(89) Özel Zihin Yeteneği
İki gündür ölü gibi uyuyordum! Şaşkınlığım yüzüme nasıl yansıdı bilinmez ama ayağa kalkışını dikkatlice izledim. Sonra önüme bıraktığı su dolu bardağı da...
"Dışarıda bazı işlerim canım, sen de rahatça duşunu alırsın. Banyoya temiz havlı ve kıyafet bıraktım. Keyfine bak ve bana her şeyi anlatmadan buradan gitmeyi düşünme." Tüm bunları rahat bir ifadeyle söyledikten sonra bileğini kaşıyarak evden çıktı.
Beni tüm kirimle bu koltuğa yatırırken aklı neredeydi? "İnsan bir çarşaf serer şuraya, hayır burayı kim temizleyecekse?" Doğrulup biraz etrafıma baktım. Burası Harvey'lerin lüks kokan malikanesi gibi değildi. Hatta bir dağ evi gibiydi. Köşede bir şömine, önünde bir post... Korkarak geyik kafası falan aradım ama neyse ki öyle bir şey yoktu. Onun yerine devasa bir fil dişi olduğunu düşündüğüm sivri diş mevcuttu. Oldukça mütevazi bulduğum evini incelemeyi sonraya bırakıp banyoyu aramaya gittim.
Akvaryuma benzeyen tuhaf bir duş teknesi yoktu. Basit bir küveti vardı ama içine girip keyif yapacak durumda değildim. Tanrım! Berbat kokuyordum. Banyodaki küçük cam kapalı ve önünde ufak bir perdesi vardı.
Üzerime yapışan kıyafetleri tenimden kazımanın kolay olmayacağını bildiğim için hiç çıkartmadan tepemden akmasına izin verdim. Bandajlarımı sıyırdığımda yaralarımın yüksek oranla iyileştiğini görmek beni sevindirdi. Sonrasında nihayet ıslanıp tenimden ayrılmaya karar veren kıyafetleri çıkarıp bir köşeye attım.
Köşede temizlik namına yalnızca bir adet şampuan mevcuttu. Bu şartlar altında nankörlük yapmamam gerekirdi ama onca bakım kremlerinden sonra tek şampuana kalmak beni güldürdü. Saçlarımı köpürtürken burnuma dolan ferah kokuyu severek bu işlemi tam üç kez yaptım. Temizlenmek meğer ne büyük bir lütuftu.
Paketten yeni çıkardığım havluyla kurulanıp yine paketten çıkardığım çamaşırı ve elbiseyi üzerime geçirdim. Bunu yapmadan önce köşedeki şekilli yara bandıyla yaralarımın üzerini kapattım. Kolları sıkı, kayık yaka, belden aşağı bol şekilde inen düz bir elbiseydi. Ancak içindeki gerçek benliğimdi. Aynaya bakıp bunu hissettiğimde gülümsedim. Dudağımın üzerindeki ben de yerli yerinde duruyordu. "Şimdi madem geldiğin yere geri dönemedin kızım, o zaman kalıp hakkını arama, gerekirse savaşma zamanın!"
Eski kıyafetlerimi bir poşetin içine koyup çöp kutusuna attım ve odanın içinde dolanmaya başladım. Hükümdar olduğunu söyleyen bu adam hakkında en ufak bir detayı gözden kaçırmamak için evini mümkün olduğunca inceledim. Köşedeki fanusun içinde değişik canlılar gördüğümde ne olduğunu anlamak için bakacaktım ki...
"Ona dokunmak istemezsin canım?"
Ellerimi geri kendime doğru çekip bedenimi ona çevirdim. Kapının kulpunu yeni kapatıyordu, bana alan tanıyıp rahat rahat duş almam için çıkmış olmalıydı. Belki gerçekten işleri de vardır ama bunu umursamadım. Beni baştan aşağı şöyle bir süzdükten sonra göz göze geldik.
"Pekala dokunmuyorum. Sen kimsin?" diye sorduğumda kaşları öyle çok çatıldı ki bu haline dayanamayıp kahkaha attım. "Şaka şaka, biraz gergin görünüyordun." Kaşlarında hala bir düzelme olmadı ama bana alayla baktı.
"Evimde yabancı bir çiçek olduğu için gergin olabilir miyim? Bünyen o kadar yorgun düşmüş ki iki gündür ölü gibi yatıyorsun. Gibi kısmından bir ara emin değildim hatta."
Teslim olur gibi ellerimi kaldırdım ve derin bir nefes aldım. "O kadar uzun bir hikayem var ki nereden başlayacağımı bilemiyorum." Gözüm kirli kanepeye takıldığında temizlemem gerektiğini fark ettim ama o yaptığı bir çeşit büyüyle kanepeyi eski haline getirdi.
"Ah, tabii ya hala Basillan'dayım."
"Bütün gün ve gece başka yapacak hiçbir işim yok. O yüzden seni dinlemek için vaktim çok. Önce karnını doyur ve sağlam bir mideyle anlatmaya başla."
Gelirken gördüğüm mutfağa gerisin geri giderken dolabın içinden çıkardığım zeytini ve daha önceden tadını bildiğim garip bir peyniri çıkardım. O kadar şeyin arasında bunları seçmeme kaşlarını kaldırarak baksa da sesini çıkarmadı. Köşeden bulduğum mini kare ekmeğe uzanıp içini onlarla doldurmaya başladım. Zeytinin mideme iyi geleceğini biliyordum.
Yedikten sonra bir bardak su içip iştahımı büyük oranla azalttım. "Afiyet olsun."
"Teşekkür ederim Antuan." Adıyla seslenince garip bir şekilde birbirimize baktık çünkü bu atmosfer gerçekten garipti. Sanki ona defalarca adıyla seslenmişim gibi normal çıkmıştı. Eliyle içeriye davet ettikten sonra bu sefer ben onun peşinden gittim.
"Başlıyorum," deyip sırıtınca tıpkı uyandığım andaki gibi karşımdaki koltuğa yayıldı ve gülümseyerek ufak bir baş hareketi yaptı.
"Her şey kırmızı deri ciltli bir kitabı bulmamla başladı. Onu okudum ve uyuyup uyandığımda kendimi başka bir yerde buldum..."
Ona anlatmaya başladığım her şeyi büyük bir ciddiyetle dinliyordu.
"Bir dakika," deyip kolunu bacaklarına yasladı ve öne doğru eğildi. Sanki hazmetmek için bir süre geçmesi gerekiyormuş gibiydi. Başını iki yana salladıktan sonra "Tamam, şimdi devam edebilirsin canım."
Ruddy'i, yaşadıklarımı, Alex'i gördüğüm o anı (orayı detay vermeden geçmiştim), Valeri'nin bedeninde yaşamaya başlayıp akademiye gitmeyi, herkesi nasıl tanıdığımı, hamilelikte yaşadığım zorlukları, acı dolu doğum anımı ve Chloe'yi nasıl canı gönülden sevdiğimi her şeyi anlattım. Yer yer kaşları çatıldı, elleri yumruk haline geldi, parmaklarını kütletti, şaşırıp kaşlarını havaya kaldırdı ama son ana dek bir daha asla beni bölmedi.
Ejderhanın üzerinden suya düştüğümü ve normalde orada dayanamayacağımı fakat su grubuna ait olduğum için canlımın beni bulduğunu ve yine onun sayesinde Ran'a gideceğimi söylerken yakalandığımı söylerken şakaklarını ovup verin bir nefes aldı. Sonra sustum ve gerezada geçirdiğim süresi belli olmayan o anları zihnimde yaşattım, ona anlatmadım ancak zihnimden geçenleri görüyormuş gibi baktı bana.
"Sonra sen gelip beni aldın ve gözlerimi burada açtım işte." Anlatırken hava bir bulanmış, bir durulmuş ve dalgalanmıştı. Neptün ayı duygularımla hareket etmiyorsa şayet değişik bir an yaşamıştım.
Beni yeniden süzüp değişik bir şeyler görür gibi bakarken kaşınan bileği sinirini bozuyormuş gibi davrandı. Gözlerime uzun uzun bakarken sessizce kafasında düşündüğü o şeyi tarttı.
"Artık suçsuz olduğumu biliyorsun?"
"Suçlu olduğunu bir an bile düşünmemiştim zaten. Orası kurulla birlikte onay verdiğimiz çok ağır vakaların çıktığı bir yer ve söz verdiğim gibi bunu yapanlar senin yerine oraya gitti bile. Biri hariç, Valeri'yi sona sakladım. Bugün onu ziyaret edip dinledim ve duyduklarım gördüklerimle uyuşmadı."
"Gördüklerin mi?"
"Evet, garip bir şekilde bana yaşadığın ve anlattığın o anlardaki her şey zihnime bir görüntü olarak yansıdı. Bir an ben mi bu kadar abartıp kafamda kuruyorum diye seni böldüm, zihnimi sıfırladım ama anlatmaya başladıktan bir an sonra yeniden aynısı oldu. Yani onun anlattığı gibi bir şeyin hiç olmadığını, aksine ona faydan olduğunu, bebeğini doğurup büyüttüğünü," biraz duraksadıktan sonra anlam veremiyormuş gibi bakıp devam etti. "Sevgiyle büyüttüğünü hem zihnimde hem de kalbimde hissettim.
"Bu nasıl mümkün olabilir?"
"Senin özel yeteneğin de bu demek ki. Yani sana inanıyorum. Şimdi ne yapmak istiyorsun bana onu anlat."
"Buradan gitmek, geldiğim yere dönmek istiyorum!"
İşte bunu beklemiyormuş gibi sarsıldı...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
47.34k Okunma |
4.48k Oy |
0 Takip |
117 Bölümlü Kitap |