47. Bölüm

25 Bölüm

Melisa Mis
melisamelisa248

Naberrrr aşklarım

 

_________________________________________

 

Lena'nın ağzından

 

Karşımda gördüğüm kişi Barlas abimdi. “Abi,” demiştim çaresizce, çünkü yüzünde çizikler vardı. “Güzelim,” demişti endişeyle. Onun bunu demesiyle sarılmıştım ona.

 

Ondan karşılık beklemedim, çünkü bana kızgındı. Tam aksine, o da ellerini belime sarmış ve saçlarımdan öpmüştü. “Lena, bu adam kim?” diye seslenmişti Lara abime. Sarılmayı bırakıp Lara’ya dönmüştüm.

 

“Barlas abim, en büyük abim kendisi,” demiştim.

 

“Ya, öyle mi? Neyse, ben en iyisi mutfağa döneyim, çünkü ocakta yemeğim var,” demişti Lara. Ben abime bakarken hızla arkasını dönüp gitmişti.

 

Öyle gitmesine gülmüştüm. Abime dönüp, “Abi, içeride konuşsak olur mu? Hem Aslan da seni özledi,” demiştim. O da beni onaylamış ve ayakkabılarını çıkarmıştı. Ben de ayakkabı bıraktığımız yerden ev terliklerinden alıp önüne bırakmıştım, o da giymişti.

 

Salona önce biz girmiştik. Salonda Melek Nine ve Almira Teyze oturuyordu, Aslan da çizgi film izliyordu. Abimi gördüğü anda, “Dayı!” demişti yüksek sesle ve oturduğu yerden aşağı inmişti. Abim gidip Aslan’ı kucağına almıştı.

 

“Aslanım,” deyip onun yanaklarını öpmüştü.

 

Melek Nine ve Almira Teyze, Barlas abimi tanımadıkları için garip bakıyorlardı.

 

“Kuzum, bu uşak kimdur?” diye sormuştu Melek Nine.

 

“Barlas abim,” demiştim sorusuna cevap olarak.

 

“Uy uşağum, yüzüne noldu?” demişti Melek Nine bir anda. Demek ki Barlas abimin yüzündeki iz ve çizikler onun da dikkatini çekmişti.

 

“Operasyondayken oldu,” diye cevap verdi abim.

 

“Ben sizi abimle tanıştırmadım,” demiştim ve ekledim: “Sol tarafta oturan Melek Nine, sağ tarafta oturan da Almira Teyze.”

 

“Kusura bakmayın, Melek Nine ve Almira Teyze. Neyse abi, biz çıkalım en iyisi,” demiştim. Aslan’ı onların yanına bırakıp dışarı çıkmıştık.

 

Merdivenlerden çıkıp odama gelmiştik. Kapıyı açtım, önce ben, sonra abim içeri girdi. Ardından kapıyı kapattım.

 

Odadaki oturma grubuna birlikte oturduk.

 

“Abi, belli ki her şeyi biliyorsun,” dedim.

 

“Biliyorum Lena, neden karşı çıkmadın babamlara?” diye sordu.

 

“Karşı çıkmadım mı sanıyorsun? Karşı çıktım, ama Ahmet Bey beni tehdit etti…”

 

Barlas abim bir an durdu, gözlerindeki o koruyucu ama tehlikeli bakışı kaçırmadan bana baktı. Yumruklarını sıktığını fark ettim. "Ne dedi sana?" diye sordu, sesi o kadar sertti ki tüylerim diken diken oldu.

 

Yutkundum, gözlerimi kaçırdım. Bu konuyu konuşmak istemiyordum, ama biliyordum ki abim benden bir şey saklamamı istemezdi. Derin bir nefes aldım ve başımı kaldırarak ona baktım. "Aslan’ı," dedim fısıltıyla. "Onu elimden alacağını söyledi. Onu başka aileye vermekle de tehdit etti."

 

Barlas’ın gözleri anında karardı. Sandalyede oturuyordu ama bedeninden taşan öfkeyi hissedebiliyordum. Parmaklarını avuç içine bastırarak dudaklarını sıktı.

 

"O adam," dedi dişlerinin arasından, "senin ve Aslan’ın hayatını mahvetmeye cüret mi etti?"

 

Bunu söylerken sesi öyle tehlikeliydi ki bir anlık ürperdim. Ama sonra kendimi topladım. "Abim, lütfen, bu yüzden bir şey yapmanı istemiyorum. Sadece gitmesini istiyorum. O yüzden agâh’la evlenmek zorundaydım. Ve eğer evlenmeseydim, Aslan’ı benden alacaktı, bu yüzden evlenmek zorundaydım."

 

Barlas bir anda ayağa kalktı. Sandalye geriye kayarak yere çarptı. "Saçmalık!" diye bağırdı. "Lena, sen ne yaptığının farkında mısın?! Agâh kim biliyor musun?! O adam yer altında tehlikeli işlerle uğraşıyor, senin yanında olması bile tehlikeli!"

 

Ben de ayağa fırladım. "Başka çarem yoktu!" diye bağırdım. "Sen burada değildin, abi! Babamgil hiçbir zaman yanımda olmadı! Ama Aslan var! Benim sorumluluğumda! Onu korumam lazım!"

 

Barlas bir adım attı, ben de geri çekildim. Nefesi düzensizdi, gözleri hâlâ öfkeyle parlıyordu. Ama bir anda durdu. Sanki içindeki tüm öfke bir yere çarpmış gibi sustu.

 

Sonra sesi titreyerek, ama sert bir şekilde konuştu. "Beni suçlama, Lena. Ben her zaman buradaydım. Ama sen bana anlatmadın. Bana güvensen, bunların hiçbiri olmazdı."

 

Gözlerim doldu. "Sana nasıl güvenebilirdim, abi?" diye fısıldadım. "Sen gittin… Sen operasyondan dolayı gittin. Biz burada, Aslan’la, yalnız kaldık. Ben küçüktüm ama büyümek zorunda kaldım. Çünkü başka kimsemiz yoktu."

 

Barlas'ın yüzü bir an yumuşadı, ama sadece bir an. Sonra tekrar o güçlü duruşuna döndü.

 

"Bu böyle devam etmeyecek," dedi kesin bir dille. "Ahmet Bey mi? O herifle de ben ilgileneceğim. Senin başını eğdirecek tek bir adamın bile yaşamasına izin vermem."

 

Gözlerimi kırpıştırdım. "Ama abi—"

 

"Lena," dedi yumuşak ama kararlı bir sesle. "Artık yalnız değilsin. Yalnız kalmayacaksın."

 

Boğazımdaki düğüm çözüldü. İçimde bir yerler sızladı. Bir an ona bakakaldım. Gözlerindeki samimiyet ve koruyucu bakış, bir zamanlar kaybettiğimi sandığım şeyi hatırlattı bana.

 

Barlas abim yanımdaydı. Ve bu kez, gerçekten yanımda kalmaya kararlıydı.

Konuştuktan sonra abimi ikna etmiştim. Onun burada kalmasına zaten tayininin de buraya çıktığını söylemişti. Derken akşam olmuştu. Barlas abim de Melek Nine ve Almira Teyze ile birlikte oturuyordu. Benimle Lara da yemeği yapmayı bitirmiştik. Mutfaktan tam çıkmıştık ki kapı çalındı.

 

"Lara, sen içeriye git, ben açarım kapıyı." demiştim.

 

Kapının yanına geldiğimde açtım ve gelenler Agâh’gilerdir. Onları içeri buyur ettikten sonra bir yandan da gergindim. Abimle karşı karşıya geldiklerinde umarım kavga falan çıkmazdı.

 

Agâh ve amcasınıngilin içeri girerken kalbim hızla atıyordu. Barlas abimle Agâh’ın karşı karşıya gelmesinden endişeliydim. Barlas’ın öfkesi geçmemişti, bunu biliyordum. Agâh ise sakin görünse de onun da içinde bir şeylerin biriktiğini hissediyordum.

 

Melek Nine her zamanki sıcaklığıyla onları karşıladı. "Hoş geldiniz evlatlarım, buyurun geçin." dedi. Safir abi hafifçe gülümsedi, Alpay amca da başıyla selam verdi. Ama Barlas abimin gözleri sadece Agâh’ın üzerindeydi.

 

Biz oturma odasına geçtiğimizde atmosfer iyice ağırlaştı. Herkes konuşacak ama kimse ilk sözü söylemek istemiyordu. Sonunda Barlas abim dayanamadı ve sesi sert bir şekilde yankılandı:

 

"Lena’nın seninle evlenmek zorunda kaldığını biliyorum."

 

Bu cümle odadaki tüm sessizliği parçaladı. Lena gözlerini yere indirdi, ben ise şaşkınlıkla abime baktım. Agâh ise hiç beklemeden cevap verdi:

 

"Bu senin bildiğin gibi değil, Barlas. Biz Lena’yla birbirimizi seviyoruz."

 

Barlas abim alaycı bir gülümsemeyle başını salladı. "Seviyor musunuz? Peki Lena sana ne zaman sevdiğini söyledi? Evlenmeden önce mi, sonra mı?"

 

gözlerim dolmuştu. Agâh bir an sustu, sonra derin bir nefes alarak konuştu:

 

"Önce ya da sonra olması önemli değil. Önemli olan şimdi. Biz birbirimize alıştık, birbirimizi anlıyoruz ve..."

 

Barlas hızla ayağa kalktı. "Ve Lena istemese bile bu evliliğe devam etmek zorunda mı? Çünkü ailemiz öyle uygun gördü, değil mi?"

 

titrek bir sesle araya girdim: "Barlas, lütfen..."

 

Ama abim durmadı, sesi biraz daha yükseldi:

 

"Ben Lena’nın hayatında zorla bir şeye mahkum edilmesine izin vermem! Sen onu gerçekten seviyorsan ona gitme hakkı tanırsın. Eğer istemediğini söylerse, çekip gidersin!"

 

Odada herkes gerilmişti. Melek Nine üzgün bir şekilde başını salladı, Almira teyze ise sessizce izliyordu. Demir, Araf, Bars ve Bora bile nefeslerini tutmuşlardı.

 

Agâh ayağa kalktı, gözlerinde kırgın bir hüzün vardı. Ama sesi sertti:

 

"Ben Lena’nın hayatında bir zorunluluk değilim, Barlas. Onu seviyorum, onun da beni sevdiğini biliyorum. Ama illa ki duymak istiyorsan..." Agâh gözlerini Lena’ya çevirdi, sesi yumuşadı. "Lena, eğer gerçekten istemiyorsan, şimdi söyle. Giderim."

 

Lena’nın gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Ona baktım, o kadar üzgündü ki... Ama sonra derin bir nefes aldı, gözlerimi Agâh’a diktim ve sesim titreyerek konuştum:

 

"Ben... Gitmeni istemiyorum."

 

Barlas donup kaldı. Herkes bir anlık şok yaşadı.

 

"Ne?" diye fısıldadı Barlas, sesi kırılmış gibiydi.

 

Lena elini kalbinin üzerine koyarak konuştu: "Ben başta bu evliliği istemedim. Ama zamanla fark ettim ki Agâh kötü biri değil. Bana iyi davrandı, bana değer verdi. Ve ben de ona alıştım. Onun yanındayken huzurluyum. O yüzden, hayır. Gitmesini istemiyorum."

 

Barlas’ın yüzündeki öfke yerini hayal kırıklığına bıraktı. O da üzgündü.

 

"Lena... Sen gerçekten mutlu musun?" diye sordu, sesi yumuşayarak.

 

hafifçe başımı salladım. "Evet, mutluyum."

 

Barlas bir an gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı. Sonra usulca yerine oturdu.

 

Uzun bir sessizlik oldu. Sonunda Safir abi içini çekerek konuştu: "Eh, madem mesele anlaşıldı... O zaman herkes biraz sakinleşsin. Aile içinde böyle şeyler olur."

 

Melek Nine gözleri dolu dolu gülümseyerek Lena’nın elini tuttu. "Evladım, sen mutluysan gerisi önemli değil. Barlas da bir abin olarak seni korumaya çalıştı. Ama en önemlisi senin kararın."

 

Barlas başını ellerinin arasına aldı, sonra gözlerini Agâh’a dikti. "Eğer ona bir kötülük yaparsan, seni kendi ellerimle yakarım."

 

Agâh başını eğerek ciddiyetle cevap verdi: "Ona asla zarar vermem, Barlas."

 

O gerginlikli an biraz hafifledi. Lara bana sarıldı, ben de derin bir nefes aldım. Nihayet, işler yoluna girmeye başlamıştı...

 

Devam edecek

________________________________________

 

Arkadaşlar sizce nasıl bir bölümdü

 

Umarım beğenirsiniz bu bölümü

 

Agahla ve barlasın karşılaşması sizce nasıl

 

Oylarınız ve yorumlarınızı bekliyorum aşklarım

 

Bölüm : 01.03.2025 13:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...