99. Bölüm

98. Bölüm

Mav Perikal
mavperikal

(105)

 

 

 

Lily şimdi ne olacak dercesine Antuan'a bakarken o sadece omzunu silkti. "Hemen bulamazlar endişe etme, sen kendini bildiğin için tedirginsin ama etrafta büyü gücünü saklayan yüzlerce genç olabilir."

 

"Ee hepsini sorguya mı çekecekler?"

 

"Hayır, şüphelendiklerini arayışa çağıracaklar ve kurallar gereği bazı büyüler yapacaklar. Kullanması yasak olan büyülerden biri zihin büyüsüdür. Bu yeteneğe sahip birkaç kişi var kraliçeye bildiren. Böyle güçlü yeteneği olan kişilere arayışta özel bir konum verilir. Orası olmazsa sarayda mutlaka hazırda bulunur. Sorgu zamanı gizli değil halk önünde olduğu için bunu kuraldan sayıp özel hakka ihlal yaparlar ama kimse bir şey diyemez."

 

"Yani onların zihnine girip yeteneklerini öğrenecekler, böyle bir şey yaptı mı yoksa yapmadı mı diye? E ben yeni geldim buraya ilk beni sorgulamaları gerekmez mi?"

 

"Senin olayın başka bir bomba etkisi olduğu için halk gizemi ve dramı alıp o hazzı geride bıraktı. İlk akla sen gelmeyeceksin."

 

"Gerezada da var mı böyle yetenekler."

 

"Elbette bizzat kendi ekibim var ama kimseyi zorla ya da göz boyayarak oraya konumlandırmadım. Benimle olmak istedikleri için oradalar ve istediği an ayrılma özgürlüklerine sahipler."

 

"Anladım, peki şimdi ne yapacağız?"

 

"Hala kararlıysan gidip sana bir ev tutacağız, aklımda birkaç yer var güvenli bölgede, sana da uyarsa tutarız. Sonra kafana göre dayar döşersin. Tamam dersen yatakhane sorumlusuna bir bildiri göndereceğim boşuna beklemesinler. Bugünü alışverişe ayıralım, nasıl olsa yerin garanti."

 

Başını sallayan Lily'nin gözleri parladı. Artık buradan çıkamayacağını biliyor ve boş umutlara tutunmuyordu. Kendi ayakları üzerinde durabilecek maddi güce de sahip olmuştu bu yüzden kimseye minnet etmesine gerek yoktu. Evi olursa yurda gitmekten vazgeçebilirdi. Kendine sıfırdan bir çevre de yapması gerekiyordu ayrıca. Görüp konuştuğu kişiler hep Valeri sayesindeydi.

 

"Poşetin içinde senin için kıyafetler var, biraz dışarıda işim var o sırada hazırlan istersen, döndüğümde çıkarız canım?"

 

"Tamam." Yeniden başını salladı ve poşetleri bulmaya gitti. Antuan'ın ona özel alan ayırdığının farkındaydı ve bir daha onu rahatsız etmeyecekti. Böyle düşünüyordu ama Antuan kendini gerezaya aktararak oradaki işlerini kontrol ediyordu. Valeriye kendi verdiği ceza bitmiş ve arayışın cezası için daha az delirtici bir mahzene alınmıştı. Kontrol etmek için gittiğinde "Bana yardım et, ne ne biçim bir insansın, nasıl o kadının yanında olursun? Beni nasıl o hücreye koyarsın?"

 

"Sen de onu o hücreye gönderme cüretinde bulunmuştun, bu konuda yorum hakkın yok."

 

"Kocamla yattı, beni orada tuttular!"

 

"Sandığın gibi bir şey olmadı kes şunu! Herkes onun haklı olduğunu düşünüyorsa senin de bir an olsun durup düşünmen gerekmez miydi?"

 

"Kızımı görmeme müsaade etmiyorsunuz?"

 

"Kızını gelir gelmez umursayacaktın Val, hırs ve intikam peşinde dolanmayacaktın!"

 

"O senin için kim oluyor, sen kimsin de yeni tanıdığın bir kadına böyle cesur yardımlar yapıyorsun?" Valeri çıldırmış gibi demir parmaklıklara saldırırken elleri bir anda yandı. Ejderha ateşiyle dövülmüş parmaklıklar, gücü burada geçerli olmadığı için onu yakıyordu. Gerçek demire ihtiyacı yoktu ama burada tutsaklık dibine kadar hissedilsin diye bunu kullanıyorlardı. Tekrar bağırmaya başladı.

 

"Ben bulunduğun yerin hükümdarıyım. Buraya havadan değil bileğimin hakkıyla geldim, senin aksine adaleti sağlamaya." Yumruk yaptığı bileğindeki gizlediği eşlik mührünün büyüsünü kaldırdı ve Valeri de bunu gördü. O andan itibaren omuzları çöküp köşeye yeniden geçti ve perişan halde duvara yaslandı.

 

"O senin eşin mi olacak yani?" Sessiz fısıltısından sonra başka bir şey demeye de sormaya da mecali kalmadan olduğu yerde sallandı. Mahzenin en üstünde Lily'nin ve çocuğunun adını gördüğü an geçirdiği sinir krizinden sonra da böyle olmuştu. Antuan'ın vicdanı ona karşı sızlasa da adil olan buydu. Hatalar ve bedelleri nerede olursanız olun ödemeliydiniz. Tek umudu buradan kurtulduktan sonra aynı hataya düşmemesiydi...

 

Lily güzelce köpüklenip yıkandıktan sonra, Antuan'ın şampuanının kokusunu garipsemediğini fark etti. Hatta tenitle bütünleşen kokusunu da, gömleğini giydiğinde burnuna değen o kokuyu da hiç garipsememişti. Hoşuna gitmişti. bu zamana kadar Alex'in kokusundan hep nefret etmişti hatta bazı zamanlarda kötü gibi geliyor midesi bile bulanıyordu. Bunun sebebi eşlik iziydi. Henüz kendisi hatta Antuan bile bilmezken, Tanrıça Hera kime ne iz göndereceğini biliyor ve evrenin düzenine göre ufak oyunlar oynuyordu.

 

Kimse birkaç günde bir kokuya tutunamazdı ama tanrıça isterse her an her şey olabilirdi. Lily'in eşlik izi için zaman gerekiyordu. Bir insanın duyguları ve tecrübeleri saygı duyulması gereken bir şeydi. Hiçbir insan onların gözünde bir kukla değildi, bu yüzden evrene ufak detaylar serpiştirip birbirine kapılıp kapılmayacaklarına bakacaktı. Onların kaderlerinde başkası yoktu keza Antuan için tren çoktan kaçmış o, Lily'nin gözlerinde takılı kalmıştı. Yoğun bir aşk söz konusu şu an için değildi ama eşi olacağının bilincinde olan adam için her şey daha hızlı ilerliyordu. Lily için de bir başkası söz konusu değildi bu yüzden diğerlerine kör olup, dönüp dolaşıp burnunun dibinde duran adama takılacaktı. Antuan'ın rahatlığı buradan geliyordu.

 

Onun için aldığı elbiseler o kadar güzeldi ki neredeyse giymeye bile kıyamayacaktı Lily. Toz pembe hareketli kumaşı olan elbisenin kolları aşağı doğru dökülerek çan gibi açılıyor ve etrafta peri kızı gibi gezmesine neden oluyordu. Elbisesini giyip saçını öğrendiği büyüyle kuruttuktan sonra içinden gelen bir hareketle dans etmeye başladı odanın ortasında. Mikrofon olarak da Antuan'ın değerli fil dişini kullandı.

 

Elbisenin eteğini tutup assolist edasıyla süzülürken saçlarını da savurup neşeyle eğleniyordu. Kapıdan içeri girerken sesleri duyan Antuan sessizce başını uzattı ve gördüğü manzaraya gülümsedi. Ancak Lily bunu görürse muhakkak utanırdı o yüzden sessizce kapatıp yeni gelmiş gibi kapıya vurdu. Daha ev bakmaya gideceklerdi, yanında rahat olması mühimdi yoksa utana sıkıla evi detayla inceleyemezdi.

 

Kapıyı duyan Lily fil dişini yavaşça yere koyup parmak uçlarında kapıyı açmaya gitti. Nefes nefese kalmış ifadesini saklamaya çalışırken büyük bir coşkuyla "Merhaba," dedi. Bıyık altından gülen Antuan "Beni böyle karşılayacağını bilsem daha erken gelirdim."

 

Lily bu duruma burnunu kıvırıp çocuk gibi neşeyle etrafında döndü. "Nasıl olmuşum?"

 

Antuan baştan aşağı hiç acele etmeden kızı süzerken beğeni dolu bakışlarında pırıltı kol geziyordu. "Harika bir elbise seçmişim."

 

"Al harika elbiseni kendin giy de birde aynada gör, terbiyesiz." Savurduğu saçlarının arasından kokusunu adamın suratına çarpınca kaçmasın diye beline sarıldı adam tek koluyla. Birlikte küçük adımlarla odanın kenarında duran boy aynasına doğru giderken Lily de buna uyum gösteriyordu. Aynadan kendilerine bakarken ikisi de bu duruşu beğenmiş ama yorum yapmamıştı. Antuan'ın amacı zaten onu kışkırtıp bu görüntüye mahal vermekti. Birlikte nasıl göründüklerini o da görsün alışsın ve zihninin tam ortasında bu görüntü kalsın istiyordu.

 

İkisi de bir süre sustuktan sonra konuşma vaktinin geldiğini anladı. "Şu elbisenin tonuna bak, ilhamını senden aldı. Hafif utanmaya başladığın an çillerinin aldığı renk bu. Harika bir seçim yapmışsın çünkü bunu üzerinde görmeye can atıyordum. Suyun en çok gün ışıldarken üzerine yansıyan o tatlı pembe rengini severim. Diğerleri de benim gibi düşünmüş olmalı ki aquaların rengini pembe olarak koymuş."

 

"Gerçekten bunu düşünüp mü yaptırdın bu elbiseyi?" Lily'nin fısıltısına Antuan başını sallayarak cevap verdi. Başını her salladığında ona biraz daha yakınlaştığı için saçları tenine değecek pozisyona gelmişti. "Neden?"

 

"İçimden geldi. Şımartılmaya hakkın var ve bu görevi bizzat ben üstlenmek istiyorum."

 

"Evinden ayrılacağımı biliyorsun?"

 

"Ne yazık ki?"

 

"Artık şımartamayacaksın en azından?"

 

"Kim demiş?"

 

"Ben," diye verdiği cevaba derin bir nefesle cevap verdi. "Daha büyük bir ev istiyorum bu ev kutu gibi," diye isteklerini sıralamaya başladığında adam başını tek tek onayladı. "Daha büyük banyo istiyorum ve daha büyük bir yatak istiyorum." Aynada göz göze geldiklerinde garip bir bakışma yaşandı. Lily boğazını temizleyip "Bu da şey gibi oldu, bir masal var; büyükanne senin gözlerin neden bu kadar büyük falan diye soruyor, o da; seni daha iyi görebilmek için diyor." İkisi de şu an saçmaladığının farkındaydı ama Lily garip atmosferden sıyrılamadı. "Ağzın ne kadar büyük dediğinde; seni daha iyi yiyebilmek için falan diyor. Çok saçma bir masalmış şu an fark ettim. Şey oldu, sıcak oldu, gitmiyor muyuz?"

 

Antuan kolunu çekse hareket edemeyecekmiş gibi hissediyordu oysa. "Bu garip his de nereden geldi Tanrım, hiç yardımcı olmuyorsun," diyerek sessizce yakardı ve Hera bunu duyduğunda gülümsedi. Bu gülümseme daha çok yardımcı olacağım çocuğum der gibiydi.

 

 

 

(106) Bütünleşen Element

 

 

 

"Koluma gir."

 

Lily fısıltıyla duyduğu bu sese tutundu ve o an ne yapacağına karar veremediği için arkasını dönüp iki kolunu da birden tutmuş oldu. Az önce aynadan gördüğü gözler şimdi ona dönmüş çok yakınında duruyordu. Antuan bu gözlerin çekiminden kurtulmak için bir an önce aktarma yaptı ve ufak bir sarsıntıyla kendilerini Zaranya sokağında buldular.

 

Aynı anda geriye çekilirken Lily derin derin nefes aldı. "Burası alışveriş dükkanlarının olduğu yer değil mi? Ev bakmayacak mıydık?"

 

"Doğru önce eve bakacaktık, koluma gir." İkisi de tuhaf heyecanından olsa gerek bu durumla dalga geçmedi ve Antuan yaptığı yanlış aktarmayı ikincide düzeltti. Yan yana şirin evlerin durduğu yere geldiklerinde ilerleyip boş olan birinin önüne geldiler. Antuan parmak hareketiyle kilidi açtı ve önden girip içeriyi kolaçan etti. "Önce buradan başlayalım. Burası iki katlı," diye başladı ama devam edemeden "İki katlı bir ev istemiyorum," diyen Lily tarafından bölündü.

 

"Tamam o halde yeniden koluma gir."

 

İkinci gittikleri yerde bahçeyi sevmemişti, toprağı kötüydü. Üçüncü gittikleri yerde havuzu küçüktü; su grubuydu eğlenmeliydi. Dördüncü evin çevresinde evler yüksekteydi ve havayı kapatıyordu. Antuan bilinçli bir şekilde önce beğenmeyeceğini tahmin ettiği evlere götürüyordu ki en son eve bayılıp kalsın istiyordu. Dediği gibi de oldu, ona yakın ev gezdikten sonra sıra o muhteşem eve geldiğinde ikisi de sessizleşti. Şimdiye kadar saydığı olumsuz özelliklerin hiçbiri yoktu. Havucu inanılmaz genişti, etrafta çok ev yoktu, yüksek değildi ve gökyüzünü kapatmıyordu. Bahçede hoş çiçekler yetişmişti. İçine girip her odasını tek tek gezdi. Banyonun da istediği gibi olduğunu görünce başını salladı.

 

"Harika burası olsun," deyip ellerini çırptı ve etrafında döndü. Daha birkaç gün önce beş parasız otururken şimdi ev beğenmiyor oluşuna koca bir kahkaha attı. Hayatın bazen size gülmesi için dibi boylamanız gerekiyordu. Açmaz sanılan kaktüsler çiçek açar, yağmaz denilen yağmurlar insanı sırılsıklam bırakırdı.

 

"Koluma gir," deyip gülümsedi Antuan bu hareketine. İşte şimdi yeniden Zaranya sokağına gelmişlerdi. Öncelikle Lily'nin yanında getirdiği taşlardan bazılarını bozdurdular ve alışverişe öyle devam ettiler.

 

"Çok kalabalık olsun ve aceleye gelsin istemiyorum. Bir tane rahat koltuk ve yatak bakalım. Sonra dolap, ama daha kıyafet var, gıda var... havlum bile yok. Bir günün bize yeteceğinden emin misin Antuan?"

 

"Yettiği kadar canım. Yarın yine gelirsin güzel güzel yerleşirsin, ben de sana yardım ederim."

 

Birlikte keyifle yorulana kadar alışveriş yaptıktan sonra Antuan aldıklarını eve taşıdı ve Lily'i alıp geri kendi evine götürdü. "Bugün burada kal, yemek yiyip dinlenelim yarın dinç bir zihinle yeniden çıkar yerleşiriz."

 

"Baksana o ev çok mu pahalıydı?"

 

"Hayır abartılacak kadar değil."

 

"O zaman taşların değeri mi çok yüksek, ev alacak kadar? Çok az taş harcadık gibi gördüm ben?"

 

"Yanlış görmüşsün harcadık baya."

 

"Peki benim tapum nerede?"

 

"Neyin?"

 

"Tapum, yani evin bana ait olduğunu gösteren belge, yarın bir gün başkası gelip burası benim evim çık evimden demesin," dediğinde adam kahkaha atmaya başladı.

 

"Ne değişik bir sistemmiş, yok öyle bir şey. Yarın gittiğimizde sen duvara bir el izi bırakacaksın ve büyü yapacaksın. Duvar senin izinle mühürlenecek ve ev sana ait olacak."

 

"Anladım, daha kolaymış."

 

"Tamam şimdi yemek zamanı, sonra konuşacak şeylerimiz var."

 

"Arayışla mı ilgili?"

 

"Hayır seninle ilgili."

 

Lily bunu duyunca tin tin adamın peşinden yürümeye başladı. "Ee ama beni heyecanlandırdın merak ettim şu an, yaparken konuşsak?"

 

"Olmaz yediğinden emin olacağım."

 

"Gergin bir şey o zaman gerildim bak, yiyemeyeceğim."

 

"Off, yok öyle bir şey nereden dedim beni çıldırtma be kadın?"

