Nabersiniz umarım iyisinizdir
___________________________________________
Lena'nın ağzından
Birkaç gün geçmişti. Barlas abim hala tam anlamıyla ikna olmuş sayılmazdı ama artık beni dinliyordu. Agâh’la olan ilişkimi sorgulamayı bırakmış, en azından şimdilik geri çekilmişti. Yine de içindeki koruma içgüdüsü asla dinmiyordu, bunu her hareketinden anlıyordum.
O gün evin bahçesinde oturuyordum. Aslan, Safir abinin getirdiği oyuncak arabalarla oynuyordu. Huzurlu bir hava vardı ama içimde bir huzursuzluk vardı. Sanki yaklaşan bir fırtına vardı ve ben farkında olmadan onun tam ortasına doğru sürükleniyordum.
Tam o sırada telefonum çaldı. Numara yoktu. Kalbim hızla atmaya başladı. Tereddütle açtım.
"Lena…"
O ses… O lanet olası ses.
Burak.
Nefesim kesildi. Hiçbir şey söyleyemedim. Ama o, konuşmaya devam etti.
"Beni bu kadar kolay unuttun mu, karıcığım?"
Elim titredi. Gözlerim Aslan’a kaydı. Beni korkutmak istediğini biliyordum. Ama bunu yapmasına izin veremezdim.
"Ne istiyorsun, Burak?" dedim dişlerimi sıkarak.
O kahkahasını bastırmaya çalıştı. "Ne mi istiyorum? Elbette seni. Beni böyle kolay silip atamazsın, Lena. Seni almaya geliyorum."
Ayağa fırladım. Etrafıma bakındım. Evde kimse yoktu, erkekler işteydi. Melek Nine ve Almira teyze içerideydi. Ama Agâh burada değildi.
"Beni rahat bırak!" diye bağırdım.
Burak alaycı bir şekilde güldü. "Beni terk ettin, Lena. Ve bir başkasıyla evlendin. Bunun bedelini ödeyeceksin."
Tüylerim diken diken oldu. Arkamdan biri geldiğini hissettim. Barlas abimdi. Telefonu elimden aldı.
"Burak, senin kanını akıtırım!" diye kükredi.
Ama Burak çoktan telefonu kapatmıştı.
Barlas dişlerini sıkarak bana döndü. "Beni neden daha önce aramadın, Lena?" dedi öfkeyle.
Ben konuşamıyordum. Sadece titriyordum. Burak geri dönmüştü. Ve bu sefer beni almaya kararlıydı.
Tam o sırada bahçenin kapısı açıldı. Agâh içeri girdi. Bizi o halde görünce kaşları çatıldı. "Ne oldu?"
Barlas bir adım atıp telefonunu cebine koydu. "Burak," dedi sadece.
Agâh'ın yüzü bir anda değişti. Gözleri buz kesti. Birkaç saniye içinde tüm bedeni gerildi.
"Nerede?" diye sordu.
"Henüz bilmiyoruz ama geleceğini söyledi."
Agâh derin bir nefes aldı. Sonra gözlerini bana çevirdi. "Sana dokunmasına asla izin vermem, Lena."
O an anladım. Bu iş burada bitmeyecekti. Burak durmayacaktı. Ve biz, ona karşı birlikte durmak zorundaydık.
Ama savaş henüz yeni başlıyordu.
Bir hafta sonra
O hafta boyunca herkes tetikteydi. Barlas ve Agâh, evin etrafındaki güvenliği artırmış, kimsenin haberi olmadan dışarı çıkmamam için önlem almıştı. Ama içimdeki huzursuzluk bir an bile dinmedi. Burak’ın sessizliği daha da korkutucuydu. Onu tanıyordum. Eğer bekliyorsa, büyük bir şey planlıyordu.
O gün Aslan uyuyordu. Evde sadece kadınlar vardı. Ben ise mutfakta Lara’yla tatlı yapıyordum. Melek Nine, Almira Teyze ve Lara sohbet ederken bir an içim sıkıldı. Sanki bir şey olacakmış gibi…
Sonra bir anda elektrikler kesildi.
Ev bir anda zifiri karanlığa büründü. Kalbim hızlandı. "Lara?" diye seslendim.
Lara da paniklemişti. "Ne oluyor?"
Tam o sırada kapıdan sert bir ses geldi. Ardından güçlü bir tekme sesi yankılandı.
Kapı kırılmıştı.
Bağırmaya fırsat bile bulamadan karanlık silüetler içeri daldı. Birkaç adam, yüzleri maskeli. Silahlılardı.
Çığlık atmaya kalmadan biri kolumu sertçe tuttu. Direndim ama nefesim kesildi. Burak’tı!
"Ah Lena, seni özledim," dedi pis bir gülümsemeyle. "Şimdi eve dönüyoruz."
"Asla!" diye bağırdım ama o an biri arkamdan boynuma bir şey bastırdı. Gözlerim kararmaya başladı. Uyuşturucuydu.
Son gördüğüm şey Lara’nın bana doğru koşmaya çalıştığıydı.
Sonra her şey karardı.
---
Barlas ve Agâh'tan
Barlas ve Agâh eve vardıklarında kapının kırık olduğunu ve içeride panik içinde ağlayan Melek Nine ve Almira Teyze’yi gördüler.
"Lena!" diye haykırdı Agâh. Ama Lena hiçbir yerde yoktu.
Lara, gözyaşları içinde onlara baktı. "Burak… Onu aldı!"
Barlas’ın yüzü kaskatı kesildi. "Nereye götürdü?"
Lara başını iki yana salladı. "Bilmiyoruz, ama adamları vardı. Hazırlıklı gelmişlerdi."
Agâh dişlerini sıktı. Yumruğunu sıkarak odanın ortasına savurdu. "Onu elleriyle mezarına koyacağım!"
Safir hızla telefona sarıldı. "Hemen yerini bulmalıyız."
Barlas ise çoktan harekete geçmişti. Kendi bağlantılarını kullanarak Burak’ın nereye gittiğini bulmak için adamlarına haber verdi. Agâh’ın ise gözleri öfkeyle parlıyordu.
"Burak, sen hayatının en büyük hatasını yaptın."
---
Lena'nın ağzından
Gözlerimi açtığımda başım zonkluyordu. Ellerim ve ayaklarım bağlanmıştı. Ağzımda bir bant vardı. Karanlık ve soğuk bir odadaydım.
Kapı açıldı. İçeri Burak girdi.
"Uyandın demek," dedi, kahvesini yudumlarken. "Seni uykunda kaçırmak daha kolay oldu."
Gözlerim öfkeyle parladı. Konuşamıyordum ama ona duyduğum nefreti gözlerimden okuyabilirdi.
Burak yere çömeldi, yüzüme yaklaştı. "Biliyor musun Lena, beni çok kızdırdın. Ama olsun… Yeniden başlayabiliriz."
Öfkeden titredim. Ama o alaycı bir gülümsemeyle devam etti. "Tabii, Aslan artık benim olmayacak ama belki başka bir çocuğumuz olur, ne dersin?"
Gözlerimden yaşlar süzüldü. Onun iğrençliği karşısında midem bulanıyordu. Ama içimde bir umut vardı. Barlas ve Agâh beni bulurdu. Bunu biliyordum.
Ve Burak, bu kez yaptığı hatanın bedelini ağır ödeyecekti.
Devam edecek
_________________________________________
Sizce nasıl bir bölümde arkadaşlar umarım beğenirsiniz bu bölümü ilerideki bölümlerimiz mutlu olacaklar Büyük ihtimalle
Sizce güzel yazmış mıyım
Arkadaşlar okuyorsunuz tamam da bari yorum yapın yani böyle okuyup oy verip geçmeniz canımı sıkıyor yani bir de moralimi bozuyor yani o kadar emekle yazıyorum ve bir tane yorumu bana çok görüyorsunuz yani
Oylarınız ve yorumlarınızı bekliyorum
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
54.27k Okunma |
2.25k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |