. Ve çok büyük bir haber öğrenmiş."
"Gelsin."
İçeri maskeli adam girince karşısına oturmasını istedi görünen o ki konuşma uzun olacaktı.
"Efendim leydi Layla benden Cedric adından adamı takip etmemi ve araştırma mı istemişti ve bu bulduğum belgeler ilk önce size göstermek istedim."
Kafamı sallayarak uzattığı kağıtları alıp okumaya başladı. Her okuduğu yeni bilgiler ile gözleri büyüyordu ve beyninde büyük bir alarm çalmaya başliyordu.
"Kızın bundan haberi var mıydı?"
"Evet bir kaç şey bildiğini kanıtlara ihtiyacı olduğunu söyledi bana."
Kafasını salladı ve kağıtları ona geri verdi.
"Bunların hepsini ver ona ve eğer isterse bizimde yardım edebileceğimizi söyle."
"Anlaşıldı efendim."
Adamın çıkmasını bekledi, Nathan'a döndü o da Adrien'in yanında durduğu için kağıtlarda yazanları okumuştu.
"Büyük bir sorun var gibi."
"Ona ne şüphe şimdi ne yapacağız?"
"İnan hiç bilmiyorum ama en kısa sürede bulmalıyız ve bir şey daha Layla, onu tekrar detaylı bir şekilde araştır. Eski bilgiler ile uyuşmuyor."
"Tamamdır."
Masada oturan adam düşünceli bir şekilde bakışlarını pencereye dönümüş karanlık ve bilinmeyen geleceği düşünüyordu. Bu paralı asker Loncasını kurarken kendine verdiği sözü hatırlardı ne olursa olsun kötülüğü yok etmeye masumları korumaya ant içmişlerdi. Gelecekte onları büyük bir kaos bekliyordu derin bir nefes bırakıp yarım kaldığı işlerine devam etti.
Neredeyse akşam olmuştu. Adrien sabırsızca adamı bekliyordu. En sonunda gelmişti. Koltuğa yaslanıp konuştu.
"İçeri gel."
Adam kararsız bir şekilde içeri girip Adrien'e doğru yürüdü.
"Efendim ş-şey... Kabul etmedi."
Kafası karıştı. Neden kabul etmedi nasıl kabul etmez.
"Kendine çok güveniyor sanırım bu kız. Tam olarak ne dedi düzgünce açıkla bana."
Adrien biraz sinirlenmişti o kendi başına koca bir örgütü nasıl yok edebilir ki kabul edeceğini düşünmüştü ama yanılmıştı. Adamın konuşması ile bakışlarını ona çevirdi.
"İlk adımı kendi atacağını ondan sonrası için bizim yardımızı istedi ve ş-şey bir de sizin gelip konuşmanızı söyledi."
Sinirleri daha da gerilirken. Sakin olmak adına derin derin nefes aldı.
"Düzgünce anlat."
"Diğer aileleri bizim uyarmamızı istedi ve eğer yardım etmek çok istiyorsa kendi gelsin dedi. "
Adamın sonlara doğru sesi kısılmış neredeyse duyulmuyordu bile ama Adrien hepsini duymuştu.
Oda da birkaç saniye sessizlik hakim oldu ayakta dikilen adam daha da gerildi bu durumdan, kısa bir süre sonra büyük sesli kahkaha doldurdu odayı.
"İlginç."
* * *
-Layla'dan Devam-
Kapıdan içeri adım atarken söyleceklerimi içimden tekrar ediyordum. Evet yapalım şunu. Oda hala aynıydı soğuk, karanlık ve ruhsuz bir enerji yayıyordu. Masaya baktı hızlıca Dük orada oturuyordu ve bana soru dolu gözlerle baktı hafif bir merakta gizliydi ama ben onu görmek istemedim. Oturmamı istemediği için ayakta beklerken sonunda kendine gelen Dük koltuğu işaret edinceye oturdum. Hemen konuya gitmek istiyordum ama Dük öyle düşünmüyordu sanırım.
"Nasılsın?"
Hiç bekledim bir soruydu bu ne zamandır buradayım ve May hariç kimse bu soruyu sormamıştı, biraz kalbim sızlar gibi oldu ama kendimi toparladım hemen. Şuan bu düşüncelerin sırası değildi.
"Çok iyim, siz nasılsınız?"
Hala resmi konuşuyordum. Dük ise buna bozulmuştu ama böyle bir şeye hakkı yoktu o yüzden hiçbir şey yapmadım.
"İyim bende iyim. Öhm. Sen ne konuşacaktın dinliyorum seni."
"Ah evet Dük size bir şey hakkında bilgi vermek için geldim aslında."
Elindeki belgeleri vermeden önce küçük kağıdı uzattım.
"Bu yazının kime ait olduğunu biliyor musunuz?"
Kaşları çatılmıştı. Kağıdı alıp okudu hiçbir fikri olmadığını biliyordum. Sadece emin olmak istiyordum.
"Bu bana kaza geçirmeden önce verildi. Veren kişi ise Cedricdi."
Kağıda bakan Dük hızla bana çevirdi bakışlarını gözleri soru ve endişe doluydu. Zeki bir adamdı ne demek istediğimi anlamış olmalıydı.
"Demek istediğin şey kaza kasıtlı mıydı?"
"O mu yaptı??"
Sesi biraz kısıt çıkmıştı korkmadan edemedim umarım bitirene kadar dinler.
"Evet ve kazadan sonra çok düşündüm ve bunları buldum."
Belgeleri yavaşça ona uzattım.
Sinirden mi yoksa korkudan mıydı, bilmiyorum ama nefes alış verişi hızlanmıştı.
"Bu.. bunlar ne böyle Layla sen ne nasıl yaptın?"
Sakin olmaya çalışıp konuşmaya başladım.
"Bu evde casuslar var demek ve bizim evden ibaret değil çoğu soyluların evinde de var diye düşünüyorum. Yani krallığımız tehlikede."
"Anlıyorum. Ama kendine zarar verecek bir şey neden yaptın. Bize söyle... Hahh Bunları kimden öğrendin?"
Evet sonunda soruyu değiştirdi kendi de anlamış oldu. Neden onlara gitmediğimi. Derin bir nefes alıp verdim ve olayları anlatmaya başladım.
"Paralı asker Loncasından istedim ve onlarda yardım edeceklerini söyledi."
Yarım saat sonunda konuşmam bitmişti. Bana inanmıştı sonunda. İkinci planda tamamdır. Sevinçten burada zıplaya bilirdim ama kendimi tuttum.
" Tamam, ben bunları doğrulamak için gidiyorum sen de odana geç ortalığı düzeltene kadar çıkma sakın. Ve kapına iki muhafız yerleştireceğim. Bu olaylar bitince detaylı bir şekilde konuşacağız."
"Peki anladım. Gidiyorum o zaman ben."
İlk defa bu kadar çok uzun konuştu benimle. Kalbim sızladı gözlerim doldu. Çabucak odaya geçmek için adımlarımı hızlandırdım. Arkama bir daha bakmadım. Kapı kapanırken üzgün bir adamın bana baktığını görmüştüm. Şaşkınca yürümeye devam ettim.
* * *
Okur Yorumları | Yorum Ekle |