 

Lily bu çıkışa memnuniyetsiz bakışlarla bakıp dolaptan bir havuç aldı. Acıkmıştı ve yemeği beklemeyecekti bu yüzden yıkamadan bir ısırık aldı ama havuç anında elinden çekildi. Bir ısırık da kendi aldığı havucu yıkayıp doğramaya başlayan Antuan gülümserken Lily somurttu.

 

"Lokmalarım sayılıyor bu evde iyi oldu gittiğim, oh canıma değsin."

 

"Garip garip konuşma yine, pişince ye miden yumuşar."

 

"Böyle bir bahaneyi de ilk defa duyuyorum."

 

Didişip itişerek nihayet yemeklerini yediklerinde Lily ne söyleyeceğini çoktan unutmuştu. Kendini koltuğa atıp derin bir nefes verirken Antuan karşısına geçti.

 

"Gelelim," diye başladığı cümle Lily tarafından sabote edildi ve "Fasulyenin faydalarına," diye devam ettirdi.

 

"Yemek sana dokunmuş olabilir mi canım?" Antuan kıstığı gözlerinin altından kadını inceliyordu.

 

"Kültür farkı canım anlamazsın devam et." Ona ikinci kez canım diyordu ve gittikçe alışıyordu farkında olmadan.

 

"Özel kütüphaneme gittim ve canlıların arasında nasıl bir bağlantı olduğunu araştırdım."

 

Lily yerinde dik bir konuma gelirken hevesle baktı. "Ee bulabildin mi?"

 

"Buldum elbette. Aslında ufak bir tahmin etmiştim de bu kadarını beklememiştim."

 

"Neymiş bu kadarı Antuan çatlatma insanı meraktan?"

 

"Valeri'nin bedeninde uzun süre durmaktan ruhuna ateşin özü bulaşmış. Yani insanların genel olarak bir elementi ön plana çıkar ve ona hükmederler. Bu, sen Basillan'a ayak basar basmaz su olarak var olmuştu ama bir ignisin bedeninde bu ikisi harmanlandığı için işler karıştı. Üstelik yalnız senin açından da değil. Senden deniz erkeğine bulaştı, ondan ejderhana sıçradı derken aranızda bir döngüye girdiniz. Bu yüzden gözleri farklılık gösteriyor."

 

"Nasıl yani, ben onun bedenindeyken hem ateşi hem suyu kullanabiliyordum, yine öyle mi olacak."

 

"Herkes istediği elementi kullanabilir ama önemli olan hükmetmektir. Basit şeyleri yapabilirsin sadece, hükmedersen daha çılgın şeyler olabilir. Mesela şömineyi ufak bir kıvılcımla tutuşturabilirsin ama o alevi yükseltip şömineyi kaplamasını sağlayamazsın."

 

Lily anında daha önce yaptığı gibi coşkulu bir ateş yakmayı denedi. Ateş öyle şiddetli çıktı ki köşedeki berjere kadar sıçradı. Antuan su yağmuruyla hepsini söndürüp kaşlarını çatarak kadına baktı. "Bana bir berjer borcun var."

 

"Tamam."

 

"Yani öğrendiklerim gerçek. Bunu duyarsa Valeri seninle özünü paylaştığı için hiç memnun olmayacaktır."

 

"Ben de onun bedeninde yaşamaktan hiç memnun olmamıştım, ödeşmiş oluruz." Antuan sırıtarak karşılık verdi. "Doğru diyorsun canım, hatalar ve bedelleri..."

 

 

 

 

 

(107) Dört Element

 

 

 

Ertesi gün ay döngüsü olmuş ve Jüpiter ayı mavi bulut kümeleriyle geceyi yararak ışıldayıp ortaya çıkmıştı. Koltukta huysuzlanıp uyuyan Lily gözüne değen ışıkla birlikte kırpıştırıp durduğu kirpiklerini nihayet ayırmayı başarabildi. Dalgalı, denizli ve kasvetli neptün ayı sonunda bitmişti.

 

"Antuan, Antuan uyan güneşi gördüm." Hevesle adamın odasına girmiş ve altında sadece çamaşırıyla sere serpe uyuduğunu görünce kalakalmıştı.

 

"Lily, ne oldu?" Dirsekleri üzerinde uzanıp açtığı tek gözüyle ona baktı. Ona doğru döndüğü için vücudu ayan beyan ortada kalınca eliyle yüzünü kapatıp arkasını döndü hemen.

 

"Ben pardon böyle dalmak istememiştim. Neden çıplak yatıyorsun ki?"

 

Antuan şaşkınca üzerine baktı, hayır çıplak değildi. "Sen buna çıplak mı diyorsun canım?"

 

"Evinde genç bir kadın kalıyor daha saygılı olabilirsin?"

 

"Şimdi de bana mı kızıyorsun, odama dalan sendin çık odamdan!"

 

"Yemedik odanı!"

 

"Odamı yemedin ama beni yiyecek gibi bakıyorsun," dediği an Lily arkasını dönme gafletinde bulundu. Parmağını ona doğru kaldırıp "Ne münasebet," diyeceği an Antuan'ın ona kurduğu ufak tuzağa düştüğünü anladı. Sinirle aldığı nefesler hızlanırken adam sırıtıyordu.

 

"Az önce tam görmediysen diye ayağa kalkayım dedim canım."

 

Köşeden aldığı yastığı yüzüne patlatmaya çalışıp "Hay senin canına, ahlaksız adam!" diye haykırdı. Antuan da başka bir yastığı alıp karşılık verdiğinde ise işler iyice çıkmaza girmişti.

 

"Ben namuslu bir adamım, elime kadın eli değmemiştir. Ne cüretle böyle odama dalabilirsin?"

 

"Hadi oradan be, günlerdir koluna girip çıkıyorum?" Yastığı fırlatmayı bir an olsun ihmal etmiyordu.

 

"Koluma girdin elimi tutmadın be kadın!"

 

"Bana ne, güzel bir haber verecektik geldiğimiz duruma bak?"

 

Tüm gücüyle yastığa asılan Lily, kılıfı bir anda patlattı ve içindeki sık tüyler bir anda çözülüp etrafa dağılmaya başladı. Bunu yaptığı için kendine kızıp bağırarak yeniden adama saldırdı. "Bana birde yastık borçlusun artık!"

 

"Tamam alırız!"

 

"Çocukların enerjisini atması için yastık savaşı yapmayı önerirler. Sen de tıpkı çocuk gibisin. Denizde attığın enerji yetmedi mi?"

 

"Yetmedi ne yapacaksın?" diye sorunca bu saate kadar kendini korumaya çalışan Antuan bu sefer saldırıya geçti ve Lily pat diye yere düştü.

 

"Lily, iyi misin?" Yanına gidip başını tutunca neye uğradığını bilmeyen kadın öylece kirpiklerini kırparak adama baktı.

 

"Düşmana mı vuruyorsun ayı?"

 

"Bir kere vuralım dedik bayıldın, tüy ettin her yeri kalk çabuk. Sen temizleyeceksin odamı."

 

"Yok ya?" deyip giden Antuan'ın ayağını tuttuğu gibi geri çekti. Ancak Antuan da bu hareketi beklemediği için dengesini kaybedip yere düştü. "Ben değil sen temizleyeceksin, sen başlattın." Sırıtarak o odadan çıkmaya çalışırken bu sefer adamın onu tutacağını bilemedi. Kolundan tuttuğu gibi üzerine düşürdüğü kadının verdiği soluğu hissedebiliyordu. Eli kendini korumak için çıplak göğsüne dokunuyor ve kalbinin atışını hissediyordu. Bu noktadan sonra kalbinin neden hızlandığı sorsa ne diyecekti?

 

Hiçbir şey sormadı Lily zira onun da bu yakınlıktan kalbi hızlanmaya başlamıştı. Bu batağa düşmek istemiyordu, yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyordu ama bu kapıldığı çekim diğerleri gibi değildi. "Hep böyle mızıkçı mısın?"

 

Gözlerine bu kadar yakından bakarken cevap vermek güçtü bu yüzden başını evet anlamında salladı. Antuan bir anda Lily'i yatırıp yer değiştirirken kendini üstte buldu. Kumral saçları dört bir yana dağılmış kadının göğsü körük gibi inip kalkıyordu. "Ben adaletin hükümdarıyım Lily White, bunu biliyorsun, bunu öğrendin. Mızıkçılık yapmak adil bir davranış değil ve adaleti sağlamak için bir ceza almalısın."

 

"Ne cezası?" Lily'nin soluk soluğa çıkan sesini duyunca dudakları hafifçe yukarı sıyrıldı. Ardından bugünlük bu kadarın yeterli olduğunu düşünüp aniden üzerinden kalktı ve kolunu tuttuğu kadını da kaldırdı. "Bunu daha sonra düşüneceğim canım, şimdi ortalığı topla ve ben de kahvaltı hazırlayım."

 

Lily bu atmosferden kurtulduğuna sevinerek önce pencerenin yanına gitti. Ciğerleri anlamsız bir havasızlıkla dolmuştu. "Siktir, az önce ne oldu öyle? Aptal Lily! Aptal! Kendine söz verip tutmuyorsun! Bu heyecan nereden geliyor Tanrım al bunu benden al!" Elini yanaklarına bastırıp biraz bekledikten sonra parmağıyla su hortumu oluşturup tüm tüyü buraya hapsedip yok etti.

 

Çekingen adımlarla mutfağa giderken üzerinde hala uzun bir gecelik vardı. Az önce askısı omzundan sıyrılıp düşmek gibi bir gaflette bulunmuş ama Antuan bir saniye bile oraya bakmamıştı. Kızarmış ekmekleri ellerini üfleye üfleye tabağa koymaya çalışırken Lily bunu sorunsuzca halletti. Bedeninde ateşi de taşıdığı için sıcaklık onu etkilemiyordu. Birlikte kahvaltı yapıp hazırlandıktan sonra Lily adamın koluna girmeden son kez yeniden eve baktı. Bu, buraya son kez gelişiydi, artık kendi evinde kalacaktı. Gözleriyle ufak bir vedada bulunup soluk mavilerini adama çevirdi ve Antuan anında onları aktardı.

 

Kaba eşyalardan kalanları yeni bozdurdukları taşlarla ödeyip ufak tefek şeyleri de halletmişlerdi. Uzun bir alışveriş daha öğle saatlerinde son bulunca Lily güneşten bir an olsun şikayet etmedi. Bu ayı seviyordu çünkü ona geldiği yeri anımsatıyordu.

 

"Biliyor musun geldiğim yerde güneş her gün böyle doğup batar, tabii bulutlar bu kadar küme küme olmaz. Yalnızca yağmur yağacağı zaman gökyüzünü kasvetli bir gri boyar. Yalnızca dört mevsim yaşarız, havalar yavaşça ısınır ve yine aynı yavaşlıkta soğur. Burada ise bir ay içinde her şey değişiyor. Alışkanlıklar ne tuhaf değil mi?"

 

"Evet çok tuhaf, her gün jüpitere uyanmak yani."

Buraya daha sonra da gelmek istiyorum, kendim nasıl gelebilirim?"

 

"Ejderhan seni getirir," dedi Antuan en güvenli yolu seçerek. Lily buna kıkırdadı. "Greinner taşımacılık diyorsun yani."

 

Yeniden aktarıp yeni evin içinde buldular kendilerini. Tozlu olan evi temizlemek için gösterdiği büyüye odaklanmasını sağladı biraz Lily'nin. Böylece temizlik sorunu da ortadan kalkmıştı ve geriye yalnızca eşya yerleştirme kalmıştı.

 

Lily ölçülerini tasarımcı kadına verip ona özel kıyafetler dikmesini istediği için yalnızca bir iki parça bir şey almıştı, onları yerleştirmesi uzun sürmedi. Bu sırada Antuan onlara yemek hazırlamış ve masaları olmadığı için tezgaha oturup yemişlerdi.

 

"Tamam biraz soluklandıysak sana anlatmam gereken bir şeyler daha var. Bu arada evin çok şirin oldu tıpkı senin gibi."

 

"Teşekkür ederim Antuan, daha bitmedi mi gizemimiz." Bitmediğini belli eder gibi dilini şaklattı. Tezgahtan indiği gibi geniş salona doğru yürümeye başladı. Başka koltuk olmadığı için iki ucuna oturup birbirlerine baktılar.

 

"Özel kütüphanemde bir şey daha öğrendim," diye lafa giren Antuan'a alayla baktı Lily.

 

"Ne kütüphaneymiş arkadaş, dedikodu kazanı mübarek."

 

"Dedikodu demeyelim bilgi aktarımı diyelim."

 

"Tamam ondan diyelim çatlatma da söyle." Böyle merak dolu gözleri büyüyerek ona baktığında Antuan bir an için ne söyleyeceğini unuttu.

 

"Şey dedi, diğer elementlerle de aranda bağ olabilirmiş. Şu an geri planda duruyor ama hava ve toprağı da kontrol edebilirmişsin."

 

"Ne nasıl yani? İki element bile bana fazla bu da nereden çıktı?"

 

"Bu gücü araştırdıklarında devamını da bilmek isteyeceklerdir Lily, seni bir anda korkutmamak için ateşi söylerken söylemedim ama dikkatli olman gerekiyor. Sen büyü yaptıkça elementler seninle etkileşime geçerler. Herkesin içinde bir anda hortum çıkarman ve onları içine alman işimize gelmez. Denizde yaptıkların ateşten dolayı bir kıvılcım çıkardı ancak havaya yatkınlığın olmasaydı yıldırım olarak geri dönmezdi."

 

"Suyu ruhum seçti, ateş kaldığım bedenden bulaştı, tamam ama hava ve toprak kimden?"

 

"Toprak alfa babanın genlerinden geliyor, hava ise öz annenden Lily. Bu zamana kadar dört elementte böyle etkileşime geçen birileri olmamış. Asırlar önce söylentiler yayılmış ama kayıtlara geçen bir şey yok. Bunun sebebinin ne olduğunu da araştırdım; evren sana borçlu, Basillan sana bir hayat borçlu olduğu için yeni karmayı bu şekilde yönetiyor."

 

"Başkası öğrenirse ne olur?"

 

"Sıradan bir yaşam sürmemeye başlarsın, senin istediğin buraya karışmak ve oldukça normal olmak değil mi? Bu öğrenilirse seni sarayda kullanmak isterler, gizlerler. Şu anki kraliçe, bir öncekini bileğinin gücü ve zekasıyla yendiği için başta. Bazı kural ve görevleri yerine getirdi ama son zamanlarda ihmalkar davranıyor. Halk onun yerine geçebilecek güçte birinin varlığını öğrenirse, bak öğrenirse diyorum peşini bırakmaz. Burada rahatça oturamayabilirsin, sen daha büyünü kontrol edemeden üzerinde baskı kurmaya kalkarlar."

 

Dehşete düşen Lily öylece adama bakıyordu. "Tüm bunları nasıl öğrenebilirsin? Sıradan olmanın bir yolu yok mu? Sıçtığımın karmasında normal yaşamak istiyorum ya."

 

"Bunu yalnızca ben bildiğim için zihnimde güvende canım, istemediğin müddetçe sıradan yaşamaya çalışacaksın ama bunun için kendine hakim olman gerekiyor. Bu konuda çalışabiliriz."

 

***

Yoğun bir gecenin ardından Antuan evine gitmiş ve Lily tam anlamıyla yapayalnız kalmıştı. Pencerenin önünde oturup kararan gökyüzünden hala havada durup parlayan bulutları izlerken düşündü. Evet özgürdü ama yalnız kalmak kalbine ekşi bir tat bırakmıştı. Biriyle yaşamamak onun tercihiydi.

 

"Buna alışsan iyi olacak Lily, bak artık evin var, istediklerin oldu. Seni bırakıp gitmesini istedin ve gitti diye böyle saçma hissedemezsin. Evde tıkırtı duymamaya alış, burada kimse yok," diye fısıldayıp bir müddet daha oturduğu yerde kaldı. Yorgunluktan odasına geçmeyi bile istemezken koltuğa kıvrıldı ve parlayan bulutun altında ilk özgür yalnızlığına gözlerini yumdu. Tık, tık, tık diye zihninde öte sese anlam veremezken kapının tıklandığını duydu. "Kim bu ya sabah sabah? Kimse bilmiyor beni?"

 

Söylene söylene değiştiremediği kıyafetiyle kapıya doğru yürüdü. Açtığında ise Antuan'ın sırıtan yüzüyle karşılaşmayı beklemiyordu. Elinde tuttuğu kurdeleli iskelet kafasını görmeyi ise hiç ama hiç beklemiyordu.

 

Ona doğru uzanan boş fincana anlamsızca baktı. "Günaydın komşum, varsa bir fincan kahveni alabilir miyim?"

Bölüm : 10.02.2025 20:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...