sabah gözlerimi huzurla açtım. Hala Volkanın göğsünde yatıyordum, bir kolunu sıkıca belime dolamış başım göğsünde olduğu için diğer eli saçlarımın arasındaydı. Şuan o kadar güzel uyuyordu ki pardon uyumuyordu uyumuş numarası yapıyordu eminim ki ben uyandığım an o da uyandı.
Dudaklarına küçük bir buse kondurarak kollarının arasından çıkmaya çalıştım ama sadece çalıştım çünkü beni ahtapot gibi sarmış. Omuzundan ittirerek üzerimden atmaya çalıştım ama bu sefer daha çok sarıldı.
Daha fazla nefessiz kalmaya dayanamayarak cıyakladım resmen. "Volkan kalksana üstümden nefes alamıyorum." Oflayarak beni serbest bıraktı, hızla kollarının arasından çıkarak banyoya adımladım hızla duş alarak üzerime rahat giysiler giydim, banyodan çıktığımda ise biraz şaşırmıştım çünkü Volkan hala uyuyordu. Gerçekten yorulmuş olmalıydı yanına oturup saçlarını karıştırdım "hadi sevgilim kalk bany-- aah volkan yavaş" bir anda bileğimden tutarak beni yatakta altına sabitledi. Sinirli gözleri beni görünce anında söndü. Hızla üzerimden kalkarak benimde kalkmama yardımcı oldu mahcup şekilde bana bakarak bileğimi ellerinin arasına aldı kızarmıştı ve büyük ihtimalle morarırdı. Bileğimi öperek özür dilemeye başladı "sevgilim, bebeğim çok özür dilerim öyle sessiz gelince seni başkası sandım çok özür dilerim." Tekrar tekrar bileğimi öperek özür diledi.
Zorda olsa Volkanı bileğimin acımadığına ikna ederek onu banyoya gönderdim, bende hızlıca mutfağa gelerek güzel bir kahvaltı hazırladım. Çayın altını kapattığım anda Volkan ıslak saçları ve altında sadece eşofman ile mutfağa girdi.
Ağırca yutkunmadan edemedim boğazım resmen kurumuştu. Bu adamın benim aklımla zoru vardı yani yunan tanrısı gibi ne bu üstü çıplak girmek. Şu an kahvaltı yerine onu yiyebilirim herhalde... Sakın çaktırmayın çok edepli bir kızımdır.
Düşüncelerimden uzaklaşarak çayları doldurdum Volkan karşıma oturarak yavaşça kahvaltı etmeye başladık, üzerinde vardı ve bunun sebebi de tabi ki sabah ki yaşadığımız olaydı, hatası yoktu ama bunu maalesef Volkana anlatmak çok zor.
"Volkan yapma böyle canım yanmıyor ayrıca seni bir suçun yok ki" sinirle elinde ki bardağı masaya bıraktı çıkan ses ile yerimden titredim resmen. "Mehir canın yanmadı ama yakabilirdim seni ben terörist sandım seni ya, evleneceğim kadını çocuklarımın annesi olacak kadını neredeyse canını yakıyordum."
Ne dedi o? çocuklarımın annesi olacak kadın dedi sizde duydunuz beni yalancı çıkarmayın sonra.
Sandalyemden kalkarak Volkandan tarafa geçtim bacaklarını ayırarak bir bacağına oturdum, şu an o kadar pişmandı ki bir şey söylemese bile bunu bakışlarından anlıyorum ve ona kızmıyorum kızamam da neler yaşadı ne gördü bilmiyorum.
Çenesinden tutarak bana çevirdim kafasını sinirle yanağına vurdum ve vurduğum yeri tekrardan öptüm. Şaşkın gözlerle bana bakarak yanağını tuttu "Mehir ne yapıyorsun? Neden vurdun neden öptün?" Ensesinden tutarak alnını alnıma yasladım şu an asker arkadaşı gibi duruyorduk, öyle de sayılırız zaten.
Alnı alnımdayken konuşmaya başladım "bir daha bana gelip saçma sapan şeyler söyleme senin hatan olmadığını ikimizde biliyoruz Volkan değil mi?" sorar gözlerle ona baktım anında kafasını sallayarak bana cevap verdi. "o zaman saçma sapan konuşup benim canımı sıkma yoksa canını sıkarım." diyerek alnından öptüm ensesine de şaplak attım.
Baya hızlı vurmuş olmalıyım ki ses mutfakta yankılandı. Birden kahkaha atmaya başlayınca, bende kendimi tutamayıp gülmeye başladım, o kadar güzel gülüyordu ki şu an sırf ömür boyu bu gülüşü görmek için her şeyi yapardım. Kahkahasını zorla durdurarak bana baktı "of Mehir ya. Sonunda senin keko hailini de gördüm ya çok iyi." Elimi kalbimin üzerine koyarak başımı eğdim "her zaman devrem" dedim.
Sonunda Volkana hatası olmadığını ikna ettiğimize göre kahvaltımıza devam edebiliriz. Soğuyan çaylarımızı dökerek tekrar doldurdum. Ben iki şeker atarken Volkan şeker atmıyordu çayına, şekersiz çay mı olur be? Volkan çayından son yudumunu alarak kahvaltısını bitirdi ve beni izlemeye başladı. Şunu söyleyeyim yemek benim en büyük zaafımdan ikincisi, birinci ise zaten Volkan.
Ekmeğin üzerine sürdüğüm kaymağın üzerine çilek reçeli koyarak bir dilimlik ekmeği katlayıp hepsini ağzıma attım. Volkan şaşkın gözlerle bana bakıp kıkırdamaya başladı, hayırdır der gibi başımı salladım bu sefer kıkırdaması kahkahaya dönüştü "boğulacaksın güzelim önünden alan yok yavaş ol" çay bardağını masaya bırakarak sinirle Volkana baktım ağzımdaki lokmayı zorla yutarak çayımdan bir yudum aldım. "bana bak volkan sevgilim müstakbel kocam yada çocuklarımın babası demem valla vururum seni benim yemeğime karışma sakın bir daha!" Ellerini teslim oldum der gibi havaya kaldırarak kafa salladı "tamam sustum. Demek çocuklarımın babası ha?" Gerçekten buna mı takılmıştı? Ağzıma yine bir koca lokma atarak kafamı salladım. Sandalyesinden kalkarak yanıma geldi yanımda ki sandalyeye oturarak elimde ki çatal ve bıçağı alıp ekmeğe kaymak sürdü bu sefer üzerine çiçek balı döktü, ekmeği ağzıma uzatarak ısırmamı bekledi, onu daha fazla bekletmeden ekmeği ısırdım, parmakları arasında küçük bir parça kaldı onu da kendi ağzına attı. "Mehir gerçekten ister misin bir bebeğimiz olsun?" Ağzımda ki lokmayı yutarak çayımda ki son yudumu da içtim ve tamamen Volkana döndüm, benden bir cevap bekliyordu. "evet isterim hem de çok ama şimdi değil ilk önce şu iler bitsin sonra evlenelim ondan sonra istediğimiz kadar bebeklerimiz olur." Volkan beni oturduğum yerden kaldırarak kucağına oturttu "seni çok seviyorum ama ben yapabilir miyim bir bebeğe babalık hiç düşünmedim bunu Mehir?" Şu an o kadar masum bakıyordu ki bana sıkıca sarıldım o da bana şekilde karşılık vererek sıkıca sarıldı. "sen hayatımda gördüğüm en iyi baba olacaksın Volkan. Çok iyi biliyorum ayrıca bir değil bir sürü bebeğe babalık yapacaksın" Az önceki efkar havası dağıldı anında, elini belime koyarak okşamaya başladı benimde ellerim anında ensesinde ki yerini aldı. "Birden çok bebeğe öylemi ne kadar çok çıtayı yükselttin mesela?" Keyifle kıkırdayarak dudaklarını öptüm "çok fazla dört, beş belki dokuz..." söylediğim sayılar karşısında kaşları keyifle havalandı "desene yataktan hiç çıkmayacağız."
Omuzuna hızlıca vurdum "aklın da hemen nerelere gidiyor" ellerimi tutarak dudaklarımızı birleştirdi, her an her saniye yanımda olsa bile Volkanı özlüyordum bu özlemim asla geçmiyor. işin içine dillerimiz girdiği an ikimizin de telefonu aynı anda çalmaya başladı. Evet başladı bizim mesai...
Volkan aslan albay ile konuşurken ben de aziz başkan ile konuşmamı sonlandırdım. Volkan yanıma gelerek kollarını belime sardı "görev çıktı ama sadece ikimiz olacakmışız." Dedikleri karşısında kafamı salladım. Aziz başkan ile de aynı konuyu konuşmuştuk. Arkamı dönerek sıkıca sarıldım "hadi hazırlanalım sonra aziz başkan ile buluşacağız." beni onaylayarak odamıza geçtik, gizli odamıza giderek birer çanta ayarladık çantaların içinde ise giysiler, silahlar, şarjörler, bombalar, harita, pusula ve bize enerji verecek ve aynı zamanda karnımızı tok tutacak yiyecekler ve su.
İkimizde simsiyah giyinmiştik "aa Volkan baksana şansa ikimizde pişti olmuşuz vay be" Volkan tek eli ile direksiyonu tutarken diğer eli ile yanağımdan makas aldı "evet ya ne demezsin şansa uğraşsak yapamayız" yolculuğumuz böyle şakalaşarak geçti, Aziz başkan ile buluşma yerine gelince ciddiyetimi takındım. Aziz başkanın karşısına geçerek Volkan ile selam verdik.
"arabaya geçelim çocuklar. Telefonlarınızı Alp'e verin" Alp telefonlarımızı alarak başka bir araca geçti. Arabaya binerek yola çıktık. "kısa konuşacağım bu göreviniz öncekilerden oldukça zorlu olacak çünkü düşmanın içine sızacaksınız" anlamaz gözler ile Volkana baktım, o da benim gibi anlamamıştı. "nasıl olacak ama o başkanım ba- yani o kasap çok iyi korunuyor ikimiz sadece yanına girmeyiz esir düşeriz." Volkan da benimle aynı fikirde olduğunu belirtir gibi kafasını salladı. Aziz başkan arkasına yaslanarak ellerimize uçak bileti verdi. "zaten öyle olacak esir düşeceksiniz onları içten yok edeceğiz yoksa Mehir, Volkan aldığımız istihbarata göre ülkeye çok büyük bir bomba sokacaklar ama maalesef bulamadık bu yüzden siz içeri esir düşmüş gibi gireceksiniz ne kadar orada kalırsınız bilmiyorum ama sağ salim geri dönün bize." Aziz başkana kafamı sallayarak onayladım "başkanım eğer kabul ederseniz oraya bir tek ben gitmek istiyorum Mehir zarar görebilir, yani o adamın nasıl bir psikopat olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz" şaşkınca tam ağzımı açacaktım ki Aziz başkan girdi araya, "olmaz öyle şey zaten seni bu yüzden Mehir'in yanında gönderiyorum onu koruyacaksın Mehir'de istihbarattaki gibi köstebek olup onların her şeyini çözecek bunu Mehir'den başkası yapamaz."
Aldın mı cevabını der gibi Volkana baktım. İtemese de Aziz başkanı onayladı, Aziz başkan ikimize de mavi bir dosya vererek konuştu "burada her şey var bilmeniz gereken her şey üç gün sonra Paris'e gidiyorsunuz." diyerek arabadan indi. Alp yanımıza gelerek bize orada kullanacağımız telefon, telsiz, kulaklık vb. şeyleri verip o da Aziz başkanın arabasına binip gitti. Volkan ile hızla eve gelerek çalışmaya başladık. Bu görev öncekilerden daha farklı olacaktı çünkü bu görevde Volkan ile beraber olacaktım. Üç gün içinde tüm eksiklerimizi gidererek her şeyi hallettik. Son kez teşkilata giderek Aziz başkan ile konuştuk. Aslan albay da her şeyi biliyordu. Bindiğimiz uçak düştü haberi yapılıp bizi öldü göstereceklerdi. Ve biz ölümün ta kendisi olup onları mahvedecektik.
Hızla havaalanına gelerek uçağa bindik. Aslında binmedik şu an Paris'e giden uçakta değil bizim için özel olarak tutulan uçağa bindik. Volkan yanıma gelerek bana haberleri gösterdi.
"Evet sayın seyirciler şimdi bir son dakika haberi ile karşınızdayız, bugün THY yollarına ait Paris'e gidecek olan uçak havadayken motorlarının ikisinin de yanması sonucu birden patlayarak uçak düştü, maalesef ki pilot, hostes ve yolculardan kurtulan olmadı. Hayatlarını kaybeden kişilerin ise isimleri şöyle Ahmet demir, Canan kına......ve Kıdemli üsteğmen Volkan bozkurt ile sözlüsü ilk okul öğretmeni Mehir Türk de hayatlarına kaybeden kişiler arasında, Üsteğmen şehidimiz, sözlüsü ve tüm hayatın kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum. Cumhuriyet başsavcısı olay ile soruşturma başlatırken Milli savunma bakanı ise Şehit üsteğmen ve diğer hayatını kaybeden vatandaşlarımızın bulunması için AFAD ile arama çalışmasına başladı, arama çalışmasında 250 kişilik AFAD ve 300 kişilik TSK'den asker katıldı, yetkililer özenle rica ediyor, denizde arama kurtarma daha önce yapmayan kişiler lütfen gelmesin işimiz zorlaşıyor diyerek açıklama yaptılar."
Volkan ile birbirimize bakarak koltukta geriye yaslandık asıl oyun şimdi başlıyor kasap efendi ecelin olmaya geliyorum yanına.
Paris'e gelir gelmez teşkilatın bizim için ayarladığı güvenli eve geldik. Hızlıca işerimizi halledip Volkan ile çalışmaya başladık. Teşkilat ile bilgisayardan bağlantı kurarak Görüntülü konuşmayı başlattım. "Başkanım güvenli eve geldik şu anda ger şey yolunda." Aziz başkan kafasını sallayarak beni dinledi ardından Aslan albay çıktı arkasından "evlatlarım çok zor ve münakaşalı bir görevdesiniz ama ben size güveniyorum siz bununda üstesinden gelirsiniz." Aslan albay ile de konuştuktan sonra Aziz başkan ile konuşmak için gittiler. Ekran da sadece Alp ve biz kaldık, Alp çayını höpürdeterek içerken aynı zamanda en sevdiğim çikolatadan yiyordu "pislik benim çikolatalarımı çalan sendin değil mi hırsız?" sadece kafasını salladı. Ama ben bunu boğarım. "Merak etme Alp Türkiye'ye elbet geri döneceğim o zaman görüşürüz"
Elini havada sallayarak benimle dalga geçti, Volkana dönerek çocuk gibi ona baktım "Volkan çikolatamı çalmış pislik bir şey demeyecek misin ona?" Volkan beni göğsüne çekerek yatırdı, "diyeceğim ama ülkeye geri döndüğümüz zaman teke tek söyleyeceğim." Alp Volkanın söyledikleri karşısında ağırca yutkunarak çikolatayı elinden bıraktı "ya eniştem en yakışıklı en güçlü eniştem o nasıl laf öyle şunun şurasında kayınbiraderin sayılırım şu şeytana inanıp bana neden kızıyorsun." Volkan daha da sinirlenerek bilgisayarın dibine girdi. "kime şeytan dedin sen Alp?" Alp korkuyla hıçkırarak su içti kendini gösterdi hemen "kendime dedim eniştem neyse ben gideyim de canım arkadaşım Mehir en sevdiği çikolatalardan kutu kutu alayım." Volkan memnuca arkasına yalanarak beni de göğsüne tekrar çekti.
Alp tüm ciddiyetini takınarak başka bir tabletten bize görseller gösterdi. "arkadaşlar burası kasap denen adamın villası gezer gibi dolanacaksınız orada sonra adları sizi fark edip alacaklar ve siz de onların eline güya esir düşmüş olacaksınız plan basit iş de ama ondan sonrası işte basit olmaya bilir." Volkan bıkkınca Alp'a baktı "o ne demek Alp?" Alp sadece bana bakarak tebessüm etti. "Üsteğmenim Mehir'i ne pahasına olursa olsun koru demek oraya gidince sizden uzun bir süre haber alamayacağız bu kesin zaten ama ne olur bize haber vermeye çalışın Mehir bu konuların profesyonelidir Volkan sende bir insanı korumak konusunda profesyonelsin. Demem o ki o adamlar sadece Mehir'e zarar vermeye çalışacak çünkü Mehir ölürse dosyaları belki bulabilirler" Volkan ölüm lafını duyar duymaz Alp'a bağıdı "bir daha o siktiğim lafını kullanma özellikle de Mehir için, öyle bir şey olamayacak buna asla müsaade etmem izin vermem geldiğimiz gibi geri geleceğiz Alp anladın mı beni."
Alp kafasını sallayarak bana döndü "dikkat et Asena sende Üsteğmenim daha bana yeğen sevdireceksiniz." Alp ile konuştuktan sonra aramıza soğuk rüzgarlar girdi ne Volkan konuştu ne de ben. Aslında konuşmaya gerek de yoktu. Yarın ne olacağı belli değildi bu gece ağzımız yerine bedenlerimiz konuşsa daha güzel olurdu. Volkanın elinden tutarak yatak odasına getirdim, evin her yerinde kamera vardı, Alp'tan özel olarak buraya koymasını istemedim oda bana imalı bakış atıp, "geldiğinizde yeğenim olmuş olsun" dedi.
Volkan yatağa oturtturarak bende kucağında ki yerimi aldım. "Mehir ne yapıyorsun bebeğim?" parmağım ile dudağına bastırarak susmasını sağladım "bu gece sadece bedenlerimiz konuşacak Volkan" diyerek üzerindeki fazlalıklardan kurtuldum, anında ikimizde çırılçıplak kalmıştık. Buna artık alışmıştım. Volkan yatakta üzerime gelerek dudaklarımı istila etmeye başladı, bu öpüşü dokunuşu asla diğerlerine benzemiyordu, öncekiler arzu yüklüyken bu daha çok duygu yüklü. Nefes nefese kalınca istemeyerek te olsa dudaklarımızı ayırdım. kim bilir kaç dakika ya da saat sürdü sadece birbirimizin bedenlerini ezberlerdik, tekrardan nefessiz kalınca dudaklarımız bir birinden ayrıldı soluk soluğa Volkana baktım kararmış gözler, şişmiş dudaklar, dağılmış saçlar beni kendine çekiyordu. Daha fazla dayanamayarak tekrardan dudaklarına yapıştım işte şimdi duygularımızı bir kenara bırakıp kendimizi arzularımıza bıraktık. "hazır mısın bebeğim?" kafamı sallayarak volkanı onayladım.
