49. Bölüm

27. Bölüm

Melisa Mis
melisamelisa248

Nabersiniz umarım iyisinizdir aşklarım

___________________________

Barlas ve Agâh – Operasyon Başlıyor

 

Barlas, elindeki haritayı incelerken çenesini sıktı. Burak, Lena’yı planlı bir şekilde kaçırmıştı ve bu işin içinde daha büyük bir oyun vardı.

 

Agâh, odada sessizce oturmuş, belindeki silahı yavaşça masaya bırakmıştı. Gözleri buz gibiydi. "Burak bu kadar cesur olamaz. Arkasında biri var. Ama önce onu bitirmeliyiz."

 

Safir, bilgisayar ekranına bakarak konuştu. "Termal taramalara göre Burak, şehrin dışında bir depoda saklanıyor. Etrafı güvenlik kameraları ve sensörlerle dolu."

 

Barlas başını kaldırdı. "Bu iş taktik gerektiriyor. Doğrudan dalarsak Lena’yı tehlikeye atarız."

 

Agâh, hafifçe gülümsedi. "O zaman sensörleri kör edelim. Güvenlik sistemlerini çökerttiğimizde, içeri sessizce girip Lena’yı alacağız."

 

Barlas, askeri cihazları kontrol ederken onayladı. "Harekete geçme zamanı."

 

Ve operasyon başladı.

 

---

Lena – Kaçış Şansı

 

 

Burak kapıdan çıktığında gözlerimi kapattım. İçimde korku vardı ama bir yandan da umut… Beni bulacaklar.

 

Ellerimi oynatmaya çalıştım, ipleri biraz gevşetmiştim. Dışarıdan gelen konuşmalara kulak verdim.

 

"Abi, Barlas ve Agâh peşimizde. Eğer burayı bulurlarsa hepimizi yok ederler!"

 

Burak sinirle bağırdı. "Bırakın gelsinler! Onları burada mezara gömeceğim!"

 

Ama Burak yanılıyordu.

 

Çünkü Agâh ve Barlas, ölüm getirmeye geliyordu.

 

---

 

Operasyon – Çatışma Başlıyor

 

Gece yarısı…

 

Barlas ve Agâh, adamlarıyla birlikte deponun çevresine yerleşti. Barlas bileğindeki cihazı kontrol etti. "Buradaki hareket sensörlerini devre dışı bıraktık. Üç dakikamız var."

 

Agâh, karanlıkta gülümsedi. "Üç dakika fazlasıyla yeter."

 

Sessizce içeri sızdılar. Adamları tek tek etkisiz hale getirirken, Burak’ın ordusu panik içindeydi.

 

Ve ilk kurşun patladı.

 

---

Lena – Son An

 

 

Kapı hızla açıldı. Burak, öfkeden deliye dönmüş bir halde içeri girdi. "Beni küçümsedin Lena! Agâh ve Barlas buraya geldi, ama buradan sağ çıkamayacaklar!"

 

Gözlerimi ona diktim. "Sen kaybettin Burak."

 

O an, dışarıdan gelen patlama sesiyle bina sarsıldı.

 

Burak’ın yüzü gerildi. Silahını çekti. "Eğer ben seni alamazsam, kimse alamaz!"

 

Ama ondan hızlı olan biri vardı.

​​​​​​

BOOM!

 

Kapı patladı ve içeriye Agâh girdi. Gözleri ölüm saçıyordu.

 

Burak tetiği çekmeye fırsat bulamadan Agâh, tek bir kurşunla onun silah tutan elini vurdu.

 

Burak acıyla geriye sendeledi. O sırada Barlas içeri girdi. “Kardeşimle işin bitti, Burak.”

 

Burak, kanlar içinde yere çökmüştü. “Beni öldüremezsiniz… Eğer bana dokunursanız, yeraltı dünyasındaki dengeler değişir…”

 

Agâh silahını Burak’ın başına doğrulttu. “Ben zaten dengeleri değiştirmeye geldim.”

 

Ve son kurşun sessizliği deldi.

 

Burak’ın cansız bedeni yere düştü.

 

Lena gözleri dolu dolu Barlas’a ve Agâh’a baktı. “Bitti mi?”

 

Barlas başını eğdi. “Bitti kardeşim.”

 

Agâh, Lena’yı kollarına aldı. “Artık kimse sana dokunamaz.”

 

O gece Lena’nın kabusu sona erdi. Ama Agâh ve Barlas biliyordu ki bu savaş daha yeni başlıyordu.

 

Sonsuza Kadar Birlikte

 

Burak’ın ölümüyle birlikte Lena’nın içindeki korku yerini derin bir nefese bıraktı. Gözlerini kapatıp havayı içine çekti. Artık özgürdü.

 

Barlas, kardeşinin saçlarını okşadı. “Bitti, Lena. Artık güvendesin.”

 

Agâh ise Lena’yı kollarına alıp sıkıca sarıldı. “Bundan sonra ne olursa olsun, ben hep yanında olacağım.”

 

Lena, gözyaşlarını silerken gülümsedi. “Siz olmasaydınız… Ben asla buradan çıkamazdım.”

 

Barlas, kardeşine ve Agâh’a baktı. İçinde bir huzur vardı ama aynı zamanda bir karar almıştı.

 

“Ben de gitmiyorum.” dedi birden.

 

Lena şaşkınlıkla abisine döndü. “Ne?”

 

Barlas gülümsedi. “Burak gitti ama düşmanlar bitmedi. Ben sizi burada yalnız bırakmam.”

 

Agâh da başını onaylar şekilde salladı. “Burası artık senin de evin, Barlas.”

 

Birkaç gün sonra Lena, Agâh ve Barlas, sahilde Aslan’la oyun oynuyordu. Güneş batarken Lena, Agâh’ın elini tuttu, diğer eliyle de Barlas’a dokundu.

 

“İlk kez gerçekten mutluyum.” diye fısıldadı.

 

Agâh gülümsedi. “Ve hep böyle olacak.”

 

Barlas kollarını iki yana açarak, “Siz beni çok duygusallaştırıyorsunuz. Ama ben buradayken kimse size dokunamaz, merak etmeyin.” diye takıldı.

 

Lena güldü, gözlerinde yaşlarla. Evet, bu defa gerçekten güvendeydi.

 

Eve Dönüş – Kavuşma Anı

 

Araba, büyük taş konağın önünde durduğunda içeriden ayak sesleri duyuldu. İçerideki herkes bir süredir diken üstündeydi. Lena’nın kaçırıldığı haberi eve ateş gibi düşmüş, günlerce uyku haram olmuştu. Ama şimdi… Lena geri dönmüştü.

 

Kapı açıldığında içeriden ilk çıkan Melek Nine oldu. Gözleri dolmuş, elindeki tespih sıkılı bir şekilde duruyordu. Gözlerini Lena’nın yüzüne dikti, sanki gerçekten orada olup olmadığını anlamak ister gibi.

 

“Lenaaaa! Uşağuum, sen misun ha?!” diye hıçkırarak ona doğru koştu.

 

Lena gözleri dolu dolu, hızla ninesine sarıldı. “Benim ninem, buradayım.”

 

Melek Nine, Lena’yı baştan aşağı süzüp ellerini yüzüne koydu. “Uşaağum, seni kara toprağa koyacağum sandum! Rabbime bin şükür! Ömrümü yedin, Allah seni bildiği gibi etsin!” diyerek önce başına vurdu, sonra sımsıkı kucakladı.

 

Ardından Almira Teyze ve Alpay Amca belirdi. Almira Teyze, gözleri dolu dolu Lena’ya baktı, sesi titriyordu. “Lena… Kızım, seni bir daha göremeyeceğim diye o kadar korktum ki!”

 

Lena hızla Almira Teyze’ye sarıldı. “Ben de çok korktum, ama artık geçti.”

 

Alpay Amca, gözlerinde endişeyle Lena’nın başını okşadı. “Biz burada dualar ettik. Ama asıl kahramanlar seni getirdi.” dedi, Agâh ve Barlas’a bakarak.

 

Tam o sırada Lara hızla Lena’ya doğru koştu ve ona sımsıkı sarıldı. “Beni böyle korkuttuğun için özür dileyeceksin, Lena! Günlerdir gözüme uyku girmedi!”

 

Lena, kardeşi gibi sevdiği Lara’nın saçlarını okşadı. “Özür dilerim, Lara. Ama artık buradayım. Artık hiçbir şey olmayacak.”

 

Lara, gözlerini silerken gülümsedi. “Bir daha böyle bir şey olursa, seni ben kaçırırım!”

 

Ardından kapıda Bora, Bars, Safir, Demir ve Araf belirdi. Her biri Lena’ya farklı bir ifadeyle bakıyordu. Demir ve Araf ciddi ama mutlu, Safir gururlu, Bars ve Bora ise alaycı ama sevgi dolu bir ifadeyle.

 

“Bu kadar olaydan sonra hâlâ dimdik ayaktasın ha?” dedi Bora gülerek.

 

Bars ise başını iki yana salladı. “Lena’yı hafife aldıklarını unutuyorsun Bora. Onun nasıl bir savaşçı olduğunu hepimiz gördük.”

 

Araf, Lena’ya yaklaşarak iç çeker gibi konuştu. “Senin başına gelenler yetmedi mi Lena? Biz burada ölüyorduk!”

 

Lena hafifçe güldü. “Ama artık buradayım.”

 

Safir, kolunu Lena’nın omzuna atarak başını okşadı. “Ve burada kalacaksın.”

 

Demir ise ona sessizce bakıp, sonra başını salladı. “Geçmiş olsun, Lena.”

 

Tam o sırada, küçük bir ayak sesi duyuldu.

 

“Annneeeem!”

 

Aslan.

 

Lena, hızla dönüp oğluna baktı. Küçük Aslan, gözleri yaşlı bir şekilde kollarını açarak ona doğru koşuyordu.

 

“Anne, gitmiii!”

 

Lena eğilip kollarını açtı. “Gitmedim oğlum, buradayım.”

 

Aslan kendini annesinin kollarına attı, küçük kollarıyla boynuna sarıldı. “Annem, bir dahaa gitmeee!”

 

Lena, gözlerinden süzülen yaşlarla oğlunu kucakladı. “Asla gitmeyeceğim, aslanım.”

 

O an herkes sustu. Melek Nine, gözyaşlarını silerken dua etmeye başladı.

 

“Allah’ım, bu uşakları koru! Bir daha böyle acılar yaşatma! Ocağımıza hep huzur nasip eyle!”

 

Lena, Agâh ve Barlas birbirlerine baktılar. Savaş bitmişti.

 

Artık evlerinde, aileleriyle birlikteydiler.

 

Ve bundan sonra hiçbir güç onları ayıramayacaktı.

_________

 

Yeni Bir Başlangıç

 

Sabahın ilk ışıkları Rize’nin yemyeşil tepelerine vururken, evin içinde tatlı bir telaş vardı. Dün gece herkes, Lena’nın dönüşünü kutlamış, gözyaşlarıyla onu kucaklamıştı. Ama şimdi, korkular geride kalmıştı. Bugün sadece huzur vardı.

 

Lena, yatakta gözlerini açtığında, yanında huzurla uyuyan Agâh’ı gördü. Adamın kaşları çatılmıştı, sanki hâlâ bir tehlike varmış gibi tetikteydi. Lena gülümsedi, parmak uçlarıyla onun kaşlarını düzeltti.

 

“Buradayım,” diye fısıldadı.

 

Agâh gözlerini açtı, Lena’yı görünce yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı. “Ve hep burada kalacaksın.”

 

Lena başını salladı. “Hadi, kalk. Melek Nine bizi bekliyordur. Eğer kahvaltıya geç kalırsak, fırça yiyeceğimiz kesin.”

 

Agâh isteksizce yerinden kalkarken, aşağıdan gelen kahkaha sesleri eve hayat veriyordu. Lena hızlıca üzerini giyinip aynaya baktı. Yüzünde hafif bir yorgunluk olsa da, artık gözlerinde korku yoktu.

 

Bugün, gerçekten yeni bir başlangıçtı.

 

---

 

Aile sofrası

 

Mutfaktan mis gibi çay ve taze pişmiş ekmek kokuları yayılıyordu. Melek Nine, başında yazması, elinde tahta kaşığıyla sofrayı hazırlıyordu.

 

“Uşaklar, hadi da, kahvaltıya gelun! Soğumadan yeyin gari!”

 

Lara, bir yandan çay bardaklarını dizerken gözlerini devirdi. “Nine, sen bu evi asker disipliniyle yönetiyorsun.”

 

Melek Nine ters ters bakıp elindeki kaşığı gösterdi. “Bir kaşık vururum, gör bak disiplini! Herkes kahvaltıya tam saatinde oturacak dedum!”

 

Kapıdan ilk giren Barlas oldu. Omuzlarını esneterek, hafif yorgun ama mutlu bir ifadeyle masaya yaklaştı. “Kahvaltıya yetiştim. Nine, bana kızmaya hakkın yok.”

 

Melek Nine kaşığını salladı. “Öyle olsuni, ama bu sabah hepunuzu affettum. Bugün Lena’mızun sabahı!”

 

Tam o sırada Lena ve Agâh içeri girdiler. Lena’nın elinden tutan minik Aslan da kıkırdayarak kahvaltıya doğru koştu.

 

“Ben çok açım! Annem, yeeeğ!” diye bağırarak kendini sandalyeye attı.

 

Bora, Aslan’ın yanına oturup kaşlarını kaldırdı. “Bu çocuk bizi hep eziyor.”

 

Bars gülerek ekledi. “Dayılarına karşı güçlü durması lazım.”

 

Demir ve Araf, her zamanki gibi ciddi bir ifadeyle Lena’ya baktılar. Demir başını hafifçe eğerek konuştu. “Gerçekten iyi misin?”

 

Lena gülümsedi. “Daha önce hiç bu kadar iyi olmamıştım.”

 

Araf derin bir nefes aldı. “Senin başına gelenler yetmedi mi Lena? Biraz huzur zamanı artık.”

 

Safir, Lena’nın yanına gelip elini omzuna koydu. “Burası senin evin, hepimizin evi. Artık kimse sana zarar veremez.”

 

Melek Nine gözyaşlarını silerek konuştu. “Rabbim bizi böyle güzel sofralarda, sağlıkla, birlikle daim eylesun!”

 

Herkes sessizce başını salladı. Gerçekten de en büyük dilek buydu.

 

Lara, Lena’nın koluna girerek onu hafifçe sıktı. “Artık senin için yeni bir dönem başlıyor.”

 

Lena etrafına baktı. Güvenli, sıcak ve sevgi dolu bir ortamdaydı.

 

Ve artık, hiçbir şey onu korkutamazdı.

 

Herkes kahvaltısını ederken, Aslan yüksek sesle konuştu:

 

“Babiçim, annem mutlu mu?”

 

Agâh gülümsedi, Lena’nın elini tuttu. “Evet, aslanım. Hem de çok mutlu.”

 

Melek Nine elini açıp dua etmeye başladı. “Allah’ım, bu evi neşeyle, bollukla, huzurla doludur eyle! Lena’mızı, Agâh’ımızı, uşaklarımızı nazardan sakla!”

 

Sofradaki herkes başını sallayarak “Amin,” dedi.

 

Ve o gün, yeni bir hayatın ilk günü oldu.

_____

Günün Devamı – Lena’nın Gözünden

 

Kahvaltıdan sonra herkes bahçeye çıkmış, sohbet ediyordu. Hava o kadar güzeldi ki, sanki gökyüzü bile bu huzuru bizimle kutluyordu. Çaylar dökülmüş, Melek Nine eski günlerden anlatıyor, Lara ve Bora sürekli atışıyordu.

 

Ben ise bir köşeye çekilip bu anın tadını çıkardım. Yıllardır özlediğim huzur tam olarak buydu. Tehlike geçmişti, korkular silinmişti ve şimdi sevdiklerimle, güvende hissediyordum.

 

Yanıma oturan Agâh, elini belime doladı ve fısıldadı: “Ne düşünüyorsun?”

 

Başımı ona çevirdim, gülümseyerek cevap verdim: “Burada olduğumu. Gerçekten, tam anlamıyla burada olduğumu…”

 

Agâh’ın gözlerinde bir yumuşama oldu. Beni kendine çekti. “Bundan sonra hep böyle olacak, Lena.”

 

Bunu duyduğumda içimde tuhaf bir sıcaklık hissettim. Hayatım boyunca kendimi hep yalnız, hep savunmasız hissetmiştim. Ama şimdi, artık yalnız değildim.

 

“Anneee!”

 

Küçük ayak sesleriyle gelen Aslan, kollarını açarak bana doğru koştu. Onu kucağıma aldığımda o minik elleriyle yüzümü tuttu. “Anne, seni çok sevii! Aslan korii annemii!”

 

Gözlerim doldu. “Ben de seni çok seviyorum, aslanım.”

 

Agâh, Aslan’ın başını okşadı. “Benim aslanım, annesini koruyacakmış.”

 

Aslan gururla başını salladı. “Evet! Annem üzülmeyi! Aslan hep burdaa!”

 

Bu sahne, içimde o kadar derin bir mutluluk yarattı ki… Hayatımda ilk defa hiçbir şey eksik değildi.

 

---

 

Deniz kenarında

 

Melek Nine’nin ısrarıyla, evde herkes toplanıp sahile gitmeye karar verdi. Araba yolculuğu boyunca Lara ve Bora sürekli didişti, Barlas arada gülerek onlara laf attı. Ben ise camdan dışarı bakıyor, hayatın güzelliğine şükrediyordum.

 

Denize vardığımızda Aslan hemen kumlara koştu. Bora ve Bars peşinden gitti. Onları izlerken, yanımda oturan Demir ve Araf sessizce denize baktılar.

 

Demir, bana dönerek ciddi bir ifadeyle “Gerçekten iyisin, değil mi?” diye sordu.

 

Başımı salladım. “Evet. İlk defa gerçekten iyiyim.”

 

Araf da derin bir nefes aldı. “Bir daha böyle bir şey yaşamanı istemem, Lena.”

 

Elini omzuma koyduğunda içimde bir sıcaklık hissettim. Abilerim gibi olmuşlardı. Bana değer veren, gerçekten yanımda olan bir ailem vardı artık.

 

Lara çığlık atarak yanımıza geldi. “Tamam, yeter duygusallık! Hadi, biraz eğlenelim!”

 

Gülerek başımı salladım. Evet, artık eğlenmeyi hak ediyorduk.

 

---

 

Gün Batımı ve Yeni Bir Başlangıç

 

Gün batarken herkes bir araya gelmiş, sohbet ediyordu. Melek Nine, ellerini açıp dua ediyordu:

 

“Rabbim, bu uşakları nazardan sakla, her daim yüzlerini güldür!”

 

Agâh elimi tuttu, Aslan ise başımı omzuna yasladı. “Anne, hep mutlu olalımm?”

 

Gülümsedim. “Hep mutlu olacağız, aslanım.”

 

Ve o an, gerçekten inanıyordum.

 

Huzur dolu bir hayat artık bizimdi. Ve kimse bunu bizden alamazdı.

 

Yeni Bir Gün – Lena’nın Gözünden

 

Gözlerimi açtığımda odanın içine dolan gün ışığı, içimi ısıttı. Pencere açıktı ve dışarıdan gelen kuş cıvıltıları ile uzaktan gelen deniz sesi beni huzurla doldurdu. Yanımda, derin nefesler alarak uyuyan Agâh vardı. Gözüm onun güçlü ellerine, yüzündeki hafif sakallara ve huzur dolu uyku haline takıldı.

 

Onca yaşanan şeyden sonra, onun burada, yanımda olması beni rahatlatıyordu. Parmak uçlarımı yanağına hafifçe sürttüm, gülümsedi ama gözlerini açmadı.

 

Tam yerimden kalkmaya hazırlanırken, küçük bir ses duydum.

 

“Anneee! Annemm uyanmış mıı?”

 

Kapıya baktığımda Aslan, kocaman gözleriyle bana bakıyordu. Gülerek yatağın kenarına oturdum ve kollarımı açtım. “Gel bakalım benim aslanım!”

 

Küçük ayak sesleriyle yanıma koştu ve kucağıma atladı. Yumuşacık saçlarını kokladım. “Sabah sabah neşelisin.”

 

Aslan kıkırdadı. “Çünkü Aslan, bugün çok eğlenmeyi!”

 

Agâh gözlerini açtı, derin bir nefes alarak ikimize baktı. “Beni uyandırmaya çalışıyorsanız, başardınız.”

 

Aslan babasının üzerine atladı. “Babiçim! Aslan denize gideyim mi?”

 

Agâh kaşlarını kaldırdı, sonra bana baktı. “Deniz mi?”

 

Ben başımı salladım. “Dün Melek Nine, bugün hep beraber piknik yapacağımızı söylemişti. Anlaşılan bizim minik aslan, bunu sabahın ilk ışıklarıyla hatırlamış.”

 

Aslan gururla başını salladı. “Aslan unutmam! Aslan çok akıllıı!”

 

Agâh gülerek onu başından öptü. “Öyleyse hazırlan bakalım.”

 

---

Piknik İçin Hazırlık

 

Mutfaktan gelen mis gibi kokular beni büyüledi. Melek Nine, Almira Teyze ve Lara çoktan mutfağa geçmiş, piknik için poğaça, börek, dolma gibi her türlü lezzeti hazırlamaya başlamıştı.

 

Melek Nine, elinde bir tepsi börekle bana döndü. “Uyy Lena, hayde uşahum, şu çayı bi’ koy da içelim gari.”

 

Gülerek ocağa yöneldim. “Tamam, nineciğim.”

 

Lara, tezgâhın üzerine oturmuş, elindeki hamuru oynatırken mırıldandı. “Bu evde her şey tam askeri düzen! Melek Nine emirleri verir, biz de uygularız.”

 

Almira Teyze hafifçe gülümsedi. “Ama kabul et, yemekleri güzel oluyor.”

 

Bora mutfağa girip mis gibi kokan dolmalara bakarak iç çekti. “Yemekler güzel olmasına güzel de… Yeterince var mı, onu bilemem.”

 

Melek Nine, elindeki kaşığı Bora’ya doğrulttu. “Ula uşağum, doymak bilmiyorsunuz da, bu evde aç kalan olur mu hiç?”

 

Herkes kahkahaya boğulurken, çaylar demlendi ve büyük piknik sepetleri hazırlandı.

 

---

Deniz kenarında eğlence

 

 

Sahile vardığımızda, herkes birbirine gülerek bakıyordu. Erkekler hemen mangalı yakmaya koyulmuş, Demir ve Araf ciddiyetle etleri hazırlıyordu. Bars, Aslan’la birlikte kumdan kale yaparken, Bora ise onu kızdırmaya çalışıyordu.

 

Lara, yanımda oturup gözlerini kısarak onlara baktı. “O kadar adam var, ama en çok çocuk olan Bora.”

 

Gülerek başımı salladım. “Bu, onun büyümeyen çocuğumuz olduğunu gösteriyor.”

 

Agâh, yanıma gelip sessizce oturdu. “Mutlu musun?” diye sordu.

 

Gözlerimi kapatıp deniz kokusunu içime çektim. “Her şeyden çok.”

 

O sırada Aslan hızla koşarak yanıma geldi. “Anne, bak! Baba denize gireyim mi?”

 

Agâh kaşlarını kaldırdı. “Aslanım, su biraz soğuk olabilir.”

 

Ama Aslan çoktan Bora ve Bars’la suya doğru koşturmuştu bile.

 

O an, gerçekten anladım…

 

Ben artık korkmuyordum.

 

Hayat benim için yeni başlıyordu.

 

Ve bundan sonra, yalnızca mutluluk olacaktı.

 

_________________________________________

 

Umarım beğenmişsinizdir neyse

Kitabımı okuyan kişiler lütfen beni takip edin

Büyük ihtimalle yakında final yapacağım bilemiyorum yani

 

Oylarınız ve yorumlarınızı bekliyorum

 

Bölüm : 01.03.2025 13:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...