Yavaşça kendini içime ittirdi. Ani gelen acıyla canım yansa da bir süre sonra kendisini acı kendini zevke bıraktı. Odayı sadece ikimizin soluk sesleri ve bedenlerimizin sesleri dolduruyordu. Volkan normalde her zaman kendini kaybetmişçesine hızlı olurdu ama bu gece o kadar yavaştı ki artık canım sıkılmaya başladı. Soluklarımın arasından Volkanın saçından tutarak göğüslerimden çekiştirdim, son kez göğüs ucumu ısırarak bana baktı "ne oldu bebeğim canın mı yanıyor?" kafamı salladım canım yanmıyordu. "hayır ama çok yavaşsın ahh- sa- sadece biraz da-ha off hızlan " kendisini hızla bana ittirmesi ile kafam yatağın başlığına çarptı. "hayır olmaz yoksa yarın nasıl yürüyeceksin güzelim." Hızlanmamıştı ama kendisini çok sert ittiriyordu bir kaç defa kafam yatak başlığına vurunca kafamın arkasına yastık koydu.
Bu seferki sevişmemiz gerçekten çok uzun sürmüştü, artık sona doğru yaklaştığımı anladığım anda Volkan ile aynı anda tamamlandık. Titreyerek bacaklarımı kendime çektim, her seferinde böyle oluyordu uzun bir süre titremem geçmiyordu. Volkan beni kucağına alarak banyoya geçtik beni ve kendisini hızla yıkayarak tekrardan yatağa yattık. Beni göğsüne yatırarak saçlarıma masaj yapmaya başladı. İşte buna bayılıyordum saçlarımın arasına öpücük kondurarak yorganı iyice üzerimize çekti, " sevgilim biliyorsun değil mi bu bir veda sevişmesi değildi, her şey bittiğinde daha güzel gecelerimiz olacak" Volkandan biraz uzaklaşarak çenesinden öptüm "biliyorum daha çocuk aşamasına geçeceğiz." Erkeksi kahkahası kulağıma dolduğunda gözlerimi son kez huzura kapattım.
Sabah erkenden Volkan ile kalkıp hazırlandık kasap denen adamın malikanesinin önünde tıpkı turist gibi el ele dolaşıyorduk ta ki sekiz tane adam yanımıza gelene kadar, ilk başta karşı koysak da sonra yalandan pes etmiş gibi bıraktık, adamlar bizi iğne yaptığı an son gördüğüm şen güven verir şekilde bana bakmasıydı. Yüzeme gelen soğuk su ile adeta yerimden sıçradım pislikler buzlu su attılar yüzüme. Volkana da aynısını yapmıştılar, beş dakikanın ardından demir kapı açıldı ve içeri kasap ve Nuh yüzbaşı girdi, "nasılsın kızım?" tiksinerek ona baktım bana yaklaştığı an yüzünü tükürdüm arkadan saçımın çekilmesi ile Kafam geriye gitti, saçımı çeken ise Gülseren'i bana en iğrenç bakışlarını atarak kulağıma yaklaştı, "bak şimdi ne yapacağım sözlüne artık o benim seks oyuncağım olacak" Volkanın yanına giderek pantolonunu çıkardı. Siktir bu hesapta yoktu. Yarım saat ya da bir saat Gülseren ne kadar uğraşırsa uğraşsın Volkandan istediği donucu alamdı, tam o an da Nuh tekrar içeri girdi "Roja kendine gel ne yaptığını sanıyorsun sen?" Roja mı ? dakika bir gol bir daha şimdiden bilgiler edinmeye başlamıştım. Nuh hızla volkanın yanına gelerek üzerini giydirdi ve art arda yüzüne yumruk attı.
Kasap denilen şerefsiz karşıma geçerek bana yaklaştı "artık kurtuluşunuz yok sizin iki salak tatile Paris'e geldiniz ama benim avucuma düştünüz." arkasına dönüp gitti peşinden de diğerleri de çıktı ve tekrardan Volkan ile tek kaldık oda da "Mehir özür dilerim tahmin edemedim böyle bir şeyi" gülerek Volkana döndüm, "saçmalama volkan ayrıca senden istediğini alamadı eğer sana zevk verseydi işte o zaman o kafana ben sıkardım yani sorun yok." kafasını sallayarak önüne döndü.
Başlasın esir hayatı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |